KURBAN YAKINLAŞMAKTIR

BÜTÜN DOST VE YAKINLARIN KURBAN BAYRAMINI TEBRİK EDER.. DÜNYA VE AHİRETTE MUTLULUKLAR DİLERİM.

KURBAN YAKINLAŞMAKTIR

Kurban yakınlaşmaktır. Kimin için kesildiği, kime yaklaşıldığı ve yakınlığına göre hüküm alır.
Allah’a yakınlaşma yolları muhteliftir. Ancak Allah kendisine yakınlaşmanın en keskin, kolay ve doğru yollarını da belirtmiştir.
Kurban da bir teslimiyet, tam bir inanç, tam bir sadakat, tam bir yakınlılık vardır.
İnsanın gerektiğinde en sevdiği şeyi,ondan daha çok sevdiğine vermesi, feda etmesidir. Bu canı ve cânanı da olsa…
Kurbanda bir yükseliş vardır.Kan ve etler Allah’a gitmez iken,ibadet,emre isyandan kaçış,emre itaate koşuş vardır.
Şeytana değil Rahmana bir gidiştir.
Hayvanlıktan insanlık derecesine madden ve manen bir yükseliştir.
Gönülde O’ndan başkasına yer vermemek,sadece O’na yer vermektir.

*Dediler ki; gözden ırak olan gönülden de ırak olur…
Dedim ki; Gönül’e giren gözden ırak olsa ne olur.

*Kurban faniden ve fenadan geçerek, bâkiye yönelmek, ebediliği müşteri olmaktır.
“Hem o Rahmân’ın nihayetsiz rahmetinden uzak değil ki, nasıl vazife uğrunda mücâhede işinde telef olan bir nefere şehâdet rütbesini veriyor ve kurban olarak kesilen bir koyuna, âhirette cismânî bir vücud-u bâkî vererek Sırat üstünde sahibine burak gibi bir bineklik mertebesini vermekle mükâfatlandırıyor…”

*Kurban Allah’ı bulmak ve O’nu bilmektir. O’nu bulamayan ve bilemeyenler,çok değersizleri değerli bilmişler, yanlışı bulmuşlardır.
Sanem ve putlar ilah edinmiş, onlara kurbanlar hatta evlatlar adanmıştır.

*Kurban rahmettir. Rahmete vesiledir. Rahmetin nüzulüne vasıtadır.
Haşa Allahın rahmetine aykırı bir durum değildir.
*Allahın rahmeti mi yoksa adaleti mi? Öne çıkan hangisidir?
-Her adil merhametlidir ancak her merhametli adil değildir.
Allah adaletiyle dengeyi sağlamaktadır.
Kurban adaletiyle rahmeti sürdüren bir hakikattır.

*Rahman ,dünyada ayrım yapmadan herkese rızkını veren, rahim ise, ahirette müminlere rahmet eden bir isimdir.
Kurban, Rahman isminin dünyadaki en kapsamlı tecellisine vesiledir. Rahmanın bir gereğidir.

*Her şeyden önce bunu emreden, bizden isteyen Allahtır. Kimin malını kimden esirgeyebiliriz ki?
Canı canan dilemiş vermemek olmaz ey dîl
Ne nîza eyleyelim ol ne senindir ne benim.

Hac ibadetin başlangıcı, kurban ise neticesi ve kabulün –inşaallah- göstergesidir.
Çeşitli yönlerden kâbeye yönelenlerin orada tarafı kaldırarak tavafta buluşmalarıdır.
İbrahim Hakkı Bursevi-nin ifadesiyle;
-Kâbe-de taraf yok, tavaf var. Kabe-de her taraf var.
Bir arınmak olan kurban ile kişi bayrama arınmış olarak çıkmaktadır.

Bayram ise onun ücretidir. Gerçek bayram kulun Rabbisiyle buluşma anıdır. Kurbanda da bu buluşma vardır.

Can bula Cânânını,
Bayram O Bayram ola.
Kul bula Sultanını,
Bayram O Bayram ola.
Hüzn-ü keder def ola,
Dilde hicap ref ola
Cümle günah af ola,
Bayram O Bayram Ola …

KURBAN     VE       FAYDALARI

         H.2. senede Vacib kılınan kurban, Allah’a yaklaşmak anlamına olup, şükrün bir ifadesidir. Aynı zamanda Hz. İbrahim peygamberin bir sünneti olup, onun Rabbisine karşı imtihanı kazanması gibi, insanın da itaat ve inkiyad ederek kurban kesmesi bir nevi imtihanı kazanmasıdır.

            Âyet’de: ”Vakta ki yanında koşmak çağına erdi, Ey yavrum dedi: ”Ben menam’da (uykuda) görüyorum ki, ben seni boğazlıyorum. Bir düşün, ne dersin? dedi.

            O da cevaben: ”Babacığım, emrolunduğun şeyi yap. İnşaallah beni sabredenlerden bulursun.” dedi.”[1]

            Hz. İbrahim’in; Ya Rab, eğer bana bir evlat çocuğu verirsen onu senin için kurban edeceğim, deyip, Sonra Cenâb-ı Hak uykuda ona vahyederek, sözünü yerine getirmesini emrediyor. Azminden dolayı onu İshak ile teyid ediyor.

            Hz. İbrahim bu rüyayı; Zilhiccenin 8.9.10. yani Terviye, Arefe ve Nahir geceleri görmüştü.

            Burada Hz. İbrahim ve İsmailin Muhsinlerden yani Peygamberimizin ifadesiyle:”Rabbisini görür gibi ibadet etmek, biz onu görmesek de onun bizi gördüğüne inanmak” bu sıfata haiz kimselerden olduğu belirtilmektedir.

            Cenâb-ı Hakta buna mükâfaten; İbrahime oğlunun yerine kesilmek üzere bir kurbanlık göndermiştir.

            İmam-ı Azam şöyle demiştir: ”Çocuğunu kurban etmeyi nezir eden bir kimseye; bir koyun kesmek vacib olur.

            Ayetlerde [2] zikredilen kurban, Hadislerde de:”Udhiyye ve Zebaih” başlıkları altında zikredilmektedir.[3]

            Hadiste: ”Ya Fatıma, kalk, kurban kesilirken sen de yanında bulun. Onun kanından ilk damla yere düştüğü anda senin bütün günahların affedilir. Kıyamet gününde de kurban eti ve kanıyla getirilecek,senin mizanına yetmiş misli olarak konacaktır.”

            Ve: ”Maldan bir vüs’at bulup da Udhiyye kurbanı kesmeyen bizim namazgahımıza yaklaşmasın.”

            “Udhiyye kurbanı kesiniz. Çünkü o babanız İbrahimin sünnetidir.” buyurulur.

            Udhiyyenin en hayırlısı Koçtur. Hadiste: ”Koyun eti şifalı olduğu için daha iyidir.”

Ve: ”Kurbanın en hayırlısı Koçtur.” denilmektedir.

            Kevser suresinde:”(Ya Muhammed) Biz sana kevseri verdik. Onun için Rabbine kulluk et ve Kurban kes. Asıl sonu (soyu ve nesli)kesik olan, şüphesiz seni kötüleyendir.”[4]

            Bu surenin nüzul sebebi: Âs bin Vail Peygamberimize Ebter dediğinden dolayıdır.

            Enes bin Malik: Hz. Peygamber (SAM) bir iğfa halinde dalmıştı,derken tebessüm ederek başını kaldırdı. ”Bana aniden bir sure inzal olundu.” buyurdu da, okudu. Sonra buyurdu ki; bilir misiniz, Kevser Nedir? Allah ve Rasulü daha iyi bilir, dediler. Buyurdu ki: Bir nehirdir. Onu bana Rabbim Azze ve Celle cennet de verdi. Onda pek çok hayır (hayrı kesir) var. Ümmetim kıyamet günü ona vürud edecek.(varacak) Kapları yıldızlar sayısıncadır, derken içlerinden bir kul halecan ile çekilir atılır. Ya Rab,o benim ümmetimdendir, derim. Buyurulur ki; Bilmezsin senden sonra onlar neler ihdas ettiler.”

            Peygamberimiz buyurdu ki: ”Ben semaya uruc ettirildiğim zaman (çıkartıldığımda) bir nehre vardım. Kenarları mücevvef inci kubbeleri idi, bu ne ya Cibril,dedim? Bu sana Rabbinin verdiği kevserdir, dedi.”

            Kevser cennette bir nehrin adı olup,diğer ırmaklar bundan ayrılırlar.

            Kevser;Ahmed ibni Hanbel,Buhari ve Müslim,İbni Mace,Nese-i,İbni Cerir ve diğerleri nehrin tarifinde:”Kenarları mücevvef inci kubbeleri,içinden miski ezfer çıkar,sütten daha beyaz,baldan daha tatlı,yeri;meşrik ile mağrib arası kadar.derinliği yetmiş bin yıllık,ondan içen bir daha susamaz,ondan abdest alan ebeden perişan olmaz. Benim ahdimi bozan,benim ehli beytimi katleden ondan içmez.”gibi vasıflarla,Enes,Aişe,Ömer ve Hz. Abbas’dan müteaddit hadisler rivayet etmişlerdir.

            Kevser aynı zamanda;Peygamberin fezaili kesiresi,ahlakı azimesi,Kur’an, Tevhid, İslâm,İlim,Hikmet ve Makam-ı Mahmud’da denilebilir.

            26 kavle kadar sayılan Kevserin üçüncüsü ise;Kevser;ümmetimin ulemasıdır.

            Dördüncüsü;Çok hayırlı ashab ve etbaa sahib oluşudur.

            Beşincisi;Hayırlı ümmet,hayırlı zürriyet,hayrı kesirler,hayırlı evlat.

            Kevser;Efendimiz okumaz iken,İkra’ ile okuması ve okutması,ashab-ı filin helak olması,Aleme rahmet olarak gönderilmesi,anlamlarına gelmektedir.

            Bu kadar kevser atiyye ve ihsanlarının şükrü için,bütün nimetleri içinde toplayışından dolayı;-Haydi Namaz Kıl-buyurmaktadır.

            Evvela namaz kıl,namaza devam et. Çünkü namaz kalben ve lisanen ve bütün a’za-i bedenle yapılan şükrün aksamını cami’ ve tazimin aksâsı demek olan ibadetin başı,dinin direği:”Ey iman edenler.Sabır ve namaz hususunda Allah’dan yardım dileyin.”[5]ile ruha kuvvet olmak.

            Ve bu ibadeti sırf Allah için yapmak. Müşrikler gibi ve mürâ-i olan gösteriş yapanlar gibi değil,Rabbin için namaz kıl ve kurban kes.

            Cenâb-ı Hak yaratılanları genel olarak şöyle tavsif etmektedir:”Yer yüzünde ne varsa,biz dünya için bir süs olarak yarattık ki,insanlardan hangisi daha güzel işler yapacak diye onları imtihan edelim.

            Onun üzerindeki her şeyi biz elbette kupkuru bir toprak haline getireceğiz.”[6]

            “Dünya hayatı ancak bir oyun ve bir oyalanmadır.”[7]

            Cenâb-ı Hak bu dünyayı ruh ve ruhanilerin alemi için bir bayram ve bir sergi yeri yapmıştır. Bu alemi süslendirmiş,ali-adi her bir ruhu bu aleme göndermiş,hem nimetlerden istifade edilsin,duygularla donatıp o ruhlara kendilerine münasip bir cesed giydirmiştir. Bu sergi yeri olan dünyaya göndermiştir. Ta ki temaşa etsin ve temaşa edilsin. Aynen resmi geçit gibi. Günlerce prova yapılır,bir anda huzurdan geçilir. İşte o geçiş bittikten sonra,başarılı bir geçiş olmuşsa kazanılmış,döküntülü ve başarısız geçiş ise kaybedilmiştir.

            Tabiat ilahi bir sofra ve ziyafet yeridir. Bizler onun şerefli birer misafiriyiz. Misafir ev sahibinin iznine tabidir.

            Ve bu dünyada kurban olarak kesilen bir hayvana sırat köprüsünde sahibine bir Buraklık yapmış olacak ve mükafatlandırılacaktır.

            Elbette bu dünyada çekilen zahmet ve meşakkatlar da kişi için büyük ücret ve mükafatlar,o insanların istidat ve kabiliyetlerine göre Cenâb-ı Hakkın rahmet hazinesinde uzak değil ki bulunmasın!

“Rahmetim her şeyi kuşatmıştır.”[8]

Gerek kemiyet gerekse de keyfiyet olarak en fazla istifade eden insan,dünyaya pek çok meftun. Onu bu dünyadan soğutmak ve nefret verdirmek,oraya bir iştiyak ve istek uyandırmak için musibet ve belaları veriyor. O insanı rahmet kucağına koşturuyor. Nazarlarını ahirete çeviriyor.

Çünkü kurbanın ne eti,ne de kanı Allaha ulaşmaz,ancak takva ve ibadet Allah’a varır,ulaşır.[9]

Burada;Kurban kesmeyi acımaya hamletmek,kesmemek,kan görmemek nefsin nazarı ahiretten çevirmesidir. Oysa her gün milyonlarca hayvan kesilmekte ve yenilmektedir. Bir rütbeli birini karşılama töreninde rahatlıkla kesib,ona iltifatta bulunmaktayız. Yılın üç yüz altmış günü kesilen kurbanda kesilenden geri değildir. Kullanımı yine günlere dağılmaktadır.

Düşünülmesi gereken;bu dört çift hayvan olan Koyun,Keçi,Sığır ve Deve sürekli kesildiği halde eksilmemektedir İnsanlara bunlar nimet olarak ikram edilmiştir.[10]

Sosyal açıdan zengin fakir arasındaki hürmet ve merhamet duygularının yeşermesine vesile olmaktadır. Ve zengindeki yardım etme duygusunun körelmesini engelleyip,bilelenmesine sebeb olur.

Ferdi açıdan bir ibadet görevinin yerine getirilişinin huzuru yaşanmaktadır.

Psikolojik yönden ise;kurbanı ya kişinin kendisinin kesmesi veya ehline kestirirken onun yanında bulunması müstehab olandır. Böylece ibadet maksadıyla kan akıtmaya karşı,insan kanı akıtmanın çirkinliği ve ondan sakınılmanın lüzumu hatırlanmış olmaktadır. Genel olarak da;psikolojik bir testten geçirilmiş olunmaktadır.

Doç.A. Murad Daryal bir tesbitinde:”Batıda boks rağbet edilen bir spor dalıdır. Yani bunda dövüp kan akıtan ve o akan kanı seyreden seyirci veya japonlar harakiri ile veya Amerikalılar kowboy filimleri ile adam öldürüp,kinini kusmakla kan dökme ihtiyacını öyle tatmin eder.

-Boğa güreşleriyle kişiden kan akması veya boğa şişlenerek kanının dökülmesi,30-40 kg.lık taşları,altlarından geçen boğaların üzerine atmaları,cahiliyede insanların putları için kan akıtmaları sadistçe ve zalimce bir uygulamadır.

“İslam kurbanı emretmekle insanların kurban dışı bir takım yollarla tatmin aramasına ihtiyaç bırakmamıştır.”

Böylece İslâmiyet de:”Mesele kan dökmek değil,dökülecek kanı peşinen ödemektir.”

İnsanda üç duyguya sınır konulmamıştır. İstek,akıl ve kızma duygusu. Kurban ile bu gadab ve kızma duygusu tatmin edilir.Ancak tavuk ve hindi gibi bir hayvanı kesmek ve kanını akıtmak onu tatmin etmeyecektir.

Tarihi bir olay hatırlanarak bu vesile ile de belaların def’ine vesile kılınmaktadır.

Kurban et için değildir. Çünkü Hz. İbrahim oğlu İsmail’i eti için kesmiyordu. Amaç eti değildi.

Hz. İsmail’in kesilmeyip onun yerine koç kesilmesi İsmail’in ömrünün uzamasına sebeb olur.

O kesilseydi,onun zürriyetinden olan nesil de kesilecekti. Peygamberimiz de onun zürriyetindendir.

Peygamberimizin Dedesi Abdulmuttalib’in de adadığı oğlu,peygamberimizin babası Abdullah’ı kurban etmemesi,onun yerine yüz deve kurban etmesi de diğer hikmetli bir noktadır.

Bu evladını kurban etme adeti tüm insanlarca uygulanacak,nüfus ve hayatın devamı kısırlaşacak,eksilecekti.

Leydi Montegue Şark mektublarında der ki:”O kadar sene İstanbul’da kaldım,bir tek cinayet gördüm,onunda katilini halk buldu. Uzun seneler İstanbul’da yaşamama rağmen birbirleriyle dövüşen,kavga eden değil,birbirine yüksek sesle konuşan iki Türk çocuğuna rastlamadım”der.

İşte ibadetin ve Kurbanın müsbet tesirleri…

Kurban insan hayatı için bir teminat ve bir sigortadır. Hristiyanlıkta Hz. İsa’nın çarmıha gerilmesi,kendisini insanlığa adaması olarak nitelendirilir. Birisinin kurbanı hayvan olurken,diğeri kurbanını insanlardan seçer.

Böylece bütün dinlerde vardır. Âyette:”Onlara Âdem’in iki oğlunun gerçek olan haberini oku:Hani onlar (Allah’a)yaklaştıracak birer kurban takdim etmişlerdi de ikisinden birininki (Habil’in) kabul olunmuş,öbürününkü (Kabil’in) kabul olunmamıştı.”[11]

Kurban,bir tedavi yöntemidir. Kurbanı yemiyenler,kendilerini ve birbirlerini yemektedirler. Dünya savaşları ve zulümler ile…

Biri ibadetlerle duygularını mukaddes yöne tevcih ederken,diğeri basite yönelmektedir.

Gerek hacda,gerekse de İslam memleketlerindeki bu külli ibadet ile dünyadaki aç olan müslümanların durumu gözetilmiş olmaktadır.        

Bayramdan önce kesilmeyip,bayramdan sonra kesilerek,bayramda fakirlerinde sevindirilmesi sağlanmış olmaktadır.

Hadiste:”Kurban gününü bayram olarak kutlamakla emrolundum. Onu bu ümmet için Allah bayram kılmıştır.”

            Her bayramda olduğu gibi,kurbanda da ahiret hayatı ve ölüm ile sürecek olan uzun yolculuk unutulmamalı;Hiçbir şeyin kararında kalmayıp zevale mahkum olduğu,sevdiklerimizin çoğunun kabrin arkasında olup,hayatın sıkıntıları altında bunalan insanların gerçek bayramlarının imanla gidilen ahiret hayatında başlayacağını,ölümün bir idam olmayıp,kabrin bir kuyu ağzı olmadığı belki nurlu alemlerin bir başlangıcı olduğu,insanın kendi mahiyetini düşünerek niçin ve neden yaratıldığını düşünerek bu dünyadaki ve gideceği hayat hakkında bir bilgi elde etmesini öğretmekle hayatın gerçek manasını anlamaya çalışmalıdır.

            Bayramın imdi,bayramın imdi.

            Bayram ederler yar ile şimdi.

            O’nsuz bir dünya,yarsız bir insan… Gerçek bayram O’nunla olunan her andır.

            Bayramlar güzelliklere,muhabbetlere,yardımlaşmalara,birlik ve beraberliklere vesile olmalıdır.

            Mekke;Arafat ve tüm İslam alemindeki külli ibadetler ile,büyük bir ağız şeklinde külli ibadetler hatırlanmalıdır.

            Kurban edilen hayvanın derisi dahi kendisine sevab kazandırdığı bu hayvanın et ve derisi konusunda ise;Evvela;et üç kısma taksim edilip,kendisine,yakınlarına ve fakirlere dağıtılır.

            Kurbanın sütünden,etinden,postunu satıp parasını almak,demirbaş olmayacak bir şey ile değiştirmek,ve bundan kasab ücreti vermek caiz değildir. Fakat demirbaş eşya olabilir. Madem kurbandan esas Allah rızasıdır. Derinin olduğu gibi etinden de Kur’an kurslarına,iman ve Kur’an hizmetinde bulunan yerlere vermek en münasib olanıdır. Zira bu hizmetleri üstlenen cemaat ve vakıflar yapılacak u yardımlarla ayakta dururlar ve daha iyi hizmet verirler. Yani yapılan iyiliğin nereye gideceğini bilerek yapmak gerektir.

            Kurban da esas olan;kanın akmasıdır.                                                                        

[1] Saffat.100-107.

[2] Bakara.189,195-200,203,Tevbe.19,3,En’am.162,Maide.27,95,97,Hacc.26-37,Büruc.3,Kevser.2,Saffat.100-107.

Bak. http://www.tesbitler.com/2015/09/25/kurban-ve-teslimiyet/

[3] Bak . Kütüb-ü Sitte. Prof. İ. Canan. 6 / 43-100.

[4] Kevser suresi. 1-3.

[5] Bakara.45,153.

[6] Kehf.7-8.

[7] En’am.32.

[8] A’raf.156.

[9] Hac.36.

[10] En’am.143.

[11] Maide.27.

MEHMET ÖZÇELİK

KURBAN     VE       FAYDALARI

         H.2. senede Vacib kılınan kurban,Allah’a yaklaşmak anlamına olup,şükrün bir ifadesidir. Aynı zamanda Hz. İbrahim peygamberin bir sünneti olup,onun Rabbisine karşı imtihanı kazanması gibi,insanın da itaat ve inkiyad ederek kurban kesmesi bir nevi imtihanı kazanmasıdır.

            Âyet’de:”Vaktaki yanında koşmak çağına erdi,Ey yavrum dedi:”Ben menam’da (uykuda) görüyorum ki,ben seni boğazlıyorum. Bir düşün,ne dersin? dedi.

            O da cevaben:”Babacığım,emrolunduğun şeyi yap. İnşaallah beni sabredenlerden bulursun.”dedi.”[1]

            Hz. İbrahim’in;Ya Rab,eğer bana bir evlat çocuğu verirsen onu senin için kurban edeceğim,deyip,Sonra Cenâb-ı Hak uykuda ona vahyederek,sözünü yerine getirmesini emrediyor. Azminden dolayı onu İshak ile teyid ediyor.

            Hz. İbrahim bu rüyayı;Zilhiccenin 8.9.10. yani Terviye,Arefe ve Nahir geceleri görmüştü.

            Burada Hz. İbrahim ve İsmailin Muhsinlerden yani Peygamberimizin ifadesiyle:”Rabbisini görür gibi ibadet etmek,biz onu görmesek de onun bizi gördüğüne inanmak” bu sıfata haiz kimselerden olduğu belirtilmektedir.

            Cenâb-ı Hakta buna mükâfaten;İbrahime oğlunun yerine kesilmek üzere bir kurbanlık göndermiştir.

            İmam-ı Azam şöyle demiştir:”Çocuğunu kurban etmeyi nezir eden bir kimseye;bir koyun kesmek vacib olur.

            Ayetlerde [2] zikredilen kurban,Hadislerde de:”Udhiyye ve Zebaih” başlıkları altında zikredilmektedir.[3]

            Hadiste:”Ya Fatıma,kalk,kurban kesilirken sen de yanında bulun. Onun kanından ilk damla yere düştüğü anda senin bütün günahların affedilir. Kıyamet gününde de kurban eti ve kanıyla getirilecek,senin mizanına yetmiş misli olarak konacaktır.”

            Ve:”Maldan bir vüs’at bulup da Udhiyye kurbanı kesmiyen bizim namazgahımıza yaklaşmasın.”

            “Udhiyye kurbanı kesiniz. Çünkü o babanız İbrahimin sünnetidir.”buyurulur.

            Udhiyyenin en hayırlısı Koçtur. Hadiste:”Koyun eti şifalı olduğu için daha iyidir.”

Ve:”Kurbanın en hayırlısı Koçtur.”denilmektedir.

            Kevser suresinde:”(Ya Muhammed) Biz sana kevseri verdik. Onun için Rabbine kulluk et ve Kurban kes. Asıl sonu (soyu ve nesli)kesik olan,şüphesiz seni kötüleyendir.”[4]

            Bu surenin nüzul sebebi: Âs bin Vail Peygamberimize Ebter dediğinden dolayıdır.

            Enes bin Malik:Hz. Peygamber (SAM) bir iğfa halinde dalmıştı,derken tebessüm ederek başını kaldırdı.”Bana aniden bir sure inzal olundu.”buyurdu da,okudu. Sonra buyurdu ki;bilir misiniz,Kevser Nedir? Allah ve Rasulü daha iyi bilir,dediler. Buyurdu ki:Bir nehirdir. Onu bana Rabbim Azze ve Celle cennet de verdi. Onda pek çok hayır (hayrı kesir) var. Ümmetim kıyamet günü ona vürud edecek.(varacak) Kapları yıldızlar sayısıncadır,derken içlerinden bir kul halecan ile çekilir atılır. Ya Rab,o benim ümmetimdendir,derim. Buyurulur ki;Bilmezsin senden sonra onlar neler ihdas ettiler.”

            Peygamberimiz buyurdu ki:”Ben semaya uruc ettirildiğim zaman (çıkartıldığımda) bir nehre vardım. Kenarları mücevvef inci kubbeleri idi,bu ne ya Cibril,dedim? Bu sana Rabbinin verdiği kevserdir,dedi.”

            Kevser cennette bir nehrin adı olup,diğer ırmaklar bundan ayrılırlar.

            Kevser;Ahmed ibni Hanbel,Buhari ve Müslim,İbni Mace,Nese-i,İbni Cerir ve diğerleri nehrin tarifinde:”Kenarları mücevvef inci kubbeleri,içinden miski ezfer çıkar,sütten daha beyaz,baldan daha tatlı,yeri;meşrik ile mağrib arası kadar.derinliği yetmiş bin yıllık,ondan içen bir daha susamaz,ondan abdest alan ebeden perişan olmaz. Benim ahdimi bozan,benim ehli beytimi katleden ondan içmez.”gibi vasıflarla,Enes,Aişe,Ömer ve Hz. Abbas’dan müteaddit hadisler rivayet etmişlerdir.

            Kevser aynı zamanda;Peygamberin fezaili kesiresi,ahlakı azimesi,Kur’an, Tevhid, İslâm,İlim,Hikmet ve Makam-ı Mahmud’da denilebilir.

            26 kavle kadar sayılan Kevserin üçüncüsü ise;Kevser;ümmetimin ulemasıdır.

            Dördüncüsü;Çok hayırlı ashab ve etbaa sahib oluşudur.

            Beşincisi;Hayırlı ümmet,hayırlı zürriyet,hayrı kesirler,hayırlı evlat.

            Kevser;Efendimiz okumaz iken,İkra’ ile okuması ve okutması,ashab-ı filin helak olması,Aleme rahmet olarak gönderilmesi,anlamlarına gelmektedir.

            Bu kadar kevser atiyye ve ihsanlarının şükrü için,bütün nimetleri içinde toplayışından dolayı;-Haydi Namaz Kıl-buyurmaktadır.

            Evvela namaz kıl,namaza devam et. Çünkü namaz kalben ve lisanen ve bütün a’za-i bedenle yapılan şükrün aksamını cami’ ve tazimin aksâsı demek olan ibadetin başı,dinin direği:”Ey iman edenler.Sabır ve namaz hususunda Allah’dan yardım dileyin.”[5]ile ruha kuvvet olmak.

            Ve bu ibadeti sırf Allah için yapmak. Müşrikler gibi ve mürâ-i olan gösteriş yapanlar gibi değil,Rabbin için namaz kıl ve kurban kes.

            Cenâb-ı Hak yaratılanları genel olarak şöyle tavsif etmektedir:”Yer yüzünde ne varsa,biz dünya için bir süs olarak yarattık ki,insanlardan hangisi daha güzel işler yapacak diye onları imtihan edelim.

            Onun üzerindeki her şeyi biz elbette kupkuru bir toprak haline getireceğiz.”[6]

            “Dünya hayatı ancak bir oyun ve bir oyalanmadır.”[7]

            Cenâb-ı Hak bu dünyayı ruh ve ruhanilerin alemi için bir bayram ve bir sergi yeri yapmıştır. Bu alemi süslendirmiş,ali-adi her bir ruhu bu aleme göndermiş,hem nimetlerden istifade edilsin,duygularla donatıp o ruhlara kendilerine münasip bir cesed giydirmiştir. Bu sergi yeri olan dünyaya göndermiştir. Ta ki temaşa etsin ve temaşa edilsin. Aynen resmi geçit gibi. Günlerce prova yapılır,bir anda huzurdan geçilir. İşte o geçiş bittikten sonra,başarılı bir geçiş olmuşsa kazanılmış,döküntülü ve başarısız geçiş ise kaybedilmiştir.

            Tabiat ilahi bir sofra ve ziyafet yeridir. Bizler onun şerefli birer misafiriyiz. Misafir ev sahibinin iznine tabidir.

            Ve bu dünyada kurban olarak kesilen bir hayvana sırat köprüsünde sahibine bir Buraklık yapmış olacak ve mükafatlandırılacaktır.

            Elbette bu dünyada çekilen zahmet ve meşakkatlar da kişi için büyük ücret ve mükafatlar,o insanların istidat ve kabiliyetlerine göre Cenâb-ı Hakkın rahmet hazinesinde uzak değil ki bulunmasın!

“Rahmetim her şeyi kuşatmıştır.”[8]

Gerek kemiyet gerekse de keyfiyet olarak en fazla istifade eden insan,dünyaya pek çok meftun. Onu bu dünyadan soğutmak ve nefret verdirmek,oraya bir iştiyak ve istek uyandırmak için musibet ve belaları veriyor. O insanı rahmet kucağına koşturuyor. Nazarlarını ahirete çeviriyor.

Çünkü kurbanın ne eti,ne de kanı Allaha ulaşmaz,ancak takva ve ibadet Allah’a varır,ulaşır.[9]

Burada;Kurban kesmeyi acımaya hamletmek,kesmemek,kan görmemek nefsin nazarı ahiretten çevirmesidir. Oysa her gün milyonlarca hayvan kesilmekte ve yenilmektedir. Bir rütbeli birini karşılama töreninde rahatlıkla kesib,ona iltifatta bulunmaktayız. Yılın üç yüz altmış günü kesilen kurbanda kesilenden geri değildir. Kullanımı yine günlere dağılmaktadır.

Düşünülmesi gereken;bu dört çift hayvan olan Koyun,Keçi,Sığır ve Deve sürekli kesildiği halde eksilmemektedir İnsanlara bunlar nimet olarak ikram edilmiştir.[10]

Sosyal açıdan zengin fakir arasındaki hürmet ve merhamet duygularının yeşermesine vesile olmaktadır. Ve zengindeki yardım etme duygusunun körelmesini engelleyip,bilelenmesine sebeb olur.

Ferdi açıdan bir ibadet görevinin yerine getirilişinin huzuru yaşanmaktadır.

Psikolojik yönden ise;kurbanı ya kişinin kendisinin kesmesi veya ehline kestirirken onun yanında bulunması müstehab olandır. Böylece ibadet maksadıyla kan akıtmaya karşı,insan kanı akıtmanın çirkinliği ve ondan sakınılmanın lüzumu hatırlanmış olmaktadır. Genel olarak da;psikolojik bir testten geçirilmiş olunmaktadır.

Doç.A. Murad Daryal bir tesbitinde:”Batıda boks rağbet edilen bir spor dalıdır. Yani bunda dövüp kan akıtan ve o akan kanı seyreden seyirci veya japonlar harakiri ile veya Amerikalılar kowboy filimleri ile adam öldürüp,kinini kusmakla kan dökme ihtiyacını öyle tatmin eder.

-Boğa güreşleriyle kişiden kan akması veya boğa şişlenerek kanının dökülmesi,30-40 kg.lık taşları,altlarından geçen boğaların üzerine atmaları,cahiliyede insanların putları için kan akıtmaları sadistçe ve zalimce bir uygulamadır.

“İslam kurbanı emretmekle insanların kurban dışı bir takım yollarla tatmin aramasına ihtiyaç bırakmamıştır.”

Böylece İslâmiyet de:”Mesele kan dökmek değil,dökülecek kanı peşinen ödemektir.”

İnsanda üç duyguya sınır konulmamıştır. İstek,akıl ve kızma duygusu. Kurban ile bu gadab ve kızma duygusu tatmin edilir.Ancak tavuk ve hindi gibi bir hayvanı kesmek ve kanını akıtmak onu tatmin etmeyecektir.

Tarihi bir olay hatırlanarak bu vesile ile de belaların def’ine vesile kılınmaktadır.

Kurban et için değildir. Çünkü Hz. İbrahim oğlu İsmail’i eti için kesmiyordu. Amaç eti değildi.

Hz. İsmail’in kesilmeyip onun yerine koç kesilmesi İsmail’in ömrünün uzamasına sebeb olur.

O kesilseydi,onun zürriyetinden olan nesil de kesilecekti. Peygamberimiz de onun zürriyetindendir.

Peygamberimizin Dedesi Abdulmuttalib’in de adadığı oğlu,peygamberimizin babası Abdullah’ı kurban etmemesi,onun yerine yüz deve kurban etmesi de diğer hikmetli bir noktadır.

Bu evladını kurban etme adeti tüm insanlarca uygulanacak,nüfus ve hayatın devamı kısırlaşacak,eksilecekti.

Leydi Montegue Şark mektublarında der ki:”O kadar sene İstanbul’da kaldım,bir tek cinayet gördüm,onunda katilini halk buldu. Uzun seneler İstanbul’da yaşamama rağmen birbirleriyle dövüşen,kavga eden değil,birbirine yüksek sesle konuşan iki Türk çocuğuna rastlamadım”der.

İşte ibadetin ve Kurbanın müsbet tesirleri…

Kurban insan hayatı için bir teminat ve bir sigortadır. Hristiyanlıkta Hz. İsa’nın çarmıha gerilmesi,kendisini insanlığa adaması olarak nitelendirilir. Birisinin kurbanı hayvan olurken,diğeri kurbanını insanlardan seçer.

Böylece bütün dinlerde vardır. Âyette:”Onlara Âdem’in iki oğlunun gerçek olan haberini oku:Hani onlar (Allah’a)yaklaştıracak birer kurban takdim etmişlerdi de ikisinden birininki (Habil’in) kabul olunmuş,öbürününkü (Kabil’in) kabul olunmamıştı.”[11]

Kurban,bir tedavi yöntemidir. Kurbanı yemiyenler,kendilerini ve birbirlerini yemektedirler. Dünya savaşları ve zulümler ile…

Biri ibadetlerle duygularını mukaddes yöne tevcih ederken,diğeri basite yönelmektedir.

Gerek hacda,gerekse de İslam memleketlerindeki bu külli ibadet ile dünyadaki aç olan müslümanların durumu gözetilmiş olmaktadır.        

Bayramdan önce kesilmeyip,bayramdan sonra kesilerek,bayramda fakirlerinde sevindirilmesi sağlanmış olmaktadır.

Hadiste:”Kurban gününü bayram olarak kutlamakla emrolundum. Onu bu ümmet için Allah bayram kılmıştır.”

            Her bayramda olduğu gibi,kurbanda da ahiret hayatı ve ölüm ile sürecek olan uzun yolculuk unutulmamalı;Hiçbir şeyin kararında kalmayıp zevale mahkum olduğu,sevdiklerimizin çoğunun kabrin arkasında olup,hayatın sıkıntıları altında bunalan insanların gerçek bayramlarının imanla gidilen ahiret hayatında başlayacağını,ölümün bir idam olmayıp,kabrin bir kuyu ağzı olmadığı belki nurlu alemlerin bir başlangıcı olduğu,insanın kendi mahiyetini düşünerek niçin ve neden yaratıldığını düşünerek bu dünyadaki ve gideceği hayat hakkında bir bilgi elde etmesini öğretmekle hayatın gerçek manasını anlamaya çalışmalıdır.

            Bayramın imdi,bayramın imdi.

            Bayram ederler yar ile şimdi.

            O’nsuz bir dünya,yarsız bir insan… Gerçek bayram O’nunla olunan her andır.

            Bayramlar güzelliklere,muhabbetlere,yardımlaşmalara,birlik ve beraberliklere vesile olmalıdır.

            Mekke;Arafat ve tüm İslam alemindeki külli ibadetler ile,büyük bir ağız şeklinde külli ibadetler hatırlanmalıdır.

            Kurban edilen hayvanın derisi dahi kendisine sevab kazandırdığı bu hayvanın et ve derisi konusunda ise;Evvela;et üç kısma taksim edilip,kendisine,yakınlarına ve fakirlere dağıtılır.

            Kurbanın sütünden,etinden,postunu satıp parasını almak,demirbaş olmayacak bir şey ile değiştirmek,ve bundan kasab ücreti vermek caiz değildir. Fakat demirbaş eşya olabilir. Madem kurbandan esas Allah rızasıdır. Derinin olduğu gibi etinden de Kur’an kurslarına,iman ve Kur’an hizmetinde bulunan yerlere vermek en münasib olanıdır. Zira bu hizmetleri üstlenen cemaat ve vakıflar yapılacak u yardımlarla ayakta dururlar ve daha iyi hizmet verirler. Yani yapılan iyiliğin nereye gideceğini bilerek yapmak gerektir.

            Kurban da esas olan;kanın akmasıdır.                                                                        

MEHMET   ÖZÇELİK

[1] Saffat.100-107.

[2] Bakara.189,195-200,203,Tevbe.19,3,En’am.162,Maide.27,95,97,Hacc.26-37,Büruc.3,Kevser.2,Saffat.100-107.

[3] Bak . Kütüb-ü Sitte. Prof. İ. Canan. 6 / 43-100.

[4] Kevser suresi. 1-3.

[5] Bakara.45,153.

[6] Kehf.7-8.

[7] En’am.32.

[8] A’raf.156.

[9] Hac.36.

[10] En’am.143.

[11] Maide.27.

Ü Ç Ü M Ü Z Ü D E A Ğ L A T T I

Kurban bayramının ilk günüydü. Konyalı Hüseyin ustamla,kurban almak üzere,hayvan pazarına vardık. Kurbanlık hayvanların ayrıldığı bölümlere geldik. Ustama bir kurbanlık alacaktık. O sırada bir koç arkamızdan ustama boynuzuyla vurmaya başladı.

Ustam oradan ayrılıp diğer bölümlere gidecekti. Koç-da peşinden takib etmeye başladı. Bu sırada sahibi koçu alarak,tekrar yerine getirdi. Ustam bir kurbanlığa daha bakmakta idi. Birden arkasından yine aynı koç koçuyla ustama vurarak,ona bakmaya başladı. Tekrar yanımıza gelen sahibi ustama;

-“Bunu alın,vardır bunda bir hikmet”diyerek,ustama almasını söyledi. Hayvan hala orada duruyor,ustama bakmaya devam ediyordu. Ve ustam aldı. Bir arabaya koyarak eve getirdik.

Ustam,ben ve kasap. Üçümüz de orada hazırdık.

Hayvanı kesmek için bir çukur kazdık. İçmesi için bir kova da su getirdik. Koç;kovaya yaklaşarak suyu içti. Arkasından kasaba bakarak,kendisi için ayrılan çukura gelip,boynunu çukura uzatarak beklemeye başladı.

Bu duruma şahit olan bizler,hayrette kaldık. Kendimizi tutamayarak,ağlamaya başladık.

Tekbirlerle kurbanlık koçu kestik. Kesim işi bitmiş,taksimat yapılmıştı. Kasap ise hala ağlamaktaydı. Çünkü;yıllardır kestiği halde,ilk defa şahit olduğunu söylüyordu,böylesine…

Kurbanlık koçun bu hali üçümüzü de ağlatmıştı.

Hayat;ibretlerle dolu bir hayat,ibret ve ders alabilene… Bir yanda hayatını vermede sevdalı kurbanlık koç..diğer yan da ise;para ve dünya sevdalısı,kara sevdalı insan…

Tezatları birbirinden ayıran hayat;dünya hayatı…

“Vemtâzul yevme eyyühel mücrimûn”,[1]”Ey mücrimler,günahkarlar! Bu gün ayrılınız.” Kimden mi? Mükrimlerden. İkram eden kerim insanlardan.

Böylece dünya hayatı;mücrimleri bir yana,ikram edicileri onlardan ayrı öbür yana ayırmaktadır.

Böylece hayat;cennet hayatı ve cehennem hayatı suretinde devam etmektedir.

Bir yanda;Allah için kesilen kurbanlıklar,diğer yanda;nefsi için kesilen hayvanlar,nefse kurbanlar…

Birinde;terfi ve terakki,diğerinde;tenzil ve tedenni…

Bir taraftan;insan vücudunda yükselen hayvan,diğer taraftan;insan vücudunda alçalan hayvan.

“Onlar (İnanmayanlar),hayvanlar gibidirler. Belki (muhakkak,kesin olarak) onlar,hayvandan daha aşağıdırlar.”[2]

Evet,hayvandan kıymet ve ehemmiyet yönüyle daha kıymetsizdirler.

Hayat;insanlar ve hayvanları,insanlığa yükselenlerle,insanlıktan düşenleri birbirinden tefrik ve temyiz içindir.

Allahım! Her şeyimiz sana feda ve kurban.. Hayvanlarımız ise,kurbanlık…

MEHMET ÖZÇELİK

[1] Yasin.59.

[2] A’raf.179.

Loading

No ResponsesTemmuz 18th, 2021