KURAN-I KERİM TARİH ÖTESİDİR

KURAN-I KERİM TARİH ÖTESİDİR

Şimdiye kadar Kur’an-ı Kerimin tarihselliği öne sürülüp tartışma zeminine konulurken, şimdi de Kur’an-ı Kerimin bir metin değil bir hitap olduğu yani bir kitap değil bir hitaptır kısır ve sığlığı hedefe konulmaya çalışılmaktadır.

Eski Diyanet işleri başkanı Ali Bardakoğlu’nun[1]  iddiası gibi…

-“Burada şunu da belirteyim ki, Kur’an’ı Kerim bir metin değil, hitaptır; hitab-ı ilahidir. Mesela beklentilerimiz Kur’an’ı Kerim’in diğer insan ürünü metinlere en kapsamlı bir metin, diğer düşünce manifestolarına ve kanunlarına karşı en ikna edici inanç ve kanunlar kitabı olması yönünde olabilir; ama öyle değildir.“

“İslam Dini hakkında bilgimizin birinci kaynağı olan Kur’an-ı Kerim’in bir metin değil hitap olduğunu hatırdan çıkarmamalıyız..”

“Bu bakımdan, Kur’an-ı Kerim’in olaylarla iç içe olarak 23 yılda inmiş olması ayrı bir ilahi hikmet taşır. Onun bir metin olmayışı bundandır, o diyalektiktir, hitaptır.”

“… Kur’an-ı Kerim dinimizin, dini bilgimizin ana kaynağıdır. Ama onu bir metin gibi göremeyiz. Süreç olarak görmemiz, diyalektik bir hitap olarak görmemiz gerekiyor. Bunu önemsediğim için üzerinde ısrarla durmak istedim.”[2]

-Bir kesimde Kur’an-ı Kerim-i bir kültür kitabı olarak değerlendirip, tıpkı Martin Lutherin laikliği gibi, Allahı ahlak alanında korurken, kanun ve yaşama müdahalesi reddedilmektedir.

Kur’an-ı Kerimin hem sadırlarda ve hem de satırlarda muhafaza edilerek ilk asırdan zamanımıza kadar geldiği belgeler ve bilgilerle, yapılan onca belgelerle sabittir.

-5 asırlık Kur’an-ı Kerim İngiltere’de ortaya çıktı! Savcılık, Birleşik Krallık’tan geri istiyor….[3]

-Bugün gündeme getirilen farklı görüşler aslında kıle (denilmiş, kimin dediği belli değil, adamın biri demiş.) ile ifade edilip, itibar edilmeyen zayıf görüşlerdir.

Ulema! görülen insanların durumu bunu cilalamaktan ve kendilerince farklı bir versiyonda sunmak ve topluma kabul ettirme çabasıdır.

İstikamet esastır.

İstikametin eksikliği ve kavramanın noksanlığı, anlamaya çalışmaktan ziyade, tenkid arzu ve hevesleri yanlış hezeyanlara sebeb olmaktadır.

Ulemamız! tenkid odaklı değil de anlama hedefli çalışsalar bu sıkıntıya düşmeyeceklerdir.

Bizzat kendileri anlamadıklarını ve bunun içinden çıkamayıp bıraktıklarını söyleyerek tenkide yönelmişlerdir.

Kur’an-ı Kerim tarihsel değildir.

Yani hükümleri belli bir zaman ve zemine münhasır değildir

Mesela, “Hırsızın elini kesin.” (Maide.38.) Sadece o asra ve o asrın geleneğine göre sınırlandırıp, hükmünün diğer asırlarda geçerli olmadığı düşüncesi doğru bir düşünce değildir.

İşte yaşanmış hayattan bir kesit:

Adıyaman’ın değerli büyüklerinden merhum Mahmud Allahverdi bir sohbetinde, Hakimlerden birisiyle arasında geçen şöyle bir hatırayı nakletmişti:

Hakim kendisine; Mahmut, bu el kesme meselesi, bu zamanda pek uygulanamaz, kabul edilemez, der.

Meselenin pek detayına girilmez. Aradan bir müddet sonra, izne giden hakim döndüğünde evinin soyulduğunu görünce püskürür.

Merhum M. Allahverdi’de geçmiş olsuna gider.

Hakim: Mahmut bu hırsızları yakalayıp öldüreceksin, parça parça edeceksin. Çünki yirmi yıldan fazladır, biriktirip de aldığım eşyalarımı almış, çalmışlar.

Merhumda taşı gediğine koyar. Sayın Hakim bey! Allah öldürmeyi değil, el kesmeyi emrediyor. Siz el kesmeyi kabul etmezken, şimdi acı çektirerek onları öldürmek gerektiğini söylüyorsunuz!

Ve Hâkime de susmak düşer…[4]

İşte ibret…İşte hikmet…

-Bugünkü hastalıklar aslında dünün de hastalıkları idi.

Yüz sene önce batı kültürüyle yetişmiş olan ve onların bakış açısı ve kalpten soyutlanmış akıl merkezli düşünen Ali Suavi-si ne ise, bugünde Kur’an-ın Tarihselliğini savunan Mustafa Öztürk ve benzerleri de batı koordinatlı, düşünce ve merkezlidir.

Tıpkı felsefe tanımlanırken; felsefe araştırır ancak bulmaz. Zira bulursa felsefe biter.

Bizim! Felsefe odaklı olanlarımızda hakikati araştırırken ya batıla düşer veya batıl başlarına düşer.

Hakikate ulaşamaz.

-Farklı çıkış yaparak farklılıklarını ortaya çalışanlar veya kendilerinde reform ve değişime gitmeyenler, İslam’da reform faaliyetine soyunmalarıdır.

Kendileri deform olarak…

Tıpkı 1789 yılında Martin Luther-in katoliğin katılığını delerek batı dünyasında bir gelişimin önünü açmasıyla kıyas ederek, yanlış mukayese sebebiyle yani İslamiyeti Hristiyanlığa kıyas ederek reform faaliyetine girişmektir.

Kendisini güncellemeyen ve güncelleyemeyenler maalesef İslamı güncellemeye çalışmaktadırlar.[5]

MEHMET ÖZÇELİK

07-12-2020


[1] http://www.tesbitler.com/2016/08/10/siradaki-kim/

http://www.tesbitler.com/index.php?s=ilahiyat

[2] https://www.suleymaniyevakfi.org/bulten/kuramer-kuramere-karsi.html

http://ahmetsimsirgil.com/ilahiyatcilar-kimin-elinde-21-02-2020/

https://www.facebook.com/1766251153600055/posts/3311655395726282/

[3]https://www.youtube.com/watch?v=hbS7w0Pw6NY&list=PLbwCUdd0xkoJDNID_HxNNA89Pwe9xTzJY&index=4&t=0s&app=desktop

[4] http://www.tesbitler.com/2015/01/01/i-s-l-a-m-h-u-k-u-k-u/

[5] http://www.tesbitler.com/2018/03/12/guncellemeli-mi-guncellenmeli-mi/

Loading

No ResponsesAralık 7th, 2020