KURAN-I KERİM’İN AYETLERİNİ AÇIKLAYAN AYETLER

KURAN-I KERİM’İN AYETLERİNİ AÇIKLAYAN AYETLER[1]

 

Kuran-ı Kerim’in birbirini açıklayan ayetleri.


Kur’ân-ı Kerîm, Allah’ın insanlığa gönderdiği son ilahi mesajdır ve kendine has bir üslubu vardır. Ayetler arasında güçlü bir irtibat bulunur; bir ayet başka bir ayeti açıklar, tamamlar veya detaylandırır. Bu özelliği, Kur’an’ın kendi içinde bir bütünlük oluşturduğunu gösterir. Nitekim Kur’an-ı Kerim, bu özelliğine şu şekilde işaret eder:

> “Eğer o, Allah’tan başkası tarafından indirilmiş olsaydı, onda birçok çelişki bulurlardı.”
(Nisâ, 4:82)

Aşağıda, Kur’an’ın kendi içinde birbirini açıklayan ayetlerine bazı örnekler verilmiştir:

1. Allah’ın Birliği ve Varlığı

Birçok ayet, Allah’ın birliğini ve varlığını farklı açılardan açıklayarak tamamlar:

Allah’ın birliği:

> “De ki: O Allah bir tektir.”
(İhlâs, 112:1)

Bu ayet Allah’ın birliğini ifade ederken, başka bir ayette bu tevhid anlayışı detaylandırılır:

> “Eğer yerde ve gökte Allah’tan başka ilahlar olsaydı, ikisi de fesada uğrardı.”
(Enbiyâ, 21:22)

Burada, Allah’ın birliğinin zorunluluğu mantıksal bir açıklamayla pekiştirilir.

2. İnsanların İmtihanı

Kur’an’da insanın dünya hayatında bir imtihana tabi olduğu sıkça vurgulanır:

İmtihanın amacı:

> “Hanginizin daha güzel amel yapacağını denemek için ölümü ve hayatı yaratan O’dur.”
(Mülk, 67:2)

Bu ayeti, insanın iradesine işaret eden şu ayet açıklar:

> “Biz insana doğru yolu gösterdik. Artık ister şükretsin, ister nankörlük etsin.”
(İnsan, 76:3)

İnsan, özgür iradesiyle imtihanını şekillendirir.

3. Ahiret ve Hesap Günü

Ahiret hayatı ve hesap günüyle ilgili ayetler de birbirini açıklar:

Hesap gününün adaleti:

> “O gün kimseye zerre kadar haksızlık edilmez.”
(Yâsîn, 36:54)

Bu ayeti, Allah’ın adaletini detaylandıran başka bir ayet tamamlar:

> “Kim zerre kadar hayır işlerse, onu görür. Kim de zerre kadar kötülük işlerse, onu görür.”
(Zilzâl, 99:7-8)

Ahiret hayatındaki adalet, bu ayetlerle tam bir açıklığa kavuşur.

4. İnfak ve Sadaka

İnfakla ilgili ayetler, müminlerin malını Allah yolunda harcamasını teşvik eder. Ancak bu ayetler birbirini tamamlar:

Sadaka vermenin önemi:

> “Sevdiğiniz şeylerden infak etmedikçe iyiliğe erişemezsiniz.”
(Âl-i İmrân, 3:92)

İnfakta riya olmaması gerektiği ise başka bir ayette açıklanır:

> “Mallarını gösteriş için harcayanlar gibi olmayın.”
(Bakara, 2:264)

5. Şeytan ve İnsan İlişkisi

Şeytanın insan üzerindeki etkisi de birden fazla ayetle açıklanır:

Şeytanın düşmanlığı:

> “Şeytan sizin düşmanınızdır; siz de onu düşman edinin.”
(Fâtır, 35:6)

Şeytanın vesvesesi ve insan üzerindeki sınırlı gücü ise başka bir ayette belirtilir:

> “Benim sizin üzerinizde bir hâkimiyetim yoktu, yalnızca sizi çağırdım, siz de bana uydunuz.”
(İbrahim, 14:22)

Bu açıklamalar, insanın sorumluluğunu hatırlatır.

Sonuç

Kur’an, ayetlerin birbirini açıklamasıyla bir anlam bütünlüğü oluşturur. Bir ayeti anlamak için diğer ayetlere başvurmak, Kur’an’ın derinliğini kavramaya yardımcı olur. Bu özellik, Kur’an’ın ilahi kelam olduğunu ve içinde hiçbir çelişki bulunmadığını ortaya koyar.

> “Biz bu Kur’an’da insanlara her türlü misali verdik…”
(Zümer, 39:27)

Kur’an’ı anlamak ve onun hikmetlerini kavramak için bu bütünlüğe dikkat etmek gerekir.

[1] https://www.youtube.com/watch?v=lVEQPtJ-fEg




KURAN-I KERİM’İN AYETLERİNİ AÇIKLAYAN HADİSİ ŞERİFLER

KURAN-I KERİM’İN AYETLERİNİ AÇIKLAYAN HADİSİ ŞERİFLER[1]

 

Kuran-ı Kerim’in ayetlerini açıklayan Hadisi Şerifler.


Kur’an-ı Kerim, İslam’ın temel kaynağıdır ve Allah’ın insanlığa gönderdiği son ilahi kitaptır. Hz. Muhammed (s.a.v), Kur’an’ı en iyi şekilde açıklayan, onu hayatında uygulayan ve bize örnek olan rehberdir. Nitekim Kur’an’da şöyle buyrulur:

> “Biz sana da, insanlara kendilerine indirileni açıklayasın diye bu Kur’an’ı indirdik.”
(Nahl, 16:44)

Bu bağlamda, Peygamber Efendimiz (s.a.v)’in hadisleri, Kur’an ayetlerini açıklama ve onları pratik hayata taşıma noktasında önemli bir rehberlik sunar. Aşağıda Kur’an ayetlerini açıklayan bazı hadisler verilmiştir:

1. İslam’ın Temel İlkeleri

Kur’an Ayeti:

> “Kim Allah’tan başka ilah olmadığını ve Muhammed’in Allah’ın Resulü olduğunu söyleyerek ölürse, cennete girer.”
(Müslim, İman, 39)

Bu hadis, Kur’an’da yer alan şu ayeti açıklar:

> “Allah katında din, şüphesiz İslam’dır.”
(Âl-i İmrân, 3:19)

2. Namazın Önemi

Kur’an Ayeti:

> “Namazı dosdoğru kılın, zekâtı verin ve Allah’a rüku edenlerle birlikte rüku edin.”
(Bakara, 2:43)

Hadis:
Peygamber Efendimiz (s.a.v) şöyle buyurmuştur:

> “Kıyamet gününde kulun ilk hesaba çekileceği amel namazdır. Eğer namazı düzgün olursa diğer amelleri de düzgün olur.”
(Tirmizi, Salat, 188)

3. Zekâtın Hikmeti

Kur’an Ayeti:

> “Onların mallarından bir sadaka (zekât) al ki, bununla onları arındırıp temizleyesin.”
(Tevbe, 9:103)

Hadis:

> “Mallarınızı zekâtla koruyun, hastalarınızı sadakayla tedavi edin ve belalara dua ile karşı koyun.”
(Taberani, el-Mu’cemü’l-Evsat)

Bu hadis, zekâtın sadece malı temizlemekle kalmadığını, aynı zamanda toplumsal dayanışmayı artırdığını vurgular.

4. İyilik ve Kötülüğün Karşılığı

Kur’an Ayeti:

> “Kim zerre kadar hayır işlerse, onu görür. Kim de zerre kadar kötülük işlerse, onu görür.”
(Zilzâl, 99:7-8)

Hadis:

> “Hiçbir günahı küçük görmeyin. Çünkü küçücük bir ateş kıvılcımı, büyük bir ormanı yakabilir.”
(Ahmed b. Hanbel, Müsned)

5. Şeytanın Vesvesesi

Kur’an Ayeti:

> “Şeytan, onlara yaptıkları işleri süsleyip güzel gösterdi.”
(En’am, 6:43)

Hadis:

> “Şeytan, insanın kalbine vesvese verir. İnsan Allah’ı zikredince kaçar, zikri bırakınca yeniden vesvese vermeye başlar.”
(Buhari, Bed’ü’l-Halk, 11)

6. Ahirete Hazırlık

Kur’an Ayeti:

> “Her nefis ölümü tadacaktır. Sonra bize döndürüleceksiniz.”
(Ankebut, 29:57)

Hadis:

> “Akıllı kişi, nefsini kontrol altına alıp ölümden sonrası için çalışan kişidir.”
(Tirmizi, Kıyamet, 25)

7. Kardeşlik ve Sevgi

Kur’an Ayeti:

> “Müminler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin.”
(Hucurât, 49:10)

Hadis:

> “Müslüman, Müslümanın kardeşidir; ona zulmetmez, onu yardımsız bırakmaz.”
(Buhari, Mezalim, 3)

Sonuç

Kur’an-ı Kerim’in ayetleri, hadislerle derinleştirilmiş ve Müslümanların günlük hayatlarında nasıl uygulanacağı Peygamber Efendimiz (s.a.v) tarafından açıklanmıştır. Kur’an’ı anlamak ve yaşamak isteyen bir Müslüman, aynı zamanda hadislerden faydalanmalı ve bu iki kaynağı birlikte değerlendirmelidir.

Allah, Kur’an ve hadislerle amel eden kullarından eylesin. Amin.

[1] https://www.youtube.com/watch?v=nk2TC2bE5Kg




GENETİK MÜHENDİSLİK-İNSAN FITRATINI DEĞİŞTİRME

GENETİK MÜHENDİSLİK-İNSAN FITRATINI DEĞİŞTİRME[1]

 

GENETİK MÜHENDİSLİK ADIYLA YARATILIŞA MUDAHALE VE TAHRİBİ


Nisâ Suresi 119. Ayet:

> “Onları mutlaka saptıracağım, onları boş arzulara sürükleyeceğim, onlara emredeceğim, hayvanların kulaklarını yaracaklar; onlara emredeceğim, Allah’ın yaratışını değiştirecekler.” Kim Allah’ı bırakıp da şeytanı dost edinirse, şüphesiz apaçık bir ziyana uğramış olur.”
(Nisâ, 4:119)

Bu ayet, şeytanın insanları saptırmak için verdiği sözlerden ve insanları ne şekilde yoldan çıkaracağına dair yöntemlerinden bahsetmektedir. Ayet, bir yandan insanları şeytanın oyunlarına karşı uyarırken, bir yandan da insanın aklını ve iradesini kullanarak bu tür saptırmalardan korunmasını öğütler.

1. Ayetin Kur’an’daki Diğer Ayetlerle İlişkisi

Şeytanın Düşmanlığı:
Nisâ 119. ayet, şeytanın insanlara olan düşmanlığını açıkça ifade eder. Bu, Kur’an’ın birçok ayetinde tekrar edilen bir uyarıdır:

> “Şeytan sizin düşmanınızdır; siz de onu düşman edinin. O, kendi yandaşlarını, alevli ateşin halkından olmaları için çağırır.”
(Fâtır, 35:6)

Şeytanın amacı, insanları doğru yoldan çıkarmak ve Allah’ın rahmetinden uzaklaştırmaktır.

Boş Arzular ve Aldanış:
Şeytanın insanları boş arzulara sürükleyeceği ve yaratılışı değiştirmeye teşvik edeceği vurgusu, dünya hayatının aldatıcılığına dikkat çeken şu ayetle de paralellik gösterir:

> “Sakın dünya hayatı sizi aldatmasın ve aldatıcı (şeytan) sizi Allah ile kandırmasın.”
(Lokman, 31:33)

Allah’ın Yaratışını Değiştirme:
Şeytanın, insanları Allah’ın yaratılış düzenine müdahale etmeye teşvik etmesi, Kur’an’daki şu ayetle de ilişkilidir:

> “Şüphesiz biz insanı en güzel bir biçimde yarattık.”
(Tîn, 95:4)

Bu, yaratılışı değiştirme çabasının Allah’ın mükemmel düzenine aykırı olduğunu vurgular.

2. Ayetin Hadislerle Açıklaması

Şeytanın Vesvesesi:
Peygamber Efendimiz (s.a.v), şeytanın insanları nasıl saptırmaya çalıştığını şu şekilde açıklamıştır:

> “Şeytan, Âdemoğlunun damarlarında kanın dolaştığı gibi dolaşır. Öyleyse onun yollarını daraltın; oruç tutarak nefsinizi kontrol altına alın.”
(Buhari, Ahkâm, 21)

Bu hadis, şeytanın insan üzerindeki etkisinin farkında olmamız ve onun vesveselerine karşı uyanık olmamız gerektiğini ifade eder.

Allah’ın Yaratışına Müdahale:
Peygamberimiz, özellikle hayvanların şekillerinin değiştirilmesi gibi uygulamaları eleştirerek Allah’ın yaratışına saygı duyulmasını emretmiştir:

> “Allah, hayvanların yüzünü dağlayanlara, onların kulağını kesenlere ve yaratılışını değiştirenlere lanet etmiştir.”
(Buhari, Libas, 83)

Bu hadis, Nisâ 119. ayette bahsedilen “hayvanların kulaklarının yarılması” uygulamasına doğrudan bir açıklık getirmektedir.

3. Ayetin Bilimsel ve Güncel Yansıması

Genetik Mühendislik ve Yaratılışa Müdahale:
Günümüzde genetik mühendislik, estetik ameliyatlar ve biyoteknoloji gibi alanlar, bu ayetin modern yorumlarıyla ilişkilendirilmektedir. İnsanların yaratılışlarını değiştirme çabaları, Allah’ın koyduğu doğal düzenin dışına çıkma riski taşır.

Estetik Müdahaleler: Estetik ameliyatlar, eğer sağlık gerekçesiyle değil de sadece güzellik amacıyla yapılıyorsa, yaratılışa müdahale kapsamında değerlendirilebilir.

Genetik Değişiklikler: Genetik müdahaleler ve insanın fıtratını değiştirme çalışmaları da Allah’ın yaratılışına müdahale etme niyeti olarak algılanabilir.

Ekolojik Müdahaleler:
İnsanların çevreyi tahrip etmesi, doğal dengenin bozulması da yaratılışa müdahale olarak yorumlanabilir. Kur’an, insanın yeryüzündeki halifelik görevine dikkat çeker:

> “Bozgunculuk yapmayın, düzeltici olun.”
(A’râf, 7:56)

4. Ayetten Çıkarılan Hikmetler

1. Şeytanın Tuzaklarına Karşı Uyanıklık: Şeytan, insanları nefsî arzulara ve Allah’ın koyduğu düzeni değiştirmeye teşvik eder. Bu konuda bilinçli ve uyanık olmak gerekir.

2. Fıtrata Saygı: Allah’ın yarattığı düzen mükemmeldir. İnsan, bu düzeni bozmaktan sakınmalıdır.

3. Ahlaki ve Manevi Hassasiyet: Şeytanın oyunlarına düşmemek için ahlaki değerlerimize ve manevi hayatımıza önem vermeliyiz.

4. Modern Müdahalelere Eleştirel Bakış: Günümüzde yaratılışa yapılan müdahaleler, bu ayetin modern bağlamda yorumlanmasını gerektirir. Bilim ve teknolojiyi kullanırken ahlaki ve dini değerler göz ardı edilmemelidir.

Sonuç

Nisâ Suresi 119. ayeti, insanı yaratılış düzenine müdahale etmeme ve şeytanın aldatmacalarına kapılmama konusunda uyarır. Peygamber Efendimizin hadisleri ve güncel bilimsel gelişmeler, ayetin anlamını daha iyi kavramamıza yardımcı olur. Şeytanın vesveselerinden korunmak için Kur’an ve sünnet rehberliğinde bir yaşam sürdürmeliyiz. Allah bizleri şeytanın oyunlarından muhafaza eylesin. Amin.

***************  

Bakara Suresi 205. Ayetin İslami ve kurani izah ve bilimsel gelişim örnekleri


Bakara Suresi 205. Ayet:
“Ne zaman yönetimi ele alsa, yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaya, ekinleri ve nesli yok etmeye çalışır. Allah ise bozgunculuğu sevmez.”

İslami ve Kur’ani İzah

Bu ayet, toplumun huzurunu bozmak ve düzeni altüst etmek isteyen kimselerin karakteristik özelliklerini açıklar. Burada özellikle iki ana unsur dikkat çekicidir:

1. Ekinleri ve nesli yok etmek: Bu, insanın hem çevresine hem de toplumun devamlılığını sağlayan kaynaklara zarar vermesini ifade eder. Ekinlerin yok edilmesi, tabiatın ve çevrenin tahribiyle ilişkilendirilebilirken, neslin yok edilmesi ise ahlaki ve toplumsal değerlerin yozlaştırılmasına işaret eder.

2. Bozgunculuk: Bu kavram, Allah’ın emrine ve düzenine aykırı her türlü davranışı kapsar. Allah, insana yeryüzünü imar etme görevi vermiştir (Hud Suresi, 61). Ancak bozguncu kişiler bu görevi suistimal eder.

Bu ayet, Allah’ın düzenini bozanları ve insanlara zarar verenleri kınar, bu tür davranışlardan sakınmayı öğütler.

Bilimsel ve Güncel Gelişimlerle İlgisi

Ayette belirtilen “ekinlerin ve neslin yok edilmesi” konusu, çevre sorunları ve ahlaki meselelerle ilişkilendirilebilir:

1. Çevresel Yıkım:

Modern Tarım ve Tahribat: Günümüzde yanlış tarım uygulamaları, kimyasal gübreler ve pestisit kullanımı, toprağın verimini düşürmekte, ekosistemi bozmaktadır. Bu, ayette geçen “ekinlerin yok edilmesi” anlamını taşır.

İklim Değişikliği: İnsan eliyle yapılan bozgunculuk (örneğin, fosil yakıtların aşırı kullanımı, ormanların tahribi), gezegenin doğal dengesini bozarak tüm canlıları tehdit etmektedir.

2. Neslin Yok Edilmesi:

Genetik Müdahaleler: Modern bilimde genetik mühendisliğin kötüye kullanımı, ahlaki problemleri beraberinde getirmektedir. Örneğin, insan genetiğine müdahale ederek nesli değiştirme çabaları, ayetteki uyarıyı hatırlatır.

Toplumun Ahlaki Çöküşü: Kültürel yozlaşma, ahlaki değerlerin kaybolması ve bireyler arası güvenin azalması da neslin manevi olarak yok olmasına işaret edebilir.

3. Barış ve Adalet:
Ayetteki “Allah bozgunculuğu sevmez” ifadesi, insanın barışı koruma ve toplumu adaletle yönetme sorumluluğunu hatırlatır. Bilimsel çalışmalar ve teknolojik ilerlemeler, savaşları önlemek, adaleti sağlamak ve yeryüzünde barışı korumak için kullanılabilir. Ancak bu araçlar kötü niyetle kullanıldığında tam tersi bir etki oluşturur.

Sonuç

Bakara Suresi 205. Ayet, hem dini hem de bilimsel açıdan derin mesajlar taşır. İnsan, yeryüzünde iyilik yapmak ve dünyayı korumak için sorumludur. Ayet, insana emanet edilen bu görevlerin kötüye kullanıldığında hem dünyaya hem de topluma ne denli büyük zararlar verebileceğini hatırlatır. Bu bağlamda, bilim ve teknolojiyi doğru amaçlarla kullanmak ve çevreyi korumak, ayetin mesajına uygun bir yaşam tarzını benimsemek demektir.

 

 

[1] https://www.youtube.com/watch?v=TjHMn7NUJ2k




KIYAMETİN DEHŞETİ- TEKVİR SURESİ

KIYAMETİN DEHŞETİ- TEKVİR SURESİ[1]

 

Tekvir suresindeki ayetlerin mantıki ve bilimsel izahı.


Tekvir Suresi, kıyamet ve ahiret ile ilgili mesajlarıyla insanları uyarır. Surede, kıyamet alametleri ve dünyanın sonuyla ilgili tasvirler, insanın tefekkür etmesini sağlayacak derin anlamlar taşır. Ayetlerde, hem mantıki hem de bilimsel boyutta açıklanabilecek önemli işaretler yer alır.

Tekvir Suresi’nin Mantıki ve Bilimsel İzahı

1-6. Ayetler: Kıyamet Alametleri
“Güneş dürülüp karardığında, yıldızlar dökülüp söndüğünde, dağlar yürütüldüğünde, gebe develer başıboş bırakıldığında, yaban hayatındaki hayvanlar bir araya toplandığında, denizler kaynatıldığında…”

1. Güneşin Dürülmesi ve Kararması:

Mantıki İzah: Güneş, hayat kaynağımızdır. Güneşin kararması, evrendeki düzenin bozulmasını ve hayatın sona ermesini simgeler. Bu, evrendeki her şeyin faniliğine işaret eder.

Bilimsel İzah: Güneş, bir yıldızdır ve bir gün yakıtını tüketerek “beyaz cüce” ya da “kara delik” haline gelecektir. Astrofizik, yıldızların bu şekilde değişim geçirdiğini ortaya koyar. Güneş’in “dürülmesi”, bilimsel olarak yıldızın enerjisini kaybetmesiyle uyumludur.

2. Yıldızların Dökülmesi:

Mantıki İzah: Gökyüzündeki yıldızların sönmesi, evrensel düzenin bozulduğunu ve kıyamet alametlerinin başladığını ifade eder.

Bilimsel İzah: Yıldızların “sönmesi”, evrendeki karanlık enerjinin ve madde dengesinin değişmesiyle açıklanabilir. Büyük patlama teorisine göre, evrenin bir sonu olacak ve yıldızlar zamanla enerjisini kaybedecektir.

3. Dağların Yürütülmesi:

Mantıki İzah: Dağlar, yeryüzünde sabitlik ve dayanıklılık simgesidir. Dağların yerinden oynaması, yeryüzündeki düzenin sona erdiğini simgeler.

Bilimsel İzah: Tektonik hareketler ve volkanik patlamalar, dağların yerinden oynamasına neden olabilir. Ayrıca kıyamet anında meydana gelecek büyük bir kozmik olay, yeryüzünün fiziksel yapısını tamamen bozabilir.

4. Denizlerin Kaynatılması:

Mantıki İzah: Suyun kaynaması, tabiatın düzeninin alt üst olmasını ifade eder.

Bilimsel İzah: Yüksek sıcaklıklar ve volkanik faaliyetler, denizlerin kaynamasına neden olabilir. Ayrıca Güneş’in genişleyip Dünya’yı yutması durumunda, tüm su kaynaklarının buharlaşacağı öngörülür.

7-14. Ayetler: İnsan ve Hayvanların Durumu
“Canlar çiftleştiğinde, diri diri gömülen kıza hangi suçtan dolayı öldürüldüğü sorulduğunda, sayfalar açıldığında, gökyüzü sıyrılıp alındığında, cehennem alevlendirildiğinde ve cennet yaklaştırıldığında…”

1. Canların Çiftleşmesi:

Mantıki İzah: İnsanların bir araya toplanması, mahşer günü hesap verme anını ifade eder.

Bilimsel İzah: Bu ayet, biyolojik olarak insanların bir bedene ve ruha sahip olduğuna işaret edebilir. Ölüm sonrası bu bedenin yeniden yaratılacağına dair bir metafor olarak görülebilir.

2. Gökyüzünün Sıyrılması:

Mantıki İzah: Gökyüzünün görünmez hale gelmesi, evrendeki düzenin bozulmasını simgeler.

Bilimsel İzah: Bilim, evrenin genişlemesinin bir sonu olabileceğini ve bu durumun uzay-zaman dokusunu değiştirebileceğini belirtir. Bu, ayetin tasvir ettiği duruma benzer.

3. Cehennem ve Cennet:

Mantıki İzah: İnsanların yaptıklarının karşılığını alacakları bir yerin olması, ahiret inancının temelidir. Bu, insanların dünya hayatında adaleti göremediği durumların nihai çözümüdür.

Bilimsel İzah: Fiziksel ya da metafizik düzlemde, insanın ölüm sonrası farklı bir varoluş biçimine geçebileceği fikri, bilimsel olarak açıklanamasa da insanın ruhsal yapısıyla uyumlu bir düşüncedir.

15-29. Ayetler: Kur’an’ın ve Peygamberliğin Tasdiki
“Her nefis kazandığıyla karşılık bulacaktır. Andolsun, yıldızların yerlerine! Eğer bilirseniz bu, büyük bir yemindir. Şüphesiz bu, çok şerefli bir Kur’an’dır. Korunmuş bir kitaptadır. Ona ancak tertemiz olanlar dokunabilir. Alemlerin Rabbinden bir indirmedir.”

1. Yıldızların Yerleri Üzerine Yemin:

Mantıki İzah: Evrenin düzeni ve yıldızların yerleşimi, Allah’ın kudretinin bir delilidir. İnsanların, bu düzen üzerinde düşünerek tefekkür etmesi istenir.

Bilimsel İzah: Astronomi, yıldızların belirli yörüngelerde hareket ettiğini ve bu hareketin evrensel yasalara bağlı olduğunu açıklar. Bu düzen, Kur’an’ın işaret ettiği kozmik düzenle örtüşür.

2. Kur’an’ın Şerefli Olması:

Mantıki İzah: Kur’an’ın insanlara sunduğu mesajlar, hayatın anlamını kavrama ve ahirete hazırlık yapma açısından değerlidir.

Bilimsel İzah: Kur’an’da evrenin yaratılışı, tabiat olayları ve insan biyolojisiyle ilgili verilen işaretler, bilimle örtüşmektedir.

Sonuç

Tekvir Suresi, insanı hem ahiret inancı hem de evrenin düzeni hakkında derin düşünmeye davet eder. Ayetlerdeki kıyamet tasvirleri, mantıki olarak insanın dünya hayatının geçiciliğini ve ahiretin kesinliğini hatırlatır. Bilimsel açıdan ise modern astronomi ve fizik ile örtüşen ifadeler, Kur’an’ın mucizevi yönlerinden birini ortaya koyar.

[1] https://www.youtube.com/watch?v=Zxs2dhE7JtA




KURAN-I KERİM HAYATIN HER ALANINDA REHBERDİR

KURAN-I KERİM HAYATIN HER ALANINDA REHBERDİR[1]

 

Konularına Göre Kuran-ı Kerim tefsirine örnekler.


Kur’an-ı Kerim, içerdiği geniş konu yelpazesiyle hayatın her alanına ışık tutan bir rehberdir. Konularına göre tefsir, Kur’an’daki ayetlerin belirli bir temaya veya konuya göre sınıflandırılarak yorumlanmasını içerir. Bu tür tefsirler, okuyucunun belirli bir konuda derinlemesine bilgi edinmesini sağlar. İşte konularına göre Kur’an tefsirine örnekler:

1. Akaid (İnanç Esasları) Tefsirleri

Kur’an’daki Allah’ın varlığı, birliği (tevhid), peygamberlik, ahiret, melekler ve diğer inanç esaslarına dair ayetlerin yorumlandığı tefsirlerdir.
Örnek:

Fatiha Suresi (1:1-7): Allah’ın rahmet sıfatları, kulluğun yalnızca O’na yapılması ve ahiret inancı.

Bakara Suresi (2:255): Ayet-el Kürsi’de Allah’ın varlık ve kudreti anlatılır.

2. Fıkıh (İbadet ve Hükümler) Tefsirleri

Kur’an’da ibadet, helal-haram, ahlak kuralları ve toplumsal ilişkilerle ilgili hükümlerin açıklamalarını içerir.
Örnek:

Maide Suresi (5:6): Abdest, teyemmüm ve temizlikle ilgili hükümler.

Bakara Suresi (2:183): Oruç ibadetine dair açıklamalar.

Nisa Suresi (4:11-12): Miras paylaşımı hükümleri.

3. Ahlak ve İnsan Davranışları

Kur’an, iyi ve kötü davranışların sonuçlarını, birey ve toplum ahlakını geniş bir şekilde ele alır.
Örnek:

Lokman Suresi (31:12-19): Lokman’ın oğluna verdiği nasihatler, ahlaki değerler ve tevazu.

Hucurat Suresi (49:11-13): İnsanlar arasında alay etmenin, kötü zanda bulunmanın ve gıybetin yasaklanması.

4. Peygamber Kıssaları (Kıssaların Tefsiri)

Peygamberlerin hayat hikayeleri, mücadeleleri ve ümmetlerine verdiği dersler detaylandırılır.
Örnek:

Yusuf Suresi (12:1-111): Hz. Yusuf’un hayatı, sabır ve sadakat örneği.

Kasas Suresi (28:3-88): Hz. Musa’nın Firavun’a karşı mücadelesi ve İsrailoğulları’nın kurtuluşu.

5. Sosyal ve Ekonomik Hayat

Toplumsal adalet, ticaret, aile hayatı ve diğer sosyal düzenlemelerle ilgili ayetlerin yorumlanması.
Örnek:

Nisa Suresi (4:34): Aile hayatı, erkek ve kadının görevleri.

Bakara Suresi (2:282): Borçlanma ve yazılı sözleşme yapma hükmü.

Maide Suresi (5:90): İçki ve kumarın yasaklanması.

6. Tarih ve Toplumların Helakı

Geçmiş kavimlerin kıssaları ve onların hatalarından çıkarılacak dersler.
Örnek:

Araf Suresi (7:59-79): Nuh, Hud, Salih peygamberlerin kavimleri ve helak sebepleri.

Hud Suresi (11:50-60): Ad ve Semud kavimlerinin kıssaları.

7. Bilimsel Tefsir (İlmî Tefsir)

Kur’an’da doğa olayları, yaratılış, evrenin düzeni gibi konularla ilgili ayetlerin bilimsel perspektiften yorumlanması.
Örnek:

Enbiya Suresi (21:30): Evrenin yaratılışı, göklerin ve yerin başlangıçta bitişik olup sonra ayrılması.

Zariyat Suresi (51:47): Göklerin genişlemesi.

8. Ahiret ve Kıyamet Gününe Dair Tefsirler

Ahiret hayatı, kıyamet sahneleri ve cennet-cehennem tasvirleriyle ilgili ayetlerin yorumlanması.
Örnek:

Vakıa Suresi (56:1-96): Cennet ve cehennem ehlinin halleri.

Kıyamet Suresi (75:1-40): Kıyametin kopuşu ve insanın dirilişi.

9. Cihad ve Mücadele Ayetleri

Kur’an’da cihadın önemi, şartları ve zalimlere karşı mücadeleyle ilgili ayetlerin açıklamaları.
Örnek:

Tevbe Suresi (9:36): Allah yolunda cihadın gerekliliği.

Bakara Suresi (2:190): Savaşın sınırları ve adalet ilkesi.

Bu örnekler, konularına göre tefsirin Kur’an’ı anlamaya ve hayatımıza uygulamaya ne kadar yardımcı olduğunu göstermektedir. Her konu, insan hayatının farklı bir yönüne ışık tutar ve evrensel mesajlar içerir.

 

 

[1] https://www.youtube.com/watch?v=qR6XcMX9Yx0




ZULÜM ZALİM İÇİN BİR KARANLIKTIR

ZULÜM ZALİM İÇİN BİR KARANLIKTIR[1]

قُلْ س۪يرُوا فِي الْاَرْضِ فَانْظُرُوا كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلُۜ كَانَ اَكْثَرُهُمْ مُشْرِك۪ينَ

“De ki: “Yeryüzünde gezip dolaşın da öncekilerin âkıbeti nice oldu bir bakın. Onların çoğu şirke sapmış kimselerdi.” [2]

– Kuran-ı Kerim’de zalimlere yapılan uyarılar.

Kur’an-ı Kerim’de zulüm, Allah’ın hoşnut olmadığı ve kesinlikle yasakladığı bir eylem olarak tanımlanır. Zalimler, yani adaletsizlik yapanlar, haksızlık edenler veya insanlara zulmedenler için birçok uyarı bulunmaktadır. Bu uyarılar, hem zalimleri caydırmak hem de mazlumlara teselli vermek amacı taşır. İşte Kur’an-ı Kerim’de zalimlere yönelik uyarılardan bazıları:

Zulümden Sakınma ve Uyarılar

1. Allah, zalimleri sevmez:
Kur’an’da Allah’ın zulmü sevmediği sıkça vurgulanır. Bu ayetler, zalimlerin Allah katında asla başarıya ulaşamayacağını ifade eder.

“Allah zalimleri sevmez.”
(Âl-i İmrân, 3/57)

2. Zalimlere yardım etmeme uyarısı:
Zulüm yapanlara destek veren ya da onların tarafında yer alanlar da Allah’ın azabıyla karşılaşabilir.

“Zulmedenlere meyletmeyin, yoksa size ateş dokunur. Sizin Allah’tan başka dostlarınız yoktur. Sonra yardım göremezsiniz.”
(Hûd, 11/113)

3. Zulüm cezasız kalmaz:
Zalimler, dünyada veya ahirette mutlaka yaptıklarının hesabını verecektir.

“Zulmeden her toplumun sonu ne olmuştur bir bak! Allah’ın onlara olan azabı ve uyarıları apaçıktır.”
(Âl-i İmrân, 3/137)

4. Mazlumların duaları kabul edilir:
Allah, zulme uğrayanların dualarını işitir ve onların yanında olduğunu bildirir. Bu da zalimlere bir uyarıdır.

“Mazlumun duasından sakının. Çünkü onun duasıyla Allah arasında perde yoktur.”
(Hadis-i Şerif; Tirmizî, Daavât, 9)

Zalimlerin Akıbeti

1. Allah’ın azabı zalimleri bekler:
Zalimlerin kötü akıbetlerinden biri, Allah’ın azabına uğramalarıdır. Bu dünyada veya ahirette mutlaka cezalarını çekeceklerdir.

“Biz zalimlerin üzerine bir azap gönderdik; onlar yurtlarında yere kapaklanıp kaldılar.”
(Hud, 11/94)

2. Zalimler pişman olacak, ancak fayda etmeyecek:
Kıyamet günü zalimler pişmanlıklarını dile getirecek, ancak bu onların kurtulmalarına yetmeyecektir.

“O gün, zalim kimse ellerini ısırarak der ki: ‘Keşke Peygamberle beraber bir yol edinmiş olsaydım!’”
(Furkân, 25/27)

3. Zulüm toplumları yok eder:
Zalim kavimlerin nasıl helak edildiği, Kur’an’da sıkça anlatılır. Bu kıssalar, insanlara ibret olması için verilmiştir.

“Zulmeden nice memleketi helak ettik ve onlardan sonra başka toplumlar meydana getirdik.”
(Enbiyâ, 21/11)

Mazlumlar İçin Teselli ve Adalet

1. Adalet ilahi bir emirdir:
Allah, her zaman adaleti emreder ve zulümden uzak durmayı öğütler.

“Şüphesiz ki Allah, adaleti, iyiliği ve yakınlara yardım etmeyi emreder; hayâsızlığı, fenalığı ve azgınlığı yasaklar.”
(Nahl, 16/90)

2. Mazlumlara müjde:
Zulme uğrayanlar sabrettikleri takdirde Allah’ın yardımıyla mükafatlandırılacaklardır.

“Zulme uğratıldıktan sonra Allah yolunda hicret edenleri dünyada güzel bir şekilde yerleştireceğiz. Ahiretin mükafatı ise daha büyüktür.”
(Nahl, 16/41)

Sonuç

Kur’an-ı Kerim’de zalimlere yapılan uyarılar, adaletin ve doğruluğun önemini vurgular. Zulüm, sadece bir bireyin değil, toplumun ve insanlığın dengesini bozan büyük bir günahtır. Allah, zalimleri cezalandıracağını ve mazlumları koruyacağını defalarca beyan etmiştir. Bu ayetler ve uyarılar, hem zalimlere bir tehdit hem de mazlumlara bir teselli ve umut kaynağıdır. Adaletin hâkim olduğu bir dünya inşa etmek, Kur’an’ın emirlerinden biridir.

****************   

İbrahim 42. Ayetin hayattan ibretli örnekleriyle anlatır mısın.

İbrahim Suresi’nin 42. ayeti, Allah’ın adaletini ve zulmedenlerin yaptıklarından sorumlu tutulacağını ifade eden oldukça etkileyici bir mesaj içerir. Ayetin meali şöyledir:

“Sakın Allah’ı, zalimlerin yaptıklarından habersiz sanma! O, onları (cezalarını) gözlerin dehşetle bakakalacağı bir güne erteliyor.”
(İbrahim, 14/42)

Bu ayet, Allah’ın adaletine ve her şeyin bir hesabının olduğuna dair önemli bir mesaj verir. Zulmedenlerin yaptıkları yanlarına kalmaz; Allah bu dünyada ya da ahirette mutlaka karşılıklarını verecektir. Ancak Allah, adaletini bazen hemen tecelli ettirmez, çünkü her şeyin bir zamanı ve hikmeti vardır.

Hayattan İbretli Örneklerle Açıklama:

1. Firavun ve Zulmü:
Firavun, Musa (a.s.) ve İsrailoğullarına yıllarca zulmetti. Kendisini ilah ilan etti ve halkı baskı altına aldı. Ancak Allah, ona mühlet verdi. Sonunda Firavun, Kızıldeniz’de boğularak helak oldu. Bu olay, zalimlere tanınan mühletin bir sonu olduğunu gösteren çarpıcı bir örnektir.

2. Nemrut’un Akıbeti:
Nemrut, Hz. İbrahim’e (a.s.) zulmeden zalim bir hükümdardı. Kendini Allah’a eş koştu ve halkını zorbalıkla yönetti. Ancak Allah, onu küçücük bir sinekle helak ederek güçsüzlüğünü tüm insanlığa gösterdi. Bu olay, Allah’ın adaletinin nasıl tecelli ettiğine dair önemli bir derstir.

3. Tarihten Modern Örnekler:

Zulüm Rejimlerinin Çöküşü: Dünya tarihinde zalim yöneticilerin iktidarda kalmaları hiçbir zaman kalıcı olmamıştır. Örneğin, Hitler, Stalin gibi liderler milyonlarca insana zulmetti, ancak sonunda kendi sonları acı ve ibretlik oldu.

Doğal Felaketler ve İlahi İkazlar: Bazen Allah’ın adaleti doğal afetler şeklinde ortaya çıkar. Örneğin, Pompeii halkı ahlaki yozlaşmalarla tanınıyordu ve bir anda volkanik bir patlama ile yerle bir oldular.

4. Bireysel İbretler:
Günümüzde de insanların birbirine zulmettiği olaylar görülebilir. Ancak çoğu zaman, bu kişilerin dünyadaki sonları hayırlı olmaz. Örneğin, zulmederek servet biriktiren bir insan, servetiyle mutlu olamaz ve sonunda pişmanlıkla yüzleşir.

Ders ve Öğüt:

Allah’ın adaletinden asla şüphe edilmemelidir. Bu dünyada zulüm görenler sabırlı olmalı, çünkü Allah zalimleri er ya da geç cezalandırır.

Zulmedenler ise Allah’ın onları görmediğini sanmamalıdır. Allah her şeyi bilir ve hesap günü mutlaka karşılıklarını verir.

Ayet, insanlara sabır, umut ve Allah’ın adaletine olan güveni öğütler. Bu dünyada karşılaşılan sıkıntılar, ahirette sonsuz bir adaletle karşılık bulacaktır.

********************    

İsrâ Suresi (16-22. Ayetler)

 

  1. Bir memleketi helak etmek istediğimiz zaman, oranın refah içinde şımaran yöneticilerine (uyarıcı) emirlerimizi göndeririz; ancak onlar orada bozgunculuk yapmaya devam ederler. Böylece o memleket helak edilmeyi hak eder ve biz de orayı yerle bir ederiz.

 

  1. Nuh’tan sonra nice nesilleri helak ettik. Kullarının günahlarını bilip görmede Rabbin yeterlidir.

 

  1. Kim bu dünya hayatını isterse, ona burada dilediğimiz kadarını hemen veririz. Ama sonunda onun için cehennemi hazırlarız; kınanmış ve kovulmuş olarak oraya girer.

 

  1. Kim de ahireti ister ve inanarak ona yaraşır şekilde çalışırsa, işte böylelerinin çalışmaları makbul olur.

 

  1. Hepsine, onlara da, bunlara da Rabbinin ihsanından veririz. Rabbinin ihsanı kısıtlanmış değildir.

 

  1. Bak, nasıl bazılarını diğerlerinden üstün kıldık. Ahiret ise dereceler bakımından daha büyük ve üstünlük bakımından daha yücedir.

 

  1. Allah ile birlikte başka bir ilâh edinme. Yoksa kınanmış ve yalnızlığa terk edilmiş halde kalırsın.

 

Bu ayetlerde, Allah’ın insanlara verdiği nimetler, dünyayı isteyenlerle ahireti isteyenlerin durumu ve Allah’a ortak koşmanın kötü akıbeti vurgulanmaktadır. İnsanlara hem dünya hem ahiret için çalışmaları ve Allah’a kullukta samimi olmaları öğütlenir.

******************  

İsrâ Suresi 4. Ayet:

“Biz, İsrailoğulları’na Kitap’ta şu hükmü verdik: ‘Muhakkak siz yeryüzünde iki defa fesat çıkaracak ve büyüklenerek azgınlık yapacaksınız.'”

Tefsir Yönünden İzahı

Bu ayet, İsrailoğulları’nın tarih boyunca Allah’ın emirlerine karşı gelerek yeryüzünde bozgunculuk yapacaklarını haber veren bir uyarıdır. Tefsir alimleri, ayette bahsedilen “iki defa fesat” çıkarma olayını farklı açılardan yorumlamışlardır. İşte bu ayetle ilgili bazı tefsir görüşleri:

1. İsrailoğulları’nın İsyanı

İsrailoğulları, Allah’ın kendilerine peygamberler gönderdiği ve büyük nimetler verdiği bir toplumdur. Ancak zamanla, bu nimetlere nankörlük etmiş ve Allah’ın emirlerini çiğneyerek bozgunculuk yapmışlardır. Tefsir alimleri, ayette geçen iki fesat olayını tarihsel bağlamda şöyle yorumlamışlardır:

1. Birinci Fesat:
İsrailoğulları’nın, Allah’ın emirlerini çiğneyip peygamberlere karşı isyan etmeleri ve tapınaklarını putperest ritüellerle kirletmeleri. Bu isyan döneminde Allah, onları cezalandırmak için Babil Kralı Buhtunnasr’ı (Nebukadnezar) üzerlerine göndermiştir. Nebukadnezar, Kudüs’ü ele geçirmiş, Süleyman Mabedi’ni yıkmış ve birçok İsrailoğulları’nı esir alarak Babil’e sürgüne göndermiştir.

2. İkinci Fesat:
Kudüs’e döndükten sonra İsrailoğulları, tekrar Allah’ın emirlerinden sapmış ve bozgunculuk yapmaya başlamışlardır. Bu dönemde Roma İmparatorluğu’nun orduları, Titus komutasında Kudüs’ü işgal etmiş ve M.S. 70 yılında Yahudi mabedini tekrar yıkmıştır.

2. Azgınlık ve Büyüklenme

Ayette İsrailoğulları’nın sadece bozgunculuk yapmadıkları, aynı zamanda büyüklenerek azgınlık ettikleri de belirtilmektedir. Bu ifade, onların Allah’a karşı kibirlenmeleri, peygamberlere isyan etmeleri ve yeryüzünde zulüm yapmalarını kapsamaktadır.

Tarihi Yönünden İzahı

İsrâ Suresi 4. ayeti, özellikle Yahudilerin tarihindeki iki büyük yıkım dönemine işaret eder:

1. Babil Sürgünü (M.Ö. 586):

İsrailoğulları, Allah’ın hükümlerine karşı gelmiş, Tevrat’ı tahrif etmiş ve ahlaki yozlaşmaya sapmışlardır. Bunun üzerine Babil Kralı Nebukadnezar, Kudüs’ü ele geçirip Süleyman Mabedi’ni yıkmış ve Yahudileri Babil’e sürgün etmiştir. Bu olay, Yahudiler için büyük bir yıkım ve Allah’ın cezalandırması olarak yorumlanır.

2. Roma Yıkımı (M.S. 70):

Yahudilerin tekrar Allah’ın emirlerinden sapmaları ve toplumsal bozgunculukları, ikinci büyük cezayı getirmiştir. Roma İmparatorluğu, Yahudilerin çıkardığı isyanları bastırmak için Kudüs’ü işgal etmiş, Süleyman Mabedi’ni bir kez daha yıkmış ve Yahudilerin dünyanın dört bir yanına dağılmasına neden olmuştur.

Mesaj ve Dersler

1. İtaatsizliğin Sonuçları:
İsrailoğulları’nın bu iki büyük fesadı, Allah’ın emirlerine uymayan toplumların dünya hayatında bile ağır sonuçlarla karşılaşacaklarına işaret eder.

2. Nimetlerin Şükrü:
Allah, İsrailoğulları’na birçok nimet vermiş ve onları özel bir konuma getirmiştir. Ancak onlar, bu nimetlere nankörlük ederek azgınlık etmişlerdir. Bu, nimetlere şükretmenin önemini hatırlatır.

3. İnsanlık İçin İbret:
Bu ayet, yalnızca İsrailoğulları’na değil, tüm insanlığa bir uyarıdır. Allah’ın koyduğu düzeni bozan, zulüm ve kibirle hareket eden toplumlar için tarih boyunca aynı son kaçınılmaz olmuştur.

Sonuç

İsrâ Suresi 4. ayet, İsrailoğulları’nın tarihine ve onların Allah’a karşı isyanları sonucu başlarına gelen felaketlere dikkat çeker. Bu ayet, insanlara Allah’ın koyduğu düzeni korumanın, şükretmenin ve O’nun emirlerine itaat etmenin önemini hatırlatır. Aynı zamanda, bu tarihi olaylar, insanların hem bireysel hem de toplumsal olarak Allah’ın koyduğu düzene uymalarının ne kadar hayati olduğunu gösterir.

 

 

 

 

[1] https://www.youtube.com/watch?v=4iJz2T4VtDY

[2] Rum.42.




MUKADDES VE İLAHİ MEMNUNİYET

MUKADDES VE İLAHİ MEMNUNİYET[1]

 

“Nasıl ki, mesela gayet merhametli, sehâvetli, gayet kerîm, âlicenap bir zat, fıtratındaki âli seciyelerin muktezasıyla, büyük bir seyahat gemisine, çok muhtaç ve fakir insanları bindirip, gayet mükemmel ziyafetlerle, ikramlarla o muhtaç fakirleri memnun ederek, denizlerde, arzın etrafında gezdirir. Ve kendisi de, onların üstünde, onları mesrurâne temâşâ ederek, o muhtaçların minnettarlıklarından lezzet alır ve onların telezzüzlerinden mesrur olur ve onların keyiflerinden sevinir, iftihar eder.
Madem böyle bir tevziat memuru hükmünde olan bir insan, böyle cüz’î bir ziyafet vermekten bu derece memnun ve mesrur olursa, elbette bütün hayvanları ve insanları ve hadsiz melekleri ve cinleri ve ruhları, bir sefine-i Rahmânî olan küre-i arz gemisine bindirerek, rû-yi zemini, envâ-ı mat’umatla ve bütün duyguların ezvak ve erzâkıyla doldurulmuş bir sofra-i Rabbâniye şeklinde onlara açmak ve o muhtaç ve müteşekkir ve minnettar ve mesrur mahlûkatını aktâr-ı kâinatta seyahat ettirmekle ve bu dünyada bu kadar ikramlarla onları mesrur etmekle beraber, dâr-ı bekada, Cennetlerinden herbirini ziyafet-i daime için birer sofra yapan Zât-ı Hayy-ı Kayyûma ait olarak, o mahlûkatın teşekkürlerinden ve minnettarlıklarından ve mesruriyetlerinden ve sevinçlerinden gelen ve tabirinde âciz olduğumuz ve mezun olmadığımız şuûnât-ı İlâhiyeyi “memnuniyet-i mukaddese,” “iftihar-ı kudsî” ve “lezzet-i mukaddese” gibi isimlerle işaret edilen maânî-i rububiyettir ki, bu daimî faaliyeti ve mütemâdi hallâkıyeti iktiza eder.
https://kulliyat.risaleinurenstitusu.org/lemalar/otuzuncu-lem-a/342

@@@@@@@

“şu kâinattaki dehşet-engiz ve hayretnümâ hadsiz faaliyet, iki kısım esmâ-i İlâhiyeye istinad ederek iki hikmet-i vâsia içindir ki, herbir hikmeti de nihayetsizdir:
Birincisi: Cenâb-ı Hakkın Esmâ-i Hüsnâsının had ve hesaba gelmez envâ-ı tecelliyâtı var. Mahlûkatın tenevvüleri, o tecelliyâtın tenevvüünden geliyor. O esmâ ise, daimî bir surette tezahür isterler. Yani nakışlarını göstermek isterler. Yani, nakışlarının aynalarında cilve-i cemallerini görmek ve göstermek isterler. Yani, kâinat kitabını ve mevcudat mektubatını ânen feânen tazelendirmek isterler. Yani, yeniden yeniye mânidar yazmak ve herbir mektubu, Zât-ı Mukaddes ve Müsemmâ-yı Akdes ile beraber bütün zîşuurların nazar-ı mütalâasına göstermek ve okutturmak iktiza ederler.
İkinci sebep ve hikmet: Nasıl ki mahlûkattaki faaliyet bir iştah, bir iştiyak, bir lezzetten geliyor. Ve hattâ herbir faaliyette katiyen lezzet vardır. Belki herbir faaliyet bir nevi lezzettir.
Öyle de, Vâcibü’l-Vücuda lâyık bir tarzda ve istiğnâ-yı zâtîsine ve gınâ-yı mutlakına muvafık bir surette ve kemâl-i mutlakına münasip bir şekilde, hadsiz bir şefkat-i mukaddese ve hadsiz bir muhabbet-i mukaddese var.
Ve o şefkat-i mukaddese ve o muhabbet-i mukaddeseden gelen hadsiz bir şevk-i mukaddes var.
Ve o şevk-i mukaddesten gelen hadsiz bir sürur-u mukaddes var.
Ve o sürur-u mukaddesten gelen, tabir caizse, hadsiz bir lezzet-i mukaddese var.
Hem o lezzet-i mukaddeseden gelen hadsiz terahhumdan, mahlûkatın, faaliyet-i kudret içinde ve istidatları kuvveden fiile çıkmasından ve tekemmül etmesinden neş’et eden memnuniyetlerinden ve kemallerinden gelen ve Zât-ı Rahmân-ı Rahîme ait, tabir caizse, hadsiz memnuniyet-i mukaddese ve hadsiz iftihar-ı mukaddes vardır ki, hadsiz bir surette hadsiz bir faaliyeti iktiza ediyor.
https://kulliyat.risaleinurenstitusu.org/mektubat/on-sekizinci-mektub/87

@@@@@@@@

Nasıl ki mahlûkatta faaliyet ve hareket bir iştah, bir iştiyak, bir lezzetten, bir muhabbetten ileri geliyor. Hattâ denilebilir ki, herbir faaliyette bir lezzet nevi vardır; belki herbir faaliyet bir çeşit lezzettir. Ve lezzet dahi bir kemâle müteveccihtir; belki bir nevi kemaldir. Madem faaliyet bir kemal, bir lezzet, bir cemâle işaret eder. Ve madem kemâl-i mutlak ve Kâmil-i Zülcelâl olan Vâcibü’l-Vücud, zat ve sıfât ve ef’âlinde bütün envâ-ı kemâlâta câmidir. Elbette, o Zât-ı Vâcibü’l-Vücudun vücub-u vücuduna ve kudsiyetine lâyık bir tarzda ve istiğnâ-yı zâtîsine ve gınâ-yı mutlakına muvafık bir surette ve kemâl-i mutlakına ve tenezzüh-ü zâtîsine münasip bir şekilde, hadsiz bir şefkat-i mukaddese ve nihayetsiz bir muhabbet-i münezzehesi vardır.
Elbette o şefkat-i mukaddeseden ve o muhabbet-i münezzeheden gelen hadsiz bir şevk-i mukaddes vardır.
Ve o şevk-i mukaddesten gelen hadsiz bir sürur-u mukaddes vardır.
Ve o sürur-u mukaddesten gelen, tabiri caizse, hadsiz bir lezzet-i mukaddese vardır.
Ve elbette o lezzet-i mukaddese ile beraber, hadsiz Onun merhameti cihetiyle, faaliyet-i kudreti içinde, mahlûkatının istidatları kuvveden fiile çıkmasından ve tekemmül etmesinden neş’et eden, o mahlûkatın memnuniyetlerinden ve kemallerinden gelen, Zât-ı Rahmân ve Rahîme ait, tabiri caizse, hadsiz memnuniyet-i mukaddese ve hadsiz iftihar-ı mukaddes vardır ki, hadsiz bir surette, hadsiz bir faaliyeti iktiza ediyor.
Ve o hadsiz faaliyet dahi, hadsiz bir tebdil ve tağyir ve tahvil ve tahribi dahi iktiza ediyor. Ve o hadsiz tağyir ve tebdil dahi mevt ve ademi, zeval ve firakı iktiza ediyor.
https://kulliyat.risaleinurenstitusu.org/mektubat/yirmi-dorduncu-mektub/277
https://kulliyat.risaleinurenstitusu.org/arama/Memnuniyet-i

@@@@@@@@

Vâcibü’l-Vücuda lâyık bir tarzda ve istiğnâ-yı zâtîsine ve gınâ-yı mutlakına muvafık bir surette ve kemâl-i mutlakına münasip bir şekilde, hadsiz bir şefkat-i mukaddese ve hadsiz bir muhabbet-i mukaddese var.
Ve o şefkat-i mukaddese ve o muhabbet-i mukaddeseden gelen hadsiz bir şevk-i mukaddes var.
Ve o şevk-i mukaddesten gelen hadsiz bir sürur-u mukaddes var.
Ve o sürur-u mukaddesten gelen, tabir caizse, hadsiz bir lezzet-i mukaddese var.
Hem o lezzet-i mukaddeseden gelen hadsiz terahhumdan, mahlûkatın, faaliyet-i kudret içinde ve istidatları kuvveden fiile çıkmasından ve tekemmül etmesinden neş’et eden memnuniyetlerinden ve kemallerinden gelen ve Zât-ı Rahmân-ı Rahîme ait, tabir caizse, hadsiz memnuniyet-i mukaddese ve hadsiz iftihar-ı mukaddes vardır ki, hadsiz bir surette hadsiz bir faaliyeti iktiza ediyor.

@@@@@@@

Tabirlerin izahı:

Bu metin, İslamî bir perspektiften Allah’ın (Cenâb-ı Hakk’ın) isim ve sıfatlarının sonsuz kemalini ve bu kemalden kaynaklanan mukaddes (kutsal, yüce) duyguları ve faaliyetleri açıklamaktadır. Her bir terim, Allah’ın zatına ve sıfatlarına dair derin anlamlar taşır. İşte metinde geçen ifadelerin açıklamaları:

1. Vâcibü’l-Vücud

Anlamı: Varlığı zorunlu olan, yokluğu düşünülemeyen varlık. Allah, Vâcibü’l-Vücud’dur, çünkü O’nun varlığı kendinden olup hiçbir şeye muhtaç değildir.

2. İstiğnâ-yı Zâtî

Anlamı: Allah’ın zatî olarak hiçbir şeye muhtaç olmaması. Allah, varlığı ve kemali itibariyle her şeyden müstağnidir, yani bağımsızdır.

3. Gınâ-yı Mutlak

Anlamı: Allah’ın her türlü ihtiyaçtan mutlak şekilde uzak olması. Mutlak zenginlik ve tamlık hali.

4. Kemâl-i Mutlak

Anlamı: Allah’ın mutlak kemale (mükemmelliğe) sahip olması. O’nda hiçbir eksiklik yoktur ve tüm güzel sıfatların en üst derecesi O’na aittir.

5. Şefkat-i Mukaddese

Anlamı: Allah’a ait kutsal bir şefkat. Bu, mahlûkatın ihtiyaçlarına cevap veren, onlara yardım eden, merhamet dolu bir şefkattir. Ancak insanî bir şefkatten farklı olarak, kutsal ve mutlak bir merhamettir.

6. Muhabbet-i Mukaddese

Anlamı: Allah’ın mahlûkatına olan mukaddes sevgisi. Bu sevgi, onların yaratılışındaki hikmet ve düzenle kendini gösterir. Allah’ın mahlûkatına olan sevgisi, onların kemale ulaşmalarını ve rahmete mazhar olmalarını ister.

7. Şevk-i Mukaddes

Anlamı: Allah’a izafe edilen yüce ve kutsal bir şevk (arzu). Bu, mahlûkatın yaratılması ve onların kemale erdirilmesi sürecinde Allah’ın kudret ve hikmetini göstermesinden duyulan mukaddes bir heyecanı ifade eder.

8. Sürur-u Mukaddes

Anlamı: Allah’ın, yaratmış olduğu mahlûkatın istidatlarının gelişmesinden, kemale ulaşmasından ve yaratılış hikmetlerine uygun davranmasından duyduğu mukaddes memnuniyet ve mutluluk.

9. Lezzet-i Mukaddese

Anlamı: Allah’a ait kutsal bir lezzet. Bu, mahlûkatın varlığından ve faaliyetinden doğan hikmet ve kemalin sonucunda oluşan mukaddes bir tatmin ve hoşnutluğu ifade eder.

10. Terahhum

Anlamı: Allah’ın mahlûkatına karşı duyduğu rahmet ve merhamet. Bu rahmet, onların ihtiyaçlarının karşılanmasını ve varlıklarının devamını sağlar.

11. Memnuniyet-i Mukaddese

Anlamı: Allah’ın mahlûkatın kemale ermesinden ve yaratılış hikmetine uygun şekilde davranmasından duyduğu kutsal memnuniyet.

12. İftihar-ı Mukaddes

Anlamı: Allah’a izafe edilen yüce bir iftihar (övünme). Bu, mahlûkatın yaratılış hikmetine uygun şekilde hareket etmesi ve kemale ulaşması sonucunda Allah’a mahsus bir övünç duygusudur.

Metnin Özeti

Bu ifadeler, Allah’ın hiçbir şeye muhtaç olmadığını (istiğna-yı zâtî) ve O’nun yüce sıfatlarından kaynaklanan kutsal rahmet, sevgi, memnuniyet ve mutlulukla mahlûkatı yarattığını açıklar. Allah’ın bu sıfatları, sonsuz hikmetine uygun olarak mahlûkatta faaliyet ve kemal ortaya çıkarır. Bu kutsal duygular, insana Allah’ın yaratma gayesini ve her şeydeki ilahî hikmeti daha iyi anlaması için bir perspektif sunar.

 

 

[1] https://www.youtube.com/watch?v=fKMMqsdsGRY




BAKMAKLA GÖRMEK ARASINDAKİ FARKLAR

BAKMAKLA GÖRMEK ARASINDAKİ FARKLAR[1]

 

Bakmakla görmek arasındaki farklar.


Bakmak ve görmek arasındaki fark, yüzeysel bir algı ile derin bir farkındalık arasındaki ayrımı ifade eder. Bu iki kavramın temel farkları şunlardır:

1. Anlam Derinliği

Bakmak: Fiziksel bir eylemdir. Gözler bir nesneye yönelir ve sadece yüzeysel bir algı oluşur.

Görmek: Zihinsel bir eylemdir. Bakılan şeyin anlamını, detaylarını ve ardındaki mesajı kavramayı içerir.

2. Farkındalık Seviyesi

Bakmak: Düşünmeden ve dikkat etmeden yapılan bir harekettir.

Görmek: Bilinçli bir farkındalık gerektirir. Bakılan şeye odaklanmayı ve onun özünü anlamayı ifade eder.

3. Duygusal ve Zihinsel Katılım

Bakmak: Genellikle duygusal bir bağ içermez. Sadece bir eylem olarak gerçekleşir.

Görmek: Duygusal ve zihinsel bir bağlantı kurmayı sağlar. Görmek, empati yapmayı, anlamayı ve hissetmeyi de içerir.

4. Örnekler Üzerinden Anlatım

Bakmak: Kalabalık bir caddede yürürken insanlara, dükkanlara veya araçlara göz gezdirmek.

Görmek: Kalabalık içinde bir çocuğun gözlerindeki mutluluğu veya bir yaşlının yüzündeki hüznü fark etmek.

5. Sonuç ve Etki

Bakmak: Çoğu zaman geçici ve yüzeysel bir deneyimdir.

Görmek: Kalıcı bir etkisi olur, insanı düşündürür ve harekete geçirir.

Anlamlı Bir Deyim

“Bakmak ile görmek arasındaki farkı anlamak, gözlerinle değil, yüreğinle görmeyi öğrenmek demektir.”

Bu fark, hayata nasıl baktığımızı ve ondan nasıl dersler çıkardığımızı belirler. Görmeyi öğrenmek, daha bilinçli, farkında ve anlam dolu bir yaşam sürdürmemizi sağlar.

@@@@@@

Bakıpta göremediğimiz ibretli şeyler .

“Bakıp da göremediğimiz ibretli şeyler” ifadesi, insanın etrafında olup bitenleri yüzeysel bir şekilde görüp, derin anlamlarını kavrayamamasını ifade eder. Bu durum, düşünmeye ve içsel bir farkındalık geliştirmeye davet eden bir nitelik taşır. İşte bu konuyla ilgili bazı örnekler:

1. Doğadaki Mucizeler

Gökyüzünün rengini, bir çiçeğin açışını ya da suyun sürekli döngüsünü görürüz ama bunların ardındaki düzeni, hikmeti fark etmeyiz. Her detayda bir ibret vardır.

2. İnsanların Hal ve Hareketleri

Birinin tebessümünde gizlenen bir acı ya da sessizliğinde saklı bir hikaye… İnsanların yüzeydeki davranışlarının ardındaki duygulara çoğu zaman bakar ama göremeyiz.

3. Geçmişten Gelen Dersler

Tarihte yaşanan olaylara bakıp ders çıkarmak yerine, aynı hataları tekrar ederek ibret almayı unuturuz.

4. Kendi Hayatımızdaki İşaretler

Hayatımızdaki başarılar, başarısızlıklar, karşılaştığımız zorluklar birer öğretmendir. Ancak genelde sadece olanları görür, altındaki mesajları kaçırırız.

5. Zorluklardaki Hikmet

Karşılaştığımız zorluklara genellikle şikayetle yaklaşırız, ancak onların bizi olgunlaştıran, güçlendiren bir yönü olduğunu göremeyiz.

“Bakmak” bir eylemdir; “görmek” ise derinlemesine bir kavrayış ve farkındalık gerektirir. Bu yüzden, her gördüğümüzün ardındaki hikmeti ve ibreti anlamaya çalışmak, hayatımıza derinlik katabilir.

Her bakan görmez ancak görenler de bakanlardır.

@@@@@@@

Ülfet ve ünsiyet.

Ülfet ve ünsiyet, insan ilişkilerinde ve çevremizle kurduğumuz bağlarda önemli yer tutan iki kavramdır. Her ikisi de dostluk, alışkanlık ve yakınlık gibi anlamlar içerir; ancak aralarında ince bir fark vardır.

Ülfet

Anlamı: Alışkanlık, aşinalık ve bir şeye sürekli maruz kalmaktan doğan yakınlık hissidir. Ülfet, bir kişiye, mekâna veya duruma alışmayı ifade eder.

Nitelik: Daha çok dışsal ve yüzeysel bir bağ kurmayı ifade eder. Ülfet, zamanla monotonlaşma veya dikkat eksikliği yaratabilir.

Örnek: Bir kişinin sürekli aynı manzarayı görmesi sonucu o manzaranın değerini fark etmemesi, ülfetin bir sonucudur.

Ünsiyet

Anlamı: Samimi bir yakınlık ve gönülden gelen bir bağ kurmaktır. Ünsiyet, derin bir sevgi, anlayış ve güven hissini ifade eder.

Nitelik: İçsel ve duygusal bir bağdır. Ünsiyet, ruhsal bir tatmin ve içten bir dostluğu beraberinde getirir.

Örnek: Bir dostun varlığında huzur bulmak, onunla samimi bir bağ kurmak ünsiyetin göstergesidir.

Ülfet ve Ünsiyet Arasındaki Farklar

İlişkilerde Kullanımı

Ülfet: İnsanların birbirine alışması ve birlikte zaman geçirmesiyle oluşur. Ancak fazla ülfet, bazen değer kaybına yol açabilir.

Ünsiyet: Daha içten ve anlamlı bir bağdır. Bu bağ, gerçek dostluk ve sevgi ilişkilerinde ortaya çıkar.

Bu iki kavram, insan ilişkilerinde ve hayatın derinliklerinde daha bilinçli bir yaklaşım geliştirmemize yardımcı olabilir. Ülfeti aşarak ünsiyete ulaşmak, daha anlamlı ve samimi bir yaşamın kapılarını açar.

@@@@@@

[1] https://www.youtube.com/watch?v=RUbKd_rQ70M&t=27s




KURAN-I KERİM’DE GEÇEN ÖNEMLİ KAVRAMLAR

KURAN-I KERİM’DE GEÇEN ÖNEMLİ KAVRAMLAR[1]

 

Kuran-ı Kerim’de geçen önemli kavramlar ve onlar ile ilgili ayeti kerimeler .


Kur’an-ı Kerim’de geçen önemli kavramlar, İslam’ın temel öğretilerini anlamamızda rehberlik eder. İşte bu kavramlardan bazıları ve ilgili ayet-i kerimeler:

1. İman

Anlamı: Allah’a, peygamberlere, kitaplara, meleklere, ahirete ve kadere inanmak.
Ayet:
“Ey iman edenler! Allah’a, peygamberine, ona indirdiği Kitap’a ve daha önce indirdiği kitaplara iman edin. Kim Allah’ı, meleklerini, kitaplarını, peygamberlerini ve ahiret gününü inkar ederse derin bir sapıklığa düşmüş olur.”
(Nisa Suresi, 136. Ayet)

2. İhsan

Anlamı: Allah’ı görüyormuşçasına ibadet etmek, iyilik yapmak.
Ayet:
“İyilik (ihsan) yapın! Çünkü Allah, iyilik yapanları sever.”
(Bakara Suresi, 195. Ayet)

3. Tefekkür

Anlamı: Allah’ın yaratışını düşünmek ve bundan ders çıkarmak.
Ayet:
“Göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelişinde akıl sahipleri için gerçekten deliller vardır.”
(Ali İmran Suresi, 190. Ayet)

4. Tövbe

Anlamı: Günahlardan pişmanlık duyarak Allah’a yönelmek.
Ayet:
“Allah, kendisine yönelenlerin tövbesini kabul eder.”
(Tevbe Suresi, 104. Ayet)

5. Takva

Anlamı: Allah’tan korkarak O’nun emir ve yasaklarına uymak.
Ayet:
“Allah katında en değerliniz, O’na karşı gelmekten en çok sakınanınızdır.”
(Hucurat Suresi, 13. Ayet)

6. Sabır

Anlamı: Zorluklar karşısında direnmek ve Allah’a tevekkül etmek.
Ayet:
“Sabredenlere mükafatları hesapsız bir şekilde ödenecektir.”
(Zümer Suresi, 10. Ayet)

7. Şükür

Anlamı: Allah’ın verdiği nimetlere teşekkür etmek.
Ayet:
“Şükrederseniz, elbette size nimetimi artırırım; fakat nankörlük ederseniz, azabım çok şiddetlidir.”
(İbrahim Suresi, 7. Ayet)

8. Adalet

Anlamı: Her işte ölçülü ve doğru olmak.
Ayet:
“Allah adaleti, iyiliği ve yakınlara yardım etmeyi emreder.”
(Nahl Suresi, 90. Ayet)

9. Merhamet

Anlamı: Allah’ın rahmeti ve insanların birbirine karşı şefkatli olması.
Ayet:
“Biz seni ancak alemlere rahmet olarak gönderdik.”
(Enbiya Suresi, 107. Ayet)

10. İhlas

Anlamı: İbadet ve amelleri sadece Allah rızası için yapmak.
Ayet:
“De ki: O Allah bir tektir. Allah her şeyden müstağnidir, her şey O’na muhtaçtır.”
(İhlas Suresi, 1-2. Ayetler)

Bu kavramlar, Kur’an’ın mesajlarını anlamamıza ve hayatımıza yön vermemize yardımcı olur. Her biri, insanın manevi hayatında bir rehber niteliğindedir.

@@@@@@@

Cibril hadisi.

Cibril Hadisi, İslam’ın temel ilkelerini açıklayan ve aynı zamanda dinin iman, İslam ve ihsan boyutlarını ele alan önemli bir hadistir. Hadis, Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) Cebrail (a.s.) ile olan bir diyalogunu içerir ve İslam’daki en kapsamlı öğretilerden biri olarak kabul edilir.

Hadisin Metni (Özeti)

Hz. Ömer (r.a.)’in rivayet ettiği Cibril Hadisi şu şekildedir:

Bir gün Peygamber Efendimiz (s.a.v.) ashabıyla birlikte otururken, üzeri bembeyaz elbiseli ve siyah saçlı bir adam gelir. Bu kişi yolculuk izine dair bir işaret taşımamaktadır. Kimse onu tanımaz. Adam, Peygamberimiz’in yanına oturur ve dizlerini onun dizlerine yaslar. Ardından birkaç soru sorar:

1. İslam nedir?
Peygamberimiz (s.a.v.), İslam’ı şu şekilde tanımlar:

Allah’tan başka ilah olmadığına ve Muhammed’in (s.a.v.) Allah’ın peygamberi olduğuna şehadet etmek,

Namaz kılmak,

Oruç tutmak,

Zekat vermek,

Gücü yetenlerin hacca gitmesi.

2. İman nedir?
Peygamberimiz (s.a.v.) iman ile ilgili şunları ifade eder:

Allah’a,

Meleklerine,

Kitaplarına,

Peygamberlerine,

Ahiret gününe,

Kadere, hayrına ve şerrine inanmak.

3. İhsan nedir?
Peygamberimiz (s.a.v.) ihsanı şu şekilde tanımlar:

“Allah’a, O’nu görüyormuş gibi ibadet etmendir. Her ne kadar sen O’nu göremiyorsan da şüphesiz O seni görmektedir.”

4. Kıyamet ne zaman kopacak?
Peygamberimiz (s.a.v.) bu soruya, “Bu konuda kendisine sorulan, sorandan daha bilgili değildir” şeklinde cevap verir.

5. Kıyamet alametleri nelerdir?
Peygamberimiz (s.a.v.) kıyametin bazı alametlerini şöyle bildirir:

Köle kadınların efendilerini doğurması,

Çıplak ayaklı, fakir çobanların büyük binalar yapma yarışına girmesi.

Cebrail (a.s.), bu cevapları duyduktan sonra:
“Doğru söyledin” der ve kalkıp gider.

Peygamberimiz (s.a.v.), bunun kim olduğunu ashabına açıklar:
“O, Cebrail’di. Size dininizi öğretmeye geldi.”

Hadisin Önemi

1. İslam’ın Temelleri: İslam, iman ve ihsan kavramlarının açıklanmasıyla dinin üç ana boyutu öğretilmiştir.

2. Eğitim Metodu: Cebrail’in sorular sorarak bilgi aktarımı, soru-cevap yönteminin eğitimdeki önemini vurgular.

3. Kıyamet ve Gayb: Kıyametin zamanının bilinmediği ve bu bilginin sadece Allah’a ait olduğu ifade edilmiştir.

Cibril Hadisi, İslam’ın temelini oluşturan öğretileri sade ve kapsamlı bir şekilde sunar. Bu hadis, hem bireysel hem de toplumsal hayat için rehber niteliğindedir.

 

 

[1] https://www.youtube.com/watch?v=5HBamuloW7w




İNSAN KEMİKLERİNİN BIR ARAYA GELEMEYECEĞİNİ MI SANIYOR

İNSAN KEMİKLERİNİN BIR ARAYA GELEMEYECEĞİNİ MI SANIYOR?[1]

 

Kıyamet Suresi 3. Ayetin Bilimsel İzahı

Kıyamet Suresi’nin 3. ayeti şöyle der:

“İnsan, kemiklerini bir araya toplayamayacağımızı mı sanıyor?” (Kıyamet, 3)

Bu ayet, kıyamet günü yeniden dirilişe ve Allah’ın sonsuz kudretine vurgu yapar. Aynı zamanda Allah’ın, insanın öldükten sonra çürüyen bedenini tekrar yaratabileceğine işaret eder. Ayetin bilimsel izahı, modern bilimdeki bazı kavramlarla ilişkilendirilebilir.

1. DNA ve Yeniden Yaratılış

Bilimsel açıdan insan bedeninin yeniden yaratılması, DNA’nın taşıdığı bilgi üzerinden ele alınabilir. İnsan bedeninin her hücresinde bulunan DNA, kişinin fiziksel ve biyolojik özelliklerini içeren bir “kod kitabı” gibidir. Modern bilim, bu genetik kodun, bir insanın yeniden oluşturulması için yeterli olduğunu ortaya koymuştur.

Kur’an’da Allah’ın her şeyi kayıt altında tuttuğuna ve insanın en küçük parçalarını bile bildiğine dair ayetler bulunmaktadır:
“Biz, onun (insanın) parmak uçlarını bile yeniden düzenlemeye kadiriz.” (Kıyamet, 4)

Parmak izleri, kişinin eşsiz kimliğini temsil eder ve bu, Allah’ın insanı detaylı ve eşsiz bir şekilde yaratma kudretine bir işarettir. Bilimsel olarak DNA’nın her insanda benzersiz olması, bu ayetlerin bilimle örtüşen bir yönünü göstermektedir.

2. Kemiklerin Yeniden Bir Araya Gelmesi

Kıyamet Suresi’nin 3. ayetinde özellikle kemiklerin bir araya getirilmesinden bahsedilir. Öldükten sonra çürüyen ve toprakla bütünleşen kemikler, insanın yok oluşunu simgelese de, Kur’an bunun tersine Allah’ın bu kemikleri yeniden bir araya getirebileceğini bildirir.

Bugün bilim, insan bedeninin her parçasının atom ve moleküllerden oluştuğunu, bu yapıların düzenlenerek tekrar birleştirilebileceğini göstermektedir. Fizikteki madde ve enerji korunumu yasasına göre, evrende hiçbir şey tamamen yok olmaz; yalnızca dönüşüm geçirir. Allah’ın, yoktan var edebilen ve varı yoktan yeniden yaratabilen kudreti bu ilkeye işaret eder.

3. Kuantum Fiziği ve Yeniden Diriliş

Kuantum fiziği, maddenin temel yapı taşlarının, bilinen fizik kurallarından farklı bir düzende işlediğini ortaya koymuştur. Allah’ın kudretiyle insanın en küçük parçalarının bile bir araya getirilebileceği düşüncesi, modern fiziğin bu boyutlarıyla da ilişkilendirilebilir.

Kur’an’da geçen, “kemiklerin bir araya getirilmesi” ifadesi, sadece biyolojik anlamda değil, aynı zamanda madde ve enerjinin Allah’ın iradesiyle yeniden düzenlenebileceğini ima eder.

Sonuç

Kıyamet Suresi 3. ayeti, hem metafizik hem de bilimsel anlamda insanın yeniden dirilişine vurgu yapar. Bilim, Allah’ın kudretini anlamada insanlara bir pencere açsa da, Allah’ın yaratma gücünün sınırsız olduğunu tam olarak kavramak, insan aklının ötesindedir. Ayet, insanı yeniden yaratma kudretinin, Allah için bir zorluk olmadığını hatırlatarak, hem inanç hem de akıl boyutunda derin bir mesaj içerir.

Bu bağlamda, Allah’ın yaratış kudreti, hem Kur’an’ın mesajıyla hem de bilimsel bulgularla desteklenen bir hakikati işaret eder. Kıyamet günü kemiklerin bir araya getirilmesi, Allah’ın “kün fe yekûn” (Ol der, oluverir) ilahi emrinin bir tezahürüdür.

[1] https://www.youtube.com/watch?v=rvQKE4ssgEY




KURAN-I KERİM’DE CEHENNEM EHLİNİN SÖYLEDİKLERİ SÖZLERİ-8-

KURAN-I KERİM’DE CEHENNEM EHLİNİN SÖYLEDİKLERİ SÖZLERİ-8-[1]

 

Kuran-ı Kerim’de geçen cehennemdekilerin söyledikleri sözleri.


Kur’an-ı Kerim’de cehennem ehlinin söyledikleri sözler, onların pişmanlıklarını, çaresizliklerini ve azabın şiddetinden kaynaklanan feryatlarını ifade eder. Cehennemliklerin bu sözleri, dünyada yaptıkları hataları ve ahiretteki sonuçlarını ibretle anlamamıza vesile olur. İşte Kur’an’da cehennemdekilerin sözlerinden bazıları:

1. Pişmanlık ve İtiraf

Cehennem ehli, dünyadaki kötü amellerini itiraf eder ve pişmanlıklarını dile getirir:

“Ey Rabbimiz! Biz gördük ve işittik; şimdi bizi (dünyaya) geri gönder ki, salih bir amel işleyelim. Artık kesin olarak inanıyoruz.”
(Secde, 32:12)

“Ah! Keşke dünyada (Allah’a) itaat etmiş olsaydık!”
(Ahzab, 33:66)

“Keşke toprak olsaydım!”
(Nebe, 78:40)

2. Bağışlanma ve Çıkış Talebi

Cehennemlikler, azabın hafifletilmesini veya oradan çıkarılmayı isterler:

“Ey Rabbimiz! Azabımızı bir gün olsun hafiflet!”
(Müminun, 23:107)

“Rabbimiz! Bizi buradan çıkar, salih bir amel işleyelim. Daha önce yaptıklarımızı yapmayalım.”
(Fatır, 35:37)

“Ey Malik (cehennem bekçisi)! Rabbin bize ölüm versin (ve bu azap sona ersin).”
(Zuhruf, 43:77)

3. Birbirlerini Suçlamaları

Cehennem ehli, azap içinde birbirlerini suçlar ve dünyada kendilerini saptıranlardan şikâyet eder:

“Rabbimiz! İşte bizi saptıranları (liderlerimizi ve büyüklerimizi) ateşe at! Onlara azabı kat kat artır!”
(Ahzab, 33:67-68)

“Siz bizi aldatıp (haktan) çevirdiniz.” Onlar da şöyle der: “Hayır, siz inanmazdınız!”
(Saffat, 37:27-29)

4. Meleklerle ve Cennetliklerle Konuşmaları

Cehennemlikler, cennet ehline seslenerek onların nimetlerinden faydalanmayı isterler:

“Suyunuzdan ya da Allah’ın size verdiği nimetlerden biraz da bize akıtın.”
(Araf, 7:50)
Cennetlikler ise şu cevabı verirler:
“Allah bunları inkârcılara haram kılmıştır.” (Araf, 7:51)

5. Şeytanla Konuşmaları

Cehennemlikler, kendilerini saptırdığı için şeytanı suçlar:

“Bize düşmanlık eden ve bizi saptıran şeytan, cezasını çeksin!”
(Fussilet, 41:29)
Şeytan ise şu cevabı verir:

“Benim sizin üzerinizde bir gücüm yoktu; sadece sizi çağırdım, siz de bana uydunuz. O halde beni kınamayın, kendinizi kınayın.”
(İbrahim, 14:22)

6. Azabı Kabullenme ve Çaresizlik

Cehennemlikler, kendilerini bekleyen azabı kabullenir ama bu onlara bir fayda sağlamaz:

“Duyurulana (azap haberine) ister katlanın, ister katlanmayın, sizin için birdir. Yaptıklarınızın cezasını ancak çekeceksiniz.”
(Tur, 52:16)

7. Allah’a Karşı Kötü Düşüncelerinin İtirafı

Cehennem ehli, dünyada Allah’a ve peygamberlere inanmamanın sonuçlarını kabul eder:

“Eğer dinlemiş veya düşünmüş olsaydık, bu çılgın ateşin halkı arasında bulunmazdık.”
(Mülk, 67:10)

Cehennemliklerin bu sözleri, onların dünyadaki ihmalkârlıkları, inkârları ve kötü amelleri nedeniyle duydukları derin pişmanlığı ve çaresizliği ifade eder. Bu ayetler, insanları ibret alarak doğru yola yönelmeye ve Allah’ın rahmetine sığınmaya teşvik eder.

 

 

[1] https://www.youtube.com/watch?v=51ok26ZeYYo




KURAN-I KERİM’DE CENNET EHLİNİN SÖYLEDİKLERİ SÖZLERİ-7-

KURAN-I KERİM’DE CENNET EHLİNİN SÖYLEDİKLERİ SÖZLERİ-7-[1]

Kuran-ı Kerim’de geçen cennettekilerin söyledikleri sözleri.


Kur’an-ı Kerim’de cennettekilerin söyledikleri sözler, onların Allah’a duydukları şükür, mutluluk ve huzur dolu ifadelerle anlatılır. Bu sözler, cennetliklerin yaşadığı nimetleri ve Allah’ın lütfunu yüceltmeyi içerir. İşte cennettekilerin söylediklerinden bazıları:

1. Allah’a Hamd ve Şükürleri

Cennet ehli, kendilerini cennete kavuşturan ve azaptan koruyan Allah’a hamd eder:

“Hamdolsun, bizi hidayete erdiren Allah’a! Eğer Allah bize hidayet etmeseydi, biz kendiliğimizden doğru yolu bulamazdık. Şüphesiz Rabbimizin peygamberleri gerçeği getirmiştir.”
(Araf, 7:43)

“Hamdolsun, bizden üzüntüyü gideren Allah’a! Şüphesiz Rabbimiz bağışlayıcıdır, şükrün karşılığını bol bol verendir. Lütfuyla bizi durulacak yurda (cennete) yerleştirdi. Orada bize ne bir yorgunluk dokunur, ne de bir usanç gelir.”
(Fatır, 35:34-35)

2. Cennet Nimetlerinden Duydukları Memnuniyet

Cennet ehli, nimetlerden memnuniyetlerini dile getirir:

“Bu, bize vaat edilen şeydir; gerçekten Rabbimizin vaadi doğru çıktı.”
(Zümer, 39:74)

“Yaptıklarımıza karşılık Rabbimizin bize lütfettiği cennet budur.”
(Tur, 52:17-19)

3. Cennetliklerin Selamlaşmaları

Cennet ehli arasında sevgi ve barış dolu bir ortam vardır:

“Cennettekilerin selamlaşmaları: ‘Selam olsun size!’ şeklinde olacaktır.”
(Yunus, 10:10)

“Melekler onlara şöyle diyecek: ‘Selam olsun size! Yaptıklarınıza karşılık girin cennete.’”
(Nahl, 16:32)

4. Allah’a Olan Minnet ve Dua

Cennet ehli, Allah’a olan bağlılıklarını ve minnetlerini ifade eder:

“Onların duaları orada: ‘Allah’ım, Seni tesbih ederiz!’ olacaktır. Orada selamlaşmaları: ‘Selam.’ Dualarının sonu ise: ‘Âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamdolsun.’”
(Yunus, 10:10)

5. Dünya Hayatını Hatırlayarak Şükretmeleri

Cennet ehli, dünyadaki korkularından kurtulduklarını ve mükâfata eriştiklerini dile getirir:

“Biz, dünyada iken ailemiz arasında Allah’tan korkardık. Şimdi Allah bize lütufta bulundu ve bizi kavurucu azaptan korudu.”
(Tur, 52:26-27)

“Şüphesiz biz daha önce Rabbimize yalvarıyorduk. Çünkü O, iyilik eden ve çok merhametlidir.”
(Tur, 52:28)

6. Sevinçle Söyledikleri Sözler

Cennet ehli, Allah’ın kendilerine verdiği nimetlerden dolayı mutluluklarını ifade eder:

“Artık (ey cennetlikler), geçmiş günlerde yapmış olduğunuz (güzel) işler sebebiyle afiyetle yiyin, için.”
(Hakka, 69:24)

Bu ayetler, cennet ehlinin Allah’a olan derin bağlılığını, şükrünü ve huzurunu yansıtır. Aynı zamanda, dünya hayatında yapılan iyi amellerin cennette nasıl karşılık bulduğunu gösterir ve müminler için bir teşvik kaynağıdır.

 

 

[1] https://www.youtube.com/watch?v=whqcGaFDav4




KURAN-I KERİM’DE GEÇEN HAYVANLARIN SÖYLEDİKLERİ SÖZLERİ-6-

KURAN-I KERİM’DE GEÇEN HAYVANLARIN SÖYLEDİKLERİ SÖZLERİ-6-[1]

Kuran-ı Kerim’de geçen hayvanların söyledikleri sözleri.


Kur’an-ı Kerim’de hayvanların konuşmalarına veya sözlerine yer verilen ayetler, genellikle Allah’ın kudretini ve yaratılışın hikmetini göstermek için anlatılmıştır. İşte Kur’an-ı Kerim’de geçen hayvanların sözleri:

1. Hüdhüd Kuşunun (Hz. Süleyman’ın Kuşu) Sözleri

Hüdhüd, Hz. Süleyman’a Sebe Melikesi Belkıs ve kavmi hakkında bilgi verirken şunları söylemiştir:
“Ben, senin bilmediğin bir şeyi öğrendim. Sebe’den sana kesin bir haber getirdim. Orada onlara hükmeden bir kadın buldum. Kendisine her şeyden biraz verilmiş ve büyük bir tahtı var. Onun ve kavminin Allah’ı bırakıp güneşe taptıklarını gördüm. Şeytan onların yaptıklarını kendilerine güzel göstermiş ve onları doğru yoldan alıkoymuş. Bu yüzden doğru yolu bulamıyorlar.”
(Neml Suresi, 22-24. Ayetler)

2. Karıncaların Sözleri (Hz. Süleyman ile Karıncalar)

Hz. Süleyman, ordusuyla bir vadiye geldiğinde, karıncalar birbirlerini uyararak şöyle konuşmuştur:
“Ey karıncalar! Yuvalarınıza girin ki Süleyman ve ordusu farkına varmadan sizi ezmesin.”
(Neml Suresi, 18. Ayet)

3. Hz. Salih’in Devesi

Hz. Salih’in kavmine mucize olarak gönderilen deve, doğrudan bir konuşma yapmamıştır. Ancak, devenin kendisine zarar verilmemesi gerektiği peygamber aracılığıyla kavme bildirilmiştir:
“Ey kavmim! İşte size Allah’ın devesi; sizin için bir mucizedir. Onu serbest bırakın, Allah’ın arzında otlasın ve ona kötülük etmeyin. Yoksa sizi yakın bir azap yakalar.”
(Hud Suresi, 64. Ayet)

4. Hz. Yunus ve Balık

Hz. Yunus’un balığın karnında Allah’a yaptığı dua yer alır. Ancak burada balığın sözleri doğrudan zikredilmemiştir:
“Senden başka hiçbir ilah yoktur. Seni tenzih ederim. Gerçekten ben zalimlerden oldum.”
(Enbiya Suresi, 87. Ayet)

Balık, Hz. Yunus’u Allah’ın emriyle sağ salim karaya bırakmıştır:
“Eğer Allah’ı tesbih edenlerden olmasaydı, kıyamet gününe kadar onun karnında kalırdı.”
(Saffat Suresi, 143-144. Ayetler)

5. Beni İsrail’in Buzağısı (Altın Buzağı)

Beni İsrail’in tapınmak için yaptığı altın buzağı hakkında şöyle buyrulur:
“Onların buzağısının böğürme sesi olduğunu görmediler mi?”
(A’raf Suresi, 148. Ayet)

Bu buzağının ses çıkarması, kavminin onun ilah olduğunu zannetmesine yol açmıştır.

6. Hz. Süleyman’ın Hayvanlarla İletişimi

Kur’an’da Hz. Süleyman’ın hayvanlarla konuşabilmesi bir mucize olarak belirtilmiştir:
“Süleyman’a kuşların dili öğretildi.”
(Neml Suresi, 16. Ayet)

Bu ayetler, Allah’ın hayvanlara bile iletişim yeteneği verdiğini ve onların doğrudan veya dolaylı olarak mesajlar taşıdığını göstermektedir. Bu ifadeler, Allah’ın yaratma sanatındaki hikmetine işaret eden önemli örneklerdir.

 

 

[1] https://www.youtube.com/watch?v=SBvD8BPLaYs




KURAN-I KERİM’DE ALLAH’IN MAHLÛKATININ SÖYLEDİĞİ SOZLER-3-

KURAN-I KERİM’DE ALLAH’IN MAHLÛKATININ SÖYLEDİĞİ SOZLER-3-[1]

Kuran-ı Kerim’de Allah’ın mahlûkatına ve kullarına söyledikleri sözleri hangi hususları ihtiva etmektedir?


Kur’an-ı Kerim’de Allah’ın mahlûkatına ve kullarına hitaben söylediği sözler, insanlara doğru yolu göstermek, onları uyarmak, müjdelemek ve yaratılışın hikmetini açıklamak amacı taşır. Bu sözler farklı konuları ve hikmetleri ihtiva eder. İşte bu hususların ana başlıkları:

1. Tevhid (Allah’ın Birliği)

Allah, insanlara kendisinin tek ilah olduğunu ve yalnızca O’na ibadet edilmesi gerektiğini bildirir:

“Allah’tan başka ilah yoktur.” (Bakara, 2:255)

“Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.” (Zariyat, 51:56)

2. İtaat ve İbadet Çağrısı

Allah, kullarından kendisine itaat etmelerini ve ibadet etmelerini ister:

“Bana ibadet edin ve hiçbir şeyi bana ortak koşmayın.” (Nisa, 4:36)

“Namazı dosdoğru kılın ve zekatı verin.” (Bakara, 2:43)

3. Uyarı ve Korkutma

Allah, insanları azaptan ve cehennemden sakındırır, doğru yoldan sapmamaları için uyarır:

“Rabbinizden bir azaba uğramadan önce size indirilene uyun.” (Zümer, 39:55)

“Ateşten sakının ki onun yakıtı insanlar ve taşlardır.” (Bakara, 2:24)

4. Müjde ve Rahmet

Allah, iman edenlere ve salih amel işleyenlere cennet ve rahmetini vadeder:

“İman edip salih amel işleyenlere müjdele ki, altlarından ırmaklar akan cennetler onlarındır.” (Bakara, 2:25)

“Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin.” (Zümer, 39:53)

5. Adalet ve Kıyamet

Allah, kullarına adaletle hükmedeceğini ve her amelin karşılığını vereceğini bildirir:

“Kim zerre miktarı hayır yapmışsa, onu görür. Kim de zerre miktarı şer işlemişse, onu görür.” (Zilzal, 99:7-8)

“O gün kimseye en küçük bir haksızlık yapılmaz.” (Enbiya, 21:47)

6. Yaratılış ve Hikmet

Allah, evrenin ve insanın yaratılışındaki hikmetleri açıklar:

“Biz insanı en güzel şekilde yarattık.” (Tin, 95:4)

“O, geceyi ve gündüzü, güneşi ve ayı sizin hizmetinize verdi.” (Nahl, 16:12)

7. Peygamberlere ve Kitaplara İman

Allah, insanları peygamberlere uymaya ve vahyi kabul etmeye çağırır:

“Bu, insanlar için bir öğüt ve uyarıdır; Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için bir hidayet rehberi ve rahmettir.” (Ali İmran, 3:138)

“Resule itaat eden, Allah’a itaat etmiş olur.” (Nisa, 4:80)

8. Sabır ve Şükür Tavsiyesi

Allah, kullarına sabırlı olmalarını ve nimetlere şükretmelerini emreder:

“Sabredenleri müjdele.” (Bakara, 2:155)

“Eğer şükrederseniz, size nimetimi artırırım.” (İbrahim, 14:7)

9. İnsanlara Karşı Adalet ve Merhamet

Allah, kullarından adil ve merhametli olmalarını ister:

“Adaleti gözetin; çünkü o takvaya daha yakındır.” (Maide, 5:8)

“Anne babanıza iyilik edin.” (İsra, 17:23)

10. Dünya ve Ahiret Dengesi

Allah, dünya nimetlerinden faydalanmayı ama ahireti unutmamayı öğütler:

“Dünyadaki nasibini unutma. Allah’ın sana verdiğiyle ahireti ara.” (Kasas, 28:77)

Allah’ın mahlûkatına hitapları, insanları doğru yola iletmek, onları eğitmek ve sınamak için bir rehberdir. Her bir söz, hikmet ve öğütle doludur ve kullarını hem dünyada hem de ahirette kurtuluşa ulaştırmayı hedefler.

 

 

[1] https://www.youtube.com/watch?v=D3x6tYVpzfU




KURAN-I KERİM’DE GEÇEN PEYGAMBERLERİN SÖZLERİ-1-

KURAN-I KERİM’DE GEÇEN PEYGAMBERLERİN SÖZLERİ-1-[1]

 

Kuran-ı Kerim’de geçen Peygamber sözleri.


Kur’an-ı Kerim’de birçok peygamberin kendi kavimlerine söyledikleri sözler ve Allah’ın emirlerini ilettikleri ifadeler yer alır. Bu sözler, peygamberlerin davet metotlarını, hikmetlerini ve Allah’a olan bağlılıklarını yansıtır. İşte Kur’an’da geçen bazı peygamber sözleri:

1. Hz. Nuh’un (a.s.) Sözleri

Hz. Nuh, kavmini Allah’a iman etmeye ve azaptan sakınmaya davet ederken şöyle der:
“Ey kavmim! Gerçek şu ki, ben sizin için apaçık bir uyarıcıyım. Allah’a kulluk edin, O’ndan sakının ve bana itaat edin ki, (Allah) günahlarınızı bağışlasın ve sizi belirli bir süreye kadar ertelesin.”
(Hud Suresi, 25-26. Ayetler)

2. Hz. İbrahim’in (a.s.) Sözleri

Hz. İbrahim, putperest kavmine Allah’ın varlığını ve birliğini anlatırken şöyle der:
“Onlara şöyle demişti: Sizi ve Allah’tan başka taptıklarınızı terk ediyorum. Rabbime yalvarıyorum; umarım Rabbime yalvarmakla mutsuz olmayacağım.”
(Meryem Suresi, 48. Ayet)

3. Hz. Musa’nın (a.s.) Sözleri

Hz. Musa, Firavun’a Allah’ın emrini bildirirken şöyle der:
“Ben âlemlerin Rabbi tarafından gönderilmiş bir peygamberim. Allah hakkında haktan başka bir şey söylemem. Gerçekten ben, Rabbinizden size apaçık bir delil getirdim. Artık İsrailoğulları’nı benimle beraber gönder.”
(Araf Suresi, 104-105. Ayetler)

4. Hz. Yusuf’un (a.s.) Sözleri

Hz. Yusuf, zindanda iken Allah’ın birliğini ve peygamberliğini insanlara anlatırken şöyle der:
“Ey zindan arkadaşlarım! Ayrı ayrı birçok Rab mi hayırlıdır, yoksa kahhar olan bir tek Allah mı?”
(Yusuf Suresi, 39. Ayet)

5. Hz. Şuayb’ın (a.s.) Sözleri

Hz. Şuayb, kavmini ticarette hile yapmaktan vazgeçirmeye çalışırken şöyle der:
“Ey kavmim! Ölçüyü ve tartıyı adaletle tam yapın, insanların mallarını eksiltmeyin ve yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın.”
(Hud Suresi, 85. Ayet)

6. Hz. Hud’un (a.s.) Sözleri

Hz. Hud, kavmine Allah’a kulluk etmelerini emrederken şöyle der:
“Ey kavmim! Allah’a kulluk edin. Sizin O’ndan başka ilahınız yoktur. Siz ancak iftira ediyorsunuz.”
(Hud Suresi, 50. Ayet)

7. Hz. İsa’nın (a.s.) Sözleri

Hz. İsa, Allah’ın birliğini ve peygamberliğini insanlara duyururken şöyle der:
“Şüphesiz Allah, benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir. Öyleyse O’na kulluk edin. İşte bu, dosdoğru yoldur.”
(Maide Suresi, 72. Ayet)

8. Hz. Salih’in (a.s.) Sözleri

Hz. Salih, kavmini Allah’a iman etmeye davet ederken şöyle der:
“Ey kavmim! Allah’a kulluk edin. Sizin O’ndan başka bir ilahınız yoktur. O sizi yerden yarattı ve sizi orada yaşattı. Artık O’ndan bağışlanma dileyin ve O’na tövbe edin. Şüphesiz Rabbim çok yakındır ve duaları kabul eder.”
(Hud Suresi, 61. Ayet)

9. Hz. Muhammed’in (s.a.v.) Sözleri (Allah’ın Emriyle)

Peygamberimiz, Allah’ın vahyini insanlara iletirken şöyle der:
“De ki: Ben sadece sizin gibi bir beşerim. Ancak bana, sizin ilahınızın tek bir ilah olduğu vahyediliyor. Artık O’na yönelin ve O’ndan bağışlanma dileyin. Vay haline o müşriklerin!”
(Fussilet Suresi, 6. Ayet)

10. Hz. Yunus’un (a.s.) Sözleri

Hz. Yunus’un balığın karnındayken yaptığı dua:
“Senden başka hiçbir ilah yoktur. Seni tenzih ederim. Gerçekten ben zalimlerden oldum.”
(Enbiya Suresi, 87. Ayet)

Bu ayetlerde geçen peygamber sözleri, insanları tevhid inancına çağırmak, adaleti tesis etmek ve Allah’ın emirlerini yerine getirmekle ilgilidir. Aynı zamanda, peygamberlerin hikmet dolu davet metotlarını ve sabırlarını gösterir.

[1] https://www.youtube.com/watch?v=u-MK88pKdPE