KOKMUŞ İNSAN
KOKMUŞ İNSAN
Kokmuş ve de kokuşmuş insan!!!
Seni gidi kokmuş ve kokuşmuş….
Kötü kokulu çamurdan yapılmış…
“Ey Peygamber! Rabbinin meleklere şöyle dediğini hatırla: “Ben, kuru balçıktan, şekil verilmiş kokuşmuş çamurdan bir insan yaratacağım.” [1]
Secde ve hürmeti emreden Allaha şeytan secde etmedi.
Allah sebebini sordu;” Allah buyurdu ki: “Ey İblis! Ne oluyor sana da, secde edenlerle beraber olmuyorsun?”[2]
Şeytanın ise bahanesi hazırdı.
Aslında bu bahane Ademe olan bahane değil, Allaha olan karşı koyma, itiraz ve isyan sebebi idi.
Yani şeytan; Ben de varım, dedi.
“İblis: “Kokuşmuş bir balçıktan, pişmemiş bir çamurdan yarattığın bir beşere (et parçasına) secde edecek değildim.” dedi.”[3]
Adem’in mayası şeytanın mayasını bozdu.
-Mesnun;”işlenebilir siyah kokmuş çamur”
“Çirkin kokulu, kokuşmuş, işlenebilir, değişken, hakk edilmiş, yani sürtülmüş, kazınmış veya bilenmiş, dökülmüş, Karışımlı bir mahluk ve mahlut….
Ve aynı zamanda yaratılış devreleri; kuru pişmemiş çamur karşılığında “salsâl” kelimesi vardır ki bu, Rahman sûresi 14-15. ayetlerindeki “el-fahhâr”a uygun olarak, kurumuş, vurulduğu zaman ses veren, kuru pişmemiş çamur demektir.
*-“Kur’anın, ilk insanın yaratılışı ile ilgili ayetlerde geçen “topraktan” (Âl-i Imrân 3/59); “ateşle pişmiş gibi kuru çamurdan” (es-Saffât, 37/I1); “hakir bir suyun özünden” (es-Secde, 32/8); “karışık bir nutfeden” (el-Insan, 76/2) şeklindeki ifadeler birbirine zıt kavramları değil, Hz. Âdem’in yaratılışıyla ilgili çeşitli evreleri değişik kelimelerle ifade etmekten ibarettir. Zaten Cenab-ı Hak bunu, “Doğrusu biz insanı, halden hale geçirdiğimiz karışık bir nutfeden yarattık” (el-Insan, 76/2) şeklinde bildirmektedir. Kısaca Cenab-ı Hak, Hz. Âdem’i topraktan yaratmıştır. Önce bu toprağı çamur haline getirmiş, sonra da kiremit gibi kurutmuştur. Cenab-ı Hak, Hz. Âdem’i çamurdan insan şeklinde yarattı. Bu şekil kurudu. Ona bir rüzgâr esintisi dokundukça ondan ses (salsale) işitiliyordu. Bu sebeple Cenabı Hak âyet-i kerimede onun maddesinden bahsederken “salsâl” buyurmaktadır” (Mefâtîhul-Gayb, XIX, 179).
Resulullah (s.a.s) buna şöyle işaret buyurur: “Sizin her birinizin yaratılması şöyledir: Anne ve babanın maddeleri, kırk gün annenin karnında toplanır. Sonra o maddeler, o kadar zaman içinde (yani kırk gün) katıbir kan pıhtısı halini alır. Sonra yine o kadar zaman içinde bir çiğnem et olur. Sonra (dördüncü devrede) Allah bir melek gönderir de, tekâmül eden o bir çiğnem ete, şu dört kelimeyi yazması emrolunur: “Onun işini, rızkını, ecelini, şaki (kötü) yahut said (iyi) olduğunu yaz!” denilir. Sonra ona ruh üflenir”[4]
Oysa bakış açısı önemlidir.
O çamurun kokması kıymetsizliğini göstermemektedir.
Ademin çamuruna konulan onun mayasıydı.
O kokan mayanın kokusuydu.
Mayasının gereğiydi.
Ademin mayası şeytanın mayasını bozdu.
Mayası bozulan şeytan, Ademin zürriyetinin mayasının bozulması için kıyamete kadar koşturdu.
“Hayat-ı beşeriye bir yolculuktur. şu zamanda, Kur’ân’ın nuruyla gördüm ki, o yol bir bataklığa girdi. Mülevves ve ufûnetli bir çamur içinde, kafile-i beşer düşe kalka gidiyor. Bir kısmı selâmetli bir yolda gider. Bir kısmı mümkün olduğu kadar çamurdan, bataklıktan kurtulmak için bazı vasıtaları bulmuş. Bir kısm-ı ekseri, o ufûnetli, pis, çamurlu bataklık içinde, karanlıkta gidiyor. Yüzde yirmisi, sarhoşluk sebebiyle, o pis çamuru misk ü amber zannederek yüzüne gözüne bulaştırıyor; düşerek, kalkarak gider, tâ boğulur. Yüzde sekseni ise, bataklığı anlar, ufûnetli, pis olduğunu hisseder; fakat mütehayyirdirler, selâmetli yolu göremiyorlar.” [5]
-Nasıl ki gübre böceği gül kokusundan hoşlanmaz, münafık da Hak sözden tiksinir ve bâtıla meyleder.” İbn Arabî
-Ayrıca Başlangıcı ve devamı da nazara verilmektedir.
“Andolsun biz insanı çamurdan (süzülmüş) bir hülasadan yarattık. Sonra onu (Hz. Âdem’in nesli olan) insanı sarp ve metin bir karargahta (rahimde) bir nutfe (zigot) yaptık. Sonra o nutfeyi alaka (yapışan şey) haline getirdik, derken o alakayı mudga (bir çiğnem et) yaptık, o bir çiğnem eti kemik(lere) çevirdik (ve) o kemiklere de et (kaslar) giydirdik. Sonra onu başka yaratılışla inşa ettik (can verdik, konuşma verdik)…”[6]
-Nutfe ise damıtılmış su olarak tüm vücuttan süzülmüş olarak çıktı.
Kâinattan süzdüğü insanı menisinde bir nokta halinde dercetti, yerleştirdi, hülasalandırdı.
“Sizi merhalelerden geçirerek yaratan Allah’ın büyüklüğünü neden kabul etmiyorsunuz!”[7]
Kur’ân metninde; turâb-tîn ve nutfe olarak da zikredilir.
“Biz sizi bayağı (zayıf) bir sudan yaratmadık mı?” Mürselât, 77/20. İnsanın sudan yaratıldığını beyân eden ayetler (Secde, 32/8; Târık, 86/6) umumiyetle nutfe olarak yorumlanmıştır. [8]
Maturidi;” “İnsanın topraktan yaratılması, Allah’ın nutfe’ye bir miktar toprak katılmasını emrettiği kıssa ile de açıklanabilir. Şöyle ki;
Allah yaratacağı insanın nutfesine, öldüğünde medfun edileceği topraktan bir kısmının
katılmasını emreder. Böylece de nutfe, mudğa’ya dönüşür. İnsanların toprağa nisbet edilmesi bu açıdan da anlaşılabilir.” [9]
-Temiz, yapışkan çamurdan yaratıldı.
Sâffât, 37/11. Şu ayetlerde de, belirgin bir vasıf kullanılmaksızın insanın çamurdan yaratıldığı bildirilir. [10]
“Andolsun, biz insanı, çamurdan süzülmüş bir özden yarattık.” [11]
-Salsal ve Fahhar, “ateşte işletilerek kurutulmuş çamur” [12]
Son olarak; “Onu düzenleyip içine ruhumdan üflediğim zaman, onun için secde ederek yere kapanın.” [13]
Son söz:” Biz, gerçekten insanı en güzel bir surette yarattık.”[14]
***************
Kainat içerisinde bir nokta olan şu insan adeta o noktalığı ile beraber kâinattaki okyanuslar içerisinde çok rahat yüzebilmek de, ustaca kulaç atabilmektedir.
Kainatın okyanuslarını adeta içebilmek de.
Sonsuzluk alemine geçerek, damlalığı ile beraber aynen bir çip gibi bütün kâinattaki, dünyadaki her şeyi yutabilen bir varlık durumuna gelebilmektedir.
Nokta mesabesinde olan şu insan, sahip olduğu duyguları ile alemlere meydan okumaktadır.
O duygular kendisini sonsuzluğa açmaktadır, sonsuzluğa uçmaktadır.
Nokta; noktadan olan herşeyi yutar mıymış?
Demek ki yutuyormuş.
Eşyanın hakikatı insanda gizli.
Allah’ın esmasının hakikatı da insanda…
Noktadan çıkan kâinat, insan noktasında gizli.
Hz. Ali’nin dediği gibi,
Kur’an Fatiha da, Fatiha besmele de, besmele altında ki noktada…
Herşey nokta ile başlayıp, nokta ile de noktalanmaktadır.
Gerçek vücudun sahibi ancak Allahtır.
Diğer varlıkların vücudu hakiki değil hayalidir.
Herşey zevale mahkumdur.
Baki ancak Allahtır.
Bir buğday tohumundan bire yedi yüz buğday çıkarsa, insandan ne cıkmazki!
Nitekim bir Ademden ve onun bir damla suyundan milyarlarca insan çıkmıştır.
– İnsanın ömür dakikaları insana avdet ederler.Bediüzzaman.
-İNSAN dünya yı öylesine sever ki, MEZAR kazan bile birgün ÖLECEĞİNE inanmaz..İ. Gazali
Teemmel…
MEHMET ÖZÇELİK
03-010-2018
[1] Hicr Suresi 28. Ayet.
[2] Hicr.32.
[3] Hicr.33.
[4] Buhârî, Bed’ül-Halk, 6; Müslim, Kader, 1; Ebû Davûd, Sünne, 16).İnsan için geniş bilgi için bak. http://www.tesbitler.com/index.php?s=insan
[5] Bediüzzaman.13. Mektup.sh.52.
[6] Mü’minun, 23/12-14.
[7] Nuh, 71/13-14.
[8] Bkz. Razî, Fahreddîn b. Ömer,Mefâtîhu’l-Gayb –et-Tefsîru’l-Kebîr-, Dâr-u İhyâi’t-Turâsi’l-Arabî, Beyrut 1420, XXX, 772.
[9] Mâturîdî, Te’vîlat, V, 9; XI, 169. Bak. KUR’ÂN’DA İNSANIN YARATILIŞ AŞAMALARI. M. Sait KAVŞUT.
[10] En’am,6/2; A’raf, 7/12; Secde, 32/7; Sâd, 38/71,76.
[11] Mü’minûn, 23/12.
[12] Rahmân, 55/14. Ayrıca, Hicr, 15/26, 28, 33.
[13] Hicr, 15/29. Ayrıca, Secde, 32/9; Sâd, 38/72.
[14] Tin.4.