KARA VE KARANLIKLI YILLAR

KARA VE KARANLIKLI YILLAR

Adı ne olursa olsun bu devletin ve milletin iradesi dışında faaliyet gösteren gizli bir örgüt ve de örgütler mevcuttur.

Bu örgüt bir yönlü değil, her yönlü çalışıyor.

Her zaman ve her dönemde ve de herkesle irtibatlı istihbarat örgütle faaliyet göstermekte, bilgi alıp, bilgi vermektedir.

Özellikle 1970-1980 ve 1990 ve özellikle 1993 yıllarındaki tek bir elden sağ ve sola, Alevi ve Sünniye, Türk ve Kürde verilen silahla ve kışkırtmalar bu kirli ellerin devlet içinde çöreklendiğini ve ahtapot gibi her tarafı sarıp faaliyet gösterdiğini bildirmektedir.

Bu yıllar öncesi ve sonrasıyla bizler için hep kayıp, kara ve karanlık yıllar oldu.

Cıa bunda büyük rol oynuyordu.

Türkiye adeta Abd’ nin kontrolünde idi.

Türkiye’ye Rus solunu gösterip, sağ ve sağdan vurdu.

Bu durum kargaşalarla ve anlaşmalı olarak darbelere zemin hazırlandı.

Türkiye sadece yerinde saydırılmadı ve hep en az yıl geri götürüldü.

Nitekim dünden bugüne hep bu uygulanmıştır.

-“1953 yılında askeri bir darbe ile Musaddık hükümeti devrildi. CIA’ın bu darbeye dair itirafı 60 yıl sonra geldi. Darbenin 60. yıldönümü olan 2013’te açıklanan Amerikan Ulusal Güvenlik Arşivi’nde yer alan belgelerde “Askeri darbe ABD dış siyasetinin bir parçası olarak, CIA yönetiminde gerçekleştirildi” ifadeleri açıkça yer alıyordu.”[1]

Bu gün bile bunu fırsat bilip korona vasıtasıyla İranı yıkmaya yeltenmektedir.

-“Amerika ve İngiltere, İkinci Dünya Savaşı’nın hemen ardından NATO üyesi ülkelerde gizli ordular oluşturdu. Düşman ise komü­nizmdi.
Amerikan Merkezi Haber alma Örgütü CIA ve İngiltere Gizli Haber alma Örgütü MI6, bu orduların kuruluş görevini üstlendi.
Bu ordular İtalya, Fransa, Yunanistan, Danimarka, İspanya, Portekiz, Almanya, Belçika, Norveç, Hollanda ve Türkiye’de oluşturuldu. NATO üyesi olmayan Avusturya, İsveç, Finlandiya ve İsviç­re’de de gizli ordular kuruldu.
Kuruluş amaçlan ve işlevleri aynı olan NATO’ya bağlı bu gizli orduların her ülkedeki ismi ayrıydı. Bu isimler genellikle ülkelerin belirgin yerel özelliklerine ve tarihlerine bakılarak seçildi.
İtalyan gizli ordusunun adı ‘Roma Kılıcı’ anlamına gelen Gladio’ydu. Fransa’nın ise gemilerdeki rotanın ayarlandığı pusuladaki sembollerden biri olan ‘Rüzgâr Gülü’ oldu. Danimarka’nın gizli ordusu ise adını elinde kılıcıyla Rusları yenilgiye uğratan Danimarkalı piskopos Absalon’dan aldı.
Türkiye’nin gizli ordusunun adı ise Özel Harp Dairesi oldu.
Gizli ordular içinde en çok güçlendirilen ve buna bağlı olarak en aktifi Özel Harp Dairesi oldu. Çünkü gizli orduların oluşturulduğu ülkeler arasında Sovyetler Birliği’ne sınırı olan tek ülke Türkiye’ydi.
Özel Harp Dairesi 27 Eylül 1952 tarihinde Seferberlik Tetkik Kurulu adıyla kuruldu. Diğer ülkelerdeki gizli ordular gibi varlı­ğı sır gibi saklandı. TBMM’nin bile bilmediği bu gizli ordunun kurucuları ve sonraki yöneticileri Amerika’daki merkezlerde özel
harp eğitimden geçirildi.”[2]

-“Amerika, gizli örgütlerini eski Nazi subaylarından oluştururken, Türkiye’den Amerika’ya giden ilk ekip de İkinci Dünya Savaşı sırasında yine Nazilerle bağlantılı olan aşırı milliyetçi subaylardan seçildi.
Teğmen ile albay arası rütbedeki subayların yer aldığı listede Alparslan Türkeş’in yanı sıra önemli bir isim daha vardı: Turgut Sunalp.
Sunalp, 16 kişilik ekip içinde Amerika’ya giden ilk subay oldu.
Bu nedenle özel harp eğitimi alan ilk Türk subayının Turgut Sunalp olduğunu söyleyebiliriz.
Bursa Işıklar Askeri Lisesi’nden sonra 1945’te Harp Akademileri’nden mezun olan Turgut Sunalp, ileride Genelkurmay İkinci Başkanlığı’na kadar yükselecekti.”[3]

-“CIA kamplarında özel harp eğitiminden geçen çekirdek ekip, o güne kadar Türkiye’de çok etkin olarak kullanılmayan operasyonel istihbarat tarzına göre yetiştirildi.
Ekibin en önemli ismi Yarbay Fuat Doğu’ydu.
MAH artık CIA’yla bağlantılıydı, hatta yerel örgütü gibi çalışı­yordu. Genelkurmay İstihbarat Başkanlığı’ndan çok NATO bünyesi altında CIA’nın öncülüğünde kurulan Özel Harp Dairesi’yle sıkı ilişkileri vardı.
MAH’ın tüm masrafları CIA tarafından karşılanıyordu. Hatta MAH mensuplarının maaşları da artık CIA tarafından ödeniyordu. Karşılığında ise iç istihbarat bilgileri veriliyordu.
MAH’ı CIA’nın yerel örgütüne dönüştüren bu ilişkiler ağı Baş­bakan Adnan Menderes’in telefonlarının dinlendiği dedikoduları üzerine başlatılan araştırma sonucu tesadüfen ortaya çıktı.
Teşkilatla ilgili sorunların sık sık gündemde yer alması üzerine Başbakan Adanan Menderes, 1956 yılında Başbakanlık Müste­şarı Ahmet Salih Korur’a bunun nedenlerini ortaya çıkarması gö­revini verdi. Menderes, Korur’dan teşkilatla ilgili detaylı bir rapor
istedi.”[4]

-Sadece CIA değil İngiltere, Fransa ve İtalya gizli servisleri de MAH’a para veriyordu.
Hatta Yeşilköy’deki soruşturma teşkilatında Polonyalılar bile vardı.
Ama bu ülkeler, paraları MAH’ın Ankara’daki merkezine veriyordu. CIA’nın yardımı ise artık yardım olmaktan çıkmış, MAH’ı belli bir ücret karşılığında iç istihbaratta çalıştırmaya dö­nüşmüştü.
Yıllık 1-1.5 milyon lira karşılığında ülkenin tüm sırları CIA’nın eline veriliyordu.”[5]

* İtalya gizli ordusu üzerinde çalışan İtalyan Hakim Felice Casson, görevi Türkiye’deki Özel Harp Dairesi’yle aynı olan Gladyo’nun varlığını kanıtlayan belgeleri arşivde buldu. Ulaştığı belgeler sadece İtalyan gizli ordusu Gladyo değildi, Amerika ve İngiltere tarafından NATO bünyesinde diğer Batı ülkelerinde oluşturulan örgütlerin varlığını ve bunların sağ ve milliyetçi teröristlerle ilişkilerini ortaya koyan belgeleri de çıkarttı.[6]

-Olay bitmemiş ve o dönemde yetiştirilen iki binli yıllardan itibaren farklı kılık ve kılıfla varlığını sürdürmekteydi.

-“FLAŞ İDDİA: ÖZAL, GARİH VE YAŞAR TUNAGÜR’Ü GÜLEN ÖLDÜRTTÜ!”[7]

-Ahmet Özal babası Turgut Özal’ın ölümüne ilişkin yaptığı açıklamada, “Babamın kabrinde zehir bulundu” dedi.[8]

-O karanlık günlerden bir hatıra:

27 Mayıs 1960 ihtilâlinden sonra Senirkent’te Dr. Tahsin Tola ile Ali İhsan Tola’yı nezarete atıyorlar.

Nezarethaneden evleri görünüyor. Bir müddet sonra “Haydi serbestsiniz!” diyerek bırakıyorlar. Tam evlerine giderken çoluk çocuk sevinç içindeyken tekrar jandarmalara yakalatıp içeri atıyorlar. Bu durum üç ay tam üç defa tekrarlanıyor…

Sonra Senirkent’ten Uluborlu’ya naklediyorlar. Orada işkence daha büyük!. Tek odalı bir nezaret yeri. “Tuvaletinizi de burada yapacaksınız!..” diyorlar. Günlerce işkence sürüyor. Karşıdan Jandarma Karakolu’nun atlarının altının her gün bir er tarafından temizlendiğini görüyorlar. Bir gün “At kadar değerimiz yok!” diye hayıflanıyorlar ama “Bedduaya izin yok.” diyerek haklarında beddua etmeye dilleri varmıyor. Ama öbür gün bakıyorlar, atların ölüsünü dışarı çıkarıyorlar. Hepsi de ölmüş!..

Sonra bunları kırık camlı bir yere atıyorlar. Önce hiç olmazsa içeriye hava giriyor diye seviniyorlar. Ama kim vurduya gitmekten korkup sabaha kadar teker teker nöbet tutuyorlar. Bir hafta aç bırakıyorlar. Senirkent’ten evlerinden gönderilen yiyecekleri de vermiyorlar.

Bir hafta sonra Ondokuzuncu Mektup’ta geçen Peygamber Efendimiz’in (sas) mucizeleri üzerine konuşurken, bir kadının et yemeği içine attığı zehirle Efendimiz’i (sas) öldürme teşebbüsü üzerinde müzâkere sırasında, gardiyan kendilerine haşlanmış bir et getiriyor. Hemen o zehir meselesi akıllarına geliyor; yemeyip dışarı atıyorlar. Onu yiyen kedi ve köpekler anında kıvranmaya başlayıp ölüyorlar. O gardiyan evine gidiyor, kızı ile münakaşa ediyor. Kız zehir içip intihar ediyor.

Bunun üzerine hâkim telaşa kapılıp başıma bir şey gelmesin diye hepsini serbest bırakıyor.(İktibas)[9]

MEHMET ÖZÇELİK

20-04-2020


[1] https://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/nedim-sener/abdnin-iranda-rejimi-yikma-firsati-covid-19-41498471

[2] Türkiye’nin Gizli Tarihi-1- Ecevit Kılıç. Sh.7-8.

[3] Age. 21-22.

[4] Age.53.

[5] Age.54.

[6] Age.270. ve bak devamı…

[7] https://dosyatv.com/flas-iddia-ozal-garih-ve-yasar-tunaguru-gulen-oldurttu/

[8] https://m.yeniakit.com.tr/haber/ahmet-ozaldan-yeniakitcomtrye-flas-sozler-turgut-ozalin-kabrinde-bunu-bulduk-1189100.html

[9] https://www.facebook.com/100004025624000/posts/1869107736566729/




GÖÇÜŞ VE GEÇİŞ

GÖÇÜŞ VE GEÇİŞ

Sevinmiştim.

Bizde ve İslâm dünyasında da Materyalizm çöker diye.

Batıda çok yüz bulmayan materyalizm kendisine sığınacak bir liman arıyordu.

Bir asırdır açlığı yaşayan İslâm dünyası materyalizme gözünü kapayarak ve aklını örterek dalmaya başladı.

Materyalizm aradığı limanı bulmuş ve oraya demir atmıştı.

Materyalizm çökmüştü.

Bugün korona karşısında batının materyalizmi bir işe yaramadı.

Batıda materyalizm bir defa daha çökmüş oldu.

Çöküşü daha önce yazmıştım.[1]

Kapitalizm yüzünü değiştirdi, yerini bireysel kontrole bıraktı.

-İngiltere’nin çok satan tabloid gazetelerinden Daily Mail’in internet sitesinin manşetinde İngiltere’deki koronavirüs vakalarının yoğunluğu nedeniyle “Avrupa’nın hasta adamı” benzetmesi yapıldı. Benzetme ilk olarak son dönemlerindeki Osmanlı İmparatorluğu’nu tanımlamak için dönemin Rus Çarı Nikolas tarafından yapılmış ardından tarih literatüründe kendine yer bulmuştu.[2]

-Nobel ödüllü Fransız doktor, “Koronavirüsün Çin’de laboratuvarda üretildiğini” iddia etti

Nobel Tıp Ödülü’nü 2008’de alan Fransız doktor Luc Montagnier, yeni tip koronavirüsün (Kovid-19) Çin’in Vuhan kentindeki bir laboratuvarda üretildiğini ileri sürdü. Montagnier, “Bu virüs, doğal yollarla ortaya çıkmadı, bu tam profesyonel bir iş. Bunun hangi amaçla yapıldığını bilmiyorum” ifadelerini kullandı.[3]

-2018 yılında, Asya’daki en büyük virüs  bankasına bir bakalım. Çin-in Hubei eyaletindeki Wuhan Viroloji Enstitüsü Merkezinde 1.500 den fazla virüs çeşidi muhafaza ediliyor, saklanıyor.[4]

-ABD’de yaşlı bakım evlerinde kalan en az 6 bin 900 kişinin yeni tip koronavirüsten (Kovid-19) dolayı yaşamını yitirdiği ortaya çıktı. Eski New York Vali Yardımcısı Betsy McCaughey “Yaşlı bakım evleri toplu mezar gibi. Bu merkezler aşırı kalabalık ve yeterince personel yok. Tek bir Kovid-19 hastası bile kıyıma yol açıyor” açıklamasında bulundu.[5]

-Korona ABD’de sağlıkçıları da vuruyor: Vaka ve ölümlerin yüzde 4’ünü oluşturuyorlar

Kovid-19 salgınının yeni merkezi konumunda bulunan ABD’de Suriyeli doktor Abdulhafız Şeref, ülkedeki vaka ve ölüm oranının yüzde 4’ünü sağlık çalışanlarının oluşturduğunu belirtti. Yeni Şafak’a konuşan Şeref, sağlık sisteminin salgın karşısında zorlandığını, tedavi masraflarının yüksek meblağlar tuttuğunu belirtti. Suriyeli doktor, Çin’in yanlış yönlendirmesinin vaka sayısının artmasında etkili olduğunu da iddia etti.[6]

-Türkiye’nin yıldızı parladı: Koronada sağlık sistemi çöken Avrupa’dan kaçanlar ülkemize gelmek istiyor

Türkiye’nin koronavirüsle mücadeledeki başarısı, yabancıları Türk pasaportu ister hale getirdi. Dünya Sağlık Örgütü, uluslararası kuruluşlar ile ünlü yatırımcıların Türkiye’yi örnek ülke göstermesi, yabancıların ülkemizde yaşamaya dair taleplerini arttırdı.[7]

-İngiliz hemşireden kan donduran sözler: “Fişleri çekiyoruz”

İngiliz sağlık sistemi, corona virus nedeniyle derinden sarsıldı. Yoğun bakım ünitelerinde yoğunluk yaşanan ülkede görev yapan bir hemşire tedaviye cevap vermeyen Covid-19 hastalarının fişlerini çektiklerini itiraf etti.

BCC’ye konuşan Huanita Nitla, koronavirüs tedavisinde solunum cihazlarının hayati önem taşıdığını söyledi, “bazen o insanların ölümünden sorumlu olduğumu düşünüyorum” dedi..[8]

Hayata bakış açımız değişmelidir.

Musibetler hayata bakış açımızı ve sağlıklı bakışımızı sağlamak içindir.

Bu musibet hayatımızı ve de hayatları değiştirmelidir.

Sistemler kendilerini sorgulamalıdır.

Sistemler değişmeli, aksaklıkları gidermelidir.

Bir asırlık çürüyen sistemler bir virüsle yıkılmaya ve çatırdamaya başladı.

“Biz, hangi memlekete bir uyarıcı göndermişsek oranın şımarık zenginleri, “Biz, sizinle gönderileni inkâr ediyoruz” demişlerdir.

Ve dediler ki: “Malları ve çocukları en çok olan bizleriz, azaba uğratılacak da değiliz.

Ey Muhammed, de ki: “Şüphesiz, Rabbim rızkı dilediğine bol verir ve (dilediğine) kısar. Fakat insanların çoğu bilmezler.”[9]

“Sizden önceki nesillerden aklı başında kimseler (insanları) yeryüzünde bozgunculuk yapmaktan alıkoysalardı ya! Ancak içlerinden kendilerini kurtardığımız pek az kimse bunu yapmıştı. Zulmedenler ise içinde şımartıldıkları refahın ardına düştüler ve günahkâr kimseler oldular.”[10]

MEHMET ÖZÇELİK

20-04-2020


[1] http://www.tesbitler.com/2015/01/02/sira-materyalizmde/

[2] http://m.haber7.com/dunya/haber/2964709-osmanlidan-bir-asir-sonra-koronavirus-covid-19-manseti-avrupanin-hasta-adami

[3] https://www.yenisafak.com/koronavirus/nobel-odullu-fransiz-doktor-koronavirusun-cinde-laboratuvarda-uretildigini-iddia-etti-3535359

[4] http://m.haber7.com/guncel/haber/2965337-vuhandaki-virus-koleksiyonu-skandal-goruntuler-basina-sizdi?detay=1

[5] https://www.yenisafak.com/dunya/toplu-mezar-gibi-abddeki-bakim-evlerinde-7-bine-yakin-kisi-koronavirusten-oldu-3535358

[6] https://www.yenisafak.com/koronavirus/korona-abdde-saglikcilari-da-vuruyor-vaka-ve-olumlerin-yuzde-4unu-olusturuyorlar-3535342

[7] https://www.yenisafak.com/koronavirus/turkiyenin-yildizi-parladi-koronada-saglik-sistemi-coken-avrupadan-kacanlar-ulkemize-gelmek-istiyor-3535340

[8] https://www.ahaber.com.tr/video/dunya-videolari/ingiliz-hemsireden-kan-donduran-sozler-fisleri-cekiyoruz-video

[9] Sebe.34-36.

[10] Hud.116.




NEDEN OLMASIN

NEDEN OLMASIN

İnsanlık yüz yıl içerisinde sesi, görüntüyü naklederken, koku ve cisimleri nakletme yolunda ilerlemektedir.

Peki, kokuyu naklederken, virüsü nakledemez mi?

Bilgisayar, telefon, internet, 5G yoluyla bu kokuyu ve bununla beraber virüsü nakletmesi elbette mümkündür.

Klavye yoluyla, kamera ile yani parmaklar ve göz yoluyla vücuda aktarımı hiç de zor olmayacaktır.

Bu da hızlı internet ile naklinin mümkün olmasıdır.

Bundan 15 sene önce Microsoft tarafından telefonlara gönderilen teklif mesajlarından biri bana da gelmişti.

Ben de Microsoft’a iki şey teklif etmiştim;

Biri kokuların nakli, diğeri ise cisimlerin nakli.

Bunu daha önceki yazılarımda da dile getirdim ve yıllarca öğrencilerime anlattım, medyada da paylaştım.

-İki örnek vereyim;

Biri, dedemiz Hacca 6 ayda, babamız 6 günde giderken, biz 6 saatte gitmekteyiz.

Neden bizim çocuklarımız bunu 6, 16 veya zaman hızına göre 60 dakikaya indiremesin?

İki bin yıllarında 1 Kb-ı on dakikada indirirken, daha sonra 1 Mb-ı, şimdi ise 1 Gb-ı on dakikada indiriyoruz.

Neden bizden sonrakiler 1 Tb-ı on dakikada indiremesin?

-1950 yıllarında rahmetlik babam ilk defa gördüğü radyonun saat 12-de Ankara’dan verdiği haberi büyük bir buluş olarak kendi babasına söylediğinde kabul görmemiş ve bir de; bir kutu olacak ve onun içinde Ankara’dan haber spikerinin verdiği haberi burada dinleyeceksin, öyle mi? diyerek, kendisini azarlamıştır.

1970 yılında çekilen bir videonun görüntüsü var ancak sesi yoktu.

Yani ses ile görüntü bir araya getirilememişti.

Bugün ise bunlar bir çocuk tarafından gayet basit görülmektedir.

Bununla ilgili bir öğretmen arkadaşın anlattığı şöyle bir hatıra var;

Öğretmen ilk okul sınıfında 1960-70’lerde çektiği sıkıntıları anlatıp elektriğin olmadığını anlatır.

O sırada bir öğrenci öğretmene cevaben;

Hocam siz yalan söylüyorsunuz.

Öğretmen neden olduğunu sorunca öğrenci;

Peki o zaman elektrik yoksa telefonunuzu ne ile şarz ediyordunuz?!

Bu çocuk dünyaya gözünü açtığında akıllı telefonla tanıştı. Elektriği hiç kesilmedi. Ve bu çocuk hepsini bir arada gördü ve buldu.

Onun için elektriğin olmaması söz konusu değildir.

-Dünya maddeler aleminden manalar alemine geçiş yapmaktadır.

Materyallerden ışıklar dünyasının kapısını aralamaktadır.

“Her şeyi maddede arayanların akılları gözlerindedir. Göz ise mâneviyatta kördür.”

“Elhâsıl: Sâir Enbiya Aleyhimüsselâm’ın mu’cizâtları, birer havârik-ı sanata işaret ediyor ve Hazret-i Âdem Aleyhisselâm’ın mu’cizesi ise; esâsât-ı sanat ile beraber, ulûm ve fünûnun, havârik ve kemâlâtının fihristesini bir suret-i icmâlîde işaret ediyor ve teşvik ediyor.

“Hem öyle bir tarzda sevkeder, teşvik eder ki; o tarz ile şöyle anlattırıyor: ‘Ey insan! Şu kâinattan maksad-ı âlâ; tezahür-ü Rububiyete karşı, ubûdiyet-i külliye-i insaniyedir ve insanın gaye-i aksâsı, o ubûdiyete ulûm ve kemâlât ile yetişmektir.

“Hem öyle bir surette ifâde ediyor ki, o ifâde ile şöyle işaret eder ki: ‘Elbette nev-i beşer, âhir vakitte ulûm ve fünûna dökülecektir. Bütün kuvvetini ilimden alacaktır. Hüküm ve kuvvet ise, ilmin eline geçecektir.” Bediüzzaman.

MEHMET ÖZÇELİK

18-04-2020




ÇİLEDEYİZ… İNZİVADAYIZ… İ’TİKAFTAYIZ

ÇİLEDEYİZ… İNZİVADAYIZ… İ’TİKAFTAYIZ

Evde kalın…

Çıkmayın… Gelmeyin…

“Ve Karne Fi Buyutikünne”, “Evlerinizde oturun.”[1] Emri mucibince evdeyiz.

Çiledeyim… İnzivadayım… İ’tikaftayım.

Çile…

Kırk demektir farsça.

Erbaîn Günleri.

Kırkımızı çıkarıyoruz.

Kırk günde fabrika ayarlarına dönmek.

Fıtrata…

Dünya kırklara karışıyor. Rical-ül Ğayb…

“Bu ümmetin Ebdalleri 30’dur. Hepsi de Halilu’r-Rahman gibidir(yani Allah’a olan sevgi ve dostluğunda çok samimidirler). Her ne zaman onlardan biri ölse, Allah onun yerine bir başkasını getirir.”[2]

“Ebdaller 40 kişi olup Şam’da ikamet ederler. Onlar sayesinde yağmur yağar, onlar sayesinde düşmana karşı zafer kazanılır ve onlar sayesinde Şam halkından azap uzaklaştırılır”[3]

Şam’daki kırklar harekette. Eksiklerini tamamlıyorlar.

İnsanlardan süzerek…

Süzülerek…

İnsanlar ve insanlık kırkılıyor, kırpılıyor, kırklanıyor.

Bir şeyleri elde etmek ve hedefe ulaşmak için, bazı şeyleri ve bazen çok şeyleri terk etmesi gerekti.

Çile bunları terk etti.. Terkettirdi.

Terkteyiz. Bir ömür elde ettiklerimizi.

“El Fakru Fahri”,”Allah’a karşı fakrını ve fakirliğini, aczini ve acizliğini hissetmek benim için iftihar vesilesidir.” diyor Şanlı Nebi.

O’ndan gelirken çıplak geldik, O’na giderken bir kefenle gidiyoruz.

-Ana karnından geldik Pazara.

Kefen aldık girdik Mezara.

-Eli boş varılmaz varılan yere,
Boş gelmedim ya Rab! ben suç getirdim.
Dağlar çekemezken o ağır yükü
İki kat sırtımda, Pek güç getirdim…” ( Tahir-i Mevlevi’nin mezar taşına yazılmasını istediği dörtlük)

-“Bir bardak su gibi çalkandı dünya;
Söndü istikamet, yıkıldı boşluk.
Al sana hakikat, al sana rüya!
İşte akıllılık, işte sarhoşluk!…

Bu nasıl bir dünya hikâyesi zor;
Mekânı bir satıh, zamanı vehim.
Bütün bir kâinat muşamba dekor,
Bütün bir insanlık yalana teslim…”N.F.K.

-İnziva…

İnsan içine çıkacak durumda olmadığı için, o inzivaya çekildi.

Dış dünyadan kopup, Rabbisiyle buluşmaya yöneldi.

İ’tikaf…

Evler mescid oldu.. Herkes i’tikafa çekildi.

İnsanlık nadasta…

Tek başına.. Kendi ve nefsi.. Kendi ve Rabbi.. Kendi ve ailesi..

Dünya çilede…

İ’tikafa çekilmiş…

Ramazandan önce ve erken başlasa da.

Çünkü Ramazanın son on günü onu temizlemeye, arındırmaya, kemale erdirmeye yeterli gelmeyecekti.

Dünya çok yoruldu.

İnzivaya çekildi.

Evvelden veliler çileye girer, çile çıkarır, kırk gün boyunca dağıttığı kendisi, kendine gelirdi.

Bugün eskiden velilerin yaptığını, şimdilerde deliler de ve akıllılarda yapmaktadır.

Müslimi de gayrı müslimi de yapmaktadır.

Doğuda da batıda da bu çile çekilmektedir.

İnziva, itikaf, çile bütün bunlar sadece tüm insanların yabancı olduğu bir şey değil, maalesef Müslümanların bile yabancı ve uzak olduğu kavramlar ve hayatın gerçekleri.

İnsanın gerçeği.

Gerçeğinden uzaklaşan insanlık, virüs ile gerçeği tanımaktadır.

Gerçeği ile yüz yüze gelmektedir.

İnsanlık çilede…

Ramazan’dan önce itikafa girdi.

İnzivaya çekildi.

Herkesi dinler ve sorgularken artık kendisini dinleyip sorgulamaya başladı.

Toplumda menfilikleri üreten faktörler, iyilikleri üreten anti-virüslerden çok daha fazla.

Virüs toplumdaki virüsleri de virüsledi.

Anti-virüsler kendilerini güçlendirmeli.

Güncellemeli, güncellenmelidir.

Haydi fabrika ayarlarına…

MEHMET ÖZÇELİK

19-04-2020


[1] Ahzâb Suresi 33. Ayet.

[2] Mecmau’z-zevaid, 10/62.

[3] Ahmed b. Hanbel, 1/112.




MUSİBETTE TESLİMİYET

MUSİBETTE TESLİMİYET

“İbrahim: Hasta olduğumda bana O şifa verir.”[1]

“O kimseler ki, başlarına bir musibet geldiğinde ’Biz Allah’ın kullarıyız; dönüşümüz de ancak Onadır’ derler.”[2]

Allah’tan affedilmeyi ve afiyette olmayı dileyiniz. Çünkü hiç kimseye sağlam imandan sonra afiyetten daha hayırlı bir şey verilmemiştir.[3]

Allahım! Sen’den dünyada ve âhirette afiyet dilerim. Allahım! Sen’den dinimde, dünyamda, ailemde ve malımda af ve afiyet dilerim.[4]

Her derdin bir devası vardır. İlaç, hastalığa denk geldiğinde Yüce Allah’ın izniyle hasta iyileşir.[5]

Mallarınızı zekatla koruyunuz. Hastalarınızı sadaka ile tedavi ediniz. Belaları da dua ile karşılayınız.[6]

Allah, hastalanan bir mümine şifa verdiğinde; bu onun geçmiş günahlarına kefaret, geleceği için de bir öğüt olur.[7]

Vücudunda bir hastalığa yakalanan her Müslüman hakkında Allah, onu koruyan meleklerine şöyle emreder: “Bu kuluma, verdiğim hastalığa bağımlı kaldığı sürece
her gün ve gece, (sağlığında) yapmakta olduğu iyiliklerin aynısını yazın.”[8]

Rahatsızlık, hastalık gibi başına sıkıntılar gelen her Müslümanın günahlarını Yüce
Allah, tıpkı ağacın yapraklarını döktüğü gibi döker.[9]

Bir hastanın yanına ziyaret için girdiğinde ondan sana dua etmesini iste. Çünkü onun duası, tıpkı meleklerin duası gibidir.[10]

Ailesinden biri hastalandığında Allah Rasulü (s.a.s.), Nâs ve Felak Surelerini okuyarak onun üzerine üflerdi.[11]

Hz. Peygamber şöyle dua ederdi: “Allah’ım! Alaca, cinnet, cüzzam ve her türlü kötü hastalıktan sana sığınırım.”[12]

Müminin hâli ne hoştur! Her hâli kendisi için hayırlıdır ve bu durum yalnız mümine mahsustur. Başına güzel bir iş geldiğinde şükreder; bu onun için hayır olur. Başına bir sıkıntı geldiğinde ise sabreder; bu da onun için hayır olur.[13]

Sizden birine bir musibet geldiğinde şöyle desin: Biz Allah’tan geldik ve yine O’na döneceğiz. Allah’ım! Musibetimin ecrini senden isterim, bana onun ecrini ver ve bunu benim için daha hayırlı olan ile değiştir.[14]

Kim veba salgınına yakalanır da sabrederek ve kendisine ancak Allah’ın yazgısının geleceğine inanarak ve ecrini Allah’tan umarak beldesinde kalırsa ona tıpkı bir şehit ecri verilir.[15]

(Bulaşıcı) Hastalığı olan, sağlıklı olanın yanına yaklaşmasın.[16]

Salgının bulunduğu yerden kaçan, savaştan kaçan gibidir.[17]

*************

Hastalıklar ve musibetler konusunda -Hastalar Risalesi- adıyla bir eser veren Bediüzzaman’dan tesbitler:

-Ey biçare hasta! Merak etme, sabret. Senin hastalığın sana dert değil, belki bir nevi dermandır. Çünkü ömür bir sermayedir, gidiyor. Meyvesi bulunmazsa zayi olur. Hem rahat ve gafletle olsa, pek çabuk gidiyor.

– Ey sabırsız hasta! Sabret, belki şükret. Senin bu hastalığın, ömür dakikalarını birer saat ibadet hükmüne getirebilir. 

– Ey tahammülsüz hasta! İnsan bu dünyaya keyif sürmek ve lezzet almak için gelmediğine, mütemadiyen gelenlerin gitmesi ve gençlerin ihtiyarlaşması ve mütemadiyen zeval ve firakta yuvarlanması şahittir.

– Ey şekvâcı hasta! Senin hakkın şekvâ değil, şükürdür, sabırdır. Çünkü senin vücudun ve âzâ ve cihazatın, senin mülkün değildir. Sen onları yapmamışsın, başka tezgâhlardan satın almamışsın. Demek başkasının mülküdür. Onların Mâliki, mülkünde istediği gibi tasarruf eder.

– hastalık bazılara bir ihsan-ı İlâhîdir, bir hediye-i Rahmânîdir. Bu sekiz dokuz senedir, liyakatsiz olduğum halde, bazı genç zatlar hastalık münasebetiyle dua için benimle görüştüler. Dikkat ettim ki: Hangi hastalıklı genci gördüm; sair gençlere nispeten âhiretini düşünmeye başlıyor. Gençlik sarhoşluğu yok. Gaflet içindeki hayvânî hevesattan bir derece kendini kurtarıyor. 

– Ey elemden teşekkî eden hasta! Senden soruyorum: Geçmiş ömrünü düşün ve o ömürde geçmiş lezzetli safâ günleri ve belâ ve elemli vakitlerini tahattur et. Herhalde ya oh, ya ah diyeceksin. Yani, ya “Elhamdü lillâh, şükür,” veyahut “Vâ hasretâ, vâ esefâ!” kalbin ve lisanın diyecek.

– Ey dünya zevkini düşünüp hastalıktan ıztırap çeken kardeşim! Bu dünya eğer daimî olsaydı ve yolumuzda ölüm olmasaydı ve firak ve zevâlin rüzgârları esmeseydi ve musibetli, fırtınalı istikbalde mânevî kış mevsimleri olmasaydı, ben de seninle beraber senin haline acıyacaktım. Fakat madem dünya bir gün bize “Haydi, dışarı” diyecek, feryadımızdan kulağını kapayacak. O bizi dışarı kovmadan, biz bu hastalıklar ikazatıyla şimdiden onun aşkından vazgeçmeliyiz. O bizi terk etmeden, kalben onu terke çalışmalıyız.

– Ey sıhhatinin lezzetini kaybeden hasta! Senin hastalığın sıhhatteki nimet-i İlâhiyenin lezzetini kaçırmıyor, bilâkis tattırıyor, ziyadeleştiriyor. Çünkü bir şey devam etse tesirini kaybeder. 

– Ey âhiretini düşünen hasta! Hastalık, sabun gibi, günahların kirlerini yıkar, temizler. Hastalıklar keffâretü’z-zünub olduğu hadis-i sahihle sabittir. Hem hadiste vardır ki, “Ermiş ağacı silkmekle nasıl meyveleri düşer; imanlı bir hastanın titremesi de öyle günahları silker.”[18]

– Evet, Allah’ı tanımayanın, dünya dolusu belâ başında vardır. Allah’ı tanıyanın dünyası nurla ve mânevî sürurla doludur; derecesine göre, iman kuvvetiyle hisseder. Bu imandan gelen mânevî sürur ve şifa ve lezzet altında, cüz’î maddî hastalıkların elemi erir, ezilir.

– Ey lüzumsuz merak eden hasta! Sen hastalığın ağırlığından merak ediyorsun. O merakın senin hastalığını ağırlaştırır. Hastalığın hafifleşmesini istersen, merak etmemeye çalış. Yani, hastalığın faydalarını, sevabını ve çabuk geçeceğini düşün, merakı kaldır, hastalığın kökünü kes.

– Ey sabırsız hasta kardeş! Hastalık, hazır bir elemi sana vermekle beraber, evvelki hastalığından bugüne kadar, o hastalığın zevâlindeki bir lezzet-i mâneviye ve sevabındaki bir lezzet-i ruhiye veriyor. Bugünden, belki bu saatten sonraki zamanda hastalık yok; elbette yoktan elem yok. Elem olmazsa teessür olamaz.

– Hem hastalık, insandaki aczini, zaafını ihsas eder. O aczin lisanıyla ve zaafın diliyle, hâlen ve kàlen bir dua ettirir. Cenâb-ı Hak insana hadsiz bir acz ve nihayetsiz bir zaaf vermiş, tâ ki daimî bir surette dergâh-ı İlâhiyeye iltica edip niyaz etsin, dua etsin.

– Ey hastalıktan şekvâ eden biçare adam! Hastalık bazılara ehemmiyetli bir definedir, gayet kıymettar bir hediye-i İlâhiyedir. Her hasta, kendi hastalığını o neviden tasavvur edebilir.
Madem ecel vakti muayyen değil; Cenâb-ı Hak, insanı ye’s-i mutlak ve gaflet-i mutlaktan kurtarmak için, havf ve recâ ortasında ve hem dünya ve hem âhireti muhafaza etmek noktasında tutmak için, hikmetiyle eceli gizlemiş. Madem her vakit ecel gelebilir; eğer insanı gaflet içinde yakalasa, ebedî hayatına çok zarar verebilir. Hastalık gafleti dağıtır, âhireti düşündürür, ölümü tahattur ettirir, öylece hazırlanır. Bazı öyle bir kazancı olur ki, yirmi senede kazanamadığı bir mertebeyi yirmi günde kazanıyor.

– Ey âh-ü enîn eden hasta! Hastalığın suretine bakıp ah eyleme; mânâsına bak, oh de. Eğer hastalığın mânâsı güzel birey olmasaydı, Hâlık-ı Rahîm en sevdiği ibâdına hastalıkları vermezdi.

-En ziyade musibet ve meşakkate giriftar olanlar, insanların en iyisi, en kâmilleridir.” Başta Hazret-i Eyyüb Aleyhisselâm, enbiyalar, sonra evliyalar ve sonra ehl-i salâhat, çektikleri hastalıklara birer ibadet-i hâlisa, birer hediye-i Rahmâniye nazarıyla bakmışlar, sabır içinde şükretmişler, Hâlık-ı Rahîmin rahmetinden gelen bir ameliyat-ı cerrahiye nevinden görmüşler.

– Ey sıkıntıdan şekvâ eden hasta! Hastalık, hayat-ı içtimaiye-i insaniyede en mühim ve gayet güzel olan hürmet ve merhameti telkin eder. Çünkü insanı vahşete ve merhametsizliğe sevk eden istiğnâdan kurtarıyor.

– Ey hastalık vasıtasıyla hayrat yapamamaktan şekvâ eden hasta! Şükret. Hayrâtın en hâlisinin kapısını sana açan, hastalıktır. 

– Ey şükrü bırakıp şekvâya giren hasta! Şekvâ bir haktan gelir. Senin bir hakkın zayi olmamış ki şekvâ ediyorsun. Belki senin üstünde hak olan çok şükürler var yapmadın. Cenâb-ı Hakkın hakkını vermeden, haksız bir surette hak istiyorsun gibi şekvâ ediyorsun. Sen, kendinden yukarı mertebelerdeki sıhhatli olanlara bakıp şekvâ edemezsin. Belki sen, kendinden sıhhat noktasında aşağı derecelerde bulunan biçare hastalara bakıp şükretmekle mükellefsin. Senin elin kırık ise, kesilmiş ellere bak. Bir gözün yoksa, iki gözü de olmayan âmâlara bak, Allah’a şükret.

– Cemîl-i Zülcelâlin bütün isimleri, “Esmâü’l-Hüsnâ” tabir-i Samedânîsiyle gösteriyor ki, güzeldirler. Mevcudat içinde en lâtif, en güzel, en câmi âyine-i Samediyet de hayattır. Güzelin aynası güzeldir. Güzelin mehâsinlerini gösteren ayna güzelleşir. O aynanın başına o güzelden ne gelse güzel olduğu gibi, o hayatın başına dahi ne gelse, hakikat noktasında güzeldir. Çünkü, güzel olan o Esmâü’l-Hüsnânın güzel nakışlarını gösterir.

– Ey derdine derman arayan hasta! Hastalık iki kısımdır. Bir kısmı hakikî, bir kısmı vehmîdir. Hakikî kısmı ise, Şâfî-i Hakîm-i Zülcelâl, küre-i arz olan eczahane-i kübrâsında, her derde bir devâ istif etmiş. O devâlar ise dertleri isterler. Her derde bir derman halk etmiştir. Tedavi için ilâçları almak, istimal etmek meşrudur; fakat tesiri ve şifayı Cenâb-ı Haktan bilmek gerektir. Derdi O verdiği gibi, şifayı da O veriyor.

– Ey hasta kardeş! Senin hastalığında maddî elem var. Fakat o maddî elemin tesirini izale edecek ehemmiyetli bir mânevî lezzet seni ihata ediyor. Çünkü, peder ve validen ve akraban varsa, çoktan beri unuttuğun gayet lezzetli o şefkatleri senin etrafında yeniden uyanıp, çocukluk zamanında gördüğün o şirin nazarları yine görmekle beraber; çok gizli, perdeli kalan etrafındaki dostluklar, hastalığın cazibesiyle yine sana karşı muhabbettarane baktıklarından, elbette onlara karşı senin bu maddî elemin pek ucuz düşer.

– Mü’min sırr-ı imanla ve teslimiyet ve tevekkülle, o ağır nüzul gibi hastalıktan, az bir zamanda, ehl-i velâyetin çileleri gibi istifade edebilir. O vakit o ağır hastalık çok ucuz düşer.

– Madem O var, sana bakar; sana her şey var. Asıl gurbette, kimsesizlikte kalan odur ki, iman ve teslimiyetle Ona intisap etmesin veya intisabına ehemmiyet vermesin.

– Evet, ihtiyarlara, mâsumlara, yalnız akrabasına bakmak değil, belki ehl-i iman-madem sırr-ı imanla uhuvvet-i hakikiye var-onlara rast gelse, muhterem hasta ihtiyar ona muhtaç olsa, ruh u canla ona hizmet etmek İslâmiyetin muktezasıdır.

– Ey hasta kardeşler! Siz gayet nâfi ve her derde devâ ve hakikî lezzetli kudsî bir tiryak isterseniz, imanınızı inkişaf ettiriniz. Yani, tevbe ve istiğfar ile ve namaz ve ubudiyetle, o tiryak-ı kudsî olan imanı ve imandan gelen ilâcı istimal ediniz.

– İman ilâcı ise, ferâizi mümkün oldukça yerine getirmekle tesirini gösteriyor. Gaflet ve sefahet ve hevesât-ı nefsâniye ve lehviyât-ı gayr-ı meşrua, o tiryakın tesirini men eder. Hastalık madem gafleti kaldırıyor, iştahı kesiyor, gayr-ı meşru keyiflere gitmeye mâni oluyor; ondan istifade ediniz. Hakikî imanın kudsî ilâçlarından ve nurlarından, tevbe ve istiğfarla, dua ve niyazla istimal ediniz.
Cenâb-ı Hak sizlere şifa versin, hastalıklarınızı keffâretü’z-zünub yapsın. Âmin, âmin, âmin.

“Dediler: Bizi buna eriştiren Allah’a hamd olsun; yoksa Allah hidayet etmeseydi, biz kendiliğimizden buna erişemezdik. Gerçekten Rabbimizin peygamberleri bize hakkı getirdiler.”[19]

-“Seni her türlü noksandan tenzih ederiz. Senin bize öğrettiğinden başka bilgimiz yoktur. Muhakkak ki Sen, ilmi ve hikmeti her şeyi kuşatan Alîm-i Hakîmsin.”[20]

-Allahım! Kalblerin derman ve devâsı, bedenlerin âfiyet ve şifası, gözlerin nur ve ziyası olan Efendimiz Muhammed’e ve âl ve ashabına salât ve selâm et.

Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi.
Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi. (Kanuni)

MEHMET ÖZÇELİK

18-04-2020


[1] Şu’arâ Suresi 80. Ayet.

[2] Bakara Sûresi, 2:156.

[3] Tirmizî, Daavât 105.

[4] Ebû Dâvûd, Edeb 101.

[5] Müslim, Selam 69.

[6] Taberânî, el-Mu’cemu’l-Kebîr, no: 10196.

[7] Ebû Dâvûd, Cenâiz 1.

[8] Ahmed b. Hanbel, Müsned, II. 194.

[9] Buhârî, Merdâ 13.

[10] İbn Mâce, Cenâiz 1.

[11] Müslim, Selam 114.

[12] Ebû Dâvûd, Zekat 32.

[13] Müslim, Zühd 64.

[14] Ebû Dâvûd, Cenâiz 18.

[15] Buhârî, Enbiyâ 54.

[16] Müslim, Selam 104.

[17] Ahmed b. Hanbel, Müsned, 41/74, no: 24528.

[18] Buharî, Merdâ: 1, 2, 13, 16; Müslim, Birr: 45; Dârimî, Rikâk: 57; Müsned, 1:371, 441, 2:303, 335, 3:4, 18, 38, 48, 61, 81.

[19] A’râf Sûresi, 7:43.

[20] Bakara Sûresi, 2:32.




TARAFI MUHALİF

TARAFI MUHALİF

Yazıklar olsun!!!

Zulme ve haksızlığa taraf ve taraftar olana.

Sırf muhalefetten dolayı…

Şeytan inadından, inadının gözünü kör etmesinden dolayı Allaha muhalefet etmiştir.

Muhalefet hak namına ve adalet hesabına ve de yapıcı olmalıdır.

Abdullah Gül ile başlayıp, Ahmet Davutoğlu ve Ali Babacan ile devam eden müzmin muhalefet, proje üretmek ve icraattan uzak yapıcı bir muhalefete değil, adeta düşmanla ortaklık yapıp yıkıcı bir muhalefete dönmüştür.

Günümüzdeki muhalefet seviyesiz, menfaat kaynaklı ve şahıs odaklıdır.

-“Ali Babacan’dan RTÜK’e Fox TV tepkisi: ‘Kabul edilemez’.

DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan  sosyal medyadan yaptığı paylaşımda, RTÜK tarafından Fox TV başta olmak üzere muhalif kurumlara verilen cezalara tepki gösterdi. “[1]

-“Meral Akşener’den FOX TV tepkisi: Talimat verdi, propaganda medyası kurdu.

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, RTÜK tarafından Fox TV’ye verilen cezaya tepki gösterdi. Akşener, “Ülkemizin birkaç özgür medya kurumundan biri olan FOX TV’ye verilen ağır cezayı şiddetle ve esefle kınıyorum. Bugünler elbette geçecek, ülkemize demokrasi, adalet ve huzur gelecek. Bunu hep birlikte başaracağız!” dedi.[2]

Allah insaf versin.

Muhalefet gözü kör, aklı kor, insanlığı zor eyledi.

Zulme ortak kıldı.

Yazıklar olsun.

PKK’ yı savunmak, yalan haber yapıp, toplumu tahrik etmenin adı, fikir özgürlüğü oldu.

Binlerce esefler olsun.

Zulme rıza ve taraf olmak da zulümdür.

Bu kirli siyaset için Bediüzzaman şu tesbitleri yapar:

“Bî-tarafâne muhakeme, iki taraf ortasında bir vaziyettir. Halbuki hem senin, hem insandaki senin şakirtlerin, dediğiniz bî-tarafâne muhakeme ise, taraf-ı muhalifi iltizamdır. Bî-taraflık değildir, muvakkaten bir dinsizliktir.”

-“Cumhura muhalefet öyle bir hatadır ki, o hatayı irtikab etmek kalbin, vicdanın şanından değildir.”[3]

-“Bir salih alim kendi fikr-i siyasîsine muvafık bir münafığı hararetle sena etti ve siyasetine muhalif bir salih hocayı tenkid ve tefsik etti.
Eski Said ona dedi: “Bir şeytan senin fikrine yardım etse rahmet okutacaksın. Senin fikr-i siyasiyene muhalif bir melek olsa lanet edeceksin.” Bunun için Eski Said: 
 dedi. Ve otuz beş seneden beri siyaseti terk etti.”[4]

-“Kim fasık siyasetdaşını, mütedeyyin muhalifine, su-i zan bahaneleriyle tercih etse, muharriki siyasetçiliktir.”[5]

-“Menfaat üzerine dönen siyaset, canavardır.

-Şimdilik İstanbul siyaseti, İspanyol hastalığı gibi bir hastalıktır.

-İnadın işi: Şeytan birisine yardım etse, o melektir der, rahmet okur; muhalifinde melek görse, libasını değiştirmiş şeytandır der, lanet eder.”[6]

Harici düşmanlar bizim bu yıkıcı muhalefetimizden istifade ederek, her alanda yıkımı yapıp, bir asırdır bizi bize kırdırıyorlar.

MEHMET ÖZÇELİK

17-04-2020


[1] https://www.gercekgundem.com/medya/174149/ali-babacandan-rtuke-fox-tv-tepkisi-kabul-edilemez

[2] https://www.yenicaggazetesi.com.tr/meral-aksener-fox-tvye-verilen-cezayi-siddetle-kiniyorum-275436h.htm

[3] Beyanat ve Tenvirler.124.

[4] Hutbe-i Şamiye, ss. 52-53.

[5] Beyanat ve Tenvirler.118.

[6] Beyanat ve Tenvirler.125.




ÇÖKÜŞLER

ÇÖKÜŞLER

Dünya genelinde bir çöküş yaşanmaktadır.

Bir değişim ve dönüşüm olmaktadır.

-“Gates, koronavirüse (Kovid-19) karşı aşı geliştirmeyle ilgili çalışmalara destek verdiğini açıklarken, ABD Başkanı Donald Trump‘ın eski danışmanı Roger Stone, katıldığı bir radyo programında Microsoft’un kurucusunu hedef aldı.

SALGINI İNSANLARA MİKROÇİP TAKMAK İÇİN BAŞLATTI”

Stone, “Bill Gates’in bu salgının yaratım ve yayılım sürecinde rol oynayıp oynamadığı tartışmaya açık. O ve diğer küreselciler, bunu aşıları zorunlu hale getirmek ve insanlara mikroçip takmak için kullanıyor” dedi.”[1]

Ve bu kirli işin ve ilişkinin içinde Dünya Sağlık Örgütü de mi var?

-“ABD Başkanı Donald Trump ile Dünya Sağlık Örgütü arasında yaşanan krizde yeni bir perdeye geçildi. Beyaz Saray’da basın toplantısı düzenleyen ABD Başkanı Trump , Dünya Sağlık Örgütü’ne maddi yardımları durdurduğunu açıkladı. DSÖ’yü virüsün dünyaya yayılmasından sorumlu tutan ABD Başkanı, örgüt içine neler döndüğünü herkesin bildiğini ifade etti.”[2]

Küreselleşen dünyada bir asır önce devletler küçük küçük devletlere bölünürken, bugün dünya tek bir noktadan kontrol edilmeye yönelmektedir.

-“ABD Genelkurmay Başkanı Orgeneral Mark Milley, ABD’nin iki yıl önce istihbarattan Wuhan’daki laboratuvarın yeterince önlem almadığını ve oradan çıkacak virüsün salgına neden olabileceğine dair bilgi aldığı iddiasıyla ilgili ‘Şu aşamada, bu iddialar inandırıcı değil. Doğal olduğunu gösteren önemli ölçüde kanıt var.’ dedi.”[3]

Dünyayı terörle yıkan Abd, içten mi yıkılıyor?

ABD içten çöküyor mu?

Çatırtı sesleri gelmeye başladı.

Zulüm çöküşe geçti.

-“Yeni tip corona virüs (Covid-19) salgını en çok ABD’yi vurdu. ABD’deki vaka sayısı 600 bini geçerken, ölü sayısı da 25 bini aştı. ABD’nin New York eyaletinde corona virüs vaka sayısı dünyada tüm ülkeleri geçerek 195 bine çıktı. ABD’yi koronavirüsü değil, lağım fareleri de tehdit ediyor. ABD’li uzmanlar, ”Eğer bu başımıza gelirse 55 farklı virüsle de savaşmak zorunda kalabiliriz” uyarısında bulundu.”[4]

***************

Dünya bir doğum sancısı geçirmektedir.

İnsanlık maddi ve manevi bir sancı içerisindedir.

İnşaallah tünelin sonu aydınlıktır.

Kararan gecelerin sabahı yakındır.

Kendisini dağıtan insanlığın kendisini toparlamasına, yöntem ve stratejilerini belirlemesine bir vesiledir.

Beşeri iç dünyasına, makro alemden kendi mikro alemine geçişe bir adımdır.

Hayatı ortadan kaldırmaya yönelik yatırımların yerini, insana hayat vermeye ve elinden tutmaya bir ikazdır.

Her şerde mutlaka bir hayır vardır.

Beşer zulmetse de kader cihetiyle birçok hayırlara mukaddemdir.

Eski hal muhal, ya yeni hal ya izmihlal.

MEHMET ÖZÇELİK

17-04-2020


[1] http://www.haber7.com/dunya/haber/2963875-eger-dogruysa-ortalik-karisacak-koronavirus-covid-19-salginini-bill-gates-baslatti

[2] http://www.haber7.com/dunya/haber/2963787-trump-dunya-saglik-orgutune-yonelik-yardimlari-kesti

Kirli ortaklıklar bozuldu. Savaş başladı.

[3] http://www.haber7.com/dunya/haber/2963775-virus-istihbarati-iddiasi-ortaligi-karistirmisti-abdden-flas-aciklama/?detay=1

[4] http://www.haber7.com/dunya/haber/2963743-abdyi-koronadan-sonra-fareler-de-tehdit-ediyor




VÜCUDUN KALKANI TEMİZLİK

VÜCUDUN KALKANI TEMİZLİK

Hayatın sıhhati, temizlik köprüsünden geçer.

Hastalıklar ise temizlik köprüsünün yıkılmasıyla ortaya çıkar.

İncil’de: “Yıkanmamış eller insanı kirletmez.”[1] denilmektedir.

“Rahipler beden temizliğini ruh temizliğine aykırı saymış hep vücutlarını yıkamaktan
kaçınmışlardır. Rahip Antoni ömrü boyunca ayaklarını yıkama günahını irtikap etmemiştir. Övgüsünü almıştır.”[2]

“16.yyılın ünlü heykelcisi Michelangelo’ya babası yazdığı mektupta: “Yıkanmaktan sakın.
Her türlü hastalık sudan gelir. Gerekirse adam tut, kirlerini kazıt. Ama sakın yıkanma.”
Demiştir.
Avrupa’da insanlar ancak vaftiz olurken su ile yıkanırlardı. Yıkanmamaktan kaynaklanan kokuyu, ağır kokular sürerek vücut kokularını örtmeye çalışırlardı.”[3]

“17.yyıl Avrupa’da temizlik, banyo bilinmiyordu. Vaftiz suyu gitmesin diye yıkanılmazdı.”[4]
“Avrupa’da temizlik soylular arasında bile bilinmiyordu. Çatal, kaşık bilinmiyor, banyo kullanılmıyordu. Salgın hastalıklar yaygındı. Yıkanmak kutsal vaftiz suyundan mahrum kalmaktı.”

“1780‟de sokaklardaki pis kokular karşısında yetkililer, Parislilerin evlerde lağım çukuru açmasını, lazımlıkları pencerelerden sokağa dökmemesi kararını aldı.”[5]

– İbni Sina: (980 – 1037) Tıbba çok yenilikler getirmiştir. “El-Kanun Fit-Tıp” adlı kitabı
İslâm dünyasında ve Avrupa’da tıbbın temelini oluşturmuş, 600 yıl Avrupa üniversitelerinde ders kitabı olarak okutulmuştur.
– Razi (864 – 925) Çiçek ve kızamık hastalıklarını keşfetmiş ve bu konuda ilk kitap yazan ilim adamıdır.

– Ali bin Abbas (? – 994) Kanser ameliyatı yapmıştır.

– Kamber Vesim (? – 1961) Verem mikrobunu bulmuştur.

– Ali Bin İsa, gözle ilgili kitap yazmış, 19.y.yıl ortalarına kadar ders kitabı olarak
okutulmuştur.

– İbni Cessâs (? – 1009) Cüzam hastalığının sebep ve tedavilerini göstermiş, ilmi yollarla
vebanın bulaşıcı bir hastalık olduğunu ortaya koymuştur.
– Akşemseddin (1389 – 1459) mikroptan gözle görülemeyen küçük canlılar diye
bahsetmiş, mikrobu keşfetmiştir. Sirayet (bulaşma) ve kalıtım hakkında bilgiler vermiştir.[6]

Tıbbi Nebevi adlı eserden notlar;

Kur’an-ı Kerim’de: “Temiz olan şeylerden yiyin; güzel işler yapın.”[7]

Bu ayete göre temiz olan şeyler yenilip içilecektir ki güzel işler yapılsın.
– “Size, temiz ve iyi şeyler helal kılınmıştır.”[8]

Helalin özelliği temiz olmasıdır.
Temiz olmayan şeyler de haram kılınmıştır.
– “Ey iman edenler! Size verdiğimiz rızıkların temiz olanlarından yiyin. Eğer siz yalnız
Allah (cc)a kulluk ediyorsanız O’na şükredin.”[9]
– “Ey insanlar! Yeryüzünde bulunanların helal ve temiz olanlarından yiyin, şeytanın
peşine düşmeyin; zira şeytan sizin açık bir düşmanınızdır.”[10]

– Oğulları Yakup’a: “Allah’a and olsun ki sen hâlâ Yusuf’u arıyorsun sonunda ya hasta
olacaksın ya da büsbütün helak olacaksın” dediler. “[11]

Bu ayette üzüntünün hastalıklara ve bunalıma neden olacağı bildirilmiştir.[12]

– “Abdest alırken gözlerinize su içiriniz.” Buyuran Peygamber (as) göz sağlığı için bunun gerekli olduğunu bildirmiştir. Doktorların ifadesine göre, göze sık sık suyun temas etmesi, Trahom hastalığına karşı koruyucudur.
Bir İngiliz doktor, gözünden rahatsız olan hastasının Müslüman olduğunu öğrenince
şaşırmış: “Günde beş defa abdest alanlarda bu hastalığın olmaması lazım.” demiştir.[13]

Peygamber (as) çörek otunu tavsiye etmiştir. Şöyle buyurur:
– “Bu kara taneyi (çörek otunu) kullanın. Zira onda ölümün dışında her şeye şifa vardır.”[14]
– “Çörek otu, ölümden başka her derde devadır. Birçok hastalığa şifadır.”[15]

– “Müslümanlık temizliktir. Müslüman kirsizdir. Siz de temiz olun ve temizleniniz. Zira
cennete temizler girer.”[16]

– “Allah (cc) temizdir, temizleri sever. Etrafınızı temizleyiniz.”[17]

– “Yemeklerden önce ve sonra ellerinizi yıkayınız. Yemeklerden önce ve sonra elleri
yıkamak yemeği bereketlendirir.”[18]

Hz. Aişe (ra): “Neb-i (sav) bir şey yemek istediğinde ellerini mutlaka yıkardı” demiştir.

Tıbben yapılan bir tesbit de şöyledir:
– “Domuz eti, akciğer ve kan kanserine sebep oluyor. Tedavi oranı ise %37 dir.”

Peygamber (as) dan dört asır kadar sonra İbn-i Sina, “Kanun” adlı kitabında hastalıkları yapan şeyin küçük gözle görülemeyen canlı kurtçuklar olduğunu ifade etmiştir.

Beş asır kadar sonra da İstanbul’un manevi fatihi Akşemseddin, “Maddet’ül – Hayat” adlı eserinde hastalıkların sebepleri üzerinde durmuş, hastalıkları insandan insana nakleden canlılardır demiş hatta bu canlıların kuluçka dönemine bile değinmiştir.
Maddet’ül-Hayat adlı eserinde şöyle demiştir:
– “Hastalıkların, insanlarda teker teker meydana geldiğini söylemek hatadır. Hastalık
bulaşma yolu ile geçer. Bu görülmeyen küçük canlılarla olur.”[19]
Akşemseddin‟den dört asır sonra Pastör mikrobu değil “mikrop” adını keşfetmiştir.

– “Hastalığa yakın olmakta tehlike vardır.”[20]

– “Hasta olan hayvanı sağlam olan yayvanın yanına koymayınız.”[21]

Hayata giden yol, temizlikten geçer.

-قل لن يصيبنا إلا ما كتب الله لنا

De ki: “Allah’ın bize yazdığından başkası başımıza gelmez. O bizim Mevlâmızdır, inananlar Allah’a güvensin.”[22]

-Eski Osmanlı evlerinde kıbleyi tarif eden levha;

Ey misafir kıl namazın, kıble bu caniptedir.

İşte leğen, işte ibrik, işte peşkir iptedir!.

MEHMET ÖZÇELİK

16-04-2020


[1] Matta:15/20.

[2] Ebul Hasan Ali Nedevi, Müslümanların gerilemesiyle Dünya Neler Kaybetti Sh.135.

[3] Hayat Ansiklopedisi, Hamam Maddesi.

[4] Yılmaz Öztüna, Türkiye Tarihi:11/274.

[5] Ahmet Gürkan, İslâm Kültürünün Garbı Medenileştirmesi:71, TIBB-I NEBEVİ. Mustafa ÖSELMİŞ.Sh.9-10.

[6] Daha geniş bilgi için Prof.Dr.İ. Canan Hadis Ans:10/539-540),Age.11.

[7] Mü‟minun:51.

[8] Maida:5.

[9] Bakara:172.

[10] Bakara:168.

[11] Yusuf:85.

[12] Age.13.

[13] Age.18.

[14] Buhari, Tıp:121.

[15] Buhari,Tıp:14.

[16] Ramuz el-Ehadis:96/2.

[17] Tirmizi, Edep:41.

[18] Tirmizi. Et’ime:39.

[19] A. Gürkan, İslâm Kültürünün Garbı Medenileştirmesi:244.

[20] Ebu Davut:3923.

[21] Buhari, Tıp:31.

[22] Tevbe Suresi 51. Ayet.




HARPLER VE DARPLER

HARPLER VE DARPLER

Hz. Âdemin oğlu Kabil ile başlayan savaş, artarak ve seyrini değiştirerek süregelmiştir.

Okla başlayan öldürme işlemi, kılıç ve bu günkü teknolojik seviyeye kadar ulaşmıştır.

İnsanlık bir yandan bir kere doğumu teşvik ederken, diğer yandan bin kere ölümü, ölümün ve öldürmenin önünü açmıştır.

Hayatta en büyük hizmet, hayata hizmettir.

Ancak insanlık tarih boyunca hep hizmetin büyüğünü öldürmeye harcamıştır.

Dün böyle olduğu gibi, bugün de öyledir.

Artık devletler hayata hizmetten daha çok, silaha ve savaşa bütçe ayırmaktadırlar.

Bir yandan toplumların hayatını sürdürecekleri birçok kurumlar oluşturulurken, diğer yandan bütün bu hizmetleri devre dışı bırakmak için savaşa hazırlık ve savaş ortamları hazırlanmış, hayatı ortadan kaldırıcı faaliyetlere girişilmiştir.

Savaşlarla toplumlar, devletler ve sayısız insanların hayatına son verilmiştir.

İnsanlık tarihi boyunca savaşta ölenlerin hesabını yaptığımızda, normal ölümlerden az olmadığını görürüz.

Buna hayata zarar verecek her türlü uyuşturucu, adli olayları da katabiliriz.

Âdemin çocukları bir hiç uğruna başlattıkları savaşları, darp ve darbelerle devam ettirmişlerdir.

************** 

Tarihin çöplükleri entrikalarla, ihtilal, harp ve darbelerle doludur.

İhanetler, iktidar hırsları kanların dökülmesine, köklerin sökülmesine, azınlıkların çoğunluklara olan hakimiyetinin sağlanarak uzun süren kargaşalı ortamların hazırlanmasına zemin hazırlanmıştır.

İslam dünyasında içteki ortaklar kanalıyla bu sürdürüldüğü gibi, batı dünyasında ve krallıklarda da bu entrikalar her zamanda olmuştur.

Ve işin garip tarafı şu hal cereyan etmiştir;

Bolivar’ın yardımcısı Mareşal Sucre şöyle diyordu: «Vatanımızı yabancıların sultasından kurtardık. Şimdi onu, kurtarıcılarının elinden kurtarmak gerekiyor.»

Bu bugün de hem bizde ve hem de Avrupa ve Abd- de devam etmektedir.

Hatta dünya iktidarlığına oynanmaktadır.

Yüz yıl öncesinde Rusya’da Lenin, Çin’de Mao, Bizde Kemalizm, batıda sömürgecilik devreye konuldu.

-RUS İHTİLALİ- I. Şubat İhtilâli.
Yirminci Yüzyılın en büyük ve en önemli ihtilâli Rus ihtilâlidir. Bu hareket önce Çarlık Rusya’sını tasfiye etmiş, bir süre sonra da Bolşevikler iktidarı ele geçirerek proleter diktatörlüğünü kurmuşlardır.[1]

-II. Ekim Ayaklanması- Ekim Ayaklanması, Rus İhtilalindeki ikinci devreyi açmaktadır. Bu ayaklanmayla —bir başka deyimle hükümet darbesiyle— Bolşevikler- iktidarı ele geçirmişlerdir. Bu ayaklanma eski takvime göre 25 Ekim de (19TT), yeni takvime göre 7 Kasım ’da başarıya ulaşmıştır.[2]

-ALMANYA’DA-1918 -19 İhtilâli.
1918-19 Alman İhtilâli başta Spartakistler olmak üzere Alman solcularının yapmış olduğu bir ihtilâldir. Bu ihtilâl aşırı solcularla beraber görünen Sosyal Demokratların,
Sağcılarla anlaşması sonunda bastırılmıştır. Alman İhtilâli, Macaristan’daki hareketleri de etkilemiş ve kısa bir süre sonra Peşte’de Bela Kun, komünist bir hükümet sistemi kurmuştur.[3]

**************

Osmanlı son dönemine kadar bu harplerle müdafaada bulunmuştur.

Son döneminde her taraftan yapılan istilalarla ağır darbelere maruz kalmıştır.

Ancak yine de hürriyetinden, istiklalinden ve inancından taviz vermemiştir.

Harp dönemiyle kapanan Osmanlı dönemi, yerini darp ve darbeler dönemine bırakmıştır.

Yeni hükümetin kurulmasıyla birlikte başlayan bin yıllık değerlerin inkılaplar ile devre dışı bırakılması ve düşman işgalinde bile kesintiye uğramayıp değişmeyen ezan; 1932-1950 yılları arasında 18 yıl boyunca değiştirilmiş, Tanrı uludur şarkısı zorla ve zorbalıkla, tehdit ve hapisle, jandarma korku ve dipçiğiyle sürdürülmüş, millet maddi ve manevi darbelere maruz kalmıştır..

1950-1960 arası bir on yıl nefes alıp, madden ve manen toparlanmaya başlamasıyla birlikte darbeler dönemi başlamıştır.

Adeta otomatiğe bağlanmış gibi her on yılda bir bu darbeler millete ve milletin seçtiklerine vurulmuştur.

Hala da devam edip, tehlike geçmiş değildir.

***************  

Bu harp ve darpler dönemi şeklini değiştirerek devam etmektedir.

Elektronik alanda, bilgisayar sahasında, internet ortamında, Siber saldırılar yer almaktadır.

Ve en az elli yıl öncesinde başlatılan Biyolojik savaşlarda devreye konulmuştur.

Devletlerinde kendilerini buna hazırlaması gerektiği gibi, ona karşı müdafaa da bulunması gerekmektedir.

Artık normal silahlar ile savaşın yerini biyolojik savaşların almasından dolayı devletlerin buna göre askeri savunma sistemiyle birlikte sağlık ordusunu, eğitim ve diğer kurumların kendi içerisinde savunma askerlerini de hazır bulundurması gerekir.

Onlara karşı müdafaa da bulunacak tedbirlerin elbette ki alınması lazımdır. Artık savaşların şekilleri değişmiştir.

Savaşlar dijital savaşlar, Siber savaşlar ve biyolojik savaşlar haline gelmiş oldu. Oturduğu yerden devletler çökertiliyor. Bir memleketin üzerine atılan bomba gibi, bir memleketin üzerine Siber saldırı ve hatta biyolojik saldırılar ile bir virüs rahatlıkla tüm dünyayı dize getirebiliyor.

Ona göre devletlerin stratejilerini değiştirmeleri gerekir.

Bunun bir üst perdesi ise; devletlerle beraber her bir insanı kontrol altına ve boyunduruğu altına almaktır. Mesela;

Deri altına yerleştirilen çip ile her şeyi yönetiyorlar.

İsveç’te deri altına takılan çipler yaygınlaşıyor. Deri altına yerleştirilen çipler sayesinde tüm anahtar, kredi kartı, personel kartı, tren bileti, hatta sosyal medya hesaplarının şifrelerini yönetmek mümkün.[4]

Arabalara yerleştirilen çiplerle takip gerçekleştiği gibi, daha kapsamlı olarak bu durum insanları kontrol için gerçekleştirilecektir.

Bill Gates bu konuda aşıya büyük yatırımlar yaptı. Aşı çalışmalarına başladı.

Çipler aşı yoluyla mı vücuda yerleştirilecek?

Koranavirüsün aşısı bulundu!?

Ne olacak?

Çipli aşı ve ilaçlar.

Ömür boyu kontrol mekanizmaları devrede.

Hastaneler, okullar, adliyeler, emniyetler ve bir çok kurum kalkacak olursa veya statüsü değişecek olursa şaşırmayın.

Her şey çip sistemi ile kontrol edilecek.

Zihin aktarımı Bluetooth yoluyla gerçekleştirilecek.

İnsanlar adeta robot haline dönüştürülecek.

Âyetin haber verdiği;” O, dönüp gitti mi (yahut bir iş başına geçti mi) yeryüzünde ortalığı fesada vermek, ekinleri tahrip edip nesilleri bozmak için çalışır. Allah bozgunculuğu sevmez.”[5]

Ekinlerin genleri değiştirilerek nesiller bozulacaktır.

MEHMET ÖZÇELİK

15-04-2020


[1] İHTİLALLER VE DARBELER TARİHİ. İkinci Cilt. Çeviren ve- derleyen: Sabiha Bozbağlı. Sh.91.

[2] Age.133.

[3] Age.177.

[4] https://www.yenisafak.com/teknoloji/deri-altina-yerlestirilen-cip-ile-her-seyi-yonetiyorlar-3404491

[5] Bakara Suresi 205. Ayet.




SULAR DURULUNCA…

SULAR DURULUNCA…

“Ey insanlar! Doğrusu Biz sizleri bir erkekle bir dişiden yarattık. Sizi milletler ve kabileler haline koyduk ki birbirinizi kolayca tanıyasınız. Şüphesiz, Allah katında en değerliniz, O’na karşı gelmekten en çok sakınanızdır. Allah bilendir, haberdardır.”[1]

Suyun bulanıklığı gidip, yavaş yavaş şu duruldukça niyetlerde ortaya çıkmaktadır.

İngiltere eski Başbakanı Gordon Brown’un “küresel hükümet kurulsun” çağrısının ardından dünya genelinde 100’ü eski devlet başkanı ve başbakan olmak üzere 205 kişilik bir liste oluşturdu, Türkiye’den de küresel listeye 3 isim destek verdi.[2]

Belli ki birileri yangından mal kaçırma çabasında.

Hayır hayır, belli ki yangın çıkarıp mal çalma çabası içerisine girmiş gibi.

Belli ki bu dijital kontrolden ziyade, siyasi kontrolü hedefliyor.

Dünyayı bir noktadan kontrol altına almak.

Yüz yıl önce başlatılan iki kutuplu yönetim olan komünizm ve materyalizmin yerini, küresel materyalizm, küresel Haçlı zihniyeti, küresel tek bir din, seçilmişlerin küresel hakimiyeti.

Dünyayı her türlü entrikalarla dize getiremeyen üst akıl, derin zihniyet, karanlık güçler bu sefer dünyaya saldıkları virüs ve korku salgınlarıyla  kontrol altına almaya ve mecbur bırakmaya çalışıyor.

Küresel darbe ve devrim başlatılmış durumda.

Ya kabul edersin ya da ölürsün.

Sayın Erdoğan’ın, “Salgından sonra dünyada bir şey eskisi gibi olmayacak” sözü boşuna söylenmiş bir söz değildir.

Yüz yıllık dünya devletlerinin çürüyen sistemleri çatırdamaya ve hariçten müdahalelerle yıkılmaya çalışılıyor.

Dünya yetkili yetkisiz her kesimiyle ayağa kalktı ve her şeyi sorgulamaya başladı.

Bu hızlanacaktır.

Bizler bulunduğumuz konum itibarıyla çok çok şükretmemiz gerekir.

Eğer iktidarda Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan değil de bir başkası, -fark etmez hangisi olursa olsun, yok birbirlerinden farkları – bulunmuş olsaydı; İtalya’dan, Çin’den ve de 15 Temmuzdan daha beter olurduk.

Madden ve manen biterdik. Yüz yıldır yaşamadığımızı yaşardık.

Nankör ve kör olmamalı!!! Görmeli…

Ayinesi İştir Kişinin Lafa Bakılmaz, Şahsın Görünür Rütbe-i Aklı Eserinde.

*************  

Dünyayı kimlerin idare edip kontrol ettiğini anlamak şu tesbit yerinde olsa gerek;

Forbes, dünyanın en zengin isimlerini açıkladı. En yüksek servete sahip isim, 36 milyar dolar kaybetmesine rağmen yine değişmedi. Derginin yaptığı hesaplamalara göre geçen yılki listeden 267 kişi düştü, son günlerin favori uygulaması Zoom’un patronu dahil 178 yeni isim listeye eklendi. Milyarderlerin toplam mal varlığıysa 2019’a kıyasla 700 milyar dolar azaldı.

1: JEFF BEZOS-Toplam gelir: 122,2 milyar dolar. Ülke: ABD. Sektör: Teknoloji

2: BILL GATES-Toplam gelir: 102,1 milyar dolar. Ülke: ABD. Sektör: Teknoloji

5: LARRY ELISON-Toplam Gelir: 64,2 milyar dolar. Ülke: ABD. Sektör: Teknoloji

-6: MARK ZUCKERBERG-Toplam gelir: 61,4 milyar dolar. Ülke: ABD. Sektör: Teknoloji

7: STEVE BALLMER-Toplam gelir: 60 milyar dolar. Sektör: Teknoloji. Ülke: ABD

12: LARRY PAGE-Toplam geliri: 54,5 milyar dolar. Ülke: ABD. Sektör: Teknoloji

13: SERGEY BRİN-Toplam geliri: 52,6 milyar dolar. Ülke: ABD. Sektör: Teknoloji

17: MA HUATENG-Toplam geliri: 43,1 milyar dolar. Sektör: Teknoloji. Ülke: Çin

Dikkat çeken ise ilk iki, beş, altı, yedi, on iki, on üç, ve on yediyi Teknoloji sektörünün alması.

Ve devamında da Teknoloji devleri bulunmaktadır.

Ve bunun 7 tanesinin Abd- de olması, diğeri ise Çin olması ibretlidir.[3]

****************    

Fransa’nın ırkçı ruhu canlandı: İki doktor koronavirüs aşısının Afrika’da denenmesini teklif etti

Fransa’da, ülkenin önde gelen iki doktoru yeni tip koronavirüse karşı geliştirilecek aşı ve ilaçların Afrika’da denenmesi gerektiğini canlı yayında masaya yatırdı. Fransa’daki ırkçı ve sömürgeci anlayışın bir kez daha gözler önüne serildiği yayında konuşan Paris’teki Cochin Hastanesi Acil Servisi Şefi Prof. Dr. Jean-Paul Mira, “Afrika’da bir çalışma başlatacağız” dedi. Bu öneriye tepkiler gecikmedi. Gazeteci Sihame Assbague, “Sömürge bitmedi. Bu ırkçılıktır. Onlar barbardır. Bu açıklamalar sömürgeciliğin devamıdır” ifadelerini kullandı.[4]

-“İnsana nimet verdiğimiz zaman (bizden) yüz çevirip yan çizer; ona bir de zarar ziyan dokunacak olsa iyice karamsarlığa düşer.”[5]

-“İnsana bir nimet verdiğimiz zaman (bizden) yüz çevirir ve yan çizer. Fakat ona bir şer dokunduğu zaman da yalvarıp durur.”[6]

-Acaba Abd-nin bu terör sevgi , yayılmacılığı ve desteği dünya dışına da mı taştı.

“Korkutan görüntü! ABD yaratıkları yerin altında mı saklıyor?

51.bölge veya Area 51, dünyanın en gizemli yeri olabilir… Amerika Birleşik Devletleri’nin sır gibi sakladığı 51.bölge, Roswell vakasından sonra komplo teorilerinin odağı haline geldi. Boyd Bushman’ın tüm gerçekleri ifşa ettiğini iddia etmesi ve yayınladığı fotoğraflar sonrası merakla tüm gözleri daha fazla üzerine çeken ABD’nin sır gibi sakladığı 51.bölge hakkındaki tüm gerçekler sizi çok şaşırtacak.[7]

MEHMET ÖZÇELİK

11-04-2020


[1] Hucurât Suresi 13. Ayet.

[2] http://m.haber7.com/guncel/haber/2961422-kemal-dervis-eklemeddin-ihsanoglu-ve-kureselcilerin-hamlesine-turkiyeden-3-isimden-destek

[3] http://ekonomi.haber7.com/foto-galeri/62230-milyarderler-aciklandi-iste-dunyanin-en-zengin-30-ismi

[4] https://www.yenisafak.com/dunya/fransanin-irkci-ruhu-canlandi-iki-doktor-koronavirus-asisinin-afrikada-denenmesini-teklif-etti-3532738

[5] İsra.83.

[6] Fussilet. 51.

[7] https://www.ahaber.com.tr/galeri/teknoloji/korkutan-goruntu-abd-yaratiklari-yerin-altinda-mi-sakliyor




HASTALIKLI SİYASET VE SİYASETÇİ

HASTALIKLI SİYASET VE SİYASETÇİ

ASIRLIK SİYASET VİRÜSÜ

Bir asırdır sahipleri tarafından bağlı ve bağımlı olanlar bu bağlarının çözülmesini istemiyor. Bağlarından kurtulamıyor. Bağımlılıklarını bir türlü üzerlerinden atamıyorlar.

İşin garip tarafı ipleri elinde olanların ipleri kullanmasıyla, ipe bağlı olanlar tarafından tahammül edilemeyecek derecede bu millete, bu topluma saldırılıyor. Kanal İstanbul Bunlardan birisi. Bir asırdır o bağımlı ve bağlı olanlar, ipleri elinde olan sahipleri tarafından yapılan tahlil ile bu millete saldırıyor. Bir türlü uyuşturulmuş olan o bağımlı hallerinden, bağlı olan durumlarından bir türlü kurtulamamaları gibi, milletin de kurtulmasına tahammül edilemiyor.

Millet tek tek bir asırlık o bağlardan kurtuluyor, kurtulmaya çalışıyor. Büyük bir zorluk içerisinde ancak hala 100 sene önce bağlanılan ne o bağlar bitmiş ve ne de millet ve toplum ondan kurtulmuş değildir.

-Tarihçi Cema Kutay’ın ifadesiyle;” HALK PARTİSİNİN TEK GAYESİ: İKTİDARI BIRAKMAMAK!

-Yüz yıllık sıkıntıda sadece insanlar değil, şehirlerde sıkıntı çekmiş.

Cumhuriyet’in cezalı şehirleri:

Konya, Bursa, Yozgat, Kayseri, Bilecik, Bilecik, Kütahya, Kırşehir, Maraş, Rize, Tunceli, Düzce, Zile, Menemen gibi şehirlerin ismi bu meyanda anılır.[1]

-Abdullah Gül, Cumhurbaşkanımızı arayarak CHP’nin Taksim’e girmesi için ısrar etti.

Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank, Gezi kalkışmasının perde arkasıyla ilgili çarpıcı detaylar paylaştı. 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Gezi vandallığıyla ilgili “gurur duydum” sözlerini değerlendiren Varank şu ifadeleri kullandı: “Sayın Cumhurbaşkanımızı, Abdullah Gül aradı ve dedi ki; ‘ben rica ediyorum, lütfen müsaade edin, CHP meydana girsin, sonra zaten kendileri oradan ayrılacaklar.’ CHP o meydana girdi ve o meydan 2 ay boyunca işgal edildi. Şimdi kendime soruyorum. Acaba bir danışıklı dövüş var mıydı?”[2]

-Ali Babacan’ın yeni partisinde yer alan bir isim dikkat çekiyor. CIA’nin gölge kuruluşlarından RAND Corporation tarafından hazırlanan “darbe raporunda” adı 39 kez geçen, her fırsatta TSK’nın operasyonlarını karalayan Metin Gürcan, Babacan’ın partisinin kurucuları arasında yer aldı.[3]

Her zaman siyasette bu aykırı çıkışlar olup gücü bölmüş, iş yapmayı engellemiştir. Kırk yamalı bohçalarla memleket idare edilmeye çalışılmıştır.

Oysa iş yapacakların elbette iktidar hırsı yoksa, bir arada olup güçleri birleştirerek memlekete hizmet etmeleri birileri tarafından istenmemektedir.

Sakın millete sunulan devalar dert olmasın!!!

-Gezi darbe girişiminin büyük patronu Soros’un desteklediği TESEV’in kurucu üyesi Kılıçdaroğlu, Açık Toplum Vakfı’nın Türkiye’den çekilme kararının ardından Almanya’ya gitti. CHP liderinin Soros tarafından 2008 yılında keşfedildiği ve CHP’yi yönetmesinin planlandığı ortaya çıktı.[4]

-İttihat ve Terakki Abdülhamid’e darbe yapıyor. Kemalist nerede İttihat ve terakkiye darbe yapıyor. Yani ittihatçılar kesinlikle İstanbul’un dışarısına çıkarılmasını istemezken Kemalistler Ankara’ya taşıyor.

İttihat ve Terakki’nin masonlar hakim de muhtemelen kemalistlerle masonlar bu konuda iştirak ederek ten Böylece payitaht’ı İstanbul’dan Ankara’ya taşıdılar.[5]

************ 

Devleştirilen cüceler.

Gerçekten bazen parmaklarının uçlarına bakarak, bazen başkalarının sırtına basarak yükselen ve bazen de gurur abidesi kesilerek başkalarına hakaret ederek devleşmeye çalışan cücelerdir bunlar.

Bizde bunlardan çokça vardır.

Orhan Pamuk gibi.

Balon gibi şişirilen ancak bir toplu iğne ile çok rahat patlatılıp fos çıkan insanlardır.[6]

Özellikle de bunlar sanat dünyasında boy göstermektedirler.[7]

Görülmüştür ki, içimizde ne kadarda devleştirilen cüceler varmış.

MEHMET ÖZÇELİK/

11-04-2020


[1] http://www.belge.com.tr/haber-83999-cumhuriyetin_cezali_sehirleri__yozgat_konya_kayseri.html

[2] https://www.yenisafak.com/gundem/bakan-varank-gezi-olaylarinin-bilinmeyenlerini-anlatti-abdullah-gul-cumhurbaskanimizi-arayarak-chpnin-taksime-girmesi-icin-israr-etti-3529409

[3] http://www.haber7.com/haber.php?haber_id=2950851

[4] https://www.aksam.com.tr/siyaset/kilicdaroglunun-sorosun-adami-oldugu-belgelendi/haber-798047

[5]https://www.researchgate.net/publication/326329735_Nezahat_Nurettin_Ege_As_One_Of_The_Followers_Of_Prince_Sabahattin

https://www.biyografya.com/biyografi/8734
https://www.beyaztarih.com/resimlerle-tarih/detay/5-maddede-nezahat-onbasinin-askeri-hayati

[6] https://www.facebook.com/656108373/posts/10157523963388374/

[7] https://m.seslimakale.com.tr/videodetay/ahmet-kekec–gel-buraya-zulfu-40530




TERÖRİST MUHİBLER CEMİYETİ

TERÖRİST MUHİBLER CEMİYETİ

Memleketimizde ne kadar da terörist muhibbi varmış ya hu…

Bir türlü bitmiyor!!!

Terör hiç biter mi?

Çünkü beslendiği kanallar açık, oradan besleniyor ve destek görüyorlar.

O da meclisten…

En üst seviyeden şeyy yani yerden…

Tahliyelere muhalefet engeli: HDP, CHP ve İYİ Parti görüşmeleri yavaşlatıyor

Koronavirüs salgını nedeniyle hızlandırılan infaz düzenlemesi Meclis’te Millet İttifakı ortaklarına takıldı. Görüşmelerine salı günü başlanan teklifin tümü üzerindeki müzakereleri dahi tamamlanamadı. Siyasi suçlar adı altında HDP infaza PKK’yı, CHP ve İYİ Parti de FETÖ’yü ekletmek istiyor.[1]

-Maalesef  Ahmet Davutoğlu Demirtaş çıkışında net olamadı.

Bari birde saygıdeğer ifadesini kullansaydı, sayın yanında…

Suçu açık ve ikinci bir Apoluk yapan bu kişi için;” Sayın Demirtaş terörle arasına mesafe koymalı. Kriteri koyuyorum. Tutuklu yargılama olmamalı, kim olursa olsun, benim kardeşim de olsa düşmanım da olsa.”[2]

-PKK ile bağlantıları nedeniyle tutuklanan Mardin’in HDP’li Kızıltepe, Derik, Savur ve Mazıdağı eski belediye başkanlarının terör örgütüne nasıl para aktardıkları ortaya çıktı. İddianameye yansıyan bilgilere göre, itirafçı teröristler ihalelerin yüzde 10’luk kısmının terör örgütüne verildiğini söylediler. Serhat kod adlı teröriste ise paranın bizzat elden verildiği belirtildi.[3]

Terör içten ve dıştan destek bulmadıkça yaşamaz.

Beslenen kanallarının tıkanması ve kapanması gerekir.

Yakalanan her teröristin mutlaka yanında yardımcısı olduğuna rastlanmaktadır.

Hele hele güya lider seviyesindeki kişinin…[4]

-Türkiye’den yardım isteyen ABD’den terör örgütü PKK’ya koronavirüs yardımı.[5]

Ne büyük tezat değil mi?

Bizi bizimle, bizim ve bizdekilerin  desteğiyle  vuruyorlar!

MEHMET ÖZÇELİK

11-04-2020


[1] https://www.yenisafak.com/gundem/tahliyelere-muhalefet-engeli-hdpchp-ve-iyi-parti-gorusmeleri-yavaslatiyor-3533982

[2] https://seslimakale.com.tr/haberdetay/davutoglundan-demirtas-cikisi-kardesim-veya-dusmanin-da-olsa-20044

[3] https://www.yenisafak.com/gundem/her-ihaleden-pkkya-yuzde-10-pay-3531884

[4] http://www.haber7.com/guncel/haber/2962068-bakanlik-duyurdu-basina-odul-konan-terorist-yakalandi

[5] http://video.haber7.com/video-galeri/160266-turkiyeden-yardim-isteyen-abdden-teror-orgutu-pkkya-koronavirus-yardimi




TEDAVİ OLUNUZ

TEDAVİ OLUNUZ

Allah Kur’an-ı Kerim ile hayata bir kanun ve emir koyduğu gibi, kâinata da bir kanun koymuştur.

İkisine de uyulması zaruridir.

Bazı özel istisnalar olsa da, ateşin Hz. İbrahim Peygamberi yakmaması gibi Allah’ın kanunlarına uyma mecburiyeti vardır.

Allah kimsenin keyfi için kanunlarını kaldırmaz.

Elini ateşe koyarsan yakar, yüzme bilmiyor ve denize düşmüşsen boğuşursun.

Aynı şekilde sağlığa dikkat edilmezse de hasta olunur.

Hasta olunduğunda da sebeplere müracaat etmeyi din de, akıl da, vicdan da emreder.

-Ebu’d Derda (radıyallahu anh) anlatıyor: “Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:

“Allah Teâlâ Hazretleri hastalığı da ilacı da indirmiştir. Ve her hastalığa bir ilaç var etmiştir. Öyleyse tedavi olun. Ancak haram olan şeyle tedavi olmayın.”[1]

Peygamberimiz bir gün Medine’nin kenar semtinde sahabesi ile giderken, ihtiyar bir hanımın ağladığını görür. Devesinin iyileşmesi için Allah’a dua ettiğini duyan Peygamberimiz: Ey Nine! Devenin yaralanmış yerine katran sür”, buyurur.

*Üsame bin Şüreyk şöyle dedi:

“Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) sahabeler ile beraber iken geldim. Onlar Nebinin yanında başlarının üzerinde kuş varmış hareket ettiklerinde uçacakmış gibi idiler. Onlara selam verip oturdum. Civar köylerden bedevi Araplar geldi ve:

−Ya Rasulallah, hasta olduğumuzda tedavi olalım mı? dediler.

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):

−‘Evet, tedavi olunuz zira Allah yarattığı her derde deva yaratmıştır. Ancak ihtiyarlık müstesnadır’ buyurdu.”[2]

-Ebu Said el-Hudri (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:

“Cebrail (Aleyhisselam), Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e gelerek:

–Ey Muhammed! Hastalandın mı? diye sordu.

Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’de:

–‘Evet’ dedi. Cebrail (Aleyhisselam):

–Allah’ın ismiyle seni rahatsız edecek her şeyden, her bir canlının zararından hasetçinin gözünden, seni okuyup sana dua ederim. Allah sana şifa versin. Allah’ın adıyla sana dua edip nefes ederim dedi.”[3]

-Hz. Peygamber şöyle buyurmuşlardır: “İnsanların çoğunun aldandığı (ve kıymetini takdir etmediği) iki nimet vardır: Vücut sağlığı, boş vakit.”[4]

-“Allah da temizlenenleri sever.”[5] 

-“Temizlik, imanın yarısıdır.”[6]

Peygamber Efendimiz (s.a.s.) şöyle buyuruyordu: “Bir yerde tâûn (veba) bulunduğunu işitirseniz oraya girmeyin. Bulunduğunuz yerde meydana gelmiş ise oradan da ayrılmayın.”[7]

-Din namaz için Necâsetten Tahâret ile maddî temizliği, Hadesten Tahâret ile de manevî temizliği emreder.

-”Hasta olduğumda bana O şifa verir.”[8]

Tıbbın babası olan İbni Sina’nın Tıb alanında yazmış olduğu Kanun adlı eser asırlardır Avrupa Tıp Fakültelerinde okunmaktadır.

Tavsiyeleri isabetli ve asırlardır tecrübe edilmiştir.

Bu konuda yazmıştım.[9]

İbni Sina Tıp ilmi konusunda özetle ve özellikle şöyle der:

“İlm-i tıbbı iki satırla topluyorum. Sözün güzelliği kısalığındadır. Yediğin vakit az ye. Yedikten sonra dört beş saat kadar daha yeme. Şifa hazımdadır. Yani, kolayca hazmedeceğin miktarı ye, nefse ve mideye en ağır ve yorucu hal, taam taam üstüne yemektir.”

Azeri Atasözünde; Az yiyerem Hekimle işim olmaz; düz giderem Hâkimle işim olmaz.

-Memleketimizde kendi geçmişinden bu kadar habersiz hatta daha ötesi bu kadar atasıyla utanıp geçmişinden kopuk bizdeki bazı kişiler kadar asla bulunmaz.

Karantinayı Peygamberine bağlamaktan utanarak bir Avrupalıya bağlayıp, el yıkamayı da dininin abdestinden habersiz yine bir batılıya bağlayan kopuk bir nesil az bulunur.

Maalesef bir dergide bu durum uzunca anlatılmıştı.

**********

Batının haçlı zihniyeti yine depreşti.

İsveç’teki hastaneden doktorlara “yaşlı Kovid-19 hastalarını yoğun bakıma almayın” talimatı.

İsveç’te bir hastanenin doktorlara verdiği talimat dikkat çekti. Hastane yetkilileri, koronavirüs taşıyan 80 yaş üstü hastaların yoğun bakıma alınmaması yönünde doktorlara talimat verdiği ifade edildi.[10]

Hipodrumlarda insanları hayvanlara parçalatanlar ve de delileri içerisine şeytan girmiş diyerek yakanların bu marifetinin ortaya çıkması normaldir.

Çünkü tinette var!!!

Onlar yapar da bizde bulunan haçlı kırıntıları durur mu?

Biri de maalesef bu örnekteki;

-Halk TV’de skandal sözler! “50 kişiyi katletseydiniz virüs yayılmazdı!”

Biyolog Ali Demirsoy Halk TV’de katıldığı programda skandal ifadelere imza attı. Koronavirüsle ilgili açıklamalarda bulunan Demirsoy önlem olarak ‘Biri beni arayıp deseydi ki Ali Demirsoy Çin’den böyle bir virüs ortaya çıktı ne yapalım? Ya oradaki 50-60 kişiyi bir adaya götürüp tecrit ederdim ya da öldürürdüm’ dedi.[11]

Oysa Kur’an-ı Kerim’de; Bir insanı öldürmek bütün insanları öldürmek, bir insana hayat vermek ise bütün insanlara hayat vermekle eş değerde değerlendirilmiştir.[12]

Ve İslâm Hukukuna göre; bir gemide bir masum olsa, 999 cani bulunsa o gemi batırılmaz.

Hak haktır, küçüğüne ve büyüğüne bakılmaz.

Ve hayatta en büyük hizmet, hayata hizmettir.

-Batı delilerini hipodrumlarda yakarken ecdad onları müzikle tedavi etmiştir.

Görmek isteyenler birkaç örneğinden biri olan Kayseri Selçuklu müzesini gezip görebilirler.

1983 yılında ilk defa burada İbni Sina Tıp Sempozyumu düzenlenmiş ve ona katılmıştım.

Buda belli ki; Prof. Dr. Fuat Sezgin merhumun dediği gibi:
“İşin ilginç tarafı, Müslümanların tarihte ne kadar büyük yerleri olduğuna önce Müslümanları inandıracaksın. Bu da işimizin ne kadar zor olduğunu gösteriyor.”

MEHMET ÖZÇELİK

10-04-2020


[1] Ebu Dâvud, Tıbb 11, (3874).

[2] Ahmed 4/278, Ebu Davud 3855, Tirmizi 2039, İbni Mace 3436.

[3] Müslim 2186/40, İbni Mace 3523.

[4] Tecrid-i Sarih Tercemesi, c. 12, s. 357, Hadis no.- 2162.

[5] Tevbe, 108.

[6] Müslim, Tahâret 1.

[7] Buhari, Tıp 30; Müslim, Selâm 92.

[8] Şu’arâ Suresi 80. Ayet.

[9] http://www.tesbitler.com/2018/06/07/saglikli-saglik-tavsiyeleri/

[10] https://m.haberturk.com/isvec-teki-hastaneden-doktorlara-yasli-kovid-19-hastalarini-yogun-bakima-almayin-talimati-haberler-2641217

[11] http://video.haber7.com/video-galeri/160188-halk-tvde-skandal-sozler-50-kisiyi-katletseydiniz-virus-yayilmazdi

[12] Mâide Suresi – 32 . Ayet.




SU MEDENİYETTİR

SU MEDENİYETTİR

İslâm medeniyeti, su medeniyetidir.

Su hayattır.

Su Rahmettir.

Fuzulinin Su Kasidesinden Ferhat’ın su getirmek için dağı delmesine, Namazın şartı olan abdestin su ile alınmasına, cennetin tasvir edilmesindeki bir çok âyette; altlarından ırmaklar akan cennetler tasvirine, selsebile, camilerin yapımında yanında abdest için çeşme ve şadırvanların olmasına varıncaya kadar hayatın oluşumu ve devamı hep su ile ifade edilmiştir.

“Her canlı şeyi sudan yarattık.”[1]

Hadiste; Abdest suyuyla günahların çıkması,[2] abdest üzerine abdest, nur üstüne nur olmasıyla; maddi ve manevi temizliğe ve arınmaya sebeptir.

Zira bütün hastalıkların kaynağı kirlilik ve suyun kullanılmamasıdır.

Geçmişten günümüze bütün fıkıh kitaplarının başlangıcı Miyah yani sular bölümüyle başlar.

Suların özelliği anlatılırken; tahir yani temiz, mutahhir yani temizleyici ve de güneşte kalması veya suyun bulunduğu kuyu gibi yerlere bir canlının düşmesinden dolayı müteğayyir yani değişken olmasıyla renklerinin ve tatlarının bozulmasından dolayı hususiyetini yitirmesi konusuna kadar hep sular üzerinde genişçe durulur.

Kur’an-ı Kerim’de bir çok Âyetlerde sular üzerine bahsedilir.[3] Bunlardan bir kaçı;

-“Sizi bayağı bir sudan yaratıp onu belli bir süreye kadar sağlam bir yere yerleştirmedik mi?”[4]

-“Söyleyin; içtiğiniz suyu buluttan indirenler sizler misiniz yoksa onu Biz mi indiririz?”[5]

– “Rüzgarları aşılayıcı olarak gönderdik; yukarıdan su indirdik de sizi onunla suladık. Yoksa siz onu toplayamazdınız.”[6]

“Yukarıdan size su indiren O’dur. Ondan içersiniz; hayvanları otlattığınız bitkiler de onunla biter.”[7]

-“Taneler, bitkiler, ağaçları sarmaş dolaş bahçeler yetiştirmek için, yoğunlaşmış bulutlardan bol yağmur yağdırdık.”[8]

-“Rüzgarları rahmetinin önünde müjdeci gönderen O’dur. Ölü bir yeri diriltmek ve yarattığımız nice hayvan ve insanları sulamak için gökten tertemiz su indirmişizdir.”[9]

-“Sizin için yeryüzünü döşeyen, yollar açan, gökten su indiren O’dur. Biz o su ile türlü türlü, çift çift bitkiler yetiştirdik.”[10]

-“İnsanı sudan yaratarak, ona soy sop veren O’dur. Rabbin herşeye Kadir’dir.”[11]

-Su konusunda çok güzel söz ve şiirler yazılmıştır.

-Çeliğe su verilmedikçe, kılıç kesmez.

-Suyun gücü yavaştır; ama zamanla, her seferinde ufak bir parça olmak üzere, toprağı ve kayaları aşındırarak, derin vadiler meydana getirir.

-Akan su yosun (pislik) tutmaz.

-Cömertlikte ve yardım etmede akar su gibi ol. (Mevlana)

-Su, ateşe galiptir; ancak bir kaba girerse ateş o suyu kaynatır yok eder.(Mevlana)

-Su; akarsa nehir, düşerse şelale, durursa göl olur.(İbrahim Sediyani)

-Su, her şeyi temizler; ama yalnız yüz karasını temizleyemez.(Muallim Naci)

-Suya düştüğünüz için değil, sudan çıkamadığınız için boğulursunuz.(Edwin Louis Cole)

-Sudan daha yumuşak ve ince başka bir şey yoktur; fakat önüne çıkan her şeyi sürükleyecek ve parçalayabilecek kadar güçlüdür.(Lao Tzu)

-Tarlanın iyisi suya yakın, daha iyisi eve yakın.(Atasözü)

-Eğer su kaynağı senin kendi ruhundan fışkırmazsa, susuzluğunu dindiremezsin.(Goethe)

-“Cihân-ârâ cihân içredür ârâyı bilmezler
O mâhiler ki deryâ içredür deryâyı bilmezler.” (Hayalî)

Anlamı: Yaratılanlar bu dünyanın içindedir dünyayı bilmezler, balıklar koca denizin içindeler de denizi bilmezler.

“Vahdetin vatanından kopup kesretin gurbetine yuvarlanan insan rûhu, aşkın çeşmesinden su içmeden, kirini pasını aşkın suyu ile yıkamadan tekrar vahdet yurduna dönüp insan-ı kâmil makâmına vâsıl olamaz.”

-Saçma ey göz eşkden gönlümdeki odlara su
Kim bu denlü dutuşan odlara kılmaz çâre su

(Ey göz! Gönlümdeki (içimdeki) ateşlere göz yaşımdan su saçma ki, bu kadar (çok) tutuşan ateşlere su fayda vermez.)

-Âb-gûndur günbed-i devvâr rengi bilmezem
Yâ muhît olmış gözümden günbed-i devvâra su

(Şu dönen gök kubbenin rengi su rengi midir; yoksa gözümden akan sular, göz yaşları mı şu dönen gök kubbeyi kaplamıştır, bilemem..)

-Suya virsün bâğ-bân gül-zârı zahmet çekmesün
Bir gül açılmaz yüzün tek virse min gül-zâra su

(Bahçıvan gül bahçesini sele versin (su ile mahvetsin) , boşuna yorulmasın; çünkü bin gül bahçesine su verse de senin yüzün gibi bir gül açılmaz.)

-Dest-bûsı ârzûsıyla ger ölsem dostlar
Kûze eylen toprağum sunun anunla yâra su

(Dostlarım! Şayet onun elini öpme arzusuyla ölürsem, öldükten sonra toprağımı testi yapın ve onunla sevgiliye su sunun.)

-Tıynet-i pâkini rûşen kılmış ehl-i âleme
İktidâ kılmış târîk-i Ahmed-i Muhtâr’a su

(Su Hz. Muhammed’in (s.a.v) yoluna uymuş (ve bu hâli ile) dünya halkına temiz yaratılışını açıkça göstermiştir.)

-Seyyid-i nev-i beşer deryâ-ı dürr-i ıstıfâ
Kim sepüpdür mucizâtı âteş-i eşrâra su

(İnsanların efendisi, seçme inci denizi (olan Hz. Muhammed’in s.a.v) mucizeleri kötülerin ateşine su serpmiştir.)

-Hâk-i pâyine yetem dir ömrlerdür muttasıl
Başını daşdan daşa urup gezer âvâre su

(Su ayağının toprağına ulaşayım diye başını taştan taşa vurarak ömürler boyu, durmaksızın başıboş gezer.)

-Zerre zerre hâk-i dergâhına ister sala nûr
Dönmez ol dergâhdan ger olsa pâre pâre su

(Su, onun eşiğinin toprağına zerrecikler halinde ışık salmak (orayı aydınlatmak) ister. Eğer parça parça da olsa o eşikten dönmez.)

Yâ Habîballah yâ Hayre’l beşer müştakunam
Eyle kim leb-teşneler yanup diler hemvâra su

(Ey Allah’ın sevgilisi! Ey insanların en hayırlısı! Susamışların (susuzluktan dudağı kurumuşların) yanıp dâimâ su diledikleri gibi (ben de) seni özlüyorum.)

Sensen ol bahr-ı kerâmet kim şeb-i Mi’râc’da
Şebnem-i feyzün yetürmiş sâbit ü seyyâra su

(Sen o kerâmet denizisin ki mi’râc gecesinde feyzinin çiyleri sabit yıldızlara ve gezegenlere su ulaştırmış.)(Fuzuli-nin Su Kasidesinden)

MEHMET ÖZÇELİK

09-04-2020


[1] Enbiyâ Suresi 30. Ayet.

[2] Müslim.244.

[3] https://kuranara.com/ara?q=su

[4] Mürselat.20-22.

[5] Vakıa.68-69.

[6] Hicr.22.

[7] Nahl.10.

[8] Nebe.14-16.

[9] Furkan.48*49.

[10] Taha.53.

[11] Furkan.54.




SİS PERDESİ ARALANINCA

SİS PERDESİ ARALANINCA…

Koronanın telaşı dünyayı sardı.

Sis perdesinden dolayı pek göz gözü görmemektedir.

Şimdiden yavaş yavaş Çine trilyonluk tazminat davaları konuşulmaktadır.

Sadece o mu?

İşin içinde sürekli söylendiği gibi bir kasıt var mı?

Bir senaryo ve mikrobik ve biyolojik hatta dijital savaşın bir başlangıcı mıdır?

-Ortada gerçekten bir virüs mü var yoksa vücuttaki virüsler mi aktif edildi?

Vücudumuza hariçten bir virüs, -korona gibi- giriş mi yaptı yoksa güçsüzleşen ve vücudun koruyucu kalkanları devre dışı bırakılıp güçsüz mü kaldı?

İddiaya göre; ” CIA yaklaşık 5 sene önce Laboratuvarda sentetik bir virüs üretti ve patentini aldı daha sonra bunu Çin Laboratuvarina sattı, Çinde ilk 5G projesi düğmeye basıldığından itibaren insan ve toplu kuş ölümlerinde ciddi artış görüldü, ancak 5G ne pahasına olursa olsun yürürlüğe girmeliydi ve 5G yi masum gösterebilmek için HOLİSTİC progmaının bir uzantısı olan COVID projesi ''oldukça zekice'' ortaya atıldı.

Gerçekleşen ölümler aslında Coronavirus yüzünden değil, 60ghz bantlık mikrodalga (5G) yüzünden gerçekleşmektedir, 5G Oksijen molekülündeki elektronlarının hareketlenmesine sebep veriyor ve Hemoglobinin Oksijen molekülüne tutunmasını engelliyor (yani boğulmaya sebep veriyor).

Ayrıca elektroportasyon yaparak, hücreyi koruyan hücre zarlarının açılmasına sebep veriyor. Böylece normalde vücudun kendini koruyabildiği çok sıradan, ve vücutta mevsimsel olarak zaten mevcut olan, soğuk algınlığı virüslerinin hücreye zarar vermesi için hiçbir engel kalmıyor.

Başka bir deyişle 5G vücudun koruyucu kalkanını tamamen ortadan kaldırıyor. 5G baz istasyonları 6ghz ve 300ghz bant genişlikleri arasında yayın yapma kabiliyetine sahipler. Ve 4Gden farklı olarak çok daha yoğun bir mikrodalga yayınlıyorlar, teknolojileri onların bir ışın yolluyormuş gibi belli noktalara yoğun enerji akışı yapmalarını sağlıyor, bu da şu demek oluyor, bir kalabalık arasında, belli bir telefon numarası taşıyan kişiye özel daha yoğun mikrodalga yayın yapabilirler.

Bu teknolojiyi kişiye özel suikast amacıylada kullanabilirler, bir stadyum dolusu insanı 10 saniyede öldürmek için de!!! Bunun ilk denemesini, soğuk savaş esnasında, Rusyadaki bir Amerikan konsolosluğu üzerinde Ruslar yapmıştır.

Amerikalılar bunu fark edip bilmelerine rağmen konsolos çalışanlarını uyarmadılar, çünkü sonucu onlar da merak ettiler. Daha sonra konsoloslukta çalışanların çoğu kanser türevi hastalıklar yüzünden kısa süre içerisinde vefat etti.”[1]

-“Allah o şeytana lanet etti. Ve o da: “Elbette senin kullarından belirli bir pay alacağım, onları mutlaka saptıracağım, onları boş kuruntulara sokacağım, ve onlara emredeceğim de hayvanların kulaklarını yaracaklar, onlara emredeceğim de Allah’ın yaratışını değiştirecekler” dedi. Kim Allah’ı bırakıp da şeytanı dost edinirse, şüphesiz o, apaçık bir ziyana uğramış olur.

Şeytan onlara (birçok) vaadde bulunur ve onları kuruntulara sürükler. Oysa şeytan, ancak aldatmak için onlara vaadde bulunuyor.

Bunların varacakları yer cehennemdir. Ondan kurtulmak için çare bulamazlar.”[2]

***************  

Beşer zulmetse de şüphesiz kader adalet etmektedir.

Bu virüs dünyanın durup düşünmesine ve silkinmesine ve de kendisini sorgulamasına sebeb olmuştur.

-“Almanlar şaştı kaldı: Müslümanları yanlış tanımışız.

Müslüman gençler Alman komşularının kapılarını çaldı, ihtiyaçlarını sordu. Durum karşısında şaşıran Almanlar ise, “Onca yıldır ben sizi yanlış tanımışım, sizi hiç böyle bilmiyordum. Sizden özür dilerim” dedi.[3]

Problem bizde.

Biz kendimizi ve temsil ettiğimiz İslamiyeti hakkıyla anlatamadık ve daha önemlisi temsil edemedik.

– “Eğer biz ahlâk-ı İslâmiyenin ve hakaik-i imaniyenin kemalâtını ef’âlimizle izhar etsek, sair dinlerin tâbileri elbette cemaatlerle İslâmiyete girecekler. Belki, küre-i arzın bazı kıt’aları ve devletleri de İslâmiyete dehalet edecekler”Bediüzzaman.

-Bununla beraber kirliliklerin ortaya çıkmasına ve dökülmesine de sebep olmuştur.

-80 bin maskeyi yüzde 700 Fiyatla satmaya çalışan NEW YORK’LU HAHAMA BASKIN.[4]

MEHMET ÖZÇELİK

08-04-2020


[1] https://m.facebook.com/story.php?story_fbid=3295146027179625&id=197158923645033

https://m.facebook.com/story.php?story_fbid=1257319111139137&id=100005831798852&refid=52&__tn__=%2As-R

https://dimitrovtesla.blogspot.com/2020/03/mikrodalgada-coronali-kek-tarifi.html?m=1&fbclid=IwAR29_ETmDSsiwWsCK0Oawm6hHA8YkbBKE05wQn0MJu-FK1n69aKmyJ60vPg

[2] Nisa.119-121.

[3] http://www.haber7.com/dunya/haber/2960812-almanlar-sasti-kaldi-muslumanlari-yanlis-tanimisiz

[4] https://dosyatv.com/80-bin-maskeyi-yuzde-700-fiyatla-satmaya-calisan-new-yorklu-hahama-baskin/