ÇIKANLAR VE DÜŞENLER
ÇIKANLAR VE DÜŞENLER
İnsanlar dünyaya çıkmak ve yükselmek için gelirler. Yükseliş hayırla ve hayrın mahza kaynağı din ile olur. Sevab yükseltir,günah alçaltır ve düşürür. Yükselişin temsilcisi Peygamberler,düşüşün ki ise muhaliflerinindir.
Hayatının başlangıcından beri, son nefesine kadar yükseliş içerisinde olan Peygamberimizin son nefesine kadar son sözü de şu olmuştur: “Allahım! Beni refiki A’laya,üstün dostluğa kavuştur.”
Hayatı zikzaksız hep yükselişlerle geçen bir hayat olmuştur.
Yükselişin önemli sebeblerinden biri de yaratılıştaki asliyetin ve berraklığın,yükselişle beraber korunması ile mümkün olur. Diğer bir ifade ile:
“Yaratılışın mayasını telef etme;zira ihtiyarlarsın.”(Sena-i) Sözündeki gibi,manen genç kalmak günahdan uzaklaşıp,yaratılışın mayasını muhafaza etmekle mümkün olur.
Günahlar manevi kirler ve hastalıklardır. Geri kalmaya ve düşmeye sebebtirler.
Hatta öyle ki İmam-ı Şa’râninin ifadesiyle;”Mü’min namazsız niyazsız bir insanın yanına hak ve hakikatı anlatma düşüncesinin dışında oturursa,onun iflas ettiği menfi şerârelerden dolayı,latifeleri söner,velûdiyetini ve Allah ile konsantrasyonunu kaybeder. Yani hareket,tavır ve davranışlarında hayrı bulamaz.”
Çünkü hayır şerde değil,yine hayırdadır.
Çıkışın kurallarını dinler,yani o dinlerin sahibi olan Allah belirler. Çünkü yükseliş O’nda ve O’na varıştadır. O’ndan kaçış alçalış ve düşüştür. Çıkanlar ve yükselenler O’na ve O’nun emirlerine sarılandadır,sarılanlardadır. O ise Hablullah,Allah’ın ipi,yani İslâmdadır. Yükselişin esasları da orada belirtilmiştir.[1]
“Her bir günah içinde küfre gidecek bir yol vardır.”hakikatınca,neticede küfür cehenneme bir düşüş ve bir iniştir. Bu iniş ebedi biri iniş ve düşüştür.
Ayette:”Bu gün sizin dininizi ikmal ettim.””buyurulmaktadır.[2] Hakiki insaniyet İslamiyet ile olması hasebiyle,insanlar mahza hayır olan din ile ancak yükselebilirler.
Asırlardır muhaliflerinin bir alçalış içerisinde oldukları her halleri ve yaşayışları ile görülmektedir.
Düşüşte en büyük rolü cehalet oynar. Cehalet düşüşün formülüdür. Nitekim ilim ve marifet yükselişin formülü olduğu gibi…
Cehalet yüzünden insanlar hayat denizinde boğulmaktadırlar. O halde:”İlim öğren de suyun yüzüne çık,itibar kazan yahut cehalet deryasında boğulmaktan kurtul;çünkü suyun yüzüne çıkmak yüzmeyi bilmektendir.”
Büyükler yolu ilim ile ulurlar. Yüzme bilmeden deniz geçilmez.
Şu son asrın insanları ilk asrın saadetine ermek istiyorlarsa,ilk asrı asırlarına getirmelidirler. İşte hakiki yükseliş buradadır.
Hz. Adem ve Havva’yı da ulvi makam olan cennetten düşüren de yine günahlar idi. Bu konuda Mevlâna:”Hz. Adem cennetten ve yedi kat göğün üstünden yeryüzüne özür dilemek için indi.” Günahlar şeytanı şeytanlaştırırken Hz. Âdem’i de özür dilemeye mecbur ediyordu.
İnsan.”Cinlere halife olmakla beraber,beşerde kuvve-i gadabiye ve şeheviye dahi ilaveten halk edilmiştir.”[3]
“Onlar cinlerden daha ziyade fesad yapacaklardır.”[4]
Halife tabiri ile kendilerinden öncekilerin şerli yolunu takib edeceklerinden,yaratılmalarına taraftar olmamalarıyla sanki bir derece haklı olduklarını söylemek istiyorlardır.
Çünkü onlar yükseğin varlıkları idiler. Yükselişi istemekte idiler.
Asırlardır devam eden hayat sahnesinde yükseliş ve alçalışın yolu güneş gibi zahir olmuştur. Yükselişin yolu alçalışın yolunda aranmamalıdır. Artık hak ve batıl birbirinden açık bir şekilde ayrılmış durumdadır.[5]
Neticeleri başlangıçlar belirler.
MEHMET ÖZÇELİK
[1] Al-i İmran.103,101,Nisa.146,175,Hac.78
[2] Maide.3.
[3] İşarat-ül İ’caz. B.Said Nursi. Sh.229.
[4] Age.sh.231.
[5] Bak.İsra.81.