SIRR-I İNNA A’TAYNA
RİSÂLE-İ SIRR-I İNNA A’TAYNA…
Müellif: SAİD-İ NURSÎ HAZRETLERİ
(1A)
Mahremdir…
Bu, “sırr-ı inna ataynake”dir. Malûm büyüğe karşı birden hiddete geldi, def’aten yazıldı.
“- Ey ahmaklık ve nifak ehli olan muhaddin. Cesedimi parçalasanız haktan vazgeçmem. İmkanım olsa işittiklerimi garb ve şark ehline haykırırdım. Hepsi bilsin ki:
“-Bu Kur’ân haktır, şu Furkan, doğrudur. Şu Allah’ın kelamı haktır. Onda şüphe yoktur.”
“- Allah’ın Resûlü, O’nun hak resûlüdür. Onda şüphe yoktur. Onun şeriatı vahiydir.”
Allah “adil”dir; O’nda zulûm yoktur!.
“- Ey dine karşı zulüm eden dinsiz mulahidler! Zulmünüz arşa saçıldı. Öleceğiniz zamânâ kadar bekleyiniz. Ölmeniz tadacağınız bir kahırla ve şiddetli bir helakla olacaktır.”
Arş’ın Sahibi, alınlarınızdan tutup ferşe çekecek ve size irin gibi zakkumdan tatdıracak. Ağlatıp, inleterek yerin dibine geçirecek.
Bedeninizden çıkan abdest suyunu içeceksiniz. Azabınız ebedidir. Bize, “mürtecî” diyerek atfedilen çirkinlikler, sizlerle gelişir hakikatte.
(1B)
Biz de sizi, “mürtedler!” diye tesmiye ederiz…
Ahbes!..
Vahşinin en vahşisi!..
“Elif” ve “bâ” ile sizin en menfiniz, kötünüz; Deccaller, Süfyaniler ve Zındıkların reisidir. Kötülükte en kötü, yahudilerin en habisi ve zalimlerin en zalimidir.
BU, “SIRR-I İNNA A’TAYNA”DIR, MAHREMDİR.
Sual:
“- Ey Üstad, sen arabî fakrında zındık komutasının bir reisine demişsin: Elif ile ba’i nefi, ismi Deccalın, Süfyani; hem demişsin, (inna a’tayna)da şimdiki münafıklara işâret var. İzahat isteriz…”
El Cevab:
Bir zaman işittim ki, ahirzaman Deccalinden evvel ona benzer küçük mikyasda müteaddit küçük Deccaller gelir. Bir kısmı geçmese-(bu devirde de) yaşasa, dedim. Öyle ise; herhalde Şeriât-ı Ahmediyyenin ve şeâirî İslâmiyyenin tahribine çalışan Mason komitesi reislerinden ve HİÇBİR CİHETLE MÜSTEHAK OLMADIĞI “MUSTAFA KEMAL” İSMİYLE MALUM OLAN ŞAHS-I MENHÛS, O DECCALLER’DEN BİRİSİDİR. Cumhuriyet rejiminin bidayetinde-kuruluş/başlangıcında kalbim öyle hükmetti. Buna bir emare, delil aradım. O zaman kalbime geldi ki, ebced hesabı, ilm-i cifr ve çok ilimde muteber olduğundan ona bakayım, dedim ve hesab ettim.
“Mustafa Kemal” ismine, “Süfyan, Deccal” iki fark ile tevafuk ediyor. Baktım ki, o zat, “Mustafa Kemal” isminin hakiki mânâsına lâyık olmadığı için “mim”in arkasına “nef’i” alameti bir “elif” gelmeli ve madem o zat “Kemal’siz”dir, bunun için de nef’î “kaf”tan evvel bir “ya” zikredilmeli. O vakit “elif”, “bâ”ya kalbolur. “Mâ Ustufîye bi kemâlin” ismi, tamı tamına (süfyanî deccâlın) isimlerine tevafuk etmekle beraber, efâliyle aynî Deccal ve Süfyan’ın (2B) efâline muvafakatını gösteriyor ki, kezzab deccallerden birisidir. Bir zamandan sonra Kur’andan bir meseleye dair istihare ettim. [Söze ‘inna a’tayna’] Bana dedi ki:
(Şanieke hüvel ebter) cümlesi o zındık komutasının üç reislerini gösteriyor ve en büyük düşmanı M……. aleyhisselam olan (Gâzi) herif tek başına (şanieke hüvel ebter)dir. Madem üç sırrıyla bir sırrı tevafuk, dinsizce yine amellerine tevafuk ediyor. O tevafuk, ittifakî değil, belki bir işâret-i kur’aniyyedir, der… Ehl-i Kur’an’ı teyakkuza davet eder…
Şöyle ki:
Üç tevafukdan birisi, (şanieke hüvel ebter)in hurufatı binonyedi-1017 adediyle, (Gâzi) harflerinin ebcedi olan “17”ye tevafukla gösteriyor. O, tehdid-i kur’âniyyenin işâreti altındadır. Çünkü, (Sin) 300, (te) 400, (dal) 200, toplamı 100 oldu. Bin (hüve) onbir (11), (şanieke)deki hemze ile beraber oldu 13 oldu. (El-Ebter)deki iki hemze ile beraber oldu onbeş-15; (be), iki, oldu, onyedi-17… Demek ki (şanieke hüvel ebter) 1017 adedini gösteriyor.
(Gazi); (gayn) 1000, (ze) yedi-7, (ya) on-10; 1017…
Elif’i “Mustafa”ya verilmese, bu şahsın fiilleri (şanieke hüvel ebter) mânâsını göstermekle tevafuk ediyor…
Bu meşhur ünvanla o iki kelimenin adedine tevafuku, tesadüfî olmadığı gibi (Mâ Ustufiye bîkemalin), -haşiye- “ismet”, “fevzi” namındaki mason reislerinin isimleri aynen o adede tevafuk etmekle ve efâliyle o iki kelimenin mânâsına tevafukî elbette tesadüfî değildir.
(3A)
Evet, “İsmet” lafzi, 600… Çünkü, (te) 400, (ayın) 70, (sad) 90, (mim) 40’ın toplamı 600…. “Fevzi”, (fe) 80, (ya) 10, (vav) 6, (ze) 13… İsmet’le beraber Fevzi’nin mecmuu, 703… (Mâ ustufiye bîkemalin) ise (sad) 90, (fe) 80, (mim) 40, (tı) 9, iki “elif” ile beraber, 221… (Lam) 30, (kef) 20, (mim) 40, (bikemalin) üstünde baî nefi, iki, (bîkemalin)deki elif 1; mecmuû 93; 221 ile beraber, 314.
Fevzi ile İsmet’in toplam adedi 703 zammıyla 1017 adediyle (şanieke hüvel ebter) tevafuku ittifakî olmadığına; bu üç herifin adavet-i arabiyye ve Muhammediyye de gösterdikleri efali gösteriyor. (Deccalân-ı Süfyanî haşiye)… Ebcedi adedi bir elif, (1000)e kalbetmek cihetiyle 314 olmakla (maustufiye bikemalin) 314 adedine tevafukî gösteriyor ki, bu komutasındaki iki küçük Deccal bir Süfyan ruhu vardır. Şöyle ki, Süfyan lafzı (sin) 60, (fe) 83, (ya) 30, (nun) 50, (Elif)..
•
İHTAR: (Gazi) lafzında gerçi bir Elif var. Fakat o Elif, “mustafa”daki “mim”e nefi için ilave edilmezse; çünkü, “mustafa” ismine layık olmadığı gibi “Gazi” ismine de layık olmadığından o “elif’i o “ra”ya aldık. Tâ, münasib bulunsun; onun için burada saymadık.
HAŞİYE: Evet Cumhuriyet perdesi altında bu dehşetli istibdadı yapan mason komitası, 314’teki Yunan harbinde fırsat bekleyip, eğer Yunan (3B) galebe etse idi, meydana atılmak emelindeyken, (Vallahu hayrulnasırın-elbette Allah yardımcıların en hayırlısıdır) ayet-i celilesinin hem mânâsıyla hem 1314 aded tevafuku ile Yunan’ın mağlubiyetini ilan edib mason komitesini susturdu. “314”den ta “324” ile “42”ye ve “44”e kadar susturdu. [Haşiyenin haşiyesi] Hayrunnasîrîn: (Hı)602, (Ra) 402), (Nun), (Sad), (ya) 103, (Lam) bir, (ya) 100, (vav), (he) 11, üç Elif toplamı “314”dür.
••• ••• •••
HAŞİYE:1) Evet, küffarı değil belki halis müminleri ve şeyhleri kesen ve asan adamın, Gaziliğin ünvanı altında böyle meş’um bir mânâyı ifade edecek…
HAŞİYE 2) Gariptir ki, mason komutasının üç reisinin derece-i hataları olan cenabetindeki hisseleri, isimlerindeki aded, zahiri olarak gösteriyor.
HAŞİYE 3) “Mustafa”daki “Elif” ve “ba” mechul sigası için “ba”ya kalbolduğu gibi; “Ba”dan Deccalân lafı dahil olmakla “elif”, “ba”ya inkılab eder. Yine tevafukla müsavi olur.
(4A)
Bir toplumu olan 221, aynen (ma ustufiyi)deki 221’ye tevafuk ediyor. Deccalân; (dal) 4, (cim) 6, (nun) 50, (Süfyan) üstündeki (be) 2, (Elif) 1; çünkü diğer “elif”, bin-1000 olmasa mecmuu, 93; 221 ile, 93+221= 314 ediyor.
Bir “elif” farkı var. (haşiye) (Ma ustufiye)deki “elif”i nefi geldi ki, vakit mustafa’daki hemze-î aslı tezahürüyle “ustufiye”deki “elif”, “ba”ya inkılab etmesiyle tamtamına tevafuk ediyor. Madem “ya”, 10 olur… O halde “ma ustufiye bi kemalin”, 324 eder… “Süfyani bi deccalin” dahi aynen 324 eder. Ve “elif”, alem-i sarfca, “elif” okunduğu kaideye binaen “bin-1000” olmakla 1324’te mason komitesinin Şeriât-i Ahmediyyeye (aleyhisselatı vesselam) tahrib niyetiyle “hürriyet” perdesi altında Hilâfet-i İslâmiyye’ye saldırması tarihine tevafuk (eder); ve şimdi o komitanın başına-reisine geçin…
Bu herif, adavet-i arabiyyeyeye hareketini bina edib, Şeriât-ı İslâmiyye şearininin tahribine hareketiyle tevafuk etmesi altında gösteriyor ki, (inne şanieke hüvel ebter) bunlara dahi kasten işâret ediyor. Evet madem “inna atayna kelkevser” kelimesi altıncı remzde isbat edildiği gibi, İstanbul’un mühim muhasarasını hem fethini işâretle müjde veriyor. Ve madem, (fesalli li rabbike) makam-ı ebcedisi olan 484 adedi işâretiyle o muhteşem merkez-i hilafette 484 sene salat-u kübra İslâmiyet, İmam-ı müslimiyn arkasında kalınması iş’ârî müjdesini veriyor. (1925-1341=584) (484) Dinsizlik mânâsına laik cumhuriyet)
Elbette o müddetin bitmesi olan 1341 tarihinde mason komutasının esasını kabul etmek demek olan DİNSİZLİK MÂNÂSINDAKİ LÂİK CUMHURİYET tarihine tamtamına tevafuk etmekle (şanieke hüvel ebter) elbette onlara remzen işâret ettiğini… Vav, cümlesinin altında Ebu Cehl, Ebu Leheb Ümeyye bin Halef gibi…(4B) dahil olmadığını te’yid eder, bil ki gösterir. Evet, böyle münafık zındıklarının o ayette kasten dahil olduğuna mezkur 5 kavi emâre ittifak ediyor. Beş emare bize delalet-i kat’iyye hükmünde kanaat veriyor.
Bu sırr, aynı Kur’ân muciz’il beyanının ihbarı, gayb nev’indeki Kur’aniyyenin Lemaatındandır.
KUR’AN’IN BİR NOKTA-İ İCAZİYYESİ İÇİN YAZDIM; YOKSA BU HERİFLERİN BAHSİYLE VAKTİMİ ZAYİ’ ETMEZDİM.
HAŞİYE: Bu Süfyan’daki “ba”, car’a maa (beraber) mânâsındadır. Eğer “Süfyani bi Deccalin” okunsa, “ma ustufiye”deki “elif” “ba”ya kalb olmazsa “Süfyani”deki şeddeli “ya” bir sayılacak; evet her ikisi 324’DEN 314’DEYİZ; BAŞKA MÜHİM HADİSELERE İŞARET eder.
(5A)
Sabık meselenin hülasasını izah eden bir haşiye malumdur ki; zayıf emareler bir meselede içtima ederse, bir delil kat’i hükmüne geçer! Ve şu üç dört adam ayrı ayrı yollardan gelip, aynı hadiseyi söyleseler tevatür derecesinde yüz adamın ihbarı kadar o hadisenin kat’i olduğunu gösterir. İşte bizim meselemizde, ayrı ayrı yollardan gelip herbiri başka vecihte aynı hakikati gösterdiğinden elbette şu söze o hakikate kasten işâret edip gösterdiğini şüphesiz kabul etmek lazım gelir.
Birinci veche: İstanbul’un fethinden 484 sene kadar hilafet-i İslâmiyye o şehirde baki kalıp, salat-ü kübranın bir camii hükmünde olarak o müddetten sonra hilafet başka bir şekil olacak olan hakikati sarahatle (fesalli li rabbike) gösteriyor ki; 1341 senesine kadar devam edip ondan sonra hilafet kalkacak. İşte cumhuriyet’in takriri ve hilafetin ref’i (kaldılması) aynı tarihi de (şanieke hüvel ebter) hükme bağlıyor.
İkinci veche: Mason komutasının reisinin sabıken mezkur tahlile binaen “süfyani bi deccalin” mânâsını ve adedi olan 324 adedini göstermekle beraber, 324’de mason komutasının hürriyet perdesi altında Hilâfet-İ İslâmiyyeyi kaldırmak teşebbüsünün tarihini göstermekle, birinci vechin gösterdiği aynı meseleyi gösteriyor. (Şanieke hüvel ebter) işâretine işâret ediyor.
Üçüncü veche: Şimdiye kadar işitilmediği aynı meseleyi bir tarzda (5B) ve hiçbir siyasetin ve diplomatlığın tarzına benzemeyecek bir şekilde iki samimi ve ebedi kardeşe, evvelen Türk ve Arabın mâ beyninde olan rasih uhuvvet-i islâmiyyeye bedel ebedi bir düşmanlık ve arabiyyete karşı bir bazı ve adavet perdesi altında Hazret-i Peygambere adavet niyetiyle şeair-i islâmiyyeyi tahrif ve tahrip eden şu kerre malum. (Şanieke hüvel ebter) mânâsını zahir göstermekle şu cümlenin işâretini kuvvetli te’yid eder. İki veche evvelin hükmünü kuvvetleştirir.
Dördüncü veche: Sabıken tafsilen beyan edildiği gibi, mason reisinin münasebetsiz bir şurette güya kendine layık ve eskiden beri lakabı olmuşcasına kendine takılan meşhur lakabı (GAZİ), (Şanieke hüvel ebter)in 1017 adedine tamtamına tevafukî ve efaliyle o cümlenin mânâsını göstermesiyle üç veche evvelin işâret ettiğini, meseleyi adeta tasrih edip ;armak basıyor.
Beşinci veche: Şu şenaatkarane ve adavet pirurane ve süfyankarane siyasetini çeviren o komutanın üç reisinin mecmuu olan 1017 adedi (şanieke hüvel ebter)in 1017 adedini göstermesiyle dört veche evvelen gösterdiği hakikati hareket derecesinde gösterir. İşte bundan 1350 sene evvel kıyasa bir sûrenin (6A) bin esrarından bu bir tek sırra “ba”, her bir mucize, gaybiyye hükmünde olarak, başka vadiye de İcaz-ı Kur’aniyyenin ervaına bir nev’i daha ilave ediyor.
•
“Geçen meseleyi te’yid eden bir sır da şudur.”
Nasıl ki, “inna a’tayna kelkevser” aynı İstanbul’un fethini gösterir, “fe salli lirabbike” cümlesi de aynı 484 senesine kadar merkez-i hilafet olacağını gösteriyor. Öyle de “Venhar”ın cümlesi dahi İstanbul’un feth tarihine ilaveyle binikiyüzyirmiiki-1222’ye kadar mütecavizane küffarı boğazlamak suretinde mücahidat-ı kur’aniyyenin devamına, Fatiha, el-Alak, İnna fetahna leke fethan mübiyna ile müttefekan işâret etmekle beraber, şimdi ki “şanieke hüvel ebter”in mânâsını gösteren komutanın selefleri hükmünde olan yeniçerinin değil, belki yeniçerinin içine karışan fesat komutası, hilafete karşı isyanlarının başlangıcı olan 1222 ve 24’te aynen mason komutasının hürriyet perdesi altnda mebde-i isyanı olan 1324 tarihine bu cihetle tevafukle beraber, o eski komutanın 1341’de mahvıyla başlayan dehşetli vak’ayı remzen gösteren şu (Venhar)ın cümlesi cümlesiyle mâkablinde bulunan cümledeki “Kaf”ın (Haşiyesi) inzimamıyla 1242 olup 1241’den 42’ye kadar vuk’u bulan feci hadiselerin tarihini aynen şimdiki onların haleflerinin cumhuriyet tarihini olan 41 ve 42 içinde vuk’u bulmasiyle hem 24 hem de 41’de tevafuklari ise, yüz senenin iki başında iki komtanın hilafet (6B) alehinde ittifakına şu sure işâret ederek ve oların mahvellerini göstermekle geçen meseleyi teyid ediyor. Hem gösteriyor ki, BU ESRARLI SÛRE çok esrariyle beraber devlet-i Osmaniyyenin dahi edvar ve etvarına bakıyor ve baktırıyor.
HAŞİYE: Çünkü o mahzi yapan Halifedir. Vekil ne boydur! Failini göstermen lazım gelir. Öyle ise 22’ye 42’ye döndürülecektir.
•••
[29. Mektub’un 8. kısmının 4. remzinin daha ziyade mahrem küçük bir zeyli.]
Allah’ın adıyla…
Gaybı ancak Allah bilir. Ne yaşlık ne de kuruluk yoktur. Ancak herşey apaçık Kur’andadır.
Ümmetin lisan-ı hali her vakit olduğu gibi mükerreran hararetle hamiyeti islâmiyyeyi taşıyan zatlar bundan sual ediyorlar ki: Bu istibdadı askeriyye-i keyfiyye-i küfriyyenin tecebburi ne kadar devam edecek?.
EL CEVAB: Benim gibi bir değersiz adama böyle şeyler sorulmaz diyorum. Sen Kur’anın (7A) Dellalısın diyorlar. Biz senden Kur’ân namına istiyoruz. Ben de bu meseleyi Ku’rân’dan sordum. O beni kısa bir sure olan Sûre-i Kevser’e havale etti. Bu sûre dahi beni ahirindeki âyet olan “inne şanieke hüvel ebter”e havale etti. Ben ona müracaat ettim.
Dedi ki: “Benim hurufatımı-harflerimi say!” Saydım, “hüvel ebter”deki hemze-i vasıl ile 13, hemzesiz 12’dir. “İnne” şeddeli sayılırsa 14 olur. “Nun” ile hemze-i vasıl da sayılırsa 16 olur. Öyle ise bunların ömrü ve zulmün devamı, 12, 13, 14 veya 16 senedir…
Delil istedim: Lisan-ı mânâ ile âyet bana dedi ki, “tevafuk sırasıyla bak, beş emareyi göreceksin!”
Birinci emare: Bu istibdat reislerinin üçünün mecmuu isimleri 13 olarak, benim mecmuu hurufatıma tevafuk etmekle beraber, ef’alleriyle mânâca tevafuk ediyor. Demek umum ömürleri de bu kadardır.
İkinci emare: O istibdadın büyük reisi, lakabıyle ismi tek başına yine efaliyle mânâma tevafuk etmekle beraber aded-i hurufatı 13 olup, benim 10 harfime tevafuk ediyor. Demek cabbarane ömür de kadardır.
Üçüncü emare: “Mustafa Kemal” ismine layık (7B) OLmadığı için mânâsı (maustufiye bikemalin) oluyor; o halde tek ismiyle 12 oluyor. Bir cihetle mecmu-u hurufum olan 12’ye tevafuk etmekle efaliyle mânâmı göstermekle beraber, ebcedî makamı, Lakabıyle 1341 aded edib, dinsiz cumhuriyetin mebdeini gösteriyor. İsbat ediyor ki, irtidadkarane siyasetin müddeti 12 senedir.
Dördüncü emare: (Maustufiye bi kemalin) lakabı olan Gazi’yle beraber 16 adediyle (inne şanieke hüvel ebter)le beraber 16 harfine tevafuk ediyor ve yine, müsemması dahi şeneatkarane siyasetiyle mânâma tevafuk ediyor. Demek müddet-i firavniyeti 10 senedir. 2 senesi mason komitesinin tehyic ve tedbiriyle meşgul ve bir iki senede nifak perdesi altında zahiri müslüman ve İslâmiyet lehinde çalıştığından bilhisab, evvelki hesabtaki emarelerden neticesiyle yine 12 seneye tevafuk ediyor.
Beşinci emara: Peygamber aleyhisselam, “el-Ebter” deyip adavetini bi’setin 2. senesinde başlayan ve veledinin vefatiyle şenaatkarane izhar eden Kureyş’in hakkında nazil olan (inne şanieke hüvel ebter) ayetinin hurufatiyle hicretin 2. senesinde vukubulan gaza-i Bedir’de onların mahremlerini bi’setin 13, 14 sene zarfında olduğunu gösterdiği gibi o heriflerin bu nevi, halefleri olan bu romanın münafıkını “şanieke” o müddet içinde adavetine hatime işâret bu beş emare bir delil-i kat’i hükmündedir.
Gaybı ancak Allah bilir.
(8A)
(Bir Hatime)
Gariptir ki; bu istibdad-ı askeriyye-yi keyfiyye-yi küfriyyenin başına geçen mason komutasının üç reisinin derece hata ve şeriat hakkında olan cinayette hisseleri, kendi isimlerindeki adedi zahir gösteriyor.
Şöyle ki:
1017 hisseyi hatadan icraatsız olmak cürmetiyle en büyük hisse sahibi olmak lazım kılan İSMET 600, en büyük reisiyle, şeytaniyle yalnız… Tedbir gördüğünden ötekine nisbeten ikinci derecede kaldığından 321 hisse alır. Üçüncüsü zahiren İslâmiyyete taraftar ve bir derece iman sahibi olmak kendini gösteriyor. Fakat ehl-i iman onun suret-i diyanetine aldanıp dizginleri öteki nemmadarlarıyle ellerine verdiğinden o FEVZİ dahi ümmi inayette hissede İsmet’e nisbet sudus (6’da 1), reise nisbet sülüs (3’de 1) hükmünde kendi isminin miktarınca 103 hisse alır. Fakat asıl reisi, bizzatihi İsmet’in yarısıdır. Reis olduğu cihetle öteki iki arkadaşının hatası kadar hata onun defterine ilave olunduğundan kat’i delil tek başiyle yani ismiyle Lakabiyle hem (İnne şanieke hüvel ebter) makam-ı ebcedisi 1017 adedi gösteriyor. Hem aded-i hurufuyla (inne şanieke hüvvel ebter) bir cihette 12, bir cihette 13, bir cihette 16 hurufuna tevafuk ediyor.
Gaybi ancak Allah bilir.
•••
Mu’terdane ve tenkidkarane mühim bir sual bana varid oluyor. Diyorlar ki, nasıl bu cumhuriyet-i islâmiyyenin birakam reislerine küçük (8B) Deccal namı veriyorsun. Halbuki diyanet-i riyasetteki mühim ulemalar misali, çok ulemalar onlara tabidir. Onlara duacı sayılır.
EL CEVAB: 1350 sene evvel Hazreti Peygamberin bir şakirdi ve esrar-ı kur’âniyyeninin dersini bizzat Peygamber aleyhisselâmdan alan Hazret-i Ali kerremallahü veche, meşhur ve metbu’ kabidesinde demiş ki, işte bu kasidede Peygamber’den aldığı dersine binaen diyor ki, “huruf-u arabiyye, acemî yani frengi (acemce) hurufuna tebdil edildiği zaman Deccal’i intizar ediniz-bekleyiniz.
« Acem harfleri tamamen satırlandı.
Emir ve fakir onlarla geceledi.
Bil ki, şüphesiz vakit yaklaştı.
Bekleyin Deccal’i, yalancıların en körü
Sonra biliniz ki, ey ihvan…
Şüphesiz ahir zamanın gavatını
Onlar ulemadır, onların ağızlarını zevklendirdi de,
Sonra yetiştiler ve heveslerine uydular.»
(9A)
Evet o işi yapan ise, küçük Deccallerdir ki, büyük Deccal’in karakoludur. Hem de o zamanın en fenası, ulemanın fenasıdır. Yani dalaletin en fenası ulema su-i name altındaki birakam bedbaht ku-i ulemada dini dünyaya satmış adamlardan gelir. Ben de bu noktaya binaen derim ki: Hangi ulema vardır ki, ezan-ı muhammediyyeyi beğenmeyip, yerine bir şarkıyı kabul etsin!. Öyleleri alim değil belki, “meselehüm ke mesel himarî yahmilû esfara-onlar yük taşıyan eşekler misalidir”in altında oluyor.
(İnne şanieke hüvel ebter), “inne” ile 1118 olmakla bu küçük deccallerden 100 sene sonra büyük Deccal’e işâret vardır. Nasıl ki, bu geçmiş yüzün iki başında mason komutasının ve onun bir mukaddimesi olan yeniçeri içerisine giren fesat komutası öteki başında büyük Deccal’in komutası bulunduğundan, (inne şanieke hüvel ebter) işâret ediyor; bunun kuvvetli delillerini daha bulamadım… Bu işâretle şimdilik iktifa ediyorum.
“- Rabbimiz! Unuttuklarımızdan ve hatalarımızdan bizi mesul tutma; nefsin ve şeytanın şerrinden ve sapıklık ve isyanlık şerrinden bizi koru.” Amin…
Bi ismihi subhanehu ve in min şey’in illa yedeh bihamdihi esselamü aleyküm ve rahmetllahi ve berakatühü. Ebeden ve daimen aziz sadık ve fedakar, gayyur ve vefadar kardeşim Kürt Bekir Bey… Maatteessüf bil mecburiyyeti nahusa ve malayani sayılacak bir bahis söyliyeceğim. Fakat bu bahsim, hakiki hamiyetpirûz Türkçe bilenlere (9B) karşı değil belki frengilerin hesabına sahtekar (okunamadı/yyn.) kendine perde edib mütecavizlere (okunamadı/yyn.) Şöyle ki: Mülhıd münafıkların en son ve alçakça ve vicdansızca aleyhimizde istimal ettikleri silahı sordum ki, dediler: Said, Kürttür!. Bir kürdün arkasından bu kadar koşmak hamiyet-i milliyeye yakışmaz!
Ben bu münafıkların vicdansızca size desiselerine karşı değil, belki, bazı safdillerin temiz kalpleri bunların sözleri ile bulanmamak için diyorum ki: Evet ben başka memlekette dünyaya gelmişem. Fakat Cenab-ı Hak, beni bu memleketin evladına hizmetkar etmiş ki, 9 sene mütemadiyen bu memleketteki milletin (ondan) dokuz kısmının saadetine kendi dilleriyle hizmet ettiğimi bu havalideki insanlara malumdur. Hem ben bu memleketin de, HULUSİ, SABRİ, HAFIZ ALİ HARUN, RAFET, ASIM, MUSTAFA ÇAVUŞ, SÜLEYLAN, LÜTFİ, RÜŞDİ, MUSTAFA ZEKAÎ, ABDULLAH gibi 20-30 müslüman türk gençlerini adeta 20-30 bin milletdaşlarıma tercih ettiğimi ve onları 30 bin adam yerine kabul ettiğimi bu 9 senedeki türkçe asarıyle ve hizmet göstermişim.
Evet ben, 1000 gafil ve amî kürdü, bir türk olan haruyi bin ami kürde değişmediğimi ve 1000 cahil kürdü bir türk olan Asım’a ve Rafet’e karşı mukabil görmediğimi ehl-i dikkat ve benim ahvalime muttali olanlar tasdik ettikleri halde, frenkliğin namına, velhaddi hesabına türkçe bilen (10A) seminekar (okunamadı/yyn.) ve hudfiruşluk cihetinde bana tecavüz edenler ve Türk milletini ve milliyetini zehirleyen mülhidler bilsinler ki:
Ben millet-i İslâmiyyenin en mühim ve mücahit ve muazzam bir ordusu olan türk milletine bekler, türk kadar hizmet ettiğimi bilirler. Türk şahittir!. İşte bana “Kürt!” diyen ve itham eden zahiri hamiyet pirurelik gösteren sahtekarlar bu millete ne gibi hizmet edeceklerini göstersinler. Cenab-ı Hakk’ın affına sığınarak, bu sebeble bazı hizmetlerimi izhar ettim.
El bâkî, hüvel bâkî
KARDEŞİNİZ SAİDİN NURSÎ
Ayrıva bak. http://www.nyuamhmoob.com/?w=SG9KZnlJdm5DdVFJ