HİSSE-16

HİSSE-16

 

AT NALI UĞUR GETİRİR Mİ?

Kadıköy Camisinde vaaz vermekte olan Osman Demirci Hoca’ya “At nalını evimizin kapısına asarsak uğur getirir mi?” diye sormuşlar.

Demirci Hoca:

– Zannetmiyorum, diye cevap vermiş. O nallardan her atta dört tane var ama bütün gün kamçı yiyip duruyorlar.

 

HAYATI SEYRETMEK

Yazar Kazancakis, akan bir suyun başında uzun süredir duran ihtiyara “Neye bakıyorsun öyle?” diye sorduğunda ihtiyar adam, gözlerini sudan ayırmadan şu cevabı verir:

– Hayatıma oğlum, akıp giden hayatıma…

 

HERKES YANINDAKİNİ VERİR!

Kendisine hakaret edilen Hz. İsa’ya “Niçin karşılık vermediniz?” diye sorduklarında:

– Herkes yanındakini verir. Onda olan, benim yanımda yoktu, demiş.

 

SELAMDAKİ İNCELİK

Muzaffer Ozak Hoca’nın sahaflar çarşısındaki dükkanına giren bir genç

“Selâmunaleyküm babalık!”diye selam verince, hazret selamı şöyle alır:

– Aleykümselâm kurukalabalık…

 

KABRİSTAN

Hz. Ali, mezarlığa neden sık gittiğini soranlara şu cevabı vermiş:

– İki sebebi var. Anlattıklarıma itiraz etmiyorlar ve arkamdan gıybetimi yapmıyorlar.

 

ÖLÜLER ÇİÇEK DE KOKLAMAZ

Amerikalı bir iş adamı, bir Çinliye alaylı bir ifadeyle “Ölüleriniz, mezarlarına koyduğunuz pirinçleri ne zaman yiyecek?” diye sorunca Çinli, yaptığı işten başını kaldırmadan cevap vermiş:

– Sizin ölüleriniz, koyduğunuz çiçekleri kokladığı zaman…

 

ÖLÜM NEDİR?

Talebelerinden birinin “Ölüm nedir?” sorusuna

Konfüçyüs’ün cevabı şu olmuş:

– Hayat hakkında ne biliyorsun ki sana ölümden bahsedeyim…

 

ZOR AMA GÜZEL

Fars sufi ve filozof Cüneyd-i Bağdâdî’ye “Sabır nedir?” diye sorduklarında şu cevabı vermiş:

– Yüzünü ekşitmeden acıyı yudumlamaktır…

 

DERDİN DEVASIZI..

İbn-i Sinâ’ya:

“Dünyada devası olmayan bir dert var mıdır?” diye sorduklarında:

– Derdin devasızı, iyinin kötüye muhtaç olmasıdır, cevabını vermiş.

 

KORKUYA GEREK YOK

Bir Rus generali, Kafkas Kartalı Şeyh Şâmil’in iştahını abartarak “Beni de yemenizden korkuyorum!” deyince, Şeyh Şâmil:

– Boşuna korkmayın efendi, demiş. Bizim dinimizde domuz eti yemek haramdır.

 

UYKU KARDEŞLİĞİ

Mevlânâ Hazretleri, talebelerinden biriyle yürürken yol kenarında birkaç köpeğin sarmaş dolaş uyuduklarını görürler.

Yanındaki talebesi:

– Güzel bir kardeşlik örneği, der. Keşke insanlar da bunlardan ibret alsa…

Mevlânâ, tebessüm ederek karşılık verir.

– Aralarına bir kemik atıver de gör kardeşliklerini…

 

DÜNYANIN YÜZÜ

Hastalıktan ötürü gözleri kapanmış olan bir adam, halk şairi Seyrani’ye:

– Bende dünyayı görecek göz mü kaldı, diye şikayette bulununca söz eri Seyrani:

– Hiç üzülme dostum, demiş. Zaten dünyada bakılacak

yüz de kalmadı…

 

MUTLULUK

Tolstoy’a “Nasıl mutlu oluyorsunuz?” diye sorduklarında şu cevabı vermiş:

– Sahip olduğum şeylere sevinerek, sahip olmadıklarımı ise hiç düşünmeyerek…

 

HAKSIZ ÖLÜM

Sokrat Ölüme mahkûm edildiğinde, eşi “Haksız yere öldürülüyorsun.” diye ağlamaya başlayınca Sokrat:

– Ne yani, demiş bir de haklı yere mi öldürülseydim!..

 

KENDİ İŞİNİ YAP

Bir şemsiye tamircisi, yazmış olduğu şiirleri incelemesi için Shakespeare’e  gönderdiğinde ünlü yazarın ilettiği cevap şu olur:

Dostum siz şemsiye yapın!

Hep şemsiye yapın!

Sadece şemsiye yapın!

****************  

Genç Kaymakam, yeni atandığı İlçeye bakmaya gitti.

 

İlçeyi kendi başına gezdikten sonra, ara sokakta gördüğü çay ocağında, bir bardak çay içeyim diye oturdu.

O anda 12-13 yaşlarında bir çocuk, “amca boyayayım mı?” dedi

 

Ayakkabısı boyalı olmasına rağmen, çocuğu kırmamak için, “tamam gel boya” dedi.

 

Bu arada “iyi boyarsan sana istediğin paranın iki katını veririm” deyince, o çocuk:

“Ben hep aynı boyarım” dedi.

Kaymakam, “nasıl yani?” deyince,

– Öğretmenimiz; “çocuklar, ne iş yaparsanız yapın ama herkese AYNI YAPIN. Ayrım yapmayın” diye tembih etti. Ben de bu parayla hasta anneme ilaç alacağım, sana ayrım yaparsam o ilacın annemin hastalığına şifası olmaz.”

 

Genç Kaymakam, hayatının en iyi dersini almıştı. Ağlamamak için kendini zor tuttu.

Boyacı çocuğa cebindeki en büyük parayı verirken, bir de kartını verdi.

 

Babası olmayan ve hem okuyan hem de hasta annesine bakmaya çalışan çocuğa ilgilenme sözü verdi.

 

Çocuğa o dürüstlüğü aşılayan öğretmenini de ziyaret ederek, ilçede görev yaptığı sürece ilgi gösterdi.

 

Boyacı çocuktan duyduğu “BİZDE HERKES AYNI OLUR” cümlesini meslek hayatında unutmamak ve hep uygulamak için, makamında masasında bulunan isimliğinin arkasına yazdırdı.

 

Bazen uygulamakta zorlansa da asla taviz vermemeye çalıştı.

**************** 

Defalarca müracaat etmesine rağmen kendisine Hac kurâsı çıkmayan Urfalı amca: “Allah bu Nemrut’un belâsını versin !” deyince

yanındaki kişi sorar; “Amin de ne alâkası var sana kura çıkmaması ile Nemrut’un ?”

Urfalı amca cevap verir; “Ha o kâfir, İbrahim’le iyi geçinseydi Kâbe’yi Urfa’ya inşa edecekti, her sene hac yapacaktık ne güzel.”…. ?

***************   

100 yıl Tavukluğa Razı edilen ülke.                  Dört tavuk, bir kartal yuvasına gidip bir yumurta çalarlar.Yumurtayı kümese getirdiklerinde, diğer tavuklar gördükleri bu yumurtanın çok büyük bir tavuğa ait olduğunu düşünürler.

Zaman geçer, yumurtayı getirenler de unuturlar, onlar da bu yumurtanın büyük bir tavuğa ait olduğuna inanırlar.

Günün birinde kuluçkaya yatan bir tavuğun altındaki o yumurta kırılır. İçinden simsiyah kanatlı, ilginç gagalı tuhaf bir tavuk çıkar.

Herkes şaşkın, mutludur; böylesini ilk defa görmüşlerdir.

Anne tavuk, yavrusuna dersler vermeye başlar: “Bak yavrum, yerden bulduğun böceği şöyle ye! Arpayı buğdayı böyle ye!.” Anne tavuk her geçen gün yeni şeyler öğretir yavrusuna; tehlikelere karşı nasıl davranılacağını da..

Büyük yumurtadan çıkan ilginç gagalı yavru tavuk, annesinin her söylediğini yapmakta, büyüdükçe de güzelleşmektedir. Oldukça uzun kanatları vardır. Diğer tavuklar onun kanatlarına kıskançlıkla bakmaktadır.

Bir gün anne tavuk yavrusuna havadan gelen tehlikelere karşı kendini nasıl savunacağını anlatırken yavrunun gözü, gökyüzünde çoook yukarılarda süzülerek ihtişamla uçan başka bir canlıya ilişir. “Anne bu ne?” diye sorar.

Anne tavuk;

“Ha o mu? O kartal yavrum, kuşların padişahı.”

“Ne de güzel uçuyor!..” deyip iç geçirir yavru tavuk.

“Evet yavrum. Ama sen sakın ona özenme! Asla onun gibi olamazsın. Senden önce baban, deden, amcan hepsi ona özendi ama hiç biri onun gibi uçamadı. Sen bir tavuksun ve bir tavuk gibi yaşamalısın.”

O günden sonra küçük tavuk, ömrü boyunca arka bahçede kartalın ihtişamlı geçişini izleyip iç çeker ve her defasında, “Keşke ben de bir kartal olup uçabilseydim.” diye hayıflanır.

 

Ve bir gün siyah uzun kanatlı büyük tavuk, ihtişamlı kartalı izlerken ölüp gider. Onu bir tavuk gibi defnederler. Oysa ölen bir kartaldır.

 

Etienne de La Boétie “Gönüllü Kulluk” kitabında der ki:

 

“Eğer iki kuşak köleleştirilirse, bundan sonra gelen kuşak özgürlüğü hiç tanımadığı, görüp bilmediği için pişmanlık duymadan hizmet eder ve ondan öncekilerin zorla yaptıklarını seve seve yerine getirir.”

Yanlışı alkışlıyorsan fikrin yoktur.

Eğri ile doğruyu ayıramıyorsan aklın yoktur. Yalana sahip çıkıyorsan ahlakın yoktur.

Akıl,ve ahlakını,kiraya verdiysen,

sen zaten yaşamıyorsun…

Ayşe Bulut

*******************  

ACINACAK ADAM

Gönenli Mehmet Efendi,

Sultan Ahmet Camii’ne tayin

edilince çevreyi incelemiş.

Fakir ve düşkün kimseleri bulup alâkadar olmak istemiş.

 

O civarda oturan âmâ bir kimse olduğunu öğrenince ziyaretine gitmiş.

Selâm vermiş,  kendini tanıtmış:

 

– Efendim ben Sultan Ahmet Camii’ne imam geldim. Hem sizi ziyaret etmek hem de üzerime düşen bir vazife varsa onu ifa etmek isterim.

 

Âmâ:

– Hoş geldiniz hocaefendi.. Allah razı olsun.

 

Hocaefendi:

– Maaşınız falan var mı?

– Hayır, yok.

 

Hocaefendi:

– Peki, başka yerden geliriniz falan…

 

Âmâ:

– Hayır, herhangi bir gelirim yok!

– Peki, neyle geçiniyorsunuz?      

 

Amâ adam öfkelenmiş:

– Bundan size ne efendi? Bir de imamsınız. Rızık kimden? Gidebilirsiniz!

Hocayı bir güzel terslemiş.

 

Hoca çıkmak zorunda kalmış lâkin

o gece gözüne uyku girmemiş.

 

Ertesi gün sabah yine gitmiş ve kapıyı çalmış.

Âmâ içeriden:

– Kimsin?

Hoca:

– Dün kovduğun yüzsüz imam.     

Âmâ adam kapıyı açmış:

–Gene neye geldin?

Hocaefendi:

–Hiç efendim, ziyaretinize geldim. Beni bin defa kovsanız da yine geleceğim.

Âmâ:

– Adın ne senin?

Hoca:

–Adım Mehmet Öğütçü, efendim. Gönenli Hoca diye tanırlar beni.

Âmâ bunu duyunca:

–Buyur gir içeri, konuşalım.       

İçeriye buyur etmiş. Hocaefendi içeri girince âmâ:

– Kusura bakma hoca, dün kalbini kırdım. Hakkını helâl et.

Hocaefendi:

–Estağfirullah efendim. Sizin gözleriniz görmez, kimsenin yardımına ihtiyaç duymuyorsunuz, bu nasıl oluyor,  sırrınız nedir? Meraktayım.

Âma :

– Benim sırrım şu Hocaefendi. Ben her gün kuşluk namazını kıldıktan sonra:

“Ya Rabbi! Kuşluk senindir, güzellik senindir, nimet ve her şey senindir. Eğer rızkım gökte ise yere indir. Yerde ise çıkar. Uzakta ise yaklaştır. Haram ise helâl et. Dar ise genişlet ve elime ilet.” diye dua ederim.

Sonra ellerimi yüzüme sürer sürmez, biri gelir sağ dizime vurur. “Aç elini!” der. O günkü ihtiyacımı verir gider. Kuşluk namazı kıldığım her gün bu böyle devam eder.  Aynı zat bugün de geldi ve sağ dizime vurarak benim kısmetimi verdikten sonra, sol dizime vurarak:

“Bunu da Gönenli Mehmet Efendi’ye ver.” dedi. Al kısmetini!

Bu sözlerin duyan büyük âlim, fakirlerin ve talebelerin mânevî babası Gönenli Hoca:

İlâhî ya Rabbi! Hikmetinden sual olunmaz.” diyerek içli içli ağlamaya başlamış!

Hocaefendi bu hatırasını naklederken şunu ifade etmiştir :     

 “O âmâ adamdan bu mübarek kısmeti aldıktan sonra ömrü hayatımda hiç darlık ve sıkıntı çekmedim.”

Ben hep acınacak insanları gezerdim. Meğer acınacak insan benmişim.’

Gönenli Hoca’ya Allah bol bol rahmet eylesin, ruhu şad olsun!

hayatı kim vermiş, yapmış ise; rızıkla o hayatı besleyen ve idame eden de odur. Ondan başka olmaz… Delil mi istersin? En zaîf, en aptal hayvan; en iyi beslenir (Meyve kurtları ve balıklar gibi). En âciz, en nazik mahluk; en iyi rızkı o yer (Çocuklar ve yavrular gibi).

Sözler – 23

“Bunun üzerine Rabbi onu güzel bir şekilde kabul buyurdu ve onu güzel bir şekilde yetiştirdi. Zekeriya’yı da onun bakımıyla görevlendirdi. Zekeriya, onun bulunduğu bölmeye her girişinde yanında bir yiyecek bulurdu. “Meryem! Bu sana nereden geldi?” derdi. O da “Bu, Allah katından” diye cevap verirdi. Zira Allah, dilediğine hesapsız rızık verir.” 3. Ali İmran suresi 37. Ayet

*****************  

İNSAN NEDİR ⁉️

 

✴THALES: İnsan, araştıran hayvandır.

 

✴SOKRATES: İnsan, sorgulayan hayvandır.

 

✴PLATON: İnsan, toplumsal hayvandır.

 

✴ARİSTO: İnsan, düşünen hayvandır.

 

✴HERAKLIETOS: İnsan, tartışan hayvandır

 

✴I.KANT: İnsan, eleştiren hayvandır.

 

✴K.MARX: İnsan, mücadeleci bir hayvandır.

 

✴F.NIETZSCHE: İnsan, düpedüz hayvandır.

 

✳BEDİÜZZAMAN :

“insan;

şu kâinat ağacının en son ve en cem’iyetli meyvesi

✅ve hakikat-ı Muhammediye Aleyhissalâtü Vesselâm cihetiyle çekirdek-i aslîsi

✅ve kâinat Kur’anının âyet-i kübrası

✅ve ism-i a’zamı taşıyan âyet-ül kürsîsi

✅ve kâinat sarayının en mükerrem misafiri

✅ve Padişah-ı Ezel ve Ebed’in gayet dikkat altında bir müfettişi, bir nevi halife-i arzı

✅ve çok geniş bir ubudiyetle mükellef bir abd-i küllî

✅ve kâinat sultanının ism-i a’zamına mazhar ve bütün esmasına en câmi’ bir âyinesi

✅ve hitabat-ı Sübhaniyesine ve konuşmalarına en anlayışlı bir muhatab-ı hâssı

✅ve kâinatın zîhayatları içinde en ziyade ihtiyaçlısı

✅ve hadsiz fakrıyla ve aczi ile beraber hadsiz maksadları ve arzuları ve nihayetsiz düşmanları ve onu inciten zararlı şeyleri bulunan bir bîçare zîhayatı

✅ ve istidadca en zengini

✅ve lezzet-i hayat cihetinde en müteellimi

✅ve lezzetleri dehşetli elemlerle âlûde

✅ve bekaya en ziyade müştak ve muhtaç ve en çok lâyık ve müstehak

✅ve devamı ve saadet-i ebediyeyi hadsiz dualarla isteyen ve yalvaran hârika bir mu’cize-i kudret-i Samedaniye ve bir acube-i hilkat

✅ve kâinatı içine alan ve ebede gitmek için yaratıldığına bütün cihazat-ı insaniyesi şehadet eden…

Şualar ?

 

şu kâinatın hülâsası

✅ve neticesi

✅ve nazdar bir halifesi

✅ve nâzenin bir meyvesi olan insan…

Sözler ?

İNSAN,

ubudiyetin azameti cihetiyle

Hâlık-ı Arz ve Semavat’ın mahbub bir abdi

✅ve Arz’ın halifesi, sultanı

✅ve hayvanatın reisi

✅ve hilkat-i kâinatın neticesi

✅ve gayesi oluyor.

Mesnevi-i Nuriye ?

DERLEYEN

MEHMET ÖZÇELİK

 

 

 

 

 

 

 

Loading

No ResponsesMayıs 4th, 2022