KİLİTLİ VE KAPALI RUHLAR
KİLİTLİ VE KAPALI RUHLAR
Bu dünyaya gelen her bir ruh, beden hapishanesinde terbiye görür, ceset okulunda eğitimini yaparak tekrar geldiği ulvi alemlere uruç edip, tekâmül etmiş olarak yükselir.
Dünya ruhun tüm duygularla beraber talim yeridir.
Ancak bazı ruhlar vardır ki; kilitlidir.
Kapsam alanı dışındadır.
Aradığınız numaraya ulaşılamamaktadır.
Kasası var ancak virüslü olduğundan ve güncellenmediğinden dolayı hakikatlere kapalıdır.
Işık almaz. Karanlıktadır.
“Şüphesiz Allah, tohumu ve çekirdeği çatlatandır, ölüden diriyi çıkaran, diriden de ölüyü çıkarandır. İşte Allah budur. O halde (haktan) nasıl dönersiniz!”[1]
**********
İki asırdır ateist ve materyalist olan Marx tarafından ortaya atılan; Din afyondur, sözüyle din devreden çıkarılmış ve iki asırdır dünyaya ateizm ve materyalizm şırıngasıyla uyutucu ve uyuşturucu Afyon aşısı yapılmıştır.
Önce din devreden çıkarılmış, dinsizlik ve materyalizm din olarak toplumlara sunulmuştur.
Bugün dünyada ve İslam dünyasında sekülerizm yani dünyevileşme tüm değerleri alt üst ederek hücum etmektedir.
Bütün bunlar dinin yaftalanarak, toplumlara zehirli balın içirilmesiyle olmuştur.
Dünya hala bunun şokunda, üzerinden atamamış, dinle barışık bir hal almamıştır.
Dünya dinden kopmanın ve uzaklaşmanın buhranını yaşıyor.
1917 Rusya’daki aldığı komünizm yarasını da kapatmış değil.
Bu Asır yaralı ve hasta bir asırdır.
İnsanlık devamını ve ilacını başka yerlerde alıyor.
Çünkü dini ve inancı da yara aldı.
Bizde geçmişle bağlantılarımızı sağlayan köprüleri kaldırıp atan inkılap ve uygulamalar, batının materyalist yaklaşımlarıyla dinden uzaklaşması, insanlığı hem kendinden ve hem de değerlerinden uzaklaştırmış oldu.
İnsanlığın tekrar kurtuluşu ancak ve ancak dindedir ve din iledir.
Aslıyla bağını kurmaktan geçer.
Zira din hayatın hayatı, hem nuru hem esasıdır.
************
En büyük kilitli ve kapalı ruhlar ise; Kuranın anlattığı ve Kuranda bahsedilen Nemrut, Buht-un Nasır, Fir’avn, Ebu Leheb ve zamanımıza kadar gelen hakikate kapalı nasipsizler gibi.
İşte onlardan Fir’avn;
Firavun, karısı Asiye’nin (r.a) Müslüman olduğunu duyunca, bir kasap çağırtıp emir verir:
-Haydi koyunu nasıl yüzüyorsan onun derisini de öyle yüz.
Kasap da firavunun emrini yerine getirir.
Melekler feryat edip sordular:
-Yâ Rabbi! Nasıl olur da sana îmân eden bu kadın, zalim Firavun’un o dayanılmaz işkencesine maruz kalıyor?
Allah Teâlâ buyurdu ki:
-O gerçekten bize kavuşmak istemiştir.
Nihayet Asiye (r.a) can vermeye başladı.
Tam o anda dudakları kımıldıyordu.
Allah her şeyi bildiği hâlde sırf Cebrâîl aleyhisselâmı da haberdar etmek için buyurdu ki:
-Onu dinle bakalım ne söylüyor?
Cebrâîl aleyhisselâm dinledi ve arzetti ki:
-Yâ Rabbi o senden sadece bir ev istiyor.
Melekler şaşırdılar ve aralarında şöyle konuştular:
“Zavallı pek ağır işkence gördü.Lâkin çok basit bir şey istedi.”
Allah Teâlâ Cebrâil aleyhisselâma tekrar emir verdi:
-Sor bakalım, bu evi nerede ve kimin yanında istiyor?
Cebrâîl aleyhisselâm sorup arzetti ki:
-Âsiye şu niyazda bulunuyor:
“Rabbim benim için Cennette seni sık sık görebileceğim bir ev yap!”
Melekler bunu duyunca şöyle konuştular:
-Bu gerçekten büyük bir dilektir. Çünkü o, Rabbinden muhabbet ülkesinin arsasında bir ev arzulamıştır.
Öte yandan Cenâb-ı Hak şöyle buyurdular:
-O istemeden önce ben ona evini hazırlamışım.Asiye can verirken de ona en ufak bir acı çektirmedim.
Çünkü o hâlde dahi “Allah! Allah!” diyordu.
MEHMET ÖZÇELİK
29-07-2023
[1] En’am.95.