KİTAP-SÖVER-LERDEN KİTAP-SEVERLERE
KİTAP-SÖVER-LERDEN KİTAP-SEVERLERE
Düne kadar kitaba sövenler,bugün kitapsever oldular.Daha hemen girişte terör,kaos ve saldırı kokan ve tamamen Ergenekon ve terör ısmarlaması olan Ahmet Şık’ın –İmamın Orduları-kitap taslağı,ergenekonun üzerine giden emniyeti ve Fethullah Gülen Hocayı hedef almaktadır.
Tıpkı öncekileri gibi Aydın-da hayvancılık yapan kişiye cumhurbaşkanını, başbakanı karalamak amacıyla kitap yazdırılması gibi.
*Ergenekonu savunan eserlere,ulusalcı ve derin devletin korunmasına yönelik kitapların basımına yönelik bu çalışmalar tamamen psikolojik bir savaştır.
Ordunun içerisinde bulunan bir cuntanın oluşturup piyasayı şekillendirmek amacıyla uygulamaya koyduğu;pkk-ya yardımdan,kaos oluşturmaya,cemaatları zan altında bulunduracak faaliyetlerden dini şahsiyetleri ve dini kisve giydirilen kimseleri ısmarlama piyasaya sürerek zihinleri ve piyasaları bulandırmaya yönelik faaliyetlerdir..
Bu kitapta da tamamen Emniyeti töhmet altında bulundurma,Ergenekonu sulandırma,Ordunun içinde bulunan cunta ekibinin,hukuka çöreklenmiş kişilerden medet umduğu,ergenekonun uygulamaya koyduğu kaos oluşumunun bir parçasıdır.
Kitap-savarlar birden kitap sever oldu.
Malum kitap seviyesi olmayan kitap taslağının birdenbire birileri tarafından kitaplara sahip çıkmaları,kitaplara özgürlük cik-cikleri samimi ve dürüst olmadıklarını bir daha teyid etmiş oldu.
Neden mi?
Dünyada Kur’an-ı Kerim-den sonra en çok basılıp okunan eser,Bediüzzaman Said Nursi-nin yazdığı Risale-i Nurlardır.
Bu eserler yıllardır takip altına alındı,okuyanlar ve bastıranlar hapishanelere atıldı,her türlü eziyet ve işkenceye tabi tutuldular.
Jandarma tarafından evler arandığında bunlar birer suç unsuru kabul edildi ve hatta okumasını bilemediklerini söyleyerek Kur’an-ı Kerim- i bile suç aleti olarak topladılar.
12 Eylül ihtilalinde evimiz arandığında,sandığın üzerindeki kitapları gösteren subay babama;
Bu kitaplar kimin,Kim okuyor,dediğinde rahmetlik babam;
Onlar benim,ben okuyorum,deyince, bir babama,birde kitaplara bakan subay,kafayı sallayarak çıkıp gidiyor.Aradığı suçlunun o olmadığını ve söylemediğini bilerek gümleyerek gidiyor.Demek ki tamamen duyguları sönmemiş.
Bu kir ve lekeyi dünyanın bütün suları toplansa temizleyemezler.
Peki bugünkü kitapseverler o zaman nerede idiler.Belki yasaklamaya karışanlar ve tasvib edenler kendileri idi.Kaos değil toplumun,gençliğin,insanlığın dünya ve ebedi hayatını kurtarmaya yönelik çalışmalar ve okumalar idi.
*1980-lerde kütüphanenin önünden geçerken,kütüphane müdürü Abdullah bey beni çağırarak kütüphanenin ikinci katına çıkardı ve bir odayı açarak içeride torbalarda bulunan kitapları göstererek ne olduklarını sordu.
Kütüphanedeki torbalarda bulunan eserler Osmanlıca ve Arapça yazılan tamamen dini eserler ve Arapça gramerlerden ibaret idi.
Adıyaman-ın en eski okulu olan Cumhuriyet ilkokulunun çatısında bulunduğunu ve önemli bir kısmını kendisinden önce müdürün İstanbula tayininin çıkmasıyla kendisiyle beraber götürdüğünü ve hatta halkın bunu duymasıyla terminale akın ederek,bu kitaplar dedemden kaldı demesine rağmen bir kısmının alınabildiğini söylemişti.
Bu ise milyonlarcasından birisidir.
Odasının dört tarafı kitaplarla dolu olan Uzunçarşılı-ya,bunları nereden temin ettiği sorulduğunda ağlayarak verdiği cevapta;
-Meydana yakılmak için konulan kitaplar arasında yanmayıp da kurtarabildiklerim,demiştir.
Bir inşaat ustası bana;yıllar öncesinde İstanbul-da deniz kenarında bulunan bir Paşaya aid olan kütüphaneyi yıkıp,kitapları da denize boşaltmasını söyleyen müteahhidin bu sözüne rağmen,hemen birkaç camiye koşarak imamlara yarın sabah gelmelerini,arkadaşlarına duyurmalarını ve kitapları vereceğini söylemiş,ertesi günü geldiğinde büyük bir kalabalığı olduğunu söyleyerek kitapları onlara verdiğini ifade etmiştir.Kendiside hatıra olarak büyükçe bir kitap aldığını söylemiştir.
Bulgaristana kağıt fiyatına vagonlarla satılıp gönderenler başlı başına bir vahşet.Cengiz ve Hülagunun zulmünü aşan bir dehşet.Zira hem kitaplar imha edilmiş ve hem de o kitapları yazanlar ortadan kaldırılmıştır.
Bugün ise onların torunları babalarının uygulamalarını devam ettirirken kitapsever oldular.
Dünyada kitap okuyanların evlerinin basılması,kitaplarına el konulması, cezalandırılması görülmemiş bir zulümdür.
Bugün yürüyüş yapıp protesto eden insanlar, neden şimdiye kadar kitap mağdurlarını hiç savunmadılar.Savunma bir yana içeriye atmada ortak oldular. Alkışlayıp desteklediler.
Oysa şimdikiyle kıyaslanmayacak kadar arasında fark varken.
Hiç yılanın kusmuğuyla,arının akıttığı bir olur mu?
Bugün herkes testten geçmektedir.Yılanlıkla arı farkını ortaya koymaktadır.
MEHMET ÖZÇELİK
02-04-2011