DEST-Gâh- TEZGâH
DEST-Gâh- TEZGâH
Dest gâh kelimesinin geldiği manalar ve kullanıldığı yerler nerelerdir?
Dest gâh kelimesi, köken olarak Farsçadır ve “tezgâh, dokuma makinesi, müzik aleti” gibi anlamlara gelir. Zaman içinde Türkçeye geçerek farklı alanlarda kullanılmıştır.
Müzik:
* Türk Klasik Müziği: Belli bir makam ve usul üzerine kurulu bestelerin icra edildiği müzik aletlerinin genel adıdır.
* Diğer Müziğe Genel Bir İsim: Bazı durumlarda, özellikle geleneksel müziklerde, müzik yapma eylemi veya ortamı için genel bir terim olarak kullanılır.
Dokuma:
* Dokuma Tezgâhı: Kumaş üretmek için kullanılan bir alettir.
* Dokuma İşlemi: Kumaşın üretim süreci için kullanılır.
Diğer:
* Metaforik Anlam: Bazı durumlarda, bir işin veya yapının temelini ifade etmek için mecazi olarak kullanılır. Örneğin, “bir düşüncenin destgahı” gibi.
Özetle, dest gâh kelimesi müzik, dokuma ve daha genel anlamda bir işin temelini ifade etmek için kullanılan çok yönlü bir kelimedir.
Ek Bilgi:
* Destgahın Farklı Kültürlerdeki Kullanımı: Dest gâh kelimesi, sadece Türk kültüründe değil, Farsça kökenli olduğu için birçok Orta Asya ve Ortadoğu kültüründe de benzer anlamlarda kullanılır.
* Destgahın Türkçedeki Eş Anlamlıları: Tezgâh, dokuma makinesi, müzik aleti gibi kelimeler destgahın eş anlamlıları arasında sayılabilir.
Umarım bu açıklama destgah kelimesi hakkında size yeterli bilgiyi vermiştir. Başka sorularınız olursa çekinmeden sorabilirsiniz.
@@@@@@@
Bediüzzaman Said Nursi Risale-i Nur’da Destgah kelimesini hangi mana ve makamlarda kullanmıştır?
Bediüzzaman Said Nursi’nin Risale-i Nur’da “Destgah” Kelimesi
Bediüzzaman Said Nursi, Risale-i Nur külliyatında “destgah” kelimesini genellikle ilim, irfan, marifet ve hakikat alemlerine atfen kullanmıştır. Bu kelime, onun eserlerinde şu anlamlara gelebilir:
* İlim ve irfanın öğrenildiği bir ortam: Kur’an dersleri, sohbet meclisleri gibi ilim ve irfanın tahsil edildiği yerler, Nursi’ye göre birer destgahtır.
* İnsan nefsinin terbiye edildiği bir yer: İnsan, bu destgahlarda nefsini terbiye ederek, kemale doğru yükselir.
* Hakikatlerin tecelli ettiği bir mekân: Kainat, Nursi’ye göre en büyük destgahtır. Burada Allah’ın isimleri ve sıfatları tecelli eder.
Destgahın Makamları:
Nursi, destgahı bir müzik aletinin farklı makamlarına benzeterek, ilim ve irfan yolunda farklı mertebelerin olduğunu ifade eder. Bu makamlar, kişinin ilim ve irfan seviyesine göre değişir. Her bir makam, insanı daha yüksek bir mertebeye ulaştırmak için bir basamak görevi görür.
Özetle, Bediüzzaman Said Nursi için “destgah” kelimesi, sadece fiziksel bir mekanı değil, aynı zamanda ilim, irfan ve hakikat alemlerini de ifade eder. Bu kelime, onun eserlerinde, insanın kendini yetiştirmesi, Allah’ı tanıması ve hakikate ulaşması için önemli bir kavramdır.
Not: Risale-i Nur külliyatının derinliği ve genişliği göz önüne alındığında, “destgah” kelimesinin geçtiği tüm yerleri ve bu bağlamda kullanılan diğer kavramları daha detaylı bir şekilde incelemek için ilgili eserlere başvurmanız önerilir.
Bu konuda daha fazla bilgi almak ister misiniz?
* Belirli bir risaledeki kullanımı: Hangi risalede bu kelimeyi daha detaylı incelemek istersiniz?
* Destgahın diğer anlamları: İslam tasavvufunda destgahın farklı anlamları var mıdır?
* Destgahın önemi: Nursi’nin düşünce sisteminde destgahın ne kadar önemli bir yeri vardır?
***************
Bediüzzaman Dest gâh kelimesini Risale-i Nurlarda şu yer ve anlamlarda kullanmaktadır:
-Azamet-i kudretin destgâhı.
-Evet, meselâ haftalık bizim saatimizin sâniye ve dakika ve saat ve günlerini sayan çarklarına benzeyen, Allah’ın, dünya denilen büyük saatindeki yevm, sene, ömr-ü beşer, deverân-ı dünya, birbirine mukaddeme olarak, birbirinden haber veriyor; döner, işlerler. Geceden sonra sabahı, kıştan sonra baharı işledikleri gibi; mevtten sonra subh-u Kıyâmet, o destgâhtan, o saat-i uzmâdan çıkacağını remzen haber veriyorlar.
-Kitab-ı âlemin evrakıdır eb’âd-ı nâmahdud,
Sütûr-u hâdisat-ı dehrdir âsâr-ı nâmadûd.
Yazılmış destgâh-ı levh-i mahfuz-u hakikatte
Mücessem lâfz-ı mânidardır, âlemde her mevcud.
-Ve şu meydan-ı tecrübe ve şu destgâh-ı imtihandan sonra, onların Rabb-i Kerîmi, onları, imânlarına mükâfat olarak saadet-i ebediyeye ve İslâmiyetlerine ücret olarak Dârü’s-Selâma dâvet ederek, öyle bir ikram etti ve eder ki, hiç göz görmemiş ve kulak işitmemiş ve kalb-i beşere hutûr etmemiş derecede parlak bir tarzda rahmetine mazhar etti; ve onlara ebediyet ve bekà verdi.
–Destgâh-ı mânevîyi tahkîmen
-Demek muhakkak oldu ki, âyâtın delâil-i i’câzının miftahı ve esrar-ı belâgatın keşşafı, yalnız belâgat-ı Arabiyenin madenindendir. Yoksa, felsefe-i Yunaniyenin destgâhından değildir.
-Ya dikkat-i nazar veya tevaggul veya mübaşeret veya san’atın telâkkuhuyla hayalde tevellüd eden temayülâtın hususiyatından teşekkül eden suretlerden terekküp eden istiare-i temsiliyenin parçaları telâhuk ettiklerinden tenevvür ve teşerrüb ve teşekkül eden üslûp, kelâmın kalıbı olduğu gibi, cemalin mâdeni ve hulel-i fâhirenin destgâhıdır.
-Cehl-i mürekkebi intaç eden, nazar-ı sathîyi tevlid eden ülfetten tecrid-i nazar etsen ve akla karşı sedd-i turuk eden evhamın âşiyânı olan mümâresât-ı ilzamiyattan nefsini tahliye etsen, hurdebinî bir hayvanın sureti altında olan makine-i dakika-i bedia-i İlâhiyenin şuursuz, mecrâ ve mahrekleri tahdit olunmayan ve imkânâtında evleviyet olmayan esbab-ı basita-i camide-i tabiiyeden husulpezir ve o destgâhın masnuu olduğunu, kendi nefsini kandırıp mutmain ve ikna edemezsin.
-Evet, izzet ve azamet ister ki, esbâb perdedâr-ı dest-i kudret ola aklın nazarında; tevhid ve celâl ister ki, esbâb ellerini çeksinler tesir-i hakikiden.
-Evet, Hàlık-ı Mevt ve Hayat, şu destgâh-ı dünyada, hikmetiyle, hayatı öyle bir kanun-u emriye-i mu’ciznümâ ile idare ediyor ki, o kanunu tatbik ve icrâ etmek, bütün kâinatı kabza-i tasarrufunda tutan bir Zâta mahsustur.[1]
MEHMET ÖZÇELİK
04-08-2024
[1] http://kulliyat.risaleinurenstitusu.org/arama/Destgah