SİLİNMEYEN LEKE
SİLİNMEYEN LEKE
Darbeci Talat Aydemir-in hatıralarında da anlattığı üzere görünen o ki; savaşa gitmeyen, dış güçlerle savaş halinde olmayan ordu ve asker, kendisine bir meşgale bulmak amacıyla oturup kafasına ve fikrine yakın olan insanlarla bir araya gelerek bir inşaat şirketi şey yani bir darbe planı hazırlamışlar.
Dış düşmana vuracakları darbeyi iç düşmana vurmuşlar.
Düne kadar ordunun vaziyeti maalesef buydu.
Şimdi ayıklanması ve gerçek görevine dönmesiyle kendisini bağlayan bağ ve zincirlerden kurtulmuş oldu.
Gerçek uğraşması gereken düşmanının dışta olduğunun ve kendisini çevrelediğinin farkına vardı.
Belli ki evvela komite, kuralları ve üyeleri tesbit edilmiş ve arkasından da toplumda kaos ortamı oluşturarak darbeye zemin hazırlanmış ve adeta darbeciye cii denilip davet edilmişti.
Demirel-in dediği gibi; Ne olmuştu da bir gün önce kan gövdeyi götürürken, bir gün sonra her yer süt liman olmuştu.
Evrenin deyimiyle; Bir sağdan astık, bir soldan…
Amerikalıların ifadesiyle; Bizim çocuklar başardı, diyeceklerdi.
1960 -dan beri bu millet 60 yıl boyunca darbelerle yaşamaya mahkum edildi.
Evini hatta kendisini idare edemeyenler yıllarca bu milleti idareye çalıştı.
Şu anda kirli ve lekeli o insanlar kabirde azab içinde hesap vermektedirler.
Milletin kalbindeki mahkumiyetle beraber…
O hatırattan anekdotlar;
-Aydemir Hatıratında: “En mühim şey Kara Kuvvetleri Kumandanlığı Personel Başkanlığı Şubesi Müdürlüğü ’ne bir arkadaşımızı tayin ettirip bütün komite arkadaşlarımızın ekseriyetini Ankara ’daki vazifelerine tayin ettirmek suretiyle faaliyetlere hız vermekti. Bu sırada beni Elazığ ’dan Siirt ’e 12. Tümen ’e tayin ettiler. Alparslan Türkeş ’in kıta hizmeti bitti. Onu da yine 13. Tümen Üçüncü Şube Müdürlüğün ’e tayin ettiler. O Elazığ ’da kaldı. Ve 1958 Ekimi’nde Yüksek Kumanda Akademisi ’ne İstanbul ’a gitti. Bu suretle Aslan ’a mühim görevler düşüyordu. Çünkü İstanbul ’da komite arkadaşlarından epeyce vardı. Temas sağladığını bana yazdığı mektuplarla bildiriyor, fakat arzu ettiği şekilde faaliyet gösteremediği için şikâyetçi idi. Ben Aslan Türkeş ile çok iyi anlaştığım için onunla tamamiyle bu davanın neticelendirilmesinde kararlıydık. Eninde sonunda muvaffak olacağımıza inanıyorduk. Onun için her şeye katlanılacaktı. Hata komitede bizi takip etmeyenler olursa dahi biz devam edecektik. Türkeş ayrılmadan önce üç kişi kalsak bile ben varım, demişti.
…Anlamıştım ki, artık bütün hazırlıklar Ankara ’da gelişmekte ve yine emniyet prensibine riayet edilmesi icap etmekteydi. Belki mektuplarımdan bir şeyler anlaşılabilir diye çekinmişti. Hele son aylarda her şey kontrole tabi idi. Vaziyeti anladığım için ben de ihtiyatlı hareket ettim. Yalnız Sezai ’den 11 Mayıs 1960 tarihinde aldığım mektupta “Memleketin siyasî potansiyeli karışıktır. Mesut günler yakındır. Biraz daha sabırlı ol” diyordu ki işareti veriyordu.
…28 Nisan 1960 ’tan beri her gün memleket hadiselerini büyük bir alaka ile takip ediyordum. Aşağı yukarı Hükûmet Darbesinin yapılacağını tahmin etmiştim. Fakat kimseye bir şey söyleyemiyordum. Durumum Tugay’da çok nazikti. Çünkü ufacık bir hatam beni felakete götürebilirdi.
…Kan Üstüne Yemin Etmişlerdi.
Yüzbaşı biraz duraksadı. Gülerek Komitenin eskiliğinin ne olduğunu sordu. Ben de samimi olarak karşılayarak kısaca tarihçesinden bahsettim. Türkeş, hiç ses çıkarmadan dinliyordu. Fakat, Özdağ bu anlattıklarıma hiç memnun olmadı, yüzü değişti. “Bu komitenin kuruluş tarihi 1956” dediğim zaman o bana “Bizler daha evvel komite kurmuştuk” dedi. Ben de olabilir dedim, yalnız merak edip sordum “Hangi tarihte yüzbaşım?” dedim, “1952 senesinde” dedi ve anlatmaya başladı. Ben kendisine sordum “O zaman rütben ne idi?” dedim. “Harp Okulu ’nda idim” dedi. Hatta Harp Okulu Silahhanesinde kanlarını akıtarak bugün Millet Meclisi ’nde ettikleri yemini mendillerinin üzerine kanları ile yazdıklarını iftihar ederek anlattı.
Hava Kuvvetleri ihtilâle hem taraftardı, hem de çekiniyordu. Partici olan havacılar, mutlak bir CHP iktidarını arzuluyorlardı. İktidarın CHP ’lilere devredilmesini istiyorlardı. Ancak havacıların bir endişesi vardı. Herhangi bir ihtilâl halinde 14’lerin Türkiye ’ye dönmesi ve kendilerini enterne eden havacılara müdahaleye girişmesi onları korkutuyordu. Bu endişe, Hava Kuvvetleri Cuntası ’nı, ordudan gelecek hareketi bekletmeye sevk ediyordu. Bu sebeple, benim ve arkadaşlarımın bir an önce harekete geçme arzumuz, kendilerini ürkütüyordu. Hava cuntasının başında bulunan Halim Menteş durumu organize etmekle görevliydi. Biz ise devamlı temaslar yapıyor, ordunun parçalanmasını önlemek için tedbirler düşünüyorduk. Havacıların Cuntası ’na dahil Halim Menteş ve yedi MBK üyesi, İnönü ’yü slogan olarak kullanmakta ve bana ve arkadaşlarıma karşı tedbirler tasarlamakta idiler. Nihayet bir çare de buldular: Aydemir ve arkadaşları öne sürülerek müşkül durumda bırakılacaklar, böylece diskalifiye edileceklerdir. Bu fikir derhal tarafımızdan öğrenildi…
…Bir hususu açıkça beyan etmek isteriz ki İNÖNÜ ’nün İSMİ ZEKÂSINDAN BÜYÜKTÜR.
…Akşam gazetesi muhabiri geldi, Taymis Gazetesi muhabiri (İngiliz Devit Holme) geldi, tevkif edileceğimi bildirdi. Böyle bir şeyden haberim yok dedim. Öğleden sonra gazetelerden telefonlar yağmaya başladı. Aynen şöyle söylüyorlardı: “Albayım öğleden sonra tevkif edileceksiniz, cezaevinde Nuri Beşer ’in yanında yeriniz bile ayrıldı.” İnanmak istemiyordum, çünkü mahkeme huzuruna çıkmadan böyle peşin hükümlü bir şeyin olacağına inanmıyordum. Türkiye ’de Hukuk Devleti var zannediyordum. 27 Mayıs 960 ihtilâlini bunun için yapmıştık, ama ne gezer. Saat 15.00’te savcılığa müracaat etmem için davetiye geldi. Saat 16.00 ’da mahkemeye gittim. Savcı Turhan Bilgin ’in yanına çıktım ifademi aldı biraz beklememi söyledi ve beni tevkif edilmek gerekçesi ile 2. Asliye Ceza Mahkemesine sevk etti. Hâkim beş dakika içinde karar verip tevkif etti. Zaten evvelden her şey hazırlanmıştı.
…1957 seçimleri yapıldı. İ. İnönü ’nün kıymetlendirmesinin tam aksi tecelli etti. O tarihte meşhur Gaziantep hadisesi meydana geldi. Meclisin ilk açıldığı gün bir askeri müdahale yapılması için CHP ’lilerden bizlere müracaatlar oldu. Fakat bir zümre ve hele CHP namına ihtilâl yapamayacağımızı kendilerine bildirdik. Ve tekliflerini reddettik. Ordu içi gizli faaliyetlerimizi devam ettirdik, genişlettik. Orduda bizim komitelerden başka komiteler de faaliyetlere geçmişlerdi. Bu 9 subay içinde bizim komitenin başkanı Faruk Güventürk de vardı. Faaliyetlerimizi gizledik. Fakat her devirde olduğu gibi o zaman da meçhul bir muhbir bizi zamanın milli müdafaa vekili Şem’i Ergin ’e bir mektup yazarak isimlerimizle ihbar etti. Şem’i Ergin Bey ’in emir subayı Adnan Çelikoğlu idi. Komitemizdendi. Onların sayesinde mektup imha edilerek 9 subay hadisesinde meydana çıkmadık ve ölümden de kurtulduk.
…27 Mayıs 960 ihtilâli, CHP namına yapılmış bir harekettir.
…27 Mayıs 960 ihtilâlini doğuran gerçeğe kısaca temas etmek mecburiyetindeyim. Büyük önder ATATÜRK ’ün ilkeleri geriye itilmiş, gerici kuvvetler harekete geçirilmiş, milli iç istihsal gücü yıpratılmış, memleket çeşitli istismar ve suistimallere sahne kılınmış, ticari, iktisadi, idari, siyasî her türlü fraksiyon devlet mekanizmasına hâkim olmuştur.
…Talât Aydemir ’in elyazısı ile idamların içyüzünü anlatan yazısı.
1- Adnan Menderes’in asılması için o zaman orduda bulunan “cunta” ısrar etmemiştir. Milli Birlik Komite üyeleri kararın verilmesinden 48 saat önce vicdanları ile baş başa kalması için serbest bırakılmış, hiçbir suretle onlarla askerler, subaylar temas ettirilmemiştir. Bu kararı bizzat “cunta” dedikleri grup almıştır. Cuntanın başı da o zaman C. Sunay ve kuvvet kumandanlarıdır.
2- Milli Birlik Komitesi ’nde idam hükümlerinin tasdiki için ısrar edenler CHP kanadına hizmet eden Ekrem Acuner gurubudur. Komitede. C. Gürsel idamların yapılmaması için çok çaba göstermiştir. Kararda idam hükmüne karşı oy kullananlar şunlardır: C. Gürsel, F. Özdilek, Sıtkı Ulay, Osman Köksal, Ahmet Yıldız, Suphi Gürsoytrak, Selahattin Özgür, Sami Küçük. Bu durum 15 Eylül 961 Saat 18.00 ’de Milli Birlik Komitesi ’nin yapmış olduğu toplantı zabıtlarından tetkik edilebilir.
3- Üç idamdan ikisi H. Polatkan, F. Rüştü Zorlu derhal sabaha karşı İmralı Adası ’nda, Dz. Kur. Alb. Bülent Tarkan tarafından infaz savcısı Egesel huzurunda icra ettirilmiştir.
4- Adnan Menderes hasta olduğu için iyileşinceye kadar idamı geri bırakılmıştır. Bu arada İ. İnönü, C. Sunay ’a müraacat ederek randevu istemiş, o zamanın Hariciye Vekili Selim Sarper ’in Hariciye Vekâletinde C. Sunay ile İ. İnönü 17 Eylül 961 Saat 10.00’da buluşmuşlardır. İ. İnönü “Adnan Menderes ’in asılmasına engel ol paşa” diye Cevdet Sunay ’a teklifte bulunmuştur. (Selim Sarper ’in huzurunda) C. Sunay da “İğne deliği kadar hukukun geçeceği bir yer gösterin, teşebbüs edelim” demiştir. İ. İnönü ile birlikte saat 11.00’de Çankaya ’da C. Gürsel ’e gitmişlerdir. Aynı mevzu orada üçü arasında görüşülmüş. C. Gürsel, Adnan Menderes’i kurtarmak için Yassıadaya yeni bir doktorlar heyeti gönderip akli muvazenesi bozuktur diye rapor verilsin, infaz durdurulsun demiştir. Bu karar uygun bulunmuş. Buraya kadar geçen hadiseyi bizzat C. Sunay anlatmıştır. (7 kişinin huzurunda. O isimler de mahfuzdur.) Bunun üzerine C. Gürsel Yassıada Komutanı Top. Yb. Tarık Güryay ’a telefon etmiştir. (Telefonu Hv. Bin. Remzi de dinlemiştir.) “İnfaz durdurulsun, yeni bir doktorlar heyeti gönderilecek.”
Bunun üzerine derhal Tarık Güryay durumu Egesel ’e bildirmiş. (S:15:00 dir) Egesel hemen telaşlanmış, “Aman kurtaracaklar, götürüp asalım” demiş. O zamanın Örfi İdare K. C. Tural ve garnizon K. General Faruk Güventürk ’e vaziyet bildirilmiş. Onlar da acele edin demişler. Derhal iki tane hücum bot hazırlanmış. Hatta hücum botlardan birine bir darağacı da kurulmuş, ne olur ne olmaz İmralı ’ya gidinceye kadar yolda telsiz ile bir emir gelirse (idamın durdurulması için) Egesel o zaman hemen yolda hücumbotta idamı infaz ederiz diye tertibat aldırmış. C. Gürsel saat başı durumu Örfi İdare K. C. Tural ’dan sormakta imiş. En nihayet C. Tural, daha Adnan Menderes asılmadan asıldı diye telsizle C. Gürsel ’e bildirilmiştir. Ve kanuna aykırı olarak da acele ile sabaha karşı idam hükümlerinin infazı gerekirken Pazar günü saat 18.00’de Adnan Menderes ’i asmışlardır.
Bu bilgiler C. Sunay, Tarık Güryay, Hv. Bnb. Remzi, Dnz. Kur. Alb. Bülent Tarkan, Egesel, İrtibat bürosu Bşk. Tuğg Namık Kemal Ersun ’dan bizzat dinlenmiştir.Buna göre Adnan Menderes ’in asılmasında çaba gösterenlerin kimler olduğu açıkça meydandadır. Milleti kandırmaktan fayda uman CHP ’liler artık herkese iftira etmekten biraz olsun utansınlar. Tarih bir gün gelecek her şeyi açıklığı ile meydana koyacaktır. Bundan başka söylenenlerin hepsi yalandır. ”
MEHMET ÖZÇELİK
18-09-2019