DÜŞÜNDÜRÜCÜ VE ÜRKÜTÜCÜ

DÜŞÜNDÜRÜCÜ VE ÜRKÜTÜCÜ

 

Türkiye gibi bir yerde bu milletin kodlarına uymayan birisi yüzde 45 alıyorsa bu çok ürkütücü.
On bir defa başarısız olmuş, hiçbir projesi olmayan, sadece yıkım politikası üzerine bina eden, Erdoğan düşmanlığı ve hapisteki iki kişiyi çıkarmak üzere siyaset yürüten birisi yüzde 45 alıyorsa bu çok hem de çok çok düşündürücüdür.
Önceki tüm yapılanları kaldıracağı ve de durdurma üzerinden siyaset yapanda gelecek gören bir millet güvenmede çok ürkütücüdür.
Kendisine kırk farklı ve renkli kumaştan bir bohça yaptırılan, kırk yamalı elbise diktirilen, birbirleriyle uyumlu ve fikir birliği olmayan bir insan bu yüzdeyi alıyorsa bu durum ürperticidir.
Başkanlığı pornocu kaset ile elde etmiş, cumhurbaşkanlığı yolunda yolundakileri pornocu kasetle devre dışı bırakan birisinin bu kadar oy alması düşündürücüdür.
Sahip olduğu başta büyük şehirlerdeki başarısızlık ortada iken, bunların görülmeyip körlenmesine, buna bu kadar oy çıkması normal değildir.
Suriye’deki yüzde sekizin yüzde doksan ikiyi yönetmesi gibi, burada da oyları değişmeyen ancak zorlama ve tavizlerle, olmayan vaatlere kanarak başa getirilmeye çalışılması çok hem de pek çok düşündürücüdür.
Kabul görmemiş ve sevilmeyen, şimdiye kadar başarı ve uygulama alanında hiç bir becerisi olmayan, tam tersine başarısızlık göstermiş birinin getirilmeye çalışılması ürkütücüdür.
Bu milletin kotlarıyla uyuşmayan, bir çok noktada barışık olmayan birisi üzerinde ittifak edilmesi korkutucudur.
Yaptıkları ve yapmadıkları, yapacaklarının neler olacağı onun ispatı iken, bunu görmeden kör bir noktaya baka kalıp, körlemesine kabulde bulunmak ürpertici bir durumdur.
Bir çok şaibeli insanların isteklerine açık birisini tercih etmek, şaibenin büyüklüğünü ve tehlikesini ortaya koymaktadır.
Her renge giren bir politikayı görmeyip, batının dümen suyuna girmiş, karanlık bir tünelde seyreden ve meçhule giden bir trene binen ve bindirenlerin durumu çok dehşet vericidir.
Yüz yılda elde edilmeyen bir birikimin, yirmi yılda oluşturulmasını görmeyen, bunları yıkıp eski ve eskimiş günlere dönmeyi vadeden bir düşünceyi benimsemek gerçekten düşündürücüdür.
Psikolojik ve sosyolojik oyunlarla kurulan bir oyuna gelmek, oyun kurucuları görmemek, o oyunda olmak ve oynamak gayet çok tehlikeli bir oyuna girmek demektir.
Midenin aklın önüne geçirilmesini görmemek, aklı mideye yem etmenin farkına varmamak, geçici menfaatleri istiklal ve istikbaline tercih etmek dehşet verici bir durumdur.
Beka meselesini fani görüp, güvenlik meselesini hiçe sayıp, vatanın bölünmesini basite alıp; inanç, ahlak, yaşantı farkını fark etmeyip önemsiz görmek, bir yüz yıl daha geleceği ipotek altına vermek, boyunduruk vurmak, dizgini başkasına kaptırmanın korkunç ve korkutucu halidir.
Yapanla yıkanın yıllığı ve ajandası ortada iken, arada fark her yönüyle bariz ve açık iken görmemek, basar ve basiret yoksulluğunun ve eksikliğinin boyutlarının büyük olduğu dehşetini göstermektedir.
Deveyi yardan yani uçurumdan uçuran bir tutam ottur misali, bir soğan ve patatesle uçuruma gittiğini görmemek gayet dehşet vericidir.
Toplumun kumar masasına itildiğini, bir kere deyip kumara zorlandığını görmemek büyük bir kayıptır.
Zira oynatanın dışında kumarda kimse kazanmaz.
Yani millette ve devlette kaybeder.
Düşündürücü ve ürkütücü bir durumla karşı karşıyayız.
Yenik duruma gelmiş dağdaki eşkıyaya fırsat vermek, bakanlık vermek söz konusu iken, kurşunu ayağına değil, kafaya sıkmak kafasızlığı ile karşı karşıya kalınma dehşeti içindeyiz.
Gelinen nokta bunca zenginliği, sabahta ev yapıp akşamda ev bozan çocuk durumuna itilmekteyiz.
Bize yap boz yaptırılmakta, yazar bozar tahtası gibi, Aliye yazdırılıp, Veliye bozdurulmaktadır.
Çoğunluğu azınlığa kurban etmektir.
Dünyevilik ve rehavetimizden istifade edilmektedir.
Memleket ve Ortadoğu, İslam dünyası ve Türk dünyası farklı mecralara sevk edilmektedir.
Alevi Sünni, sağ ve sol tekrar canlandırılmaktadır.
Bir yüz önceki Lozan anlaşması yenilenmektedir.
Bütün bunca tehlikelere rağmen, gelen ve gelecek olan tehlike pek de görülmemekte, çok da önemsenmemekte, bıçağın damara yaklaşması beklenmektedir.
Tüm mesele, bir sahsa olan düşmanlığın körüklenmesinden ve gözlerin kör edilmesinden dolayı, kimin geleceğinden daha önemlisi, kimin gelmeyeceğidir.

Kandil, Pensilvanya, Lgbt, sol ve tüm ermeni, yunan, İsrail ve haçlı destekli yönetim değil, milli yönetim.

***************

Münâfıklar hakkında. Bakara Suresi. 8-20. Ayetler.

  1. Öyle insanlar da vardır ki “Allah’a ve âhiret gününe inandık.” Derler; oysa iman etmemişlerdir.

    9. Akılları sıra Allah’ı ve iman edenleri aldatmayı kurarlar. Kendilerinden başkasını aldatamazlar da farkında değiller.

    10. Kalplerinde bir hastalık vardır. Allah da onların hastalıklarını daha da ilerletti. Bu yalancılıkları, bu samimiyetsizlikleri sebebiyle bunlara gayet acı bir ceza vardır.

    11. Ne zaman onlara: “Yeryüzüne fesat saçmayın!” denilse “Biz sadece barışçıyız, ortalığı düzeltmekten başka işimiz yok!” derler.

    12. Gözünüzü açın, bunlar bozguncuların ta kendileridir, lâkin şuurları yok, farkında değiller.

    13. Ne zaman onlara: “Şu güzel insanların iman ettiği gibi siz de iman edin.” Denilse “Yani o beyinsizlerin inandıkları gibi mi inanalım?” derler. Asıl beyinsizler kendileridir de farkında değiller.

    14. Bunlar iman edenlerle karşılaştıkları vakit “Biz de müminiz.” Derler. Fakat şeytanlarıyla baş başa kaldıklarında da: “Emin olun biz sizinle beraberiz, biz onlarla alay ediyoruz.” Derler.

    15. Allah da kendileriyle alay eder ve azgınlıklarında onlara mühlet verir; böylece onlar bir müddet başıboş dolaşırlar.

    16. İşte onlar hidâyeti alacaklarına, dalâlete müşteri oldular. Ama bu, kârlı bir ticaret olmadı. Çünkü kâr yolunu tutmadılar.

    17. Bunların hali, o kimsenin haline benzer ki aydınlanmak için bir ateş yakar. Ateş çevresini aydınlatır aydınlatmaz Allah onların gözlerinin nurunu giderir ve karanlıklar içinde bırakır, onlar da göremez olurlar.

    18. Sağır, dilsiz ve kördürler onlar. Onun için hakka dönmezler.

    19. Yahut onların durumu gökten sağanak halinde boşanan ve içinde yoğun karanlıklar, gök gürlemeleri ve şimşekler bulunan yağmura tutulmuş kimselerin durumuna benzer. Yıldırımların verdiği dehşetle, ölüm korkusundan, parmaklarını kulaklarına tıkarlar. Fakat Allah kâfirleri çepeçevre kuşatır.

    20. Şimşek nerdeyse gözlerini köreltecek. Önlerini aydınlattı mı ışığında yürürler, karanlık çökünce de dikilir kalırlar. Allah dileseydi kulaklarını sağır, gözlerini kör ederdi. Allah gerçekten her şeye kadirdir.

    Sual: Kâfirlerin zemmi hakkında yalnız iki âyetle iktifa edilmiştir. On iki âyetin hülâsasıyla, münafıklar hakkında yapılan itnab neye binaendir?

    Cevap: Münafıklar hakkında itnabı, tatvili icab ettiren birkaç nükte vardır:

    1 – Düşman meçhul olduğu zaman daha zararlı olur. Kandırıcı olursa daha habîs olur. Aldatıcı olursa fesadı daha şedit olur. Dâhilî olursa zararı daha azîm olur. Çünkü dâhilî düşman; kuvveti dağıtıyor, cesareti azaltıyor. Haricî düşman ise bilakis asabiyeti şiddetlendirir, salabeti artırır.

    Nifakın cinayeti, İslâm üzerine pek büyüktür. Âlem-i İslâm’ı zelzeleye maruz bırakan nifaktır. Bunun içindir ki Kur’an-ı Azîmüşşan, fazlaca onlara teşniat ve takbihatta bulunmuştur.

    2 – Münafığın mü’minler ile ihtilatı dolayısıyla yavaş yavaş ünsiyet kesbeder, iman ile ülfet peyda eder. Gerek Kur’an’dan, gerek mü’minlerden nifakın kötülüğü hakkındaki sözleri işite işite pis halinden nefret eder. En-nihaye lisanından kelime-i tevhid kalbine damlamaya zemin hazırlamak için itnab yapılmıştır.

    3 – İstihza, hud’a, ikiyüzlülük, hile, kizb, riya gibi kötü ahlâk münafıkta var; kâfirde o derece yoktur. Bu cihetten münafıklar hakkında itnab yapılmıştır.

    4 – Ale’l-ekser münafıklar, ehl-i kitaptan oldukları için şeytanî bir zekâ sahibleri olup daha hilekâr, desiseci olurlar. İşte bu durumdaki münafıklar hakkında itnab yani tatvil-i kelâm, ayn-ı belâgattır.(İşarat-ül İ’caz)

MEHMET ÖZÇELİK

20-05-2023

Loading

No ResponsesMayıs 20th, 2023