İRAN BAHANESİ
İRAN BAHANESİ
*(Bu yazı ikinci bir kirli oyunun sahneleneceği şu günlerde,aynı hataya düşülmemesi amacıyla uyarı niteliğinde yazılmıştır.)
*İranın Şiiliği Şah İsmaille başlar.Ondan öncesinde iranda İmam-ı Azam gibi bir çok alim yetişmiştir.
-İşte Yavuz Sultan Selim buna karşı mücadele etmiştir.
Bugünkü batılıların kışkırtma oyununu o zamandan hissederek girişimde bulunmuştur.
Şah İsmail anadoluyu Şiileştirme girişiminde bulunur.
O zamanda ancak Yavuz gibi birisi mukavemet edebilirdi.
Birde Yavuz gibi birisi bu baş kaldırıya karşı yaptığı girişim,25 tane kürt aşiretinin ve özellikle İdris-i Bitlisi-nin padişaha davet mektubunu göndermesiyle olmuştur.
Bu günkü durumda da Erdoğan-a despot diyenler,Yavuza da demelidirler!
*Türkiye-de yıllardır şiiliğin alt yapısı fikir olarak oluşturuldu.
Daha sonra bu aksiyon haline dönüştürülmeye çalışıldı.
Arkasından sosyal bir olay ve toplumsal bir problem gösterilmeye ve tahrik edilerek toplumda bölünmelere yol açacak kapılar açılmaya çalışılıyor.
Türkiye-nin hassas bir karnıdır Alevilik-şiilik-irancılık.
Dost ve düşmanın kullandığı bir alan.
Her insanın kendine yönelik kullanacağı açık bir alan..
-Şimdiye kadar kaos oluşturmak ve darbelerle darbe vurmak için,içte de dışta da iran faktörü hep öne çıkarılmıştır.
Dün bunu sol kesim ve Avrupa,abd,İsrail yaparken,bugün bunu cemaat yapmaktadır.
-Hoca efendi gücün yanında olmayı tercih etmektedir.
-Yüzünü doğuya değil batıya çevirmiştir.
Diyaloğu doğuyla,İslam dünyası ile kurmayıp,batıyla diğer bir ifadeyle,yüzde bir ortak noktası olanlarla bir araya gelinirken,yüzde doksan ortak noktası olanlarla bir araya gelinmemektedir.
-Hoca efendi tamamen haklı olsa bile,fitnenin kapısını açması hem cemaata ve hem de İslami cemaatlarla birlikte topluma büyük bir yara açtı.
*2 askeri kaçıran pkk karşılık olarak devletin sınır boylarında yapmakta olduğu karakolları yapmaktan vaz geçmesi şartını ve şantajını öne sürdü.
Bunlar ne kadar terörist iseler;
Aynı derecede 17 aralıkta her yeri yakıp yıkarak memlekete ekonomik olarak yüz elli milyon kadar zarar veren eylemciler de devlete teklif ve şantaj olarak sundukları,pkk-nınkinden daha ağır şartlar olan;köprü yapılmasından vaz geçilmesi,havaalanı yapımının terk edilmesi teklifleri de aynen teröristçe,seviyesiz ve kişiliksizce bir tekliftir.
Doğudaki pkk-nın batıdaki terörist versiyonudur.
Ya bunu destekleyenler veya –onların talebleri bizimde taleblerimizdir- diyenler en az onlar kadar teröristtirler.Seviyesiz ve basiretsizdirler.
-Cemaatın önünde duranlar çamura düştü ve kirlendi.
Bir yandan geçmişini bitirirken,diğer yandan da geleceğini lekelemiş oldu.
-Sormak gerekmez mi;chp-ye oy vermek için uğraşanların,pkk-ya oy vermek için uğraşan bdp-den farkı nedir?
Sonuçta ikisi de aynı yolun yolcusu ve aynı noktada birleşmektedirler.
-İran bahanesi ne kadar kof bir iddia ise,başbakanın despot olduğu iddiası da kasıtlı olarak gündemde devirme bahanesi olarak kullanılmaktadır.
-Fethullah Hocanın Papa II. John Paul’a uzunca mektubu çok tartışıldı.Çok tenkid edildi.Tekrar deşmek istemiyorum.
“Pek muhterem Papa cenapları,
Üç büyük dinin doğum yeri olarak bilinen toprakların dünyayı daha iyi yaşanabilir bir mekan kılma yolundaki kutsal misyonumuzu tam manasıyla bilen halkından size en içten selamları getirdik. Yoğun gündeminizde bize zaman ayırarak sizinle müşerref olmayı bahşettiğiniz için zatialilerinize en derin kalbi teşekkürlerimizi sunarız.
Papa 6. Paul Cenapları tarafından başlatılan ve devam etmekte olan Dinlerarası Diyalog için Papalık Konseyi (PCID) misyonunun bir parçası olmak üzere burada bulunuyoruz. Bu misyonun tahakkuk edişini görmeyi arzu ediyoruz. En aciz bir şekilde hatta biraz cüretle, bu pek kıymetli hizmetinizi icra etme yolunda en mütevazi yardımlarımızı sunmak için size geldik.
İslam yanlış anlaşılan bir din olmuştur ve bunda en çok suçlanacak olan Müslümanlardır. Uygun bir yerdeki vakitli bir gayret bu yanlış anlamanın büyük oranda azalmasına katkı sağlayabilir. Müslüman dünyası, İslam’ın asırlarla ölçülen yanlış algılanmasını silip atacak bir diyalog imkanını bağrına basacaktır.”
-İmamı Rabbani 163. MEKTUP-da uzunca;
MEVZUU : İslam ve küfür birbirinin zıddı olmuştur. İkisinin biraraya gelmesi muhaldir. Birini ağırlamak, öbürünü küçük düşürmektir..
Bilesin ki.
İki cihanın saadetini kazanmak; ancak Seyyid’ül-kevneyn Resulûllah’a tabi olmaya bağlıdır. Ona tabi olmak ise, şu şekilde olur: İnsanlar arasında İslâmî hükümleri yerine getirip icra etmek; havastan ve avamdan, küfür âdetlerini kaldırıp iptal etmek..
İslâm ve küfür birbirinin zıddıdır; birarada olamazlar. Taa, kıyamete kadar; hatta kıyamette dahi.. Bunlardan birini isbat etmek, diğerini kaldırmaktır. Birini ağırlamak, diğerini küçük düşermektir.
Noksan sıfatlardan münezzeh olan Allah, peygamberine hitaben şöyle buyurdu:
— «Ey Nebi küffar ve münafıklarla cihad eyle; onlara sert çık» (9/73)
SübhanAllah, en güzel huyla sıfat alan Resulüne:
— «Küffarla cihad ve onlara sert çıkmak.» (9/73)
Emrini verdiğine göre, bundan bilinir ki: Onlara sert çıkmak en güzel huylar arasındadır.
İslâm dininin izzet bulması, küfrün ve küfür ehlinin zelil düşendedir. Buna göre, bir kimse, küfür ehlini ağırlarsa.. İslâm ehlini zelil düşürmüş olur.
Kâfirleri ağırlamak yalnız onlara tazim edip baş köşeye oturtmak değildir. Onları meclislere almak, onlarla sohbet etmek, onların dili ile konuşmak gibi hareketler dahi onları ağırlamaktır. Asıl uygun olanı: Köpekleri uzaklaştırır gibi onları uzaklaştırmaktır.
Eğer onlarla alâka peydah etmek, dünya işlerine ait zaruretler icabı ise., başka türlü de olmuyorsa., o zaman uygun olan, ancak zaruret mikdarı onlarla olmak vardır. Bu arada onları bir şey yerine koymamak ve kendilerine lüzumsuz yere iltifatta bulunmamaya riayet etmelidir.
Ama, İslâm’ın kemali, böyle bir garazı dahi tamamen terk edip onlara iltifat etmemek ve onlarla karışıp durmamaktır. Zira, noksan sıfatlardan münezzeh olan Allah, onları, yani: Küfür ehlini, Kelâmı Mecid’inde zatının düşmanı ve Resulünün düşmanı olarak tanıttı:
— «Ey iman sahipleri, düşmanım ve düşmanınız olan kimseleri; kendilerine sevgi yüzü göstererek dost edinmeyin. Onlar, Hak tarafından size gelene küfretmişlerdir.» (60/1)
— «Kim Allah’a, meleklerine, peygamberlerine, Cebrail’e, Mikale’e düşman olursa., şüphesiz Allah bu gibi kâfirlerin düşmanıdır.» (2/98)”
-Eskiden idi yalancının mumunun yatsıya kadar yanması.Artık yalan mumları anında sönmektedir.
Gerek Ergenekon olaylarıyla ilgili yüzlerce video izledim,paylaştım,downloda açtım.
Bu son 17 aralık kirli oyunları içinde bütün tarafların iddialarını sesli-görüntülü ve yazılı olarak değerlendirdim.
Her ne kadar bu işler basiretle de anlaşılsa bile,delilleri de ortadadır.
Eskiden her bir insanın içindekileri kırk gün kendisinde kalsa bile,bu gün bunlar kırk saniyede dışarı sızıyor.
-Birkaç yıldır cemaattan birileri sürekli Erdoğan hakkında sözlerinin arasına başta despot olduğu,iran yanlısı olduğunu sıkıştırır,memnuniyetsizlik ortamı oluşturmaya çalışırdı.
Aslında buna o kadarda mana veremez,o arkadaşın o anlık çıkışına bağlardım.
Meğer kirlenmenin yolları döşenmekteymiş!!!
-Benim kızgınlığım ayılara değil,!!! Zira yaratılışları gereği ayılar ayılıklarını yapacaklardır!
Üzüldüğüm nokta ayılara dayılık ve dâyelik yapanlaradır!
Ondandır ki büyük bir cürümdür…
*Cemaat eksen kayması içerisine girdi.
(Cemaatın çoğunu tenzih ederim.Belki de yüzde beşlik olan yönlendirici ve etkileyici, diğerlerini suskunluğa ve bazen de tasdike mecbur eden kısma hitab ediyorum.)
Şimdiye kadar doldurduğu altı,boşalmaya ve oda hızla erimeye başladı.
Buna rağmen buna çare aranmıyor,pek de rahatsız olunmadan kuruntulu bahaneler öne sürülüyor.
-“Bir şey daha kaldı; en tehlikesi odur ki: İçinizde ve ahbabınızda, bu fakir kardeşinize karşı bir kıskançlık damarı bulunmak, en tehlikelidir. Sizlerde mühim ehl-i ilim de var. Ehl-i ilmin bir kısmında bir enâniyet-i ilmiye bulunur. Kendi mütevazi de olsa, o cihette enâniyetlidir; çabuk enâniyetini bırakmaz. Kalbi, aklı ne kadar yapışsa da, nefsi, o ilmî enâniyeti cihetinde imtiyaz ister, kendini satmak ister, hattâ yazılan risalelere karşı muaraza ister. Kalbi risaleleri sevdiği ve aklı istihsan ettiği ve yüksek bulduğu hâlde, nefsi ise, enâniyet-i ilmiyeden gelen kıskançlık cihetinde zımnî bir adâvet besler gibi, Sözlerin kıymetlerinin tenzilini arzu eder-tâ ki kendi mahsulât-ı fikriyesi onlara yetişsin, onlar gibi satılsın. Halbuki, bilmecburiye bunu haber veriyorum ki:
Bu durûs-u Kur’âniyenin dairesi içinde olanlar, allâme ve müctehidler de olsalar, vazifeleri, ulûm-u imaniye cihetinde, yalnız yazılan şu Sözlerin şerhleri ve izahlarıdır veya tanzimleridir. Çünkü, çok emârelerle anlamışız ki, bu ulûm-u imaniyedeki fetvâ vazifesiyle tavzif edilmişiz. Eğer biri, dairemiz içinde nefsin enâniyet-i ilmiyeden aldığı bir hisle, şerh ve izah haricinde bir şey yazsa, soğuk bir muaraza veya nâkıs bir taklitçilik hükmüne geçer. Çünkü, çok delillerle ve emârelerle tahakkuk etmiş ki, Risale-i Nur eczaları Kur’ân’ın tereşşuhâtıdır; bizler, taksimü’l-a’mâl kaidesiyle, herbirimiz bir vazife deruhte edip o âb-ı hayat tereşşuhâtını muhtaç olanlara yetiştiriyoruz.“
Acaba hocaefendinin bir kıskançlığı mı vardır?
-Özetle cemaatın bu günkü durumu,günahı,-inançlı kesimlerde dahil-,dünkü susanların vebali ve keffaretidir.
*Cemaate günah olarak bir asırlık zulmüyle ortaya çıkan,chp-ye oy verdirme kampanyası yeter de artar bile.Bir asırlık zulme yapılan ortaklık. Kirli ve şaibeli ittifak.
Bitmişken ölüyü diriltme faaliyeti.
*Cemaat içerisindeki virüsleri temizlemeli.
Virüslere sahip çıkmamalı.
Şahıs merkezli değil,cemaat merkezli bir hizmet olmalı.
Menfi insanlarla ortaklığı bitirmeli,İslami cemaatlerle iş birliği içerisine girilmeli.
-Tekrar ifade edeyim;İfadelerimde cemaat sözünü kullanırken,şüphesiz bundan çoğunluğu tenzih ederken,vitrinde görünen ve aslında gerçek manada cemaatı temsil etmeyen kişiler;bir yandan darbecilerle yan yana gelirken,diğer yandan batılıların alevi-sünni kozunu kullanmasına da adeta çanak tutmakta,zemini kaygan hale getirmektedir.
*Bu gün Erdoğana diktatör diyen insanlar iki kısımdır.Üçüncü kısmı yoktur;
-Ya geçmişte diğer liderlere de aynısının yapıldığını görmeyen basiretsiz kimseler,
-Veya eskiden yapıldığı gibi gibi,yine darbecilerle ortak noktada birleşip,tamamen kötü niyetli insanlardır.
*Allah bazen çalkalıyor,karıştırıyor,halis ile olmayan,samimi olmayanı birbirinden ayırmak için.
Saflar gittikçe safileşiyor,ayrılıp,belirgenleşiyor.
Biri ben çapulcuyum,öbürü geziciyim,öbürü şimdiye kadar yaptığı takiyyeyi yapma ihtiyacını duymuyor.
Niyetler fiillere dökülüyor.
Temenni ederiz ki,aynı yanlışlar devam etmesin.Chp ile ortaklık,gezicilerle olan beraberlik sürdürülmesin…
-Surda bir gedik açtık mukaddes mi mukaddes
Ey kahpe rüzgar,her nereden esersen es…
MEHMET ÖZÇELİK
30-05-2014