KENDİ ELLERİMİZİN MAHSULÜ

KENDİ ELLERİMİZİN MAHSULÜ

DÜNYA İMTİHANDA

“Başınıza her ne musibet
gelirse, kendi yaptıklarınız yüzündendir. O, yine de çoğunu affeder.”[1]

Ne oldu o kadar
Suriyeliler, göçmenler, onlara yapılan zulümler, baskılar?

Ne oldu Esad Efendi ,
Suriyede, idlibte binlerce, milyonları bulan insanları öldürüyordun?

Dünyanın problemleri zulme
uğrayan Mazlum insanları, mağdur insanları, birdenbire dünya onları bıraktı.
Mazlumlarla uğraşmıyor. Kendi Dertlerine düştüler.

Mikrop insanları bir
mikrop ile yola getirebiliyor. Firavunu yola getiren Allah, Nemrudu  bir Topal sinek ile hizaya getiren Allah, zulmeden
ve zulme ortak olan insanları da bir virüs ile yola getiriyor. En azından
düşündürüyor, aklını başına aldırıyor, düşündürüyor.

Mazlumların, zulme
uğrayanların, göçmenlerin sahibi Allah’tır.

Biz bir köpeğimizi, kedi
ve tavuğumuzu hatta kaybettiğimiz bir kalemimizi düşünürken, mazlum ve
masumları yaratıp, onları rızıklandırarak hayatını devam ettiren Allah, hiç
kullarını düşünmez mi?

Masumlar mı?

Onlarda bu koronadan
ölürse fazlasıyla ilahi mükafatlarını alırlar.

Hatta; devasız bir
hastalıktan dolayı ölen bir kimse şehit kategorisindedir.

Bu onlar için büyük bir
müjde ve fani hayatını bâkileştirmek için bir vesiledir.

-Göçmenlerin derdiyle
dertlenmeyen dünya artık kendi derdiyle dertlenmenin peşine düşmüştür. Kendi
derdi fazlasıyla dertli, derdini aşmakta, derdine çare aramaktan onlara çare
bulamamaktadır. Onun ızdırabını yaşamakta, derdine dertler katmakta,
çaresizlikler içinde kıvranmaktadır.

Allah’ın kulları
öldürülüyor. Masum insanlar öldürülüyor. Dünya sessiz, insanlar ölüyor.
İnsanlık ölmüş…

Hem insanlar ölüyor.. İnsanlık
ölünce insanlar da ölüyor.

O halde insanları yaşatmak
için, insanlığı yaşatmak lazım. İnsanlık yaşamalı ki insanlar Yaşasın…

Bu asırda vahşetler peş
peşe yaşanıyor. Irak’ta öldürülen 1 milyondan fazla insan, Suriye’de öldürülen
1 milyondan fazla insan, Dünyanın muhtelif yerlerinde, Filistin’de,
Çeçenistan’da, Arakan’da ve Uygur Türklerinden milyonlarca insan zulüm
altındadır.

Bununla da kalmayıp
hayvanlara yapılan tasallut, Develer bir yandan öldürülüyor. Eğlence amacıyla
köpekler vesaire hayvanlar öldürülmeye çalışılıyor.

Karıncaların İstilası,
Kabe’nin üzerinde kuşların uçması, domuz gribi, Kuş gribi, Corona virüsü,
musibetler peş peşe geliyor.

21. Asır bütün asırların
yüz karası olacak bir asırdır. Asırların kirliliğini içerisinde barındıran bir
asırdır.

Kur’an-ı Kerimde sürekli
bahsedilen Âd ve Semud kavmini çok geride bırakmış. Lut kavmini aratmış, adeta
Firavun ve Nemruda rahmet okutur hale gelmiştir.

Tıpkı Iraklıların zalim
Saddamı arar hale gelmeleri gibi.

Beşer’in zulmü,
birbirlerine yaptıkları zulümleri sebebiyle hayvanları onlara musallat etti.

Tabiattaki genel dengeyi ve
dengesini bozmuş olan insan, bozulan denge insanın da dengesini bozmaktadır. Kâinat
ve dünya adeta kıyama kalkmıştır.

Kıyamın arkası,
kıyamettir.

Yaşlı dünya bunca zulümleri
taşıyamıyor. Her tarafından çatlaklar belirginleşmeye başlıyor. Depremler,
seller, Fırtınalar, hayvanların İstilası, karınca ve çekirge saldırısı,
zulümler, kanlar, gözyaşları, açlık, kıtlık, hastalıklar peş peşe Zuhur ediyor.

Her seferinde tevbe edip
ancak zulmüne devam eden Hz. Musanın kavmi Yahudiler her seferinde Hz. Musaya
iltica edip, zulümden vaz geçeceklerini söylemiş ve zulüm kalkmış iken, tekrar
zulümlerine devam etmişlerdi.

Böylece karınca, çekirge
gibi afetlere maruz kalmışlardı.

-“ Cenab-ı hak Hz. Musa
(as)’nın sözlerine inanmayıp doğru yola gelmek istemeyen Mısırlılara türlü
türlü belalar göndermişti. Rivayetlere göre bunların bir tanesi de
karıncalardı. Milyonlarca karınca ortalığı kapladı. Bunlar her yere sızıp
giriyor, yiyeceklere su kaplarına dolarak elbisenin içine girip vücutlarını
ısırarak Mısırlıları canlarından bezdiriyordu. Hatta bu istila sırasında
karıncaların Firavun’un sarayını bile yıktıkları söylenir.

Bu bela On Bela’dan “Kummel” belasının
kapsamına giriyor, şöyle ki:

“Bunun üzerine, Yüce
ALLAH; onlara Kummel küçük, kanadsız çekirgeyi, ekin bitini, karıncayı musallat
etti.”

“Bunlar, yerdeki
bütün bitki artıklarını da, yaladı, tüketti. Küçük karıncalar da, adamların
elbiseleriyle vücudları arasına girip vücudlarını ısırırlar, yedikleri
yemeklerin içine dolarlardı! Nihayet, evlerinin üzerinde kireç harcıyla
tuğladan, kaypak, üzerlerine çıkılamayacak sütunlar yapıp yemeklerini, onun
üzerine koydular.”

“Yemeklerini yemek
için, oraya çıktıkları zaman, ellerinden kurtulduklarını sandıkları hayvanları,
orada da, yemeklerin içine dolmuş buldular! Kendilerine, bu belâdan daha ağır
gelen bir belâ olmadı. İşte, bu, Yüce ALLAH´ın, Kur´ân-ı Kerim´de Ricz diye
andığı belâ idi.”[2]

Hem korona ile ilaç şirketleri devreye
girerken, bir yandan da petrol fiyatlarının düşmesiyle Arap ülkeleri, Rusya ve İran-ın
tahtı sallanmaktadır.

Avrupa-daki
ve de dünyadaki baronların bir yandan Çin-le yaptıkları alış verişlerin virüs
sebebiyle  kesintiye uğraması, Çin petrol
aldığı İran ve İran petrol sattığı Çin ile bağlantısı koparılmış oldu.

Satranç gibi birbiriyle bağlantılı devletlerin zinciri
bir virüs ile koparılmıştır.

Bu bir basit komplo teorisi deyip geliştirilemez.

Dünya kendisini sorgulamalı ve silkelenip kendine
gelmelidir.

YOKSA…….

MEHMET ÖZÇELİK

17-03-2020


[1] Şura.30.

[2] bk.
Taberî-Tarih, I / 211-212.
https://sorularlarisale.com/risalelerde-karincanin-firavun-sarayini-yiktigi-ifade-ediliyor-bu-olay-nasil-olmus-detayli-bilgi




TAŞIYICI

TAŞIYICI

Korona virüs bir
dalgadır.

Dalganın arkası ve
devamı gelecektir.

Korona ile bir dalga
oluşturuldu tıpkı denizde oluşturulan dalga sonucu balıkların harekete
geçirilmesi, kontrolü ve ağa takılmasıdır.

Korona dünyayı ağa
sevkediyor.

Eleyerek, süzerek,
piyasaları harekete geçirip, farklı bir aşamaya geçirerek…

Geçmişe doğru
gittiğimizde bir çok filmlerle ya doğrudan ya da dolaylı olarak virüs taşıyan
ajanların ve virüs taşıyıcı ve saldırı filmleri çevrilmiştir.

Bu konuda onun
üzerinde film çevrilmiştir.

Ne gariptir ki
hastalığa yakalananların ölümü nefes alamama ve yüksek ateştir.

Bulaştıran hayvanlar
ise yarasa, domuz ve maymun gibi hayvanlardır.

Ve bunun yaşandığı
yerden biri olarak da Çin seçilir.

Kahramanımız ve
efsane kişi ise bu virüsü en azından yakını için bulan kişidir.

Bu bir tesadüf
değildir.

Bir alt yapıdır.

Kitaplarda da bu
durum işlenmiştir.

Aynı zamanda dünya 20
yılda çok sayıda ölüme sebeb olan 15 salgın hastalıkla karşı karşıya kalmıştır.[1]

İngiliz, Yahudi ve Haçlı
batı zihniyetinin yaptıkları, yapacaklarının delil ve belgesidir.

-Yazar merhum Kadir
Mısıroğlu, “Filistin Dramının Düşündürdükleri” kitabında bundan tam 16 yıl önce
2004 yılında Çin ve Hindistan’da Amerika Birleşik Devletleri (ABD) tarafından
bir mikrop salgınıyla bu ülkelere bir saldırı olabileceği konusunda uyarıda
bulunmuş.

Mısıroğlu,
kitabında “Amerika, gerek Çin’in, gerekse Hindistan’ın nüfusunu yakın
bir gelecekte “mikrop harbi”yle azaltma plânı peşindedir. Çin’i bir
milyarın Hindistan’ı ise beş yüz milyonun altına indirecek tedbir “şarbon
mikrobu” hâdisesinde sâbit olduğu üzere mikrop üretimiyle
gerçekleşecektir.” sözleriyle Çin’i yıllar önce uyarmıştı.[2]

1580548969-30740a

Bu konuya daha önce
yazdığım yazılarda da işarette bulunmuştum.[3]

-Kıssadan Hisse: 15
bin askerimizi kör ettiler.

1. Dünya Savaşı’nda
esir düşen 15 bin askerimizi, aşırı krizol maddesi bulunan havuza sokarak kör
edilmesinin belgeleri olduğu ortaya çıktı.

Birinci Dünya Savaşı
sonrasında, Mısır Seydibesir Kuveysna Osmanlı Useray-ı Harbiye Kampı’nda, 15
bin Mehmetçiğin kör edilmesi olayının belgelerinin Genelkurmay’da olduğu ortaya
çıktı.

1918 yılında Mondros
Ateşkes Antlaşması’yla biten Birinci Dünya Savaşı sonrasında, Filistin
cephesinde esir düşen 16. Tümen 48. alaya bağlı Osmanlı askerleri, Mısır’da
Seydibeşir Usare kampında, İngilizlerin çeşitli işkencelerine maruz kaldı.
Mehmetçik, dezenfekte edilmek bahanesiyle krizol (cresol) maddesinin döküldüğü
havuzlara sokuldu. Ancak fazla miktarda kullanılan maddenin etkisi ile 15 bin
Mehmetçiğin gözü kör oldu.
Karamanlı yedek
subay Ahmet Altınay’a ait olduğu ileri sürülen günlüklere dayandırılan
iddialara göre esir askerler dezenfekte havuzlarına süngü zoruyla sokuldu. Konu
ilk defa 28 Mayıs 1921 tarihinde Edirne Milletvekilleri Mehmet Şeref ve Faik
Bey tarafından TBMM gündemine taşındı. Vekiller Anadolu’da tutuklu İngiliz
Albay Ravlenson gibi esirlerin İngilizlerin elindeki Türk askerleri teslim
edilmedikçe iade edilmemelerini önerdi
.[4]

MEHMET
ÖZÇELİK/16-03-2020


[1] https://www.yenisafak.com/dunya/milenyumun-20-yilinda-15-salgin-3529747

[2] https://m.yeniakit.com.tr/haber/kadir-misiroglu-cini-15-yil-once-boyle-uyarmis-1040598.html

[3] http://www.tesbitler.com/2020/03/15/benim-yapamadigimi-bir-virus-yapti/

[4] https://www.internethaber.com/15-bin-askerimizi-kor-ettiler-509277h.htm




BENİM YAPAMADIĞIMI BİR VİRÜS YAPTI

BENİM
YAPAMADIĞIMI BİR VİRÜS YAPTI

Benim
yapamadığımı bir virüs yaptı. Hatta Milli Eğitim Bakanlığı’nın yapamadığını bir
virüs çok iyi başardı. 2030 yılında birisinin ifadesine göre okullar kalkacak
diyordu. Ben de aslında online sistemi ile internet üzerinden görüntülü olarak
ders verme yönteminin daha uygun olduğunu düşünüyor ve bunun uygulanmasını arzu
ediyorum. Değişik platformlarda dile getiriyorum.

Ancak
benim bu söylediğimi yapamadığımı, uygulayamadığı mı hatta Bakanlığın bile devreye
koyamadığını Maşallah bir virüs, bir Corona virüsü çok iyi başardı. İnşallah
bundan sonra da online sistemi ile eğitim sistemimiz daha iyi, ciddi ve sürekli
olarak devam eder.

Milli
Eğitim kabuğunu kırmalı.

Eğitimi
sitrest halinden kurtarılmalı.

Açılım
ve uygulamaya yönlenmeli.

Eğitim
kendisini sorgulamalı ve en önemlisi de;

Sorunlu
eğitim olan, zorunlu eğitimden; istekli, hevesli, gayretli, yüz yüze, bire bir,
rube- ru, vicahi eğitim, facebook tarzı eğitimi canlandırmalıdır.

Küreselleşen
ve globalleşen dünyada dünya ile bağlantı kuracak çocuğu isteksiz ve zoraki
sıraya hapsetmemeli, dünyaya açılımını, akıl ve kalbini doyuracak bilgiler
verilmelidir.

Bir
yıla yayılan bazı dersler, çok rahatlıkla öğrenciye iki haftada verilebilir.

Bu
durum ise zaman, insan ve ekonomik bir kayıptır.

Eğitim
göstermeliklerden kurtulmalıdır.

Resmiyet
değil, samimiyet olmalıdır.

İstatistiklere
göre değil, gerçeklere göre hareket edilmelidir.

***************

Gizli bir el, dil ve
kafa dünyayı güncellemeye mi çalışıyor?

60 yaş ve üzeri insan
korona ile devre dışı bırakılarak, dünya gençleştirilmeye mi çalışılıyor?

Nüfus azaltılarak bu
sofradan daha çok imkan ve pay mı almaya çalışılıyor?

Dünyada birileri
kendilerine daha çok yer mi açmaya çalışıyor?

Dünya küreselleştirilerek
tek bir elden kontrol edilmeye mi çalışılıyor?

Bir asırdır dünyayı
dolar ile kontrol etmeye çalışanlar, şimdilerde Bitcoin gibi sanal paralarla,
tıpkı borsa gibi kontrol edilmeye mi çalışılıyor?

İnsanlar beyinlerine
yerleştirilecek olan çiplerle, bir beyin bilgisayar tarafından kontrol mü
edilecek?

Gıda, sağlık ve para
ile dünya bir firavunun kontrolüne ve iznine mi bağlanıyor?

Petrolün yerine sanal
alemin besleneceği enerji kontrolü, kontrol altına mı alınmaya çalışılıyor?

Nesiller, ekin ve
kültürler ifsad edilip, dünyaya müfsidler mi hakim olmaya çalışıyor?

Hayat gerçek hayattan
çıkarılıp, sanal hayata mı geçiliyor?

Nesiller geçmişten koparılarak, köprüler
yıkılarak, medya hakimiyeti ile kendi belirledikleri geleceği karanlık bir geleceğe
mi hazırlandırılıyor?

***************

C planı mı devrede?

15 Temmuz, ekonomik yaptırımlarla
gayelerini gerçekleştiremeyenler, Bop yani orta doğuyu şekillendirmeye
çalışanların başarısının ikinci aşaması mı yoksa başaramamanın devamı mıdır bu?

Psikolojik, sosyolojik, siyasi,
ekonomik, nesilleri ve asrı değiştirme uygulamaları mı?

Unutulmamalıdır ki, İnsanların bir
hesabı varsa, Allah-ın da bir çok hesabı vardır.

Beşer zulmeder, kader adalet eder.

-“O, dönüp gitti mi (yahut bir iş başına
geçti mi) yeryüzünde ortalığı fesada vermek, ekinleri tahrip edip nesilleri
bozmak için çalışır. Allah bozgunculuğu sevmez.”[1]

Âyette geçen Hars iki anlama gelir. Biri
ekin, diğeri kültür manasınadır.

Bu gün dünyada üç şey yapılmaktadır;
Nesillerin, ekinlerin ve kültürlerin bozulması ve ifsadı.

-Dünyayı demode olan darbelerle
şekillendirmeye çalışanlar, yeni darbe planı olan  virüslerle mi değiştirmektedirler?

Alman dergisi  Der Spiegel, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile birlikte Rusya Devlet
Başkanı Vladimir PutinÇin Devlet Başkanı Şi Cinping ABD Devlet
Başkanı Donald Trump‘ın dünya geleceği ve düzeni konusunda daha aktif bir
pozisyonda bulunacağına işaret ederken,[2], bu dört
lideri hedefe mi koymuş oldu?[3]

MEHMET
ÖZÇELİK

15-03-2020


[1] Bakara.205.

[2]
https://www.ensonhaber.com/alman-spiegelin-kapaginda-erdogan.html

[3]
https://www.ensonhaber.com/alman-spiegelin-kapaginda-erdogan.html




VİRÜS MEMUR-İ İLAHİDİR

VİRÜS MEMUR-İ İLAHİDİR

Bir
Corona virüs Dünya’yı Teslim aldı. Devletlerei darbe yapmaya gerek kalmadan bir
virüs ile ekonomileri çökertmek için, bir virüs ile aynı zamanda Devletleri
dizayn etme de, eğitim sistemini düzenlemede ve toplumu şekillendirmeye
yetiyor.

Bazı
algı oluşturmaya çalışanlar böylece bir Corona virüsü ile kendi algılarını,
sosyal yapıyı, sosyal yaşantıyı, eğitimi, ticareti, alışverişi, paraları, kağıt
paralarını devre dışı bırakması ile, her şeyin sanal sisteme geçişinin alt
yapısını oluşturmuş oldular.

Ve
böylece Artık devlet dairelerinde yapılan sistemler otomatikman daireden çıkmış,
evlere yansımış oluyor. Artık bütün işler evlerde online sistemi ile yürütmenin
önünü açmış oldu.

İran’da
71 İnsan bir virüsten dolayı hapishanelerden çıkarıldı. Diğer devletlerdeki
yeni gelişecek durumlarda ona göre şekillenecek gibi.

-2013
yılında ölen Amerikalı medyum ve yazar Sylvia Brown bundan 12 yıl
önce, 2008’de yazılan eserinde‘Günlerin Sonu’ (End of The Days)
bundan bahisle:

“2020’de
akciğerlere ve bronşlara saldıran ve tüm bilinen tedavilere direnen ciddi bir
zatürre benzeri hastalık dünyaya yayılacak. Hastalığın kendisinden daha
şaşırtıcı olan şey, aniden geldiği kadar hızlı bir şekilde yok olacağı
gerçeğidir. On yıl sonra tekrar saldıracak ve o zaman tamamen ortadan
kalkacak.”

-ABD’nin
Georgia eyaletinde bulunan 1980 yılında ve dünyanın nüfusu 5 milyar iken, Rehbertaşı
adındaki anıt üzerinde 10 emir bulunuyor. Bunlardan bir tanesi de insan
nüfusunun 500 milyona indirilmesi yönünde.
[1]

Tarihte
virüsten ölenler milyonlarca ölümler ile bir çok defa vuku bulmuştur.
[2]

MUSİBETLER

Hayat
musibetlerle tasaffi edip, berraklaşmakta ve safileşmektedir.

Musibetler
ya ellerimizin yaptıklarının karşılığı veya bir imtihan sebebidir.

Yakınlarımıza
gelen musibetler belki de onlardan daha çok bizler imtihan olmaktayız.

Musibetler
farklı farklıdır.

Musibet
noktasında insan sabır ve tevekkülle davranmalı, tedbirini alıp, sebeplere müracaat
etmelidir.

Musibette
daha yukarı olana bakmalı ve Cenabı Hakka şükretmelidir.

Daha
aşağısına bakarak; -Ben niye öyle olmadım, Niye bu bana böyle geldi diyerekten
başkalarına şikayet etmemelidir.

Şikayet
edilecek bir şey varsa o da Nefsimizdir.

Nefsimizi
Allah’a Şikayet Etmeli, Ondan yardım talep etmelidir.

Başa
gelen bu musibetler insanı Allah’a iltica ettirmek içindir. O’na istiğfar etmek
içindir. O’na tövbe etmek içindir. O’na yönelmek, yalvarmak ve sadece ve sadece
O’ndan istemek içindir. Bunu bilmeli, buna inanmalı ve O’na güvenmeli…

Allah’tan
beklemeli.

Hastalıkların
ilacı sabırdır.

Ya
Sabur… Ya Sabur…

Hadiste;
-Ölmeden evvel ölünüz.- buyurulmaktadır.

Özellikle
Ramazanın son 10 gününde olduğu gibi.

Kıyamet
koptuğu ve yeni bir hayatın başlangıcına Start verildiği zaman tekrar bu
yolculuk devam edecektir.

Ruhlar
aleminden çıkan Bizler; daha öncesi ile ademden yani yokluktan, hiçlikten, sıfır
bile değilken bu vaziyete gelen insan, bütün bu aşamaları açtıktan sonra neticede
ebed-ül âbad yolunda Rabbisi ile beraber O’nun  katında Sonsuzluğa doğru kanat açıp gidecektir.

Evet
yolculuğu öyle bir yolculuk ki, bu yolculukta Allah olacaktır.

Hala
da insanın dostu ancak Refik’i A’ladır.. Refik-i A’ladadır.

Allah
ile refakati insanın devam edecektir.

Azrail
Hz. İbrahimin ruhunu almaya geldiğinde; -Dost dostun canını alır mı ? diye Allaha
sorar;

Allah-da
cevaben; Dost dosta kavuşmak istemez mi? der.

Yücelerdeki
yolculuğun ve yolcuların yücelikleriyle olan bir sefer ilahi takdirin
hazırladığı bir seferdir.

Böyle
bir seferi sürdürebilmesi için insanın bu mükemmelliğini ve tekamülünü, bu
dünya içerisinde tamamlaması gerekir.

Allah
yolculuğumuzu hayırlı eylesin, hayırlı eylesin, hayırla neticelendirsin ve hayra
kavuştursun.

MEHMET ÖZÇELİK

14-03-2020


[1] https://www.google.com/amp/s/www.webtekno.com/haber/amp/36928

[2] http://www.haber7.com/foto-galeri/61783-insanlik-tarihini-etkileyen-10-pandemi-vakasi/p4

https://www.google.com/amp/s/tr.euronews.com/amp/2020/02/04/tarihteki-en-olumcul-salginlar-hangileriydi-neden-olustular-ve-nasil-sona-erdiler




KENDİ SUYUNU ISITTI

KENDİ
SUYUNU ISITTI

Ninesinin
öldüğünü söyleyenlere karşı hüzün içerisinde olan Torun; bir yandan ağlar ve
sızlanır, diğer yandan da kendisini adeta yerden yere vururken, bir yandan da
köylerine gelecek olan anne annesinin kazanının suyunu ısıtmayı sürdürür.

Ve
yıkanması için, kefenlenmesi için gerekli olan her şeyi yapmaya ve sürekli
kazanın altına odunlar koyup suyu ısıtmaya başlar.

Köylü
ve akrabaları bir yandan da gelecek cenazeyi bekleme hüznü içerisindedirler.

Ve
nenesi artık yapılacak bir şey yok diye köye gönderilir.

Ancak
hikmet-i ilahiye neticede Nene köye arabayla getirilir.

Herkes
arabadan onun ölü cesedinin çıkarılacağını bekler.

Nene
ise adeta yeniden dirilmiş gibi, arabadan ayaklarıyla iner.

Onu
hüzünle bekleyip bir yandan da karşılamak için, bir yandan da suyunu ısıtmakta
olan Torunlar, akrabaları, yakınları ve kazanın altına su koyan torunu bir
yandan bu durumu şaşkınlıkla seyreder.

Bir
yandan da sevinç içerisindedirler.

Hüzün,
şaşkınlık ve sevinç hepsi bir aradadır.

Bu
arada akrabalarından birisi bu sevinci kutlamak ister ve silahını çıkartır.

Silahını
ateşlemeye çalışır. Ancak silah tutukluk yapıp ateşlenmez.

Silahı
eğip neden ateşlenmediğine bakmaya başlar. Niye ateşlenmedi diye…

Ve
eğip ateşlemeye çalıştığı silahın tetiğine basar ve tetikten çıkan kurşun nenesinin
suyunu ısıtmakla meşgul olan kıza değer ve kız torun orada vefat eder.

Ölümü
beklenen nene değil de, nenesi için suyu ısıtmaya hazırlanan ancak hüzünlenip ölmesinden
dolayı feryat eden torun ölmüştür.

O
su ile nene değil, torunu yıkanır ve nene daha nice uzun süre yaşar.

-Yalancı
dünyaya konup göçenler
Ne söylerler ne bir haber verirler
Üzerinde türlü otlar bitenler
Ne söylerler ne bir haber verirler

Kiminin başında biter ağaçlar
Kiminin başında sararır otlar. Yunus.

TABUT

Tahtadan
yapılmış bir uzun kutu;
Baş tarafı geniş, ayak ucu dar.
Çakanlar bilir ki, bu boş tabutu,
Yarın kendileri dolduracaklar.

Her
yandan küçülen bir oda gibi,
Duvarlar yanaşmış, tavan alçalmış.
Sanki bir taş bebek kutuda gibi,
Hayalim, içinde uzanmış kalmış.

Cılız
vücuduma tam görünse de,
İçim, bu dar yere sığılmaz diyor.
Geride kalanlar hep dövünse de,
İnsan birer birer yine giriyor.

Ölenler
yeniden doğarmış; gerçek!
Tabut değildir bu, bir tahta kundak.
Bu ağır hediye kime gidecek,
Çakılır çakılmaz üstüne kapak?(
Necip Fazıl
Kısakürek
)

Mehmet Özçelik

10-03-2020




KİMİN ELİ KİMİN CEBİNDE

KİMİN
ELİ KİMİN CEBİNDE

Evet,
gerçekten -Kimin eli kimin cebinde bellidir…

Kim
Kimle ve kiminle?

Asır
kirli ittifakların asrı.

Kirli
insanlar, kendilerince temiz iş yapmak için kirlerini ortak noktada ortaya
dökmektedirler.

Bu
ittifak dünya ittifakına kadar uzanmıştır.

-“CHP’nin
şebbihası.

Tek
seferde şehit edilen 33 Mehmetçiğin acısı bütün tazeliği ile yaşanırken, CHP,
Esed’e desteğini skandal boyutundan ‘vatana ihanete’ taşıdı. CHP’li Çanakkale
Belediye Başkanı Ülgür Gökhan, “Orada terör örgütleri destekleniyor. Rusya ve o
(Esed), terör örgütlerine karşı mücadele ediyor. Onun için bizi vuruyorlar”
dedi.”[1]

-HDP,
CHP’yi savcılığa şikayet edip seçimde verdikleri oyları geri istedi

HDP,
her isteğini yerine getiren CHP’ye “Birlikteliğimizi artık gizlemeyelim,
açık oynayalım” diye ısrar ederken, ittifak Bolu’da trajikomik bir noktaya
vardı. CHP’li Belediye Başkanı Tanju Özcan’a kızan HDP Bolu İl Başkanı İbrahim
Yolci savcılığa başvurarak, “CHP, 31 Mart’ta verdiğimiz 4 bin oyu iade
etsin” dedi.”[2]

-“İran‘ın bir üst düzey komutanı daha Suriye‘de öldürüldü. İran devlet televizyonu, Ferhad
Debiriyan
‘ın Şam‘da öldürüldüğünü açıkladı ancak nasıl öldüğüne dair bilgi
paylaşmadı..[3]

-“Fransızlardan
çarpıcı iddia! “Esad rejimi Hafter’e paralı asker gönderdi” Video

Fransa’nın
önde gelen gazetelerinden Le Monde çarpıcı bir iddiayı gündeme taşıdı.
Gazetenin askeri kaynaklara dayandırdığı habere göre Esad rejimi Libya’daki
silahlı güçlerin lideri darbeci general Hafter’in saflarında savaşması için
paralı asker gönderdi.”[4]

-“Menfaat
üzerine dönen siyaset canavardır.”(Bediüzzaman)

-“MENFAATİ
ESAS TUTAN SİYASET CANAVARDIR

Menfaat
üzere çarhı kurulmuş olan siyaset-i hâzıra, müfteristir, canavar.


olan canavara karşı tahabbüb etsen, merhametini değil, iştihasını açar.

Sonra
döner, geliyor; tırnağının, hem dişinin kirasını senden ister.”[5]

-…Meclisten
biri dedi:

“Neden
Şeriat şu medeniyeti (HAŞİYE) reddeder?

Dedim:

“Çünkü,
beş menfî esas üzerine teessüs etmiştir. Nokta-i istinadı kuvvettir. O ise,
şe’ni tecavüzdür. Hedef-i kasdı menfaattir. O ise, şe’ni tezahumdur. Hayatta
düsturu cidaldir. O ise, şe’ni tenazudur. Kitleler mabeynindeki rabıtası, âheri
yutmakla beslenen unsuriyet ve menfî milliyettir. O ise, şe’ni böyle müthiş
tesadümdür. Cazibedar hizmeti, heva ve hevesi teşcî’ ve arzularını tatmin ve
metalibini teshildir. O heva ise, şe’ni insaniyeti derece-i melekiyeden,
dereke-i kelbiyete indirmektir. İnsanın mesh-i manevîsine sebep olmaktır. Bu
medenîlerden çoğu, eğer içi dışına çevrilse, kurt, ayı, yılan, hınzır, maymun
postu görülecek gibi hayale gelir.

“İşte,
onun için bu medeniyet-i hâzıra, beşerin yüzde seksenini meşakkate, şekavete
atmış; onunu mümevveh (hayalî) saadete çıkarmış; diğer onunu da, beyne beyne
(ikisi ortası) bırakmış. Saadet odur ki, külle, ya eksere saadet ola. Bu ise,
ekall-i kalîlindir ki, nev-i beşere rahmet olan Kur’ân, ancak umumun, lâakal
ekseriyetin saadetini tazammun eden bir medeniyeti kabul eder.

HAŞİYE:
Bizim muradımız, medeniyetin mehasini ve beşere menfaati bulunan iyiliklerdir.
Yoksa, medeniyetin günahları, seyyiatları değil ki; ahmaklar, o seyyiatları, o
sefahetleri mehasin zannedip, taklit edip, malımızı harap ettiler. Medeniyetin
günahları, iyiliklerine galebe edip, seyyiatı hasenatına râcih gelmekle, beşer,
iki harb-i umûmî ile iki dehşetli tokat yiyip, o günahkâr medeniyeti zîr ü
zeber edip, öyle bir kustu ki, yeryüzünü kanla bulaştırdı. İnşaallah
istikbaldeki İslâmiyetin kuvveti ile, medeniyetin mehasini galebe edecek, zemin
yüzünü pisliklerden temizleyecek, sulh-u umûmîyi de temin edecek.”[6]

Kıssadan
Hisse:

*”Efsane
Wimbledon tenisçisi Arthur Ashe, AIDS’den ölmekteydi. Dünyanın her köşesindeki hayranlarından
mektuplar yağmaktaydı. Bunlardan bir tanesi şöyle soruyordu: “Neden Tanrı böylesine
kötü bir hastalık için seni seçti?” Arthur Ashe buna şu cevabı verdi: “Tüm
dünyada… 50 milyon çocuk tenis oynamaya baslar, 5 milyon tenis oynamayı
öğrenir, 500,000 profesyonel tenisi öğrenir, 50,000 yarışmalara girer, 5,000
büyük turnuvalara erişir, 50’si Wimbledon’a kadar gelir, 4’ü yarı finale, 2’si
finale kalır. Elimde şampiyonluk kupasını tutarken Tanrı’ya ‘Neden ben?’ diye
hiç sormadım. Ve bugün sancı çekerken, Tanrı’ya ‘Niye ben?’ mi demeliyim?”
Mutluluk insanı tatlı yapar. Zorluklar güçlü yapar. Hüzün ise insan yapar.
Yenilgi mütevazı yapar. Başarı
insanı ışıldatır, ama yalnız Tanrı yolumuza devam etmemizi sağlar. Tanrı’ya
asla “Niye ben?” diye sormayın… Ne olacaksa olacak… O’nun kendine has
usulleri ve her işinde çeşitli hikmetleri vardır… Siz inancınızı koruyun.”

MEHMET ÖZÇELİK

08-03-2020


[1] https://www.yenisafak.com/gundem/chpnin-sebbihasi-3528644

[2]
http://www.haber7.com/siyaset/haber/2950408-turk-siyasetinde-esi-benzeri-gorulmemis-komedi-turkiye-bunu-da-gordu-oylarimizi-geri-verin

[3] https://www.ahaber.com.tr/gundem/2020/03/07/iranli-general-ferhad-debiriyan-suriyede-olduruldu-resmi-aciklama-geldi

[4] https://www.ahaber.com.tr/video/dunya-videolari/fransizlardan-carpici-iddia-esad-rejimi-haftere-parali-asker-gonderdi-video

[5] Sözler,
Lemaat, s.791.

[6] B. S. N. Tarihçe-i Hayatı, İlk Hayatı, s. 143




ASIR NİFAK ASRI

ASIR
NİFAK ASRI

Gerek
içte ve gerekse hariçte en büyük faaliyet, nifak ve münafıklık üzerine
gösterilen faaliyetlerdir.

Bir
ömür gizlenen nifak, zamanı geldikçe tüm yapılan zahiri müsbet faaliyetlere
fazlasıyla darbe vurmaktadır.

Nifak
faaliyetleri bitmemiş, devam etmektedir.

-“Masonlar
mallarını CHP’ye devretti.

Atatürk’ün
1935’te ‘kökü dışarda’ olduğu gerekçesiyle kapattığı mason derneği, tüm menkul
ve gayrimenkullerini CHP’ye devrederek yeraltına indi. On yıl boyunca
faaliyetlerini gizlice yürüten masonlar, 1945’te İsmet İnönü’nün devreye
girmesiyle derneklerine yeniden kavuştu.”[1]

-Mecliste
her ne kadar ilk defa oluyor değilse de, gerçekten Türkiye-nin bir asırlık
hırçın, muzip ve mızıkçı yüzünü bir defa daha göstermiş oldu.

Milletvekillerinin
mahalle kavgası gibi birbirlerine yumrukla girmesi tam bir utanç tablosunu
göstermektedir.

Meclis
toplumun maalesef iç ve dış yüzünü yansıtmaktadır.

Dağdaki
eşkiyanın savunucuları orada, milyonları öldürüp 12 milyon insanı süren Esedi
savunanlar orada, bu memlekete darbe yapıp münafıkane rol oynayan fetönün
darbesine tiyatro diyenler orada…

Buna
rağmen iyi ki bu millet ayakta…

Merhum
Osman Yüksel Serdengeçti ilk defa döner kapı yapılan meclisin kapısından girip
zorlanınca;

Döneklik
kapıda başladı, demişti.

Acaba
sakın Esedi bombalamanın ve kayıp verdirmenin bahanesi olmasın!?

-Ben
kâhin değilim ancak şunu diyebilirim ki; Sayın Cumhurbaşkanımız yarın Rusyaya
gidip Putin-le savaşın durup, tampon bölgenin oluşturulması görüşünü tekrar
edecek.

Ancak
kabul edilmeyecektir.

Sebeb
ise; Rusya denizlere açılan boğazının kapanmasını istemez, Esed gibi bir
kuklayı ve yumurtlayan tavuğu kaybetmek istemez.

Esed
bitmemek için bitirme yolunu seçmiş.

Batı
1 milyon Müslümanı başka türlü öldüremezdi.

Esed
1 milyon kişiyi öldürdü ve 12 milyon insanı göçe zorladı.

PKK-yı
destekleyip himaye eden, Hatay amanoslarda lojistik destek veren Esed 13 sene
boyunca apoyo Şam’da ağırladı.

Hz.
Ali’yi Hristiyanlıktakı evlat inancı gibi Allah olarak gören nuseyrilerin İslam
ve ehli sünnetle bir bağları yoktur.

Baasın
lideri olan Esedde onlar için papa gibi Allah’ın vekili ve Allah’ın onda hukuk
etmiş halidir.

Böyle
bir virüs batı için korona virüsünden daha etkilidir.

Türkiye-nin
bir asırlık problemi dışta değil, içtedir.

Ancak
içteki kabuktan çıkıp dışa açıldıkça, içteki içten çökecektir.

MEHMET ÖZÇELİK

04-03-2020


[1] https://www.yenisafak.com/gundem/masonlar-mallarini-chpye-devretti-3526664




OYUN BÜYÜK

OYUN
BÜYÜK

Durum gösteriyor ki,
2020 yılı ağır, zor ve zorlu geçecek.

Ancak şimdikilerin
aksine sonuca varılacak, çözüme kavuşulacak inşallah.

Kararan gecelerin
sabahı yakın olur.

Bugün Türkiye ilk
defa kabuğunu kırmış, kabuğunu atmış, özünü dışa vurmuştur.

İpin ucunun puştun
elinde olduğunu görmüş, o puştun peşine düşmüştür.

İdlib bunun
merkezidir. İlk adımıdır.

-“İdlib’de
İran destekli çok sayıda terörist öldürüldü.

Türk
Silahlı Kuvvetlerinin (TSK) Suriye’nin İdlib kentinde düzenlediği operasyonlarda
İran destekli 21 teröristin öldürüldüğü bildirildi. İdlib’de operasyonlar
aralıksız devam ediyor. TSK’ya ait İnsansız Hava Araçları, 26 Suriye rejim
askerini daha öldürdü.”[1]

-“Şeyh
Subhi Et-Tufeyli’den Hizbullah ve İran’a sert Suriye sözleri.

Suriye
topraklarında yaşanan son gelişmeler, akıllara Hizbullah’ın ilk genel sekreteri
ve sözcüsü Şeyh Subhi Et-Tufeyli’nin 2014’te verdiği bir röportajı hatırlattı.
Bundan altı yıl önce Lübnan kanalı MTV’ye konuşan ve Hizbullah’ın bir infaz
timine dönüştüğünü söyleyen Tufeyli, röportajda İran ve Hizbullah’ın Suriye’ye
girmesini de sert bir şekilde eleştiriyor. Tufeyli, Suriye rejimine destek
vererek Hizbullah ve İran’ın Sünni-Şii fitnesine sebep olduklarını belirtirken,
Suriye’de masum çocukları öldüren Hizbullah üyelerinin şehit olmayacaklarını,
cehenneme gideceklerini söylüyor. Şeyh Tufeyli, ayrıca Hizbullah’ın ve İran’ın
Suriye’de devreye girmesinin ve o bölgede sürekli insanların ölmesinin en çok
İsrail’e yarayacağını anlatıyor.”[2]

-Zulme
rıza zulüm, küfre rıza küfürdür.

Bu
gün Suriye ve İran-a meyledip tasvib eden ve edecek olanlar bir değil, bin kere
düşünsünler.

Suriye-de
21. Asrın zulmü sergilenmektedir…

Esad,
İran ve Rusya tarafından…

İsraile
ve batıya hizmet edilmekte ve de ikinci bir haçlı seferi sürdürülmektedir.

Milyonları
öldürmenin hiçbir cihetle meşruluğu söz konusu olamaz.

Milyonları
sürgüne yollamanın hiçbir mazereti olamaz…

Bunların
hepsi mi terörist?

Anasının
karnında, bebek, yaşlı, kadın hepsi mi terörist?

Oyun çok büyük ve de
derin…

Cemel
ve Sıffin vak’asından çok daha büyük bir oyun…

Fitne
ateşi sürekli harlanmakta, içimizden ve dışarıdan devamlı ve münafıkane buna
benzin taşınmaktadır.

Geçmişten
günümüze Rusya-nın en az bir asırdır yoğunlukla en büyük hedefi sıcak denizlere
açılmak; Böl- Parçala- Yut- politikasını izlemektedir.

Yuttuğu
Türk Cumhuriyetlerini yüz yıl sonra sindiremeyip ancak yıpratıp kustu.

Abd
ve batı ise; -Böl- Parçala- Yönet politikasını sürdürmektedir.

Menfaat
esası üzerine tüm politikalarını sürdürmektedirler.


İdlib-de ne işimiz var,
diyen ahlaksız ve beyinsizlere, işte aşağıdaki resme baksın, onlar Çanakkale’de
ne işimiz var, dediler mi?

Yani
kör ol, ümmetin derdiyle dertlenme, derdinle kıvran ve çözüm arama.

Bu
zihniyet bu millete yüz yılı kaybettiren zihniyettir.


Avrupa’daki
kardeşlerimiz, Resmi yazı yazdılar: TSK saflarında savaşmak istiyoruz.

Maşallah…
Binlerce tebrikler.

Ancak
biz öldük mü?

Biz
daha ölmedik…

İnşaallah
bu musibetler İslam dünyasının ittifakına ve ittihad- ı İslam- a vesile olur.

MEHMET
ÖZÇELİK

02-03-2020


[1] http://www.haber7.com/dunya/haber/2948148-idlibde-iran-destekli-cok-sayida-terorist-olduruldu

[2] http://video.haber7.com/video-galeri/156649-seyh-subhi-et-tufeyliden-hizbullah-ve-irana-sert-suriye-sozleri




MASONLAR MI ?

MASONLAR
MI ?

Türkiye-nin
iki yüz yıllık tarihinde yıkıcı önemli rol oynayan münafık bir yapıdır.

Kirliliğini
gizlilikten içinde ve de piyon ve maşalarla yürütür.

Her
alanda kendisini temsil eden bir alet bulundurur.

İşini
daha çok yer altından yürütür.

Yüz
yıldır Türkiye-nin yönetiminde aktif rol oynar.

Ayağa
kalkamamamızda ve de darbelerde en büyük ve birinci aktördür.

Ekonomide
dünyayı kontrol etme çabalarını, dünyayı tek bir din etrafında birleştirme
düşüncesiyle kontrol etmek ister.

Dünya
ve ahireti kendi kontrolünde bulundurma çabasındadır.

Maddeyi
kontrol edip de, manayı ve dini kontrol etmemek elbette ki eksik kalır.

Bu
akıl İngiliz menşeli bir akıldır.

Bu
günlerde darbe söylentileri tamamen mason kaynaklıdır.

Sevda
ve heveslerini depreştirmekte, bir yerlere, piyon ve maşalarına mesaj
vermektedirler.

Yüz
yıllık bu vatan toprakları masonlar tarafından sürüldü ve ekimi yapıldı.

Darbelerle
bu budamaları yaptılar. Kendilerince ayrık otlarını temizlediler, açığa çıkmayarak
işlerini yürüttüler.

Darbeler
ve faili meçhuller bunun bir göstergesidir.

Darbeler
şimdiye kadar Atatürkçülük maskesi altında yürütülürken artık bunun demode
olması sebebiyle yarım asırdır besledikleri mason kaynaklı Fetö ile, dini bir
akım olarak sürdürdüler.

Şeytan
hep soldan gelirken, bu sefer sağdan gelmiş oldu.

Bunda
başarılı olamayınca bu sefer bunu kullandığı tüm iç ve dış birimlerine yayarak
iç kargaşa ve kaos çıkartma, güçsüz düşürüp diz çökertme yoluna gidecektir.

Türkiye
bir asırdır kuvvetli ve kurumsal olarak masonluğun ve masonların kıskacındadır.

Bu
konuda daha önceleri de yazmıştım.[1]

Yeni
Şafak gazetesinin bundan iki yıl önce başlattığı fetö ve masonluk ilişkisini
yazı dizisiyle ele almıştı.[2]

27
Mayıs Milli Birlik Komitesi Genel Sekreteri Şükran Özkaya’nın arşivinden çıkan
orijinal resmi belgeler, FETÖ’nün masonlarca kurulduğunu gösteriyor. 1991’de
Özal’a sunulan rapora göre Gülen, Kasım Gülek ve Yaşar Tunagür’ün yanısıra 21
kişilik icra heyetinin 14’ü mason.[3]

Bugünde
yerinde ve zamanında ve de isabetli olarak masonluğu geçmişten günümüze ele
almış olması, masonların devrede olduğu ve devrede olanları harekete getirmesi
zamanında dikkatleri çekmesi yerinde olmuştur.

“Masonların
hedefi milletleri dinsizleştirmek.

Masonluğun
başlıca siyasi rolü, kendi yayınlarında açıkça ‘dinle mücadele’ olarak
tanımlanıyor. DP Afyon Milletvekili Gazi Yiğitbaşı, 1951 tarihli Meclis
konuşmasında, bir mason yayınından şu cümleleri aktarıyor: Her mason, lâikliğin
bir misyoneridir. Masonlar çocuklarını dinden uzak tutmalılar.”[4]

Necip
Fazıl’ın çıkarttığı bir dergi olan, Büyük Doğu’nun yirmi dokuzuncu sayısında;
“Lozan’ın İçyüzü” diye yazılan makalede de belirtildiği gibi;

Din
öldürülecektir.

Türk
milletini İslâmiyet ve din cihetinden öldürmek kararıdır.[5]

-“Masonlar
Tevrat’a bağlı zararlı tarikatlardır.

İstiklal
Savaşı gazisi ve Demokrat Parti Afyon Milletvekili Gazi Yiğitbaşı, Meclis
kürsüsünde masonlara karşı önemli mücadele verdi. Tevrat dini, dinsizlik veya
yeni bir dine tapan bu gizli tarikatın milletin maneviyatını mahvedeceğini
belirten Yiğitbaşı, “Mason Derneği’nin temiz Türk yurdunda yaşaması çok
tehlikelidir” diyor.

…2013
yılında zehirlenerek kanser yapılıp öldürülen Aytunç Altındal, Gerçek Hayat
dergisine 2007’de verdiği mülakatında, “Biliyorsunuz Masonların bir lafı var.
‘Din adamları bizim kadar ahlaklı değildir. Gerçek ahlakı biz temsil ederiz’
diyorlar. Ben yıllardır Masonların aslında ahlaksızlığı temsil ettiklerini
söylüyordum. Son örnek bu oldu. Yıllardır söylüyoruz, ahlakmış, toleransmış,
hoşgörüymüş, cart curtmuş, dinlere açıklarmış, hepsi palavra. İşte gördük” diyerek
tepkisini dile getirmişti.

…Milli
Güvenlik Kurulu 1. Hukuk Müşaviri ve başdanışmanı Mustafa Ağaoğlu’nun mason
olduğunu gizlemeyenlerden olduğunu dile getiren Aytunç Altındal, “Türkiye’de
‘Kelebek Sevenler Derneği’ kursanız, orada bir suiistimal olsa derhal
Cumhuriyet Savcıları el koyar. Sokakta kestane satan adama “Gel buraya,
sen vergini verdin mi” diyor bu devlet. Burada bedeli 7 milyon dolar
olduğu öne sürülen bir suiistimal var. Cumhuriyet Savcıları niye üstüne
gitmiyor, belli değil” diyerek bu tehlikeli cemaatin gücüne dikkatleri
çekmişti.

…Masonların
bir başka yüzünü ifşa eden Aytunç Altındal, Masonların ahlâksızlığı temsil
ettiklerini söylüyor. Yerli ve yabancı pek çok filmde kabalist sembollerini
gördüğümüz masonların tek dünya devleti ve tek din hedeflediklerini, bunun için
de dinlere ve ahlâkî değerlere saldırdıkları dikkatlerden kaçmaz. Her türlü
iffetsiz sahnenin yer aldığı filmler ile müzik kliplerinde aynı sembol ve
iffetsizliği sürekli gözlere sokuluyor. Bunların en son örneklerinden biri,
geçtiğimiz Ramazan ayında Tel Aviv’de gerçekleştirilen Eurovision şarkı
yarışmasında yaşandı. Dünyanın en karanlık cemaatinin kadını olan Madonna’nın
sahne gösterisi tümüyle masonik semboller ve mesajlarla doluydu.”[6]

-“Türkiye’yi
Masonlar yönetti.

Cumhurbaşkanları,
Meclis başkanları, bakanlar, bürokratlar ve akademisyenlerden pek çok üst düzey
yetkili masonlar tarafından devşirildi. Dokuz başbakan ile birkaç dışişleri
bakanı hariç hepsi masondu.

Makamlarda
masonlar olunca şüphesiz tayin ve terfiler de onlar tarafından yapılıyordu.
Mesela Ecevit İngiliz locasına mensup bir masondu. Dokuz başbakan hariç geri
kalanı ile birkaç dışişleri bakanı hariç hepsi masondu. Mustafa Kemal’in
çevresi yani kabine üyelerinden yaverine, doktorlarından hizmetindekilere kadar
hemen hepsi masonlardan oluşuyordu.

Kenan
Evren bir masondu, gladyonun Türkiye masası X’in şefi mason Orgeneral Turgut
Sunalp’e Milliyetçi Demokrasi Partisi’ni (MDP) kurdurmuş. Hâkeza yakın dönemin
siyasetçilerinden Demirel masondu, kabinesinin büyük çoğunluğunu masonlardan
seçti.

Başbakanlığının
sonuna gelmeden evvel istihbarat ve emniyet teşkilatlarına masonlarla ilgili
tespit raporu hazırlamaları talimatı veren ve Türkiye’deki mason hükümranlığını
çok iyi bilen merhum Başbakan Adnan Menderes, 1959’da Rahmetli Necip Fazıl
Kısakürek ile görüşmesinde şu cümleleri kurar: “Üstümde Celal Bayar
(Cumhurbaşkanı), altımda Medeni Berk (Başbakan yardımcısı) var. Bunların ikisi
de 33. dereceli masondur. Ben iki değirmen taşı arasına sıkışmış buğday tanesi
gibiyim!” Bir başbakanın bu karanlık cemaatin karşısındaki çaresizliği aslında
gerçek bir Türkiye fotoğrafıdır.

…MAH/MİT
Demokrat Parti Raporu

Demokrasi
hiçbir zaman umurlarında değildi. Demokrasi onlar için amaçlarını
gerçekleştirme araçlarından biriydi. Millî unsurların enerjilerini koltuk
mücadelesinde tükettirip, iktidar koltuklarına hep kendileri oturdular.
Kendileri oturmasa da oturttuklarının muktedir olmasına izin vermediler. Bu
durumla ilgili olarak “1950-1960 arası DP oy çokluğu ile iktidara gelince, millî
iradeyi temsil ettiklerini ve onun temsilcisi olduğunu, her şeyi
yapabilecekleri kanısını taşımakta idiler” denilen MAH raporu, geçtiğimiz
yıllarda “dağdaki çobanla benim oyum eşit olamaz” diyen Aysun Kayacı’nın
nereden beslendiğini şu cümlelerle gözler önüne seriyor: “Millet soyut bir
varlık ve mânevî bir kurumdur. Her an iradesi yanlış yönlendirilebilir. Millî
irade anlamsız, sosyal bir gerçekle alakası yoktur. Millet iradesi, halk
iradesi olabilir mi? Kişisel irade toplamı, kolektif irade olamaz. Oy
kullanmayan, oy hakkı olmayan kitle vardır. Bir cahille, bir eğitimlinin
iradesi bir midir?”
[7]

-“Masonik
suç örgütü

İsrail’in
istihbarat örgütü Mossad’a bilgi sızdırmakla da suçlanan Adnan Oktar’ın
masonluğa kabulünde İtalya Dışişleri eski Bakanı Franco Frattini aracılık
etmişti. İtalyan Büyük Locası Büyük Üstadı Pilloni, Oktar’a “33. derece mason
diplomasını” takdim etmiş, Oktar da üstadına, “Emrinizdeyim” demişti.

…5
Temmuz işgal girişiminden bir süre öncesine kadar masonik terör örgütü FETÖ’yü
destekleyen, FETÖ elebaşı mason Fetullah Gülen gibi kendini mehdi ilan eden
masonik suç örgütü elebaşısı Adnan Oktar, locaya girişini canlı yayınlayıp
masonluk tarihinde bir ilke imza atmıştı. Yardımcısı Oktar Babuna mahkemeye
verdiği ifadede “Adnan Oktar 33. derece mason ve loca kurma yetkisi var” dedi.

…MASONLAR
GİBİ MUSTAFA KEMAL’İN ARDINA SIĞINDI

Önce
dindar bir kişilik profili çizen Oktar, ağına düşürdüğü bir kızla basılarak
tutuklanmıştı. Masonların ve Kemalistlerin yaptığı gibi, kurduğu vakıf
üzerinden Mustafa Kemal’in ardına sığınan ve Mustafa Kemal’in resminin altına
‘izindeyiz’ yazan gazete reklamı ve duvar ilanları ile bir kez daha dikkatleri
üzerine çeken Oktar, ardından televizyon kanalı kurmuştu.

Milli
İstihbarat Teşkilatı MAH’ın 1972 tarihli Gülen Örgütü Raporunda belirttiği
hedeflerine erişmek için “her kesimi kullandığı, direkt emirleri CIA,
MOSSAD’dan alarak stratejilerine uygun hareket ettiği tarafımızca tespit
edilmiştir” ifadelerinde olduğu üzere, dış istihbarat örgütlerinden emir
aldığı, bu kapsamda ABD ve İsrail’e sık sık giderek görüşmeler yaptığı, bizzat
kendi kayıtlarında görüldü.

…Türkiye’nin
ünlü kan dolandırıcısı olarak da tanınan Adnan Oktar’ın yardımcısı Ahmet Oktar
Babuna, çete lideri Adnan Oktar’ın 33. derece Mason, Loca kurma yetkisinin bile
olduğunu anlattı.”[8] 

MEHMET
ÖZÇELİK

01-03-2020


[1]
http://www.tesbitler.com/index.php?s=mason

[2] https://www.yenisafak.com/ekonomi/fetonun-patronlari-masonlar-saldirida-3333467

https://www.yenisafak.com/yazarlar/bulentorakoglu/fetonun-mason-imamlari-ve-bylock-2033985

https://www.yenisafak.com/gundem/iste-fethullah-gulenin-masonluk-belgeleri-2110900

https://m.sabah.com.tr/gundem/2015/03/30/iste-fethullah-gulenin-masonluk-belgeleri/amp

[3] https://www.yenisafak.com/gundem/fetoyu-masonlar-kurdu-3527392

[4] https://www.yenisafak.com/gundem/masonlarin-hedefi-milletleri-dinsizlestirmek-3526907

[5] http://www.risaleinurenstitusu.org/kulliyat/emirdag-lahikasi/nihai-vesika/277

http://www.risaleinurenstitusu.org/kulliyat/emirdag-lahikasi/gizli-anlasmanin-entrikasi/278

[6] https://www.yenisafak.com/gundem/masonlar-tevrata-bagli-zararli-tarikatlardir-3527066

http://www.risaleinurenstitusu.org/kulliyat/arama/mason

[7]
 
https://www.yenisafak.com/gundem/turkiyeyi-masonlar-yonetti-3527228

[8]
https://www.yenisafak.com/gundem/masonik-suc-orgutu-3527563




İÇİMİZDEKİ HAÇLILAR

İÇİMİZDEKİ
HAÇLILAR

Bin
yıl önceki hariçten gelen haçlı saldırıları, bu gün içten ve dıştan haçlı
sevdalılar ile birlikte saldırmaktadır.

Tarih
bir daha tekerrür etmektedir, zulümde…

İdlibdeki Esed-in bu
zulüm ve katliamı, 922 yıl önce yani 1098 yılında haçlılar tarafından da
yapılmıştı.

Esedin haçlı
zihniyetinden farkı nedir?

“Arap ve Frenk
vakanüvislerin anlatılarına göre, İdlib’teki insanları üç gün boyunca
kılıçtan geçiren Haçlı ordusu Müslümanların cesetlerini yemişti.

Frenk komutanların
ertesi yıl Papaya gönderdiği mektuplarda da doğrulanan kıyımdan sonra,
haçlılar, Arap destan edebiyatında sıklıkla yamyamlar olarak betimlenmeye
başlandı.

Suriye o dönemde de
tıpkı bugünkü gibi siyasi çekişmelerle parçalanmıştı.

Bugün de İdlib’in
kent ve köyleri acımasızca hedef alınıyor. Eylül 2018’deki Soçi Mutabakatından
bu yana, İdlib’te yaklaşık 2000 sivil öldü. Ocak 2019’dan bu yana ise şehirden
kaçanların sayısı 2 milyona ulaştı.

İdliblilerin mezar
taşları dahi rejim güçlerince tarumar ediliyor. Yaşananlar, İdlib’in haçlı
istilasındaki dehşetini hatırlatıyor.”[1]

O gün haçlıların
avrupaya yaptığı o hizmeti, bu gün Esed İsraile yapmaktadır.

-İçimizdeki haçlı
sevdalılarından olan Fetö-de şöyle demişti;

“Haçlının
ülkenizi işgal etmesi, çok tehlikeli değildir; çünkü sizin ve onların arasında
kırmızı çizgiler vardır. Bir kere onlar, sizin kadınlarınıza kızlarınıza
ilişmezler, mâbedinize ilişmezler; ilişmemiş Haçlılar.” dedi. .
[2]

“Sırçadan
yapılmışız gibi parçalar bizi kader.

Ve yapışmaz bir daha
asla kırıklarımız…”

O günlerde İdlib için
söylenen bu söz, bu günü görür gibiydi.

-Bugün Esad ve İran
israilin hedeflerine hizmet etmektedir.

Milyonlarca insanı
göçe zorlarken, israilin arzı mev’ud olan topraklarının boşaltılmasına hizmet
etmekte ve önünü açmaktadır.

On milyonlarca insanı
öldüremez ancak o kadar insanı göçe zorlayıp, o toprakları boşaltmış olur.

Vadedilmiş
toprakların sahipsiz olmasıyla israilin kucağına bu topraklar verilmektedir.

Arzı Mev’udun yol
taşları döşenmektedir.

Armegedon yani Tanrı
kıyamete zorlanmaktadır.

-İdlib-de 36 Şehid
verdik. Allah hepsine rahmet eylesin. Makamları âli olsun.

Milletimizin başı
sağolsun. Dünya cihetiyle kayıp hepimizin kaybıdır.

Ancak onlar bu hayatı
verip ebedi hayatı kazandılar.

Kaybedenler
düşünsün!!!

MEHMET
ÖZÇELİK

29-02-2020


[1] https://www.aa.com.tr/tr/dunya/hacli-mezaliminden-esed-katliamlarina-idlib/1749464

[2] https://www.yeniakit.com.tr/haber/gulen-haclilarin-ulkenizi-isgal-etmesi-kotu-bir-sey-degildir-204887.html

https://www.picuki.com/tag/Araplar%C4%B1nG%C3%B6z%C3%BCndenHa%C3%A7l%C4%B1Seferleri




İKİNCİ ŞAH İSMAİL VAK’ASI

İKİNCİ
ŞAH İSMAİL VAK’ASI

Evvela
33 şehidimize ve tüm şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyorum.

Suriye’de  yüzde on yüzde doksanı kovuyor.

Dünya
bu zulme ortak oluyor.

1502
yılında, Şah İsmail Safevi devletinin alanını taa doğumuzu kapsayacak derecede yaygınlaştırma
çabalarını  Yavuz Sultan Selim
durdurarak, Şianın yayılma politikasını engellemiş oldu.

Beş
yüz yıl sonra bu gün aynı zihniyet İran destekli Esat eliyle sürdürülmeye
çalışılıyor.

Nuseyri
yani Şiiliğin bir kolu bugün yayılmacı bir faaliyet içerisindedir.

Kadın,
çocuk, yaşlı demeden milyonları öldürmekte bir beis görmemekte, imha
etmektedir.

Milyonlar
sürgünde ve yolda.

Hayat
bitmiş.

İnsanlık
bitmiş.

Suriye
insanlığın insanlığını kaybettiği, imtihan edildiği mekan.

Köpeğinin
ölümüne ağlayanlar, milyonların ölümüne suskun.

Esed’in
babası Hafız Esad 2 Şubat 1982- de 40 bin kişiyi öldürmüş, 800 bin Hamalı da
mülteci durumuna düşmüştü.

Atasözünde
boşuna denilmemiş; Otu çek köküne bak, diye…

82
milyon Türkiye tükürse Esad o tükürükte boğulur.

Ancak
arkasında İran ve Rusya her türlü desteği vermektedir.

İran
bu zulme ortak olmaktadır.

Rusya
ise, ayıdan post Rustan dost olmaz gerçeğini bir kere daha göstermiş oldu.

Bir
yandan katil Esedi koruyan Rusya ayısı, öbür yanda o ayının dayısı olan münafık
İran, öbür tarafta ABD ve Batı domuzunun beslediği PKK ve YPG, belki de en
önemlisi içimizde bulunan ihanet şebekesi Ortadoğu’daki ateşe benzinle karşılık
vermekte, yangını yaygınlaştırıp sürdürmektedir.

Suriye
meselesi Ahmet Davutoğlunun heyecanla uyguladığı politikasının, beceriksiz ve
kof bir sonucudur.

Bu
millete attığı kazıktır.

Eğer
içinde sinsi bir plan yoksa, oyuna getirilmiş, Büyük Ortadoğu planının maşası
olmuştur.

Allah
bu milletin ve ordusunun yar ve yardımcısı olsun.

-“Nûh,
şöyle dedi: “Ey Rabbim! Kâfirlerden hiç kimseyi yeryüzünde bırakma!”

Çünkü
sen onları bırakırsan, kullarını saptırırlar; sadece ahlâksız ve kâfir kimseler
yetiştirirler.”[1]

MEHMET
ÖZÇELİK

28-02-2020


[1]
Nuh.26-27.




HASTALIK HİÇ BU KADAR GÜZEL OLMAMIŞTI

HASTALIK
HİÇ BU KADAR GÜZEL OLMAMIŞTI

İbrahim
gençti. Daha lise çağında bir genç.

Sınıfta
sürekli aykırı hareketleri ve gereksiz ve alakasız soru ve sözleriyle öne çıkıyor,
çıkmaya çalışıyordu.

Sabretmek
bazen zorlaşıyordu.

Kendisini
ve ailesini öğrendiğimde bu durumun genellikle aile ortamından kaynaklandığını
gördüm.

İmam
Hatip öğrencisi profilini vermiyordu.

Dağıtımda
onun kısmetine de burası düşmüştü.

Hem
onun açısından, hem de diğer öğrenciler açısından uyum sağlamak kolay değildi.

Aykırı
duruşla beraber, aykırı bakışlarda eksik olmuyordu.

Zamanla,
hee o mu, o yapar, normaldir, havalarına giriliyordu.

Ancak
böyle farklı ailede yetişmesiyle beraber, ölçüsüz de olsa, kötü niyetli
değildi.

İçindekini
dobra dobra, tartmadan ve hesap etmeden söylüyordu.

Kendisi
 bundan pek de rahatsız olmuyordu,
başkaları olsa da…

Bir
gün bizim İbrahim-i derste görmeyince, nerede olduğunu sordum.

Hasta
olduğunu söylediler.

Diğer
hafta okula gelmiş ancak hastalığı hala devam etmekteydi.

İbrahim
her zamanki yerinde değil, kenarda, sakin ve de masum bir şekilde oturmaktaydı.

İbrahim-e
baktığımda, eski İbrahim-i onda göremedim.

Adeta
hareketli, hırçın, atak İbrahim gitmiş, yerine sakin, masum ve de yüzü nurlu,
melek gibi bir İbrahim gelmişti.

Kendisi
kimseye dokunmuyor, belli ki kendisine de dokunulmasını istemiyordu.

Geçmiş
olsun İbrahim, dedim.

Olgun
ve ağır bir şekilde, -Sağol hocam-, dedi.

Sima
bu kadar mı değişirmiş!

Hastalık
bir insanı bu kadar mı melekleştirip, saflaştırırmış!

Hastalık
İbrahim-e çok yakışmıştı.

Neredeyse
hiç iyi olmayıp, böyle kalmasını temenni edecektim.

Sınıf
özel dil sınıfıydı.

Sınıfa
İbrahim-in hatırına bir de çay ikram ettim.

Bu
durumu, kendisine hastalığın çok iyi yakıştığını, bir insana hastalığın bu
kadar mı yakışacağını söylediğimde tebessüm etmişti.

Bazen
ailenin ve de okulun terbiye edip dizginleyemediğini, gözle görülmeyen bir
mikrop çok daha iyi başarıyordu.

Hastalığın
hastaya kazandırdığından dolayı, hastalığı sevmiştim.

-“İnsanların
hayat-ı ictimâiyesine en kuvvetli medâr olan gençler, delikanlılar,
şiddet-i galeyânda olan hissiyâtlarını ve ifrâtkâr bulunan
nefis ve he­vâlarını tecâvüzâttan ve zulümden ve tahrîbâttan durduran ve
hayat-ı ictimâiyenin hüsn-ü cereyânını te’mîn eden, yal­nız cehennem
fikridir. Yoksa cehennem endişesi olmazsa, el-hükmü li’l-gālib kaidesiyle o
sarhoş deli­kanlılar, hevesâtlarının peşinde bîçâre zayıflara, âcizlere dünyayı
cehenneme çevireceklerdi. Ve yüksek insaniyeti, ayet süflî bir hayvaniyete
döndüreceklerdi.”(Bediüzzaman. Gençlik Rehberi)

MEHMET
ÖZÇELİK

26-02-2020




İNSAN BU

İNSAN
BU

İnsan cüzlerden
müteşekkil…

Kalbini çıkarınca sen
sen değilsin.

Aklını çıkarınca sen
sende değilsin.

Ruh çıkınca ölüsün.

Diğer organlar
çıkınca yarım ve eksiksin.

Vicdan çıkınca manen
hiçsin.

Duygular çıkınca proğramsız
boş bir bilgisayar kasasısın.

Sen alemden süzülmüş
cüzleri barındıran bir külsün.

-Ben
bile kendinden haberdar değilken, ben bile kendimi bilmiyor iken, kendim ile
ilgili bir şeye vakıf değil iken, beni bilen benden haberdar olan, beni yaratan
bir yaratıcının olduğundan dolayı hakikaten ne kadar şükretsem, ezelden ebede
ne kadar hamd etsem elbette ki azdır.

Geçmişte
beni unutmayan ve bu gün de unutmayıp hayatımı idame ettiren bir Rabbim;
Elbette ki bundan sonra da unutmayacağı kesinlik kazanmaktadır.

Binler
şükür olsun o beni unutmayan, hiçbir şeyi unutmayan Rabbe …

Beni
unutmadığı gibi yukarıya doğru anne ve babamı da unutmayan, aşağıya doğru
ailemi, çocuklarımı da unutmayıp onlar ile beraber bütün sevdiklerimle olan
irtibatı kuran bir Rabbim, o bağlantımı tesis eden bir Allah’ım, bana ne kadar
ehemmiyet verdiğini ve benimle beraber sevdiklerim ile olan ilgi ve alakayı ne
kadar önemsediğini de göstermiş olmaktadır.

Denizin
en derinliklerindeki en küçük bir canlıyı unutmayan, mikroskobik canlıların
hayatını var edip devam ettiren, uzayın en derinliklerinden haberdar olup orada
tasarruf eden bir Allah; kainatın ana merkezinde olan ve her şeyin kendisi için
yaratılmış olduğu bu insanı neden unutsun? Niye unutsun? Nasıl unutsun ve unuttursun?

MEHMET
ÖZÇELİK

25-02-2020




MASON ELİ

MASON
ELİ

-“
Tüm darbeleri masonlar
planladı.

Mason
İsmet İnönü, Türkiye’de CIA destekli 1960 darbesiyle yolu açtı. 12 Eylül askeri
darbesi, 28 Şubat postmodern darbesi, 12 Mart askeri muhtırası, 27 Nisan
e-muhtırası da mason patentlidir. 15 Temmuz darbe ve işgal girişiminin elebaşı
Gülen dahil, FETÖ’yü kuran 23 kişinin 16’sı da masondu.”[1]

-“ABD
Ulusal İstihbarat Direktörü James Clapper, “Darbe girişimi ve geri tepmesi,
Türkiye’deki ulusal güvenlik aygıtının tamamını etkiledi. Bizim bazı
muhataplarımız ya tasfiye edildi ya da tutuklandılar. Şüphesiz ki bu durum
ABD’nin Ortadoğu stratejisini daha güç hale getirecek” dedi.

Ardından,
Suriye’de PKK’lılarla işbirliği yapan ABD Merkez Kuvvetler (CENTCOM) Komutanı
General Joseph Votel, “darbe girişiminin ardından ABD ordusunun Türk
ordusundaki birçok yakın müttefikinin hapse konduğunu” söyledi. Daha
sonra ise ABD Avrupa Kuvvetleri ve NATO Müttefik Kuvvetler Yüksek Komutanı
Orgeneral Curtis M. Scaparrotti şu açıklamayı yaptı: “Bu
subaylar NATO’ya önemli hizmetler verdi. Burada yetenekli ve yetkin insanlarla
birlikte çalışıyordum ve şu anda ekibimde yetenek, uzmanlık ve üretilen iş
anlamında bir zayıflama görüyorum.”[2]

-Fetö
bir mason organizasyonu ve operasyonudur.

Fetönün
1965 lere dayanan bir mason oluşumudur.

-“Büyük
kalleşlik ortaya çıktı! FETÖ’cü hainler MİT’çileri deşifre etmiş.

7
Şubat MİT kumpası hakkında yeni detaylar ortaya çıktı. MİT kumpası iddinamesi
mahkemeye sunulurken davadaki tek müşteki olan Mustafa Özer, önemli
açıklamalarda bulundu. Özer, “FETÖ’nün MİT kumpasıyla ilgili olarak FETÖ
Dünya tv isimli bir kanal kurmak için Kandil’de Karayılan ile görüştü”
ifadelerini kullandı. Karayılan’ın “hükümetle aranızda arabuluculuk
yapabiliriz” diyen Selahattin Sevi’yi reddettiğini söyleyen Özer, FETÖ’nün
eli kanlı terör örgütü PKK ile anlaşmak için MİT’çileri deşifre ettiğini
açıkladı.”[3]

-“FETÖ’den tutuklu bulunan eski istihbaratçı
Enver Altaylı’nın Sincan Cezaevi’nde Almanya’nın önemli diplomatik isimleri tarafından
sık sık ziyaret edildiği ortaya çıktı.”[4]


[1] https://www.yenisafak.com/gundem/tum-darbeleri-masonlar-planladi-3526453

https://www.sabah.com.tr/gundem/2016/02/29/komutan-kisladaki-kurani-yaktirdi

[2] https://m.hurriyet.com.tr/yazarlar/nedim-sener/hangisinin-zamaninda-ne-kadar-fetocu-atildi-41450379

[3] https://www.yeniakit.com.tr/haber/buyuk-kalleslik-ortaya-cikti-fetocu-hainler-mitcileri-desifre-etmis-1072744.html

[4] https://www.siyasetcafe.com/enver-altayliyi-cezaevinde-kimler-ziyaret-ediyor-iste-dikkat-ceken-isimler-63970h.htm




DÜNYA HASTA

DÜNYA
HASTA

En
büyük hastalık, manevi hastalıktır.

Ebedi
hayat olan ahireti bitiren manevi ve fikri hastalık, en büyük kayıptır.

Gerçek hastalık; Hayatı
verip hayatı devam ettireni, hayatın içinden çıkarıp, emir ve yasaklarını
tanımamak, devre dışı bırakmak, hayatı ve hayatı vereni tanımamaktır.

Hayat O’nun elinde
olduğu gibi, devamı da O’nun getirdiği kurallar ile devam eder, ve de edebilir.

-Asya Gribi, 1957 yılında Çin’den başlayarak,
Uzak Doğu’ya daha sonra da Avustralya, Amerika ve Avrupa kıtasına yayılmış olmasından
ötürü bu adla anılmaktadır. Asya gribinden ölenlerin sayısının 2 milyon olduğu
tahmin ediliyor.

-Batmaz denilen gemi
Titanik.

2 bin 340 yolcusuyla
ilk yolculuğuna çıkan Titanik transatlantiği, bundan tam 102 yıl önce, 15 Nisan
1912’de New Foundland’ın güneyinde bir buzdağına çarparak battı: 1513 kişi
öldü.

-“Çin Başkanı Şi Cinping’in, “Çin’i durduracak
hiçbir güç yok”

Firavunda;” Ben sizin
en büyük rabbinizim, diyordu.

Su onu boğdu, suda
boğuldu.

Suya gücü yetmeyen
bir rab!?

Çindeki Korona virüsü
sadece çini trilyon dolarlarla vurmadı, aynı zamanda tüm dünyayı ve dünya
ekonomisini de vurdu.

Uçak seferlerinden,
turizme, çinde bulunan tüm binlerce dünya şirketlerinin şirketlerini kapatması
ve tüm kurumlardaki sözleşmelerin yani çinin dünya ile yaptığı anlaşmalar,
dünyanın çinle yaptığı anlaşmalar hep iptal edildi.

Merkez çin olsa da,
hedef dünya.

Fazla gelen dünya nüfusunu
hem savaşlarla, yetmeyince virüslerle yok etme ve bitirme hedefi…

Asrımız asırların
özeti bir asırdır.

Asırların kiri
asrımızda toplanmaktadır.

Hayırlar da…

Son raund…

MEHMET
ÖZÇELİK

23-02-2020