DİYANET GÜNCELLENMELİ
DİYANET GÜNCELLENMELİ
Diyanet güncellenmelidir.
Nurettin Yıldız-ı yıpratmak amacıyla ona saldıranlar, aslında onunla beraber başta İslama saldırma amaçlı idi.
Ancak Yıldız verdiği doğru olan fetvayı dar alanda değil, güncellenerek gelecek saldırıları göz önünde bulundurup, su-I istimale açık kapı bırakmaması, konunun içini doldurması gerekti.
Tıpkı Erdoğan-ın haklı çıkışıyla beraber su-I istimale açık ve içi doldurulmamış bir cümlede bulunması gibi.
Türkiye hassas ve kaypak bir zeminde olup, anlamaya değil de anlamamaya yönelik açıklar bulunup lastik gibi her tarafa çekilmektedir.
İşte hakkı buna mahal vermeden söylemek gerektir.
-Diyanet kendini güncellemeli.
Heyet oluşmalı.
Meselelere anında cevab vermeli.
Ancak önce o güveni oluşturmalı.
Kabul görmeli.
Heyetine islam ülkelerinden de muteber insanları katmalı.
Fıkıh ve tefsir konusunda onlarca heyet oluşturmalı, şimdiye kadar ki görüşlere yer vermeli, ehli sünnete uygun olanını gerekçeleriyle ortaya koymalıdır.
Diyanet ciddi olarak silkelenmeli, kendisini güncellemeli, önemli olan namaz kıldırma, hac ibadetinin kapsam alanını genişletmeli, daha aktif olmalıdır.
Meydanı ehliyetsizlere bırakmamalı, bir medya heyeti kurup toplumda olumsuz etki bırakmadan ikna edici şekilde cevaplamalıdır.
Diyanet kendine gelmeli. resmi bir kurum olmaktan kurtulup, samimi bir kurum olmalıdır.
Yani inandığını söylemekten çekinmemeli, heyetin ortak görüşünü şahıs görüşü olmaktan çıkararak bağlayıcılığını sürdürmelidir.
Yüz binin üzerindeki elemanlarıyla ne yapmaz ne yapamaz ki….
Diyanet ve elemanları ne kadar yeterlidir?
Bu bir dost tenkid ve tahlilidir.
Bir emekli imam ve de medresede okumuş bir kişi bir sene kadar önce bana şunu söylemişti;
Allaha, meleklere, ahiret ve kadere imanda şüphelerim vardı.
Eğer Risale-i Nurları okumasaydım, imanım tehlikede olarak gidecektim.
1970-lerde benimde Kuran Kursu hocam olan merhum hoca, 20 yıldan fazla, küçüklükten beri medresede okumuş, imamlıktan emekli hocamız yıllar öncesinde şöyle demişti;
Allaha iman ve isbatı konusunda, kul hüvallahu, deyip, ötesine geçemiyorduk.
Diyanet inanç konusunda da kendisini güncellemeli.
Bende 25 ay imamlık yaptım. Hocalarımıza hakaret amaçlı olmaksızın sormak istiyorum,
Diyanet camiasının, imam ve Kuran Kursu öğretmenlerinin kaçta kaçı hatta en az bir kere Kuranın mealini okudular mı?
Tefsiri ve hangi tefsiri diye sormuyorum!
Yani göreve başladığı zamandan bu ana kadar kendisini ne kadar geliştirdi ve güncelledi?
Diyanet güne ve gündeme uymadan, gündeme hakim olarak kendisini güncellemeli.
Diyanet caminin duvarlarını aşmalı, esnafa, evlere, resmi kurumlara ulaşmalı, alışmalı.
İmamlar mahalledeki, özellikle camiye gelmeyenleri ziyaret etmeli.
İmamlar kendilerini güncellemeli.
Camiler cazip hale getirilerek, çocuklar camiye cezbedilmeli. çocuklara yönelik ortamlar hazırlanmalı.
Camiler güncellenmeli.
Cemaatlar genelde, -biraz farketse de- sadece yaşlılardan ibaret olmamalı.
Hafta sonları sabah namazlarından sonra çorba günleri veya tefsir sohbetleri gibi etkinlikler düzenleyerek gençler, eğitimciler, esnaflar, farklı desenler oluşturulmalı.
Ben bunu 9 yıl sürdürdüm, çokta verimli oldu.
Cemaat güncellenmeli.
Kadınların bu günlerde bahane edilmesi vesilesiyle onlar içinde tarihi cami ziyaretleri, toplantılar, hafızlık yarışmaları gibi etkinlikler sık sık düzenlenebilir.
Buda önce diyanet teşkilatının güncellenmesiyle mümkündür.
Sonrasında ise merkezde bir Arge heyetinin kurularak, projeler üretip hayata geçirilmesiyle olur.
Bunun içinde düşünce ve kafaların güncellenmesi gerek.
Diyanet teşkilatı baştan sona güncellenmeli, günü değil geleceği hedeflemelidir.
Bunun içinde itici bir güç, Diyanet işleri başkanı güncellenmelidir.
Yıllardır diyanetin içinde bulunan başkan, en azından eksiklikleri biliyor ve görüyordur.
O halde neyi bekliyor.
Başkan önce kendini danışmanlarıyla birlikte güncellemelidir.
Diyanet bunu reform ile değil, tecdid hareketiyle yapmalıdır.
Özellikle sabah namazının tesbihatında kısa tutulmamalı, uzun yapılmalı. kelime i tevhidde tesbihe dahil edilmeli.
Sıkıntılı olduğumuz şu günlerde camilerde Salaten Tüncina duası okunmalıdır.
Cami ibadetinde güncellenmelidir.
Vaizler hikmetli ve doyurucu vaz etmeli, İlahiyat camiası yani İmam Hatip Meslek ve Din Dersi Öğretmenleri de va’z için istihdam edilmelidir.
Va’z ve sohbetlerde güncellenmeye gidilmelidir.
Güncellenmeyen cemaat ve toplum, güncenlendirilmelidir.
Kısaca diyanet güncellenmeye bir yerden hatta her yerden başlamalıdır.
Kendini değiştiremeyenler dini değiştirmeye çalışmaktadırlar.
Dini yaşantısını değiştiremeyenler, toplumun dini yaşantısına müdahale etmektedirler.
Gelin hep beraber değişelim, döğüşmeden dönüşelim…
Şimdiye kadar hep birbirimizle didiştik, bir türlü dönüşmedik.
Bir asırdır olumsuzluğa dönüştürüldük.
Ortam yeni yeni açılıyor.
Bakınız İlahiyatlar dönüşmeye değil, değişmeye! başlıyor.
Geçmişten istifade edip, geleceğe yönelen bir ilahiyatla güncellenme yapmalıdır.
Bugünkü görünürdeki ilahiyat üç beş kişinin zihinleri bulandırmak amacıyla, geçmişi inkâr edip, geleceği sönük feneriyle aydınlatmaya çalışmaktadır.
İlahiyatlar geçmişini güncellemeli, kendi donanımlı olup güncellenmeli, yıkmaya değil yapmaya yönelik, ifsad ve inkara değil, ıslaha yönelik adımlar atmalıdır.
Toplumun dini ve dini yaşantısı, nisbeten diyanetin ve ilahiyatın mahsulüdür.
Gururlanabilirde, üzülebilirde…
Ektiğimizi biçiyor, döktüğümüzü içiyoruz.
Yüz yıldır durdurulmuş diyanet hareketini güncellemeli, biçimlenmeye, daha doğrusu biçimsizlendirmeye çalışılan ilahiyat, kendi biçimini almalıdır.
Korkum ise, güncellenirken virüs kapmasıdır.
Her güncelleme bazı kayıplara neden olmaktadır.
Nitekim bazı yenilerin ve yenilenmelerin eskiyi aratması gibi.
Buda yenileyenlerin yenilenmemiş olmasındandır.
-“Sual : “Şeriatın bazı ahkamı, mesela valilerin vazifelerine taallûku var.”
Cevap : Bundan sonra, bizzarûre, hilafeti temsil eden Meşihat-ı İslamiye ve Diyanet Dairesi hem alî, hem mukaddes, hem ayrı, hem nezzare olacaktır. Şimdi hakim, şahıs değil, efkar-ı amme olduğu için, onun nevinden şahs-ı manevî bir fetva emîni ister. İşte şu hakimin fetva emîni, Meşîhatta mezahib-i erbaadan kırk elli ulema-i muhakkik bir meclis-i mebusan-ı ilmiye teşkiliyle şahs-ı manevîleri, öteki şahs-ı manevîye fetva emînlik edecektir. Yoksa, hakim ve müfti bir cinsten olmazsa, birbirinin lisanını anlamazlar. Zîra şahs-ı vahid, şahs-ı manevîyi kandıramaz ve tenvir edemez.”[1]
[1] Münâzarât, ss. 79-80.