DAMLADAN DERYAYA

DAMLADAN
DERYAYA

Kendi
varlığı bir başkasının varlığına bağlı olup, gerçek manada hakiki bir varlığa
sahip olmayan insan, kendi sahiline dahi ulaşamayan, kendisini bildiğinde ve
bulduğunda, biraz farkına vardığında oldum deyip, bir şeyler var deyip, ben de
varım diyerek kendi içerisinde bir şeylerin kıpırdadığını göre insan; Gerçek ve
hakiki varlık olan ve hakikatın ta kendisi olan; Allah’ın varlığını bile
bildiğinde, bulabildiğin de, anlayabildiğin de, ne olacağını ve ne olduğunu
kendisi dahi düşünüp bilemezken, kendi Damla olan varlığında boğulan, kendisini
hakiki manada bulamayan insan; ya Ezeli ve Ebedi olan, ilahi okyanustan
içtiğinde hatta kokladığında onun okyanusunda marifet Kulaçları atamazsa ve O
hakiki varlığı Hakikaten Tanıyamazsa, birazcık tanıdığında neler neler
olabileceğini bir düşünebiliriz.

Gerçek
varlığı bulduğunda insanı ne büyük bir zevke ve ne büyük bir manaya sahip ve
ğark olduğunu düşünmek bile zor.

Kendi
azıcık hakikatını kenarından, ucundan ve sahilinden ancak azını anlayabilen, sathına
ve yüzeyine varabilen, düşünebilen bir insan; Ezeli ve Ebedi olan bir varlığın
ebediyen bilinmesi halinde ne gibi büyük manaların hazır olacağını bir
düşünebilirsin? Bunun için de o ilahi okyanusta kulaç atıp yüzmeyi bilmesi ve
marifetullahın hakikatına varması gerekir.

Hakiki
zevk marifetullahtadır.

Ondan
dolayıdır ki; Hz Alinin ifadesiyle; ilim tek idi, onu cahiller çoğalttı, derken
o tek olan ilmin marifet ilmi olduğunu ifade etmektedir.

Yani
bütün ilimlerin Şahı ve padişahı, Esası ve gücü marifetullahtadır. Allah’ı
bilmek de, O’nu bulmakta, O’nu anlamakta, O’nun marifetinin sahasına doğru
Kulaç atmakladır.

Firavun
bile kendi damlasını azıcık bilip ve sahip olduğu o güç ve kudretinin Allah’tan
değil de kendisinden kaynaklandığını gördüğü, işin farkına vardığı içindir ki
azıttı, ilahlık tasladı.

Eğer
o Rabbini bilseydi, Ezeli ve ebedi olan Allah’tan bilseydi, marifeti artacaktı.
Kendi damlası böyle iken, Ezeli ve ebedi okyanusun, ilahi okyanusun ne derece
büyük bir güç, Kudret ve Hakimiyet içerisinde olduğunu anlaması gerekirdi. O
halde insanın yapacağı kendi farkına varmak ve damlasını ilahi okyanusa
akıtmaktır. O’ndan beslenmek, O’nun tarafından beslenmektir?

Firavun
ben oldum dedi ancak olmamıştı. Kendisini Birazcık da olsun bilmiş ama hakiki
manada bulamamıştı.

O
bilmeyi bununla beraber sahibine varmayı ve beraber bir araya getirseydi; O da Musa
gibi hakikat marifetine ulaşırdı.

Ve
Mısırlıları da o marifete ulaştırırdı.

İşte
kendi marifetini bulamayan insan, nokta iken buharlaşıp yok olan bu insan, en
hakiki marifeti bulsa, Hem kendini bulacak ve hem de kendisi ile buluşacaktı.
Hem birçok insanları da ulaştıracaktı.

Marifetin
küçük bir şulesini Leyla’da bulan, Aslı da bulan veya Yusuf da bulanlar; o
Marifetin kaynağını bulsalardı herhalde Çöllere düşmez, Ferhat olup dağları delmez.
Belki de aslını Arar, Aslına varır. Fasıllar ile uğraşmazdı.

Yusuf-taki
güzelliği gören Züleyha, Yusuf’un güzelliğine hayran kalan Saray kadınları onun
güzelliği karşısında parmaklarını keserken; hakiki marifeti bulsalardı, Gerçek
marifete ulaşsalardı, Gerçek Cemal sahibini anlasalardı herhalde hiçbir
organları sağ kalmazdı.

Kara
kuru siyah olan Leyla Mecnunu Çöllere düşürüp, onu Mecnun ediyor. Adı bile, adı
ile bile anılmıyor. Cinnet geçirmiş. Mecnun olaraktan nam salmış oluyor. Herhalde
gerçekleri bulmuş olsaydı, onun aklı değil, hiçbir şeyi kalmazdı.

Damla
olan insan okyanusta Kulaç atabilecek kapasitede ve kapsamda yaratılmıştır. Bu
da ancak marifetiyle olabilir. Marifetin gücü ile olabilir. Yoksa kendi
damlasında bile boğulur.

Mevla-yı
bulamayanlar Leyla da kalmaktadırlar. Leyla da takılıp kalmaktadırlar.
Leyla’dan ötesine geçememektedirler. Leyla adeta bir gece olmuştur. Gündüzü görmesine,
güneşi görmesine perde olmuş. Engel olmuş. Mani olmuş. O Leyla olan gece
gündüze götürmemiştir.

Leyla
da kalanlar nehara geçemezler. Leyla’yı aşmakla nehara varılır.

Nehar
gündüzdür Leyla gecedir.

Hakikat
gündüzdedir.

Leyla
da değil.

MEHMET
ÖZÇELİK

22-12-2019




PERDE KALKTI

PERDE
KALKTI

“CHP
Grup Başkanvekili Özgür Özel’den skandal ‘Kur’an-ı Kerim’ çıkışı.

Türkiye
Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) devam eden 2020 Bütçe Görüşmelerinde konuşan
CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, Faizssiz bankacılık sisteminin
denetlenmesinde Kur’an-ı Kerim’in kaynak alınmasından rahatsız oldu.”[1]

Türkiye’de
bu kafa ve Zihniyet hiçbir zaman için değişmedi ve de değişmez.

-“Türkiye’nin
Akdeniz’deki egemenliğini arttıran stratejik hamlelerine itiraz eden CHP,
Libya’da hükümeti devirmeye çalışan Hafter Terör Örgütü’ne destek verdi. CHP
Grup Başkanvekili Engin Altay skandal açıklamasında, “Trablus yönetimi cihatçı
eğilimli bir yönetim. Tobruk yönetimi (Hafter) daha makul, seküler bir yönetim”
dedi.”[2]

-Savcı
Sayan, Eski bir cemaat mensubunun getirdiği mektupta şunların yazdığını
anlatıyordu: “Abi ben 96 yılında Ankara’da dershanedeydim, bunların (FETÖ’nün)
yurdunda kaldım. Orada belletmen abimiz vardı, Fatih Gürsul… Çok yüksek puan
almış olmasına rağmen FETÖ ona Gazi matematiğe gideceksin dediği için, oraya
girmişti, o yurttaki en faal adamdı. İki yıl görüştük. Arada telefonlaşıyorduk,
sonradan ulaşamadım ona. Ben okulu bitirdim, yıllar sonra Ankara’da tesadüfen
karşılaştık. Ben kırmızı ışıkta bekliyordum. Baktım yanında üç dört tane bayan,
başlarında Atatürkçü Düşünce Derneği şapkaları filan… Şaşırdım.
Konuşacak oldum, beni susturdu. Sonra kızlardan ayrıldı, gidip bir yerde
oturduk. Ben hayretle ‘abi nedir bu değişim filan’ diye soruyorum, O
gülüyor… Ben üsteleyince başladı anlatmaya: ‘Hizmet bana bu görevi
verdi, eski çevremle görüşmüyorum. Şimdi de Hacettepe Üniversitesi’nde öğretim
üyesiyim.’ O zaman hoşuma gitti bu durum, verdiği sırrı hep sakladım.
Kılıçdaroğlu ‘içimize sızmışlarsa, bunu bilen varsa bize
söylesinler’ dediği için bu mektubu yazıyorum. İnternetten baktım
Kılıçdaroğlu’nun bilim ve teknoloji başdanışmanı olmuş. 1 Kasım’da da CHP
Elazığ birinci sıra milletvekili adayı yapmışlar.”[3]  

Muharrem
İnce’ye sahip çıkmayan Chp-liler ne hikmetse tam kadro FETÖ tutuklusunun
arkasındalar.

-“Davutoğlu’nun
katıldığı programın onur konuğu darbeci çıktı.

Dün
akşam Ahmet Davutoğlu’nun, Taksim Toplantıları kapsamında “Gelecek
Vizyonu” adlı konuşmacı olarak katıldığı programa 28 Şubat sürecinin
karanlık yüzü eski İstanbul Üniversitesi Rektörü Kemal Alemdaroğlu’nun da katıldığı
öğrenildi.”[4]

-“CHP’li
Yarkadaş’tan skandal sözler! ‘Teröristi tedavi edip polise bildirmemek teröre
yardım değildir’

HDP’li
Selçuk Mızraklı’nın görevden alınıp yerine kayyım atanmasını eleştiren CHP’li
Barış Yardakaş, bir PKK’lı teröristin kayıt altına alınmadan tedavi edilmesini
skandal sözlerle savundu.”[5]

Daha
öncede yazdım, hep dedim ve yine diyorum ki; Sayın Erdoğan’ın yaptığı bir çok
hayırlı hizmetlerin başında; gerek içte, gerek İslam ve batı dünyasında kirli,
şaibeli ve de münafıkane yapı ve tavırların içerisinde bulunanların iç yüzünü
ve gerçek dünyasını ortaya çıkarmak olmuştur.

Yüz
yıllık münafık yapı ve düşünceler bir bir gün yüzüne ve ortaya çıkıyor.

Zira
münafık kâfirden daha dehşetli ve yıkıcıdır.

-“AYM’den
tartışmalı karar: PKK’yı övmek ifade özgürlüğü.

Malatya
İnönü Üniversitesi’nde Uludere’de 35 vatandaşın hayatını kaybettiği olayla
ilgili anma töreni düzenleyen bir grup marş söyleyip “Önderimiz Başkan Öcalan”
dedi. Eyleme katılan Meki Katar 1 yıl 8 ay hapis cezası alınca AYM’ye başvurdu.
AYM cezayı ifade özgürlüğünün ihlali olarak yorumlayarak Katar’a 9 bin 150 lira
tazminat ödenmesini istedi.”[6]

-“Başbakan
Ahmet Davutoğlu, AK Parti grup toplantısında konuştu. Başbakan Davutoğlu,
“Biz başka partiler gibi değiliz, biz siyasi menfaat peşinde koşanlardan
değiliz. Bizim derdimiz Türkiye’yi hedeflerine ulaştırmaktır. Biz bunun için bu
yüce çatının altındayız. İnandığımız doğrulardan lekesiz, temiz siyasetten geri
durmayacağız. Umudunu AK Parti’ye bağlayan milyonlar merak etmesin. Nefsimi
ayaklar altına alırım, bir faninin terk etmeyeceği düşünülen her makamı elimin
tersiyle iterim ama asla bu kutlu hareketteki hiçbir dava arkadaşımın kalbini
kırmam” diye konuştu.”[7]

-Ahmet
Davutoğlu: Ak Parti büyük bir davanın adıdır. Eğer bir gün bu davaya ihanet
edersem yüzüme tükürün, demişti.

-Abdullah
Gül mü?

Bundan
7 yıl önce Gezi olayları esnasında
“demokrasi sandıktan ibaret değildir”[8]
diyen Gül, acaba bununla ne mesaj vermiş olmaktadır?

-Hadiste
İstanbul-un; Mutlaka Fethedileceği… müjdesi verilmekle beraber ancak
ahirzamanda İstanbul üzerinde oynanan oyunlardan dolayı tekrar bir fetih
durumunun daha gerçekleşeceği ifade edilmektedir.

Birincisi
açık olarak bizanstan alınacağı malum iken, ikincisinde bu durumun hariçten
değil dahilden yapılan nifak oyunlarından dolayı tekrar elden çıkıp, yeniden
fethedileceği haber verilmektedir.[9]

Zaman
en büyük müfessirdir, hükmünü icra ederse kişiye susmak ve ibretle bakıp
düşünmek gerek…

-”Mûsâ
tayin ettiğimiz vakit ve yerde bulunmak üzere kavminden yetmiş adam seçti.
Onları o müthiş deprem yakalayınca Mûsâ dedi ki: “Ey rabbim! Dileseydin
onları ve beni daha önce helâk ederdin. İçimizdeki beyinsizlerin işledikleri
yüzünden bizi helâk edecek misin? Bu iş, senin imtihanından başka bir şey
değildir; onunla dilediğini saptırır, dilediğini de doğru yola iletirsin. Sen
bizim velîmizsin. Artık bizi bağışla ve bize acı! Sen bağışlayanların en
iyisisin.

Bize
bu dünyada da âhirette de iyilik yaz! Şüphesiz biz sana yöneldik.” Allah
buyurdu ki: Azabıma dilediğimi uğratırım; rahmetim ise her şeyi kuşatmıştır;
ayrıca rahmetimi Allah korkusu taşıyanlara, zekâtı verenlere ve âyetlerimize
inananlara yazacağım”[10]

MEHMET
ÖZÇELİK

21-12-2019


[1] http://video.haber7.com/video-galeri/151056-chp-grup-baskanvekili-ozgur-ozelden-skandal-kuran-i-kerim-cikisi

[2] http://m.haber7.com/guncel/haber/2926504-chpnin-makul-teroristi-acik-acik-destek-verdi

[3] https://m.star.com.tr/yazar/chp-fetode-boncuk-mu-buldu-yazi-1501604/

[4] http://m.haber7.com/guncel/haber/2926484-davutoglunun-katildigi-programin-onur-konugu-darbeci-cikti

[5] https://www.yeniakit.com.tr/haber/chpli-yarkadastan-skandal-sozler-teroristi-tedavi-edip-polise-bildirmemek-terore-yardim-degildir-968694.html

[6] http://m.haber7.com/guncel/haber/2926158-aymden-tartismali-karar-pkkyi-ovmek-ifade-ozgurlugu

[7] https://www.google.com/amp/www.hurriyet.com.tr/amp/gundem/basbakan-davutoglu-eski-turkiye-defterini-kapattik-40098470

[8] https://www.dailymotion.com/video/x10jvd5

[9] Bak.  https://sorularlaislamiyet.com/kiyamet-alemetlerinde-hic-kan-akitmadan-bir-buyuk-sehir-veya-ulke-musluman-olacaktir-diye-bir-alamet

[10] A’râf Suresi – 155-156.




ABD BİZDEN Mİ BESLENİYOR ?

ABD BİZDEN Mİ BESLENİYOR ?

Acaba
ABD’yi biz mi besliyoruz yoksa bizden mi besleniyor?

Acaba
biz ABD’nin bir atlama taşı mıyız?

Acaba
ortadoğu’ya ABD’nin ve dolayısıyla NATO hakimiyetini sağlamak üzere biz mi
onlara destek oluyoruz?

Biz
mi Onların önünü açıyor, Onların gözü, kulağı, gücü, kuvveti oluyoruz?

Nasıl
mı?

1951
yılından bu yana geçen 68 yıl içerisinde ortadoğu’yu karıştıran ABD ve Avrupa
ülkelerinin İncirlik ve Kürecik üstlerinin bizim içerimizde olmuş olması, buna
müsaade edilmesi adeta Amerika ve NATO’nun ortadoğu’yu Kontrol etmesi ile,
hâkimiyetini sürdürmesine acaba biz mi sebep oluyoruz?

Neden
bu duruma göz yumuyor? Neden bu konuda onların önünü almıyoruz?

Şimdiye
kadar NATO en son 15 Temmuz ile beraber Bize birçok darbe vurdu. Amerika’nın
içerimizde ajanları ile bizleri Kontrol etmesi ve bir müddet önce Mit
elemanların maaşını ve oturma yerlerinin binalarının kirasını ödemesi ile
hâkimiyetine adeta uzun yıllar, bir asra yakın süredir sürdürmüş olmasına
rağmen; acaba bu durumda biz onun kontrolünden ne derece kurtulma çabası
içerisindeyiz ve ne kadar kurtulabiliriz ve de o Bağları ne zaman çözebiliriz?

Acaba
onun kolu kanadı, gözü kulağı olacak olan noktaları kapatmakla bunu yapamayız
mı?

Yani
İncirlik ve Küreciği kapatmak ile Hem onun bizdeki organlarını, duygularını ve
kuvvetini, hem de Ortadoğu’daki hakimiyetini sürdürmesinin önüne geçebiliriz.

İsrail
olduğu gibi Amerika, NATO ve Avrupa’ya da One Minute demenin zamanı gelmedi mi?

Bu
da İttihadı İslam ile Olabilir. Tek başına bu durum içerisinde karşı çıkmaktansa,
İslam ülkelerini arkamıza alıp ittihadı İslamı tesis edebiliriz.

Böylece
Haçlı zihniyetinin bu zamanımızdaki münafıkane oyununu durdurmak üzere karşı
konulabilir, bir değil birçok One Minute denilebilir.

ABD
dünyada olduğu gibi bizde ve biz de olduğu gibi Ortadoğu’daki birçok terör
teşkilatlarını korumakta, besleyip desteklemekte ve onları güçlendirmektedir.

Ve
nitekim 30 binden fazla tır ve silah Pkk-aya vermek suretiyle ortadoğu’yu kana
bulandırmak için daha önce yaptığı aynısını devam ettirecektir.

Amerika-
İngiltere ve Avrupa bizim bu konudaki kendisine karşı çıkacağımızı bildiği içindir
ki; içimizdeki hem hempalarını beslemektedir.

Bizi
aslında en çok korkutan şey Amerika- İngiltere değil içimizdeki onların
temsilcileridir. Onların sözcüleri, Onların beslemeleridir.

MEHMET
ÖZÇELİK

21-12-2019




İMAN EMN-U EMAN VE GÜVENDİR

İMAN
EMN-U EMAN VE GÜVENDİR

İman
nedir? Emandır- Güvendir- İtimattır- Dayanmaktır- Nisbet ve İntisabtır.

İnsanlar
o imanla ancak hayatta kalıp, ona güvenle varlığını devam ettirebilir.

O’na
güven olmadığı takdirde insan neye güvenecek? Nasıl güvenecek? Nasıl
yaşayacaktır?

Kâfir
bile olsa, şüphede olsa, şek halinde bile olsa; O güvenle Yaşar.

O
Güven olmadıktan sonra gelişinin başlangıcından öncesi olmayan gitti.

Sonrası
kendisi için olmayan bir insan bu hayatta hangi güven ile, Neye dayanarak
varlığını devam ettirecek ve Neye dayanaraktan varlığının devam etmesini,
sonradan var olmasını sürdürebilmesini, ebediyete kadar nasıl uzanabilecek?

Neye
tutunacak? Neye dayanacak? Neye güvenecek? Kimden istimdat edecek ve kimden
Medet alacak?

Tutunacak
bir dalı olmayan bir insan, varlıklar içerisinde neye tutunacak? Neye sarılacak,
ne ile varlığını sürdürebilecek? Güvenci nedir? Neye güveniyor? Kendine mi
güveniyor? Enaniyetine mi güveniyor? Nefsine mi güveniyor? Heva ve hevesine mi
güveniyor?

Yoksa
bunların ötesinde bütün bu sahibi alemin, sahibi kainatın sahibi olan Allah’a mı
güveniyor?

O
Allah’a güven olmazsa hangi Güven o insanı güvende tutar, ayakta tutar, var
eder? İman hayata bir nurdur hem kuvvettir.

Evet
hakiki imanı elde eden adam kâinatın fevkinde bir güç ve kuvvet elde eder. Kâinata
meydan okuyabilir.

O
iman ve güvenini kaybetmiş olan aslında güven demek olan iman, insanın
hayatının devamında da, var olmasında da, Rabb’i ile irtibatını sağlamasında da
esas olan bir unsurdur.

O
iman olmadığı zaman o insan küfrün karanlıklarında güvensiz, her şey vahşi ve
vahşet içerisinde kalır. Hayatın her anı Onun için yaşanmaz hale gelir. Öyle ki
cehennemin fevkinde bir cehennem olaraktan o insanı yakar. Yaşantısını öldürücü
bir zehir hükmüne getirir.

Ondandır
ki Bediüzzaman’ın da ifade ettiği gibi; âsi bir müminin cehennemdeki maddi
azabından, cehennemin yakıcılığından daha şiddetli olarak, kâfirin bu dünyadaki
manevi Cehennemi, küfrü Cehennem olaraktan onu Yakar, mahveder ve bitirir.

Ehli
imanın bu dünyada dahi Allaha olan güveninden dolayı bir cennet hayatını
yaşamış olması, Hayatından lezzet almış olması, bir güvencesinin, bir Sigorta
ve garantisinin olmasından, Ezel ve ebed sultanı olan Allah’a dayanmasından,
güvenmesinden kaynaklanır. O güven olmazsa hayat zehir olur, hayat hakikaten
çekilmez olur, ölümden beter olur. Ancak o güvendir ki mümini yaşatır, o iman
ile o mümin yaşamış olur.

Allah’a
iman edip güvenen ve ona İtimat edip dayanan insanla, ona inanmayan ve o güvenci
kaybetmiş olan insanın arasındaki fark; adeta cennet ve cehennem arasındaki
fark kadardır.

O
halde gerçek Kurtuluş imandadır. İmanla kurtulabilir. Çünkü iman da o güç var.
O güven var.

Küfür
ise o garantiyi kestiği, o mensubiyeti ortadan kaldırdığı içindir ki, hiçbir
dayanağı olmamaktadır.

Gerçek
sahibi ile olan güvenini kaybettiği gibi O’na mensup olan, onun yarattığı
varlıklar ile de güveni yıkılmış ve sarsılmış olur. Allah’a dayanmayan onun
yarattığı varlıklara hangi suretle dayanacaktır?

Çünkü
mülk onundur. O Malik-el Mülktür, her şeyin sahibidir. Her şeyi var eden,
yaratan ve Her şeyi elinde tutandır.

O
halde güvende O’nadır, imanda O’na bağlılıktadır.

******************  

Beni
ben yapan imanımdır.

Beni
ben yapan ve beni unutmayan Bir Rabbim var.

Zaten
kendisi için yokluk olmayan rabbim, beni karanlıktan aydınlığa çıkardı.

 “lâ te’huzühu sinetün velâ nevm. “-“O’nu ne
gaflet basar, ne de uyku.” (Bakara.255.)

3. Rabbin seni terk etmedi, sana darılmadı da.

6. Seni yetim bulup da
barındırmadı mı?

7. Seni yolunu kaybetmiş olarak
bulup da yola iletmedi mi?

8. Seni ihtiyaç içinde bulup da
zengin etmedi mi?” (Dua suresi.)

“İmanın şuuruyla
ve iman rabıtasıyla, Arz ve Semâvât
San’atkârına intisap noktasında gökleri yıldızlarla, zemini
çiçekler ve güzel mahlûklarla yapan, süslendiren ve böyle herbir san’atta
yüzer mu’cize gösteren bir san’atkârın eser-i san’atı ve
böyle hadsiz harikalı bir ustanın yapılışı olmak, ne kadar antika
ve kıymettar ve şuuru varsa ne kadar iftihar eder ve
şereflenir…” (Bediüzzaman. Şualar. 107.)

“Hayat, Zât-ı
Bâki-i Hayy-ı Kayyûma baktıkça ve iman dahi hayata hayat ve ruh oldukça,
hem bekà bulur, hem bâki meyveler verir. Hem öyle
yükseklenir ki, sermediyet cilvesini alır; daha ömrün kısa ve uzunluğuna
bakmaz . (Bediüzzaman. Şualar. 111.)

Allah
bes gayrı heves.

MEHMET
ÖZÇELİK

14-12-2019




HAT SANATI




BİRLEŞEN LEŞLER

BİRLEŞEN
LEŞLER

Abd-nin
şimdiye kadar yaptığı operasyonlarda 27 milyon Müslüman öldü.

Geçen
yüz yılda 200 milyon insan ölürken, bu durumun gittikçe yeni elektronik, gıda,
ilaç gibi silahların devreye konulmasıyla bunun artacağını göstermektedir.

-Abd
ve Avrupa içimizdeki kirli ellerin deşifre olup temizlenmesi sürdükçe,
desteğini kaybetmenin sıkıntısını saldırarak gösterecektir.

Bunun
en başını fetönün elli yılda yerleştirdikleri bunun en bariz örneğidir.

Münafık
yapı bitmedi. Nifak perdesi altında devam etmektedir.

Cemaat
hakkında neden bu kadar yazıyorsun? Diyenlere verilen cevapta bu durum
özetlenmiştir.[1]

-İlaç
ve aşı sektörü ölmeyen ancak iyileşmeyen hastayı, makbul hasta görür.[2]

-İnsanlar
ve dünya ilaçlarla kontrol edilirken, gıda ve su ile kontrol edip edilmeye
çalışılıyor ve insan adeta belli şirketlere bağımlı hale getirilmektedir. Yani
ne olacak ne ölüp iyileşecek belki ikisinin ortasında hayat boyu ilaç, hayat
boyu gıda, hayat boyu su şeklinde bir bağımlılık içerisine İnsanoğlu sevk
ediliyor.

-Evelden
vermeden bizi sömüren batı, bugün verip şişmanlattırarak, besleyip kanlandırarak
emmekte ve sömürmektedir.

*****************   

Arap Birliği Genel
Sekreteri Ahmed Aboul Gheit, bugün yaptığı açıklamada Türkiye’nin
Suriye’de Fırat’ın doğusuna yönelik başlattığı Barış Pınarı Harekatı için
‘işgal ve egemenlik ihlali’ dedi. [3]

-İsyanların
arkasındaki İngiliz gizli örgütü: Arap Büro.

Beyoğlu’ndaki
evinin sokağında ölü bulunan İngiliz eski askeri istihbarat subayı James Gustaf
Edward Le Mesurier’e ilişkin soruşturma sürerken, 1.Dünya Savaşı öncesinde
Osmanlı Devleti’ne karşı İngiltere tarafından kurulan istihbarat örgütü “Arap
Büro”nun bilinmeyenleri de arşiv belgelerle gün yüzüne çıkarıldı. İngiliz
Ulusal Arşivleri belgelerine göre, istihbarat örgütü “Arap Büro” adıyla
Kahire’de kuruldu. Örgüt, 1920’ye kadar Arap isyanlarını organize ederek,
Osmanlı parçalanmasında büyük rol oynadı.[4]

-İngilizin
karanlık zulmü, etrafın aydınlanmasıyla ortaya çıkıyor.

-İngiliz
The Times gazetesinin resmi bir rapora dayandırdığı haberine göre, İngiliz
askerlerinin aralarında çocukların da bulunduğu cinayetleri ile işkence
uygulamaları, komutanlar tarafından örtbas edildi.[5]

-“İngilizler,
istihbaratıyla ün salmış Sultan II. Abdülhamid Han’ın yanına bir casus
yerleştirmeyi başarmışlardı. Hem de bu casus II. Abdülhamid Han’ın en yakınlaeındandı.
10 yıl boyunca ingilizlere kesintisiz bilgi aktarımı yapmıştı, ingilizler, II.
Abdülhamid’i gözlerinde çok büyüttüklerini düşündüler. Ta ki o casus öldüğünde
kişisel dolabı açılana dek. Casusun dolabını açtıklarında çok büyük bir
şaşkınlık yaşadılar çünkü bu dolapta bazı belgeler ile Sultan II. Abdülhamid
Han’ın mührü vardı, işte o an anlamışlardı, aslında Sultan II. Abdülhamid
Han’ın nasıl yüce bir zekâya sahip olduğunu. O gün o dolaptan çıkardıkları
belgelerden ve mühürden anlamışlardı ki oyuna getirilen Sultan II. Abdülhamid
Han değil, İngilizlerdi. ingilizlerin Sultan II. Abdülhamid Han’ın yanına casus
diye yerleştirdikleri adam, aslında Sultan II. Abdülhamid Han’ın casusuydu.
İngilizlere yanlış bilgiler sunuyordu. İngilizler de Sultan II. Abdülhamid Hanı
sessiz sakin biri sanıyorlardı. Onlar dünyayı avuçlarında oynattıklarını
zannederken, aslında Sultan II. Abdülhamid Han onları parmağında
oynatıyordu.”[6]

***************

İran
tesbiti.

Doğan
Güreş, 6 Aralık 1990 – 30 Ağustos 1994 yılları arasında 21. Genelkurmay Başkanı
olarak görev yaptı.

Doğan
Güreş 1990 yıllarında NATO’ya gittiğinde Genelkurmay Başkanı olarak masanın
üzerinde dünyanın 8 Bölgeye ayrıldığını, bunlardan Amerika’ya Irak- Suriye ve
İran’ın verildiğini gördüğünü anlattı.

İran
içten yıkılmaya çalışılıyor.

Çevresindeki
olaylar hep iranın güç ve desteğini yıkmak içindir.

Allah
korusun eğer iç savaş çıkar ve göç olursa bundan en çok zararı Türkiye görür.

Bu
en çokta PKK’ya yarar. Zira yüz yıldır düşünülen PKK- Kürt ve sosyalist devletçiği,
ikinci bir İsrail’in temeli atılmış olur.

Suriyelileri
gönderirken, Allah korusun, İranlıların gelmesi daha ağır olur.

-Tarih
boyunca kirli oyun ve ittifaklar hiç bitmedi.

Ancak
her zaman en tehlikeli olanı, kurdun gövdenin içine girdiği an oldu.

*****************

YÜZ YIL SONRA BİR İSTANBUL
İŞGALİ  Mİ?

Türkiye
İstanbul-dan kuşatılmaya ve imf-ye bağlanmaya çalışılıyor.

1920-
de İstanbula girip hiçbir mukavemetle karşılaşmadan, babasının hayrına olsa
gerek ki!?, tıpış tıpış İstanbulu bize bırakıp çekip gitmişler.

Bir
şey mi vermişler yoksa bir çok şeyi alıp, daha doğrusu bağlayıp öyle mi
gitmişler?

Yüz
yıl sonra bir İngiliz İstanbul işgali daha olmasın?

Ne
verilmekte ve ne alınmaktadır?

Borçlanmak
mı?

Kanal
İstanbulun yapımının engellenmesi mi?

-Bu
bağ laiklik midir?

-“Osmanlı
Şeyhulislamı Mustafa Sabri efendi “Eğer ümmet laik bir hükümeti seçip  kabullenirse, bana göre kesinlikle dinden
çıkar. Bundan şüphe eden de dinden çıkar. Tevbe edip, dinî hüküm ve dinî
yönetime dönmedikleri sürece müslüman sayılmazlar.”  

-Sevr
mi oldu?

-Vahdettin sevri imzalamadı. Çünkü o zamanda meclis kapalı olduğundan, daha ona her hangi bir ulaşma durumu söz konusu değildi.[7]

-İstanbulda
musibeti celbedici işler oluyor.

**************   C –
Sebep bir değil, bindir. Bana en ziyade şedid görünen, mânen ahlâkımıza vurduğu
darbedir.

Hep
vere vere zaten bu hale geldik ya!

Timur,
İran’ı istîlâ edip Şîraz’a girdiğinde halkı haraca bağlar. Vergi memurları
Hâfız-ı Şîrâzî’den de vergi isterler. Zaten maddî sıkıntı içinde yaşayan Hâfız,
bu vergiyi ödeyecek durumda değildir. Çareyi Timur’un huzûruna çıkarak hâlini
arz etmekte bulur. Timur ise;

“–Aman
Hâfız, sen bir şiirinde;

Eger
an Türk-i Şîrâzî bedest âred dil-i mârâ,
Behâl-i hinduyeş bahşem Semerkand ü Buhârârâ

«Eğer
o Şîrazlı Türk gönlümüzü tutsak ederse yanağındaki siyah ben için Semerkant’ı
ve Buhara’yı bahşederdim» demiyor musun? Sevgilisinin yüzündeki bir ben için
Semerkant’ı ve Buhara’yı verebilen insan nasıl yoksul olur? Bunu diyen insan
nasıl iflâs ettiğini söyler?” dediğinde Hâfız Şîrâzî;

“–İşte
o bol keseden yaptığım ihsanlar yüzünden iflâs ettim Sultanım!” cevabını verir.
Bu cevaba gülen Timur, şairi vergilerden muaf tutarak ihsanlarda bulunur.

-İsmet
İnönü’nün 12 Ada’yı reddettiği belge paylaşıldı.[8]

Not: Asrımı anlamaya ve de asırları anlamaya çalıştım.

Bunu özetleyeyim dedim.

Yazdıklarım asrımın ve asırların bir özetidir.

Hoca Andre Gide şöyle derdi: Anı yazmak, ölümden bir şeyler
koparmaktır.

MEHMET ÖZÇELİK

07-12-2019

C – Sebep bir değil, bindir. Bana en ziyade şedid görünen, mânen
ahlâkımıza vurduğu darbedir. C – Sebep bir değil, bindir. Bana en ziyade şedid
görünen, mânen ahlâkımıza vurduğu darbedir.

C – Sebep bir değil, bindir. Bana en ziyade şedid görünen, mânen
ahlâkımıza vurduğu darbedir.


[1] https://www.facebook.com/100008346600781/posts/2550850681869794/

[2] https://www.yeniakit.com.tr/haber/carpici-aciklama-ilac-asi-ve-endustriyel-gida-sektorleri-yuz-binlerce-akademisyeni-finanse-ediyor-ve-istediklerini-soyletiyorlar-h1574540220-c5ece4.jpg-956909.html

[3] https://www.seslimakale.com.tr/haberdetay/arap-birligi-genel-sekreterinden-hadsiz-aciklama-17190

[4] http://www.milliyet.com.tr/gundem/isyanlarin-arkasindaki-ingiliz-gizli-orgutu-arap-buro-6081460

https://m.facebook.com/MB.AKKOYUNLU/posts/1179751662226418
https://www.islamidavet.com/suudi-hanedanin-tarihi-belgelerle-yahudi-oldugu-kesinlesti/

[5] http://m.haber7.com/dunya/haber/2916529-olay-olacak-iddia-buyuk-skandal-ortbas-edildi

[6] Devletin
Gizil Sırları HEYET.Sh.5.

[7]
http://www.haber7.com/tarih-ve-fikir/haber/1585893-vahdettin-sevri-onaylamis-miydi

[8] https://www.ensonhaber.com/ismet-inonunun-12-adayi-reddettigi-belge-paylasildi.html




BEN-İM ÖNÜMDEKİ BENDLER

BEN-İM
ÖNÜMDEKİ BENDLER

Ben-im
önümdeki bendler benden küçük ancak bendeki nefsimle ortaklık yapıp çok büyük
işler yapmaktadır.

Sevinmiştim
dünyaya geldiğimizde ancak önümdeki sayısız bendler ve şeytanın bendeleri, beni
kendilerine bende yapmaya çalıştılar.

Dünya
bütün şa’şaasıyla önümde sayısız çin sedleri gibi bendler oluşturdu.

Beni
kendine bende yapmak için.

Ancak
Ben beni Yaratana Bende olacaktım.

Onun
ve O’nun için vardım.

Benim
gibi çok benler vardı.

Çoğu
hayatta bir yüzdeki bir ben gibi kaldı.

Benliklerin
arasında boğulmayacak ve Ben-lere kurban olmayacaktım.

Beni
bana bırakmadılar.

Sen
olmaya zorladılar.

O
Benler gibi olmamı istediler.

Ben
Ben kalmalı ve ben olmalıydım.

Sen
olan Ben, Ben olamazdım.

Ben
benlikten uzak bir Ben olmalıydım.

Ben-imi
ve benliğimi O’na mikyas, vahid-i kıyasi ve ölçü birimi yapmalıydım.

Ben
O’nla var oldum, varlığımı O’nunla devam ettirmeliydim.

Ben
O’na bende olursam Ben kalırdım.

Yoksa
Benimi de benliğimi de kaybederdim.

Çünkü
bana üfleyen o idi.

Ben
O değilim ancak Ben O’ndanım.

Minallah
ve İlallah…

“Ve
innâ ilâ rabbinâ le munkalibûn(munkalibûne).”

“Ve
her halde biz dönüp dolaşıp Rabbımıza varacağız.”
(Zuhruf.14.)

Heme
Ost değil, heme Ezostum.

Firavun;
“ Ene Rabbükümül a’la” yani,- (Ey Mısırlılılar!) Ben sizin en büyük
Rabbinizim.- (Ben olmazsam sizi kim yedirir ve kim içirir.)

Demiş
ve Ben-in de, benliğinde, kibrinde boğulmuştu.

o
fir’avun O’ndan ve O’ndan yana olmamıştı.

O
kendi de olmadı, olamadı ve kendi de kalamadı.

Tüm
Benler O’na ayinedarlık yaparken, o fir’avun aynanın arka yüzü oldu.

Benliğini
O’nda bulanlar, aynanın ön yüzü gibi parlak kaldı.

O’nu
buldu, O’nu sevdi ve O’nu görüp gösterdi.

“Küntü
kenzen mahfiyyen fe halaktül halke li ya’rifuni.” Hadis-i Kudsisinde;

“Ben
gizli bir hazine idim mahlukatı (insan ve benleri ) yarattım ta ki Kendimi Bileyim
ve Bildireyim.”

Her
şey işte o Ben-de gizliydi.

Ben-in
korunması içinde onu koruyan beş şeyin korunması gerekti;

Malın-
Canın- Neslin- Dinin ve Aklın…

O
varken başkasına söz düşmez.

Söyleyen varsa
dinlemeli, dinleyen varsa da Söylemeli.

Söz
de Ben de O’nundur ve O’ndandır.

“La
yukellifullahu nefsen illa vus’aha … (
Bakara
Suresi 286.)

“Allah
hiçbir Benliğe, yaratılış kapasitesinin üstünde bir yük yüklemez/ teklifte
bulunmaz..”

***************   

-Şeref-ul
Mekan bil-Mekin, -Bir şeyin kıymeti ve şerefi o mekanda bulunan ile ölçülür.
Tıpkı bunun gibi; insanın kıymeti insandaki yüksek duyguların kıymeti ile
orantılıdır. Mesela cömertlik kâfirde bile olsa o cömertlik onu kıymetli yapar,
Üstün yapar, değerli yapar, farklı yapar.

Ondan
dolayıdır ki Efendimiz aleyhisselatu vesselam şöyle buyurur;

“Es
Sahiyyu Habibullahi velev kâne Fasikan vel Bahilu aduvvullah velevkane Salihen”
Yani Çömert olan insan Allah’ın dostudur, Fasık bile olsa. Cimri olan bir insan
Allah’ın düşmanıdır, Salih bile olsa.”

Buradaki
cömertlik Fasık olanı Allah’ın dostu yaparken, Diğerinde ki cimrilik ise Salih
bile olsa onu Allah’ın düşmanı kılmaktadır.

Son
ve İlk Söz: Kişi nerede çok kalacaksa, yatırımını da oraya yapmalıdır.

-İnsan
toprağından yaratıldığı yerde ölür. (Şamlı tüccar.)

MEHMET
ÖZÇELİK

07-12-2019




YA O OLMASAYDI

YA
O OLMASAYDI

Ya
O olmasaydı???!!!

Ya
Allah ezelden, varlığı kendinden, Kayyum, bi Zatihi kaim olmasaydı, ne olurdu?

Hiç
bir şey vücuda çıkmaz, var olmaz, var edicisiz varlık aleminde bulunmazdı.

Aksini
düşünmek, varlığının zıddı olmayan yokluğunu bir an düşünmek bile cehennemden öte
bir halettir.

Bir
anlık geniş daireden dar dünyamıza kadar kâinat olmayacak, dünya bulunmayacak,
insan ve diğer her bir varlık hayata çıkmayacaktı…

Anne
karnındaki hayatınızı bir düşünün!

Pek
bir şey hatırlamıyorsunuz değil mi?

Ana
rahmine düşüşünüzde hiç bir dahliniz söz konusu değil.

Öncesinde
dünya ve içindekiler yokken, onun öncesine gittiğimizde yer ve gök, galaksi ve
samanyolları gibi cirim ve cisimlerde yoktu.

Öncesinde
mi?

Efendimizin
ifadesiyle; O vardı, hiç bir şey yoktu.

Onun
öncesi mi?

Onun
öncesi yoktu.

Zira
O evvelinde Evveli, ahirinde Âhiri, zahirin de Zahiri ve batımında Batınıdır.

İyi
ki O var.

O
var, her şey var.

Onu
bulan neyi kaybeder ve Onu kaybeden neyi bulur?

Onu
bulan her şeyi bulur.

Onu
kaybeden hiçbir şeyi bulmaz ve de bulamaz.

Bulsa
da başına bela olur.

Elhamdülillahi
alâ külli hâl, sivel küfri ved dalâl.

Küfür
ve sapıklığın dışında, her halükarda Allah’a hamdolsun.

***********   

Devletin
kendisinde bir veya birkaç vasfı görünen güçleniyor, güçlü görünüyor.

Ya
Allah’ın kendisi üzerinde bir kaç vasfı tezahür eden bir insanın durumu kim
bilir nasıl olur?

Alemler
ve varlıklar üzerinde en fazla Allah ile irtibatı ve tezahür ve tecellisi
bulunan insan ve özellikle ehli imandır.

İşte
insanı kâinatın fevkine çıkaran asıl sebeb, Allah ile olan irtibatı, Allaha
istinad ve mensubiyetidir.


İnsanların Rabbiymiş gibi, onların kusurlarına bakma.

Sen
kulsun, kendi kusurlarına bak. (İSA PEYGAMBER)

MEHMET
ÖZÇELİK

27-11-2019




2019 ÖĞRETMENLER GÜNÜ HATIRASINA

2019
ÖĞRETMENLER GÜNÜ HATIRASINA

Öğretmenler
günü hatırasına bir hakikati ifade etmek istiyorum.

Bir
çiftçi düşünün ki; önündeki önlüğünde bulunan tohumları rast gele savuruyor.
Nereye attığını ve ne kadar olduğunu bile bilmiyor.

Öyle
ki, komşusunun tarlasına atmaktan, taşın arasına saçmaya kadar kendi bilmez ve
de unutmuşken Allah unutmamıştır.

Toprağın
kesif karanlığında, gübrenin yakıcılığı içerisinde, kışın kar ve yağmur gibi
şişirici tüm özellikleriyle parçalanan o tohum; bahar mevsiminde bire yedi, yetmiş
 ve yedi yüz vermiştir.

Tohumu
unutmayan Allah, samimi bir öğretmenin, samimi duygularla ve de ihlaslı olarak
ifade ettiklerini elbette zayi etmez.

Nitekim
1400 sene önce Peygamber Efendimizin söylediği hakikatler nice ölü kalpleri
diriltmekte, insana ve hayata hayat olmaktadır.

“Görmedin
mi, Allah güzel bir sözü nasıl misal getirdi? (Güzel bir söz), kökü sağlam,
dalları göğe yükselen bir ağaç gibidir.

Bu
ağaç, Rabbinin izniyle her zaman meyvesini verir. Öğüt alsınlar diye Allah
insanlara misaller getirir.”[1]

“Her
kim şan ve şeref istiyorsa bilsin ki, şan ve şeref bütünüyle Allah’a aittir.
Güzel sözler ancak O’na yükselir. Salih ameli de güzel sözler yükseltir.
Kötülükleri tuzak yapanlar var ya, onlar için çetin bir azap vardır. İşte
onların tuzağı boşa çıkar.”[2]

“Toprağı)
iyi ve elverişli beldenin bitkisi, Rabbinin izniyle bol ve bereketli çıkar.
(Toprağı) kötü ve elverişsiz olandan ise, faydasız bitkiden başkası çıkmaz.
Şükredecek bir toplum için biz âyetleri işte böyle değişik biçimlerde
açıklıyoruz.”[3]

***************

Öğretmenlikte
menfiler ve menfiliklerle mücadele etmekten, müsbet hizmetlerde bulunmaya
yeterli zemin bulamadık.

Şerrin
def’inden, hayrın celbi yeterli olarak gerçekleştirilemedi.

Şeytanı
taşlamaktan, Rahmana yönelme aksadı.

Şeytana
lanetten, Peygambere salavat az kaldı.

Resmiyette
samimi çalışma yeterli yapılamadı.

Ne
demek istediğim yani mesele anlaşılıyor değil mi?

-Tokat
mı yumruk mu?

Öğrenciye
30 öldürücü yumruğun hesabı sorulmazken, öğretmenin toz silkeleyici bir tokadının
hesabı ağır bir şekilde ve mahkeme tehdidiyle sorgulanmaktadır.

İşte
eğitimimiz ve öğretmenimizin hali pür melali.

-Yaramazlık
yapan kız öğrenciyi uyarmak amacıyla başına kalemle vuran Öğretmen, tacizden
mahkemede sorgulanmaktadır.

-Sigara
içen öğrenciyi uyaran Öğretmen, öğrenci tarafından okulun dışında olup müdahale
edemezsin denilirken, veli tarafından da aynı saldırıya maruz kalmaktadır.

-Okulların
tatil edilmesinden veli rahatsızlık duyup, çocuğunun evden çok okulda kalarak,
sıkıntıyı okulun çekmesini düşünürken, okul onları koruma adına, başarılı
olacak öğrencilerde harcamaktadır.

-Haklı
olarak hep tenkid edildiğini söyleyebilir veya sizde tenkid ediyor
olabilirsiniz.

Hiç
mi iyiliği yok?

Elbette
iyi insanların gayreti, selin önünden kurtarma çabaları az bir şey değildir.

Acaba
başarısız olanlar mı eğitimin defolusu, yoksa başarılı olanlar mı?

Eğitim
eğitiyor mu yoksa üğütüyor mu?

***********

ABD’DE
BİR OKUL MÜDÜRÜ; HER EĞİTİM ÖĞRETİM YILI BAŞINDA ÖĞRETMENLERE BU MEKTUBU
GÖNDERİRMİŞ;

“Bir
toplama kampından sağ kurtulanlardan biriyim.

Gözlerim
hiçbir insanın görmemesi gereken şeyleri gördü.

İyi
eğitilmiş ve yetiştirilmiş mühendislerin inşa ettiği gaz odaları, iyi
yetiştirilmiş doktorların zehirlediği çocuklar, işini iyi bilen hemşirelerin
vurduğu iğnelerle ölen bebekler, lise ve üniversite mezunlarının vurup yaktığı
insanlar.

Eğitimden
bu nedenle kuşku duyuyorum.

Sizlerden
isteğim şudur:

Öğrencilerinizin
insan olması için çaba harcayın. Çabalarınız bilgili canavarlar ve becerikli
psikopatlar üretmesin. Okuma yazma, matematik, çocuklarınızın daha fazla insan
olmasına yardımcı olursa ancak o zaman önem taşır…”

MEHMET
ÖZÇELİK/ 224-11-2019


[1]
İbrahim.24.25.

[2]
Fatir.10.

[3]
Araf.58.




ÖĞRETMENLER GÜNÜ MÜNASEBETİYLE




HOCAM

Hocam! (Bir Annenin Ağzından)

Sizlere emanet şu körpe yavrum,
Ortalıkta sürtüp gezmesin hocam!
Gözümün çırası tek kaygım, tasam,
Aç, câhil, perîşan kalmasın hocam!

Fidanıma hoş bak, aman solmasın,
Kahraman yetişsin, korkak olmasın,
Rabbini tanısın, dinsiz kalmasın,
Ahrette yakanı tutmasın hocam!

Tabancayı değil, kitabı sevsin,
İnsana yakışır örnekler versin,
Körpece gelmiştir, efendi gitsin,
Boykotmuş, işgalmiş yapmasın hocam!

Millet şerefini hem şeref bilsin
Kur’an’ı okusun, hak nedir görsün
Her bir kötülüğü aklından silsin,
Kendi milletine çatmasın hocam!

Câhil bir anayım, ne diyem daha!
Benim diyeceğim evlâdım aha;
Hep dua ederim yüce Allah’a,
Sonunda anarşist olmasın hocam!
Bilal ışıklı…..




DENGE

DENGE

İster
insani olsun ister hayvani olsun, insanlar ve hayvanlar bu dünyaya kendilerine
vücut giydirilerek, vücut elbisesi ile donatılıp, Talim ve taallüm amacıyla bu
dünyaya gönderilmiştir.

Bu
dünyada eğitimini yapan insanlar kendi Kemal derecesinde buradan mezun olurlar.
Seviye içerisinde kabiliyetinin standartları çerçevesinde aynen ahirette de
devam edeceklerdir.

Mesela
İnsan Cennet hayatında aynen burada, dünyada sevmiş olduğu işlerini orada
mecburiyet tahtında olmaksızın bir zevk içerisinde, aynı hizmetini, isteğini,
çabasını, mesleğini, gayretini Terakki ederekten sonsuza kadar yükselerek devam
ettirecektir.

-Ahirette
hiçbir şey sıfırdan başlamıyor. Buradaki -Tabiri caizse- mânen emekli olunan
katma değer üzerinden, derece itibarıyla ahirette aynısı, aynı Pergel açısı
içerisinde devam edecektir.

Sonsuza
dek ve iki insan arasındaki bu dünyadan farklı emeklilik, farklı açı ahirette kapanmaksızın,
o açı sürekli bir şekilde açık kalarak sonsuza dek devam edecektir.

****************

Alemdeki
eksiler artışlara ve artıların artmasına vesiledir.

Alemde
eksi olarak, nokta olarak, kusur olarak görülen şey aslında başka artıları,
başka mükemmelliklerin ortaya çıkmasına vesiledir. Böylece alemi ve her şeyi ve
de olayları bir bütün olarak değerlendirmek, bir bütün içerisinde olaylara,
meselelere, varlıklara, hayata, yaşayışa, seyre bakmak lazımdır.

Ceylan’ın
görmedeki kusuru, çıtanın görmedeki üstünlüğünü ortaya çıkarır.

Bazı
hayvanların zafiyet ve acziyeti, onu avlayan diğer avcı hayvanların avcılık karakterinin
gelişiminin önünü açar.

Böylece
umum varlıklar kemal yolunda kabiliyetlerin gelişimine sebeb olurken, alemde sürekli
kabiliyetler üretilmiş olur.

Nebatat
hayvanlara hizmet ederken, hayvanat da insana hizmet etmektedir.

Hepsi
bir bütün olarak kabiliyetlerin gelişimine ve manen şükür mahsulünün devamına
sebeb olur.

İşte
Kader bir bütündür. Kader tüm artıların toplamıdır. Kader olaylara tüm eksi ve
artıları ile, bir bütünlük içerisinde bakmak demektir.

Kader
neticedir. Kader Hülasadır, Kader Tahterevallidir Kader bütün varlıklar
arasındaki denge unsurudur. Nizam, intizam ve ölçüdür. Hakim İsminin tam
tezahürüdür .

Allah’ın
bütün isim ve sıfatlarının ana anahtarı alim ismindedir.

Kader
Allahın ilmidir.

İlim
ise maluma tabidir, malum ilme değil.

Yarıştaki
amaç ve hedef başarılı ve iyi olanı ortaya çıkartmaktır. Bir yandan başarısız
olanlar dökülürken, finale ve hedefe ulaşacak olanı seçmektir. Âlemdeki toplu
yardımlaşmada bu başarıyı elde etmeyi hedefler …

Kemalini
tamamlayan varlığını sürdürürken, tamamlayamayanlar dökülmektedir.

Mesela;
yumurtanın üzerinde 21 gün oturulması halinde hayat devam ediyor.

Oluşumunu
tamamlamayıp erken doğum, harici müdahale buna mani oluyor.

Aleme
her şey kemalini tamamlamak için gönderilmiştir.

MEHMET ÖZÇELİK

18-11-2019




BİR MEMLEKET DÜŞÜNÜN Kİ…

BİR
MEMLEKET DÜŞÜNÜN Kİ…

Bu
memlekette kavgacıların kavgalı konularını çıkaracak olsanız, başta aydınlar
olmak üzere anlatacakları ve üretecekleri bir şeyleri olmayacak ve kalmayacaktır.

Gerek
memleketimiz gerek İslam dünyası ve de batı dünyasından siyasi kavgaları çekip
alsanız, adam gibi hakikatleri anlatacak insan nadir bulunacaktır.

İşte
kavgaların sebebi problemleri çözmek değil, müzminleştirmek amaçlıdır.

Eğer
dünyada siyasi kavgalar bitmiş olsa, birdenbire insanların nazarları
İslamiyet’e dönecektir.

-Bir
memleket düşünün ki; O memlekette kavga edip suç işleyenler polis tarafından bütün
sıkıntılara rağmen toplanıyor. Emniyete götürülüyor, işlemler yapılıyor ve neticede
mahkemeye çıkarılıyor. Mahkemede ise bir sebeple salıveriliyor. O adaletten ne
kadar bir adalet beklenir?

Yıllarca
söyledim ve yazdım, Memleketimizin birinci problemi, hukuktaki çözümsüz ve
yetersiz problemlerdir.

Yıllar
önce şehrin ortasında iki kişi şiddetle kavga ediyorlardı.

Karşı
taraftaki kitapçıda bulunuyordum. Valiliğin önünde vatandaşlar toplanmış, büyük
kalabalık oluşmuştu. Epey sonra polis geldi, olaya el koydu.

Kitapçıda
bulunan bir sivil polis durumunu söyleyince kitapçı neden müdahale etmediğini
söyledi.

O
ise bunun faydasının olmayacağını söylemişti.

Elbette
mecbur değildi ancak karışması halinde sıkıntı yaşayacağını biliyordu.

-Bir
okul düşünün ki öğrenciler keyfi olarak her türlü hareketi yapabiliyor. Fakat
öğretmen neticede arada kalarak o yapılan suçlarda suçlu duruma düşüyor. Suçlu
olan öğrenciler iken, öğretmenden hesap soruluyor.

Öğrencinin
onlarca yumruk atmasının hesabı sorulmazken, mağdur olup zarar gören ve uyarı
amaçlı tokat atan öğretmene hesabı soruluyor.

Öğrenciler
öğütle serbest bırakılırken, öğretmen adeta sorguya çekiliyor.

Adeta
kadın üzerinden erkeğe yüklenildiği gibi, öğrenci üzerinden de öğretmene
yüklenilmektedir.

-Bir
öğrenci düşünün ki; sınıf ortamında öğretmenin üzerine yürürken, sadece bir
kınama ile öğrenci uyarılırken, bir yıl boyunca o sınıfa giren öğretmenin
düştüğü zilleti düşünün!

Öğrencinin
bu rahat ortamına öğretmen sahip değildir.

Bakanlık
acilen öğretmenden önce, öğretmenin izzetini korumalıdır. Yoksa eğitim diye bir
şey kalmaz.

Öğretmen
güçlendirilmeli, öğrencilerden devam mecburiyeti kaldırılmalı, gerçek manada
okuyacak insanlar ciddi eğitime tabi tutulmalı, liyakat ve başarı ön plana
çıkarılmalıdır.

Ödül
ve ceza hakkıyla uygulanmalıdır.

Bu
ikisinde okullarımız yetersizdir.

Yıllar
önce bir müdür arkadaşa; haklı olarak bir öğrenciyi okuldan atmasını, bunun
diğerlerine yüz kere söylemeden daha etkili olacağını söylemiştim.

O
müdür; bunu üç kere yapıp Milli Eğitime gönderdiklerini ve her seferinde; -Bir
daha görüşmek üzere- deyip geri gönderdikleri ızdırabını dile getirmişti.

Şunu
çok rahatlıkla söyleyebilirim; her sınıfı en fazla üç veya beş öğrencinin
bozduğunu, dersi işlenmez hale getirdiğini müşahede etmekteyiz.

Geçmişte
eğitimde ifrat olan davranışlar, bu gün tefrit ile sürdürülmektedir.

Geçmişin
sıkıntılı ve ifrat döneminde öğrenci idik, bu tefrit döneminde öğretmen olduk.

Bunun
vasatı bulunamaz mı?

Eğitimde
hala vasat yakalanamadı, o da her alanda…


Bizler nerelerde yanlış yapıyoruz?

Bir
öğrenci grubuna yiyecek dağıtıldığında kontrolden çıkıyor, kıtlıktan çıkmış
insanlar gibi saldırgan hal alıyorlar.

Bir
otobüse bindirildiğinde, bir yere sevk edildiğinde binerken büyük bir izdiham
yaşanıyor.

Yemekte
kapışma, her şeyde saldırma bir türlü azalmıyor.

Afrikalı
aç toplumlarda bile bu hal görülmez iken, eğitilmiş hayvanlarda bile, hangi
sebeple olursa olsun, böyle bir durum yaşanmazken, neden bu öğrencilerde bu
kontrol mekanizması oluşturulamamaktadır?

Herhalde
bir yerde değil, çok yerde yanlış yapılmaktadır.

Eğitimin
sevdirilmesinden daha öncelikli yapılacak iş, nefret ettirmenin önüne
geçmektir.

Toplumda
okumuş banka soyan insanlar olmaktansa, varsın okumamış saygılı, helal ve
haramdan korkan bir toplum olsun…

MEHMET ÖZÇELİK

18-11-2019




ÖLÜMDE HAYAT VAR

ÖLÜMDE HAYAT VAR

Kuss bin Sâide,
Ukâz Panayırı’nda, aralarında Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve
sellem-’in de bulunduğu bir cemaate yaptığı ve bi’set-i Nebî’den bah­seden şu
meşhur hitâbesinde konumuzla ilgili olarak;

Yaşayan ölür, ölen fenâ bulur, olacak olur. Yağmur yağar, otlar biter;
çocuklar doğar, anaların babaların yerini tutar. Sonra hepsi mahvolur gider.
Vukuâtın ardı arkası kesilmez; hepsi birbirini tâkib eder.

-Somon Balığı
suyun ters istikametine giderek ölümüne, öleceği yere yumurtasını yani hayatını
bırakır ve ölür.

İnsanlar
doğduktan sonra ölmek için bir ömür yer iken, yediği şeyler onu yer.

Dinlenmek için
ölümün küçük kardeşi olan küçük ölümü, hayatının en az üçte biri kadar sürede
sürdürür ve tüm hayatını sürdürme bahasına ölür.

Ölüm hakikatı,
hayat hakikatından daha büyük bir hakikattır.

Zira doğumun
yolu ölümden geçer.

Toprağın altına
öldürmek için attığımız tohumu öldürmek için sürüp ezer, gübreyle yakar, kışın
dolu, kar ve soğuğuyla parçalarız ta ki baharda bire yedi yüz sümbül versin.

Sabah doğmak ve
dinç kalmak için, gecenin ölü gibi yatışını gerçekleştirmek gerektir.

***********

HER CANLIYI AVLAYAN BİR AVCI VAR

Her canlıyı
avlayan bir avcı var. Ekolojik dengeyi sağlamak amacıyla birbirlerini kontrol
etmek ve  tedbir amacıyla doğum ve
ölümler devam etmektedir.

İnsanınki ise
şerefli avcı Azraildir. O müşfiktir. Memurdur. Her an ölmektedir. Oda ruhunu
aldıkları sayısınca..

Vennaziati ğarken…..

Hazret-i Azrail
Aleyhisselâm, Cenâb-ı Hakka demiş ki: “Kabz-ı ervah vazifesinde Senin ibâdın
benden şekva edecekler. Benden küsecekler.”

Cenâb-ı Hak,
lisan-ı hikmetle ona demiş ki: “Seninle ibâdımın ortasında musibetler,
hastalıklar perdesini bırakacağım. Tâ şekvaları onlara gidip sana küsmesinler.”

Evet, nasıl ki
hastalıklar perdedir, ecelde tevehhüm olunan fenalıklara mercidirler. Ve kabz-ı
ervahta hakikî olarak hikmet ve güzellik, Hazret-i Azrail Aleyhisselâm’ın
vazifesine mütealliktir. Öyle de, Hazret-i Azrail Aleyhisselâm da bir perdedir.
Kabz-ı ervahta zahiren merhametsiz görünen ve rahmetin kemâline münasip
düşmeyen bazı hâlâta merci olmak için o memuriyete bir nâzır ve kudret-i
İlâhiyyeye bir perdedir.

-Peygamberimiz
(s.a.v.) “Allah’ı zikirden ayrılmayan hayvanı avcı avlayamaz”  buyuruyor.
Sağlıklı hayvanı ne yırtıcı bir hayvan ne de avcı avlayabilir. Zikirden
ayrılmayan organ da hastalanmaz. (Bilimsel araştırmalar avlanan hayvanların
tamamının hasta olduğunu göstermiştir).

-Allah bu dünyada
asgari ücretle çalıştırıyor. Cüz-i Nimet karşılığında türlü mahsulat-ı külliye
yani şükür aldırıyor. Her ne kadar o Nimet’in olması bütün kainatın dönmesine
bağlı ise de, alınan netice olan hamd- şükür –iman- marifet-muhabbet gibi
neticeler kainat çapındaki külli neticileridir. Onun için verilen nimetten daha
büyüğü, o Nimet neticesinde Hasıl olan şükür ve hamd ve ibadettir. Ancak Allah
o insanın bu türlü mahsulü, Şükrü, Hamdi netice vermesinden dolayı başlangıçta
külli bir proje, kainatın fevkinde bir proje olarak yer alıp yaratılıyor Ve o
insanı bu neticeyi vermiş olmasından dolayı ahirette, cennette de ebediyen
ödüllendiriyor.

MEHMET
ÖZÇELİK

16-11-2019




Cuma Mesajları