TÖKEZLEMEMELİYİZ

TÖKEZLEMEMELİYİZ

Tökezlersek biter,
tekrar eski eskimiş kavgalara döneriz.

Tıpkı belgesellerde
de görüldüğü, avcı hayvan avlayan ne kadar büyük olursa olsun, isterse fil ve
zürafa en önemli yapmaya çalıştığı ona diz çöktürmek, yere yatırmaktır.

Türkiye tökezlerse
ilk saldırı içerden gelecektir.

Ağzını açmış,
kulağını dikmiş, bir asırdır kıt ve kısır zihniyet tekrar saldırıya geçecektir.

Türkiye yeni yeni
ayağa kalkmaya, çocuk gibi yürüme heyecanını yaşamaya başlamışken, çelme takan
çok olur.

En acısı da bunu
yapanın aynı toprakta yeşermiş ayrık otlarının her tarafı sarmış olmasıdır.

-Çok
yönlü bir saldırı altındayız.

-Yüz
yıl önce İngiliz sömürgeciler bakanı Gladiston-un Kur’an-ı Kerimi ortadan
kaldırma çabası, bugün bunu içten dost görünümlü kimseler, bir yandan da meal
çalışması olarak yapmaktadırlar.

Bu durum;”SON DÖNEM MEALLERİNDE KUR’AN’IN
YENİDEN YORUMLANMASI ÇABALARI: TAHLİL VE TENKİT”

çalışmasında ele alınmıştır.[1]

*****************

Uyuşturucu ve benzeri
pkk ile irtibatlı tüm kirli ilişkisi olanlar nedense fetö ile de bir irtibatı
ortaya çıkıyor.

“FETÖ’den ihraç
edilen astsubay uyuşturucu satarken yakalandı.

Kahramanmaraş’ta
sokak satıcılarına yönelik düzenlenen operasyonda yakalanan uyuşturucu
satıcısı, FETÖ’den ihraç astsubay çıktı.”
[2]

Bizi iyi niyetimizden
dolayı hep münafıkane faaliyetlerle içten yıkmışlardır.

Bizi yaralayan balta
değil, onun sapı olmuştur.

***************

Bu günlerde ayak
takımlarının ayak oyunları ayaklanma ve ayaklandırma çabası ve entrikası
içerisine girmiştir.

İlker Başbuğ-la
başlatılan kavga Hilmi Özkök bu iki eski genelkurmay başkanlarıyla devam
ettirilip, ordu darbe yapacak sözleriyle hazırlanmaya çalışılıyor.

Yüz yıllık kirlenme
ve kirletme bitmiş değildir.

Kemalistler yüz
yıllık tahtlarını, keyfi açtıkları bahtlarını kolay kolay bırakmazlar.

Darbesiz durmazlar.

-Öymen anlatıyor: “Amerika
rahatsız olunca muhalefeti değiştirmeye karar verdiler. ABD iki şey
gördü. Hükümet her istediğini yapmayacak. Onun için hükümete tepki
göstermeye başladılar. Doğrudan Cumhurbaşkanı ve hükümete
yönelik yazılar yazıldı. İkincisi de muhalefet. Çünkü muhalefet bütün
bu konularda Türkiye’nin çıkarlarını savundu. Bir anlamda bunlara
tepki göstererek iktidarın da kendileriyle birlikte hareket etmesini
sağlamış oldular. Amerika’da bu defa da farklı yazılar yazılmaya
başlandı. ‘Erdoğan gitsin AK Parti kalsın’ şeklinde. Her
istediklerini yaptıramadıkları için Erdoğan’dan rahatsız
oldular. Olay böyle olunca da muhalefetten başladılar.”[3]

Kirli
ilişkiler yıllar öncesinde başlamıştı.

Ve
hala da devam etmektedir.


[1]
https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/815917

[2] http://www.haber7.com/guncel/haber/2938191-fetoden-ihrac-edilen-astsubay-uyusturucu-satarken-yakalandi

[3] https://www.sabah.com.tr/yazarlar/ovur/2020/02/14/en-onemli-feto-izi

https://www.sabah.com.tr/yazarlar/ovur/2020/02/16/7-subat-mit-operasyonu-ve-ikiz-orgutler




SON KALE

SON
KALE

Yıktık,
bitirdik, kalkamaz dedikleri Osmanlı ruhunun yüz yıl gecikmeyle de olsa ayağa
kalkma çabaları içte ve dışta bir çoklarını tedirgin edip korkutmuş ve telaşa
düşürmüştür.

Buna
hınç da eklenerek bütün kuvvetleriyle adeta kaderin hükmünü zorlamaya
çalışmaktadırlar.

İç
ve dıştaki bu oyunların akıbetine baktığımız zaman olayların akışı şöyle
gerçekleşmektedir;

-Ordu
özellikle 1960 darbesi ile birlikte bu milletin iradesinden çıktı ve ordu ile
millet irtica, şeriat, tesettür bahaneleriyle karşı karşıya getirildi.

Askerlerin
temel yanlışı burada yatıyor. Onlar FETÖ’yü değil, Erdoğan’ı tasfiye etmeye
çalıştılar. Oysa muhtıra verip partisini kapatmaya kalkışmak yerine Erdoğan’la
işbirliği yapmayı tercih etselerdi FETÖ, TSK’da bu denli etkili olamazdı.

-Erdoğan’dan
Işık Koşaner’e sert yanıt! ‘Otur oturduğun yerde…’.[1]

******************

15
Temmuzda Fetöcülerin başlattığı işgal başarılı olsa veya olacağı hissedilseydi
hiç şüphesiz ordudaki Atatürkçü grub dahil olacak, şimdiye kadarki darbelerde
oynadığı rolü oynayacaktı.

Uğur
Mumcu;”Banka soyanlar kar maskesi,ülkeyi soyanlar ATATÜRK maskesi
taktılar.” demişti.

Aslında
15 Temmuz şimdiye kadarki darbelerin farklı versiyonudur.

Soldan
vuran, -Bizim çocuklar başardı.- diyen NATO ve ABD’nin yeşil kuşak çocukları bu
sefer başarısız oldu ancak bitti ve duruldu ve de durulacak anlamına
gelmemektedir.

İhanet
ve oyun içten ve dıştan devam etmektedir.

15
Temmuz failleri Ergenekon faillerine benzeyebilir.

Ahtapotun
iki kolu.

İslam
ülkeleri olmak üzere başta Türkiye-de çoğunlukla azınlıklara kurban edilmekte,
azınlıkların hakimiyeti sağlanarak, çoğunluklar bitmeyen bir kavganın içine
çekilmektedir.

Bugün
Fetö-nün siyasi ayağı diye gündemde tutulmaya çalışılan tartışmanın neticesi
çok zahirdir.

Yüz
yıllık siyasi ayak, Fetö-nünde ayağını oluşturmaktadır.

Bunu
dağ başında yaşayan çoban bile bilmektedir.

60
yıllık geçmiş bunun aynası ve yansımasıdır.

-Eski
MİT Müsteşarı Atasagun: ‘Gülen ABD’nin yeşil kuşak projesidir’.

Milli
Eğitim’le gençliği, İçişleri’yle devlet içinde kadrolaşmayı, Adalet’le
kendilerine yönelik bir durum olursa bunu önlemeyi, Sanayi’de de parayı kontrol
etmeyi hedefliyorlar. Bütün bunların sonunda devletin pek çok kademesinde yer
etmişler. 

….Gülenciler
başta 2000 yılını, 2005 yılını hedef seçmişlerdi. Şimdi 2025 diyorlar” cümlesi üzerinde
durmak gerekiyor. FETÖ açısından devleti ele geçirmek, Genelkurmay
Başkanlığı’nı ele geçirmekle eşdeğerdi. Nitekim dershane krizi, 17-25 Aralık,
15 Temmuz olmasaydı, darbe girişiminde başı çeken tümgeneraller 2025 yılında
orgeneral rütbesine yükselecek, FETÖ mensupları devleti tamamen ele geçirmiş
olacaklardı.[2]

 –15 Temmuzun
vehameti, tehlikesi, korkunçluğu günbegün daha net olarak ortaya çıkıyor. Belgeler,
ifşaatlar, bu konudaki yapılan icraatlar hakikaten 15 Temmuzun hatta
Çanakkale’ye denk gelebilecek derecede o derecede yedi düvelin vücudundan daha
büyük olaraktan, O zaman 256 şehidimize karşı 251 şehidi vermiş olmamız
hakikaten büyük bir hakikattır. Çünkü içten fethedilme ve daha doğrusu işgal
edilmeye, ele geçirilmeye ve Türkiye’nin ikiye bölünerek doğu- batı gibi aynen
Türkiye’nin Irak’ta, Suriye’de, İslam ülkelerinde parçalanmış bir halde ki hayalini
gerçekleştirmek üzere temel merkezi bu şekilde imha etmek, yok etmek, parçalara
bölmek, kardeş kavgasını arttırmak, Suriye’den daha tehlikeli bir şekilde uzun
sürecek olan iç savaşların tetiklenmesine vesile olmak, günbegün yara gittikçe
tehlike ve sızan kan işin vehametini daha da fazla göstermektedir.

15
Temmuz Beşer’in icraatı ile beraber büyük bir tehlikeyi, uçurumun kenarından
dönmeyi ifade ederken, Kader diyeti ile bir asırlık kirlerin, irinlerin,
yaraların temizlenmesine vesile oldu. Kader tersine çevirerek, elde edilip
işgal edilme durumunda olan bir memleketin, işgal edilmiş ülkelerin
kurtarılmasında tekrar eski haline gönderilmesinde, desteklenmesinde önemli ve aktif
bir rol oynamış oldu. Yani mağlup durumdan en son rauntta da olsa Galip durumuna
otomatikman geçmiş oldu.

Cenab-ı
Hak böylece İslam dünyasının, Müslümanların feryadını, isteklerini, dualarını,
yalvarışlarını karşılıksız bırakmadı. Onların imha edici ellerinden bayrağın
düştüğü yerde, tekrar bayrağı ve sancağı ayağa kaldırdı. Bu milletin eliyle…

******************

Birleşik Arap
Emirlikleri’nin (BAE) güvenlik görevlisi olma vaadiyle kandırarak habersizce
Libya’daki iç savaşa götürdüğü Sudanlı gençler BAE’nin sahibi olduğu Black
Shield güvenlik şirketinin temsilcisiyle Sudan’da tazminat talep etmek için
görüştü. Sudan basını, görüşmedeki çok ilginç Türkiye detayını yazdı.[3]

…yüz yıl önceki
hain plan ve oyunları artık şimdi daha iyi anlamak hiç de zor değil.

*****************

“Wuhan virüsü” da denilen
koronavirüs nedeniyle dünya çapında ölü sayısı gittikçe artarken, 1981 yılında
yayınlanmış olan çoksatan kitaptaki şoke edici benzerlik, Twitter
kullanıcılarının dikkatini çekti. Amerikalı yazar Dean Koontz’un imzasını
taşıyan 1981 tarihli gerilim türündeki “Karanlığın Gözleri” romanında “Wuhan-400” adı verilen
bir hastalık olduğu ortaya çıktı.
Kitapları defalarca New York Times’ın çoksatanlar listesinde
yer alan Koontz, kitabının 39. bölümünde Çin Komünist Partisi (ÇKP) tarafından
Wuhan yakınlarındaki askeri laboratuvarlarda biyolojik silah olarak
geliştirilen bir virüsten bahsediyor.

Koonz kitabında, “Wuhan-400
harika bir silah. Sadece insanları etkiliyor. Başka hiçbir canlıda yaşayamaz.
Frengi gibi Wuhan-400 de insan bedeni dışında bir dakikadan uzun süre
yaşayamaz. Bu da diğer ölümcül mikroorganizmalar gibi mekanlara ya da objelere
bulaşamadığı anlamına geliyor.” diye yazmış.[4]

-Son
kalenin son bekçileri yine kalelerinin başındadır.

Terazinin
ağır basan kefesi işte bu kefedir ve bu kefededir…

MEHMET
ÖZÇELİK

15-02-2020


[1] https://www.milliyet.com.tr/gundem/erdogandan-isik-kosanere-sert-yanit-otur-oturdugun-yerde-6143779

[2] https://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/nedim-sener/eski-mit-mustesari-atasagun-gulen-abdnin-yesil-kusak-projesidir-41447054

https://boldmedya.com/2020/01/01/2010lar-ya-da-adim-adim-15-temmuza/

[3] http://nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/GAZETE/

https://www.hurriyet.com.tr/dunya/belge-ortaya-cikti-panik-basladi-41440625

[4] https://seslimakale.com.tr/haberdetay/koronavirusu-39-yil-once-kitabinda-yazmis-o-ulke-askeri-laboratuvarda-silah-olarak-gelistirdi-19789




MEZARCIYLA RÖPORTAJ

MEZARCIYLA RÖPORTAJ

Selamünaleyküm
Mezarcı.

Aleykümselam
Bey’im.

Kaç
yıldır bu işi yaparsın, mezar kazarsın?

Ustam,
Vallahi tam 37 yıldır bu işi yaparım.

Şimdiye
kadar kaç kişi gömdün?

Vallahi
değişiyor, bazen 7, bazen 17, Ortalama olarak 7 ile 10 arasında gömerim.

Peki
şimdiye kadar kaç kişi gömdün?

Sene
365 gün, onu onunla çarp. çıkanı da 37 yıl ile çarptın mı bunlar çıkar. Ben
cahil adamım pek hesap bilmem.

Mezarcı
gömdüklerin içinde çocuklar var mıydı? Gençler var mıydı?

O
çocuk mezarı ayrıdır Ağam. Fakat artık Ordada yer bulunmamaktadır. Oraya
gömmeye çalışanlar zorla yer bulmaktadır. Artık çocuk mezarları da dolu.

Söyle
bakalım, ölülerle aran nasıl?

Vallahi
gayet iyi. Dışarıdakilerden iyi. İyi konuşuyorum onlarla. Onlar dinliyorlar.
Sessiz sedasız da, hiçbir şey yapmıyorlar. İtiraz bile etmiyorlar.

Gece
neyse gündüz de aynı. Hepsi Suskun, Sakin, sessiz. Ölüler mezarda işte böyle. Susmuş
insanlar. Dışarıdaki görüntüden ve gürültüden burada eser yok.

İnsanlar
sağlıklı bir ortamda olmak istiyorlarsa, gelsinler buraya, itiraz yok, şikayet
eden yok. Yerin altında olmalarına, yerleri dar olmalarına rağmen şikayet
etmiyorlar. Niye ışığımız yok, Niye zam geldi, niye yerimiz dar demiyorlar.

Benim
babam da bunlar arasında.

Hayatta
iken her şeyden şikayet ederdi.

Borçlardan,
alınacaklardan, ödemelerden bi-zar idi.

Hiç
sıkıntısı bitmedi.

Ancak
bu sıkıntılardan hiç bir şu anda yok.

Veya
bize göre, bizim tarafımızdan baktığımız pencereden bunlar görülmektedir.

Bazen
bazı sesler işitiyorum. Bazen derinlerden sesler geliyor. İmdat sesleri gibi,
çığlığa benzer sesler veya bazen buna benzer. Tamamen keşfedemediğim,
çıkartamadığım sesler.

Tefrik
edemediğim bazı sesler çok uzaktan öylece geliyor. Ama genelde uykuyu kaçıracak
cinsten değil gibi.

Deliler
de buraya gelmeli, veliler de buraya gelmeli.

Burası
ibret yurdu. İbretler Yurdu…

Aslında
herkesin geleceği Son Durak burası…

Dünyadaki
o kadar farklılıkların hiç biri burada yok.

Hepsinin
yeri de makamı da aynıdır.

Gözü
dünya ile doymayanların burada bir avuç toprakla dolmaktadır.

Dünyaya
geldiği gibi gitmektedirler.

“Ana
rahminden geldik pazara.

Bir kefen aldık
döndük mezara”

“Çeşmi ibretle
bakın dünya misafirhanedir.

Bir mukim adem
bulunmaz ne acep kaşanedir.

Bir kefendir
akıbet sermaye-i şah u geda.

Pes buna mağrur
olan mecnun değil de ya nedir?”

“Mevti
veren Odur. Yani, hayat vazifesinden terhis eder, fâni dünyadan yerini tebdil
eder, külfet-i hizmetten âzâd eder. Yani, hayat-ı fâniyeden, seni hayat-ı
bâkiyeye alır.
İşte şu kelime, şöylece fâni cin ve inse bağırır, der ki:

Sizlere müjde! Mevt idam değil, hiçlik değil, fenâ değil, inkıraz değil, sönmek
değil, firak-ı ebedî değil, adem değil, tesadüf değil, fâilsiz bir in’idam
değil. Belki, bir Fâil-i Hakîm-i Rahîm tarafından bir terhistir, bir tebdil-i
mekândır. Saadet-i ebediye tarafına, vatan-ı aslîlerine bir sevkiyattır. Yüzde
doksan dokuz ahbabın mecmaı olan âlem-i berzaha bir visal kapısıdır.” (Mektubat
20. Mektup sh. 220)




MÜJDE! OKULLAR TATİL

MÜJDE!
OKULLAR TATİL

Yarın
okula gitmiyoruz.

Holeyy,
okullar bir gün tatil.

Dinleneceğiz…

Şeyy.
Okul yoruyor mu?

Çok
mu yoruldunuz?

Hoca
yarın ödevlere bakacaktı, yarın Arapça, Matematik dersi vardı.

Kurtulduuukk.

Eziyetten
mi? Bir sıkıntı mı vardı?

Eğitim
sitresli mi oluyor?

Allah’ım
noolur karı kesme, haftalık gönder!!!

Milli
eğitimdeki Eğitimin ne durumda olduğunu daha iyi anlayabilmek için şuna bakmak
lazım.

Gerek
kar gibi bir sebepten dolayı okullar tatil edildiğinde başta öğrenciler olmak
üzere öğretmenler büyük Sevinç içerisine giriyorlar. Girmenin sevincini,
coşkusunu adeta haykırarak yaşıyorlar.

Üzülen
var mı?

İnsan
öğrenmemekten dolayı sevinir mı?

Hele
hele bir de geçmiş zamanlarda, o imkansızlıklar içerisinde ilim için seyahat
edenleri düşündükçe mukayeseye bile girmemektedir.

Yoksa
çok üst perdeden mi konuşuyorum acaba?

Bundan
sonra okul yok, ders verende alanda internet, 5G ve 6G üzerinden takip edilecek
ve internet üzerinden hologram yoluyla ve de telekonferans yöntemiyle sınavlar
olacak!

Nasıl
olur?

Benden
size büyük tatil.

Şimdiden
iyi tatiller.

Diğer
taraftan eğitim biter bitmez Hatta bitmeden öncesinde bile hatta ilk
haftalarında dahi kendilerine bedava kitap verilen öğrenciler, büyük bir emek
neticesinde yazılan eserler, O kitaplar bir bakıyorsunuz atılmış ya da geri
dönüşüme gönderilmiş. okulun bittiğinde de kütüphanelerde görmemekteyiz. Tam
tersine ortalıklarda, geri dönüşüm kutularında, kitaplar ambarlarda görülmekte,
kaynak eser olarak maalesef saklanmamaktadır.

O
halde bu eğitimin nasıl bir eğitim olduğu, Ruha uygun bir eğitim olup
olmadığını düşünmek, Ona göre hareket etmek gerekir.

Eğitim
sorgulanmalı.. İstekli hale getirilmeli.. Eziyet ve sıkıntılı hallerden
kurtulmalıdır.

Zorunlu
eğitim sorunlu eğitim olmaktan kurtarılmalıdır.

Eğitim
toplumun ruhuna, inancına, tarihine, geleceğine, akıl ve kalbine, dünya ve
ahiretine uygun ve uyumlu olmalıdır.

Kısaca,
akıl fen ilimleriyle, kalb de din ilimleriyle aydınlatılmalıdır.

MEHMET
ÖZÇELİK

09-02-2020




AKIL KİLİTLENMESİ

AKIL
KİLİTLENMESİ

Aklım
dondu.. aklında olması.. aklın kilitlenmesi..

Artık
çalışamaz bir hale gelmiş olmasından dolayı veya bazen aklında olmasında da
veya bazen aklın solmasında da ters durumlar olabilir. Bazı şeyleri almayabilir,
aldığı şeyleri unutabilir Öğrenenler, bilinenler gizlenebilir. Bunun için bazen
aklı rahatlatmak lazım  

Mesela
uyku beynin, aklın, şuurun, idrakin resetlenmesi adeta çalışmaz bir haldeki bir
bilgisayarın otomatikman kendisini güncellemesi, kendisini temizlemesi, arındırması,
temizlemesi gibi, diğer bir yandan kopyalarken diğer taraftan da temizlemeye
çalışması gibidir.

Akıl
zaten kelime anlamı itibariyle takmak, takılmak, akla bir şeyin takılması, askı
gibi manaya gelir. Onun için Askıya çok şeyleri asıp, her şeyi askıya asarsanız
artık askıda bazen yer kalmayabilir Hatta asılan şeylerin ağır gelmesinden
dolayı bazen akılda devre dışı olabilir.

Onun
için her şeyi akla takmamak, aklı her şeye de takmamaktır. Ne başka şeyi akla
takacaksın, ne de aklı başka bir şeye takmamaktır. Bu aynı zamanda aklın
yanması manası manasına da gelir.

Onun
için aklın sigortasını attırmamak lazımdır. Her şey olan akıl aynı zamanda müsbet
manaya da yönelir, menfi manaya da yönelir. Akıl aynı zamanda hırsızdır yani
kesicidir, yıkıcıdır, yakıcıdır. Diğer taraftan da yapıcıdır, olumludur,
olumsuz olsun, ölümsüz olsun, enlı olsun ensiz olsun, ünlü olsun ünsüz olsun,
birçok şeyi akıl kullanıldığı cihetiyle göstermiş olur.

En
mükemmel akıl Kur’an’ın da ifade etmiş olduğu aklı-selimdir. Salim bir akıl,
selametli bir akıl, korunmuş, arınmış, güncellenmiş, Rabbisi ile irtibatlı,
bağlantılı olan bir akıldır.

Akıl
kalp odaklıdır ve aynı zamanda kalp bağlantılıdır. Akıl akıldan beslenir. Külli
Akıl kaynak mevkiindeki olan ilahi akıldır. İnsan ise onu aklı ile tanımak için
kendisine verilen iyi akıl vasıtasıyla o Külli akla ulaşmayı hedeflemektedir. Yani
Kürlü Akıldan beslenen akıl gerçek bir akıldır.

Aynen
nasıl ki ruh bazen sıkılır, sıkıldığı gibi akıl da bazen daralır. Onun için
aklın alanını geniş tutmalıdır. Külli Akıl sahibi ve aklın yaratıcısı olan
gerçek Akıl sahibi, her şey elinde bulunan Rabb’i ile irtibatlı olmalıdır.
Tabiri caizse kendi fişini o ilahi, külli akıl prizine takmalıdır.

Evet
aklın akıl hocası kalptir, onun editörü ise vicdandır, ayakçısı ve ayaktakımı
ise nefistir, aklın Efendisi ise ruhtur, onun taşıyıcısı bedendir, onun
besleyicisi ise duygular olmuş olmaktadır.

Akıl
duygular yoluyla sürekli beslenmektedir, kuvvetlenmektedir, güçlenmektedir,
gerçek kimliğine bir derece ulaşmalıdır.

Akıl
soyut manası ile mükemmel değildir. Her şey akıl değildir, akıl da her şey
değildir. Bazen akıl tutulması olur artık düşünemez insan, anlayamaz, artık
kavrayamaz, akıl almaz olur. Çünkü artık tabiri caizse yerde kalmamıştır. Bazı
şeylerin boşaltılması gerekir.

Bazen
insan bir şeyin akıl dışı olduğunu, aklının dışında bir şey olduğunu ifade
edebilir. Tabi o aklında elbette akıl olması lazım.. Eğer o akıl akıl ise o
zaman o şeyin dışımı içimi olduğu daha iyi anlaşılmış olur. Ancak en mükemmel
akıl, meşveret halinde birçok aklın birleşmiş olduğu akıldır. Bir akıl başlı
başına soyut olarak da ne kadar mükemmel olursa olsun, birkaç aklın bir araya
gelmiş olduğu o akıldan ileride olsa, o birleşik akıl meşveret ve şura
neticesinde ortaya çıkan akıl ve aklın  kararları elbette daha mükemmel olanıdır.

Bazen
akıl taşıyamayabilir, ağırlığından dolayı taşıdığı şeyin altında bazen insan
kalabilir. Ondan dolayı sigorta atma durumu da vardır.

Aklın
örtülmesi ise artık aklın bir derece perdelenmesi ki buna mecnun da diyebiliriz.
Mecnun cinnet geçirmiş ve aklın üzeri perdeli demektir. Hatta Bazen olur ki bu
aklın perdelenmesi ve örtülmesinden dolayı yapılan işlerde bile insan mazur
olabilir. Durumuna göre hiddet anındaki akıl esir olduğu gibi, akıl birçokları
da esareti altına alabilir. Onun için aklın esareti, esir olması bir başkasının
aklı çerçevesinde hareket etmesi demektir, kendi aklının devre dışı olması
anlamına gelir.

En
kötü akıl işgal edilmiş, aklı başkaları tarafından meşgul edilmiş, ele
geçirilmiş, kumandası başkasında olan akıldır.

İşgal
edilmiş olan ve zapt edilmiş olan bir akıldır.

Bazen
akıl titrer. Akıl titremesi dediğimiz tahammül edememesinden ve şaşkınlıktan
dolayı akıl titremesi de gerçekleşebilir.

Bazen
öyle olur ki akıl durgundur. Aynen Suyun durumu gibi..

Denizin
bazen dalgasız hali gibi ki insan içine kapanır, aklın durgunluğundan dolayı
adeta diğer duygularda monoton bir hal almış olur, hareketsiz hale girmiş olur.

En
kötü akıl aynı zamanda bitmiş olan akıldır.

Hiçbir
kullanacak bir malzemesi olmayan akıl, Müflis olan akıl, en kötü akıldır.

Aklın
üstünde akıl da vardır. Her akıl Üstün değildir. Her aklın üzerinde üstün bir
akıl da vardır. İşte bu bir meşveret olabilir, bu onun üstünde dinlerin getirmiş
olduğu kurallar olabilir. Elbette ki onun en üstünde de ilahi akıl, ilahi irade
olmuş olur.

Gerçek
akıl hedefe varan akıl, istikametini koruyan akıldır.

Aklın
anladığı akıl: Alman birliğini kuran Otto von Bismark “Devlet
adamları içinde akılların yüzde doksanı Abdülhamid’de yüzde beşi bende diğer
yüzde beşi de öbür devlet adamlarında”

Kıssadan
hisse. 

-Eğer
insanları ikna edemiyorsan kafalarını karıştır. Harry Truman.

Aptalların
cenneti akıllılar için cehennemdir. Thomas
Fuller.
İsterseniz yanlış düşünün, ama her durumda kendi kafanızla düşünün. Doris Lessing.
Mehmet ÖZÇELİK

09-02-2020




VİRÜS SAVAŞI- GÜNAHLARIN ÜRÜNÜ

VİRÜS SAVAŞI-
GÜNAHLARIN ÜRÜNÜ

1980
yıllarında Hürriyet gazetesinde gördüğüm bir haber, beni tedirgin etmiş,
dikkatimi çekmişti.

Haberde;”
Ruslar labaratuvarda virüs üretiyorlar.”

Uzun
yıllar gazeteden o haberi kesip saklamıştım.

Depremi
tetikleyerek depremlerle devletleri yok etmek gibi, yeni bir biyolojik savaş mı
başlatılmaktadır?

Bu
savaş yaygınlaştırılıp tüm dünyanın karşılıklı savaşları haline döner mi?

Bizde
olduğu gibi dünyanın elebaşları beyanatlarında şöyle diyorlardı; Dünyanın bu
kadar insanı taşıyamayacağı yönünde idi.

Virüs,
gıda, ilaç ve sularla dünya nüfusu bir milyar oranında azaltılmaya mı
gidilmektedir?

Artık
savaşların tarz ve yöntemleri değişmişti.

Aslında
bu günahlarında yönteminin ve yönünün değiştiğini göstermektedir.

Günahlar
sanal aleme taşınmıştır.

Sevaplar
da…

Öldürmek
ve çökertmek daha da ucuzlamış ve ucuza mal edilmişti.

Tıpkı
her şeyinizin saklı olduğu bilgisayarınızın bir anda çöküp, her şeyin yok
olması veya bankadaki hesapların bir anda boşaltılması veya devlet birimlerine
yapılan sanal saldırı ve hacker ile tüm bilgilerin ortaya dökülmesi veya askeri
gizli bilgilerle beraber elektronik harp araçlarının çalışmaz hale
getirilmesine kadar her şey, virüs ve günahlar sanal ortama taşınarak alanı
genişletilmiş oldu.

Bu
durum sizi ümitsizliğe sevk etmesin.

Artık
sadaka-i cariyeden tüm nur ve nurani hizmetlerde sanal ortama taşınmış oldu.

Dinin
hizmet alanı da sanal alemde yerini almış oldu.

Ulaşılamayan
çok noktalara çok da rahat ulaşılması mümkün oldu.

Unutulmamalıdır
ki Şeytan da tüm avaneleriyle ve mensuplarıyla sanal alemdedir.

-Son
senelerde gündeme gelen domuz gribinden kuş gribine, şimdi ise milyonları
tehdit eden korona virisü salgını Çin-de çıkmasına rağmen tüm dünyayı tehdit
etmektedir.

Çıkış
nedeninin bir hayvan pazarında yılan veya yarasa çorbası gibi bir çok hayvanın
tüketilmesinden kaynaklandığı ifade edilmektedir.

Ekolojik
denge insanlık tarafından bozulmaktadır.

Bediüzzamanın
ifadesiyle; “Nev-i beşer bütün bütün aklını kaybetmezse ve maddî ve mânevî
bir kıyamet başlarında kopmazsa…”[1]

-“Eğer beşer çabuk aklını başına alıp adalet-i İlâhiye namına
ve hakaik-i İslâmiye dairesinde mahkemeler açmazsa, maddî ve mânevî
kıyametler başlarına kopacak, anarşilere, Ye’cüc ve Me’cüclere teslim-i silâh edecekler…”[2]

Yani
Hz. Âdemin ve dolayısıyla insanoğlunun cennetten çıkarılmasına sebep olan ağaca
diğer bir ifadeyle harama yaklaşması gibi, insanlık yine kendi eliyle; ya bir
ağaç kesme ve Avustralya’daki yangınlar, orman yangınları veya bunu bahane edip
on binlerce develerin suları tüketmesi düşüncesiyle öldürülmesi veya rast gele
ekolojik dengeyi bozacak hayvanların tüketilmesi dengeyi bozmakta, hastalıklar
ve mikropları ve virüsleri engelleyen hayvanların devre dışı olmasıyla meydan
virüslere terk edilmektedir.

Tüm
dünyada oluşan depremler, tsunamiler, sel ve fırtınalar bu tehdidin
habercileridir.

Büyük
kıyametin provalarıdır.

Irak,
Suriye gibi ülkelerde milyonlarca insanın öldürülüp ve milyonlarcasının
sürülmesi belaların celbine bir değil bir çok yönüyle hızlandırıcı sebeplerdir.

Yahudilerin
ve pentagon destekli bir kısım Hristiyanların içerisindeki Evangelist tarikatın
ortadoğuyu kana bulayıp Armageddon diğer adıyla tanrıyı kıyamete
zorlamak amacıyla her türlü entrikayı çevirmesi insanlığı tehlikeli bir yola
sürüklemektedir.

-Dünya yeni bir
doğumun ve doğuşun eşiğindedir.

Yıkarak doğmaya
çalışanlar, yıkılarak doğumun önünü açacaklar.

Şerler hayırların
celbine ve doğuşuna sebep olacaktır.

Kararan gecelerin
sabahları yakındır.

Dünya fecre doğru
doğuştadır.

Dünyanın şer babası Abd
yıkılarak tıpkı orta doğudaki İslami devletlerin başına getirilip, demode
olanların götürülerek, yerine yenilerinin getirilmesi ve kan değişimi gibi, Abd-yi
yıkacak olanlar yine içinden olup, yeni bir kan değişimine gidecektir.

-“Elbette nev-i beşer bütün bütün aklını kaybetmezse ve maddî ve
mânevî bir  kıyamet başlarında kopmazsa, İsveç, Norveç, Finlandiya ve
İngiltere’nin Kur’ân’ın kabulüne çalışan meşhur hatipleri ve din-i hakkı arayan Amerika’nın
çok ehemmiyetli dinî cemiyeti gibi, rû-yi zeminin kıt’aları ve hükûmetleri, Kur’ân-ı
Mu’cizü’l-Beyânı arayacaklar ve hakikatlerini anladıktan sonra bütün ruh u canlarıyla sarılacaklar. Çünkü, bu hakikat noktasında kat’iyen Kur’ân’ın misli yoktur ve olamaz ve hiçbirşey bu mu’cize-i ekberin yerini tutamaz.”

Peygamber Efendimiz
Ahirzaman peygamberidir. Yani insanlığın ömrünün son zamanında gelmiş olup,
kendisinden sonra bir dönem de olmayacaktır.

Aradan da 1400 küsur
sene geçmiştir.

Bizler Ahirzamanın
ahirinde bulunmaktayız.

İnsanlık tarihi
boyunca tüm günah ve menfilikler bu asrın havuzunda toplanıp bir araya geldiği
gibi, tüm helal ve olumluluklar ve olumlu şeylerde bu asırda bir araya
gelmektedir.

Bir günahtan dolayı
helak edilen peygamberlerin ümmetlerinin tümünün yaptıkları günahlar toptan bu
asırda birden işlenmektedir.

-“Mûsâ tayin
ettiğimiz vakit ve yerde bulunmak üzere kavminden yetmiş adam seçti. Onları o
müthiş deprem yakalayınca Mûsâ dedi ki: “Ey rabbim! Dileseydin onları ve
beni daha önce helâk ederdin. İçimizdeki beyinsizlerin işledikleri yüzünden
bizi helâk edecek misin? Bu iş, senin imtihanından başka bir şey değildir;
onunla dilediğini saptırır, dilediğini de doğru yola iletirsin. Sen bizim
velîmizsin. Artık bizi bağışla ve bize acı! Sen bağışlayanların en iyisisin.”[3]

MEHMET
ÖZÇELİK

30-01-2020


[1] https://sorularlarisale.com/risale-i-nur-kulliyati/emirdag-lahikasi-i/191/191

[2] https://sorularlarisale.com/risale-i-nur-kulliyati/hutbe-i-samiye/37

[3]
A’raf.155.




ALEMDE TESADÜF YOKTUR

ALEMDE
TESADÜF YOKTUR

Başta
insan olmak üzere varlıkların düzenli bir şekilde bu dünya hayatına gelip
hayatlarını sürdürmeleri, idame etmeleri, arkasından Nizam ve intizam ve düzen
içerisinde gidiş gelişlerin devam etmiş olması; Elbette ki tamamen tesadüften
uzak, bilinçli, projeli, hesaplı, külli bir projenin, külli bir hesabın
neticesidir.

Yine
insanların Uçsuz bucaksız Kainat içerisinde, dünya hayatında rahat ve güvenliği,
emniyet içerisinde dayanaklı bir şekilde hayatlarını devam ettirmeleri,
korkudan uzak bir hayat içerisinde hayatlarını sürdürmüş olmaları da, aynı
şekilde bir yaratıcının, bu alemdeki dengenin, düzenin, bir plan ve projenin,
Güven içerisindeki bir dayanağın olduğunu Elbette göstermektedir.

O
da tamamen Allah’ın varlığına dayanan bir dayanak, bir güç, bir enerji, bir
imanın neticesi ve tezahürüdür.

İnsan
kendi bir tek boğazını idare etmekten aciz kalırken, Bir de kendisi ile beraber
eşinin ve 3 tane çocuğunun ve Toplam 5 kişinin idamesi için bir gün boyunca
çalışmakta, sürekli koşturmakta, gece gündüz birçok sıkıntıları göstermektedir.
Sırf bir Boğazı ve Toplam 5 Boğazı idare etmek için…

Bir
de kainat ve dünya çapında ve şu andaki yedi buçuk milyar insan çapında olayı
düşününüz…

Bir
eve gireni değil, bir memlekete, bir devlete giren ve bir dünyadaki yedi buçuk
milyar insanın sofrasına geleni düşününüz. Bir de Buna ek olaraktan karada,
denizde, havada ve Buna ek olarak da mikroskobik sayısız canlıların, cinlerin,
Ruhanilerin, meleklerin; bütün Bu varlıkların yaşayışlarını, doğuşlarını
düşündüğünüz zaman nasıl külli bir Sofranın olduğunu, ona göre bu sofrayı dolduranın,
doyuranın, bulunduranın, meydana getirenin ne kadar Kudret sahibi bir zat
olduğu çok daha açık ve net olarak anlaşılacaktır.

O
halde bütün bu varlıkları bir anda, bütün kainatı büyük bir sofra yaparaktan o
varlıkların hayatını idame eden bir yaratıcıya karşı; bu insanları ve ölen
varlıkları nasıl diriltecek denilebilir mi? Onları nasıl rızıklandıracak
denilebilir mi?

Onları
sürekli olarak nasıl rızıklandırıyorsa, Aynen öyle de diriltecektir. O da
Allah’tır.

İnsan
herhangi bir deprem sebebiyle bir müteahhidin  yapmış olduğu binaya güvenle girmiyor. Güvenli
oturmuyor. Hayatını idame etmiyor.

Ancak
bu kadar hızlı dönen ve milyarlarca senedir dönmesi devam ettirilen ve boşlukta
yüzen bu dünyamızda; Bizler sarsılmadan ve güvenle  bu dünya gemisinde seyahat etmekteyiz.

Kâinat
Okyanusunda yüzen bu dünya gibisin de çok rahatlıkla yolculuk yapmaktayız.
Hiçbir korku hissetmemekteyiz. Bu bir güvendir. Bu da bize Yaratanın vermiş
olduğu Güvenin bir ifadesidir.

*****************

Bediüzzaman hayata
farklı bir bakış açısı getiriyor. O da şu an Ebedi hayatı kazanmak veya
kaybetmek meselesidir.

Şimdiye kadar çok
önemli çapta bir derecede olmayan, ebedi hayatını kazanmaya gayret ve çabası Bediüzzaman
tarafından 1. Dereceye alınarak en önemli bir mesele olan insanın ebedi
hayatını kazanması veya kaybetmesi meselesidir.

-“Herkesin, iman mukàbilinde, bu zemin yüzü kadar bağlar ve kasırlarla müzeyyen ve bâki ve daimî bir tarla ve mülkü kazanmak veya kaybetmek dâvâsı
başına açılmış. Eğer iman vesikasını sağlam elde etmezse kaybedecek. Ve bu asırda, maddiyyunluk tâunuyla
çoklar o dâvâsını kaybediyor. Hattâ bir ehl-i keşif ve tahkik, bir yerde kırk vefiyattan yalnız birkaç tanesi kazandığını sekeratta müşahede etmiş; ötekiler kaybetmişler. Acaba bu kaybettiği
dâvânın yerini, bütün dünya saltanatı o adama verilse doldurabilir mi?”(Şualar.270.)

-“”Âhirette
seni kurtaracak bir eserin olmadığı takdirde, fâni dünyada bıraktığın eserlere
de kıymet verme!..”

-Risale-i
Nurlar birer can simidi gibi insanı düşmekten, boğulmaktan, yıkılmaktan,
çökmekten kurtarıyor. Her türlü zorluk Karşısında Oradaki bir iman hakikat
insanı ayakta tutuyor.

Yuvarlanmayı
engelleyen kuvvetli bir Halat gibi.

Zeminden
zirveye çıkmayı sağlayan Bir asansör gibi, Risalelerin hakikatı karanlık
dünyamızı aydınlatan birer Işık, birer Nur, birer fenerdir.

-“Ve bilhassa
zîhayattan insanın mahlûkiyeti arkasında gayet âşikâr bir tarzda o mânevî
teşahhus, o kudsî taayyün, sırr-ı tevhidle, imanla müşahede olunur. Çünkü o
teşahhus-u ehadiyetin esasları olan ilim ve kudret ve hayat ve sem’ ve basar
gibi mânâların hem numuneleri insanda var; o numunelerle onlara işaret eder.
Çünkü, meselâ, gözü veren Zat, hem gözü görür, hem ince bir mânâ olan gözün
gördüğünü görür, sonra verir. Evet, senin gözüne bir gözlük yapan gözlükçü
usta, göze gözlüğün yakıştığını görür, sonra yapar. Hem kulağı veren Zat,
elbette o kulağın işittiklerini işitir, sonra yapar, verir. Sair sıfatlar buna
kıyas edilsin.
Hem esmânın nakışları ve cilveleri insanda var; onlarla o kudsî mânâlara
şehadet eder.
Hem insan zaafıyla ve acziyle ve fakrıyla ve cehliyle diğer bir tarzda
aynadarlık edip, yine zaafına, fakrına merhamet eden ve medet veren Zâtın
kudretine, ilmine, iradesine ve hâkezâ, sair evsafına şehadet eder.
İşte, daire-i kesretin müntehâsında ve en dağınık cüz’iyâtında, sırr-ı vahdetle
bin bir esmâ-i İlâhiye, zîhayat denilen küçücük mektuplarda temerküz edip açık
okunduğundan, o Sâni-i Hakîm, zîhayat nüshalarını çok teksir ediyor. Ve bilhassa
zîhayatlardan küçüklerin taifelerini pek çok tarzda nüshalarını teksir eder ve
her tarafa neşreder.” (Bediüzzaman. Şualar.15.)

MEHMET
ÖZÇELİK

27-01-2020




BÜYÜK DEPREM

BÜYÜK
DEPREM

Zilzal suresi: “1,2,3. Yeryüzü kendine has bir sarsıntıya
uğratıldığı, içindekileri dışarıya çıkarıp attığı ve insan, “Ona ne
oluyor?” dediği zaman,

4. İşte o gün, yer, kendi haberlerini
anlatır.

5. Çünkü Rabbin ona (öyle)
vahyetmiştir.

6. O gün insanlar amellerinin
kendilerine gösterilmesi için bölük bölük kabirlerinden çıkacaklardır.

7. Artık kim zerre ağırlığınca bir
hayır işlerse, onun mükâfatını görecektir.

8. Kim de zerre ağırlığınca bir kötülük
işlerse, onun cezasını görecektir.”

–“Derken o şiddetli deprem onları
yakalayıverdi de yurtlarında diz üstü donakaldılar.”[1]

-“Musa tayin ettiğimiz vakitte
kavminden yetmiş adam seçti. Onları o müthiş deprem yakalayınca
Musa dedi ki: «Ey Rabbim! Dileseydin onları da beni de daha önce helak ederdin.
İçimizden birtakım beyinsizlerin işlediği (günah) yüzünden hepimizi helak
edecek misin? Bu iş, senin imtihanından başka bir şey değildir. Onunla
dilediğini saptırırsın, dilediğini de doğru yola iletirsin. Sen bizim
sahibimizsin, bizi bağışla ve bize acı! Sen bağışlayanların en iyisisin!  “[2]

-“Ey insanlar! Rabbinizden korkun!
Çünkü kıyamet vaktinin depremi müthiş bir şeydir!

O (saate) ulaştığınız Gün, emziren
her kadın emzirdiği çocuğu unutur gider; her gebe kadın [vaktinden önce] yükünü
bırakır; ve insanlar sarhoş olmadıkları halde sana sarhoşlarmış gibi gözükürler;
ama yine de, Allah’ın azabı[nı gördükleri zaman duyacakları dehşet çok
daha] zorlu olacaktır.”[3]

-“[Ama,] sizden önce gelip geçenler gibi sıkıntı çekmeden cennete girebileceğinizi mi sanıyorsunuz? Onların başına öyle ezici sıkıntılar ve kımıldatmaz darlıklar geldi ki ve öylesine sarsıldılar ki (zelzeleye uğradılar ki) müminlerle birlikte Elçi de “Allah’ın yardımı ne zaman gelecek?” diye feryad ediyordu. Gözünüzü açın, Allah’ın yardımı [daima] yakındır!”[4]

Bediüzzaman Hazretleri Sözler adlı
eserinin 14. Sözün Zeylinde Depremin  çok
hikmetli ve ibretli noktalarını nazara verir. Özetle:

-Küre-i arz, hareket ve zelzelesinde vahiy ve ilhama mazhar olarak emir tahtında depreniyor. Bazan da titriyor.

-Depremin maddi zararından çok sebep
olduğu korku ve dehşetin sebebi, günahlar ve özellikle Ramazan’da teravih
vaktinde çekinmeksizin yapılan isyanlardır.

-Umumî musibet, ekseriyetin hatasından ileri gelmesi cihetiyle, ekser nâsın o zalim eşhâsın harekâtına fiilen veya iltizamen veya iltihaken taraftar olmasıyla mânen iştirak eder, musibet-i âmmeye sebebiyet verir.

-“Bir belâ, bir musibetten çekininiz
ki, geldiği vakit yalnız zalimlere mahsus kalmayıp masumları da yakar.”[5]

-Madem mazlum zalim ile beraber musibete düşmek hikmet-i İlâhiyece lâzım
geliyor. Acaba o biçare mazlumların rahmet ve adaletten hisseleri nedir?

Bu suale karşı, cevaben denildi ki: O musibetteki gazap ve hiddet içinde, onlara bir rahmet cilvesi var. Çünkü o masumların fâni malları, onların hakkında sadaka olup bâki bir mal hükmüne geçtiği gibi, fâni hayatları dahi
bir bâki hayatı kazandıracak
derecede bir nevi şehadet hükmünde
olarak, nisbeten az ve muvakkat bir meşakkat ve azaptan büyük ve daimî bir kazancı kazandıran bu zelzele,
onlar hakkında ayn-ı gazap içinde bir rahmettir.

-Kadîr-i Zülcelâlin musahhar bir memuru,
belki bir gemisi, bir tayyaresi olan küre-i arzın içinde bulunan ve hikmet ve
irade ile iddihar edilen bir bombayı, “Ehl-i gaflet ve tuğyanı uyandırmak için
ateşlendir” diye olan emr-i Rabbânîyi unutmak ve tabiata sapmak, hamâkatin en eşneidir.

-Bu hadise hem şiddetli kışta, hem
karanlıklı gecede, hem dehşetli soğukta, hem Ramazan’ın hürmetini tutmayan bu
memlekete mahsus olması, hem tahribatından intibaha gelmediklerinden, hafifçe gafilleri uyandırmak için o zelzelenin devam etmesi gibi çok emarelerin delâletiyle, bu hadise ehl-i imanı hedef edip, onlara bakıp, namaza ve niyaza uyandırmak için sarsıyor ve kendisi de titriyor.

-O gibi yerlerde kuvvetli ve
hakikatli iman muhafızları ve İslâmiyet hâmileri az veya tam mağlûp olmak fırsatıyla, ehl-i zındıkanın orada tesirli bir merkez-i faaliyet tesisleri cihetiyle, en evvel oraları tokatladı
ihtimali var. Lâ ya’lemu’l-ğaybe illâllah.

-Tesla 1978 yılında 5 şiddetinde
deprem oluşturdu.

Ordumuzda Haarp dairesi ve birimi
var.

Rus müteahhit 2500 metre derinlikteki
sesi kaydetti ve buna Hell yani cehennem adıyla internette ulaşabilirsiniz.

Bu konuda yazılmış bir çok eser vardır.

Amerikan Ulusal Deprem Enformasyon Merkezi tarafından yapılan
ölçümlere göre;1556 yılı ile 1975 yılı arasındaki 400 yıllık dönemde meydana gelen
deprem sayısı: 110 iken (5.0’dan büyük) 1980 yılı ile 2003 yılı arasındaki 23
yıllık dönemde meydana gelen deprem sayısı 1685 olmuştur. (6.5’dan büyük) Bir
başka deyişle, 400 yılda kayıtlara geçen deprem sayısı 110 iken,Hz. Mehdi’nin
çıkış alametlerine işaret eden 23 yıllık dönemde 1685 deprem yaşanmıştır.[6]

Teemmel… Düşün…

Allah her türlü bela ve musibetten muhafaza eylesin. Depremde ölenlere Allah-tan rahmet, yaralılara da acil şifalar dilerim.

MEHMET
ÖZÇELİK

25-01-2020


[1] A’râf /
91.

[2] A’râf /
155.

[3] Hac / 1-2.

[4] Bakara,
2/214.

[5] Enfâl
Sûresi, 8:25.

[6] US Geological Survey National
Earthquake Information Center, “Earthquake Facts and Statistics”, 2000.




KİR

KİR

Amerika’nın
bu kadar güçlü faaliyet göstermesinin önemli faktörlerinden en birincisi şudur
ki; Fransa’nın, İngiltere’nin, Almanya’nın, İsrail’in vesair…

Özetle
tüm haçlı zihniyet ve ordularının ve bu devletlerin kurmuş oldukları
tezgahlarını elde etmiş oldukları ajanlarını, planlarını, projelerini
kendisinin ele geçirip devreye koymasıdır.

Aslında
Amerika’nın önde devreye koyduğu tüm plan ve projeler; bir İngiltere, Fransa,
bir İtalya’ya ve bir İsrail projesidir.

ABD
ve Haçlı ordularının 15 Temmuz kuyruk acısı var.

Çok
acıtıyor.

Acısını
bizden çıkarıyor.

Durmayacak.

Dış
destekli içten vurmaya, kollarımızı kullarıyla kırmaktan geri kalmayacak.

-İçteki
şer müttefikleri yetersiz kalınca, 15 Temmuz sonuçsuz olunca, Deaş projesi fos
çıkınca, Pkk başarısız olunca, Bae-nin parası işe yaramayınca, Suriye ve Libya
yükü çökertmeyince, bütün münferid oyunlarla netice alınamayınca; iç ve dıştaki
tüm Kirliler ve şerliler bir araya geldi.

İçten
ve dıştan yapılacaklarla, son olarak 
yeni bir 17/25 Aralık ayak oyunları oynanıp çıkarmaya çalışmakla da bir
sonuç alınamazsa, birileri üzerimize saldırtılarak savaşa kadar götürülecek.

İnşaallah
bu da İttihad-ı İslamı tetiklemeye vesile olacaktır.

-CIA
ajanı Enver Altaylı iddianamesinde, 15 Temmuz öncesi ve sonrasına ilişkin çok
önemli detaylar var. Altaylı FETÖ ile birlikte Türk siyasetini dizayn planları
hazırlamış. Plana göre; 15 Temmuz sonrası milli bütünleşmeyi kırmak için
muhalefet tek çatı altında birleştirilecek, bu ortamı hazırlamak için de
ekonomik kriz eşliğinde sokak hareketleri başlatılacaktı. Plan, bugünkü birçok
siyasi pozisyonla tam olarak örtüşüyor.[1]

FETÖ davasında
tutuklanan FETÖ’cü eski MİT mensubu Enver Altaylı‘nın,
CHP Genel
Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu‘nun başdanışmanı Rasim Bölücek ile
telefon trafiği yürüttüğü ortaya çıktı. Habere göre, Enver Altaylı ile Rasim
Bölücek iki ayrı telefon hattından 1159 görüşme yaptı.

Ankara
Cumhuriyet Başsavcılığı, 15 Temmuz’a yönelik “kontrollü darbe”
iddiasıyla rapor hazırlayan ve FETÖ davasında
tutuklanan eski MİT mensubu Enver Altaylı ve
damadının da arasında bulunduğu 4 kişi hakkında dava açtı.”[2]

MEHMET
ÖZÇELİK

24-01-2020


[1] https://www.yenisafak.com/gundem/muhalefeti-feto-birlestirdi-3522965

[2] https://www.ahaber.com.tr/gundem/2020/01/22/fetocu-enver-altayli-ile-kemal-kilicdaroglunun-danismani-rasim-bolucek-bin-159-kez-gorustu




DÜŞÜN

DÜŞÜN

Olduğun
gibi ol, onların olduğu gibi olma. Her işittiğini dinleme, onlardan işittiğini
dinleme. Sen doğarken insanlar gülüyordu, sen gülerek ölürken onlar ağlayacaklar.
Hz. Ali.

-Karanlıktan
korkan çocuğu pekala bağışlayabilirsiniz. Gerçek  trajedi, Aydınlarımızın Aydınlıktan
korkmasıdır.-Eflatun.

-Cenab-ı
Hakîm-i Mutlak, vaktaki ruhu, değişken ve çok şeylere muhtaç ve tehlikelere
mar’uz olan insan bedeninde iskan eyledi. O bedenin veya içindeki Ruh’un
idamesi için “ÜÇ KUVVE” yi onun içine tevdi buyurdu.

   BİRİNCİ KUVVE: Menfaatları, yararlı şeyleri
cezbeden Behimî (hayvanî) olan “Şeheviyye” kuvvesi…

   İKİNCİ KUVVE: Zararlı şeyleri ve tahribci
işleri def’ edip iten Sebü’î (yırtıcı) olan “Gadabiyye” kuvvesidir.

   ÜÇÜNCÜ KUVVE: Menfaat ve zararların arasını
fark edip ayıran Melekî (Melaikeye mahsus) “Akliye” kuvvesidir.”[1]

*****************  

Hadis rivayet eden
sahabilerden Ebu Hüreyre şöyle der:
“Muhacir kardeşlerimiz pazarda ticaretle, Ensar ise bahçelerinde iş güçle
uğraşırken, Ebu Hüreyre karın tokluğuna Peygambere hizmet ediyor, onların
bilmediklerine de şahit oluyordu.” [2]

-Genç sahabilerden
Enes b. Mâlik (ö.93/711) şöyle der:
“Biz Peygamber Efendimizin yanında bulunur ve ondan hadis öğrenirdik. Onun yanından
ayrıldığımızda da o hadisleri iyice belleyinceye kadar kendi aramızda müzakere ederdik.”[3]

-Ashabın
Resulullah’ın huzurunda nasıl durduğundan ve onu dinlediğinden bahseden
kaynaklar “Sanki başlarının üzerinde kuş varmışçasına hareketsiz dururlardı.” İfadesini
kullanırlar.

-Peygamber Efendimiz
ile uzun zaman bir arada bulunan birçok sahabi, hadislerin naklinde hata etme veya
olduğu gibi rivayet edememe endişesiyle fazla hadis nakletmemişlerdir.[4]

Bununla birlikte 1000
civarında sahabinin Efendimizden hadis naklettiği, bunlardan 52 kişinin
hadisleri aynı zamanda yazdığı bilinmektedir.
Hadis nakleden ravilerden 125 kadarı hanım sahabidir.[5]

-Sahabe, hadisleri ve
diğer ilimleri sadece bilgi edinmek için değil, davranışlarını düzeltmek ve
onları hayatlarına uygulamak için öğrenirlerdi. Ünlü tâbiî Ebu Abdurrahman
es-Sülemî (ö. 73/692) şunu nakleder: “Bize Kur’an’ı okutup öğreten sahabi
hocalarımız şunu anlattılar: Onlar Resulullah’tan on ayet öğrendiklerinde önce
bunlarda var olan bilgiyi öğrenip bunları hayatlarına uygular, sonra diğer
ayetlere geçerlerdi. Biz ilimle ameli birlikte öğrendik derlerdi.” (Ahmed b.
Hanbel, Müsned, C 5, s. 410.)

-Berâ’ b. Âzib (ö.
71/690) bu konuda şunu söyler:
“Biz bütün hadisleri bizzat Peygamber Efendimizden işitmiş değiliz. Onların
birçoklarını bize diğer sahabi arkadaşlarımız nakletmiştir.” Hâkim en-Nisâbûrî,
Ma’rifetü Ulûmi’l-hadis, s. 130

****************

FETÖ’nün
CIA bağlantısını kuran eski MİT’çi Enver Altaylı’nın Gülen’e gönderdiği
raporlar ele geçirildi. Kasım 2011’de Silivri Cezaevi’nde şüpheli biçimde ölen
Kaşif Kozinoğlu’nu hedef gösteren Altaylı, “MİT Müsteşarı olmaya çalışıyor.
Böyle bir şey olursa Allah Fethullah Hoca Efendi’yi, cemaatin önde gelenlerini
korusun. Bu bir felaket olur” diyor.[6]

-FETÖ
CHP’nin eseri.

CHP’nin
FETÖ’nün siyasi ayağının araştırılması için Meclis’e verdiği önerge fırsat
olsun. Böylece FETÖ’nün 60 yıllık serüveni, Fetullah Gülen’in henüz 15
yaşındayken CHP yönetimi ve CHP içindeki masonlarla ilişkisi ortaya çıkacak.
Kamuoyu da askeri yönetimler dahil Gülen’in nasıl korunduğunu ve önünün
açıldığını görecek.[7]

-FETÖ
CIA’ya yardım ediyor.

MİT’in
“Fetullah Gülen” dosyasından çıkan bir belge FETÖ’nün CIA bağlantısı
ve ilişkilerini ortaya koyuyor. Körfez Savaşı’nda istihbarat örgütleri
Türkiye’de faaliyetlerini artırınca MİT takibi yoğunlaştırıyor. CIA üyelerini
izleyen MİT, Fetullah Gülen ve örgütünün bu ajanlara yardım ettiğini belirledi.
Bu bilgi ABD, Alman, Yunan, İngiliz, İtalyan ve Japon ajanların listesiyle
birlikte Genelkurmay’a iletildi.[8]

-Madımak oteli yanma
yalanı, 37 kişinin kurşunlanarak öldüğü ortaya çıktı.[9]

-CHP’den
Koç’a: Sabret darbe geliyor.

CHP
Genel Sekreteri Kasım Gülek’in 27 Mayıs’tan önce işadamı Vehbi Koç’a bir mektup
yazarak askeri darbeyi haber verdiği ortaya çıktı. Türkiye’deki masonların da
önde gelen ismi olan Gülek, bu bilgiyi dönemin CHP Genel Başkanı İsmet İnönü’ye
dayandırdı.[10]

****************

İran
Amerika ile savaşır mı yoksa Amerika bahanesi ile Suudi Arabistan’la mı
savaşır? Avrupa ve ABD ile savaşır mı yoksa IŞİD ile PKK ile İran mı savaşır?

-İranda
Humeyni özel fransa uçağı, abd ve cıanın onayı ve darbeye karşı çıkmaması ile
başa getirildi.

Önce
rus tehdidi iken, şimdi şia tehdidi karşımıza çıkarılmış oldu.

Humeyni
Abd ve batı onaylıdır.

Hedef
önceki din ve kominizm iken, şimdiki sünni ve alevi savaşı yani ikinci kapsamlı
bir Cemel ve Sıffin savaşını başlatmaktı.[11]

***************  

Fransa’da
1971-1991 yılları arasında sorumlusu olduğu çocukları istismar etmekle suçlanan
ve suçlamaları kabul eden 74 yaşındaki Papaz Bernard Preynat, kilisenin
istismarları bilip kendisini görevden almadığını belirterek kendisinin de bir
papaz tarafından çocukken istismar edildiğini öne sürdü.[12]

-2000’li
yılların başında kendisini ‘Mesih’ ilan eden eski Refah Partisi İstanbul
Milletvekili Hasan Mezarcı, ‘haramı helal kılma yetkisini kullanarak tesettür
mecburiyetini kaldırdığını’ iddia etti.

Sebeb
olarak kadın voleybolculara verdiği destekle dile getirdi.

Twitter
hesabında paylaşımlarda bulunan Mezarcı, “Kadın voleybol takımımızın
Almanya ile yaptığı maçı izledim. Kızlarımızı kutluyor, formaları
üzerinden tesettür tartışması yapılmasını kınıyorum. Bazı haramları helal kılma
yetkimi kullanarak dinlerdeki ‘tesettür, harem selam’ mecburiyetini
kaldırdığımı paylaşmıştım! Âli İmran 50” dedi.[13]

MEHMET ÖZÇELİK

21-01-2020


[1] İşârat-ül
İ’caz. Bediüzzaman. 52.

[2]
Buhârî, İlim, 42.

[3]
Hatîb el-Bağdâdî, el-Câmi’ li-ahlakı’r-râvî ve âdâbi’s-sâmi’, C 1, s. 363-364.

[4]
Muhammed Acâc el Hatîb, es-Sünne Kable’t-Tedvîn, s. 92 vd.

[5] Muhammed Mustafa el-A’zamî, İlk Devir Hadis
Edebiyatı, s. 34 vd.

[6] http://m.haber7.com/guncel/haber/2936010-kozinoglu-felaket-olur

[7]
https://www.yenisafak.com/gundem/feto-chpnin-eseri-3521667

[8] https://www.yenisafak.com/gundem/feto-ciaya-yardim-ediyor-3521832

[9] https://www.yenisafak.com/gundem/19-yillik-madimak-yalani-396541

[10] https://www.yenisafak.com/gundem/chpden-koca-sabret-darbe-geliyor-3522447

[11] https://www.facebook.com/ustadov/posts/2367211823518038

[12] https://www.msn.com/tr-tr/haber/dunya/fransız-papazdan-korkunç-itiraf/ar-BBZ1MQb?ocid=spartandhp

[13] https://www.msn.com/tr-tr/haber/gundem/kendisini-mesih-ilan-eden-mezarcı-haramı-helal-kılma-yetkimle-tesettür-mecburiyetini-kaldırıyorum/ar-BBZ3viP?ocid=spartandhp#page=1




FİTNE BÜYÜK

FİTNE
BÜYÜK

O
nisbette oyun da büyük.

Cemel
ve Sıffin vak’asından daha büyük bir fitne ateşlenmektedir.

İçinde
başta İran bahanesiyle Türkiye ve Ortadoğu bulunmaktadır.

Taa
Mekke ve Medine’ye kadar.

Büyük
bir ateş çemberi…

Rabbimiz
muhafaza eylesin.

Süleymani’nin
öldürülmesi büyük bir projenin başlangıcı olmuştur. Böylece dışarıdan gücünü
keserek İran’ı içinden karıştırmak amaçlanmaktadır. İran’ı içten yıkma
çabalarının bir neticesidir. Dış desteği ortadan kaldırıp içteki piyonları
devreye koymaktadır.

100
yıl önce Osmanlıyı yıkmaya çalışanlar bugün Ortadoğu’da ikinci bir güç olan
İranı yıkma çabası içerisindeler. Bunu yaparken İran’ın mezhebi yönünü öne
çıkartıp etrafa uzanan mensuplarını birbirleriyle çarpıştırarak geniş bir alanı
ateş çemberi içerisinde yapmayı amaçlamaktadır.

Bütün
savaş Fırat’ın etrafında sürdürülmektedir. Böylece İsrail’in Arzı mev’ud diye Allah
tarafından vaat edilen o kutsal toprakları İsrail’e teslim etmek, diğer
taraftan da tanrıyı kıyamete zorlamak çabaları ve Armagedon…

Terör
devleti olan ABD ve Avrupa devletleri Ortadoğu’daki hakimiyetini sürdürmek için
hızlı harekete başladı.

Başta
Irak olmak suretiyle ve bugün İran’a da aynı şekilde terörist, terörü
destekleyen kimse ve Kimyasal silah bulundurmak ile suçluyor. O şekilde ona
saldırarak yok etmeye çalışıyor.

Baba
Bush Saddama silah satar ve anlaşma yaparken, oğul Buş silah bulundurduğu için
onunla savaşmış ve Saddam ortadan kaldırılmıştır.

***************** 

Cemel
vak’asında iki tarafta Şehit olanların sayısı 10 bin, Sıffin vak’asında ise 70
bini bulmaktadır. Bu fitnenin dehşetini ve büyüklüğünü göstermektedir.

Bugün
ise Suriye’de bir milyon Müslüman, Evet Bir milyon Müslüman öldürülmüştür.
Müslüman olduğunu söyleyen insanlar tarafından…

Müslüman
olan bu insanlar ve içinde çocuklar, kadın ve yaşlısı da var. Birçok noktada
mağduru var. Kimin kimi niçin öldürdüğü belli olmayan bir şekilde, bir milyon
insan öldürüldü.. milyonlarca insan da Sürgüne gönderildi.

Sadece
Türkiye’de 4 milyona yakın muhacir Suriyeli bulunmaktadır. Bunun Ürdün ve yurtdışına,
Avrupa ülkelerine gidenleri de saydığımız zaman milyonlarca insan mağdur oldu.

İşte
size bir Cemel vak’ası.. İşte size Sıffin Vak’ası.

İran
bunu körüklemekte.. İran bunu ateşlemekte.. Süleymani ise buna alet olmaktadır.

Bu
zamandaki fitne o zamandaki fitneden daha dehşetlidir.

1400
yıldır ümmetin kalbini yaralayan, vicdanını sızlatan, dehşet-engiz durum 1400
yıldır ehli imanı, âlem-i islâmı yaralamıştır.

Bugün
ise ölen bir milyon müslüman Suriye’de Şii tarafından ve İran tarafından
öldürülmüştür.. İşte vahşet işte dehşet…

Ehli
iman buna karşı müteyakkız olmalı, oyuna gelmemelidir.

Fitne
ateşini alevlendirecek davranışlar içerisinde bulunmamalıdır.

Avrupa
hemen hemen bir asırdır başlatmış olduğu ve son zamanlarda hızlandırmış olduğu haçlı
zihniyetine, Haçlı seferleriyle İslam dünyasını birbirine vurarak ve kırarak
yapmaktadır. Bir yandan on binlerce tır silah gönderirken, diğer taraftan
hazırlamış olduğu ortamı işletmektedir.

Ayrıştırmış
olduğu farklılaştırılmaları devreye koymaktadır. Dolduruşa getirmiş olduğu
insanlar ile Müslümanları birbirleriyle karşı karşıya getirip kırdırmaya
çalışmaktadır.

Batı
kinini kusacaktır. Her aleti kullanır.

Fetöyü
Abd- de kullandı, İranla da dirsek teması oldu.

Fetönün
aynı zamanda bir ucu İran’a dayanmaktadır.

Çok
iyi takiyye yapar.

Saşırtmacadan
bazen kavgalı görünür.[1]

Basiretli
olunmalı ve oyuna gelinmemelidir. Batıya taviz ve koz verilmemelidir.

MEHMET
ÖZÇELİK

14-01-2018


[1] https://www.facebook.com/100004007784454/posts/1812444048899170/




VAHŞET VE DEHŞET

VAHŞET
VE DEHŞET

“(Onlar)
hiç deveye bakmıyorlar mı, nasıl yaratılmış?”
[1]

Batı
her zaman ki gibi, hiç değişmez.

Değişmedi
de.

Tescillenmiş
bir vahşete sahip.

Şimdide
vahşetini binlerce deveyi öldürmekle göstermektedir.

Batı
ve Hristiyanlık dünyası bir daha gerçek yüzünü göstermiş oldu.

-“Avustralya‘dan
yangınla mücadelede korkunç karar verildi! Avustralya’da deve katliamı…
[2]

-“Avustralya’da
10 binden fazla devenin çok fazla su içmelerini engellemek için helikopterden
vurularak öldürüleceği açıklandı.”
[3]

-“Binlerce
devenin öldürülmesine karar verilen Avusturalya’da operasyon başladı. Keskin
nişancılar tarafından yürütülen operasyona vahşi atlar da dahil edildi.”
[4]

-“Avustralya
hükümetinin ülkedeki yerel türleri yok eden vahşi kedileri öldürmek için
zehirli sosis kullanacağı açıklandı. Ülke 2020’ye kadar 2 milyon kediyi öldürme
sözü verdi.”
[5]

-“Mardin’deki
Rahip Sefer Bileçen PKK’ya yardımı inkar etmedi.”[6]

Batı
ve Hristiyanlık dünyası ya fok balıklarını, boğalar veya herhangi bir hayvan
türünü uyduruk festivallerle vahşice sürdürmektedir.

İnsanın
hayatını hiçe sayanların, hayvanların hayatını düşünmeleri elbette beklenmez ve
de beklenemez.

Batı
menfaat, zevk ve eğlence üzerine bina olunmuştur.

ZALİM
ALLAHIN KILINCIDIR

İranda
2. Yas ve Kerbela-nın yeni adı, Süleymani.

İşte
Şiilerin tarih boyunca yaptıkları kapanmayacak kadar derin yaralardır.[7]

Suriye’de
bir milyon insanın ölüp, milyonlarca insanın sürülmesinde İran’ın kanlı ve kirli
eli vardır.

Bunlar
az şeyler mi?

Bu
zulmün arkasında İran yoktur, denilebilir mi?

-İran’ın
dört tarafı da tamamıyla Amerikan üsleri tarafından çepeçevre çevrelenmiş,
istediği anda ve istediği yerde füze saldırıları ile ve de uçak saldırılarıyla
vurabilecek durumdadır.

İran
bahanesiyle Ortadoğu da büyük bir yangın çıkarma sevdası ve uygulaması
sürdürülmektedir.

Bu
rahatlıktandır ki Abd, İranı tehdit ederek, İranın 52 hedefinin belirlendiğini,
35 yerine saldırması halinde 1979- un rövanşı olarak 52 asker yerine 52 hedefi
vuracağını söyledi.

-Ez-Zalimu
Seyfullah yentakimu bihi sümme yuntekamu minh.

“Zâlim, yeryüzünde Allah’ın adâletidir.
Allah onunla (başkalarından) intikâm alır. Sonra (döner), ondan da intikâm alınır.”[8]

“İşte kazandıkları (günahları)ndan
ötürü zâlimlerden bir kısmını diğer bir kısmının peşine böyle takarız.”[9]

“Azîz ve celîl olan Allah şöyle
buyurdu; ‘Buğzettiklerimle buğzettiklerimden intikâm alırım. Sonra da
döner, hepsini cehenneme döker, sürer, atarım.’ 
[10]

MEHMET
ÖZÇELİK

12-01-2020


[1]
Ğaşiye.17.

[2] https://www.sabah.com.tr/dunya/2020/01/11/avustralyadan-yanginla-mucadelede-korkunc-karar-avustralyada-deve-katliami

[3]
https://www.trthaber.com/haber/dunya/avustralyada-10-bin-deve-helikopterlerden-vurularak-oldurulecek-452457.html

[4]
https://www.trthaber.com/haber/dunya/avustralyadaki-deve-katliamina-atlar-da-dahil-edildi-452910.html

[5]
https://www.trthaber.com/haber/dunya/avustralya-2-milyon-kediyi-oldurmek-istiyor-413196.html

[6]
http://m.haber7.com/guncel/haber/2933171-mardindeki-rahip-sefer-bilecen-pkkya-yardimi-inkar-etmedi

[7] https://www.facebook.com/groups/saklitarihimiz/permalink/830340337411141/

[8] Keşfu’l-Hafâ,
2/64.

[9] Enâm 
6/129.

[10] Mecmeu’z-Zevâid,
7/289.




TALİHSİZ SÖZLER

TALİHSİZ
SÖZLER

-Temel Karamollaoğlu’ndan talihsiz açıklama.

Saadet Partisi Lideri
Temel Karamollaoğlu, ABD tarafından düzenlenen operasyonla öldürülen İran Kudüs
Gücü Komutanı Kasım Süleymani’nin şehit edildiğini söyledi. Karamollaoğlu’nun
‘şehit’ açıklamasına sosyal medyada tepki yağdı.”[1]

-Kılıçdaroğlu’ndan
Davutoğlu ve Babacan’a: Ortak noktalarda benzerliklerimiz yüzde 99.

CHP Genel Başkanı
Kemal Kılıçdaroğlu, Ahmet Davutoğlu ve Ali Babacan’ın partilerinin ‘millet
ittifakı’ içinde yer alıp almayacağı sorusuna karşılık ‘parlamenter
sistem, güçler ayrılığı gibi demokratik temel kurallar noktasında görüş birliği
olduğunu‘ söyleyerek, “‘Millet ittifakı’nın öngördüğü ortak noktalarda
benzerliklerimiz çok fazla. Hatta yüzde 99 oranında diyebilirim” dedi.”[2]

-Atatürk’ün Söylev ve
Demeçleri, Atatürk Araştırma Merkezi, Türk Tarih Kurumu Basımevi.

‘’Baylar, tüm
insanların, deneyim, bilgi ve düşüncedeki ilerlemesi ve gelişimi sonucunda; Hristiyanlıktan,
Müslümanlıktan, Budizmden vazgeçerek basitleştirilmiş ve herkes için
anlaşılacak hale konulmuş, evrensel, saf ve lekesiz bir dinin kurulması ve
insanların şimdiye kadar kavgalar, pislikler, kaba arzu ve iştahlar arasında
bir sefalethanede yaşamakta olduklarını kabul ederek bütün vücutları ve
zekaları zehirleyen kötülük tohumlarını yenmeye karar vermesi gibi koşulların
gerçekleşmesini gerektiren bir ’birleşik dünya hükümeti’ hayal etmenin tatlı
olduğunu yadsıyamam ’’[3]

-MEB
Temel Eğitim Müdürlüğü ile Arçelik A.Ş. arasında imzalanan ‘Dijital Kanatlar’
projesinde imam hatip okullarına ayrımcılık yapıldı. MEB, Arçelik firması ile
imzalanan protokol gereği il milli eğitim müdürlüklerine uygulamanın pilot
okulların belirlenmesi için bir yazı gönderdi. Yazıda “dikkat edilmesi
gereken hususlar” başlığı altında kriterler sıralandı ve maddeler arasında
‘imam hatip ortaokulları seçilemeyecektir’ ibaresi yer aldı.[4]

-Mebpersonel.Com:
‘MEB’in bütçesi, yine faize ayrılan bütçenin altında kaldı’.[5]

-Talihsiz
sözlerden çıkarılacak Talihli sözler:

-Üzümünü
yemeden önce, bağını sor.

Kendi
bacağından asılan her koyun, bir mahalleyi kokutur.

Bugün
Bana değen yılan, yarın sana da değer.

Bana
değmese de o yılan, hiç yaşamasın.

-Peygamber bu kadar
Hadisi ne ara söylemiş![6]

-”Abduh,
Bakara Suresinin 34 üncü ayetine dayanarak, iblis melaikeden bir ferddir. Kehf
Suresinin 50 nci ayetinde ise, İblis’in cinnilerden olduğu bildirilir.
Z.aten elimizde melaike ve cinnileri ayıran cevheri bir fasıl yoktur.
Ancak aralarında sınıf ihtilafı vardır. Buradan anlaşıh:r ki,
cinniler de melaikedendir. Kur’an’da melaikeye, cinne lafzı ıtlak olunmadığını,
bütün müfessirler kabul etmişlerdir. Şeytanlar da buraya dahil
olur.”[7]

-Gürültü
yapın. Fussilet. 26.

“İnkârcılar
dediler ki: “Bu Kur’an’a kulak vermeyin, okunurken gürültü yapın, belki
bastırırsınız.”

-Mehmet
Akif, Sultan II. Abdülhamid ile ilgili neler yazmış bakalım:

Hamiyyet
gamz eden bir pâk alın her kimde gördünse,
“Bu bir câni!” dedin sürdün, ya mahkum eylendin hapse.
Müvekkel eyleyip câsûsu her vicdana, her hisse,
Düşürdün milletin en kahraman evlâdını ye’se…
Ne mel’unsun ki rahmetler okuttun rûh-i İblis’e

Bu
dizeler Mehmet Akif Ersoy’un İstibdad isimli şiirinden alınmıştır. Şiirin ilk
dizeleri “Yıkıldın, gittin amma ey mülevves devr-i istibdad, / Bıraktın
milletin kalbinde çıkmaz bir mülevves yâd”  şeklinde. Buradan da anlıyoruz
ki, şiir İstibdad Devri’nden sonra yazılmış.

Şiirde
Mehmet Akif dönemin yahut bir önceki dönemin Sultan’ına mel’un yakıştırması
yapmış ve İblis’ten daha aşağılık görmüştür.

Akif
yine başka bir şiirinde:

-“Ortalık
şöyle fena, böyle müzebzeb işler,
Ah o Yıldız’daki baykuş ölüvermezse eğer,
Âkıbet çok kötü…”[8]

-Akif
Tevfik Fikretin Abdulhamidin ruhaniyetinden istimdat dilediği gibi, Akif de
Abdulhamidi arar kişi olmuştur.[9]

Yakın
dostlarından Yozgatlı Mehmet Efendi’ye söylediği şu sözler hastalandığı
yıllarda II. Abdülhamid hakkındaki görüşünü değiştirmiş olduğuna bir delil
olarak kabul edilebilir. “ölmez de iyileşebilirsem hatıralarını yazmak
istiyorum. Hatıralarımda Sultan II. Abdülhamid’e karşı itizar (özür dileme) ve
itiraflarım olacak.” Demiştir.

MEHMET ÖZÇELİK

05-01-2020


[1] http://m.haber7.com/siyaset/haber/2930889-temel-karamollaoglundan-talihsiz-aciklama

[2] https://seslimakale.com.tr/haberdetay/kilicdaroglundan-davutoglu-ve-babacana-ortak-noktalarda-benzerliklerimiz-yuzde-99-19589

[3] KAYNAKÇA
:Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, Atatürk Araştırma Merkezi, Türk Tarih Kurumu
Basımevi.

[4] https://www.seslimakale.com.tr/haberdetay/meb-ile-koctan-ortak-skandal-imam-hatipliler-kesinlikle-secilemez-19495

[5] http://www.mebpersonel.com/meb/meb-in-butcesi-yine-faize-ayrilan-butcenin-altinda-kaldi-h234138.html

[6] https://www.facebook.com/1605776508/posts/10214006400866519/

[7] Diyanet dergisi.92.93. sayı.sayfa.8.9.

[8] https://foyuk.wordpress.com/2014/08/05/yildizdaki-baykus-mehmet-akifin-ii-abdulhamid-hakkinda-gorusleri/

https://listekitap.com/haber/mehmet-akif-ersoyun-sultan-ii-abdulhamidi-baykusa-benzettigi-siir-istibdad/

[9]
https://www.youtube.com/watch?v=aCHUQWAyde0




ŞİANIN YAYILMACI POLİTİKA TEMSİLCİSİ ÖLDÜRÜLDÜ

ŞİANIN
YAYILMACI POLİTİKA TEMSİLCİSİ ÖLDÜRÜLDÜ

Şianın
temsilci devleti olan iranın Hz. Aliye olan taraftarlık ve muhabbeti; sırf Hz.
Ömere olan düşmanlılıklarından kaynaklanmaktadır.

Zira
Hz. Ömer onların süper devletleri olan Sasani imparatorluklarını komutanı olan
Sa’d bin ebi Vakkas eliyle ortadan kaldırdı.
[1]

Ve
1400 yıldır iç ve dış savaşlarla hala toparlanmış değildir.

Ancak
o süper devlet olma hayali devam etmektedir.

–Süleymani’nin
Trump’ın emri ile Amerika tarafından vurulmuş olması Ortadoğu’da yeni bir
ateşin alevlenmesine kapı açtı.

ABD
ateşi zaten ortadoğu’yu o Ateş Çemberi içerisinde, Ateş kütlesi içerisinde yakmayı
hedefliyor. Burada asıl amaçve hedef bunu İran’da yapmak istiyor.

Bir
yandan Haşdi Şabi-nin başında olan Süleymani aynı zamanda IŞİD ve PKK’nın da
yönlendirilmesinde ve aynı zamanda diğerlerinin de terör örgütlerinin de desteklenmesinde
bize karşı menfi tavırlar içerisinde olmasında da rol almıştır.

-ABD’nin
öldürdüğü El Mühendisi’nin Türkiye karşıtı skandal açıklaması ortaya çıktı

Irak’ın
başkenti Bağdat’ta havaalanına düzenlenen füze saldırısında İran Devrim
Muhafızları Ordusu’na bağlı Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani ve İran yanlısı
Haşdi Şabi örgütünün Başkan Yardımcısı Ebu Mehdi el-Mühendis öldürüldü.
el-Mühendis “Türk askeri Irak’a adım atarsa, onlara DEAŞ’lı gibi
davranacağız” ifadelerini kullanmıştı.
[2]

Türkiyenin
mesajında iki tarafa aklı selim tavsiyesinde bulunup, baş sağlığında
bulunmaması ibretli olsa gerek.

Süleymani
İran’ın ikinci adamıdır. Komutan olup bütün yetkilere sahip olarak tamamıyla
ortadoğu’yu kontrol altına almakta, Suriye’deki Esed-e yardımdan tutunuzda
Irak’taki şiiliğin yayılmasına kadar da şiiliğin yayılmasında Süleymaninin
önemli bir rolü vardır.

İran
bunu karşılıksız bırakmayacak mutlaka Amerika’nın elçiliklerinden tutunuz da,
önemli adamlarına saldırmaya varıncaya kadar, Avrupa’daki elçiliklerine
misilleme de bulunacaktır. Bu da zaman içerisinde Amerika’nın İrana tıpkı
Suriye’yi ve Irağı ortadan kaldırma ve hala tamamıyla Kaos halinde bırakma
durumu gibi, İran içerisinde ayaklanmaları arttıracak, İran’ın yıkılması için
Tıpkı 1979 yılındaki unutulmaz o olayın tekrarını yaşayacak, yaşatacak ve ortadoğu’yu
Bir Ateş Çemberi içerisinde bırakmaya gayret gösterecektir.

Fitne
büyüktür.

-1993
yılında Genelkurmay Başkanı Doğan Güreş Tv bir sohbetinde; Nato toplantısına
gittiğinde büyükçe bir masanın üzerinde dünya haritasının sekize bölündüğünü ve
üç devlet olan Irak- Suriye ve İranın Abd-ye verildiğini anlatmıştı.

Hesap
ta o zamandan kurulmuş, ırakta kimyasal silahlar bulunduğu bahanesiyle işgal
edilmiş ve arkasından bu durum yalanlanmıştı.

Ancak
bir milyon insan ölmüş ve hala devam eden bir iç savaşın hazin ve iç yakıcı
hali devam etmektedir.

2011
yılından beri Suriye-nin durumu ortada ve bir milyon kişide orada ölmüş, dört
milyon bize gelirken, milyonlarcası göçmen durumuna düşmüştür.

Şimdi
ise Sıra İran-a gelmişti.

Kolay
lokma olmamakla beraber bir adım hatta bir çok adımın adımları atılmış durumda.

-ABD’nin
3 bin 500 askerini Ortadoğu’ya gönderdiği bildirildi. Sıcak gelişmelerin
ardından İran ile ABD arasında İsviçre üzerinden karşılıklı mesaj trafiği
yaşandı.
[3]

-ABD
bunun alt yapısını çoktan hazırlamıştı.

-ABD
Genelkurmay Başkanı Mark Milley, Kasım Süleymani’nin yakın zamanda ABD
topraklarında büyük bir şiddet eylemi planladığına dair kuvvetli istihbarat
olduğunu açıkladı.
[4]

-ABD.nin
yaptığı doğru bir durum olmadığı gibi, Süleymani’nin bize zarar veren
faaliyetleri de elbette doğru değildir.

Bu
durum savaşı tetikleyen bir durumdur.

Zira
o, Devrim Muhafızları, Hizbullah, Haşd-i Şabi ve diğer örgüt ve
yapılanmalarının beyni idi.

Aynı
zamanda Afganistan, Irak, Suriye, Lübnan, Yemen’e kadar örtülü operasyonların
da yönlendiricisi idi.

Suriye’de
dökülen kanların lekesi onun elinde de bulunmaktadır.

İşin
garibi ABD-yi vurmayıp müslümanları vuran bu komutan, ABD tarafından
vuruluyordu.

Belli
ki büyük bir hesap vardı.

-Şimdiye
kadar Osmanlı ile 23 defa savasan İran, nedense batıyla savaşmamış, savaşır
görünmüş, Ortadoğu’da güç hakimiyetini sürdürmüştür.

Böylece
1502 yılından itibaren devam eden Şah İsmail’in başlattığı Safevi Şii devlet ve
hakimiyetini sürdürmektedir.

Süleymani
Suriye’deki yangını geniş çevrelere taşıyan bir aktördü.

Böylece
Ortadoğu’da kirli insanların savaşı yani fillerin kavgası sürerken, çimler yani
masumlar yaralanmakta ve ölmektedir.


İran tüm füze üslerini yüksek alarma
geçirdi! ABD Patriot’ları konuşlandırıyor.
[5]

-İran’ın
Birleşmiş Milletler (BM) Daimi Temsilcisi Mecit Takht Ravançi, İran Devrim
Muhafızları Ordusuna bağlı Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani’nin
öldürülmesine karşılık, “çok sert bir şekilde intikam alacaklarını”
söyledi. Ravançi, ”Amerika, İran’a karşı sadece ekonomik savaş değil, İran
ordusunun en üst düzeydeki bir generaline suikast düzenleyerek zaten savaşı
başlattı” ifadelerini kullandı.
[6]

-İran
gazetelerinde intikam manşetleri atılmaktadır.
[7]


Bu burada kalmayacak kurt kuzu bahaneleriyle orta doğuda bir ateş yakılacaktır.

Kıvılcım
ise çakılmıştır.

Müslüman
babanın oğlu olduğu söylenen Obama sırf İsrailin önünü açıp İran-a saldırması
için getirilmiş olduğu halde, o ise oyalamalara giderek bunu
gerçekleştirmemişti.

Aynı
şekilde bu amaçla getirilen Trump seçimlere yakın bu ateşin fitilini yakmış,
seçiminin alt yapısını oluşturmuştur.

İş
ciddidir. Aklı selimin hakim olması gerektir.

Masumlar
bu ateşe atılmamalı, korunmalıdır.

Allah
korusun göç olursa bundan yine Türkiye zarar görür.

Muhtemelen
İran içten vurulmaya ve çökertilmeye çalışılırken, Abd dışarıdan
temsilcilerinin vurulmasıyla kavga kızıştırılacaktır.

Güç
denemeleri kendisini konuşturacaktır.

İnsanların
bir hesabı varsa elbette Allahında bir hesabı vardır.

“(Yahudiler)
tuzak kurdular; Allah da onların tuzaklarını bozdu. Allah, tuzak kuranların
hayırlısıdır.”
[8]

MEHMET
ÖZÇELİK

04-01-2020


[1]
Bakınız.
http://www.tesbitler.com/index.php?s=%C4%B0ran

[2] https://www.yenisafak.com/dunya/abdnin-oldurdugu-el-muhendisinin-turkiye-karsiti-skandal-aciklamasi-ortaya-cikti-3520559

[3] http://m.haber7.com/dunya/haber/2930724-toplanti-sonrasi-cok-sert-tehdit-abdden-son-dakika-hamlesi

[4] https://www.trthaber.com/haber/dunya/abd-genelkurmay-baskanindan-suleymaninin-oldurulmesiyle-ilgili-yeni-iddia-451542.html

[5] http://m.haber7.com/dunya/haber/2930859-iran-tum-fuze-uslerini-yuksek-alarma-gecirdi-abd-patriotlari-konuslandiriyor.

[6] http://m.haber7.com/dunya/haber/2930785-irandan-son-dakika-cikisi-acik-acik-soyledi-savas-basladi

[7] http://www.haber7.com/foto-galeri/60770-kasim-suleymani-suikastinin-ardindan-iran-gazeteleri-mansetleri

[8] Âl-i
İmrân sûresi, âyet 54.




GEDİK

GEDİK

Duvarda
gedik açmaya çalışanların işledikleri ve Toplumdaki en çok işlettikleri söz ve
davranışlardan en önemlisi ve Sürekli toplumda işlenen söz;

Hz.
Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselâm
buyurdular ki:

“Bir
kimsenin “İnsanlar helak oldu!” dediğini duyarsanız, bilin ki o,
kendisi, herkesten çok helak olandır.”[1]

Surda
bir Gedik açtık. Mukaddes mi Mukaddes

Ey
Kahbe rüzgar nereden esersen es.

-Siyasetin
kirli yüzü şaibeli ve Kirli insanları bir araya getirdi. Erdoğan’ın en büyük
hizmeti münafıkane, gizli, şaibeli, Kirli insanları açığa çıkarmasıdır.

AKP-
yi değil, Erdoğan’ı yıkmak ve yıpratmak için her türlü kirli yola gidilecek,
sansasyonel olaylar gündemde tutulacaktır.

Sosyolojik
bir vakıa olarak sürekli yalan söylenecek, doğru kabul ettirilip, topluma
yerleştirilinceye kadar.

Artık
münafık yapılar devrede.

Müteyakkız
olunmalı.

Fetönun
17/25 Aralık kumpası gibi.[2]

-Siyasetteki
ikilinin amacı yıpratmak mı yoksa yeni nefes aldıracak bir marifetleri
olduğundan mı.

Yeni
bir söylemi olmayan, topluma umut hayalleri aşılamaya çalışarak tıpkı CHP gibi
bütün oyunlar Erdoğan’ı devirmek ve yıpratmak üzerinedir.C – Sebep bir değil, bindir. Bana en ziyade
şedid görünen, mânen ahlâkımıza vurduğu darbedir.

-“Cumhurbaşkanı
Erdoğan; Ahmet Davutoğlu, Ali Babacan ve Mehmet Şimşek’i ifşa etti.

Bunlar
Halkbank’ı dolandırmaya çalışıyorlar.” dedi.[3]

Devlet
bir asırdır ahtapot gibi kuşatılmış.[4]

**************  

Terör
üçgeni.

Türkiye
karşıtı her ittifakta yer alan BAE ve Suudi Arabistan şimdi de terör kartını
açtı. PKK ile Abu Dabi ve Riyad arasındaki görüşme trafiği gözle görülür
biçimde arttı. BAE, Türkiye’nin başına ödül koyduğu PKK’lı teröristbaşı Mazlum
Abdi ile görüşerek Orta Doğu’da adeta terörün merkezi haline geldi. Erbil’deki
Kürt Bölgesel Yönetimi de Körfez’in iki karanlık prensi ile ilişkileri
ilerletti.
[5]

CEMEL VAK’ASI MI?

”Hz.
Âişe Basra’ya doğru yedi yüz kişiyle birlikte hareket etmiş ve kendisine yolda
katılanlarla bu sayı üç bine kadar ulaşmıştır. Hav’eb suyuna ulaştıklarında
köpeklerin havladığını duyunca Hz. Âişe, Hz. Peygamber’in eşlerine söylediği:
“Hav’eb köpekleri sizden hanginizi havlayacak?” sözü aklına gelmiştir. Bundan
dolayı bulunduğu yerin neresi olduğunu sorduğunda Hav’eb suyu cevabını almış ve
akabinde geri dönmek istemiştir. Ancak Abdullah b. Zübeyr’in, buranın Hav’eb
suyu olmadığını ve kendisine yalan söylendiğini ifade etmesi üzerine Hz. Âişe
yoluna devam etme kararı almıştır.”[6]

“Hicretin
36 yılında gerçekleşen Cemel savaşında yarısı Hz. Ali’nin diğer yarısı Hz.
Âişe’nin ordusundan olmak üzere on bin kişi vefat etmiştir.”[7]


Sıffîn Savaşı’na bakıldığında gayb haberleri ile ilgili iki tane rivâyet tespit
edilmiştir. Bunlardan birincisi “İki büyük grubun davalarının bir olmasına rağmen
birbirleriyle savaşması”[8],
diğeri Ammâr b. Yâsir’in Sıffîn Savaşı’nda şehit edilmesiyle alakalı Hz. Peygamber’den
rivâyet edilen: “Seni azgın bir grup öldürecektir.”
[9]
rivâyetidir.

-Şamlılar
tarafından Ammâr b. Yâsir, Sıffîn Savaşı’nda şehid edilmiştir.[10]

-İçten
bozulan Şiilikle[11]
,İslamiyet bozulmaya çalışılmaktadır.

Allah
korusun ikinci bir Cemel vak’asının temelleri mi atılmaktadır?

-Zülfünün
Zencirine Bend Eyledi Şahım Beni
Kulluğundan Etmesin Azad Allah’ım Beni
Cevr-i Dilber Ta’n-ı Düşman Suz-i Firkat Za’f-ı Dil
Türlü Türlü Derd İçin Halk Etmiş Allah’ım Beni. Fatih Sultan Mehmet.

MEHMET
ÖZÇELİK/ 27-12-2019


[1] Müslim,
Birr 139, (2623); Muvatta, Kelam 2, (2, 989); Ebu Davud; Edeb 85, (4983).

[2] http://m.haber7.com/guncel/haber/2928267-fetonun-17-25-aralik-kumpasinin-yeni-ayrintilari-ortaya-cikti

[3] https://www.facebook.com/100003042544804/posts/2382731738504888/

[4]
https://www.facebook.com/100004025624000/posts/1810651632412340/

[5]
https://www.yenisafak.com/dunya/teror-ucgeni-3517273

[6] Cemel ve Sıffin’de Gayb Haberleri. Ahmet Pişkin.Sh.39,44-45,47-49,58.

[7] Age.41.

[8] Ahmed
b. Hanbel,  XVII, 290; XVIII, 401; XVI,
502-503; Buhârî, Menakıb (3608-3609), II, 530; Cihat (69354), IV, 282; Fiten
(7121), IV, 324-325; Müslim, Kitâbu’l-Fiten ve Eşrâti’s-Sâ‘a, XVIII, 12-13.

[9] Tayâlisî,
II, 39; İbn Ebî Şeybe, XIV, 281-282; Ahmed b. Hanbel, XVII, 257; Buhârî, Cihat
(2812), II, 309; Müslim, Kitâbu’l-Fiten ve Eşrâti’s-Sâ‘a, XVIII, 40-41; Nesâî,
Hasâis (8217), VII, 358; Hâkim en-Neysâbûrî, III, 442. Bak.age.63 ve devamı.

[10]
Age.65.,Taberî, Târîhu’t-Taberî, V, 38; İbnu’l-Esîr, el-Kâmil fi’t-Târîh, III,
186; İbn Kesir, el-Bidâye ve’nNihâye, X, 522.

[11]https://www.facebook.com/100004347071175/posts/1364924480329108/