DERİN DİN

DERİN DİN 

“Allah ve Resûlü bir iş hakkında hüküm verdikleri zaman, hiçbir mü’min erkek ve hiçbir mü’min kadın için kendi işleri konusunda tercih kullanma hakları yoktur. Kim Allah’a ve Resûlüne karşı gelirse, şüphesiz ki o apaçık bir şekilde sapmıştır.”[1]

Hak Dinler her zaman için ya ortadan kaldırılmaya, ya yaşanılmama ve sulandırılma tehdidi ile karşı karşıya kalmıştır.

Yani tehdit sadece dış kaynaklı değil belki ondan daha tehlikelisi iç tehditlerle karşı karşıya kalmasıdır.

Ya inanılmış veya inkâr edilmiştir.

Veyahut da ahmakane, hainane, cahilane bir surette yıpratılmış, tahrif edilmiştir.

-İslamoğlu gibilerin tarzı; isbat üzerine değil, inkar ve red üzerine kuruludur.

Ümmetin icmaı değil, ferdi bir çıkıştır.

Konuşulup kabul görmemiş, söyleyenin adı bile zikredilmeden, zayıf görüşü ifade eden Kıle yani denilmiş ifadesiyle gündemden çıkmış görüşlerin, alt yapısı olmayan, cilalanarak  yeni versiyon diye sunulan ve muteber olmayan görüşlerdir.

Üretime yani katkıya yönelik değil, tüketime yöneliktir.

İslama katkısı olmayıp, islamı katletmektedir.

Rahmete değil zahmete yönelik, ittifaka değil ihtilafa yönelik, pek de seviye gerektirmeyen çıkışlardır.

Aslında bu bir projedir.

Ağacın içindeki kurt, baltanın başındaki sap gibidir.

Evveli şaibeli ve sıkıntılı olanların işidir.

Kendisini bile temsil edemeyenlerin, islamı temsile yeltenmeleridir.

1400 senedir süre gelen ehli sünnet çizgisinden sapmış, sapıtmış, sapkın çıkışlardır.

Dün bu sapık iddiada olanlar sessizliğe büründüler. Zillete mahkum oldular.

Tarihte bir leke olarak kaldılar. Hayırla yâdedilmediler.

Hayırsız olarak kaldılar.

Köksüz olan görüşler, hiçbir zaman kök tutamazlar.

-Hazreti Enes’ten rivâyete göre Resûlullah ( aleyhisselâm ) buyurdu ki: “Üç kişiye merhamet ediniz, acıyınız: Fakirleşmiş bir kavmin zengini, zelîl olmuş bir kavmin azîzi (büyüğü, reîsi) ve câhillerin oynaştıkları, maskaralığa aldıkları fakîh.” 

-“Eğer Rabb’in dileseydi, bütün insanları tek bir ümmet yapardı. Fakat insanlar  sürekli olarak ihtilafa düşüyorlar. Yalnız Rabbinin rahmet ederek ihtilaftan sakındırdıkları müstesnâ…”[2]

-Şu âyetler de aynı anlamdadır:

-“Çünkü Allah, kitabı gerçekle indirmiştir: Kitab hakkında ihtilâfa düşenler

derin bir anlaşmazlığa saplanmışlardır.”[3]

-“Kendilerine kitab verilenler, onlara ilim geldikten sonra sırf aralarındaki

kıskançlıktan dolayı ihtilâfa düştüler.”[4]

-“Sakın kendilerine açık deliller geldikten sonra ayrılığa saplanıp ihtilafa

düşenler gibi olmayınız.”[5]

-“Dinlerinde ayrılığa düşüp gurup gurup bölünenlere Sen’in yapacağın hiç bir

şey yoktur.”[6]

Öte yandan Allah Teâlâ hristiyanlar arasındaki ihtilafı anlatırken şöyle

buyuruyor:

-“Bu yüzden Kıyamet gününe kadar aralarına kin ve düşmanlık saldık. Allah

ilerde onlara ne yaptıklarını bir bir haber verecektir.”[7]

Yahudiler arasındaki ihtilaf da Kur’an’ın iki yerinde şöyle anlatılıyor:

-“Biz onların arasına Kıyamet gününe kadar sürecek kin ve düşmanlık saldık.

Ne zaman bir savaş ateşi yaksalar Allah onu söndürür.”[8]

-“Fakat onlar dinleri konusunda çeşitli guruplara bölünüp parçalandılar. Her

gurup kendi inancı ile böbürlenir oldu.”[9]

Öte yandan Peygamberimiz -sallallahu aleyhi ve sellem-:

“İleride ümmetinin yetmiş üç guruba ayrılacağını, Bu gurup, bu gün Benim ve sahabilerimin yolundan gidenler olduğunu, buyurmuştur.

-Hak geldikten sonra, batıl olanlar ayrıldılar ve ayrıştırıldılar.

“Kendilerine kitap verilenler, ancak kendilerine o apaçık delil geldikten sonra ayrılığa düştüler.

Hâlbuki onlara, ancak dini Allah’a has kılarak, hakka yönelen kimseler olarak O’na kulluk etmeleri, namazı kılmaları ve zekâtı vermeleri emredilmişti. İşte bu dosdoğru dindir.”[10]

Mehmet ÖZÇELİK

19-11-2017

[1] Ahzab 36.

[2] Hud: 118-119.

[3] Bakara: 176.

[4] Âl-i İmran: 19.

[5] Âl-i İmran: 105.

[6] En’am: 159.

[7] Mâide:14.

[8] Mâide: 64.

[9] Mü’minun: 53.

[10] Beyyine.4-5.

Loading

No ResponsesKasım 19th, 2017