BİR VARMIŞ BİR YOKMUŞ
BİR VARMIŞ BİR YOKMUŞ
Geçmiş zamanlardan bir zaman içinde,bir çağ dönemlerinde,her şeyin ilk ve ilkel olduğu sürelerdeydi. Bir adada değişik yapı ve özelliklerde insanlar yaşarlarmış. Bu insanlar hem kendilerine yabancı,hem de başkalarına karşı yabani imişler.
Hani ilk dünyaya gelen çocuğun etrafına bakış hali var ya..işte onun gibi. Ancak o çocuk saf ve masum iken bunlar tam tersine bir yapı içerisinde…
Derken bu insanlar içerisinde farklı özelliklerde olanlar olunca ona karşı cephe alırlardı. Onun için ölüm de dahil neler yapmazlardı ki…
Orada kanunlar yok,kanun adamları vardı. Kanunu onlar yapar,onlar bozar. Filmi onlar yazar,yaparlar,başkalarını da bu oyunda oynatırlardı,piyon gibi…
Asırlar,görmediklerini o asırda görmüştü. Bazıları güldüler,bazıları ağladılar. Ancak ağlama ve feryatlar onların gülmelerini bastırınca kızdılar,kızınca da kızıl kıyameti kopardılar. Kıyamet devamlı masum ve mazlumların başında patladı,patlatıldı. Patlatanlardan oldular.
Tam bir keyfi ve küfri havalar estiriliyordu. Alkışlanmıyorlar da değillerdi içten ve de diğer adalardan…
Derken zamanlar zamanları kovalamış,uzun zamanlar geçmişti.
Ferdi fedakarlar da yok değildi. İşte bu sümbül gibi çoğaldı,kalabalıklar oluştu.
Yavaş yavaş tavizler koparıldı,yumuşamaya peyder pey gidildi.
Ancak sona doğru koparılması gereken bir tavizi vermeye nedense pek yanaşmadılar. Direttiler,direndiler. Direttirdiler her türlü cebir ve zorbalığı da reva görerek…
Ne mi? Bazı kadınların diğerlerinin giyindikleri gibi giyinmeyip,fazla fazla kumaş kullanmaları idi sebep olarak gösterilen…
Üstüne üstlük,bir de vücudun bir kısmının hadi neyse az kimse yapmakla kalmadı,bir de başlarını örttüler. Buna da tesettür-mü ne?diyorlarmış?
Oda bu adada,bu kumaş kıtlığı içerisinde,enflasyon mu ne imiş,onun yükseldiği bir zamanda… Eğer böyle bir bolluk olsa,kendilerinin de bir çok yerlerini örteceklerini de belirtiyorlardı.
Bu uğurda uzun mücadeleler verildi. Bir taraf inadı uğruna,öbür taraf inancı hesabına…
Tabii ki burada ilk çağların ilkelliği ağır basmakta idi. İşte başlarını örtmeye karşı başlatılan bu patlama aslında kendisiyle beraber bir çok patlamalarını da gündeme getirmişti. Artık örtünmeyle beraber insanca yaşama mücadelesi de başlamış oluyordu.
Artık çeşitli alanlarda bir kıpırdanma ve silkinme baş gösteriyor,gün-be gün ilkelliklerden kurtulma yolları ve çabaları baş gösteriyordu.
Bu masumane hareketleri engellemek amacıyla :”Kurdun kuzuya bahanesi nevinden,öküzün altında buzağı arama kabilinden”bahaneler öne sürülüyordu.
Âdeta deniz mayalanmaya çalışılıyordu,mayasını bulamamış ve tutamamışlarca… Ve o mazlum ve mağdur olanlar devamlı şunları söylüyorlardı:
“Hep biz mi destanlar yazacağız? Hep biz mi edebiyatlarımız da ağıtlar söyleyeceğiz?”
Bu mektub ilk çağlardan son çağların insanlarına bir armağan ve bir yadigârdır.
15-11-1995
MEHMET ÖZÇELİK