Depremden geriye unutulmaz hatıralar kaldı. Lafız gitti, mana kaldı. Ceset gitti, ruh kaldı. Geriye dağlar büyüklüğünde sabır ve şükür kaldı. İmtihan devam ediyor, geriye tavır ve davranış kaldı. Kavga bitti, dayanışma ve barış kaldı. Tahrik değil, birbirine teselli ve moral kaldı. Dünyaya çok dalmıştık. Herkes şikayetçiydi. Ancak herkes o dalgaya kapılmış, gidiyordu. Materyalist ve şımarık bir hal almıştık. Ekonomiyle yatıyor, ekonomiyle kalkıyorduk. Hepimiz ekonomist, hepimiz Maliye ve Hazine Bakanı ve mütehassısı olmuştuk. Domates ve peynirin fiyat artışının verdiği deprem etkisi, kıyametin etkisini bastırıyordu. Koronada eve hapsolarak dışarıdaki mallarımızın gafletine ve telaşına düşerken, deprem ile şimdi oturduğumuz evin ve bindiğimiz arabamızın kaybı devrede. Allah adildir, haşa zulmetmez. Ders alına, ders çıkarıla… Düşünceler olumlu yönde değişmezse, hayatta değişmez. Hayatın değişimi, kendimizi değiştirmekten geçer. Ölenler kaybolmadı, kaybetmedi. Manevi şehit oldu. Kaybolan ve zayi olan malları sadaka hükmüne geçti. İmtihanın ağırlığı, mükafatının büyüklüğündendir. Zira bela ve musibetin büyüğü peygamberlere, velilere ve onu takip edenlere gelir. Elbette kolay bir olay değildir. Allah ateşlerimizi söndürüp dindirsin. Cennet ucuz değil, cehennemde lüzumsuz değildir. Allah ayrım yapmıyor ancak ayrıştırıyor. Bu zorlukta herkesin iç dünyası ve mahiyeti ortaya çıkıyor. Kim Ebubekir, kim Ebu Cehil, kim altın ve elmas, kim kömür olduğu ortaya çıkıyor. Kim millete hizmette, kim makam ve düşmanlık ve oy peşinde. Ayrıştırılmak üzere ateşe atılan madenler gibiyiz. Ayrıştırılıyoruz. Herkes mutlaka kendine göre bir ders çıkaracaktır.
This entry was posted on Salı, Şubat 14th, 2023 at 20:46 and is filed under Bediüzzaman Risale-i Nur.
Follow the comments through the RSS 2.0 feed.
Both comments and trackback are closed.