VAH AYASOFYAM VAH
VAH AYASOFYAM VAH
Meğer sadece bir asırdır bizler çekmemişiz.
Bizlerde beraber sende çekmiş, pişmiş tavuğun başına gelmeyen senin de başına gelmiş.
Bu milletin başına gelen maalesef Ayasofya, Sultanahmet ve camilerinde başına gelmiş.
-“İşte Ayasofya’nın tapusu.
Türkiye’nin günlerdir konuştuğu Ayasofya Vakfiyesi ve tapusu, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü arşivlerinde bulunuyor. Yeni Şafak vakfiyenin korunduğu ve sadece 4 kişinin girmeye yetkili olduğu Server Efendi Sergi Salonu’na girdi. Ayasofya, 1934’te müzeye dönüştürülmesine rağmen 2 yıl sonra tescil edilen tapusunda “Ayasofya-i Kebir Camii Şerifi” yazıyor.”[1]
-“Tek parti döneminde camilerin nasıl kapatıldığını anlatan Tarihçi-Yazar İsmail Yağcı, CHP’nin 1931 yılında kanun hükmünde kararname çıkararak camilerin birbirine uzaklığının en az 500 metre olması kuralı getirdiğini, birbirine yakın iki camiden birinin kapatılıp ve satılarak tasnif dışı bıraktığını belirtti.
Bu süreçte CHP’nin müzeye çevirdiği Ayasofya’nın minarelerini de yıktırıp kiliseye çevirmek istediği, ancak hazırlanan rapordan dolayı Ayasofya’nın minarelerinin son anda kurtulduğu ortaya çıktı.”[2]
-“1926’da Millî Eğitim Bakanlığı’nın topladığı bir komisyonda o devrin önde gelen iki ressamı, Namık İsmail ile Çallı İbrahim, Sultanahmet Camii’nin “resim galerisi” yapılmasını teklif etmiş; hattâ sergilenecek tabloların daha iyi görülebilmesi için çatıda delikler açılması gündeme gelmiş ve cinayete millî mimarîmizin kurucularından olan Kemaleddin Bey’in “Siz kafayı mı yediniz?” diye ortalığı velveleye vermesi sayesinde mâni olunabilmişti…
Hadisenin ayrıntılarını komisyonun üyelerinden olan bestekâr Cemal Reşid Rey, 11 Kasım 1963’te Cumhuriyet Gazetesi’nde yayınlanan “Atatürk ve Müzik” başlıklı yazısında anlatır:
“1926 Ağustosunda, Maarif Vekili Necati Bey bir Sanayi-i Nefise Encümeni (Güzel Sanatlar Komisyonu) toplamıştı. Bu encümene beni de davet etti. İşte o encümende alınan kararla mekteplerden alaturka musiki tedrisatı (öğretimi) kaldırıldı. Böyle isabetli kararların yanında fazla cüretkârânelerinin de alınmasına ramak kaldığına şahit oldum. Bu encümenimizin reisi rahmetli Namık İsmail ile rahmetli Çallı İbrahim, Necati Bey’e bir dilekçe sundular. Bu dilekçede ressamların eserlerini teşhir edecek bir galeriden mahrum bulunduğu belirtiliyor ve hükümetten bu iş için bir mahal isteniyordu. İstenilen mahal neydi biliyor musunuz? Sultanahmet Camii. Ancak ilâve ediliyordu ki, camide yukardan gelen ışığın az oluşu resimlerin en iyi şerâit (şartlar) altında teşhirine mânî idi. Bunun için kubbede delikler açılması teklif edilmişti! Necati Bey muvafakatini vermek üzere iken rahmetli Mimar Kemaleddin Bey’in pür hiddet yerinden kalkarak söylediği sözlerden sonra bu karardan vazgeçildi. Sanat inkılâplarında isabetli kararların alınmasının ne kadar zor olduğunu o gün unutulmaz şekilde anladım”.
Sultanahmet Camii resim galerisi yapılmaktan kurtulmuştu ama Sultan Abdülhamid devrinde otuz küsur sene boyunca devletin idare merkezi olan Yıldız Sarayı bu tartışmadan bir ay sonra, 1926 Eylül’ünde İstanbul Belediyesi’nin bünyesinde kumarhane haline getirildi! Aynı senenin Aralık’ında da Amerikalılar o sırada henüz cami olarak kullanılan Ayasofya’yı “dünyanın en büyük caz klübü” yapmayı teklif etmişlerdi.
New York Times Gazetesi, 16 Aralık 1926 tarihli nüshasındaki haberde “Amerikan Caz Orkestraları Birliği”nin Amerikan Büyükelçiliği vasıtası ile hem İstanbul Belediyesi’ne, hem de hükümete başvurarak Ayasofya’nın kendilerine tahsisini istedikleri yazıyordu…
1945’te bu defa Ayasofya için gelen bir başka teklif:
Abbe Giossue Carlo Prada adında İsviçreli sergi organizatörü, 1945’te Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’ye bir mektup gönderdi ve Ayasofya Camii’nin Katolik âyinlerine tahsisi için izin talebinde bulundu! Organizatör Prada, tahsisin karşılığında camii bütün masrafı kendisine ait olmak üzere tamir edeceğini söylüyordu…”[3]
-Türkiye Ermenileri Patriği Sahak Maşalyan “Ayasofya ibadete açılsın” dedi.[4]
Bizdeki ermeni patriği kadar olamayanlara duyurulur.
-Acaba açmamız resmi prosedüre uyuyor mu?
Açmamak için yapılan her türlü sahtekârlık neye uyuyor?
-İşte kıssadan hisse;
-Bir bürokrat görevli olarak şehirden kasabaya giderken yolda sulak ama bataklık bir yerde mola vermiş. Nasıl olmuşsa ayağı kayıp bataklığa düşmüş;
-“İmdat, Boğuluyorum. Kurtarın beni!” diye bağırmaya başlamış. O civardan geçen bir köylü, sesini duyup yaklaşmış.
Bürokrat;
-“Bataklığa düştüm. Kurtar beni!”demiş..
Köylü;
-“Geçmiş olsun” demiş. Ama kurtarmak için hiç gayret göstermemiş. Hani nerdeyse dönüp gidecek. Bürokrat paniklemiş ister istemez,
-“Lütfen, bir dal uzat. Kurtar beni!” diye yalvarmış..
Köylü:
-“Olmaz sen şu anda hazine toprakları üzerindesin. Hazine malından bir şey almak suçtur”
-“Sen, dalga mı geçiyorsun. Ölüyorum. Kurtar beni!” diye bağırmış ağzına dolan çamurlarla.
Köylü hiç istifini bozmadan cevap vermiş.
-“Ben Hazine’den mal alıp suçlu duruma düşemem. Fakat, seni böyle bırakacak değilim. Gidip muhtara haber vereceğim. O kaymakama, kaymakam da valiyi arar mutlaka. Malmüdürüne talimat verilir. Şayet, hazine arazisi değilse. İtfaiyeye talimat verir ve seni kurtarırlar…”
Bürokrat:
-“Yahu.. Bunlar oluncaya kadar ben ölürüm.”
Köylü gülmüş:
-“Ben ölmezsin demiyorum ki…
Ölsen de mevzuata uygun ölürsün..
Önemli olan mevzuat, gerisi teferruat (!)”
Bu millete verilenler de öldürmeden verilmiyor yani.
Dedem ve babam mahzun Ayasofyanın açılmasını görmeden gitti.
İnşaallah ben bari ölmeden görürüm.
Şeyy, afedersiniz;
Eğer ölürsem bir zahmet Fatiha ile birlikte haber verirsiniz, değil mi?
Şimdiden teşekkür ederim…
MEHMET ÖZÇELİK
14-06-2020
[1] https://www.yenisafak.com/gundem/yeni-safak-o-salona-girdi-iste-ayasofyanin-tapusu-3544732
[2] https://www.haber7.com/foto-galeri/63309-unlu-tarihci-acikladi-1931-yilinda-chpnin-khk-ile-aldigi-ayasofya-karari/p3
[3] https://www.haber7.com/guncel/haber/2984952-ayasofya-ile-sultanahmetin-caz-ve-dans-salonu-olmasini-istemisler/?detay=2
https://www.ahaber.com.tr/tarih/2020/06/14/ayasofyada-bes-padisah-yatiyor-erhan-afyoncu-yazdi
[4] https://www.ahaber.com.tr/gundem/2020/06/13/turkiye-ermenileri-patrigi-sahak-masalyan-ayasofya-ibadete-acilsin-dedi