ERGENEKON VE AZINLIKLARIN HAKİMİYETİ

ERGENEKON VE AZINLIKLARIN HAKİMİYETİ
*TC varlığını küçük olmaya bağlamaktadır.Ondan dolayı büyüme yırtılmalara ve çatlamalara yol açmaktadır.
Bütün problemler de büyüyen devletle küçük ve kısır oluşumlardan kaynaklanmış oluyor.
Buna binaen memleketlerde bulunan azınlıklar da çoğunluklar da,tüm farklı cemaat ve cemiyetler zarar görmekte ve memnun olmamaktadırlar.
Sadece hakimiyet,devlete hakim olan azınlık grubun hakimiyetinden ve kendilerini bu vatanın gerçek sahipleri olarak görmelerinden kaynaklanmış olup,diğerlerinin yokluğuna varlığını bağlamış olmaktadırlar.
İşte Ergenekon böyle çok az bir azınlığın çoğunluğa,bunlar arasında azınlıklar diye nitelenen kimselere de olan hakimiyetinden,korku ve sindirmesinden ibarettir.
Bu azınlıklara da bu azınlıkların içerisindeki çok azınlıkların hakimiyeti sürmektedir.
*Ergenekonun çöküşü,israilin sağ kolunun çöküşü ve sesinin kısılışı demektir.Ahtapotun ana kolunun bağlantısının kopması demektir.
*Dünyada bir şeyler oluyor..en azından olacak..o meyli ve hareketi göstermeye başlamıştır.
Mesela en azından yahudiler de yahudileri protesto etmekte,arap dünyası kımıldamakta,amerika zenci bir başkanı getirmekle değişime adım atmakta, israil zulmüne dünya dur demektedir..çözülme başlamıştır..hem bizde ergenekon gibi anarşist kesimler deşifre olmakta,hem de müsbet manada dünya devletlerinin ve islam dünyasının bağlandıkları bağları çözülmektedir.
*Monşörlerin tahtı sallanmaktadır.Biz de olduğu gibi dünyada da monşörler kendilerini otutturdukları,milletin kendilerini otutturmadığı makamlarının,kendilerince aşağı seviyedekilere kaptırmak istememektedirler.
Çobanla aynı safta bulunmamak,mal sahibiyle olmayanı aynı seviyeye koymamak,bizim,kocamın şu kadar malları var,söylemleri hep söylendi,bizlerin oylarıyla onların oyları nasıl aynı sayılabilir?Bizler soylu kimseleriz,herkes tarafından tanınıyoruz,tanınmayanlarla nasıl kıyaslanabiliriz?
Türkiyede monşörler bir asırlık keyfi yaşayışlarına başkalarını ortak kılmak istememektedirler.
*Bu monşörler Halktan kopuk,dışta Türkiyeyi temsil edemeyecek kimselerdir.
Türkiyenin problemi,halkın kendisini temsil etmek amacıyla seçtiği temsilcilerin temsil probleminden,kısırlığından,seviye düşüklüğünden,şahsi menfaatından kaynaklanmaktadır.

*1970-lerde sağla solu,alevi ile sünniyi birbirine kırdıran ergenekon,80-deki ihtilalin olgunlaşmasını sağlayarak topu orduya attı.En azından mevcut belirsizlik ortamında gemisini bir süre daha emin olarak yürütmeye çalıştı.
1980-den sonra sefahet ve fuhuş sektörünü işletti.Gençliği onunla uyuşturdu.
1990-larda pkk-yı besleyerek Türk-kürt ortamını germeye,faili meçhuller oluşturmaya ve yer altına inen teşkilatını çok yönlü bir şirket ve sektör halinde işletmeye devam etti.
Bütün hedef millet iradesini korku ve tehdit ile,başaramadıklarını kaos ortamı hazırlayarak,ordudaki kolu ile anlaşarak ona ihale etmeye başladı.
Asker Alımlarına o kadar dikkat eden,namaz kıldığı için dizindeki izden dolayı veya ailesi tesettürlü olup,dindarlığı ağırlık kazanmış insanlar orduya alınmaz veya alınmış ise kolayca atılırken;sabataistler,masonlar ve de ermeni asıllı olduğu iddia edilip belgelenen kimseler nasıl askeriyeye girmektedirler?
“GATA’da Mason işgali”
“VELİ KÜÇÜK’ÜN AİLESİ ERMENİ Mİ?”
“Başörtülü varsa masaya oturmam!”
“Albay Suikastında ‘Bıçak Timi’ İzi”
Ve daha yüzlerce iddia.

*Ladin islam dünyasının pkk-sıdır.
Bir asırdır nasılki kavga etmek için –ötekiler-oluşturulmuş ise,aynı durum dünyada da –ötekiler-in oluşturulmasını adeta mecbur kılmaktadır.
Ladinde kavga edeceklerin oluşturdukları bir bahane,bir düşman,bir saldırı aleti kılınmıştır.Bu bahane ile binlerce masumlar katledilmektedir.
*Tamil kaplanları 26 yıldır,70-binden fazla insanın ölümüne sebeb olmasıyla,ilk pkk örneğini göstermiştir.
Öcalan da yakalanıp,daha sonra yukarıdan gelen emirle serbest bırakılmıştır.
Ladin de öyle oldu.Pakistan devlet başkanı Asif Ali Zerdari;2001-de yakalanıp,abd-ye teslim ettiklerini ancak onların serbest bıraktığını iddia etmiştir.
*Türkan Saylan darbeci değil,devrimciydi”diyor Ruhat Mengi.-Vatan-
O zaman devrimci aynı zamanda darbecidir,demektir.
Önceleri rusyaya sırtını dayayan solcular,1980-den sonra sızma ve yer altına inerek tüm illegal cemiyetleri kendi içinde toplayıp,dışarıdan aldıkları destekle içeride yıkımı ve ihtilalleri gerçekleştirmek için her gayrı meşru yolu denemişlerdir.
*Ergenekona Faso-Fiso diyenler,en az ergenekoncular kadar bu millete zarar veren basiretsiz ve seviyesiz insanlardır.
Faso olanların Fiso-sudur bu..fosluklarının dışa yansımasıdır.
Sulandıranların sululuğunun bir göstergesidir.
Ergenekona faso fiso diyenler,kendi yer altı teşkilatlarını tebrie ettirme çabası ve körlüğüdür.
-Ergenekonun cezalandırılması,milletin gereksiz yere cezalandırılmasının kaldırılmasıdır.
-Rahmetli Turgut özal,Türkiyede Tay-lardan şikayetçiydi.
İşte H.Celal Güzel-den bir hatıra:” Öğleden sonra 16.00’da Genelkurmay Başkanlığı’na gittim. Tuğgeneral Zâti Ergül Paşa’nın odasında toplandık. Maliye Bakanlığı Müsteşarı Ertuğrul Kumcuoğlu, Merkez Bankası Başkanı İsmail Hakkı Aydınoğlu ve bazı üst düzey bürokratlar da oradaydı. Zâti Paşa, çok heyecanlıydı. Millî Güvenlik Konseyi Genel Sekreter Yardımcısı gibi bir pozisyonda idi. Taşradaki sıkıyönetim komutanlıklarından gelen telefonlara cevap veriyor, esip savuruyordu. Bu arada, toplantı halindeki Konsey ile de temas içindeydi. Devletin “ekonomi çarkı”nın nasıl döndürüleceğini konuşuyorduk. Arkadaşlar çok tedirgin ve ciddî idiler. Benim de aksine hınzırlığım tutmuştu. Paşa’nın tonton ve heyecanlı hâline, içinde bulunduğumuz durumun garâbeti ilâve edilince kendimi gülmekten alıkoyamıyordum.

Zâti Paşa, Konsey Toplantısı’na her gidip gelişinde yeni bir kararı açıklıyor, bizden de takdir nidâları bekliyordu. Anayasa, Meclis ve birçok kurum kaldırılıyordu. Aklıma bir cinlik geldi. “Sayın Paşam, Meclis ve Anayasa olmadığına göre Anayasa Mahkemesi niye duruyor? Kaldıralım gitsin…” dedim. Ertuğrul (Kumcuoğlu), ayağıma gizlice bir tekme attı. Paşa, “Çok doğru Sayın Güzel” dedi; “Ama nasıl yapacağız?…” “Kolay Sayın Paşam” diye cevap verdim ve bir kâğıt alarak “Anayasa Mahkemesi feshedilmiştir” diye yazdım. Şimdi sakın Anayasa Mahkemesi’ndeki dostlar bana kızmasınlar; bu sadece “mantıklı bir şaka”dan ibaretti. Zâti Paşa, bildiri taslağını alarak Konsey Toplantısı’na koşturdu. Döndüğünde muzafferâne bir edâ ile “Anayasa Mahkemesi kaldırılmıştır beyler!…” diye “müjde”yi verdi. Ben rahat durmadım. Ertuğrul’un sunturlu tekmesini yiyerek “Sayın Paşam, ‘taylar’ı da kaldıralım; Yargıtay, Danıştay, Sayıştay niye duruyor?…” dedim. Tonton Paşa, bu konuda yazdığım bildiriyi de götürdü.

Ancak kısa bir müddet sonra alı al, moru mor odaya dönüp bağırdı: “Hepiniz ayağa kalkın!…” Ayağa fırladık. “Bu olayı unutacak, kimseye söylemeyeceksiniz!…” Koro halinde “Söylemeyiz” dedik. Paşa, bu sözümüzü yeterli görmedi. Bana, “O olaydan kimseye bahsetmeyeceğiz, diye yazın; hepiniz imzalayın” dedi. Kumcuoğlu itiraz etti. “Hangi olay belli değil ki” dedi. Ben gırgıra devam ettim. “O ağacın altı gibi bir şey Paşam” dedim. Paşa, “Sen sus, zâten senin yüzünden bunlar başıma geldi. Şimdi hepinizi içeri atarım!…” diye bağırdı. Sonunda “Yüksek Mahkemeler hakkındaki o olay” diye yazarak imzaladık. Paşa da kasaya kilitledi.”
*Ergenekondan içeri alınanlar;en az 50 yıldır yıpratma ve bozma faaliyeti içerisinde bulunan insanlardır.Bunlar sol,kominist,materyalist,ateist zihniyetin elemanlardırıdırlar.
*”Başörtülü anneler Anıtkabir’e alınmadı”
Alınmadı yani aslında ne güzel bir teklif değil mi?Siz de gelmeyin!Siz de çağrılmayan yere gitmeyin!
*Zorlu ve soylu bir nesil geliyor.Haklarını hakkıyla almaya çalışan, haksızlıklara direnen,maddi manevi gelişmiş ortamlarda gelişen, göreneklerde değil de kendi isteğiyle inanıp yaşayan bir nesil geliyor.
Mesela;Geçmiştekilerin örtünmesi bir gelenek ve görenekten kaynaklanırken,şimdikilerinki bilinçli bir inançtan kaynaklanmaktadır.gelecek maddi-manevi açıdan,hiç de geçmişten kötü olmayacak.Dünya bir yandan iyiye giderken,bir yandan da içindeki pislikleri,hurdaları,kırpıntıları temizleyip,bir yandan da hizaya getirmektedir.
*İlahi kudret kapanışı kendi lehine çevirerek gerçekleştirecektir.Hep Kur’an-da:”Akibet,sonuç ve netice Allahdan korkan ve sakınanlarındır.”buyurulur.
“Surda bir gedik açtık
Mukaddes mi mukaddes
Ey kahpe rüzgar
Her nereden esersen es.”
Şairin dediği gibi,açılan gedikler daha da büyümekte,gedikleri yapanlar deşifre olup küçülmektedir.
*Mevlana bugün yaşasaydı,irticadan o da sorgulanırdı.Bu asır böyle bir asır.Güzelliklerin de çirkinliklerin de,imanın da küfründe zirveye çıktığı bir asırdır.
*1960-1971-1980-27 mayıs-12 mart-12 eylül.
Hep içe ve millete karşı yapılmış darbelerdir.
Kim kime karşı?
Askeriye şimdiye kadar her halde dışa karşı değil,hep içe karşı mı kullanıldı?
Mücadelesi dış güçlerle değil,iç tehdit kabul edilen,bir yandan da tehlikede denilen rejimin hala tehlikeye düşmediği bir faraziyeyle ordu korkutuldu,ordu korkuttu.
Otuz senedir yok edilemiyen bir pkk ile karşı karşıyayız.Ordu otuz yıldır neden başaramıyor?Yoksa içindeki ergenekon uzantıları mı buna müsaade etmiyor,anlaşmalı dövüş içerisine giriyor?
Silahlar dışarıya değil de,içeriye mi çevrildi?
*Hasta olan osmanlı öldürüldü ve karnındaki çocuk sezeryanla alınarak,ailesinden habersiz ve tecrid edilerek yetiştirildi.
Harf inkilabı ise;hasta yatakta yatan hastanın öldürülerek,tedavisine çalışma yöntemidir.
“Osmanlı devletinin batı karşısında mağlubiyet bayrağını açtığı ilk anlaşma olan Karlofçanın,ki tarihler 1699’u gösterdiğinde imzalanmıştı,aynı zamanda osmanlının,altına imza koyduğu latin harfi ilk anlaşma metni olması ne kadar hem ne kadar manidar.Görünen o ki bulma gibi yitme de dilden başlıyor.” Osmanlının bitişiyle de başlayan harf inkilabı osmanlının öldürülmesidir.
Bütün bunlar ergenekonun geçmişte planının bir uzantısıdır.Aşağıda da itiraflarla göreceğimiz gibi,mason olan ittihat ve terakki ve jön türklerin bir oyunudur.
Hep millete danışmadan,milletin iradesinin dışında cereyan eden olaylardır.
*En büyük hakim bizim hakim!
Bir baklava çalanın mahkemesi aylar ve de yıllarca sürerken,ne gariptir ki;hükumeti ve Fethullah Gülen-i devirmek amacıyla komplo ve kaos planı hazırlayan Albay Dursun Çiçek,jet hızıyla tahliye edildi.Anında hapsi istenen çiçek-in avukatlarının itiraz dilekçesine ‘Bizim mahkeme!nin-12. ve 14. mahkemeler,’Bizim hakimleri’ boş olan bir üyeliğe 13.mahkemeden olmayan,izne ayrılan bir üye isteyip,onunda izinde olması sebebiyle hemen bizim hakimler-den birisini atayarak,rekorlar kitabına girecek jet bir kararla,ağır suçlama ile suçlanan Albay Dursun Çiçek-i beraat ettirdiler.
En büyük mahkeme bizim mahkeme-12 ve 14.,en büyük hakim jet beraat ettiren Faik Saban adlı bizim hakim!!!???
Daha kim bilir zamanla daha ne gibi katakullilerin veya gatakullilerin yapıldığı ortaya çıkar.
************************
AZINLIKLARDAN SABATAİSTLER
Dönme olan Ilgaz Zorlu’nun “Evet Ben Selanikliyim” adlı kitabında bazı ifşaatlarda bulunmuştur.
Sabataist olan Ilgaz Zorlu kendisiyle yapılan bir röportajda;
” Sabetaycılar üç-dört örgütte etkinlik gösterdi: Mason locaları, İttihat ve Terakki, Melami ve Bektaşi tarikatı ve ordu.
– Ordu mu?
– Evet.
– Bugun de orduda…
– Tabii. Bugun de orduda Sabetaycilar var ve Sabetayci generaller var. Simdi ben burada isim vermeyecegim…
– Neden?
– Cunku dava acilmasini istemiyorum. Onalti tane hakaret davasi actilar. Cunku Sabetaycilik bir hakaret gibi algilaniyor. Halbuki bugun bir ordu komutani ve bir kuvvet komutani Sabetayci kokenlidir. Ve bundan baska pek cok Sabetayci kokenli kurmay subay var… CHP, kendisini Ittihat ve Terakki’nin devami olarak gorup, devrimci bir kimlik edindigini soyluyor. Ben de bu devrimci kimligi Sabetaycilarin ortaya cikardigini ve Turk siyasetini sekillendiren onemli bir faktor oldugunu soyluyorum. Solcular biraz kizacak ama, isin gercegi, Turkiye’deki sol hareketi kuranlar Sabetaycilardir. Mustafa Suphi ve Sefik Husnu Sabetaycidir. Yalcin Kucuk’un Tekelistan adli kitabına da bakmanizi öneririm.
– Turkiye’de solculugun temellerini Sabetaycilar atti diyorsunuz?
– Elbette. Yiıdız Sertel’in annesi Sabiha Sertel Sabetayciydi, zaten kızı anılarında bunu anlatıyor. Dervis ailesinden gelen onemli insanlar var ve bunlar Yıldız Sertel’le akrabalar. Ben size su anlattiklarimi mahkemelere delil olarak sundum, o acıdan bir problem yok.
Bu soylediginiz, Ataturk’un Sabetayci olmadigi anlamina mi geliyor?
– O konuya hic girmeyecegim cunku bu konuda elimde kesin veriler yok, arastiriyorum. . Yalniz, Ahmet Emin Yalman’in Mustafa Kemal’le 1927’de yaptigi roportajda, Yalman sunu soyluyordu “Sizin hayatinizi etkileyen iki öğretmen var. Biri benim babam, oteki de Semsi Efendi’ydi.” Semsi Efendi, benim buyukbabamin buyukbabasidir. Ataturk’un ilk ogretmeni Semsi efendi bir hahamdir ve benim ailem de 17 kusak boyunca bir haham ailesi olarak gelmektedir. Bu arada, Ahmet Emin Yalman da Sabetaycidir. Ataturk’un Sabetayci olup olmamasi onemli degil ama su bir gercek ki Ataturk, Sabetayci kulturun icinde yer almis bir insandi.
(Atatürk’ün bizzat kendisinin Itamar Ben-Avi adındaki gazeteciye “ben Sabetay Sevi’ye inananların soyundan geliyorum” dediğini gözardı etmeyelim lütfen.
…. Mustafa Kemal, aslen Sabetay Sevi’ye inananların soyundan geldiğini, fakat Yahudi olmadığını, küçüklüğünde babasının kendisine Venedik’te basılmış eski bir Tevrat’ı okuyabilmesi için Karaim Yahudisi bir öğretmen tuttuğunu belirterek, aklında kalan tek duanın da ; “Shema Yisrael Adonai Eloheinu ve Adonai Ehad” olduğunu söylüyor.
Yani; “Dinle ey İsrail Rabbimiz olan Allah Tektir.”
– Eger size Rahsan Ecevit’in Sabetayci oldugunu soylememi istiyorsaniz, tamam Rahsan Ecevit Sabetayci kokenlidir;
ben size bunu soyleyeyim, siz de yazin fakat..
– Hayir, benim boyle bir beklentim yok..
– Size biri “Sirf adamin biri bunu soyledi diye nasil yazarsin?” diye sorabilecegi icin ben size 1924 mubadelesini anlatmak zorundayim. 1924 mubadelesinde Rahsan Ecevit’in ailesi ve benzeri aileler Selanik’te ve civarinda bulunan mal varliklarina karsilik Istanbul – Ankara – Izmir’de mulk alamadiklarindan, Cumhuriyet devrinde bir komisyon kurulmus [Muhtelif Mubadele Isleri Komisyonu] ve bu komisyon tarafindan kendilerine Sebinkarahisar’dan toprak verilmistir. Simdi bu hanimefendi “Ben Sebinkarahisarliyim” diyor. Ve kendileri gidip Sebinkarahisar’da oturmamistir. Ciller’e gelelim: Gecenlerde DYP’den beni aradilar, soruyorlar “Tansu Ciller Sabetayci mi?” Tansu Ciller’in babasi, Mustafa Necati Ciller’di galiba adı, 1924 mubadelesi sirasinda ya Son Saat ya da Vakit gazetesinde muhabirdi ve Karakas Rustu’yu birebir izleyen biriydi. Cemaat tarafindan gorevlendirilmisti. Demek istedigimi, bir kisini Sabetayci olmasi, ille de bir dinî inanci surdurmesi demek degil, o kulturun icinden gelmesi demek. Mesela, bir Sabetayci hicbir zaman Islam’a inanamaz, bu mumkun degil.
– Bu durumda Kemal Dervis..
– Kemal Dervis’in Sabetayci oldugunu, simdi size bir makale vereyim ve hemen.. Kemal Dervis, Ismail Cem, Rahsan Ecevit ve can Paker dortlusu.. Can Pakerle ben akrabayim. Can Paker’in esi olan Mihriban hanim, benim annemin teyzesinin oglu olan Yasar Malta’yla Yeni Tekstil diye bir sirkette ortak. Size sozunu ettigim bircok insanla da akrabayim zaten, yani size verdigim bilgilerin cogu aile kaynaklarindan geliyor, asparagas degil.
…… – Ben, 1924’te 25 bin Sabetayci geldigini biliyorum. Bugune kadar da toplam nufusun 100 bin civarina ulastigini tahmin ediyorum.
….. Askerlerin icinde de Sabetaycilar var. Mesela gecmisteki Genelkurmay Baskanlarindan Refik Tulga Sabetayci kokenliydi. Belki de ailesi bunu yalanlar. Burada ciddi bir problem var: Bir Sabetayci, “Ben Sabetayci degilim” diyebilir. Mesela, Orhan Pamuk, Aksiyon dergisinde aciklama yapiyor ve “Ben Sabetayci degilim” diyor. Bu bey, eski Istanbul Valisi Muhittin Ustundag’in akrabasidir. Yalcın Kücük’ün soyledigi cok ilginc bir sey var. Diyor ki “Turkiye’de bir insanin bir yere gelebilmesi icin Sabetayci olmasi gerekiyor.” Ben de buna katılıyorum.
– Orhan Pamuk’un “buyuk romanci” olmasinin yaninda AB vb. Konularda beyanatlar vermesi sizce, Sabetayci olusuyla mi alakali?
– Sorarim size, mesela Can Paker kimdir? Henkel adlı firmanin genel müdürüdür. İşadamı degildir, maaslı müdürdür. Can paker ayni zamanda TESEV’in baskanidir. Bu beyefendi her hafta NTV’ye cıkıyor, neden sizce? Cunku NTV’nin sahibi Sahenk ailesidir. Sahenk ailesi Niğdelidir, ama Selanik gocmeni bir ailedir. Osmanli Bankasi ve Garanti Bankasi da bu grubunudur ve demec verebilecek bircok adamlari oldugu halde neden Can Paker’i her hafta ağırlıyorlar? Cünkü, Can Paker gelecegin basbakani olarak yetistirilen bir Sabetaycidir.
Can Paker basbakan olacak oyle mi? Bu kadar basit mi sizce?
– Evet. Bakin, Turkiye bu kadar basit yonetiliyor. 200 milyar dolara yakin ic ve dis borcu olan bir ulke, eger oksurmek icin Amerika’dan izin aliyorsa ve bugun Turkiye’de yasayanlarin cogu bir sekilde kapagi Amerika’ya atıp colugumu cocugumu Amerika’da okutayım diye dua ediyorsa, Turkiye’de Ingilizce egitim veren okullardan cikan insanlar birinci sinif, geride kalanlar ikinci sinif vatandas oluyorsa, siz bunu secseniz de secmeseniz de bu olur. Ya secimle olur ya da 28 Subat sureci gibi, Cevik Bir gibi Sabetayci bir subayin yaptigi bir hareketle…
– Bir saniye siz Cevik Bir’e Sabetayci mi..
– Evet, bunu kendisi acikladi zaten. Simdi bana oyle sorular soruyorsunuz ki sasiriyorum. Yalcin Kucuk de Cevik Bir’in Sabetayci oldugunu ima ediyor ama acikca soylemiyor. Cunku cekiniyor. Ben bunlari soyluyorum cunku bir akademiye bağlı degilim, bir cemaat tarihcisiyim.
– Söylediklerinize gore, Turkiye’de Sabetayci bir siyasi ekip ve onlarin bir siyasi projesi var. Anladigim kadariyla da Turkiye’nin ekonomik bunalimindan istifade etmeye dayali bir proje bu ve pek de hayirhah degil… Simdi neden bu durum acığa vurulmuyor?
– Çünkü Sabetayci kokenli politikacilar cok buyuk miktarda para dağıtıyorlar. Mesela, cok merak ediyorum TESEV adli vakıf ABD hukumetinden ya da ABD’deki sivil toplum orgutlerinden ne kadar para alıyor ve bu paralarla kimlere is yaptiriyor? TESEV’in destekledigi bazi gazeteciler var. Bunlardan biri kim biliyor musunuz? Can Paker’in kızkardesi olan Canan Barlas’in kocasi Mehmet Barlas.
– Mehmet Barlas su anda Yeni Safak’ta yaziyor ve gazete icinde muteber bir konumda. Esi Sabetayist oldugu icin Sabetayist kulturle yakindan iliskili oldugunu soyluyorsunuz yani Mehmet Barlas’in?
– Evet, bunu soyluyorum.
– Mehmet Barlas’la Yeni Safak arasindaki..
– Bunu bana sormayin, Mehmet Barlas’a 10 bin dolar maas veren Yeni Safak’in idarecilerine sorun.
– Sizin yorumunuzu soruyorum. Yani Islamcilarla..
– Bakin, Türkiye’de birinci sinif vatandaslar ve ikinci sinif vatandaslar var. Diger ayrımlar bunun gerisindedir. Amerikalilar, her ulkede kendilerine destek olacak adamlari bulurlar, secerler. Bu insanlarla birtakim maddi iliskiler kurarlar, ABD’de yasama imkani ve benzeri avantajlar saglarlar. Sadece Turkiye’de degil, her yerde boyledir. Turk halki, kendisinin bagimsiz oldugu gibi yanlis bir inanci tasiyor. Halbuki bagimsizlik maddiyatla olur.
Libya Lideri Muammer Kaddafi “28 Subat surecinde Sabetaycilarin parmagi var” dediginde bu adamlar Libya’yla iliskileri kesmeye kalktilar. Aynı askerler, Cevik Bir Amerika’da Yahudi oldugunu soyledigi zaman neden bir sey yapmadilar? … Bosna olayi benim cok ilgimi cekmisti. Avrupa’nin ortasinda bir soykirim yapildi. Ve buna Ingilizler karsi cikti. Teatcher, “Bu bir soykirim” dedi ama Avrupalilar hicbir sey yapmadi. Bugun Sirbistan’in AB’ye girmesi tartisiliyor.
-Turkiye’deki Sabetayistleri muthis bir guc odagi olarak sunuyorsunuz. Bu insanlarin karsisinda yer alan bir baska guclu unsur yok mu?
– Var, mesela Cerkesler var.
– Nasil yani?
– Devlet yonetiminde gorev alan Cerkes kokenli insanlar var. Ideolojik bir ayrim yapmak gerekirse… Sabetaycilarin karsisinda onlar kadar kuvvetli hicbir kesim yok…Yeni Safak’ta uc kisi var, bunlara dikkat edin. Bunlardan biri Cengiz Candar’dir, Sabetaycidir ve bunu Salom gazetesine verdigi beyanatta belirtmistir. Ikincisi, Mehmet Barlas. Ucuncusu de annesi Sabetayci kokenli olan Nazli Ilicak’tir. Butun bunlari anlatmanin durumu degistirmeyecegini de belirtmek gerek. Kimsenin umursadigi da yok zaten. Bana oyle acayip mektuplar geliyor ki.Size bir çırpıda dört tane Sabetayci disisleri bakani sayabilirim: Tansu Ciller, Ismail Cem, Emre Gonensay, Coskun Kirca. Kurtler de dahil hicbir etnik grubun dort disisleri bakani yok. Cunku boyle bir organizasyon yok… Şükrü Sina Gürel Sabetaycidir, istedigi kadar degilim desin.Rahsan hanim, Golda Meir’e benzer…
Sabetaycıları bilmeden, güçlerini ve tesirlerini hesaba katmadan, Türkiye’nin siyasi yapısını, resmi ideolojisini anlamak, zihinlere takılan sırların içyüzünü fehm etmek mümkün değildir. Bu konuya, ciddi ve ilmi araştırmalar seviyesinde yaklaşmadan, yakın tarihimizi çözmek mümkün olamaz…Kitapta ‘Yahudi’ ya da ‘Sabetaycı’ oldukları iddia edilen isimler şunlar: Tanzimat Başvekillerinden Ahmet Vefik Paşa’nın dedesi, Kıbrıslı Kamil Paşa, Halide Edip Adıvar’ın babası Mehmed Edip Bey, Ziya Gökalp’le birlikte Türkçülük yapan Alp Er (Asıl adı Mohiz Kohen), Maliye nazırı Cavit bey, Ahmet Emin Yalman, Abdi İpekçi, DP dönemi bakanlarından Emin Kalafat, Halil Bezmen, Akın Birdal’a suikast düzenleyen Tufan Güraltay… ”
“Ben Sabetayciyim, fakat bu kimligimi uzun yillar Türkiye’de açikça ortaya koyamadim. 400 senedir çok önemli isimlerin içinden çiktigi bir cemaatin mensubuyum. Bu cemaatin mensuplarinin Türkiye tarihinin sekillenmesinde önemli rolleri oldu. 1924 Türkiye’sinde Türkiye’nin kurulusunda Sabetaycilarin çok ciddi rolleri var. Bunun için geriye dönüp baktigimizda ittihat Terakki dönemi hareketinin bir Sabetayci hareketi oldugunu görüyoruz. Bunu her zaman ispatlamak mümkün.
Hareket ordusu kalkip Selanik’ten geliyor. Ilk Mason localari Selanik’te kuruluyor. Demiryollari Selanik’te, isçi hareketleri Selanik’te. Selanik’te ne var, Sabetaycilar var. Ben büyük bir sorunu tespit ettim. Sabetayci olanlar, Sabetayciligin ne oldugunu bilmiyorlar, en büyük problem burada. Kitaba ilgi oldugu için mutlu oldum ama ben bu kitabi aslinda kendi cemaatim için yazdim. Çünkü cemaatten gizleniyordu gerçekler. Cemaatin 90’lardaki temel felsefesi suydu: Bu konuyu konusmayalim. Bu konu kapansin. Nasilsa Türkiye’de bir noktaya geldi, pota olarak olustu. “LAIKLIGI DIN HALINE GETIRDILER” -Cemaate agir elestirilerde de bulunuyorsunuz. Elestirilerinizin en önemli noktasini cemaati temsil eden kisilerin kati laiklik anlayisi. Cumhuriyete karsi degilim, ben demokrasiye karsi degilim, ben laiklige de karsi degilim. Ben bu kavramlarin olmasi gibi yerine oturmasini istiyorum. Laiklik bir din degildir, fakat Sabetaycilar laikligi bir din haline getirdiler. Asiri insanlar görüyoruz bugün Türkiye’de. Bu insanlar cemaati temsil etmiyorlar. Yaptiklari sadece kendilerine baglamasi gerekiyor. Fakat böyle olmuyor. Kavgalar bizim cemaatimizin yok olmasina neden oluyor. -Sabetaycilik nasil dogdu? Sabetaycilik 1700’lerden sonra 1800’lerin sonlarina kadar olan 150 senelik süre içerisinde tamamen kapali bir sekilde yasamis. 3-4 kusak sonra insanlar Sabetayciligin temel felsefesini kaybettigi için bu insanlar bir nevi ortada kaldilar ve bir nevi arayislara girdiler. Basta Yakubi Cemaati olmak üzere Selanik’in batiya yakin olma özelliginden kaynaklanarak Fransa’ya ögrenci göndermeleri basladi. Fransa’ya giden ögrenciler döndükdüklerinde Fransiz ihtilalinin düsüncelerini getirdiler. Sabetaycilik içinde bunlar bir grup haline geldiler ve Sabetaycilar içerisinde bölünme basladi.
Basin Sabetaycilarin Türkiye’de etkinlik kazanmasinda çok etkili oldu. -Sabetaycilar’in nüfus kagitlarinda Müslüman yaziyor, gerçekte Müslüman misiniz? “SABETAYCILARIN ÇOGUNUN DINI LAIKLIKTIR” Müslüman degildir Sabetaycilar, çünkü Müslümanligi hiç görmediler hiç yasamadilar. Belki içlerinde çok az tarikata girmis insanlar olabilir. Ama bunlar hiçbir zaman Islam dinine gerçek anlamda inanmadilar.
… “YOLSUZLUKLAR CEMAATE KAN KAYBETTIRIYOR” Cemaatteki en aci olay Halil Bezmen olayidir. Çünkü Halil Bezmen cemaatten ve piyasadan topladigi muazzam bir servetle ABD’ye kaçmistir. Zaten ben inaniyorum, Sisli Terakki Lisesi’nin yöneticisi olan insanlar da uzun vadede ayni seyi yapacaklar. Bu insanlar, bir çizgi çiziyorlar Türkiye’de. Bu genelde Kemalist bir çizgi. Fakat bunu yaparken, sol partilerde yer aliyorlar. Fakat bunu yaparken cemaatin içerisinde bir takim olaylarin içerisine giriyorlar.
….. Sabetaycilar mistik yahudilerdir. Israil de mistik Yahudiyi dislayamaz benim iddiam bu. Sabetaycilar hiçbir zaman açikça Israil’i desteklemedi. Fakat bazi Sabetaycilar destekledi. Bazi Sabetaycilar Israil devleti için savasmaya bile gittiler. Israil’in Ramle kentinde bugün yahudi olan çok sayida Sabetayci yasamaktadir. -Masonlukla Sabetaycilik arasindaki baglanti nedir? -Çok fazla sayida Sabetayci mason tanidim. Ben sunu gördüm. Masonluk bir anlamda Sabetaycilar için bir din haline gelmis. Bir dinin seromoni kismini masonlukta buluyorlar.
…… Demokrat Parti döneminde Fatin Rüstü Zorlu Sabetayciydi. Demokrat Parti deneyimi 60 ihtilali ile bozulmustur. Cemaat 60 ihtilalini desteklemistir. 70’lerde siyasi sahneden biraz biraz çekilmeye basladilar. Çünkü siyaset Anadolu kökenli bir hal almistir. 1930’larin elitist halktan kopuk devlet adami fikri halkin daha fazla katiliminin oldugu döneme birakti. 70’lerde büyük sol hareketlerin içinde Sabetaycilarin oldugunu görüyoruz. -12 Eylül darbesinin ardindan cemaatin siyasi tercihleri hangi dogrultuda oldu? -80’lerden sonra Sabetaycilik Özalizmle bagdasti. Özal’in Sabetaycilari çok ciddi olarak etkiledigini görüyorum. Ondan sonra zaten Türkiye’nin siyasi ve ahlaki yapisi degismistir. Sabetaycilar Özalizmin içinde erimislerdir. “
Ve devamında Türkiyedeki tüm meslek bölümlerinde yer alan sabataistler isimleriyle verilmiştir.
*”Osmanlı Devleti’nin içten yıpratılmasında en büyük rol oynayan teşkilatların başında Jöntürkler (Genç Osmanlılar) Hareketi gelmektedir. Bu hareket, yahudilerin Tıbbiye’ye (Tıp Fakültesi’ne) girme hakkı elde etmelerinden sonra 1865’te Tıbbiye’de doğdu. Tıbbiye’de Jöntürklerin ortaya çıkışını ve güçlenmesini kendisi de bir Jöntürk olan eski İstanbul belediye reisi Cemal Topuzlu şöyle anlatıyor: “Son sınıf talebeleri koğuşlarda yatmazlar, dörder, beşer yataklı odalarda bulunurlardı… Geceleri arkadaşlar bir araya gelince padişah aleyhinde ihtilale davet eden birtakım yazılar yazar, şapirgrafla (bir baskı aleti) basar, bunları gizlice sınıftaki diğer arkadaşlara hatta harice bile dağıtırdık… Jöntürklük Hareketi orada (yani Tıbbiye’de) doğmuştu.”Yine Cemal Topuzlu, Jöntürkler Hareketi’nin İstanbul’daki merkezinin Beyoğlu’nda olduğunu belirttikten sonra: “Bu merkeze devam edenler arasında benden başka Türk ve Müslüman yoktu” diyor. Bu bilgi söz konusu hareketi tümüyle yahudi, ermeni gibi gayri müslimlerin ve yine yahudi kökenli olan Dönmeler’in kurduğu hakkındaki diğer tarihi bilgileri doğrulamaktadır.
Bu hareketi başlatanların arasında çok sayıda yahudi bulunmaktaydı. Bunların ünlülerinden birisi Nissim Russo adlı yahudidir. Yine aşağıda sözünü edeceğimiz Emanuel Karaso da bu harekete öncülük eden yahudilerden biridir. Jöntürkler Hareketi’ni Avrupa’daki mason locaları da kucakladı ve desteklediler. Bu hareketin ileri gelenlerinden Kazım Nami şöyle diyor: “Hiçbir sahada birleşememiş, daima çekişmiş, didişmiş olan bizdeki muhtelif ırk, milliyet ve dinler, masonluk çatısı altında tam anlaşma halinde idiler.”
31 Mart vakasıyla padişahı tahttan indirip,bunu ona bildirenlere bu veli zat şöyle demiştir:” Bir Türk padişahına, 33 sene bu makamda bulunmuş İslam halifesine hal’ kararını bildirmek için bir yahudi, bir Ermeni, bir Arnavut ve bir nankörden başkasını bulamadılar mı?”
1909’da II. Abdülhamid’in hal’inden sonra iktidara gelen hükümette birkaç yahudi kökenli bakan bulunuyordu. Bu konuda Encylopedia Judaica’da şöyle denmektedir: “1909 Jön Türkler İnkılabından sonra iktidara gelen ilk hükümette, aralarında Baruchiah Russo ailesinin ahfadı (torunu) olan ve fırkanın liderlerinden biri olarak faaliyette bulunan Maliye Bakanı Cavit Bey’in de bulunduğu birkaç Dönme mevcuttu.”
Takdir okuyucunun…
MEHMET ÖZÇELİK
05-07-2009

Loading

No ResponsesOcak 2nd, 2015