ÇATIDA ÇATLAK VAR
ÇATIDA ÇATLAK VAR
*Türkiye-de Chp ve Mhp-nin varlığının devamı yönünde bir derin zihniyet vardır.
Bir üçüncüsüne tahammül edilmemektedir.
-Bir asırdır Türkiye yeni yeni kişiliğine kavuşurken,İslam dünyası ve özellikle Arap dünyası o kişilikten uzak görülmektedir.
Bunun en önemli sebebi ise,liderlerinin kişiliksizliği veya kişilik eksikliğidir.
Bu günlerde o eskideki kişiliksiz liderlerin yerleri yine aynı kalitede?! (Mısır gibi,Suriye,Irak gibi) insanların oluşumuna çalışılmaktadır.
Bir asır daha bu millet kendileriyle uğraşırken,onlar rahat etsinler!!!
Bu gün Türkiye-de yapılanlar,Erdoğanın kazandırdığı kişiliğe tahammülsüzlük hareketleridir.
Mıymıntılı,altı bağlanan,mazisi kirli,kişiliği oluşmamış insanlar dayatılmaktadır.
*PROJE ÜRÜNÜ EKMELEDDİN İHSANOĞLU
Babası Chp tarafından sürülen Ekmeleddin İhsanoğlu,elinde bulunan Mehmet Akif-in Kur’anını yaktığını ifade etti.
“ AKİF’İN VASİYETİNİ YERİNE GETİRDİK
İKÖ Genel Sekreteri Prof. Dr. Ekmeleddin İhsanoğlu, ünlü şair Mehmet Akif Ersoy’un Kuran-ı Kerim mealini vasiyeti üzerine yaktıklarını söyledi.”
*Dış işleri bakanı Ahmet Davutoğlu soruyor;” Ekmeleddin İhsanoğlu’nun “Arap ülkelerinin aralarındaki ihtilafa taraf olmamak lazım” gibi, Türkiye’nin çok eski paradigmasına dayalı cümleler kurduğunu söyleyen Davutoğlu, “Esed ile onun kovduğu, Türkiye’ye gelen 1 milyon mülteci arasında tarafsızım diyorsa, acaba Hazreti Peygamberimiz de tarafsız olur muydu, Kendisine sorsun. Buna herhangi bir insan tarafsız olabilir miydi?”
*Başörtüsü konusunda ‘gelenek’, Filistin konusunda ‘tarafsız olunmalı’, yani; Suriyeli mülteciler hatta mülteci statüsünde olmayan bir milyondan fazla insan buraya girdi. Türkiye’nin buna kapı açmaması lazımdı ve ‘Türkiye’nin Mısır politikası yanlış’ sözleriyle darbeci Sisi’yle çalışmayı öneren, nefret söylemini körükleyen Türk Solu dergisiyle de poz veren Ekmeleddin İhsanoğlu,avamdan bir insanın bile söylemeyeceği bu sözlerle ya siyaset bilmediğini veya bir yerlere mesaj verdiğini göstermektedir.
Gerçekten yıllar sonra hep soldan gelen darbe ve şeytan,bir yıldır sağdan gelmeyi denemektedir.
-İhsanoğlu Nazım Hikmet-in kitabını ilk defa Arapçaya çevirmiştir.
-Aslında aday olarak gösterilmesinden sonra kazanma ihtimali olmadığı gibi, kaybından sonra gururlanacağı bir tavır da değildir.
Çünkü rakibinin sıkletinde bir kimse değildir.
O noel baba gibi direkmen çatıdan indirildi.
Çatı açık kaldı,çatı çatladı.
Bu gün içinde beslenen piyonlar devreye sürülmektedir.
-O gayrı meşru girişimin netice vermemesi sebebiyle,meşru zorlama denemesidir.
Milletin deneme tahtasına ihtiyacı da tahammülü de yoktur.
* * *
* GÜLEN !!!
Eskiden hoca sorgulanmıyordu.Çünkü güven kuvvetliydi.Hürmet vardı.Onun içinde çok açık olan ayrıntılar bile görülemiyordu.Artık bugün o sorgulama ile beraber bir çok ayrıntı artık kendisini daha net göstermektedir.
Çünkü miras yedi çocuk gibi,yarım asırlık mirasını bir çırpıda bitirdi.
Bundan önce sadece hüsnü zan vardı ancak bundan sonra ademi itimat da devreye girmiş oldu.
Hüsn-ü zan,adem-i itimad…
ECEVİT AŞKI
Bundan sonra yapılan ve söylenenler üzerinde bir değil,bir çok defa düşünülecek,detaylı değerlendirilecektir.Mesela;
” Gülen’e telefon açan Bülent Ecevit; “Sağlığınız çok önemli… Sizinle ilgili böyle bir soruşturma olsa haberimiz olurdu… Lütfen tedavinizi aksatmayın ve Amerika’ya gidin…” dedi…
Gülen’in Amerika’ya gitmesinde en etkili nedenlerden biri Ecevit’in telefonuydu…”
Fethullah Gülen 2007 yılında Amerika’da kaldığı evdeki bir öğlen yemeğinde Bülent Ecevit’i şöyle andı:
“Ecevit hayatı boyunca oruç tutmadı… Namaz kılmadı ama inancı sağlamdı…
Sosyal demokrat bir zeminde doğdu ve İsmet İnönü’ye ortanın solu dedirtti…
Okullara çok sahip çıktı…
İşin büyüklüğünü sezmişti…
Önüne bir dosya getirildiğinde elinin tersiyle itti…
Eğer âhirette Allah bana şefaat etme imkânı verirse, bunu ilk önce Ecevit için kullanırım…”
-ERDOĞAN TAVRI
*Oysa gerek içte ve gerekse dışta hep Erdoğan-ın otoriterliğinden söz edilmekte,sürekli yıpratılmaya çalışılmaktadır.
Tıpkı bir asır önce Abdulhamid Hana yapılanlar gibi.
Dik durmasına tahammül edilmemekte,önceki idareciler gibi pısırık ve dökük olması istenmektedir.
Dünya devlet liderlerinin önünde el pençe divan durmuş,otoriteden izin alacak,kendi onurunu ve kişiliğini kazanan ve kazandıran bir kişilik olmasına tahammül edilmemektedir.
-Yaralanan kişiliğimizin bir türlü oluşmadığı ve alışmadığı tavrın bir bastırılma halidir.
Firavunun boğulduğunu gören israiloğullarının buna rağmen hala yaşadıkları korku sebebiyle ikide bir irkilip,arkalarına bakmalarına benziyor.
-Cumhurbaşkanlığı seçiminde ufacık partiler Erdoğana vermeyeceklerini,muhalefeti adet edinip,kör bir noktadan bir türlü çıkamayan düşünce sahipleri aynı tavrı sergileyeceklermiş.
Önemli mi? İ’rabdan mahalleri zaten yoktur!!!
*Paralel yapı açıkça görülmüştür ki;kendilerinin var oluşuna sebeb olan hükümete ihanet etmiş ve tarihe de bir kara leke olarak geçecektir.
-Mit başkanını,Başbakanı içeriye almaya kadar kirli işlere girildi.İşte bir tesbit;
“Adalet Bakanlığı Müsteşarı Kenan, “Yakın bir tarihte kapatılan özel yetkili mahkemeler ile TMK gereği kurulan mahkemelerde yapılan incelemelerde, benim aldığım sonuca göre, 2010 ile 2014 yılları arasında, 297 bin adli dinleme, 569 bin önleme dinlemesi olmak üzere toplam 866 bin dinleme yapılmış olduğunu tespit ettik. Bu çalışma halen devam ediyor. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı, bakanlar, milet vekilleri, işadamları, gazeteciler neden dinlenir? Projeleriyle gurur duyduğumuz, övündüğümüz, savunma sanayinin, neredeyse bütün yöneticileri ve uzmanları, Aselsan’ın yöneticileri, Makine Kimya Endüstrisi’nin yöneticileri, Türk milletinin gözbebeği silahlı kuvvetlerimizin muvazzaf ve emekli subayları, hakkın rahmetine kavuşan eski başbakanlardan Necmettin Erbakan, Hufzullah Gültekin adıyla ve terör suçuyla dinlenmiş. Bunları kim adına ve ne için dinlediklerini mutlaka bilmemiz gerekiyor”
*GÖZ ARDI EDİLEMEYECEK SORGULANMALAR
*Maalesef Şanlıurfa-da hristiyan erkekle Müslüman bir kız evlendirildi.Oysa Müslüman bir erkeğin ehli kitap bir kadınla evlenebilmesine –tercihen olmayıp müsaade olarak- ruhsat verilmişken,bir Müslüman kadının ehli kitap –hristiyan ve Yahudi gibi- bir erkekle evlenmesine müsaade edilmemektedir.
Zira doğacak çocuk hukukta babaya tabi olmaktadır.
-Mümtahine.10.âyette,Müslüman kadınların gayrı Müslim erkeklerle evlenemeyeceği bildirilir.
-“Ey iman edenler! Mü’min kadınlar muhacir olarak size geldiklerinde, onları imtihan edin. Allah, onların imanlarını daha iyi bilir. Eğer siz onların inanmış kadınlar olduklarını anlarsanız, onları kâfirlere geri göndermeyin. Çünkü müslüman hanımlar kâfirlere helâl değillerdir. Kâfirler de müslüman hanımlara helâl olmazlar. Mehir olarak harcadıklarını onlara (kocalarına geri) verin. Mehirlerini verdiğiniz takdirde, bu kadınlarla evlenmenizde size bir günah yoktur. Müşrik karılarınızın nikâhlarına tutunmayın. (Zira bu nikâhlar ortadan kalkmıştır.) Onlara harcadığınız mehri, (evlendikleri kâfir kocalarından) isteyin. Kâfirler de (İslâm’ı kabul eden ve sizinle evlenen eski hanımlarına) harcamış oldukları mehri (sizden) istesinler. Bu, Allah’ın hükmüdür. O, aranızda hüküm veriyor. Allah, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.”
-Burada bir fitneye kapılma söz konusudur.
Fitneye kapılma herkes için söz konusu olmaktadır.Peygamberimiz bile…
“Onlar, sana vahyettiğimizden başkasını bize karşı uydurman için az kalsın seni ondan şaşırtacaklardı. (Eğer böyle yapabilselerdi) işte o zaman seni dost edinirlerdi.
Eğer seni sebatkar kılmasaydık, gerçekten, nerdeyse onlara birazcık meyledecektin.
O zaman da hayatın ve ölümün azabını katlayarak sana tattırırdık. Sonra bize karşı bir yardımcı da bulamazdın.”
Bu âyetin nüzulüyle ilgili olarak:” Sa’d’den rivayette o şöyle anlatıyor: Bir gün Hz. Peygamber (sa) Haceru’l-Esved’i istilâm ederken Kureyş müşrikleri gelip onu bundan alakoydular ve: “Küçücük de olsa bizim tanrılarımıza ilgi göstermedikçe onu Haceru’l-Esved’i istilâm etmeye bırakmıyacağız.” dediler. Hz. Peygamber (sa) de içinden geçirdi ki: “Mademki beni Haceru’l-Esved’i istilâm etmeye bırakacaklar kerhen onların tanrıları ile ilgilensem ne olur? Herhalde benim bunu kerhen yaptığımı Allah bilip dururken bana bir zararı olmaz.” Ancak Allah Tealâ bunu kabul etmiyerek “Onlar neredeyse sana vahyettiğimizden ayırıp başka bir şeyi Bize karşı uydurman için seni fitneye düşüreceklerdi….” âyet-i kerimesini indirdi.
İSRAİL TAVRI
*İnanınız içteki ve içimizdeki yerli İsrailliler,dıştaki İsraillilerden daha beterdir.
-Bundan yıllar önce gazetecilerin, İsrail Devleti’nin o günkü başbakanı Şimon Perez’e “Kur’an-ı Kerim, sizin devletinizin yıkılacağından haber veriyor.”diye hatırlattıklarında, Perez şu cevabı vermişti:
“Kur’an’ın bahsettiği Müslümanlar gelsin, düşünürüz.”
Bu sözün doğruluğunu ve Yahudilerce rahatlığını görmekteyiz.
Bir türlü İsrail açıkça tenkid edilemediği gibi, maalesef güç kabul edilmekte,Filistin suçlanıp terörist ilan edilmektedir.
Gülen eğer mazlum ve haktan yana ve samimi ise,aynı bedduayı Gazzeyi vuran israile ve tüm zulüm altında olan İslam ülkelerindeki (Esed gibi) zalimlere de yapar.
Gezi olaylarında başına isabet eden gaz fişeğiyle ağır yaralanan ve sonrada ölen Berkin Elvan için acilen taziye mesajı yazan Gülen,aynı hassasiyeti maalesef Gazze de şehid olan 1500 (ki hala artmaktadır) civarında kişi ve yaralanan 10 bin civarında kişi için günler sonrasında basit bir taziye ifadesiyle işi geçiştirmişti.
-Oysa o İsrail Ki; – Is-rael terrorism –
*İsrailli üç kişiyi Hamasın kaçırdığını bahane eden İsrail,sürekli sayıları artmakta,tam bir soy kırım yapılmaktadır.
Şimdi de israilli bir yetkili itiraf ederek;kayıp gençleri Hamasın kaçırmadığını söylemiştir.
Uydurulan bir bahane uğruna tam bir soy kırım.
Bu israile yakışırda insanlığa yakışmaz.
Hele hele İslam dünyasına hiç mi hiç yakışmaz.
*1940: Almanya Nazi faşizmi sonrası yaklaşık 7 milyon Yahudiyi katletti. 2014:Soykırım görmüş bir neslin çocuğu olan İsrailli Yahudiler her gün yüzlerce Filistinliyi katlediyor. Ortaya şu sonuç çıkıyor: Yahudiler Nazileşti!
-Naziler Yahudilere zulmetti,kader ise adalet etti.
*GÜLEN KONTROL VE GÖZETİM ALTINDA MI?
**Fehmi Koru, “Gülen hükümete barış mesajları yolluyor ama cemaat ve medyası bunu sansürleyerek engelliyor” imasında bulunmuştu. “Yoksa Pensilvanya ‘barışmak’ istiyor da, İstanbul mu karşı çıkıyor?” diye soran Fehmi Koru’nun iddiası Zaman gazetesi tarafından yalanlansa da tartışma tam gaz devam ediyor.
*-“ Paralel yapının ‘Kainat İmamı’ Fetulah Gülen’in Pensilvanya’daki malikanesinden 15 senede neden sadece bir kez dışarı çıktığını soran bir vatandaş, mesajı ile birlikte üyeliği de silinerek sayfadan atıldı.
“Malum hoca Amerika’ya gittikten sonra, yani 15 yılı aşkın süre bulunduğu konaktan sadece 1 kez hastaneye gitmek için çıkmış… Onda da sadece hastane içi ve konak önü görüntüleri var… Dışarıda tek görüntüsü yok… Amerika’da tonla okulu var… Ve de gezecek tonla yer… Yürür vaziyette olan birinin kendi okullarına dahi 15 yıl boyunca gitmemesi, gidememesi bana şu soruyu sorduruyor? Kimden, neden korkuyor ki dışarıya çıkamıyor? Amerika da yaşadığı resmen esaret değil mi?”
…Hükümet ile cemaat kavgasında cemaat içindeki aykırı seslerden olan Zaman yazarı Hüseyin Gülerce, Fethullah Gülen’in hükümet ile barışma girişiminde olduğu fakat Türkiye’deki Cemaat mensuplarınca bunun engellendiği yönündeki yorumları karşısında ilginç bir yanıt verdi. El Cezire Türk’e konuşan Gülerce bunun can alıcı bir soru olduğunu ancak yine de bu soruya yanıt vermek istemediğini söyleyerek Koru’ya dolaylı destek imasında bulunmuş oldu.”
*… “Gelin, şu ışıktan günlerin ufkumuzu sarmasını iyi bir vesile sayarak, bütün günahlarımızdan tevbe edelim ve bir arınma süreci başlatalım” dedi.
…Geçmişi kötü yanları ile kendi tarihselliğine gömüp dünkü kavgaları şimdilerde yeniden kavga vesilesi yapmayalım. Toplumu değişik kamplara, gruplara ayırmadan vazgeçip her fırsatta birlik ve beraberliğimizi vurgulayalım
…..”Şayet didaktik bir üslup kullanmak suretiyle hassas ruhları rahatsız etmeyeceksem şöyle seslenmek isterim: Gelin, şu ışıktan günlerin ufkumuzu sarmasını iyi bir vesile sayarak, bütün günahlarımızdan tevbe edelim ve bir arınma süreci başlatalım. Bundan sonra olsun, insanlara karşı saygılı davranıp insanî değerleri korumaya çalışalım. Fikirlere hürmet edip, kim olursa olsun, herkesi kendi konumunda kabul edelim. Geçmişi kötü yanları ile kendi tarihselliğine gömüp dünkü kavgaları şimdilerde yeniden kavga vesilesi yapmayalım. Toplumu değişik kamplara, gruplara ayırmadan vazgeçip her fırsatta birlik ve beraberliğimizi vurgulayalım. Hâlâ gönüllerimiz, az da olsa, insanî duygularla çarpıyor ve pazularımız da kuvvetli ise, gelin, o heyecan ve o güçle birbirimizi kucaklayalım. Kırıp parçalayıp, sağa sola saçtığımız kendi parçalarımızı bir araya getirerek, bunları bir daha kopup dağılmayacak şekilde birbirine bağlama yollarını araştıralım. Bizim için her zaman birer kaba yol kesici ve gulyabânî sayılan kinden, iğbirardan, gayzdan uzaklaşarak, bizi halka sevdirecek ve Hakk’a ulaştıracak kalbin dilini anlamaya çalışalım. İşin doğrusu aylardır her biri bir zıpkın gibi sineme saplanan onca yalan, onca tezvir, onca iftira ve onca şeytanî plân karşısında sükûtu tercih edişimin sebebi milletçe böyle bir tevbeye muvaffak olabileceğimize dair ümidimi koruyor olmamdır. Gürül gürül konuşmak icap eden anlarda bile sadece yutkunmakla iktifa edişim bozulan köprülerin bütün bütün yıkılmasının önünün alınabileceğine ve yeniden mürüvvet ufkuna ulaşılabileceğine olan inancımdır. Evet, sizler gibi vicdan genişliğine sahip fazilet kahramanlarının mütemadi gayretleriyle bir kere daha insanların özlerindeki ünsiyete yöneleceği, böylece sevgi ve diyalog çağlayanının eskisinden gür akacağı kanaatini taşıyorum. Bir zamanlar çokça gördüğümüz o nazlı nazlı bir araya gelişlerin ve o yürekten birbirini selâmlayışların canlanıp devam edeceğine inanıyorum. Yeniden her yörede o heyecanlı muhabbet nağmelerinin ve birbirinin meziyetini mırıldanan dillerin duyulacağını; o mütekabil hürmet ve muhabbet teâtîlerinin artarak içtimaî atmosferi bütünüyle saracağını ümit ediyorum.”
Bu ifadeler gayet güzel ve yerinde ifadelerdir.
Önceden söyledikleri –beddua dahil- eğer bir darbe sarhoşluğu ve bir iktidar zehirlenmesi değil de ,aklı kontrol veya bir ilaç neticesinde söylenmişse âhiret yönüyle kurtarır,dünya yönüyle de kayıplarına saysın..
Ancak züccaciye dükkanına girerek kırılan kâse ve inciler eski haline getirilemeyecektir.
Bir an bu beyan aklıma şunu getirdi;Acaba verilen uyuşturucunun !? ve aklı kontrol haplarının etkisinin geçip de normale dönmenin ve her şeyi daha net görme ve daha net bir düşünceyle anlamanın bir sonucumudur?
Zira Hasan Mezarcı-ya da aynısı yapılmıştı.
O zaman inad edilmesin,Bülent Arınç-ın dediği gibi,özür dilensin.
*Başörtünün teferruat olduğunu söylemek elbette yersiz ve içi boş bir ifadedir.Zira ulema ve fukaha meclisinde olay detaylı bir şekilde ele alınsa normal değerlendirilir. Ancak topluma böyle bir fetva ve mesaj vermek,meseleyi hafife almaktır.
İlk anlaşılan gereksiz ve fazla anlamınadır.
Gülen bu gibi ifadelerinde ölçmeden,tartmadan söylüyor.
Belki bu ölçüsüzlüktür ki,Ekmeleddin İhsanoğlunun da buna dayanarak olsa gerek;oda baş örtüsü için bir gelenek demekle;dini değil sosyal bir olay olduğunu ifade etmektedir.
Bu ise terk edilebilir anlamınadır.
Daha gerisinde ve diğer konularda açılan kapılarda daha ne gibi cevherlerin ! çıkacağını varın siz düşünün…
-Evet,50 yıllık sermaye bir anda bitirildi.
Ne hazin bir sonuç!!!
*SON SÖZ
İhsanoğlunun kazanmada hiç şansı yok.Bu taraftarlarınca da bilinmektedir.
Dikkat edilecek tek husus;kazanmasını sağlamak için birkaç koldan entrikalara baş vuracaklar,kaos oluşturma yolunu seçeceklerdir. Erdoğanın hata yapmasını sağlamakla kalmayıp,daha öncede denendiği gibi,onu ortadan kaldırma yoluna bile gidilecektir.
-Bu sözümü teyid eden bir belge;” İstanbul Terörle Mücadele Şubesi eski Müdürü Yurt Atayün’ün ifadesinde çok önemli bir bilgiye ulaşıldı. Atayün’ün ifadesinde, 10 Ağustos’ta yapılacak olan Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesi paralel yapı tarafından Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve hükümete karşı yapılması planlanan önemli bir provokasyonu hakim ve savcıya söylediği iddia edildi.”
-Ve diğer bir haber:” Erdoğan’a suikast girişiminde bulunan F.Y. “Bazı söylemlerinden dolayı Başbakan’a çok kızmıştım. Bir örgüt ile bağlantım yok” dedi. “
-Maalesef-İhsanoğluna verilecek oyların,onu getiren Doğan medyanın ve teklif eden chp-den başka kimsenin işine yaramayacağı düşünülmemektedir.
-İyi insanların oluşturduğu koca bir cemaat,Fuat Avni Mahlasıyla yazan –ne idüğü belirsiz,şaibeli) Emre Uslu ve de Önder Aytaç-ın peşine sürüklendi.
Milletin teveccühünü kazanmış Erdoğana cephe alınıp,düşman olundu.
-Az bir kesimde olsa İhsanoğluna verme gerekçesini şöyle ifade etmektedirler:
Ak parti İslamcıları temsil ettiği için,onun karşısındaki demokratlara vermek gerek,deniliyor ve Chp-Mhp ve etbaı da demokrat kabul edilerek onlara veriliyor.
Madem öyle neden şimdiye kadar şer cephe kabul edip bir asırdır mücadele ettiğin insanlarla kirli işte ortak oluyorsun ki?
Hem ak partinin içinde Süleyman Soylu gibi bir çok demokrat parti mensubları da mevcuttur.Neden onları görmüyorsun?
İnanın şu anda titremek gerek ve tam bir akıl tutulması yaşanmaktadır.
Yapılanlar görülmeksizin bir inad uğruna basiret körlenmesi,anlayış zehirlenmesi yaşanmaktadır.
-Birilerinin çıkardığı cehalet ?! gömleğini,diğer birileri ısrarla giymeyi sürdürmektedir. Hala demokrat ve İslamcı ayrımı yapıp,ölmüş ve kapanmış olan demokratlığı sürdürmektedir.
Bizler 1970-lerde değiliz.Belli ki birileri hala oralarda seyretmekte,o günleri heveslenmektedirler.
-Ne gariptir ki;bunlar içerisinde aynı kişiye başbakanken verebilmiş olduğu halde,bugün İslamcılığını !? bahane etmektedir.
Bu zihniyetle geçmişi kusurlu görüp ittihad-ı islâmın bile gerçekleşmesi söz konusu olamaz.Çünkü dillendirilecek kusurlar çoktur.
-Üç mesele olan;İman-Hayat-Şeriat dönemlerinin üçüncü devresinde bulunmaktayız.
Geniş düşünülmelidir.
-Mısır modeli oluşturulmaya çalışılacaktır.
-17 ve 25 Aralıkta başarılamayanlar daha alçakça yollarla denenebilir.
-Milyonlar birlere feda edildi.Birlerin yaptığı yanlışlara destek olundu,suskun kalındı,gizlide olsa desteklendi.
Milyonlar heder edildi,hayal kırıklığına uğratıldı,menfi insanların eline kozlar verildi.
Başbakan da dahil bir çok kişiyi gizlice dinleyen polislere destek olundu,sahiplenildi. Milyonlar menfi on-on beş kişiye feda edildi.Zaten suçsuzlarsa beraat ederler,suçlu iseler de cezasını çekerler.
Basiretli davranılmadı.
-Dün Fatih-in iki oğlundan biri olan Cem Sultanı diğer oğlu Sultan Beyazıd-a karşı kullanan Fransa ve daha sonra Roma ve dolayısıyla batı,bu gün Gülen-i Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Erdoğan-a karşı Abd ve Avrupa bir tehdit unsuru olarak kullanmaktadır.
Maalesef bu hazin hal edebiyatımıza da yansımıştır.Cem Sultan Beyazıda yazdığı şiirde;
*“ Sen pişter-i gülde yatasun şevk ile handan
Ben kül döşenen külhan-ı mihnetde sebeb ne?..”
Bayezıd’da cevaben;
“Çün rûz-i ezel kısmet olunmuş bize devlet
Takdire rızâ vermiyesün böyle sebeb ne?..
Haccü’l Haremeynün diyüben da’vi kılarsun
Bu saltanat-ı dünyevîye bunca taleb ne?..’’
-17-25 aralık çıkışı,orta doğudaki Işid çıkışı gibidir.Tıpkı hariciler gibi.
-E.İhsanoğlu ise 17-25 Aralık projesinin devamıdır.
-Dış güçler yanıldı.Şimdiye kadar darbelerde solu ve menfi kişileri kullananlar,bu sefer inancı olan insanları kullanarak başaramadılar.
Zira inancı olan insan ne kadar da bozulsa,yanlışa kolay imza atamaz,bir yerden açık verir,pot kırar.
-Yüz yıl önce şekillendirmenin yenileme faaliyetidir bütün bunlar.
O zaman düzenlemede diğer bir ifadeyle düzenin bozulmasında bizler rol almamıştık, şimdi ise rol alma ve düzenlemeye katılma zamanıdır.
-İnsanlık tarihi boyunca çoğunlukla sürekli soldan gelen şeytan,bu sefer sağdan gelmeye başladı.
MEHMET ÖZÇELİK
02-08-2014