MEZARCIYLA RÖPORTAJ
MEZARCIYLA RÖPORTAJ
Selamünaleyküm Mezarcı.
Aleykümselam Bey’im.
Kaç yıldır bu işi yaparsın, mezar kazarsın?
Ustam, Vallahi tam 37 yıldır bu işi yaparım.
Şimdiye kadar kaç kişi gömdün?
Vallahi değişiyor, bazen 7, bazen 17, Ortalama olarak 7 ile 10 arasında gömerim.
Peki şimdiye kadar kaç kişi gömdün?
Sene 365 gün, onu onunla çarp. çıkanı da 37 yıl ile çarptın mı bunlar çıkar. Ben cahil adamım pek hesap bilmem.
Mezarcı gömdüklerin içinde çocuklar var mıydı? Gençler var mıydı?
O çocuk mezarı ayrıdır Ağam. Fakat artık Ordada yer bulunmamaktadır. Oraya gömmeye çalışanlar zorla yer bulmaktadır. Artık çocuk mezarları da dolu.
Söyle bakalım, ölülerle aran nasıl?
Vallahi gayet iyi. Dışarıdakilerden iyi. İyi konuşuyorum onlarla. Onlar dinliyorlar. Sessiz sedasız da, hiçbir şey yapmıyorlar. İtiraz bile etmiyorlar.
Gece neyse gündüz de aynı. Hepsi Suskun, Sakin, sessiz. Ölüler mezarda işte böyle. Susmuş insanlar. Dışarıdaki görüntüden ve gürültüden burada eser yok.
İnsanlar sağlıklı bir ortamda olmak istiyorlarsa, gelsinler buraya, itiraz yok, şikayet eden yok. Yerin altında olmalarına, yerleri dar olmalarına rağmen şikayet etmiyorlar. Niye ışığımız yok, Niye zam geldi, niye yerimiz dar demiyorlar.
Benim babam da bunlar arasında.
Hayatta iken her şeyden şikayet ederdi.
Borçlardan, alınacaklardan, ödemelerden bi-zar idi.
Hiç sıkıntısı bitmedi.
Ancak bu sıkıntılardan hiç bir şu anda yok.
Veya bize göre, bizim tarafımızdan baktığımız pencereden bunlar görülmektedir.
Bazen bazı sesler işitiyorum. Bazen derinlerden sesler geliyor. İmdat sesleri gibi, çığlığa benzer sesler veya bazen buna benzer. Tamamen keşfedemediğim, çıkartamadığım sesler.
Tefrik edemediğim bazı sesler çok uzaktan öylece geliyor. Ama genelde uykuyu kaçıracak cinsten değil gibi.
Deliler de buraya gelmeli, veliler de buraya gelmeli.
Burası ibret yurdu. İbretler Yurdu…
Aslında herkesin geleceği Son Durak burası…
Dünyadaki o kadar farklılıkların hiç biri burada yok.
Hepsinin yeri de makamı da aynıdır.
Gözü dünya ile doymayanların burada bir avuç toprakla dolmaktadır.
Dünyaya geldiği gibi gitmektedirler.
“Ana rahminden geldik pazara.
Bir kefen aldık döndük mezara”
“Çeşmi ibretle bakın dünya misafirhanedir.
Bir mukim adem bulunmaz ne acep kaşanedir.
Bir kefendir akıbet sermaye-i şah u geda.
Pes buna mağrur olan mecnun değil de ya nedir?”
“Mevti
veren Odur. Yani, hayat vazifesinden terhis eder, fâni dünyadan yerini tebdil
eder, külfet-i hizmetten âzâd eder. Yani, hayat-ı fâniyeden, seni hayat-ı
bâkiyeye alır.
İşte şu kelime, şöylece fâni cin ve inse bağırır, der ki:
Sizlere müjde! Mevt idam değil, hiçlik değil, fenâ değil, inkıraz değil, sönmek
değil, firak-ı ebedî değil, adem değil, tesadüf değil, fâilsiz bir in’idam
değil. Belki, bir Fâil-i Hakîm-i Rahîm tarafından bir terhistir, bir tebdil-i
mekândır. Saadet-i ebediye tarafına, vatan-ı aslîlerine bir sevkiyattır. Yüzde
doksan dokuz ahbabın mecmaı olan âlem-i berzaha bir visal kapısıdır.” (Mektubat
20. Mektup sh. 220)