KISSA

KISSA

ALLAH Resulü (S.A.S) bir gün camiye giderken yolda ezân ile dalga geçen yahudi çocuklarını duydu. Aralarından birinin sesi çok güzeldi ve o ezânı ağzını eğip bükerek söylüyor diğerleri de ona gülüyordu.

 

Bizler olsak ne yapardık bu durumda ?

 

Şiddet, hakaret…?

 

ALLAH rasulü yolunu değiştirerek çocukların olduğu yöne doğru yavaşça ilerledi.

 

Yanlarına yaklaştı öncelikle elini kaldırarak selam verdi (bu piskolojide benden size zarar gelmez anlamında)

 

Ve ” Az önce çok güzel bir ses duydum, o sizden mi geldi ? ” diye sordu.

 

Şu inceliğe bakar mısınız…

 

Çocuk güzel ses deyince sevindi tabi hemen öne atıldı evet ben söyledim dedi. Efendimiz ona senin sesin ne kadar güzeldir öyle. Seni su mescide götürsem ordaki amcalara da söyler misin dedi. Çocuğun gururu okşanmıştı mutlu oldu söylerim ama ben ezânı bilmiyorum ki dedi.

 

– Olsun ben öğretirim sana dedi ALLAH rasulü.

 

Ve o söyledi çocuk tekrarladı bu şekilde ezberledi. Sonra efendimiz elinden tuttu diğer çocuklar ile birlikte mescide gittiler ve Resul yol boyunca onun saçını okşamıştı.

 

Mescid’te okuyunca oradaki sahabeler de güzel övgülerde bulundu çocuğa. Kendini çok iyi hissetmişti çocuk. Efendimiz çocuğa yaklaşarak senin sesin çok güzel ben seni Mekke’ye göndersem orada Kâbe’ye müezzinlik yapmak ister misin dedi.

 

Şu insan kazanma sanatına bakar mısınız…

 

Çocuk farkında bile olmadan müslüman olacak.

 

Oralarda Kâbe’de müezzinlik herkesin bildiği bir şey, konuşulan bir şey, çocuk da bunu biliyor, büyük bir şey olduğunu biliyor ve çok hoşuna gidiyor bu durum. Kabul ediyor.

 

Ve yıllar sonra..

 

Işte bu çocuk Ebu Mahsure…

 

Sahabeden, Kâbe müezzinlerinden Ebu Mahsure…

 

Fakat onun diğer müezzinlerden bir farkı var, saçları çok uzun hatta o kadar uzun ki saçlarını sarıp bir keseye koyuyor o şekilde geziyor. Onu gören ve bu olayın mahiyetini bilmeyenler

 

-Ya Mahsure bir de müezzinsin neden kesmezsin bu saçlarını bu ne hal diyor.

O böyle diyenlere içleniyor ve diyor ki :

—Nasıl keserim ben bu saçları bu saçlara kim dokundu siz biliyor musunuz benden nasıl kesmemi istersiniz” diyor.

 

Daha ne denir ki…

 

Bu olay size bir çok dersi bir arada vermiyor mu ?

 

Bizler kendi çocuklarımıza bile böyle sabırlı böyle anlayışlı olamıyoruz.

 

******************

Cüneyd-i Bağdadi (K.S.) hz.leri,

Asr sure-i şerifinde geçen;

“Vel Asr İnnel İnsane Lefi Husr.”

“zamana yemin olsun ki insan hüsrandadır”,

 

ayet-i kerimesinin manasını tefekkür ediyordu.

 

Pazar yerinden geçerken, buz satan bir adamın sürekli;

“BUZ ALIN!, BUZ VAR!, BUZ ALSANA!”

diye neredeyse insanların kolundan tutup ısrarla buz satmaya çalıştığını gördü.

Satıcıya;

“Neden bu kadar ısrar ediyorsun ki, zorla satılır mı” deyince satıcı;

“Ee ERiYOR !” cevabını verir.?

 

Bunu duyunca, o anda bayılır.

Ayıldığında yanındakiler ne olduğunu sorunca;

 

-O adamın buzlarında kendi ömrümü gördüm.

Neden zamana yemin edildiğini ve neden insanın zararda olduğunu şimdi daha iyi anladım ,

Sıcak, adamın maddi sermayesi olan buzları eritip tükettiği gibi, zaman da asıl sermayemiz olan ömrümüzü tüketiyor.

Saniye saniye,

dakika dakika

ömür buzumuz eriyor, hissedebiliyor musunuz?   ???             

 

Ömrümüz buz misali eriyip gidiyor.?

Sattık, sattık.

Satamazsak eriyor.

 

“Nefis ve malını Cenâb-ı Hakk’a satmak

ve ona kul olmak ;

ne kadar kârlı bir ticaret,

ne kadar şerefli bir rütbe…”

*************  

  1. MUSA ve ÇAKALLAR

 

Musa Aleyhisselâm, bir gün sürülere zarar veren Çakallar için, ALLAH’ım

bunları ıslah eyle diye dua eder.Sabah kalktığında çakallaların ölmüş olduğunu görür.

YA RABBİ ben bunların ölmesini değil ıslah olmasını istedim deyince CENABI HĀK nida eder:

Çakallarin ıslahı ölümdür Ey Musa buyurur.

Çünkü onların fitratında çakallık var ve masum olanlara zarar verir..

YA RABBI!

Fıtratı çakallaşmış olan hainleri sen usulünce ıslah eyle.

*******************   

Tilkinin kuyruğu kayaya sıkışmış ve kurtulmak için, kuyruğunu kesmek zorunda kalmış.

 

Daha sonra, bir başka tilki onu gördüğünde,

“Kuyruğunu neden kestin” diye sormuş.

 

Kuyruğu kesik olan,

“Böyle kendimi çok mutlu hissediyorum.Şimdi o kadar mutluyum ki; adeta sevincimden havalara uçuyorum” demiş.

 

Bunun üzerine, diğer tilki de kuyruğunu kesmiş.

Fakat mutluluk yerine, şiddetli bir acı çekmiş.

Hemen tilkiye gelip,

“Neden bana yalan söyledin? Çok canım acıdı” demiş.

 

Tilki,

“Eğer acı çektiğini diğer tilkilere söylersen, onlar asla kuyruğunu kesmez ve bizimle dalga geçerler” demiş.

 

Bu iki tilki, diğer tilkilere, yaşadıkları mutluluğu anlatmışlar.

 

Böylece tilkilerin çoğu kuyruklarını kesmişler.

Çoğunluk onlara geçince bu seferde kuyruğu olanlarla dalga geçip onlara eziyet etmeye başlamışlar.

 

İşte böyle; önce toplumu bozup, farklılaştırırız, sonrada toplumu birbirine düşman ederiz.

 

KISSADAN HİSSE;

BİR TOPLUMDA BOZULMALAR ARTINCA,

BOZUK İNSANLAR, İYİ İNSANLARI AYIPLAR VE DALGA GEÇERLER.

****************  

 

Loading

No ResponsesMart 27th, 2022