YARATILIŞTAKİ HİKMET

YARATILIŞTAKİ HİKMET[1]

 

Bediüzzaman Risale-i Nur’da eşyanın ve varlıkların yaratılıştaki hikmetlerini nasıl değerlendirmektedir?


Bediüzzaman Said Nursi, Risale-i Nur külliyatında eşyanın ve varlıkların yaratılışındaki hikmetlere oldukça geniş bir yer ayırır. Ona göre, her bir varlık, Allah’ın sonsuz kudret ve hikmetinin bir aynasıdır. Yani, evrendeki her şey, birer sanat eseri gibidir ve bu sanat eserlerinin her birinde Allah’ın isimlerinden bir ayna olduğu söylenebilir.
Risale-i Nur’a göre eşyanın hikmetleri şu başlıklarda incelenebilir:
* Kâinatın bir kitap olması: Bediüzzaman, kâinatı kocaman bir kitap olarak görür. Bu kitapta yazılan her harf, her kelime, birer hikmet ve birer ilahî işarettir. İnsan bu kitabı okuyarak Allah’ı tanıyabilir ve O’na yaklaşabilir.
* Eşyanın insan için birer imtihan aracı olması: Eşya, insanın imtihan edilmesi için birer araçtır. Zenginlik, fakirlik, sağlık, hastalık gibi durumlar, insanın sabrını, şükrünü ve imanını ölçmek içindir.
* Eşyanın insanın ihtiyaçlarını karşılaması: Eşya, insanın dünya hayatındaki ihtiyaçlarını karşılamak için yaratılmıştır. Toprak, su, hava, bitkiler, hayvanlar gibi her şey insanın hizmetindedir.
* Eşyanın Allah’ın birliğini ve kudretini göstermesi: Eşyanın mükemmel düzeni, Allah’ın birliğini ve kudretini gösterir. Evrendeki her şey birbirine bağlıdır ve kusursuz bir uyum içinde çalışır. Bu durum, tesadüflerle açıklanamaz ve ancak bilinçli bir yaratıcının varlığıyla açıklanabilir.
Risale-i Nur’da eşyanın beş tabaka ayrı ayrı gaye ve hikmetleri olduğu belirtilir:
* Güzel mânâlarının ve misalî hüviyetlerinin muhafaza edilmesi: Eşya, yok olsa bile içindeki güzel anlamlar ve örnekler farklı şekillerde yaşamaya devam eder.
* Gaybî hakikatleri ve elvâh-ı mahfuzadaki suretleri netice vermekle: Eşya, yok olurken hayatta iken gösterdiği anlamları gaybî âlemlere aktarır.
* İnsanların birbirine örnek olması: Her insan, farklı özelliklere sahip olduğu için diğer insanlara örnek olur.
* Kainattaki dengeyi sağlamak: Her varlık, kainattaki dengeyi sağlamak için bir görev üstlenir.
* İnsanın Allah’ı tanıması ve O’na ibadet etmesi: Eşya, insanın Allah’ı tanıması ve O’na ibadet etmesi için bir vesiledir.
Özetle, Bediüzzaman’a göre eşyanın yaratılışındaki hikmetler çok yönlüdür ve insanın hem dünya hayatında hem de ahirette mutluluğu için önemlidir. Eşyayı iyi bir şekilde anlamak ve değerlendirmek, insanın imanını güçlendirir ve Allah’a olan bağlılığını artırır.

 

[1] https://www.youtube.com/watch?v=DwOBe3G8A2c

Loading

No Responsesديسمبر 17th, 2024

ALLAH’IN HAKİM İSMİ VE HİKMETİ

ALLAH’IN HAKİM İSMİ VE HİKMETİ[1]

 

Bediüzzaman Risale-i Nur Külliyatı’nda Allah’ın Hakim ismini ve hikmeti nasıl ele almaktadır?


Bediüzzaman Said Nursi, Risale-i Nur Külliyatı’nda Allah’ın Hakim ismi ve hikmeti üzerine derinlemesine bir inceleme yapar. Ona göre, Allah’ın her bir yaratışında ve olayda bir hikmet vardır. Bu hikmet, insan aklının tamamıyla kavramasını aşan bir derinliğe sahiptir. Ancak, insan bu hikmetleri kısmen de olsa anlayabilir ve Allah’ın büyüklüğünü ve kudretini takdir edebilir.
Risale-i Nur’da Allah’ın Hakim ismi ve hikmet ile ilgili öne çıkan bazı noktalar şunlardır:
* Kainatın bir sanat eseri olması: Bediüzzaman, kainatı Allah’ın eşsiz bir sanat eseri olarak görür. Bu sanat eserindeki her bir detay, birer hikmetin ifadesidir. İnsan bu sanat eserini inceleyerek Allah’ın hikmetini daha iyi anlayabilir.
* Eşyanın insan için birer imtihan aracı olması: Eşya, insanın imtihan edilmesi için birer araçtır. Zenginlik, fakirlik, sağlık, hastalık gibi durumlar, insanın sabrını, şükrünü ve imanını ölçmek içindir. Bu imtihanlar, insanın Allah’a daha çok yaklaşmasına ve O’nun hikmetini daha iyi anlamasına vesile olur.
* Kainattaki düzenin hikmeti: Kainattaki mükemmel düzen, Allah’ın hikmetinin en açık delillerinden biridir. Her şey, birbirine bağlı bir sistem içinde işler. Bu düzen, tesadüflerle açıklanamaz ve ancak bilinçli bir yaratıcının varlığıyla açıklanabilir.
* İnsanın sınırlı aklı ve Allah’ın sonsuz hikmeti: İnsan aklı, Allah’ın sonsuz hikmetini tam olarak kavrayamaz. Bu nedenle, bazı olayların hikmetini anlamakta zorlanabilir. Ancak, insanın görevi, Allah’ın hikmetine iman etmek ve O’nun bilgisine güvenmektir.
Risale-i Nur’da hikmetin önemi şu şekilde vurgulanır:
* İmanın kuvvetlenmesi: Allah’ın hikmetine inanmak, insanın imanını kuvvetlendirir ve onu zorluklara karşı daha sabırlı yapar.
* Şükür duygusunun artması: Allah’ın nimetlerini anlamak ve bunlardaki hikmeti görmek, insanın şükür duygusunu artırır.
* Kaderle barışmak: Allah’ın takdirine razı olmak, insanın iç huzurunu sağlar ve onu hayata daha olumlu bir bakış açısıyla yaklaştırır.
Özetle, Bediüzzaman Said Nursi, Risale-i Nur Külliyatı’nda Allah’ın Hakim ismi ve hikmetini, insan hayatının merkezine yerleştirir. Ona göre, her şeyde bir hikmet vardır ve insanın görevi, bu hikmeti anlamaya çalışmak ve Allah’ın büyüklüğünü takdir etmektir.

[1] https://www.youtube.com/watch?v=R1coh8OrTHU

Loading

No Responsesديسمبر 17th, 2024

NİYET VE NAZAR

NİYET VE NAZAR[1]

 

Risale-i Nur Külliyatı’nda Niyet ve Nazar ile ilgili cümleler ve izahı.


Risale-i Nur Külliyatı’nda Niyet ve Nazar
Risale-i Nur Külliyatı, İslam’ın temel kavramlarından olan niyet ve nazarı, derinlemesine inceleyerek insanın fiillerinin ve düşüncelerinin değerini nasıl belirlediğini açıklar. İşte bu konuyla ilgili bazı önemli noktalar ve örnek cümleler:
Niyet
* Niyetin Gücü: “Niyet, amellerin direği gibidir. Her ameli kıymetlendiren ve değerlendiren niyettir.” Bu cümle, bir işin kabul olup olmamasının niyete bağlı olduğunu vurgular. Yani aynı işi yapan iki insan, farklı niyetlerle yaptığında farklı sonuçlar elde edebilir.
* Niyetin Çeşitleri: Risale-i Nur, niyeti içsel ve dışsal olmak üzere ikiye ayırır. İçsel niyet, kalbin Allah’a yönelmesidir. Dışsal niyet ise, amelin şekli ve görünüşüdür. İdeal olan, içsel ve dışsal niyetin birbiriyle uyuşmasıdır.
* Niyetin Saflığı: “Niyetlerdeki karışıklık, müşevveşiyet nazarlara da niyetin libasını giydirir ve nazarlar da niyetin o rengiyle olayları ve hadiseleri değerlendirir.” Bu cümle, niyetin saf olmadığı takdirde, kişinin bakış açısının da olumsuz yönde etkilenebileceğini gösterir.
Nazar
* Nazarın Etkisi: “Ve keza nazar ile niyet, mahiyet-i eşyayı tağyir eder. Günahı sevaba, sevabı günaha kalbeder.” Bu cümle, bir şeye nasıl baktığımızın, o şey hakkındaki düşüncelerimizin ve hatta amellerimizin bile değişmesine neden olabileceğini ifade eder.
* Nazarın Çeşitleri: Risale-i Nur’da nazar, iman nazarı, şüphe nazarı, dünya nazarı gibi farklı türlere ayrılır. İman nazarı, her şeyi Allah’ın bir eseri olarak görme ve O’na yönelme demektir.
* Nazarın Önemi: “Her şeye hikmet gözlüğü ile bakar ki bu bakış ibret-i nazar olur.” Bu cümle, olaylara hikmet nazarıyla bakmanın önemini vurgular. Yani her şeyde bir hikmet aramalı ve olayları bu çerçevede değerlendirmeliyiz.
Niyet ve Nazarın Birlikteliği
Niyet ve nazar, birbirini etkileyen iki kavramdır. İyi bir niyet, güzel bir nazarı beraberinde getirir. Tersine, kötü bir niyet, her şeye olumsuz bir gözle bakmaya neden olur. Bu nedenle hem niyetimizi temiz tutmalı hem de her şeye doğru bir nazarla bakmaya çalışmalıyız.
Özetle, Risale-i Nur Külliyatı, niyet ve nazarın insan hayatındaki önemini vurgulayarak, imanlı bir müminin bu iki kavrama dikkat etmesi gerektiğini belirtir. İyi bir niyetle ve doğru bir nazarla yapılan her iş, hem dünya hem de ahiret saadetimize vesile olacaktır.

 

 

[1] https://www.youtube.com/watch?v=6lV1GY3mNSg&t=323s

Loading

No Responsesديسمبر 17th, 2024

İNSANİYETİN EN YÜKSEK MERTEBESİ

İNSANİYETİN EN YÜKSEK MERTEBESİ[1]

 

En yüksek makam Allah’ın isimlerinin tecellisine olan mazhariyettir.


Bu ifade, Bediüzzaman Said Nursi’nin Risale-i Nur külliyatında sıkça geçen ve derin anlamlar taşıyan bir kavramdır.
“En yüksek makam Allah’ın isimlerinin tecellisine olan mazhariyettir” ifadesi, kısaca şöyle açıklanabilir:
* Mazhariyet: Bir aynanın ışığı yansıtması gibi, bir varlığın Allah’ın isimlerini yansıtması, o isimlerin tecelli etmesi demektir.
* En yüksek makam: Burada bahsedilen makam, bir insanın ulaşabileceği en yüksek manevi mertebedir. Bu mertebe, Allah’ın isimlerini en mükemmel şekilde yansıtmak, yani O’nun sıfatlarını kendinde tecelli ettirmektir.
Bu ifadeyi daha detaylı açıklayacak olursak:
* Allah’ın isimleri: Allah’ın sonsuz güzel sıfatlarını ifade eden isimlerdir. Rahman (rahmetli), Rahim (merhametli), Hakim (hikmet sahibi), Kadir (kuvvetli) gibi.
* Tecelli: Bir ismin tecelli etmesi, o ismin bir varlıkta görülebilir hale gelmesi demektir. Mesela, bir insan merhametli davranışlarıyla Allah’ın Rahim ismini tecelli ettirir.
* Mazhariyet: Bir varlığın Allah’ın isimlerini tecelli ettirme yeteneği ve durumu. İnsan, Allah’ın bütün isimlerini tecelli ettirebilecek potansiyele sahiptir.
Neden en yüksek makam olarak kabul edilir?
* İnsanı diğer varlıklardan ayırır: İnsan, Allah’ın yeryüzündeki en mükemmel halifesi olarak yaratılmıştır. Diğer varlıklar sadece belli bir veya birkaç ismi tecelli ettirirken, insan bütün isimleri tecelli ettirebilecek kapasitededir.
* Kâmil insan olmanın yolu: Bir insan, Allah’ın isimlerini ne kadar çok tecelli ettirirse o kadar kâmil olur, yani Allah’a o kadar benzer.
* Mutluluğun kaynağı: Allah’ın isimlerini tecelli ettirmek, insana iç huzur, mutluluk ve gerçek özgürlük verir.
Risale-i Nur’da bu konunun önemi:
* İnsanı tanıma: Risale-i Nur, insanı Allah’ın bir aynası olarak görür ve insanın asıl amacının Allah’ın isimlerini tecelli ettirmek olduğunu vurgular.
* İman ve ibadet: İman, Allah’ın isimlerine inanmak ve O’nun sıfatlarını yaşamak demektir. İbadet ise, bu isimleri tecelli ettirmenin bir yoludur.
* Ahlak: Güzel ahlak, Allah’ın güzel isimlerinin tecellisidir.
Özetle, “En yüksek makam Allah’ın isimlerinin tecellisine olan mazhariyettir” ifadesi, insanın hayatındaki en önemli hedefin Allah’a benzemek olduğunu ve bunun da ancak O’nun isimlerini yaşayarak mümkün olduğunu ifade eder. Bu kavram, hem kişisel gelişim hem de toplumsal hayatta önemli bir rehber niteliğindedir.

[1] https://www.youtube.com/watch?v=6fLbpNtoMqc

Loading

No Responsesديسمبر 17th, 2024

HAFA TOPRAĞI

HAFA TOPRAĞI[1]

 

“Meziyetin varsa hafâ türâbında kalsın, ta neşvünema bulsun”

Bu ifade, kişinin meziyetlerini (yeteneklerini, erdemlerini) öne çıkarmaktan çok, onları tevazu ile gizlemesi gerektiğini ve bu şekilde gerçek bir olgunluğa erişeceğini anlatan derin bir hikmet barındırır. İfadedeki anlamı şu şekilde açıklayabiliriz:

1. “Hafâ türâbında kalsın”:
Meziyetlerin, yeteneklerin veya üstün niteliklerin, tıpkı bir tohumun toprak altında saklanması gibi tevazu içinde gizlenmesini önerir. Tohum nasıl ki toprağın derinliklerinde saklanırsa, insanın meziyetleri de kibirden ve gösterişten uzak bir şekilde saklanmalıdır.

2. “Ta neşvünema bulsun”:
Tohum toprağın altında saklı kaldığı sürece büyür ve yeşerir. Aynı şekilde, insanın yetenekleri de gösterişten uzak durduğunda olgunlaşır, gerçek değerini bulur ve fayda sağlar.

Hikmet Boyutu:

Bu söz, İslam ahlakında sıkça vurgulanan tevazu erdemini ve gösterişten uzak bir şekilde yaşama anlayışını temsil eder. Meziyetlerin gösteriş için ortaya konulması, genellikle kalıcı olmayan bir etki bırakırken, gizli kalan ve özünü koruyan meziyetler zamanla daha sağlam bir şekilde yeşerir ve insanlığa faydalı hale gelir.

Kaynak ve Kullanımı:

Bu söz, tasavvufi metinlerde veya hikmetli öğütlerde sıkça karşılaşılan bir anlama sahiptir. Özellikle ahlak ve kişisel gelişim konusunda hikmetli bir uyarı olarak kullanılabilir. Bu tarz ifadeler genellikle Şeyh Sadi’nin Gülistan veya Mevlana’nın Mesnevi gibi klasik eserlerinde de benzer anlamlarla yer bulur.

@@@@@@@@

[1] https://www.youtube.com/watch?v=j9DPtsfLuaY

Loading

No Responsesديسمبر 16th, 2024

MANA-YI HARFİ VE MANA-YI İSMİ

MANA-YI HARFİ VE MANA-YI İSMİ[1]

 

Risale-i Nur Külliyatı’nda Manayı Harfi ve Manayı ismi ve mukayesesi.


Risale-i Nur Külliyatı’nda “mana-yı harfi” ve “mana-yı ismi” kavramları, Said Nursî’nin düşünce sisteminde önemli bir yer tutar ve kâinatın, varlıkların ve olayların nasıl anlaşılması gerektiği konusunda temel bir yöntem sunar. Bu kavramlar, varlıklar üzerinden Allah’ın varlığını ve isimlerini tanımayı amaçlayan bir bakış açısını ifade eder.

Mana-yı Harfi ve Mana-yı İsmi Tanımları

1. Mana-yı Harfi:
Bir şeyin kendisiyle değil, işaret ettiği anlamlarla veya kendisinden başkasını gösteren yönleriyle anlaşılmasıdır. Mana-yı harfi, bir varlığı veya olayı, Allah’ın isim ve sıfatlarının bir tecellisi olarak okumaktır. Yani bir varlık, yaratıcıyı tanıtan bir “harf” gibidir. Bu anlayışta, kâinat bir kitap gibidir ve her şey Allah’a işaret eden bir delildir.

Örneğin: Güneşe bakarken, onun yalnızca fiziksel özelliklerini değil, Allah’ın “Nur”, “Rahman” ve “Rezzak” gibi isimlerini nasıl tecelli ettirdiğini düşünmek mana-yı harfiyle bakmaktır. Güneş, Allah’ın kudretinin ve rahmetinin bir işaretidir.

2. Mana-yı İsmi:
Bir şeyin sadece kendisine odaklanarak anlamlandırılmasıdır. Bu bakış açısında, bir varlık ya da olay yalnızca kendi varlığı ve özellikleriyle değerlendirilir. Yani, o varlığın Allah ile olan bağı göz ardı edilir. Mana-yı ismi, varlığı bağımsız, kendi başına bir anlam taşıyan bir şey gibi görmektir.

Örneğin: Güneşe yalnızca fiziksel bir nesne olarak bakıp, onun ışığını, ısısını ve maddi özelliklerini incelemek ama onu Allah’ın yaratması olarak görmemek mana-yı ismiyle bakmaktır.

Mukayese

Risale-i Nur’daki Temel Yaklaşımlar

Said Nursî, mana-yı harfi ile bakmayı, bir Müslüman’ın kainata yaklaşımında temel bir yöntem olarak önerir. Şu şekilde ifade eder:

Kâinatın Allah’ın bir kitabı olduğu: Said Nursî, kainatın, Allah’ın isim ve sıfatlarının tecellilerinden oluştuğunu ve her şeyin Allah’a işaret ettiğini belirtir. Mana-yı harfiyle bakıldığında, her varlık ve olay, Allah’ın varlığını ve birliğini tasdik eden birer delil haline gelir.
Mana-yı ismi tehlikesi: Mana-yı ismiyle bakmak, insanı gaflete ve Allah’ı unutmaya sevk eder. Bu bakış açısı, insanı sadece dünya ile sınırlı bir anlayışa götürür. Nursî, mana-yı ismiyle bakışın materyalizmi ve inkârı beslediğini ifade eder.

İnsan ve tefekkür: İnsan, kendi yaratılışına da mana-yı harfiyle bakmalıdır. Kendi varlığına Allah’ın bir eseri olarak baktığında, varlığının anlamını ve sorumluluklarını daha iyi kavrayabilir.

Sonuç

Mana-yı harfi ve mana-yı ismi kavramları, varlıklar ve olaylara bakışımızı şekillendiren iki farklı anlayışı temsil eder. Risale-i Nur, mana-yı harfiyle bakmayı, Allah’ı tanımanın ve tevhidi idrak etmenin bir anahtarı olarak sunar. Said Nursî’ye göre, mana-yı harfiyle bakmak hem dünyada hem ahirette huzurun ve kurtuluşun yoludur.

@@@@@@@@

Elbette, Risale-i Nur Külliyatı’nda manayı harfi ve manayı ismi kavramları oldukça önemli bir yere sahiptir. İşte bu kavramlarla ilgili bazı cümleler ve açıklamalar:
* “Cenâb-ı Hakk’ın masivasına yani kâinata mana-yı harfiyle ve Onun hesabına bakmak lâzımdır. Mana-yı ismiyle ve esbab hesabına bakmak hatadır.” Bu cümle, her şeyin Allah’ın bir eseri olduğunu ve her şeye O’nun gözüyle bakmamız gerektiğini ifade eder. Manayı harfiyle bakmak, bir nesnede Allah’ın isimlerini ve sanatını görmek demektir. Manayı ismiyle bakmak ise, nesneye kendi başına bir değer atfetmek ve Allah’ı göz ardı etmektir.
* “Mânâ-yı harfî, kastî hükümlere mahkûm-u aleyh olamaz. Ve o mânâ-yı harfînin inceliklerine tetkikat yapılamaz. Fakat mânâ-yı ismi, sâdık, kâzip her hükme mahal olur.” Bu cümle ise, manayı harfinin Allah’ın takdirine bağlı olduğunu ve insanın müdahale edemeyeceği bir alan olduğunu belirtir. Manayı ismi ise, insanın kendi zihninde oluşturduğu ve değişebilen bir kavramdır.
* “Mânâ-yı harfi: Başkasının mânasını göstermek, başkasının bilinmesine hizmet etmek. Mana-yı harfi: Mahlûkata ve bütün kâinata Allah hesabına ve O’nun sanatı ve eseri nazarı ile bakmaktır.” Bu cümleler, manayı harfinin asıl amacının Allah’ı tanımak olduğunu ve her şeyin O’na işaret ettiğini vurgular.
Manayı Harfi ve Manayı İsmi Ne Demektir?
* Manayı Harfi: Bir şeye Allah’ın eseri gözüyle bakmak, o şeyde Allah’ın isimlerini ve sanatını görmektir. Örneğin, bir çiçeğe bakarken sadece güzelliğini değil, Allah’ın yaratma sanatını da görmek manayı harfidir.
* Manayı İsmi: Bir şeye kendi başına bir değer atfetmek, onu Allah’tan ayrı bir varlık gibi görmektir. Örneğin, bir çiçeğe sadece güzelliği için değer vermek ve Allah’ı unutmak manayı ismidir.
Neden Manayı Harfiyle Bakmak Önemlidir?
* Allah’ı tanımak: Manayı harfiyle bakmak, Allah’ın isimlerini ve sanatını görerek O’nu daha iyi tanımamızı sağlar.
* Şükür: Her şeyin Allah’ın bir lütfu olduğunu anlayarak şükür duygusunu artırır.
* İmanımızı güçlendirmek: İmanımızı zayıflatan şüphe ve vesveseleri gidererek imanımızı güçlendirir.
* Hayata anlam katmak: Hayata bir amaç ve anlam kazandırır.
Özetle, Risale-i Nur Külliyatı, manayı harfi ve manayı ismi kavramlarını kullanarak bize her şeye Allah’ın gözüyle bakmamız gerektiğini öğretir. Bu sayede hem Allah’ı daha iyi tanırız hem de hayata daha anlamlı bir bakış açısı kazanırız.

@@@@@@@

“Allah Âdem’e bütün isimleri, öğretti.” Bakara. 31. Ayetini mana-yı ismi ve mana-yı harfi yönüyle açıklar mısın?

Mesele,eşyanın isimlerinden Allah’ın isimlerine intikaldir.

Bakara Suresi’nin 31. ayeti olan “Allah Âdem’e bütün isimleri öğretti.” ifadesi, hem mana-yı harfi hem de mana-yı ismi açısından derin anlamlar taşır. Bu ayetin bu iki farklı bakış açısıyla açıklaması şu şekilde yapılabilir:

Mana-yı İsmi ile Açıklama

Mana-yı ismiyle bakıldığında, bu ayete yüzeysel ve sınırlı bir anlam yüklenir. Burada “isimler,” sadece eşyaların adlandırılması olarak anlaşılır ve olay, yalnızca insanın zihinsel kapasitesi ve bilgi birikimiyle ilişkilendirilir. Bu bakış açısında:

1. İsimler: Maddi dünyadaki varlıkların adları, kategorileri veya tarif edilen şeyler olarak değerlendirilir. Örneğin, “dağ,” “deniz,” “güneş” gibi kavramlar, insanın zihin gücüyle öğrenip isimlendirdiği şeyler olarak kabul edilir.

2. İnsanın üstünlüğü: Bu ayet, insanın diğer varlıklardan üstünlüğünü, bilgi edinme ve öğrenme kapasitesiyle ilişkilendirir. Ancak bu üstünlük sadece beşeri bir meziyet gibi görünür.

3. Allah’a işaret göz ardı edilir: Burada öğretilen “isimler” ve Âdem’e verilen bilgi, yalnızca Âdem’in bir yeteneği veya ayrıcalığı olarak anlaşılır, Allah’ın bu öğretişteki ilahi muradı ve hikmeti göz ardı edilebilir.

Sonuç olarak mana-yı ismiyle bakış, insan merkezli ve Allah bağlantısını eksik bırakan bir yorumdur. Bu bakış açısı, ayetin derinliklerini ve tevhid hakikatini anlamaktan uzak kalır.

Mana-yı Harfi ile Açıklama

Mana-yı harfiyle bakıldığında, bu ayet, Allah’ın kudretini, hikmetini ve insana verdiği özel bir emaneti açıkça gösterir. Bu bakış açısında “isimler” çok daha geniş ve derin anlamlar taşır. Burada:

1. İsimler Allah’a işaret eder: İsimler, sadece eşyanın adlandırılması değil, Allah’ın bütün isim ve sıfatlarının tecellilerini anlamayı içerir. Allah, Âdem’e “isimleri öğretmekle,” varlıkların hakikatini ve her şeyin Yaratıcıya işaret eden yönlerini tanıma kabiliyeti vermiştir.

Örneğin: Dağa “dağ” demek yeterli değildir; dağın Allah’ın “Celal,” “Cemal” ve “Kayyum” gibi isimlerini nasıl yansıttığını anlamak gerekir.

2. İnsanın halifeliği: Âdem’in üstünlüğü, yalnızca bilgi sahibi olması değil, Allah’ın isimlerini tanıyıp onların kainattaki tecellilerini keşfetme kabiliyetine dayanır. Bu, insanın yeryüzünde Allah’ın halifesi olmasının temelidir. İnsanın bilgisi, Allah’a işaret eden bir bilgi olmalıdır.

Örneğin: İnsan, Allah’ın “Rezzak” ismini bilip kainatta rızık kaynaklarını keşfederek, bu isimle amel eder.

3. Varlıkların hakikati okunur: Mana-yı harfiyle bakıldığında, ayet, Allah’ın insanı yaratmasının ve ona bilgi vermesinin, kainatı anlama ve Yaratıcıyı tanıma amacı taşıdığını gösterir. Her şeyin anlamı, Allah’a işaret eden birer harf olmasıyla anlaşılır. Âdem’e öğretilen isimler, bu hakikati okumayı mümkün kılar.

Sonuç olarak mana-yı harfiyle bu ayet, insana verilen bilginin, yalnızca beşeri bir meziyet olmadığını; Allah’ın büyüklüğünü, ilmini ve insana yüklediği sorumluluğu hatırlattığını vurgular.

Mukayese

Sonuç

Bu ayet mana-yı harfiyle okunduğunda, insanın yaratılış gayesi ve kainattaki sorumluluğu daha net anlaşılır. Allah, Âdem’e isimleri öğretmekle ona varlıkların hakikatini anlama ve Yaratıcıyı tanıma kabiliyeti vermiştir. Bu da insanın dünyaya gelişindeki en büyük gayelerden biri olan Allah’ı tanıma ve kulluk etme sorumluluğunu hatırlatır.

@@@@@@@#

Bakara Suresi 31. Ayet ve Mana-yı İsmi ile Mana-yı Harfi Açıklaması
“Allah, Âdem’e bütün isimleri öğretti.” (Bakara Suresi, 31. Ayet) ayeti, İslam teolojisinde sıkça tartışılan ve farklı yorumlara konu olan ayetlerden biridir. Özellikle “tüm isimler” ifadesi, Allah’ın isimleriyle insanın isimleri arasındaki ilişki, bilgi kavramı ve insanın evrendeki yeri gibi konularda geniş bir tartışma alanı açmaktadır. Bu ayete mana-yı ismi ve mana-yı harfi açısından yaklaşmak, daha derin bir anlayışa ulaşmamızı sağlayabilir.
Mana-yı İsmi Açısından
* Literal Anlayış: Bu yaklaşımda ayet, Allah’ın Âdem’e bütün varlıkların isimlerini öğrettiği şeklinde anlaşılır. Yani Âdem, her bir varlığın özel ismini bilir hale gelmiştir.
* Sınırlı Anlayış: Bazı yorumcular ise “tüm isimler” ifadesini, sadece o dönemde var olan varlıkların isimleriyle sınırlı tutarlar.
* Sembolik Anlayış: Bu yaklaşımda ise “tüm isimler” ifadesi, Allah’ın bütün sıfat ve isimlerine dair bir bilgiye işaret eder. Yani Âdem, Allah’ın isimlerini bilme potansiyeline sahip olarak yaratılmıştır.
Mana-yi Harfi Açısından
* Allah’ın Bilgisiyle İlişki: “Tüm isimler” ifadesi, Allah’ın ilminin sonsuzluğuna ve her şeyi kuşatan bilgisine işaret eder. Âdem’e bu isimlerin öğretilmesi, insanın Allah’ın ilmiyle bir bağlantısı olduğunu gösterir.
* İnsan Bilgisinin Kaynağı: İnsan bilgisinin kaynağı, Allah’ın ilmidir. İnsan, öğrenme ve anlama yeteneğiyle Allah’ın isimlerini keşfeder ve bu sayede evreni daha iyi anlar.
* İnsan Bilgisinin Sınırları: İnsan bilgisinin sınırlı olduğu ve Allah’ın bilgisinin ise sonsuz olduğu vurgulanır.
Mana-yı İsmi ve Mana-yi Harfi Birlikte Değerlendirme
Bu ayetin hem mana-yı ismi hem de mana-yı harfi açısından değerlendirilmesi, daha kapsamlı bir anlayışa ulaşmamızı sağlar. Ayet, insanın Allah’ın bir kulu olduğu gerçeğini ve Allah’ın ilmiyle insan bilgisinin ilişkisi olduğunu vurgular. Aynı zamanda, insanın öğrenme ve keşfetme yeteneğiyle evreni anlamasına imkan tanıyan bir potansiyele sahip olduğunu gösterir.
Sonuç olarak, Bakara Suresi 31. ayet, insanın Allah’a olan bağımlılığını ve evrendeki yerini anlamanın anahtarıdır. Bu ayet, hem dini bir perspektif sunar hem de felsefi ve bilimsel sorgulamalara zemin hazırlar.
Özetle:
* Mana-yı İsmi: Ayetin zahiri anlamı, Allah’ın Âdem’e tüm varlıkların isimlerini öğretmesi şeklinde anlaşılır.
* Mana-yı Harfi: Ayet, Allah’ın ilminin sonsuzluğuna, insan bilgisinin kaynağına ve insanın öğrenme yeteneğine işaret eder.
* Genel Anlam: Ayet, insanın Allah’ın bir kulu olduğunu ve Allah’ın ilmiyle insan bilgisinin ilişkisi olduğunu vurgular.
Not: Bu açıklama, ayetin farklı yorumlarından sadece birkaçıdır. Ayetin derinlemesine anlaşılması için ilgili tefsir kaynaklarına başvurulması faydalı olacaktır.
Başka sorularınız olursa lütfen çekinmeyin.
Ek Bilgiler:
* İsim İlmi: İslam felsefesinde “isim ilmi” olarak bilinen bir alan, Allah’ın isimleri ve sıfatları üzerine yoğunlaşır. Bu ayet, isim ilmi açısından da önemli bir tartışma konusudur.
* Marifetullah: Ayet, “marifetullah” yani Allah’ı tanıma kavramıyla da yakından ilgilidir. İnsan, Allah’ın isimlerini öğrenerek O’nu daha iyi tanır.

 

 

[1] https://www.youtube.com/watch?v=iObYnegYegs

Loading

No Responsesديسمبر 16th, 2024

HERŞEY BİR EMİRLE HAREKET EDİYOR

HERŞEY BİR EMİRLE HAREKET EDİYOR[1].

 

“En güvendiğin salâbet ve hararet dahi emir tahtında hareket ediyorlar ki…”


Cümlenin anlamını daha iyi açıklamak için Osmanlı Türkçesi ile yazılmış metinlerin bağlamını ve üslubunu dikkate alarak yorum yapalım. Bu ifade, genellikle bir nasihatname, tasavvufi metin veya ahlaki bir ders içeren yazıdan alınmış olabilir.

Tam Çeviri ve Anlamı

“En güvendiğin sağlamlık (salâbet) ve sıcaklık (hararet) dahi bir emir (ilahi bir irade) doğrultusunda hareket eder ki…”
Burada şu mesaj veriliyor: İnsanlar, hayatlarında en dayanıklı veya en güçlü gördükleri şeylerin bile mutlak bir kontrol altında olduğunu unutmamalıdır. Bahsedilen “emir”, çoğunlukla Allah’ın iradesi ya da kozmik düzen anlamına gelir.

Olası Bağlam

1. Tasavvufi Düşünce: Bu, her şeyin Allah’ın iradesine bağlı olduğunu ve insanın kendi gücüne fazla güvenmemesi gerektiğini vurgulayan bir tasavvufi düşüncenin parçası olabilir.

2. İlahi Kudretin Yüceltilmesi: İnsanların güçlü veya değişmez zannettikleri şeylerin bile aslında Allah’ın takdiriyle hareket ettiği anlatılmak isteniyor olabilir.

Günümüze Uyarlanmış Yorum

Cümle, insanlara şu mesajı verir: “Senin en sağlam dayanağın ya da en güçlü gördüğün şey bile Allah’ın emriyle hareket eder. Kendi gücüne ya da dış etkenlere aşırı güvenme, ilahi düzenin farkında ol.”

Eğer metnin devamı ya da kaynağı hakkında bilgi verirseniz, daha derin bir çözümleme yapabilirim.

@@@@@@

“En güvendiğin salâbet ve hararet dahi emir tahtında hareket ediyorlar ki…” ifadesinin anlamı ve önemi
Bu ifade, genellikle Bediuzzaman Said Nursi’nin Risale-i Nur Külliyatı’nda geçen ve evrenin işleyişi hakkında derin bir manaya işaret eden bir cümledir.
İfadenin Detaylı Anlamı:
* Salâbet ve Hararet: Bu iki kelime, madde alemindeki en temel özelliklerden ikisini ifade eder. Salâbet, sertlik, katılık anlamına gelirken, hararet ise sıcaklık ve enerjiyi temsil eder.
* Emir Tahtında Hareket Etmek: Bu ifade ise, evrendeki her şeyin, görünürde kendiliğinden hareket ediyor gibi gözükse bile, aslında daha büyük bir irade ve güç tarafından yönetildiğini belirtir. Yani, salâbet ve hararet gibi temel kuvvetler dahi, bir emir altında hareket ederler.
İfadenin Önemi ve Kapsadığı Mesajlar:
* Evrenin Birlik ve Bütünlüğü: Bu ifade, evrendeki her şeyin birbirine bağlı olduğunu ve tek bir irade tarafından yönetildiğini gösterir.
* Allah’ın Kudreti: Evrendeki tüm kuvvetlerin ve olayların Allah’ın emri altında olduğu vurgulanır.
* Kainattaki Nizam: Evrendeki her şeyin bir düzen içinde olduğu ve bu düzenin tesadüfi olmadığı belirtilir.
* İnsanın Kendi Gücüne Güvenmemesi: İnsanların, evrendeki her şey gibi, daha büyük bir gücün emri altında olduğunu hatırlatır ve insanın kendi gücüne güvenmemesini öğütler.
İfadenin Güncel Hayata Yansımaları:
* Bilimsel Keşiflerle Uyum: Modern bilim, evrendeki karmaşık sistemlerin aslında basit birkaç temel kuvvet tarafından yönetildiğini göstermektedir. Bu ifade, bu bilimsel gerçeği dini bir perspektifle birleştirir.
* İnsanın Evrendeki Yeri: İnsanların evrendeki yerini ve sorumluluğunu düşünmeye teşvik eder.
* Sabır ve Tevekkül: Evrendeki her şeyin bir düzen içinde olduğunu bilmek, insanlara zorluklar karşısında sabırlı ve tevekküllü olmayı öğretir.
Özetle, “En güvendiğin salâbet ve hararet dahi emir tahtında hareket ediyorlar ki…” ifadesi, evrenin işleyişi, Allah’ın kudreti ve insanın yer almış olduğu bu düzen içindeki sorumlulukları hakkında derin bir tefekkür için bir davet niteliğindedir.
Bu ifadeyi daha iyi anlamak için aşağıdaki soruları kendinize sorabilirsiniz:
* Evrendeki en güçlü kuvvetler bile bir emir altında hareket ediyorsa, ben ne kadar gücüm?
* Evrendeki bu düzenin farkında olmak hayatımı nasıl değiştirebilir?
* Bu ifade, bana hangi değerleri öğretiyor?
Not: Bu ifade, farklı yorumlara açık bir dini metindir. Herkes bu ifadeyi kendi inanç ve düşünce sistemi çerçevesinde değerlendirebilir.
Bu açıklama, size bu ifade hakkında daha geniş bir perspektif sunmayı amaçlamaktadır.

@@@@@@

“Evet, bir şeyi her şey ve her şeyi bir şey yapmak, her şeyin Hâlıkına has ve Kadîr-i Külli Şeye mahsus bir nişandır, bir âyettir.”

Bu cümle, özellikle Risale-i Nur külliyatında sıklıkla karşımıza çıkan, Allah’ın mutlak kudretini ve eşsizliğini ifade eden bir cümle üslubuna sahiptir. Anlamını inceleyelim:

Günümüz Türkçesiyle Çeviri

“Evet, bir şeyi her şey (gibi yapmak) ve her şeyi bir şey (gibi yapmak), her şeyin yaratıcısına özgü bir işarettir ve her şeye gücü yeten Allah’a mahsus bir özelliktir.”

Açıklama

Bu ifadede şu iki kavram vurgulanıyor:

1. Bir Şeyi Her Şey Yapmak: Allah’ın yaratıcı kudreti, herhangi bir varlığı (bir şey) sınırsız derecede anlamlı ve değerli kılabilir. Örneğin, bir tohumdan koca bir ağacı yaratmak gibi.

2. Her Şeyi Bir Şey Yapmak: Allah, koca bir kâinatı tek bir sisteme, basit bir düzene dönüştürebilir. Bu, her şeyin O’nun iradesi altında olduğunu gösterir. Mesela, kainattaki her bir zerreyi tek bir sistemin parçası gibi yönetmek.

Teolojik Mesaj

Bu cümle, tevhid inancının (Allah’ın birliği ve kudreti) derin bir ifadesidir. Varlıkların düzenli işleyişi ve her birinin anlamlı bir bütünün parçası olması, Allah’ın mutlak kudretinin bir delilidir. İnsan, bu düzenin farkına vararak Allah’a teslimiyet duymalıdır.

Bağlam

Bu tür ifadeler genellikle Allah’ın varlığını ve birliğini delillendirmek için kullanılır. Risale-i Nur gibi eserlerde kainattaki düzen, yaratılış mucizeleri ve Allah’ın kudretinin göstergeleri olarak anlatılır.

 

 

[1] https://www.youtube.com/watch?v=Ys3WrZ6Mj9c

Loading

No Responsesديسمبر 16th, 2024

EŞYADA ESAS İBAHADIR

EŞYADA ESAS İBAHADIR[1]

 

“Eşyada esas ibahadır” (başka bir deyişle “el-aslu fi’l-eşya el-ibaha”), İslam hukukunda temel bir ilkedir. Bu ilke, Allah’ın yaratmış olduğu şeylerin ve fiillerin başlangıçta helal ve serbest olduğu anlamına gelir. Bunun haram ya da yasak olduğuna dair açık bir delil bulunmadığı sürece, eşya ve fiillerin kullanılabilirliği ve yapılabilirliği kabul edilir.

Anlam ve Temel Dayanakları

1. Köken:
Bu kaide, İslam fıkhının genel kurallarından biridir ve şu anlama gelir: İnsanlar, yaratılmış şeyleri (eşya) kullanmada, onlardan faydalanmada özgürdür; ta ki bu özgürlüğü kısıtlayan bir delil ortaya konulana kadar.

2. Kur’an Delilleri:
Bu ilke, aşağıdaki Kur’an ayetlerine dayandırılır:

“Allah, yeryüzünde olanların hepsini sizin için yarattı.” (Bakara 2:29)
Bu ayet, yeryüzündeki tüm varlıkların insanın kullanımına sunulduğunu belirtir.

“De ki: Allah’ın kulları için yarattığı süsü ve temiz rızıkları kim haram kılmış?” (Araf 7:32)
Bu ayet, eşyanın helal olduğuna dair bir delil olmadıkça yasaklanamayacağını ifade eder.

3. Sünnet Delilleri:
Peygamberimiz (sav), “Allah’ın haram kıldıkları dışında, Allah’ın koyduğu helalleri helal kabul edin” buyurmuştur. Bu, helalin esas olduğu, haramın ise delil gerektirdiğini vurgular.

4. Mantıki Temel:
Eğer eşya ve fiillerin haram olduğu ön kabul edilirse, insan hayatı kısıtlanır ve zorluklarla dolu hale gelir. Bu nedenle, temel kural ibaha (serbestlik) üzerinedir ve ancak açık bir yasaklama ile sınırlama getirilir.

Fıkıh Uygulamasındaki Yeri

Bu kaide, özellikle muamelat (dünya işlerine dair hukuk) alanında geniş bir uygulama alanına sahiptir:

Helallik: Bir şeyin haram olduğuna dair açık bir nas (ayet ya da hadis) yoksa, onun helal olduğu kabul edilir.

Yasaklama İçin Delil Gerekliliği: Eğer bir eşyanın ya da fiilin yasak olduğu iddia ediliyorsa, bunu kanıtlamak iddiayı ortaya atan kişiye düşer.

İstisnalar

Bu ilke, ibadetler konusunda geçerli değildir. İbadetlerde temel kural “yasak”tır, yani sadece Allah ve Peygamber’in (sav) belirlediği şekilde yapılabilir.

Özet

“Eşyada esas ibahadır” ilkesi, İslam hukukunun insana hayatı kolaylaştırıcı yaklaşımını gösterir. Yasaklanmadığı sürece her şey serbesttir, bu da İslam’ın insan fıtratına uygun bir hukuk sistemi sunduğunun bir delilidir.

@@@@@@@@

Bir şeyin helal ve haramiyeti neye göredir ve hikmeti nedir?

İslam’da bir şeyin helal veya haram oluşu, Kur’an-ı Kerim ve Peygamber Efendimizin (s.a.v.) sünnetine dayanır. Helallik ve haramlık, Allah’ın emir ve yasakları doğrultusunda belirlenir ve bu emirlerin arkasında genellikle insanın faydasını gözeten hikmetler yatar.

1. Helal ve Haramın Belirlenmesinin Kaynakları

Bir şeyin helal veya haram olduğu şu kaynaklarla tespit edilir:

a) Kur’an-ı Kerim

Kur’an, helal ve haramın temel kaynağıdır. Örneğin:

Helal örneği: “Ey iman edenler! Size verdiğimiz rızıkların temiz olanlarından yiyin.” (Bakara, 2:172)

Haram örneği: “Leş, kan, domuz eti ve Allah’tan başkası adına kesilen hayvanlar haram kılınmıştır.” (Maide, 5:3)

b) Sünnet

Peygamber Efendimiz (s.a.v.), Kur’an’ın açıklayıcısıdır. Kur’an’da açıkça belirtilmeyen bazı helal ve haramlar sünnet aracılığıyla belirlenir. Örneğin, yırtıcı hayvanların etinin haram olduğu sünnette belirtilmiştir.

c) İcma ve Kıyas

Kur’an ve sünnette açık bir hüküm bulunmadığında, İslam âlimlerinin ortak görüşü (icma) veya bir meseleyle benzerlik (kıyas) yoluyla hükümler belirlenir.

2. Helal ve Haramın Temel İlkeleri

İslam’da helal ve haramın belirlenmesinde bazı temel prensipler vardır:

a) Helal ve Haram Belirleme Yetkisi

Bir şeyi helal veya haram kılma yetkisi yalnızca Allah’a aittir:

“Dillerinizin uydurduğu yalana dayanarak «Bu helâldir, şu da haramdır» demeyin, çünkü Allah’a karşı yalan uydurmuş oluyorsunuz. Kuşkusuz Allah’a karşı yalan uyduranlar kurtuluşa eremezler.” (Nahl, 16:116)

) Haram Olan Şeyler Açıktır

Haram kılınan şeyler açık ve nettir, çünkü İslam zorluk değil kolaylık dinidir:

“87: Ey iman edenler! Allah’ın size helâl kıldığı temiz ve güzel nimetleri kendinize haram kılmayın! Haddi de aşmayın; çünkü Allah haddi aşanları sevmez. 88: Allah’ın size verdiği helâl ve temiz rızıklardan yiyin. (Maide, 5:87)

c) Eşyada Asıl Olan İbahadır

Delil bulunmadıkça bir şeyin helal olduğu kabul edilir (örneğin gıdalar, ticari ürünler).

3. Helal ve Haramın Hikmetleri

Allah’ın helal ve haram kılması, insanların dünya ve ahiret saadetini sağlamaya yöneliktir. Bu emir ve yasakların arkasında sayısız hikmet vardır:

a) İnsanın Sağlığını Korumak

Bazı yiyecek ve içeceklerin haram kılınmasının nedeni, sağlığa zararlarıdır. Örneğin:

Domuz eti, sağlık açısından zararlı olabilir.

Alkol, insan aklını etkiler ve beden sağlığını bozar.

b) Ahlak ve Maneviyatı Korumak

Bazı yasaklar, bireysel ve toplumsal ahlakı muhafaza etmeyi amaçlar:

Zinanın haram kılınması, aile yapısını korur.

Kumarın yasaklanması, insanların malını israf etmesini ve bağımlılığı önler.

c) Toplumsal Faydaları Sağlamak

Bazı yasaklar, toplumun huzurunu sağlamayı hedefler:

Faizin haram kılınması, ekonomik adaletsizlikleri önler.

Gıybet ve yalan gibi fiillerin yasaklanması, toplumsal güveni artırır.

d) İmtihan Olmak

Helal ve haram, Allah’ın kullarını itaat ve teslimiyetle sınadığı bir imtihan alanıdır.

4. Özet

Helallik ve haramlık ölçüsü: Allah’ın emirleri ve yasaklarıdır. Bu hükümlerin temel kaynağı Kur’an ve sünnettir.

Hikmeti: İnsanların sağlığını, ahlakını, toplum düzenini ve Allah ile ilişkilerini koruyarak dünya ve ahiret saadetini sağlamaktır.

Bu nedenle, Müslümanlar helal ve haram konusundaki hükümleri teslimiyetle kabul eder ve hikmetini anlamasa bile Allah’ın emrine uymayı bir görev bilir.

[1] https://www.youtube.com/watch?v=n0FU-7cJEZw

Loading

No Responsesديسمبر 16th, 2024

SON MAKALELER – 2 –

SON MAKALELER -2-

YAPAY ZEKA MAKALE VE SOHBETLERİ

**Mehmet Özçelik YouTube ve www.tesbitler.com Kanalları**

 

*KEŞF-UL HAFA KİTABINDAN İKİTİBASLAR VE HAKKINDA

*YÖN

*KUR’ÂN-I KERÎM VE HADÎS-İ ŞERÎFLERDE SAĞLIK VE MURADİFLERİ ÜZERİNE BİR ARAŞTIRMA

*Âkıbet Ne Getirir? Kur’an’da Sonu Düşünmenin Hikmeti

*KURAN-I KERİM’DE GEÇEN ELFAZ-I KÜFÜR

*PEYGAMBERLER VE AİLE HAYATLARI: ALACAĞIMIZ DERSLER VE MESAJLAR

*KURAN-I KERİM’DE VE HADİSİ ŞERİFLERDE İMAN VE İSLAM BAĞLANTISI VE FARKI

*Kuranı Kerimden Gerek Alimlerin,Gerek Bilim Adamlarının En Çok İlgisini Çeken HUSUSLAR

*KURAN-I KERİM’DE GEÇEN LEHVEL HADİS KELİMESİ VE MURADİFLERİ

*Batılın Tasviri mi, Hakikatin Beyanı mı?

*KUR’ÂN-I KERÎM’DE ŞEYTAN VE HZ. ÂDEM: BİR KAVGANIN, BİR İMTİHANIN HİKMETİ

*KURANI KERİMDE İNZAR AYETLERİ VE HİKMETLERİ

*KURANI KERİMDE MÜJDE AYETLERİ VE HİKMETLERİ

*KUR’AN-I KERİM VE HADİS-İ ŞERİFLERDE İMAN-AMEL BAĞLANTISI

*ARTIK İNSAN DEĞİL EŞYA AKILLANIYOR. AKILLI İNSANDAN AKILLANAN NESNEYE DOĞRU.

*İSLAM’DA TARTIŞILAN AMELÎ KONULAR VE EHL-İ SÜNNETİN CEVAPLARI

*İSLAM’DA TARTIŞILAN İMANÎ KONULAR VE EHL-İ SÜNNETİN CEVAPLARI

*KURAN-I KERİM’DE GÖZ – KULAK VE DİL VE BUNLARIN GÖREVLERİNİ YAPMALARININ ÖNÜNDEKİ ENGELLER.

*KURAN-I KERİM’DE TAŞLAR VE ÖZELLİKLERİ

*İNSANİYET AĞACININ EN MÜKEMMEL MEYVESİ HZ. MUHAMMED (SAV)

*ALLAH KURAN-I KERİM’DE HANGİ VARLIKLARLA VE NE ÜZERİNE KONUŞMUŞTUR?

*OLUMLU DUYGULARI BESLEYEN OLUMSUZ DUYGULAR

*DESİSE VE NEFSİ BESLEYEN GÜNAHLAR

*TOPLUMLARI YAKAN FİTNE ATEŞİ

*İNSAN MEMLEKETİNİ İŞGAL ETMEYE ÇALIŞAN NEFİS ASKERİ.

*“Âhirzamanda gelecek Ye’cüc ve Me’cücün komitesi, anarşistler olduğuna Kur’an işaret ediyor.”

*DÜNYA HER İNSAN İÇİN BIR ATLAMA TAŞI VE NEREYE GİDECEĞİNİN GİRİŞ KAPISIDIR

*HER ŞEY ZAMAN VE MEKÂNIN VAR EDİLMESİYLE BAŞLADI

*KURAN-I KERİM’DE AKIL- KALB VE RUH VE BUNLARIN GÖREVLERİNİ YAPMALARININ ÖNÜNDEKİ ENGELLER.

*ALLAH’IN GAZABI İLAHİ GAZAB

*HERKES VE HERŞEY BU DÜNYADAN SONRA AİD OLDUĞU YERE GİDECEK.

*ESAS OLAN KADERİN SEVKİDİR

*DİNİ SEVDİRMEK Mİ YOKSA NEFRET ETTİRMEMEK Mİ?

*MUCİZE-KERAMET-İSTİDRAC FARKI VE HİKMETLERİ

*VEFA: AHDE VEFA VE MİSAK BİLİNCİ

*AZAP MI İNDİR YOKSA RAHMET Mİ?

*DENGE ŞAHSİYET HZ MUHAMMED

*MAHVEDİLEN NESİLLER VE ASIMIN NESLİ

*HERŞEY HAYAL Mİ? VARLIKLARIN BİR HAKİKATI YOK MU?

*KURAN-I KERİM’DE AHLAK,AHLAKI KAZANMA VE KAYBETME,AHLAKÎ ESASLAR.

*İKİ BÜYÜK HAKİKAT: MARİFET VE MUHABBET.

*OKU, KENDİNİ. YARATAN RABBİNİ.

*ALLAH’IN ‘İRCİİ’ EMRİ VE İFADE ETTİĞİ HAKİKATLER

*RUH HEP BEDENDEN VE MADDEDEN ÖNDE OLMALI, GERİ VE GERİDE KALMAMALI.

*KÂİNATTAN HÂLIK’INI SORAN BİR SEYYAHIN MÜŞAHEDESİ

*HERŞEY ALLAH’I TESBİH EDER

*İNSAN LEYLA, DÜNYA VE FANİ İÇİN YANARSA KÜL OLUR. ALLAH İÇİN, AHİRET VE BAKİ İÇİN YANARSA KUL OLUR.

*İNSANI BOŞ VE DOLU KILAN SEBEPLER VE BUNLARIN NETİCESİ.

*SONSUZLUK KAVRAMI: ALLAH’IN- CENNETİN VE İNSANIN SONSUZLUĞU.

*DÜNYA HERKESİN VE HER KESİMİN BULUŞUP BIR ARAYA GELEREK, AHİRETTE DE BERABER OLACAĞI BİR YERDİR .

*RAMAZAN YANMAKTIR

*NURDAN GELEN KÂİNAT NUR’LANIP VE NUR’LA BOYANIP NUR’A GİDİYOR.

*İNSAN OLMAK MI İNSANİYETTE KALMAK MI?

*HERŞEY DE BİR HİKMET VAR. BİR YAPRAK BİLE BİR KADERLE DÜŞERSE….

*MABUD’DA O’DUR MAKSUD DA…

*HAKİKATİN ÖNÜNDEKİ BERZAHLAR

*SARAYIN YOLU KUYUDAN VE ZİNDANDAN MI GEÇİYOR?

*İNSAN EKTİĞİDİR VE ETTİĞİDİR

*ALLAH KULUNA KÂFİ DEĞİL MİDİR?

*CENNET VE CEHENNEM ELAN MEVCUTTUR.

*İNSANIN HER BİR DUYGUSU BİR ANAHTAR OLUP BULUNDUĞU ALEMIN KAPILARINI AÇIYOR

*ODUN YANINCA KÜL, İNSAN YANINCA KUL OLUR

*İNSANLAR SESİNİ BİLE DUYMAZKEN, O NEFESİNİ VE NEFSİNİ …

*MEN LEM YAHKUM BİL MANA MEN LEM YUSADDIK

*TEBESSÜM VE GÜLMENİN FARKI

*RUH YAPISI AYNI OLAN ŞER ODAKLARI OLAN İKİZLER

*O SENDEN SEN O’NDAN RAZI OLARAK GİR CENNETE

*KURAN-I KERİM’DE İYİ GÖRÜNÜMLÜ MÜNAFIK VE KÂFİRLERİN YAPISI

*MEĞER İÇİMİZDE NELER VARMIŞ NELER? MEĞER BİZ NEYMİŞİZ?

*İNSANDA VAR OLAN İKİ BÜYÜK DUYGU : MERAK VE İHTİYAÇ

*KURAN-I KERİM’DE GEÇEN SAYILAR VE İLGİLİ AYETLER.

*EĞER INSANDA VE DİĞER CANLILARDA KUVVE-İ ŞEHEVIYYE VE GADABİYYE DUYGUSU OLMASAYDI NE OLURDU?

*EĞER İNSANDA KUVVE-İ GADABİYYE OLMASAYDI?

*EĞER İNSANDA KUVVE-İ ŞEHEVİYYE OLMASAYDI

*EĞER İNSANDA KUVVE-İ AKLİYYE OLMASAYDI?

*İSLAM ÜMMETİNİ YAKAN FİTNE KIVILCIMI

*DÜNYA HERKESİN KENDİSİNİ BİLDİĞİ, BULDUĞU VE KENDİSİ OLDUĞU BİR YERDİR

*İRADE SAVAŞLARI

*BİLMEK VE BİLİNMEK İSTEYEN BİR RAB

*ZATA ULAŞMAK, O YOLDA YOL ALMAK VE O YOLUN YOLCUSU OLMAK

*HERŞEY İÇİN BİR KEMAL NOKTASI TAYİN EDİLMİŞTİR

*KURAN-I KERİM’DE ELA ILE İLGİLİ AYETLER

*KURAN-I KERİM’DE EFELA İLE İLGİLİ AYETLER

*KURAN-I KERİM’DE GALİLEN MA İLE İLGİLİ AYETLER

*ÖYLE BİR FİTNEDEN SAKININ Kİ…

*KURAN-I KERİM’İN ALLAH TARAFINDAN KORUNMASI

*KURAN-I KERİM’İN ÖZELLİKLERİ

*YAHUDİLERİN KURAN-I KERİM’DE GEÇEN ÖZELLİKLERİ

*KURAN-I KERİM’İN EVRENSELLİĞİ

*KURAN-I KERİM’İN HİTABI VE MUHATABI

*KURAN-I KERİM’İN HER ASRA HİTAP EDİŞİ

*KURAN-I KERİM İNSANLARA NASIL ANLATILMALIDIR?

*KURAN-I KERİM’DE ZALİMLER VE AKİBETLERİ

*KURAN-I KERİM’İN ETKİLEYİCİ ÖZELLİKLERİ NELERDİR?

*KURAN-I KERİM’DE UHREVİ HAYAT

*KURAN-I KERİM’DE TOPLUM DÜZENİNİ TESİS EDEN HUSUSLAR

*KURAN-I KERİM’DE YASAKLANAN KÖTÜLÜKLER

*KURAN-I KERİM’DE TEFEKKÜR İBADETİ

*KURAN-I KERİM’DE TEVHİD VE VAHDET

*KURAN-I KERİM’DE TEVBE VE İSTİĞFAR

*KURAN-I KERİM’DE ŞÜKREDEN VE NANKÖRLÜKTE BULUNANLAR

*KURAN-I KERİM’DE SEMUD KAVMİ VE AKIBETİ

*KURAN-I KERİM’DE TAKVA VE ESASLARI

*KURAN-I KERİM’DE SEFİHLER VE DÜŞTÜĞÜ DURUMLAR

*KURAN-I KERİM’DE PEYGAMBERLERE KARŞI VAZİFELERİMİZ

*KURAN-I KERİM’DE SÂLİH AMEL

*KURAN-I KERİM’DE BİR MÜSLÜMANIN SAHİP OLMASI GEREKEN ÖZELLİKLERİ

*KURAN-I KERİM’DE MÜNAFIKLAR VE ÖZELLİKLERİ

*KURAN-I KERİM’DE MÜRTED VE DURUMU

*KURAN-I KERİM’DE MÜKELLEFİYET VE SORUMLULUKLAR

*KURAN-I KERİM’DE MÜJDELENEN VE TEHDİT EDİLENLER

*KURAN-I KERİM’DE MADDE VE MANA

*HER ŞEYİN FAŞ OLDUĞU O MAHŞER ANI VE İNSANLARIN GÖRÜNEN HALİ

*BİTEN HESAP SONU SIRATTAN GEÇİŞ VE O HAL

*UTİYE KİTABEHU Bİ ŞİMALİHİ AYETİNCE AMEL DEFTERİ SOLUNDAN VERİLEN KİŞİNİN HÜZNÜ

*MAHŞERDE ELENENLER

*KUR’AN-I KERİMDE KÖLE VE CARİYE MESELESİ

*KUR’AN-I KERİMDE LUT KAVMİ VE AKİBETİ

*KUR’AN-I KERİMDE KIYAMET TASVİRİ

*KURAN-I KERİM’DE KALB

*KURAN-I KERİM’DE KABİR HAYATI

*KURAN-I KERİM’DE İSTİKAMET VE DENGE

*MİRAÇ HAKİKATI

*KURAN-I KERİM’DE CENNET NASIL TAVSİF EDİLMEKTE VE ÖZELLİKLERİ NELERDİR?

*KURAN-I KERİM’DE CEHENNEM NASIL TAVSİF EDİLMEKTE VE ÖZELLİKLERİ NELERDİR?

*Ve Nefahtü fihi min ruhi. Ayetinin tefsiri ve Nefahtü kelimesinin geldiği manalar nelerdir?

*CENNETTE ALLAH’I GÖRMENİN VERDİĞİ MUTLULUK

*KİŞİNİN KENDİSİNİ CEHENNEME GÖTÜREN KİŞİLERLE BERABER OLDUĞU BİR CEHENNEM HAYATI.

*HZ. ADEM VE HAVVA’YI CENNETTEN ÇIKARAN GÜNAH, ÇOCUKLARINI DA DÜNYADAN ÇIKARACAKTIR. NEY VE NASIL?

*GASİLHANEDE YIKANAN BİR MEVTANIN KONUŞMASI

*MUSALLADA CEMAAT TARAFINDAN NAMAZI KILINAN BİR MEVTANIN KONUŞMASI.

*18 YAŞINDAKİ BIR GENCIN 80 YAŞINDAKİ HALINI TASAVVUR EDİŞİ.

*KABRİMDE GEÇEN İLK GECEM

*KABİRDE MÜNKER VE NEKİRLE GEÇEN AN VE ZAMAN.

*KIYAMET KOPANA KADAR KABİRDE GEÇECEK OLAN BİR HAYAT

*KABİRDEN ÇIKIP MAHŞER YERİNE GİDEN TOPLULUKLAR

*NİHAYET ALLAH’IN HUZURUNDAYIZ…

*ALLAH’IN HUZURUNDA VERİLEN HESAP VE BEKLENEN KARAR ANI

*ALLAH’IN HUZURUNDA BİTEN HESAPLAR VE İNSANLARIN SON HALİ

KURAN-I KERİM’DE İNSAN VE YARATILIŞ DEVRELERİ

*KURAN-I KERİM’DE İNSANIN SAHİP OLDUĞU DUYGU VE KABİLİYETLER

*KURAN-I KERİM’DE İNSAN İRADESİ

*KURAN-I KERİM’DE HZ. ADEMLE BAŞLAYAN HAYAT VE İMTİHANI

*KURAN-I KERİM’DE İBRETLİ VE DÜŞÜNDÜRÜCÜ OLAYLAR

*KURAN-I KERİM’DE HELAL VE HARAM KAVRAMI

*KURAN-I KERİM’DE ÖVGÜYE MAZHAR SAHABELER

*İLAHİ NUSRET VE YARDIM

*ALLAH ÖLÜMÜ YARATTI İMTİHAN İÇİN.

*ALLAH HAYATI YARATTI İMTİHAN İÇİN

*KURAN-I KERİM’DE HANGİ COĞRAFİ MEKANLARDAN BAHSEDİLMEKTEDİR

*KURAN-I KERİM’DE HELAK EDİLEN KAVİMLER VE ÖZELLİKLERİ

*KURAN-I KERİM’DE HANGİ PEYGAMBER HANGİ ÖZELLİKLERİ İLE TAVSİF EDİLMEKTEDİR

*KURAN-I KERİM’DE GEÇMİŞ ÜMMETLERİN YAŞAYIŞLARI VE İBADETLERİ

*KURAN-I KERİM HANGİ AHLAKİ ÖZELLİKLERDEN BAHSETMEKTEDİR

*KURAN-I KERİM’DE GENEL OLARAK NELERDEN BAHSEDİLMEKTEDİR

*KURAN-I KERİM’DE FESATLA İLGİLİ HUSUSLAR

*KURAN-I KERİM’DE GEÇEN BİLİMSEL AYETLER

*KURAN-I KERİM’DE FARKLI DİN VE YAŞAYIŞ ÖRNEKLERİ

*RİSALE-İ NUR ASRIN MÜZMİN HASTALIKLARININ İLACI

*MAHŞER ANI VE MEKANI

*GÜNEŞ ALLAH’IN AYETLERİNDENDİR

*AY’DA ALLAH’IN AYETLERİNDENDİR

*YILDIZLAR DA ALLAH’IN AYETLERİNDENDİR

*DÜNYA DA ALLAH’IN AYETLERİNDENDİR

*GECE VE GÜNDÜZ DE ALLAH’IN AYETLERİNDENDİR

*ZULÜM ZALİM İÇİN BİR KARANLIKTIR

*KURAN-I KERİM HAYATIN HER ALANINDA REHBERDİR

*KIYAMETİN DEHŞETİ- TEKVİR SURESİ

*GENETİK MÜHENDİSLİK-İNSAN FITRATINI DEĞİŞTİRME

*KURAN-I KERİM’İN AYETLERİNİ AÇIKLAYAN HADİSİ ŞERİFLER

*KURAN-I KERİM’İN AYETLERİNİ AÇIKLAYAN AYETLER

*İNSAN KEMİKLERİNİN BIR ARAYA GELEMEYECEĞİNİ MI SANIYOR

*KURAN-I KERİM’DE GEÇEN ÖNEMLİ KAVRAMLAR

*BAKMAKLA GÖRMEK ARASINDAKİ FARKLAR

*MUKADDES VE İLAHİ MEMNUNİYET

*KURAN-I KERİM’DE GEÇEN PEYGAMBERLERİN SÖZLERİ-1-

*KURAN-I KERİM’DE GEÇEN ALLAH’IN DIŞINDAKİ VARLIKLARIN KONUŞMALARI-2-

*KURAN-I KERİM’DE ALLAH’IN MAHLÛKATININ SÖYLEDİĞİ SOZLER-3-

*KURAN-I KERİM’DE MAHLÛKATA AİT SÖZLER-4-

*KURAN-I KERİM’DE MÜŞRİK VE KAFİRLERE AİT SÖZLER-5-

*KURAN-I KERİM’DE GEÇEN HAYVANLARIN SÖYLEDİKLERİ SÖZLERİ-6-

*KURAN-I KERİM’DE CENNET EHLİNİN SÖYLEDİKLERİ SÖZLERİ-7-

*KURAN-I KERİM’DE CEHENNEM EHLİNİN SÖYLEDİKLERİ SÖZLERİ-8-

*İHLAS-MUHLİS-MUHLAS KAVRAMLARI

*GÜZEL SÖZ -KELİME-İ TAYYİBE

*VASAT VE DENGELİ ÜMMET

*ALLAH’IN MUKADDİR İSMİNİN TECELLİSİ

*RUBÛBİYETİN ALEMDEKİ TEZAHÜRÜ-1-

*RUBÛBİYYETİN PEYGAMBERLERDEKİ TEZAHÜRÜ-2-

*RUBÛBİYETİN İNSAN TERBİYESİNDEKİ TEZAHÜRÜ-3-

*RUBÛBİYETİN KOZMİK ALEMDEKİ TEZAHÜRÜ-4-

*RUBÛBİYETİN CANLILARDAKİ TEZAHÜRÜ-5-

*RUBÛBİYETTEKİ EDEB-6-

*RUBÛBİYETİN TEZAHÜRÜ-7-

*RUBÛBİYETİN HAYATIMIZDAKİ TEZAHÜRÜ-8-

*RUBÛBİYET HER ŞEYDE VE HER YERDE-9-

*RABBİMİZ ALLAHTIR DENİLECEK-10-

*RUBÛBİYETİN KÜLLİ HAKİKATİ-11-

*HER ŞEYİN RABBİ OLAN ALLAH-12-

*BAŞLANGICINDAN NİHAYETİNE RAB İSMİ-13-

*EŞYADA ESAS İBAHADIR

*HERŞEY BİR EMİRLE HAREKET EDİYOR

*MANA-YI HARFİ VE MANA-YI İSMİ

*HAFA TOPRAĞI

*NİYET VE NAZAR

*İNSANİYETİN EN YÜKSEK MERTEBESİ

*ALLAH’IN HAKİM İSMİ VE HİKMETİ

*YARATILIŞTAKİ HİKMET

*YARATILIŞTAKİ SIRLARI SORGULAMA

*PEYGAMBERLERİN FITRİ KABİLİYETLERİ

*İNSAN FITRATININ MAHİYETİ

*MANEVİ EĞİTİM VE TERBİYE YÖNTEMLERİ

*MANEVİ KURAKLIK

*GELİŞİME AÇILAN KAPI

*YARATILIŞTA GAYE, AMAÇ VE HEDEF

*İNSANIN SAHİP OLDUĞU POTANSİYELLERİ

*ALLAH KULUNA KÂFİ DEĞİL Mİ?

*İNSAN KENDİNİ ARIYOR

*ŞAHSİYET VE KARAKTER ÜZERİNE

*DÜNYA KAZANÇ VE KAYBI

*PEYGAMBERLERDE GÖRÜLEN ESMA-İ İLAHİYE

*ESMA-İ İLAHİYE VE AMELLERİMİZ

 

Loading

No Responsesديسمبر 16th, 2024

ELMADAKİ SANAT VE SANATKARI

ELMADAKİ SANAT VE SANATKARI[1]

 

Bir elmanın kendi kendine, tesadüfen ve bilinçsizce olma ihtimali nedir?


Bir elmanın kendi kendine, tamamen tesadüfen ve bilinçsizce oluşması ihtimali, bilimsel olarak sıfıra yakın derecede küçüktür. Bu durumu anlayabilmek için, bir elmanın meydana gelmesi için gereken süreçleri ve koşulları incelemek gerekir:

1. Elmanın Biyolojik Yapısı

Bir elma, hücrelerden, genetik materyallerden (DNA), proteinlerden, karbonhidratlardan ve çeşitli diğer organik moleküllerden oluşur.

Bu yapıların oluşabilmesi, öncelikle karmaşık biyokimyasal süreçleri ve doğru elementlerin (karbon, hidrojen, oksijen, azot vb.) bir araya gelmesini gerektirir.

2. Canlılık İçin Gerekli Şartlar

Elma, bir elma ağacının ürünü olduğu için bir bitkinin varlığını gerektirir. Bu bitkinin büyümesi, fotosentez yapması, su, ışık ve besin gibi çevresel faktörlere bağlıdır.

Elma ağacı, aynı zamanda genetik olarak kodlanmış bir bilgiye (DNA) sahiptir. DNA gibi karmaşık bir yapının tesadüfen oluşma ihtimali, evrendeki atom sayısından bile daha düşük bir olasılıkla karşılaştırılır.

3. Tesadüf ve İhtimaller

Moleküllerin rastgele bir şekilde birleşerek bir elmayı oluşturma ihtimali hem termodinamik hem de istatistiksel açıdan neredeyse imkânsızdır. Çünkü:

Atomların ve moleküllerin doğru bir şekilde birleşmesi gerekir.

Elmayı oluşturan her bir hücrenin işlevsel ve düzenli olması gereklidir.

Bu sürecin, bir bilinç veya tasarım olmaksızın gerçekleşmesi, rastgeleliğin doğal yasalarla sınırlandırılması nedeniyle mümkün görünmez.

4. Bilimsel Bakış Açısı

Bilim, doğal süreçlerin genellikle düzenli ve mekanizmalarla işlediğini gösterir. Elmanın oluşumu, milyonlarca yıl süren evrimsel süreçlerin ve bitki biyolojisinin bir sonucudur.

Evrende maddeler, belirli fiziksel ve kimyasal kurallara göre hareket eder. Bu kurallar bir düzen oluşturur ve bu düzen içinde karmaşık yapılar oluşur.

5. Felsefi ve Metafizik Yorum

Bu tür bir soruya dini veya felsefi bir perspektiften bakıldığında, genellikle bir düzenleyici veya yaratıcı bir gücün varlığına işaret edilir. Elmanın oluşumundaki karmaşıklık ve düzen, bilinçli bir tasarımın varlığı olarak yorumlanabilir.

Sonuç olarak, elmanın tesadüfen oluşma ihtimali hem bilimsel hem de felsefi olarak sıfıra yakın kabul edilir. Bunun yerine, elma ve benzeri doğal yapılar, biyolojik, kimyasal ve fiziksel süreçlerin uyumlu bir şekilde işlemesiyle meydana gelir. Bu uyumu anlamak hem doğanın düzenine hem de potansiyel bir yaratıcının varlığına dair daha derin bir bakış açısı sunar.

 

 

[1] https://www.youtube.com/watch?v=q_dXHs0-bVs&t=19s

 

Loading

No Responsesديسمبر 15th, 2024

İNSAN KARAKTERİ NASIL OLUŞUYOR

İNSAN KARAKTERİ NASIL OLUŞUYOR[1]

 

İnsanın karakteri nasıl oluşuyor?

İnsan karakteri, doğuştan gelen özelliklerin (biyolojik ve genetik faktörler) ve çevresel etkilerin (aile, toplum, eğitim, deneyimler) karmaşık bir etkileşimi sonucu oluşur. Bu süreç dinamik ve yaşam boyunca değişime açık bir yapıya sahiptir. İşte karakterin oluşumunu etkileyen temel faktörler:

1. Genetik ve Biyolojik Faktörler

Doğuştan Gelen Özellikler: Her insan belirli genetik eğilimlerle doğar. Örneğin, bazı insanlar daha sakin veya heyecanlı bir mizaca sahip olabilir.

Sinir Sistemi ve Beyin Kimyası: Beynin işleyişi, serotonin, dopamin gibi nörotransmitterlerin düzeyleri, kişinin duygu durumlarını ve davranışlarını etkiler.

Fiziksel Sağlık ve Hormonlar: Hormonlar (örneğin, testosteron veya kortizol) kişinin agresiflik, sakinlik veya stres tepkileri gibi yönlerini etkileyebilir.

2. Aile ve Erken Dönem Çevresi

Aile Dinamikleri: Çocukluk döneminde ebeveynlerle ve bakım verenlerle kurulan bağlar, güven duygusunu ve ilişkilere yaklaşımı şekillendirir.

Disiplin ve Eğitim: Ailelerin kullandığı disiplin yöntemleri ve verdikleri değerler, kişinin sorumluluk duygusunu ve ahlaki anlayışını etkiler.

Kardeşler ve Sosyal Etkileşimler: Evdeki kardeş dinamikleri, paylaşma, rekabet veya işbirliği gibi özelliklerin gelişiminde rol oynar.

3. Toplumsal ve Kültürel Etkiler

Kültürel Değerler: Bireyin yetiştiği toplumun normları, gelenekleri ve değerleri, kişinin karakterini büyük ölçüde şekillendirir.

Sosyal Çevre ve Arkadaşlıklar: Çocukluk ve ergenlik döneminde arkadaş çevresi, bireyin davranışlarını ve alışkanlıklarını etkiler.

Toplumsal Roller ve Beklentiler: Toplumda üstlenilen roller (örneğin, liderlik veya destekleyici bir rol) bireyin kişilik özelliklerinin belirginleşmesine katkıda bulunur.

4. Eğitim ve Öğrenim Süreci

Eğitim Sisteminin Etkisi: Öğrenme deneyimleri, bireyin düşünme biçimini, problem çözme yeteneklerini ve dünya görüşünü şekillendirir.

Öğretmenler ve Rehberler: Önemli birer rol model olan öğretmenler, bireyin özgüvenini ve değer sistemini etkileyebilir.

5. Yaşam Deneyimleri

Travmalar ve Zorluklar: Yaşanan zorlayıcı olaylar (örneğin, kayıplar veya başarısızlıklar), bireyin duygusal dayanıklılığını ve başa çıkma mekanizmalarını şekillendirir.

Başarılar ve Ödüller: Hayatta elde edilen başarılar, bireyin özgüvenini artırırken, başarısızlıklar öğrenme ve gelişim için bir fırsat sunabilir.

Kişisel Tercihler ve Seçimler: İnsanlar yaşadıkları deneyimlere farklı tepkiler verir, bu da bireysel farkları ortaya çıkarır.
6. Kişisel Gelişim ve Özgür İrade

Kendi Kendini Gözlem: İnsanlar, kendilerini analiz ederek ve geliştirmek için çaba sarf ederek karakterlerini değiştirebilir.

Motivasyon ve Hedefler: Bireyin neyi önemsediği ve hangi hedeflere odaklandığı, kişisel gelişim üzerinde belirleyici bir rol oynar.

Felsefi ve Dini İnançlar: İnanç sistemleri ve yaşam felsefeleri, kişinin kararlarını ve tutumlarını şekillendirebilir.

7. Doğa ve Nurture Etkileşimi

Bilimsel araştırmalar, karakterin hem doğuştan gelen (genetik) hem de çevresel faktörlerin (öğrenme ve deneyimler) bir sonucu olduğunu göstermektedir. Yani bir insanın karakteri, biyolojik eğilimler ve bu eğilimlerin çevresel faktörler tarafından şekillendirilmesiyle oluşur.

Sonuç olarak, insan karakteri sabit bir şey değildir; yaşam boyunca gelişen, değişen ve deneyimlerle zenginleşen bir yapıdır. Kişinin kendini tanıması ve bilinçli bir şekilde gelişim çabası, bu süreci olumlu yönde etkileyebilir.

[1] https://www.youtube.com/watch?v=p6T8_Y8CZYI&t=9s

 

Loading

No Responsesديسمبر 15th, 2024

YOKLUĞU DÜŞÜNÜLEMEYEN VARLIK İLAHİ VARLIK

YOKLUĞU DÜŞÜNÜLEMEYEN VARLIK İLAHİ VARLIK[1]

 

Varlıkların kendi kendine, rast gele, tesadüfen ve bilinçsizce olma ihtimali var mı, neden?

Varlıkların “kendi kendine, rastgele, tesadüfen ve bilinçsizce” oluşabileceği fikri, materyalist ve bilimsel dünya görüşüne dayanır. Bu yaklaşım, evrendeki düzenin ve karmaşıklığın doğal süreçler, fiziksel yasalar ve uzun zaman dilimleri boyunca gerçekleşen rastlantısal olaylarla açıklanabileceğini öne sürer. Ancak bu ihtimalin varlığını anlamak için birkaç temel noktayı ele almak gerekir:

1. Doğa Yasalarının Rolü

Evrende gözlemlenen her olay, belirli fiziksel ve kimyasal yasalar çerçevesinde gerçekleşir. Bu yasalar bilinçsizdir, ancak düzenli ve öngörülebilir şekilde işler. Örneğin:

Yerçekimi: Gezegenlerin hareketini düzenler.

Kimyasal Reaksiyonlar: Atomların ve moleküllerin belirli kurallarla bir araya gelmesini sağlar.

Doğal Seçilim: Canlıların evrim sürecinde çevreye uyum sağlamasına yol açar.

Doğa yasaları, karmaşık yapılar ve düzenlerin, herhangi bir bilinç olmadan ortaya çıkmasına olanak tanıyabilir.

2. Rastlantı ve İstatistiksel Olasılık

Rastgele olaylar, uzun zaman dilimlerinde beklenmedik sonuçlar doğurabilir. Örneğin:

Moleküler Kombinasyonlar: Evrende sayısız moleküler etkileşim gerçekleşir. Bu etkileşimlerden bazıları, yaşamın temel yapı taşlarını (amino asitler, proteinler) oluşturabilir.

Deneme ve Yanılma: Evrim sürecinde milyarlarca canlı formu ortaya çıkar ve yalnızca çevreye en iyi uyum sağlayanlar hayatta kalır.

Büyük Zaman Ölçekleri: Evrendeki süreçlerin 13,8 milyar yıl gibi bir zaman aralığında gerçekleştiği düşünülürse, düşük olasılıklı olayların meydana gelme şansı artar.

Bir örnek: Bir zar milyonlarca kez atılırsa, bir dizi imkânsız görünen sayı dizisi (örneğin, ardışık altı tane “6”) rastlantı sonucu oluşabilir.

3. Karmaşıklığın Kendiliğinden Ortaya Çıkışı

Karmaşık sistemler, başlangıçta basit olan yapılardan kendiliğinden gelişebilir. Buna “kendiliğinden örgütlenme” denir:

Kristalizasyon: Suyun donarken kristal yapılar oluşturması bilinç gerektirmeyen bir örnektir.

Doğal Seçilim ve Mutasyon: Evrimsel süreçlerde, canlıların özellikleri rastgele mutasyonlar ve çevresel baskılarla şekillenir. Bu, karmaşık biyolojik yapıların oluşumunu açıklar.

4. Bilimsel Modeller ve Açıklamalar

Büyük Patlama Teorisi: Evrenin, başlangıçta bir “tekillikten” genişleyerek bugünkü haline geldiği kabul edilir. Bu süreç bilinçsiz fiziksel yasalarla açıklanır.

Kimyasal Evrim: Yaşamın temel moleküllerinin (örneğin, amino asitler) cansız kimyasal süreçlerle oluşabileceği laboratuvar deneyleriyle gösterilmiştir (örneğin, Miller-Urey deneyi).

Evrim Teorisi: Canlıların karmaşıklığı, doğal seçilim ve mutasyon gibi mekanizmalarla açıklanır.

  1. Rastgelelik ve Anlam Arayışı

    Materyalist bakış açısına göre, evrenin oluşumu ve işleyişi bilinçsiz süreçlerle açıklanabilir. Ancak bu, varlıkların tamamen “anlamsız” olduğu anlamına gelmez. Doğa yasalarının işleyişi sonucunda ortaya çıkan düzen ve karmaşıklık, insan zihni tarafından anlamlı olarak algılanabilir.

    6. Tesadüfün İhtimal Boyutu

    Varlıkların kendi kendine oluşma ihtimali son derece düşüktür, ancak şu sebeplerle mümkün görülebilir:

    Evrenin Genişliği: Evrende trilyonlarca galaksi, yıldız ve gezegen bulunur. Bu kadar büyük bir ölçekte düşük ihtimallerin gerçekleşme olasılığı artar.

    Uzun Zaman Dilimi: Evrende 13,8 milyar yıl gibi uzun bir zaman süreci, rastlantısal olayların etkili bir şekilde birikmesine olanak tanır.

    7. Sınırları ve Sorunları

    Bu yaklaşımın eleştirileri şunlardır:

    İlk Sebep Sorunu: Evreni başlatan “ilk sebep” nedir? Rastlantısallık ve doğal yasalar bu soruyu tam olarak yanıtlayamaz.

    İnce Ayar Sorunu: Evrendeki fiziksel sabitler (örneğin, yerçekimi sabiti) yaşamı mümkün kılacak şekilde “ince ayar” yapılmış gibidir. Bu durum, rastgelelik ile zor açıklanır.

    Bilinç Sorunu: İnsan bilinci ve öz farkındalık gibi kavramların rastgele süreçlerle nasıl ortaya çıktığı tam olarak açıklanamamaktadır.

    Sonuç

    Varlıkların “kendi kendine, tesadüfen ve bilinçsizce” oluşma ihtimali teorik olarak mümkündür ve bilim, bu süreci açıklamak için güçlü argümanlar sunar. Ancak bu yaklaşım, varoluşun nedenini tam anlamıyla açıklamakta yetersiz kalabilir ve bu nedenle bir “yaratıcı” fikrini tamamen dışlamaz. Nihayetinde, bu konuya yaklaşım bireyin dünya görüşüne, inancına ve felsefi perspektifine bağlıdır.

    @@@@@@@@@

    Allah’ın yokluğu ispat edilebilir mi?

    1. Allah’ın Yokluğunu İspat Etmek Neden Zordur?

    a. Allah Kavramının Doğası

    Allah, teistik geleneklerde:

    Gözlemlenemez ve maddi değil: Fiziksel veya duyusal bir varlık değildir.

    Ezeli ve ebedi: Zaman ve mekanın ötesindedir.

    Her şeye gücü yeten ve her şeyi bilen: İnsan algısının sınırlarını aşan bir varlık olarak tanımlanır.

    Bu nitelikler, Allah’ı doğrudan bilimsel veya ampirik yöntemlerle test edilemez hale getirir. Eğer bir varlık fiziksel dünya içinde tanımlanamıyorsa, onun varlığını veya yokluğunu deneysel olarak ispat etmek zordur.

    b. Negatif İspat Sorunu

    Felsefede bir şeyin yokluğunu ispat etmek genellikle mümkün değildir. Bu, “olmayan bir şeyin ispatı” problemidir. Örneğin:

    Bir unicornun olmadığını ispat etmek için, evrendeki her köşe bucakta unicorn aramanız gerekir.

    Benzer şekilde, Allah’ın olmadığını ispat etmek için evrenin tüm boyutlarını (fiziksel, metafizik, ruhsal) kapsayan bir bilgiye sahip olmanız gerekir.

    2. Ateist Yaklaşım: Allah’ın Yokluğunu Dolaylı Yoldan İspatlama

    Bazı ateist düşünürler, Allah’ın varlığına dair delillerin yetersiz olduğunu savunarak Allah’ın yokluğunu ima eder. Bu yaklaşımda, “Allah’ın yokluğunu ispat etmek” yerine, onun varlığını kabul etmek için yeterli neden olmadığını göstermek hedeflenir.

    a. Kötülük Problemi

    Evrende büyük miktarda acı ve kötülük bulunmaktadır.

    Eğer Allah hem her şeyi bilen hem de her şeye gücü yeten bir varlıksa, neden bu kadar acı ve kötülük var?

    Bu soru, Allah’ın varlığını sorgulayan güçlü bir argüman olarak görülür.

    b. Doğal Süreçlerin Yeterliliği

    Evrendeki düzen ve yaşamın doğal yasalar ve rastlantılarla açıklanabileceği gösteriliyorsa, bir yaratıcıya gerek kalmaz.

    Örneğin, evrenin oluşumu (Büyük Patlama) ve yaşamın gelişimi (evrim teorisi) doğal süreçlerle açıklanabilir.

    c. Bilimsel Yetersizlik İddiası

    Allah’a atfedilen özelliklerin (örneğin mucizeler) bilimsel olarak gözlemlenmediği veya test edilemediği söylenir.

    Evrende hiçbir olayın doğaüstü bir varlık gerektirmediği savunulur.

    3. Agnostik Yaklaşım: Bilinemeyeceği Görüşü

    Agnostisizm, Allah’ın varlığı veya yokluğunun insan aklıyla kesin olarak bilinemeyeceğini savunur. Bu yaklaşım şunlara dayanır:

    İnsan algısı sınırlıdır, dolayısıyla metafizik bir varlığı anlamak veya değerlendirmek imkânsızdır.

    Allah’ın varlığını veya yokluğunu ispatlamak, doğası gereği insan bilgisi sınırlarının ötesindedir.

    4. Teistik Yaklaşım: Yokluğu İspat Edilemez

    Teistlere göre Allah’ın yokluğu ispatlanamaz çünkü:

    Allah, maddi evrenin dışında ve ötesindedir. Onu fiziksel yasalarla değerlendirmek mümkün değildir.

    Evrendeki düzen, karmaşıklık ve bilinç gibi unsurlar Allah’ın varlığına işaret eder. Bu işaretler, Allah’ın yokluğunu ima eden argümanlardan daha güçlüdür.

    5. Mantıksal Argümanlar ve Eleştiriler

    a. Ontolojik Argüman

    Allah, tanım gereği “var olması zorunlu olan” bir varlık olarak kabul edilir. Eğer böyle bir varlık “mümkünse”, var olmaması mantıksal olarak imkânsızdır.

    b. İnce Ayar Argümanı

    Evrendeki fiziksel sabitler (örneğin, yerçekimi, elektromanyetik kuvvet) yaşamı mümkün kılacak şekilde hassas ayarlanmıştır. Bu durum, rastlantısal olamayacak kadar düşük bir olasılığa sahip olduğu için bir yaratıcının varlığını destekler.

    c. Ateist Eleştiriler

    Ateistler, bu tür argümanların güçlü bir yaratıcıyı ispat etmek için yetersiz olduğunu ve alternatif açıklamalar bulunduğunu savunur. Örneğin:

    İnce ayar, çoklu evren teorisiyle açıklanabilir.

    Ontolojik argüman, bir tanımın gerçekliği ispatlamak için yeterli olmadığını gösterir.

    6. Pratik ve Duygusal Yönler

    Allah’ın varlığı veya yokluğu, yalnızca mantıksal bir mesele değil, aynı zamanda insanların anlam arayışı ve yaşam görüşüyle ilgilidir.

    İnsanlar, Allah’ın varlığını veya yokluğunu kesin olarak kanıtlamak yerine, kişisel deneyimlere ve inançlara dayanarak bu konuda bir pozisyon alırlar.

    Sonuç

    Allah’ın yokluğunu kesin bir şekilde ispatlamak mümkün değildir çünkü bu, bilgi sınırlarımızın ötesinde bir konudur. Ancak:

    1. Ateistlere göre, Allah’ın varlığı için yeterli delil yoktur, bu yüzden yokluğu varsayılır.
    2. Agnostiklere göre, Allah’ın varlığı veya yokluğu kesin olarak bilinemez.
    3. Teistlere göre, Allah’ın varlığına işaret eden deliller (kozmolojik, tasarım, ahlak argümanları) güçlüdür ve yokluğu iddia etmek mantıksal bir temele dayanmaz.

    Bu konuda nihai bir sonuca ulaşmak yerine, kişinin felsefi, bilimsel ve kişisel inançlarına dayanarak bir duruş geliştirmesi gerekir.

[1] https://www.youtube.com/watch?v=fumb_csPU8o&t=69s

 

Loading

No Responsesديسمبر 15th, 2024

İSTİFHAM-I İNKÂRİ- İKRAR ETTİREN SORU

İSTİFHAM-I İNKÂRİ- İKRAR ETTİREN SORU[1]

 

Kuran-ı Kerim’de istifhamı inkâri ifade eden ayetler.


İstifham-ı inkârî: Öğrenmek maksadiyla değil, ikrar ettirmek için soru sormak.
İstifham-ı inkârî, bir şeyi inkâr etmek veya reddetmek için kullanılan soru biçimidir. Bu ifadeler, bir soruya benzese de asıl amacı cevap almak değil, bir durumu eleştirmek, yanlışlığı göstermek veya düşünmeye sevk etmektir. Kur’an-ı Kerim’de istifham-ı inkârî, özellikle Allah’ın varlığına, birliğine, insanın nankörlüğüne veya inkârcıların hatalarına vurgu yapmak için sıkça kullanılmıştır. Aşağıda bu tarz ifadeler içeren bazı ayetler örnek olarak verilmiştir:

1. Allah’ın Varlığına ve Birliğine Dair

Neml Suresi 60-64

Bu ayetlerde Allah’ın varlığı ve yaratma gücü hakkında sorular sorularak, insanların O’nun kudretini düşünmeleri istenir:

“Gökleri ve yeri kim yarattı? Size gökten su indirip onunla güzel bahçeler bitiren kimdir?” (Neml, 27:60)

“Yoksa Allah ile birlikte başka bir ilah mı var?” (Neml, 27:60-64)
Bu sorular, Allah’tan başka bir yaratıcı olmadığını inkâr edilemeyecek şekilde vurgular.

2. İnkârcılara ve Nankörlere Dair

Tur Suresi 35-36

“Yoksa onlar hiçbir şey olmadan mı yaratıldılar? Yoksa yaratıcı kendileri mi?”
Bu ayetler, inkârcıların mantıksızlığını sorgulamak için kullanılır. İnsanların kendi başına veya tesadüfen yaratılmış olamayacağı ima edilir.

Yunus Suresi 59

“De ki: Allah’ın size indirdiği rızkın bir kısmını haram, bir kısmını helal kılan kimdir? Allah mı size izin verdi, yoksa Allah’a iftira mı ediyorsunuz?”
Bu ayet, insanların Allah’ın izni olmadan kendi hükümlerini koymalarını eleştirir.

3. Allah’a İsyan ve Kibir Üzerine

Mülk Suresi 23-24

“De ki: Sizi yaratan, size kulaklar, gözler ve kalpler veren kimdir? Çok az şükrediyorsunuz!”
Bu ifade, insanların nankörlüğünü vurgulamak için kullanılır.

Bağışlama ve Merhamet ile İlgili

“Allah’tan başka size rızık verecek bir yaratıcı var mı?” (Fatır, 35:3)
Bu, insanların Allah’ın nimetlerini unutmasını eleştiren inkârî bir sorudur.

  1. Peygamberlere ve Kitaba Karşı Tavırlar

    Yasin Suresi 77-78

    “İnsan, kendisinin bir damla sudan yarattığımızı görmedi mi? Şimdi açıkça bize düşman kesiliyor.”
    Bu soru, inkârcıların kendi yaratılışını düşünmeyen mantıksız tutumlarını eleştirir.

    5. Ahiretin Varlığına ve İnsanların Unutkanlığına Dair

    Kıyamet Suresi 3-4

    “İnsan, kemiklerini bir araya getiremeyeceğimizi mi sanır?”
    Bu, ahireti inkâr edenlerin düşüncelerine bir cevap niteliğindedir.

    Teğabün Suresi 7

    “İnkâr edenler, öldükten sonra diriltilmeyeceklerini iddia ettiler. De ki: Hayır! Rabbime yemin olsun, mutlaka diriltileceksiniz.”
    Burada istifham-ı inkârî, ahireti inkâr edenlerin yanlışlığını vurgular.

    6. Düşünmeye ve Şükretmeye Davet

    Bakara Suresi 28

    “Allah’ı nasıl inkâr ediyorsunuz? Oysa siz ölüydünüz, sizi diriltti; sonra yine öldürecek, sonra yine diriltecek ve sonunda O’na döndürüleceksiniz.”
    Bu ifade, Allah’ı inkâr edenlerin mantıksızlıklarını göstermek için kullanılır.

    Rum Suresi 50

    “Öyleyse Allah’ın rahmetinin eserlerine bir bak: Ölümünden sonra yeryüzünü nasıl diriltiyor? İşte, ölüleri de diriltecek olan O’dur!”
    Burada inkârî bir ifade, düşünmeye davet amacı taşır.

    Sonuç

    Kur’an’da istifham-ı inkârî, inkârcıları düşünmeye davet etmek, onların mantıksızlıklarını göstermek veya Allah’ın kudretini ve nimetlerini vurgulamak için sıkça kullanılan etkili bir yöntemdir. Bu soruların amacı bilgi almak değil, okuyucuyu veya dinleyiciyi derin bir tefekküre yönlendirmektir.

[1] https://www.youtube.com/watch?v=RcO29tqdXFo&t=8s

 

Loading

No Responsesديسمبر 15th, 2024

AK VE KARA YÜZLER

AK VE KARA YÜZLER 

İÇİMİZDEKİLER

Dünya bağırsaklarını temizliyor.

50 yıl, 100 yıl, 150 yıl hatta 300 yıllık mideye oturmuş bağırsaklarını temizliyor.
Hatta ve hatta temizlemeye devam edecektir.
Esed, Netenyahu gibi…

                                                              **********  

Suriye’nin işgalden kurtulup gerçek sahiplerinin eline geçmesiyle birlikte artık dünyanın farklı yerlerinde ve özellikle Türkiye’den en az 2 milyon belki daha fazla insan memleketine, tekrar gerisin geriye dönecektir ancak burada iki noktayı hatırlatmam gerekir; onlara karşı Ensar görevini yapıp, onlara karşı gerçekten insani olarak güzel muamele, yardım ve destekte bulunanların yüzleri ak olsun. Dünyada da ahirette de mesut olsunlar. Allah yaptıklarının bin katını versin.

Ama gel gelelim onlara karşı iğrenç bir durumda, hırçın bir vaziyette, saldırgan bir tutum sergileyerek özellikle ve özellikle onların Müslüman olmasından dolayı her türlü tepkiyi gösterenlerin yüzleri de kara olsun hem dünyada hem ahirette. Onlara bir ömür boyu bu utanç yeter, bu utanç ile düşünmeleri, durmaları, bilinmeleri ve tanınmaları onlar için utanç sebebidir, yüzleri kara olsun.

                                                         ***********  

Suriye’de Esad’ın varlığı PKK’ya yarıyordu.

Başta Öcalan’ı himaye ettiği gibi, sonrasında da PKK’lıları himaye etmiştir.
Hatta Suriye’nin elinden çıkacağını anlayan Esad, boşalttığı yerleri PKK’ya bırakmıştır.
PKK’nın güçlü olan varlığı ve böylece Esed’in güçsüz, iktidar varlığı da ancak İsrail’e yaramaktadır.
Bu durumda Esed’in yıkılışı PKK’nın sonunu getirmiş ve İsrail’inde geçiş yolunu kapamıştır.
Tehlike ise İran ve İran’ın kontrolündeki ıraktadır.
Esed’in zulmü tarifsiz bir zulüm.
61 yıl süren bir Baas rejimi.[1]
“Lübnanlı Ali Hasan Ali, Esed rejiminin yargılama olmadan, sebepsizce 40 yıl boyunca Hama’da hapiste tuttuğu isimlerden biri. Muhaliflerin serbest bıraktığı Ali’yi, kardeşi Ömer Hasan Ali, sosyal medya ve televizyonlarda görüp tanıdı. İç savaş dolayısıyla abisinin izine ulaşamayan Ömer Hasan Ali, Türkiye’den yardım istedi.”[2]
Esadın zulmünden sadece Suriyeliler değil, Filistinlilerin zulmü yaşamışlar.[3]
Sırada Gazze’nin başında zalim Esedi aratmayan Netenyahu da.

                                                         ************  

TAM BİR VAHŞET

Esedin zulmü tarihte eşine pek rastlanmayan nadir zulümlerden biridir.[4]

 Tarihin yazacağı firavunlardan biri Esed olacaktır.

Eğer Kur’an-ı Kerim bugün inmiş olsaydı Firavunların yerine Esedi, Netenyahuyu, Bıdeni yazardı.

-ABD, Uluslararası Ceza Mahkemesinin (UCM) İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve eski Savunma Bakanı Yoav Gallant hakkında tutuklama emri çıkarmasına tepki göstererek kararı reddettiklerini açıkladı.[5]

– ABD Başkanı George Bush, 11 Eylül’deki intihar saldırılarının ardından terörizme karşı ”Haçlı Seferi” başlattığını söyledi, ancak bunun zaman alacağını, bu yüzden de Amerikan vatandaşlarının sabırlı olmasını istedi.
Bu dünde böyleydi, bugün de.

Eli kanlı, kanlı ve kirli ortak.

– Gazze’deki Filistin Hükümeti Basın Ofisi’nin Yeni Şafak’a verdiği bilgiye göre, 408 gündür devam eden soykırımda 3 bin 472 Filistinli aile, tüm aile fertleriyle yok oldu. Bin 364 Filistinli ailenin de sadece birer üyesi hayatta kaldı.[6]

-Esad’ın zindanlarından 85 yaşında Müslüman bir kadın çıkartıldı.[7]

-Şam’da havalimanı yolunda yaklaşık 100 kişiye ait ceset kalıntıları bulundu.[8]

-Suriye PKK’nın ve uyuşturucunun merkeziydi.[9] 

 – İsrail pisliklerini ve pislediklerini temizliyor.[10]

Zira Suriye- Pkk ve İsrail üçlü çete halinde çalışıyorlar.[11]

***********

İçimizdeki Yunanlılar sözüyle ne amaçlanmaktadır?

“İçimizdeki Yunanlılar” ifadesi, genellikle Türkiye’de bir metafor veya mecaz olarak kullanılmaktadır. Bu söz, tarihsel, kültürel ya da siyasal bağlamlarda farklı anlamlar kazanabilir, ancak genellikle şu amaçlarla kullanılır:

1. Tarihsel Referans: Osmanlı İmparatorluğu döneminde ve sonrasında, Türk-Yunan ilişkileri, özellikle savaşlar, sınır sorunları ve azınlık meseleleri üzerinden şekillenmiştir. Bu söz, tarih boyunca yaşanan gerilimleri hatırlatabilir ve Yunan kültürünün ya da etkisinin Türk toplumundaki varlığına gönderme yapabilir.

2. İçsel Çatışma ve Kimlik Meselesi: Bu ifade bazen, toplumsal veya bireysel düzeyde “ötekileştirilen” bir kimliği veya düşünce tarzını ifade etmek için kullanılabilir. “İçimizdeki Yunanlılar,” bir kişinin ya da grubun, ulusal kimliğe aykırı olarak algılanan davranışlarını ya da düşüncelerini eleştirmek için kullanılan bir eleştiri aracı olabilir.

3. Kültürel Etkileşim ve Karmaşa: Türk ve Yunan toplumları tarih boyunca birçok alanda birbirinden etkilenmiştir. Bu ifade, bu etkileşimlerin farkında olmayı, ancak bazen bunu bir tehdit olarak algılamayı ima edebilir.

4. Siyasal Eleştiri: Bazı durumlarda, bu ifade, ideolojik bir eleştiri için kullanılabilir. Örneğin, bir kişinin ya da grubun dış güçlere (Yunanistan, Batı ya da farklı bir ülkeye) hizmet ettiği iddiasını simgelemek için tercih edilebilir.

Eleştirel Perspektif:
Bu tür ifadeler genellikle milliyetçi, ötekileştirici ya da eleştirel bir bağlamda kullanılır ve tartışmalara yol açabilir. Dolayısıyla, bağlamını anlamadan kullanılmaması ve dilin birleştirici yönüne dikkat edilmesi önemlidir.

 

İÇİMİZDEKİ ESEDCİLER

Maalesef evvelden içimizdeki Yunanlılar denirdi.

Şimdi ise bu durum maskelerin düşmesiyle; içimizdeki İsraillilerin, içimizdeki ABD’liler, içimizdeki Esadcılar, içimizdeki PKK’lılar, içimizdeki FETÖ’cüler, içimizdeki Lgbt.liler, içimizdeki muhalifler, içimizdeki Işidciler, içimizdeki radikaller, içimizdeki gezi provokatörleri, içimizdeki darbeciler, içimizdeki Kemalistler, içimizdeki azınlıklar, içimizdeki masonlar, içimizdeki evanjelistler…

Ne kadarda içimizdeki’ler! Çoğaldı.

– Kirli oyun, dehşetli ifşaat.

Emekli İsrail subaylarından Yisrael Ziv, Esed rejiminin düşme ihtimalinin İsrail için büyük risk oluşturacağını söyledi.

Muhaliflerin İsrail işgalindeki Suriye toprağı Golan Tepeleri için de cephe açma olasılığından bahseden İsrailli Tümgeneral Ziv, Esed’in varlığının İsrail’in güvenlik çıkarları için daha iyi bir seçenek olduğunu vurguladı.

Ziv İsrail, ABD, Suudi Arabistan ve diğer körfez ülkelerinin bölgesel koalisyon oluşturarak Esed rejimini güçlendirmesi gerektiğini belirtti.

-Sünni Suriyelileri kovan CHP, Alevi Suriyelilerin Türkiye’ye getirilmesini istedi.[12]

 İçimizdeki Baascı ve Esedciler.

-Türkiye hariç tüm dünya bizden vazgeçti! Diyor Suriyeliler.[13]

 – Esed İsrail iş birliği içindeydi.[14]

MEHMET ÖZÇELİK

13-12-2024

 

 

 

[1] https://www.yenisafak.com/dunya/muhalifler-sama-girdi-suriyedeki-61-yillik-baas-rejimi-coktu-4661755

[2] https://www.yenisafak.com/dunya/40-yillik-esirlerden-sadece-biri-4661731

[3] https://www.yenisafak.com/dunya/kassam-mucahitleri-esed-zindanindan-cikti-cogu-hakkinda-olum-belgesi-verilmis-4661847

[4] 12- 3- 4- 5- 6- 7-8- 9- 11121314

[5] https://www.haber7.com/dunya/haber/3480466-abdden-tarihi-netanyahu-karari-sonrasi-ilk-aciklama-beyaz-saray-duyurdu

[6] https://www.yenisafak.com/gundem/3-bin-472-aile-yok-oldu-4657482

[7] https://www.facebook.com/share/v/15LQW5TP32/

[8] https://video.haber7.com/video-galeri/302956-samda-havalimani-yolunda-yaklasik-100-kisiye-ait-ceset-kalintilari-bulundu

[9] 1- 2- 3- 4-

[10] https://www.yenisafak.com/gundem/sinan-ogan-28-mayis-kararini-suriye-ile-percinledi-insallah-devami-gelecek-4661887

[11] https://www.haber7.com/dunya/haber/3486276-netanyahudan-suriyede-esed-rejimini-deviren-silahli-gruplara-tehdit

https://video.haber7.com/video-galeri/302695-tadamon-katliamcisi-yakalandi-sonu-geldi-simdi-hesap-vakti

[12] https://www.yenisafak.com/video-galeri/gundem/sunni-suriyelileri-kovan-chp-alevi-suriyelilerin-turkiyeye-getirilmesini-istedi-4662677

https://www.haber7.com/foto-galeri/89347-skandal-paylasimlar-turkiyedeki-iran-ve-rus-gudumlu-esed-yanlilari-yasa-burundu

[13] https://video.haber7.com/video-galeri/302971-turkiye-haric-tum-dunya-bizden-vazgecti

https://video.haber7.com/video-galeri/302763-esedin-kirli-para-kaynagi-ele-gecirildi

[14] https://www.haber7.com/dunya/haber/3486416-pkkypg-tel-avivden-yardim-istedi-israil-basinindan-flas-iddia

https://www.yenisafak.com/dunya/muhaberat-irani-mossada-satti-4662348

https://www.haber7.com/guncel/haber/3486414-rusyaya-kacarken-ulkesini-satmis-esed-israile-bakin-ne-listesi-vermis

 

Loading

No Responsesديسمبر 13th, 2024

DENİZ DALGASIZ OLUR MU?

DENİZ DALGASIZ OLUR MU?[1]

 

Sizden kesin söz almış ve Tur’u tepenize dikmiştik, “Size verdiğimize kuvvetle sarılın ve dinleyin” demiştik “İşittik ve karşı geldik” dediler de inkarları yüzünden buzağı sevgisi kalblerine sindirildi. De ki, “Eğer inanmışsanız, imanınız size ne kötü şey emrediyor?” Bakara. 93.

Bu ayet, Bakara Suresi’nin 93. ayetidir ve İsrailoğulları’nın Allah ile olan ilişkilerindeki sadakatsizlik ve itaatsizliklerini anlatır. Allah, İsrailoğulları’na Tur Dağı’nı üzerlerine kaldırarak emirlerini kuvvetle tutmalarını ve itaat etmelerini emretmişti. Ancak, onlar “İşittik ve karşı geldik” diyerek Allah’ın emirlerine uymayı reddettiler. Bunun sonucu olarak, inkar ve isyanlarının bir yansıması olarak kalplerine buzağı sevgisi yerleşti.

Bu ayette Allah, onların inançlarının samimiyetsizliğine dikkat çekmekte ve “Eğer gerçekten inanmışsanız, imanınız size nasıl bu kadar kötü bir şey emredebilir?” diyerek yaptıkları çelişkiye işaret etmektedir. Bu, sadece sözle iman etmenin yetmediğini, kişinin eylemlerinin ve itaatinin de imanını yansıtması gerektiğini vurgular.

Bu kıssa, özellikle insanlara Allah’ın emirlerine ve sözleşmelerine sadık kalmaları gerektiğini ve aksi halde kalplerinin yanlış sevgilerle doldurulacağını hatırlatır.

@@@@@@

“inkarları yüzünden buzağı sevgisi kalblerine sindirildi.”ayetin tefsiri ve üşribu kelimesinin izahı.

Bakara Suresi 93. ayetindeki “buzağı sevgisi kalplerine sindirildi” ifadesi, İsrailoğulları’nın Allah’ın emirlerinden yüz çevirmelerinin ve peygamberlerine karşı gelmelerinin bir sonucu olarak, yanlış bir sevginin kalplerine yerleşmesini anlatır. Ayette geçen “üşribu” kelimesi, bu anlamı daha derinlemesine açıklar.

Üşribu Kelimesinin Tefsiri ve İzahı

“Üşribu” kelimesi, Arapça kökenli olup, “içirmek” veya “içirilmek” anlamını taşır. Ancak ayette mecazi bir anlamda kullanılmıştır. “Buzağı sevgisi kalplerine içirildi” şeklinde de tercüme edilebilir.

Bu ifade, onların putperestliğe, sapkınlığa ve Allah’a isyankarlığa olan meyillerinin kalplerine derinlemesine yerleştiğini ifade eder. Adeta bir kişinin su içmesi gibi, onların buzağıya olan sevgisi de kalplerine işlenmiş ve içselleştirilmiştir. Bu durum, onların Allah’tan uzaklaşmalarının bir cezası veya sonucu olarak değerlendirilir.

Tefsirlerdeki Açıklamalar

1. Taberî Tefsiri:
Taberî, “üşribu” kelimesinin buzağı sevgisinin onların kalplerine derinlemesine nüfuz ettiğini ve bu sevginin artık onların düşünce dünyasının bir parçası haline geldiğini ifade eder. Bu sevgi, onların Allah’a olan itaatsizliklerinin ve dünyaya meyletmelerinin bir göstergesidir.

2. Kurtubî Tefsiri:
Kurtubî, bu ifade ile İsrailoğulları’nın, Hz. Musa Tur Dağı’nda iken buzağıya tapmaya başlamalarını ve bu sevginin, inkarları sonucu bir tür hastalık gibi kalplerine yerleşmesini açıklar. Allah’tan gelen uyarılara rağmen, kalplerindeki buzağı sevgisini terk edememişlerdir.

3. Râzî Tefsiri:
Râzî, “üşribu” kelimesinin içe nüfuz eden ve artık bir alışkanlık haline gelen sevgi anlamına geldiğini vurgular. Kalplerinin, isyan ve inkardan dolayı hakikate kapandığını, buzağıya olan bağlılığın ise bu durumun bir sonucu olduğunu belirtir.

Bu İfadenin Mesajı

Bu ifade, insanın sapkın düşünceleri ve yanlış sevgilerinin, sürekli isyan ve inkar ile nasıl kalbe yerleştiğini ve kökleştiğini gösterir. Allah, kullarını hidayete çağırmasına rağmen, onlar bu ilahi daveti reddederse, bu tür sapkınlıklar kalplerine bir ceza olarak yerleştirilebilir. Ayet, müminlere şu uyarıyı yapar:

İnanç ve sevgi, Allah’a yönelmeli ve doğru ilkelere dayanmalıdır.

Kötü alışkanlıklar ve sapkınlıklar kalpte kök salmadan önce tövbe edilmelidir.

Buzağı sevgisinin kalplere işlenmesi, aynı zamanda modern insanlar için de bir uyarıdır: Kişi, dünyevi saplantılara veya yanlış sevgiye kendini kaptırırsa, bu durum zamanla kalbini işgal edebilir ve hakikate ulaşmasını engelleyebilir.

@@@@@@

(Ardından) İsrailoğullarını (Firavun zulmünden kurtarıp) denizden geçirdik. (Derken) Putları önünde bel büküp eğilmekte olan bir topluluğa rastladılar. (Bunu görünce peygamberlerine) Dediler ki: “Ey Musa, onların ilahları (putları var; onlarınki) gibi, sen de bize bir ilah yap.” O ise: “Siz gerçekten cahillik etmekte olan bir kavimsiniz” diye (azarladı).

[1] https://www.youtube.com/watch?v=REVotNZM7nI

 

Loading

No Responsesديسمبر 13th, 2024