SİCİLİ KİRLİ VE LEKELİ DEVLETLER – FRANSA
SİCİLİ KİRLİ VE LEKELİ DEVLETLER
FRANSA
…Fransa: Fransa’da tanrıya ya da dinlere hakaret etmek serbesttir. 1791’de de cinsel eylemleri kısıtlayan yasaların kaldırılmasıyla, Fransa hukukunda dinle ilintili herhangi bir yasa kalmamıştır.
…1514 yılında Osmanlı hakimiyetine giren Cezayir, 300 yıl barış ve huzur içinde yaşadıktan sonra, sömürgeci güçlerin dünyanın dört bir yanında sürdürdükleri işgal hareketinde Fransa tarafından 1830 yılında işgal edildi. Bu tarihten itibaren 1962 yılına kadar devam eden sömürge döneminde Cezayir halkı sosyal, siyasal, kültürel ve ekonomik açıdan yok edilmeye çalışıldı.
…Cezayir 1962’de imzalanan Evian Antlaşması ile Afrika’da bağımsızlığını savaşarak kazanan tek ülke oldu. Ancak 132 yıl süren sömürge dönemi ve 7.5 yıl süren savaş geriye harap bir ülke bırakmıştı. Fransa 132 yıl süren işgal sürecinde 5, 7.5 yıl süren bu soykırım sürecinde de yaklaşık 1.5 milyon insanı acımasızca katletti. Ölü sayısının bu kadar korkunç boyutlara ulaşmasında kitlelerin hedef seçilmiş olması etkili oldu. Fransa, Cezayir nüfusunun artmasını engellemek için katliamlarda özellikle çocukları, genç kadın ve erkekleri hedef alıyordu. Bu sebeple, normal şartlarda 70-80 milyon civarında olması gereken Cezayir nüfusu bugün 35 milyon civarındadır. Bağımsızlık kazanıldığında 2 milyon insan toplama kamplarında bulunuyordu, yarım milyon Cezayirli de komşu ülkelere sığınmıştı. 2 milyon kişi işsizdi, açlık ve hastalık ülkeyi kasıp kavuruyordu.
…1830 yılında başlayan ve 132 yıl süren Fransız işgalinde, Cezayir toplumunu daha kolay sömürebilmek için Fransa’nın yaptığı ilk şey, toplumu bir arada tutan temel dinamikleri ortadan kaldırmak oldu.
Bu sebeple, halk dinî ve ahlâkî değerlerinden uzaklaştırılmaya çalışıldı. Camiler ve diğer dinî merkezler kapatıldı; bir kısmı da kiliseye çevrildi ya da sömürgeci güçlerin askerî karargahı olarak kullanıldı.
Eğitimde müfredat değiştirilerek sömürgeci zihniyetin istediği bir eğitim anlayışı yerleştirildi. Arapça eğitim-öğretim yasaklandı. Fransızca eğitim-öğretim dili, resmî dil ve konuşma dili haline getirildi.
Eğitim kurumları ve ibadethanelerin mâlî kaynağı konumundaki vakıflara da el konuldu. Bölge insanının kimliğini oluşturan iki baskın öğe konumundaki İslamiyet ve Araplık/Berberîlik unutturulmaya çalışıldı ve bunların yerine Hristiyan Fransız kültürü yaygınlaştırıldı.
…Fransa’nın Cezayir’de sürdürdüğü soykırım sürecinde, en büyük destekçisi İsrail oldu. 1948 yılında, işgal ettiği Filistin topraklarında bağımsızlığını ilan eden İsrail, Cezayir halkının bağımsızlık savaşını başlattığı 1954 yılına kadar bölgeyi yakından izliyor ve Fransa’ya destek veriyordu. İsrail, Cezayir’de bağımsızlık için silahlı mücadelenin başlamasının ardından, gerilla savaşı konusunda deneyimsiz olduğu için zor duruma düşen Fransa’yı eğitmek için özel destekler gönderdi. Fransız birliklerini eğitmek üzere Cezayir’e gelen İsrail subayları arasında, ilerleyen yıllarda biri İsrail Başbakanı, diğeri İsrail Cumhurbaşkanı olarak görev yapacak olan İzhak Rabin ve Haim Herzog da vardı. İsrail ve MOSSAD’ın Fransa’ya desteği, bağımsızlık mücadelesinin son safhasına kadar devam etti. Özellikle 1961-62 yıllarında Cezayir’deki Fransızlar tarafından kurulan kontr-gerilla örgütü OAS’ye büyük destekler sağlandı.
…Fransa’nın Cezayir’deki sömürü düzeninin komutanlarından General Bugeaud, Hitler’den yaklaşık 100 yıl önce insanların kollarına ‘itaat eden’ anlamına gelen işaretler taşımaları zorunluluğu getirmişti. Bir sömürge subayı olan Montagnac ise bir mektubunda şunları yazıyordu: “Yakaladığımız Cezayirli kadınlara ne yaptığımızı soruyorsun:
Bir kısmını rehine olarak elimizde tutuyor, geri kalanını arttırma usulüyle hayvanlar misali erkeklerimize veriyoruz. (…) Onbeş yaşın üstünde bütün erkekleri öldürüyor, kadın ve çocukları alıp Marquesas Adaları ya da başka bir yöne giden gemilere bindiriyoruz. Bir kelimeyle; ayaklarımızın dibine köpekler gibi kapanmayanlara ölüm.”
…Cezayir 1830’dan 1962’ye kadar 132 yıl boyunca Fransa’nın işgalinde kalmıştır. Bu süreçte Cezayir halkı belli aralıklarda bağımsızlık savaşları vermiştir. Savaşın en yoğun biçimde yaşandığı dönem ise 1954-1962 arasında gerçekleşen Büyük Bağımsızlık Savaşı dönemidir. Bu dönemde Fransız işgalcilerin katlettiği insan sayısı yaklaşık 1,5 milyondur.
…Tunus ve Çad, Fransa’nın Afrika kıtasındaki sömürgeci uygulamalarına maruz kalmış pek çok ülkeden yalnızca ikisidir.
Bölgedeki hakimiyetini 19. yüzyıldan bugüne kadar sürdüren Fransa; Tunus ve Çad’ın doğal kaynaklarını yüzyıldan fazla bir süre sömürmüş ve bu amaç uğrunda milyonlarca insanı katletmekten çekinmemiştir. 2. Dünya Savaşı sonrasında Tunus ve Çad’a sözde bağımsızlıklar verilmiş ve kukla yöneticiler eliyle Fransız sömürüsü devam etmiştir. 2011 yılında Ortadoğu’da başlayan ‘Arap Baharı’ sonrasında Tunus’taki diktatörlük rejimi sona ermiş gibi gözükse de, sürecin hangi sonuçları doğuracağı önümüzdeki yıllarda daha net görülecektir.
…Dünyanın pek çok ülkesinde kullandıkları bir senaryoyu Ruanda’da bir kez daha sahneye koyan Fransa, ülkenin iki etnik grubunu çatıştırarak ülkeyi kaosa sürükledi ve 1994’te gerçekleşen olaylarda yaklaşık 1 milyon insanın ölümüne sebep oldu.
…Başta Afrika kıtası olmak üzere, dünyanın dört bir tarafındaki sömürgelerini 20. yüzyılın ortalarına kadar sürdüren Fransa, son elli yılda farklı bir taktik uyguluyor.
Sömürdüğü ülkelerden çekildiği izlenimi uyandıran Fransa, gerek sözkonusu ülkelerden çekilirken yerine bıraktığı kukla yönetimlerle, gerek yaptığı antlaşmalara koyduğu ağır maddelerle ve gerek yüzyıllar süren işgali boyunca yaptığı sosyal-kültürel asimilasyonla, aslında bütün bu ülkelerdeki sömürgelerini devam ettiriyor.
…İşgalci Fransızlar Çad’da çok sayıda camiyi ve medreseyi yıkmışlar, eğitimi tamamen yasaklayarak, Müslümanların dinlerini öğrenmelerine engel olmuşlardır.
Çok sayıda ilim adamını zindanlara atarak işkenceyle katletmişlerdir. Bazı Müslüman ilim adamları Fransız zulmünden kurtulmak için çeşitli yerlere göç etmişlerdir.
…1858’den itibaren Fransa tarafından işgal edilen Vietnam; bu süreçte bağımsızlığını yitirmiş ve 1896’da hem ekonomik hem politik bakımdan ilhakı tamamlanıp tamamen sömürgeleştirilmiştir. Sömürge düzeni 1896’dan 1916’ya kadar iyice yer etmiştir.
…Batı’nın önde gelen sömürgecilerinden biri olan Fransa, sömürü hareketlerinde aktif olarak rol oynamış ve bu politikasını özellikle Afrika’da yürürlüğe koymuştur.
Fransa, sömürgeleştirdiği ve bu yolla bütün beşeri ve ulusal servetlerini kullanmaktan çekinmediği Afrika ülkelerinde büyük katliamlar gerçekleştirmiştir. Nitekim dünyanın en zengin yer altı ve yerüstü kaynaklarına sahip olmalarına rağmen, Afrika’nın yoksullukla boğuşuyor olması; Batılıların tükenmek bilmeyen sömürgeci hırslarını kanıtlar niteliktedir. Öte yandan köleleştirme faaliyetleri de oldukça yaygın olan Fransa’nın, Afrikalıları köleleştirdikten sonra savaşlarda kullandığı bilinmektedir. Batılılar tarafından büyük gelir kaynağı olarak sayılan köleleştirme sisteminin bir ayağını da Fransa yürütmektedir.
…”Hemen bütün islam dünyası, batı karşısında askeri başarısızlıklarla sarsıldı, buna bağlı olarak siyasi, ictimai çalkantılar gittikçe yaygınhk kazandı. 1774 Küçük Kaynarca Anlaşması’yla Osmanlı Devleti ağır bir mağlubiyetle yüzyüze geldi, 1757’de Bengal ingiliz hakimiyetine geçti, 1798’de Napolyon Mısır’ı işgal etti, 1852’de Hint-Pakistan alt kıtası ingiliz himayesine girdi ve ilk defa Hindistan’da batılı kanunlar müslümanlara tatbik edildi. 1830-57 yılları arasında Fransa, Cezayir işgalini neticelendirdi, 1881’de Fransa Tunus’a girdi. Osmanh Devleti ise kendi ihtiyarıyla Fransız hukukunun etkisi altında 1850’de ticaret, 1858’de ceza kanununu düzenledi, 1882’de ingiltere Mısır’a girdi…
Bu maglubiyetlerin hemen ardından “Yeniden istikrara kavuşmak, galip devletleri taklit etmekle mümkündür” fikri ağırhk kazandı, herşeyden önce ordunun batılı tarzda ıslah edilmesi düşüncesi öne geçti, ardından eğitim, siyasi rejim ve devletin işleyişi, gündelik hayatın düzenlenmesi başta olmak üzere diğer ıslah alanları açıldı.”
KISSA: Cezayirli mevkidaşı Cumhurbaşkanı Abdulaziz Buteflika ile bir araya gelen Erdoğan’a bir gazetecinin Osmanlı’yı kastederek “Türkiye, Cezayir’i sömürge olarak mı görüyordu?” sorusunu yönelttiği ifade edildi.
Katarlı Faysal el Kasım adlı gazetecinin iddiasına göre Erdoğan bu soruya şu ifadeyi kullanarak cevap verdi:
“Öyle olsaydı, bu soruyu bana Fransızca değil Türkçe sorardın.”
– Kuveyt’te konferans veren Prof. Dr. Ahmet Akgündüz’e Arap gençlerden biri kalkıp şu soruyu sorar:“Kuveyt mi daha büyük ve güçlü yoksa Osmanlı mı?”
Prof.Dr. Ahmet Akgündüz‘ün cevabı şöyledir:
“Osmanlı Devleti 36 eyalet idi ve 36 eyaletten biri Bağdat eyaletiydi. Bağdat’ta 29 sancaktan oluşmaktaydı. Bu 29 sancaktan biri de Basra Sancağı idi. Basra’da 31 kazadan oluşmaktadır. Bu kazalardan biri de şimdi Suudi Arabistan’da kalan Lahza’dır. Lahza Kazası da kendi içinde 80 köye ayrılmaktaydı. Bu 80 köyden biri Ebulhayr köyüdür. Bu köyde 15 mezradan oluşmaktaydı. İşte bu mezralardan biri de Kuveyt’ti.”
MEHMET ÖZÇELİK
30-08-2018
Kaynak: TARİHTEN BUGÜNE ÜLKE İHLAL KARNELERİ-
- Yüzyılda Soykırım ve Katliamlar.
AMERİKAN MÜDAHALECİLİĞİ- NOAM CHOMSKY
Tarihten bugüne Rusya ihlal karnesi raporu.
Tarihten bugüne ülke ihlal karneleri-Almanya.
Tarihten bugüne ülke ihlal karneleri-Hollanda.
Tarihten bugüne ülke ihlal karneleri-İsrail.
Yirminci yüzyılda soykırım ve katliamlar.
Soykırımları unutma!
Sömürgeden soykırıma-Arakan!
Mısırda sosyal hareketler.