BULANDIRILAN HAVA MANEVİ HAVA
BULANDIRILAN HAVA MANEVİ HAVA
İslâmiyet;bu kadar çeşitlilik içerisinde vahdet ve birliği ve de Tevhidi muhafaza etmiştir. Böylece bu kadar çokluk içerisinde bir birliği tesis etmiş,dağılmaktan ve dağınıklılıktan korumuştur.
Başlangıçtaki Tevhid inancı paratoner gibi etraftaki renkleri,ırkları,çeşitli özellikleri olan insanları birleştirmiş,birbirine kardeş yapmıştır.
Başka düşünce,ideoloji ve yaşayışlara ihtiyaç bırakmaksızın insanların tüm dertlerine derman olmuş,yanlış anlayışların ve gidişlerin önünü keserek,sesini kısmıştır.
Ondaki bir ferman,her derde derman!
Beşer yolunu şaşırmış,bundan dolayı şaşkın. Her probleme alternatif çözümler getiren İslâmiyetin dışında aranılan alternatifler ancak geciktirmeyi sağlamış. Eğitimde,sağlıkta ve idare gibi meselelerde dinden tecrid edilmiş hiçbir görüş ve uygulama sonuca ve çözüme götürmemiştir.
Bu bazen “Din terakkiye manidir.”[1] yaftasıyla,bazen içten yıkmak üzere “Dinde reform”[2] şekliyle yaklaşılmış. Maksat sisli,bulanık bir havanın oluşturulmasıdır. Oysa sisli ve bulanık bir hava ancak aylaklara,gökteki çaylaklara,ormandaki çakallara yarar.
Netice alınmayacağı bilinmesine rağmen,bir şeyler koparılmaya çalışılmaktadır. Meşhur olma adına cami duvarları kirletilmekte,zemzem suyuna bevledilmeye çalışılmaktadır.
İlâhi gadabı celbeden bu hareketler sonuç da belayı da çekmekte,onlara davetiye çıkarmaktadır.
Tinet ve mizaç meselesi…
Âyette:”de ki;her kes,kendi mizaç ve meşrebine göre iş yapar. Bu durumda kimin doğru bir yol tuttuğunu,Rabbiniz en iyi bilendir.”[3]
Südü bozuğun tutmayan bozuk mayası.. bunun neticesidir ki;provakasyonlar,entrika ve senaryolar devam etmektedir.
Süt mü ? Bozuuuk ! Çünkü südü bozuk!
Maya mı? Zaten bozuk ! Çünkü mayası bozuk !
Hiç bozuk süt de bozuk mayayla tutma olur mu?
Çünkü o tutkun,başka şeylerin tutkunu. Elbet maya tutmaz,haya da olmaz.
Hep aynı oyun ve aynı senaryo;zik-zak,tik-tak,lak-lak… Yıllardır,asırlardır hep aynı kısır alanda dönmeler. sadece oyuncular değişik. Milletle milleti,milletle devleti karşı karşıya getirme hareketleri. İslâmiyetin reddettiği anarşiyi hortlatmak.
Bazen bu hesaplaşmalarla olur. Nitekim bilindiği gibi;bazılarının ayağının kayması veya öldürülmesinin altında”kirli işler” ve onun “hesaplaşma”ları yatmaktadır.[4]
Bazen medya ile ki,medyanın en büyük suçu,toplumu eksik ve kusurlu bir zemin üzerine oturtmaya çalışmasıdır. yani asırlardır bir birikim içerisinde olan toplumu,birikimi pek olmayan ve de yanlış bir mahalle oturtup,oraya temayüle sevk etmektedir.
Bazen yanlış politika ve siyaset uygulamaları,halk suçlu kabul edilerek “Dine tahammülsüzlük”[5]gösterilmiştir.
Nitekim 1925-50 dönemi;insanlık tarihinin görmediği,duymadığı,bilmediği,rastlanmayan,vahşetlere denk ve taş çıkartan insanlık dışı garabetlerle ve sahtekarlıklarla dolu olarak geçen bir siyaset ve politika dönemi olmuştur.
Sakın melekler bu zamanımızı düşünerek,insanların yaratılmalarına taraftar olmamış olmasınlar?
Ondan sonra bir nebze yani 1950 ve 1980-lerin farklı yönü;milletin ve şahsiyetin ön plana çıkartılmasına karşı diğerlerinde,şahıslar öne çıkarılmaktadır. Atatürkçülük ve İnönü-nün ön plana çıkartılmasında da sebeb budur.
Millet kendisine yapılan hizmetleri unutmamaktadır. Zira; 1950-de yolun dışına itilmiş iken,bu durumdan kurtarılmış.
1980-de de yarım kalan bu gidişinin devamı sağlanmış. Birinde varlığı bilinip tanınırken,diğerinde varlığı sürdürülmeye çalışılmıştır.
Yanlışlıklar devlet çarkının yanlış dönmesinden,yanlış çevrilen çarkın yanlış ürünleri üreterek gailelerin türemesine sebeb olunmuştur.
“Devletin Yıkılma sebebi”[6] ni oluşturan bir çok sebeblerden;harama,günaha her yönüyle teşvik edici unsurların mevcudiyeti sağlanırken,helale ve sevaba gidici yolların kapatılmasıyla kalınmayıb,her vesile ile cezalandırma yoluna gidilmesi,engellenmesidir.
Günaha tam bir serbestlik,tam destek!
Bizzat devlet eliyle kafalar uyuşturulmak üzere içki üreten yerler ve üretimi arttırılırken,millet piyangolarla umutlandırılmakta,sigara,faiz,israfın her neviyle çökertilmektedir.
Irk ayrımı bilinçsizce işlenmektedir. Fransız gazetecinin deyimiyle:” Siz hep böyle Türk ulusundan söz ederseniz kürt sorunu zor çözülür.”
Batı kendi ve dünya ekonomisini kendi lehine,insanlarını kendi isteklerine göre yönetirken,bu durum bizde kendi aleyhimize olarak gelişir ve geliştirilir.
İnsanlar bilgi küpü olmaktan çıkarılıp,içki tulumu haline getirilir.
Velhasıl;toplum gol atan ve başaran değil,gol yiyen ve başarısız bir hale sevk edilir.
Osmanlı Padişahı III. Mustafa şiirinde:
“Yıkıluptur bu cihan sanmaki bizde düzele
Devleti çarhı deni virdü kamu müptezele
Şimdi ebvâb-ı saâdette gezen hep hazele
İşimiz kaldı heman merhameti lemyezele…”
Laiklik adına devletle millet ayrıştırılarak bir asırdır irtica,laiklik,demokrasi,faşist gibi kelimelerle kurbanlıklar belirlenmekte,milletin huzurunda kurban edilmektedir.
Siyasetin kiriyle bir çok mukaddes değerler kirlenmekle kalmayıp,her vesile ile müntesibleri rencide edilmekte,hakarete maruz bırakılmaktadır.
Yürüyüşünü unutup,başkasının yürüyüşü gibide yürüyemiyen bu millete,gerçek yürüyüşü,kendi yürüyüşünü ve onun tarzı gösterilmeli,değerlerinden koparılmamalıdır.
4-5-1997
MEHMET ÖZÇELİK
[1] Bak. Temellerin Duruşması. A. Kabaklı.55-57.
[2] Age.237.
[3] İsra. 84.
[4] Bak.zaman gaz.24-1-1994.
[5] Bak.Din-Devlet İlişkileri. 1 / 23.
[6] Bak.Sur derg.Eylül. 1991, sh. 19.