KİM ÖZÜRLÜ ?

KİM ÖZÜRLÜ ?
Birleşmiş Milletlerin rakamlarına göre dünyadaki 500 milyon kadar engelli insan bulunmaktadır. Dünya Sağlık Örgütü tarafından, dünya nüfusunun yaklaşık dörtte birinin hayatlarında bir çeşit engelle doğrudan ya da dolaylı olarak karşı karşıya olduğunu belirtilmektedir. Dünyadaki engellilerin yüzde 80‟i düşük gelirli ülkelerde yaşamaktadır ve temel hizmetlere ulaşamamaktadır.
Dünyada yapılan araştırmalara göre, , engellilere çeşitli yaşam kolaylıkları sağlanması amacıyla gerçekleştirilen yerel iyileştirme hizmetleri sayesinde büyük oranda engelli, topluma tekrar kazandırılabilmektedir.
Devlet İstatistik Enstitüsü‟nün 2003 yılında yapmış olduğu araştırmalara göre ülkemiz nüfusunun %12‟si engelli kişilerden oluşmaktadır
* Türkiye’nin nüfusu 2000 yılı DİE Genel sayımının kesin olmayan sonuçlarına göre 67.844.903 kişi. Türkiye’deki ortalama hane halkı büyüklüğü ise 4,64. Bu sonuçlardan yola çıkarak Türkiye’de toplam 15.204.227 hane olduğunu söylemek mümkün. Türkiye’nin 15 yaş ve üstü nüfusu ise 47.799.287 kişi.
Yapılan araştırma sonucunda, Türkiye’nin 100 hanesinin 5,4’ünde 1,23 engelli bir vatandaşa rastlamak mümkün. Bu da yaklaşık 821.028 hane etmekte. Türkiye hane halkı büyüklüğünü 4,64 kabul ettiğimizde, engelli vatandaşlardan ortalama 3,807,293 kişi etkilenmekte. Türkiye’de ailesi ve/veya yakınları tarafından engelli (Bedensel, Zihinsel, Görme ve İşitme) olarak tanımlanan yaklaşık 922.000 kişi olduğu saptandı.
Tespit edilen yaklaşık 922.000 engelli kişinin soru formunda belirtilen kriterlere göre dağılımı yaklaşık olarak aşağıdaki gibi:
. Zihinsel Engelli: 199.000 kişi
. Bedensel Engelli: 536.000 kişi
. İşitme Engelli: 109.000 kişi
. Görme Engelli: 77.000 kişi
*Bu raporlar gayet ürkütücü,asla göz ardı edilecek bir durum değildir.
Özürlü kişi ve sahibi için evvel emirde elbette kolay konuşulacak,onlar adına konuşma kolaylığı elbette söz konusu değildir.
Ancak o özürlü kişi veya sahipleri,yakınları şunu düşünmelidir;
-Bu hayat gibi,sahip olduğumuz her şey bize bir emanettir.Yolda bulmuş da almış değiliz.
Bunları bize verenin hakkı elbette bizden daha çoktur.
Olaya bir yönüyle değil,çok yönleriyle bakarak değerlendirmek gerektir.
Her zaman için bizden alınanlar bir imtihan sebebi değildir. Aynı zamanda verilenler de bir imtihan sebebidir.
Mesela olaya olumsuz bir açıdan bakacak olursak;
-O çocuklarının veya yakınlarının bir Firavun,Nemrud,zalim biri veya bir gayr-ı Müslim olmalarını isterler mi?
Elbette hayır denilecektir..
Bu durumda gerçek özürlüyü değerlendirecek olursak;günah bataklığına batmış,insaniyetini yitirmiş,İslamiyet nimetinden,hidayetten mahrum olmuş insanlar gerçek özürlü ve tedavisi olmayan bir hastalığa yakalanmış kimselerdir.
Menfi insanların sayısını milyarlara kadar uzatabiliriz.
Nice aileler çocuklarının olmamış olmalarını arzu etmektedir.
İşte bütün bu insanların menfilikleri o derece menfi bir durumdur ki,sadece bu dünyada bir özürlü olarak değil,ebedi alemde,ebedi olarak bir özürlü kalmış demektirler.
Olayın en önemli boyutu;âhiret boyutudur.
Sabır içerisindeki bir özürlünün kazancı ile,sabırsız sağlıklı bir kişinin ödülü ve sevabı aynı olmayacaktır.
Mesela gözü olmayan imanlı bir özürlünün cennetin bahçelerindeki gördükleri ve görüş alanı ile,sağlıklı kimsenin ki elbette bir olmayacaktır.
*Açık Öğretim Lisesi imtihanlarına girdim.Bir kız öğrenci için,özürlü olarak benim okuyup cevaplandırmasını sağlama konusunda yardımcı olmam istendi.
Sürekli moral verip,zeki olduğunu söyleyerek,güzel bir ortam oluşturmama rağmen,arada bir kendisini tutamıyor,ağlıyordu.
Dışarı çıktığında babasıyla beraber birbirlerine sarılmış ağlaşıyorlardı.
Bende en az onlar kadar hislendim.
Ancak kader cihetiyle düşündüm ki;Beşerin hatasıyla beraber,her şeyde kaderin bir adaleti vardır.
O kız bir fahişe olup sağlıklı olmaktansa,bu haliyle benim yanımda çok daha sağlıklı bir kimse idi.
Bizler neticesini bilmediğimiz bir konuda hüküm verirsek,elbette yanlış yapmış oluruz.
MEHMET ÖZÇELİK
16-05-2012

Loading

No ResponsesOcak 2nd, 2015