ÇETREFİL

ÇETREFİL

Çetrefil;
karışık olması nedeniyle içinden çıkılması, çözümü, bir sonuca bağlanması,
anlaşılması güç.

Aslında
güç olmasından ziyade, güçlendirilen çetrefil olaylar.

-Sivas
olayları Teoman komanın işimiydi, özel harekat elemanının ifadesine göre?

1993’ün
ilk iki ayında İsrail’de patlayıcı eğitimi, 1996’da ise ABD’de üç ay
Kontrgerilla eğitimi almış olan bu Özel Harpçi H.Ç’nin; Sivas itiraflarıyla
(2011) finali yapalım:

“Erzincan’da
poligon birliğindeydik. Teoman Koman geldi ve Sivas’ın talimatını verdi!

İki
gün öncesinden Sivas’taydık: 13 kişiydik ve ikişerli gruplara ayrıldık. Bir
kişi geri bırakıldı. Halkın arasında epeyce dolaşıldı. Jitem’den gelen
bilgilerden istifade edildi. İşimiz, insanların Madımak Oteli’nin önünde
toplanmasını sağlamak, taşı atmak ve sonra çekilmekti…

Başlarken,
beşinci gruptaki bir arkadaşımız ilk kurşunu attı. Arkasından molotof
kokteylleri geldi. Görevimiz kargaşayı çıkarmaktı. Yapmamız gerekeni yaptık!”[1]

-Cami
duvarına bevleden zihniyet hiç eksilmeyecek gibi.

-Herşey
değişse de değişmeyen Chp zihniyetidir.

Bir
iki belediyeyi kazanmanın sarhoşluğuyla sağa sola saldırması, hakaretler, Lutilik
yapıp sefaheti alevlendirmesi, eski kokmuş ve kokuşmuş uygulamaları tekrar
piyasaya sürerek saldırganlığı, hala cehalet asrının karanlıklarında ve orta
çağda kaldığının ve sözlerinde dürüst olmadığının bir göstergesidir.

Ayinesi
iştir kişinin, lafa bakılmaz.

Yaptıkları
yapacaklarının delilidir.

Kirlilikleri
sayıp etrafı kokutmaya ve mide bulandırmaya gerek yok. Zaten onlar bunu -görenler
için- yapıyor. Saldırganlıklarını gizlemiyorlar. İşte daha tehlikesi için
bakın.[2]

-Barış Yarkadaş’ın sahibi
ve genel yayın yönetmeni olduğu internet sitesinde, Kılıçdaroğlu’nun Soros bağlantılarını
faş eden bir haber yayınlanmıştı. 

Küçük
çaplı bir kıyametin kopması bekleniyordu ama öyle olmadı. Kılıçdaroğlu, Barış
Yarkadaş’ı CHP’ye davet etti ve onu milletvekilliğiyle onurlandırdı. Barış
Yarkadaş da, ne yapsın, hem iddialarının peşini bıraktı, hem de yayınladığı
haberi erişime kapattı.”[3]

Dünya
darbecisi Sorosun kontrolünde olan partiye girince rengi ve sözü birdenbire
değişiverdi.

CHP’li
Barış Yarkadaş’tan skandal başörtüsü açıklaması: Türbanlı hakim olmaz.[4]

Bin
yılda geçse değişmeyecek olan zihniyet. Anlat anlat anlamaz, kaynat kaynat
kaynamaz.

Herşey
değişse de tinet değişmez.[5]

-Dinde
hassas muhakeme-i akliyede noksan olan kimseler, sözde dindar ve İslamcı
olduğunu söyleyenler maalesef bu kirli ittifakta, bir asırdır mücadele ettiği
insanlarla kol kola ve bağıra bağıra ortaklıklarını gösterdiler.

-Dağdaki
çobanın oyuyla benim oyum nasıl bir olur diyenler, bugün dağdaki eşkiya ile
ortaklık yapıyorlar, aynı oybirliği ile..

-Her
şey güzel olacak diye.

Oysa
devamlı yüz kızartıcı ve üzücü olaylar peş peşe gelmekte, dağ eşkıyası
şehirlerde borazanını öttürmektedir.

MEHMET ÖZÇELİK

11-07-2019


[1] https://www.yenisafak.com/yazarlar/tamerkorkmaz/butun-bunlara-gozlerimizi-kapatmaya-tam-gaz-devam-2051945

[2] https://www.turkiyegazetesi.com.tr/yazarlar/suleyman-ozisik/608779.aspx

[3] https://www.gazeteoku.com/turkiye/star-gazetesi-yazari-ahmet-kekec-kimin-fetocu-oldugundan-suphe-duydugunu-yazdi/608888

https://forum.donanimhaber.com/baris-yarkadas-in-kilicdaroglu-hakkindaki-inanilmaz-itiraflari–128190478

[4] https://www.ahaber.com.tr/webtv/gundem/emniyet-mudurunden-hdpliye-tokat-gibi-cevap-savas-yok-terorle-mucadele-var

[5]
Bak. İsra.84.




DÜĞÜN EVİNİN DEFCİSİ

DÜĞÜN EVİNİN DEFCİSİ

Düğün
evinin defcisi, ölü evinin yasçısı 

Davutoğlu,
Gül, Babacan…

Her
ortama uyum sağlayan, her ortamda ilgi odağı olmak isteyen, ortamları kendi
popülaritesi için kullanan kişi.

Şov
sever, her kalıba, kaba uyar kişidir,

Yas
lazımsa ağlayıverir, düğün varsa oynayıverir, hazır ahali toplanmış; şov zamanı.

Her
ortama, duruma anında ayak uyduran insanlar için kullanılan söz.

Ancak
burada yas tutması için ölümün olmasına dua etmesi, ölünün olması için elini
ovuşturması gerek.

Ölüden
miras kapmaya çalışan, miras yedi yaramazlar.

Gamsız
mı, vurdumduymaz mı bilinmez ama şekilden şekile çok kolay girerler ve bu tarz
insanları da toplum olarak gizli gizli hayranlık duyulduğu ve zorla
sevdirilmeye çalışıldığı olmuştur. 

Yeni
parti kaç Ayar?

Milletin
ayarına denk mi yoksa birileri istediği ve itelediği için mi ihtiyaç
borazanlığı yapılmaktadır?

-Erdoğan’ı;
Gül, Davutoğlu, Kılıçdaroğlu ve hatta Fetönün çizgisinden ayıran sebeb, yarım
asırdan fazladır ABD ve İngiltere’nin ihanetini görüp, dönmek isteyip ancak
döndürülemeyerek asılan Menderes gibi ve yüz yıl önce oyunu gören Abdülhamid
gibi yüzünü Rusya’ya ve Çin’e çevirmesinden dolayıdır.

Gül
ingiltereyi, diğerleri ABD ve onun uyduluğunu tercih etmişlerdir.

Prof.
Emin Gürses Ahmet Davutoğlu için 
Bilderbergci olduğunu çünkü oraya herkesin çağrılmayacağını, Abdullah
Gül’ün ise kraliçenin adamı olduğunu söyler.

Erdoğan’a
yapılan tüm saldırıların önemli sebebi de budur.

İĞNE VE ÇUVALDIZ

Yeni
bir parti kurulacakmış?

Yeni
parti kuracak olan zevatlar çok hafif kalırlar.

Geçmişte
ne kadar iç açıcı iş yaptılar ki, bundan sonra onu yapsınlar?

Erdoğan’ın
kendilerine kazandırdığının dışında ne marifet göstermişler?

Davutoğlu
mu?

PKK’lılara
bakanlık koltuğunu verip yenilgiye uğraması, Suriye işinde başarısızlığı,
rusyayla savaşa girme durumuna düşme gibi büyük hatalar yapmıştır.

Fitne
uyumaktadır. Uyandırana Allah lanet etsin.

Menfi
insanların ekmeğine yağ sürmek amacıyla tashihe ve içten yardıma gitmeden,
destek olmadan yıkan ve tamamen vefasızlık gösteren insan muteber bir insan
değildir.

Vefasız
insandan hayır gelmez.

Üç
kuruşluk bir sermayeleri vardı, onuda bitirdiler.

Erdoğan’ın
bunlara kazandırdığı olmasaydı, bunları kim tanırdı?

Bunlardan
kim memnun?

İngiltere,
abd, gibi devletler, içtede CHP ve etbaı…

Evelden
askeri vesayetle darbe olurdu. Darbe olmadığında da içten yıpratma ve yıkma
yoluna gidilirdi.

Böl-
Parçala- Yut…

İşte
bunlar yapmaya değil, yıkmaya gelmektedirler.

Anketler
göstermektedir ki, bunlar doğmadan öleceklerdir.

Erdoğan’ın
eline su dökemezler.

Erdoğon
La Yuhti ve La yüs’el yani hatasız ve sorgulanmaz değildir.

Yüz
yıllık birikimi, yıldardır iç ve dış saldırıları görüp ses çıkarmayarak, bir
çelme de kendisi takan insan, takıntılı ve kıt insandır.

İçten
yapıma gitmek varken, dıştan yıkıp yeniden kendi üzerinden bina etmeye
kalkışmak tamamen menfaat ve şahsiyet ve de makam hırsı merkezlidir.

Bunlar
ancak fetönün ve PKK’nın önünü açarlar.

Bu
girişim Türkiye’nin hayrına bir girişim değildir.

Yine
diyorum; Akpartinin elbette ki hataları vardır.

Bu
dışarıdan yıkmakla ve sessiz ve uzak kalmakla değil, içte mücadele edip,
düzelmeye ve düzeltmeye gitmekle olur.

Komşusunun
iflas etmesi için avucunu ovuşturan müflis esnaf, avucunu yalamaya mahkumdur.

Erdoğan’ın
yüklendiği yükün altına girmeyen bu zevat, Erdoğan’a ve millete yük oldular.

Erdoğan’a
iğne batırılacaksa ki, bunca zorluklara göğüs germesine ve ayakta durmasına
rağmen, diğer zevatlara çuvaldız az kalır.

Gölge
etmeyin başka ihsan istemez. Bizim sizden çok istikrara ihtiyacımız var.

MEHMET ÖZÇELİK

1107-2019




YASAK AĞAÇ

YASAK AĞAÇ

Dünya
hayatı yasak ağaçla başladı.

Aslında
niyet dünya hayatını başlatmak idi.

Yasak
ağaç bunun bahanesi ve sebebi oldu.

-Yasak
Ağaca yaklaşmakla birinci açılış imtihanını başlatıp bunu kaybeden insanoğlu,
herhalde ikinci hayvan katli imtihanıyla da kapanışa sebeb olacaktır.[1]

İmtihanın
açılış ve kapanışına sebeb, günahımızdır.

“Deniz
dibinde balıklar, cânilerden şekva ederler ki, “İstirahatimizin selbine sebep
oldular” diye rivâyet-i sahiha vardır.”

Bu
olay kainat çapında büyük bir projenin temeli atılmış oldu.

İnsan
projesi külli bir proje.

Ebede
uzanan bir proje.

İlahi
proje.

-Dünyadaki
tüm çabalar, ahiretteki gerçek konumumuzu alma amaçlıdır.

Bu
projenin neticesini belirleyecek dünya hayatı olduğu gibi, ahiret hayatı ise
bunun sonsuzluğa uzanan ve kanat açan ilk adımı olacaktır.

-Ahirete
gidecek olan ise, Allaha bakan cihetlerdir.

Fir’avunlar
ve onların kurdukları gökdelenler hep yıkıldı ancak gönül erlerinin yaptıkları
hala ayakta ve ebede uzanacaktır.

-Güneşimiz
büyük kalabalıktaki yıldızlardan sadece birisi.

Sadece
bizim galaksimiz Samanyolu, 200 milyardan fazla yıldızla çevrili.

Ve
fakat Samanyolu, Evrene saçılmış 100 milyar galaksiden sadece birisi.

Yani
Evrendeki 100 milyar galaksinin her birinin kendine ait 100 milyarlarca yıldız
sistemi ve her yıldız sisteminin de ayrı ayrı onlarca gezegeni var.

Bütün
bu gibi sayısız hikmetli hareketler, ebede ve insan projesine yönelik plan ve
projedir.

*************   

Anne
karnında kalıp adeta bu dünyaya gelmek istemeyen insan, yeni bir hayata
gözlerini açar.

Geniş
bir dünyaya gelmiştir.

Elde
edilen vücudunu burada bırakıp, daha geniş bir aleme geçiş yapar.

Eğer
burası için yaratılmış olsaydı bu vücudu burada bırakmaz, kendisiyle beraber
götürürdü.

Demek
ki tıpkı anne karnından gelip farklı vücutlar elde ettiği gibi, gittiğinde de
oraya layık, daha farklı ve güzel bir vücut elde edecektir, inşaallah…

Ruh
geldiği ve ulaştığı kıymete göre bir vücuda sahip olacaktır.

-Cennete
inşaallah gittiğimizde ne hatırlayacağız acaba?

Cennette
olumsuzluk ve lüzumsuzluk namına bir şey olmadığı için hatırlayacağımız neler
olabilir?

Yoksa
anne karnını hatırlamadığımız gibi dünyayı damı hatırlamayacağız?

Ancak
hatırlanacak olan Allah için yapılan sohbet ve işlerdir, ihlas ve samimiyeti
nisbetinde…

****************  

Küçük
balıktan büyük balığa, küçük fanustan büyük akvaryuma kadar bir balığın bir
karış veya biraz büyük bir yerde hayatı boyunca dönüp dolaşması, gayet
düşündürücüdür değil mi?

Ve
de bu bundan zevk ve keyif almaktadır.

Bir
çocuğun dokuz ay on gün boyunca bir zarın içerisinde hayatını sürdürmesi ve
çıkmak istemeyip, çıkınca da adeta ağlaması ve daha sonrasında da bu hayatı
hatırlamaması gayet ibretli değil mi?

İçerisinde
yaşayıp da hiç çıkmayacağımızı düşündüğümüz dünyamızı da bu açıdan
değerlendirebilirsiniz.

Zira
uçsuz bucaksız koca kâinat içerisinde dünyamız, bir nokta ve küçük bir fanus ve
akvaryum gibidir.

-Bir
usta taşları üst üste koyuyor ve onlar durup itaat ederek bozulmuyor.

Allah
yapınca neden harika ve mükemmel olmasın?

-Bir
Arap şairi şöyle söylemiştir:
Zamanın harap etmesi için bina yapılması gibi,
Anneler de yavrularını ölüm için beslerler.

MEHMET ÖZÇELİK/ 08-07-2019


[1] http://www.haber7.com/foto-galeri/58426-insanlarin-ne-kadar-acimasiz-oldugunu-gosteren-fotograflar/p6




ERGENEKON YOKMUYMUŞ!!!

ERGENEKON YOKMUYMUŞ!!!

Öyle
mi?

Oda
idamla, müebbed hapisle  yargılandıktan
sonra mı?

Problem
hukukta mı, hukukçuda mı yoksa her ikisinde mi?

Hadi
beş bine yakın hukukçu atıldı, atılmayanların içerisinde de hiç mi vicdanlı ve
insaflı yoktu?

Hem
idamla yargıla ve sonra da suçsuz de?

Bu
ne saçmalıktır… Hukukta bu kadar mı kopukluk söz konusu?

1
Temmuz 2019 yılında yani 12 yıl sonra bu hükme nasıl varıldı?

Bunca
yapılan darbeler, askeriyede ve kurumlardaki baskılar nereden geliyordu?

Onca
faili meçhulleri kim yaptı?

Darbe
hazırlıkları kime karşı yapılıyordu?

1960
yılından beri yapılan darbeler, darbe hazırlıkları ve kaoslar…

Yani
hiç bir şey yapılmamış ve olmamış gibi göstermek, Ergenekonun hukuktaki
hakimiyetini de göstermektedir.

Adeta
milletin aklı, basireti ve anlayışıyla dalga geçilmektedir.

Bu
karar hukuki bir karar değil ancak siyasi bir karar olabilir.

Bugün
ordu yaptığı müsbet açılımların kaçta kaçını daha önce yapmıştı?

Adeta
toplumla kavgalı, çocuğunu vatan için şehid olsun diye veren başörtülü anne,
askerdeki çocuğuyla gorüşemiyor, namazı rahat kılamıyor, kısaca çokda masum
değildi.

Adeta
milletle kavgalıydı. Ne vakit milletle barıştı, musibetler onun gözünü açıp dışa
yöneldi, gerçek düşmanını bularak, yüz yıllık kendisini manen bağlayan zincirlerini
kırmış oldu.

Bin
yıllık ruhunu tekrar gösterdi.

Bu
yanlışlar fetöye yol açtı, kapı açtı, destek buldu.

Darbelerin
ve derin devletin ve de ergenekonun başını hep sol ve atatürkçü zihniyet çekti
ve de alet oldu, alet etti.

Öyle
ki her ne kadar 15 Temmuzu fetö yaptı ve alet olduysa da, eğer başarılı olsaydı
köşesinde beklemekte olan atatürkçü ekip devreye girecek, darbeyi üstlenecekti.

Başarısız
olduğunu görünce sinmeyi tercih etti.

2006
Susurluk kirli olayı ile olaylar peşpeşe çorap söküğü gibi gelmeye başladı.

Hep
demişimdir, adı ister Ergenekon olsun, ister derin devlet, ister gladyo, ister
NATO, ister abd, bir gizli dinsiz komite var.

Bunca
olayları ve darbeleri kim yapıyordu?

İşte
içte ve dışta istihbarat gücüne sahip olan fetö bu gizli dinsiz komiteyle karşı
karşıya geldi.

İki
kirli teşkilatın mücadelesinde uydurma isnadlar, yalanlar, haksızlıklar ve
harcananlar oldu.

Ergenekon
gizli dinsiz komitenin sol kolu iken, fetö sağ kolunu oluşturdu.

Biri
gitti veya gizlendi, diğeri bir yüz yıllığına yerini almaya çalışırken
neticesiz kaldı.

-ABD’nin
200 yıllık tarihinde sadece 5 yılı savaşsız geçmiştir.

Hep
müdahale ve darbelerle geçmiştir.

ABD
de savunmaya ayrılanlar %50 ye kadar ulaşmıştır.

Dünyada
ise bu oran en fazla %3 dür.

Abd
bunu 1960- dan beri Nato ve Mite destek ve yardım adıyla ve de İslam Dünyasında
yapıyor ve de yapacaktır.

***************  

KARANLIKTAKİ AYDINLAR 

Çamur
Kusan insanlar, genelde ehil ve ehliyetli olmayan insanlardır.

Bunların
çoğu ve çoğunluğu da dini konularda pervasızca ve cahilane konuşanlardır.

Bunların
da önemli kısmı malum gazetelerin malum yazarlarıdır.

Yıllar
önce öylelerinden biri ve çokta aydın geçinen karanlık zihniyetli bir yazar,
Kur’an’ı Kerim’de, – Ve ulaike hümül faizun-
(Tevbe.20, Nur.52,Haşr.19.)

Burada
iman sahibi olup, özellikleri sayılan insanların kurtulduğunu ifade ederken, bu
karanlık insanın, buradaki kurtuldular manasına gelen- Faizun- ifadesini, faiz
yiyenler kurtuldular diyerek, faize meşruiyet atfetmişti.

Oysa
Kur’an’ı Kerim’de faiz Riba olarak geçer.

Bunun
gibide haddi olmayan ve de terbiye sınırlarının ötesine geçen yazar görüntülü
diğer bir karanlık aydının edep dışı ifadesinin neticesinde ki mahkumiyeti;

“Cumhuriyet
Gazetesi yazarı Işıl Özgentürk, 13 Ocak günü ‘Yeni kuşak türbanlılar’ başlıklı
bir yazı kaleme almıştı. Yazıda böşörtüsü takan kadınları aşağılayan Özgentürk
hakkında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nca resen soruşturma
başlatılmıştı.”[1]

Bu
insanlar
Fikirde anarşisttirler.

MEHMET ÖZÇELİK

04-07-2019


[1] https://m.seslimakale.com.tr/haberdetay/cumhuriyet-yazarina-basortululere-hakaretten-hapis-cikti-15395




ALLAH NE YAPMAK DİLİYOR

ALLAH NE YAPMAK DİLİYOR

Evet,
Allah ne yapmak diliyor?

Bildiğini…

Neyi
biliyor?

Neyi
bilmiyor ki!

Mesela;kimin
kul kimin kül olduğunu, kul olacakla kül olacağı, adamla adam olmayanı..

Bunu
nasıl yapıyor?

Zıtları
bir arada tutup bulundurarak.

Bununla
neyi amaçlıyor?

İki
şeyi; biri değersizleri değerlilerden yani posayı özden ayırarak, diğeri ise
değerli olanın önünü açıp yükselişini sağlayarak.

********

Beni
benden önce bilen Rabbim, beni şu Halim ve geleceğim ile hiç bilmez mi?

Ben
ve hiçbir şey yok iken beni bilip var eden Rabbim, bundan sonraki hayatımdan
elbette bigane ve bihaber olmaz…

En
önemlisi beni bana bildirmesi ancak çok daha önemlisi ezeli ve ebedi olan
kendisini, sonlu ve sınırlı olan bana bildirmesidir.

-Allah
insana hikmetle ve peyderpey, aşama aşama yükleme yapıyor.

İdrak-i
maâlî bu küçük akla gerekmez.

Zira
bu terazi o kadar sıkleti çekmez.

********

Nasıl
bir aşk veya bir fayda ve kazançtır ki, Ulvi makamlardan dünyaya gelen ruh,
edna mekanda bulunan süfli bedenle bir araya geldi?

-Leyla
kara kuru bir kızmış, ondan dolayı Mecnunu kınadıklarında cevaben,

Siz
ona benim gözümle bakmalısınız, demiş.

-Yoksa
Ebubekir Kâni Efendi-nin dediği gibi mi;

Gubâr-i
pâyine almam cihânı ya rasulallah

Değişmem
muyine heft âsumânı ya rasulallah

Duyunca
makdem-i teşrifin âdem sulb-i pâkinden

Değişti
habbeye bağ-ı cinânı ya rasulallah.

-Ayağının
tozuna dünyayı verseler almam ya rasulallah

Kokuna
yedi kat gökleri değişmem ya rasulallah

Hz.
Adem kendi pak soyundan şerefli teşrifini duyunca,

-Yani
sen bir an önce gel de yeryüzü şereflensin diye-

O
bir buğday danesine cennet bağlarını değişti ya rasulallah.

********

Allah’ım
senin, varlığının zıddı olan yokluğunu düşünemiyorum vede düşünmek istemiyorum.

********

Ne
garip bir haldir ki, Yaratılmış olan bir insan, kendi yaratanına adeta savaş
açıyor.

Tıpkı
basit bir misalle, insanın yaptığı robotun kendi ustasına meydan okuyup savaş
açmasına benziyor.

O
robot şuursuz olduğundan normal görülebilir de, ya insan?

Oysa
bir fişlik işi vardır.

Fişi
çekilse, pili bitse, programı bozulsa bir kıymeti Harbiyesi olmayacak, çöplüğe
atılacaktır.

********

Herhangi
bir sanatın, herhangi bir zaman ve zeminde, herhangi bir surette, nasıl olursa
olsun kendi sanatkârını tenkit etmeye, sorgulamaya, hesap sormaya, daha da
ötesinde onu red ve inkâr etmeye hakkı yoktur.

Bunu
yapabilmesi için bir kere ya o sanatkârından kat be kat Üstün olması ve her
yönüyle Onun önünde olması gerekir. O halde insana düşecek olan da kendi sanatkârını
tenkit değil ona Şükran ve teşekkürdür. Var olduğu için, var ettiği için,
varlıklar içerisinde en güzel bir sureti verdiği için ona minnet duymaktır.

********

Nehri
azim olan Kâinatta cari olan hakikatlar, insanın ilham şeridine takılıp,
yakınlığı ve uzaklığı nisbetinde aldığı ve koparabildiği kadardır.

Sürekli
yayın yapan kanalların veya insanın alıcılarının kuvvetine göre onları alması
gibidir.

Sayısız
kanallardan aradığı veya tevafuk ettiği kanala veya kanalın kendisine ulaşmasıyla
adeta o alemle bağlantı kurup istifade etmektedir..

“Külle
yevmin hüve fi şe’nin.” Âyetinin hakikatınca, kâinattaki faaliyetleri insan
ilham kaynağı ile elde etmektedir.

Kimisi
yerken, kimisi de koklar.

Vahiy
kapısı kapanmakta beraber, ilham kapısı sürekli açık ve cari olmaktadır.

İlham
umumi kanal ve hat iken, vahiy özel ve kırmızı hat gibidir.

Hayvanlara
bile – evhayna ilen nahli -, -Biz arıya vahyettik yani ilham ettik dağlarda evler
yapmayı- ile ilham edilmesi.

İlhamat-
Sünuhat- Tuluat – İşarat- İhtarat. O kanallardan gelen farklı firekanstaki
sesler ve uyarılardır.

O
anın yakalanması önemlidir.

TV
deki akan alt yazı gibi.

Aldın
aldın, o anlık yakalama hali.

-Kokulu
bir meyvenin, koku, tat halleri gibi; alemlerin ve ilhamların da farklı halleri
mevcuttur.

Daimi
akan çeşmeden istifade gibi.

Tıpkı
maddenin üç hali gibi; katı-sıvı-gaz…

Manaların
farklı mertebeleri vardır.

Zahirden
hakikata, maddeden manaya uruc etmek.

-Aç
olan eve adımını attığında burnuna güzel kokuların gelmesiyle gözü açılması, aklında
şimşekler çakması ve yemeyle duygularının tatmin olması hali.

Uyuyan
bir insanın durumu ile, ayık br insanın durum ve yorum farkları aynı değildir.

İlhama
mazhar olan bir insan kütüphanede değil de, dağ başında da olsa o akan
hakikatları yakalamasıyla kaydetmesi insana farklı bir alem ve ufuk açar.

Bir
bahçeye girenlerin farklı istifadeleri gibi.

Kalbime
doğdu, aklıma geldi, hissettim veya hissi kablel vuku bu kabildendir.

********

Nurdan
gelip bu aleme gelen insanlar ya nurlarını katlar veya söndürürler.

Fıtrattan
gelen ruhlar, burada kaybederek dalalete giderler.

Nuru
sönen ve pörsümüş ruhlar.

-Bediüzzaman
Felak suresinin tefsirinde; “Kâinatta adem (yokluk) âlemleri hesabına çalışan
şerirlerden ve insî ve cinnî şeytanlardan kendinizi muhafaza ediniz.” der.(
11. Şua.11.Mesele.Hatime.)

Kâinat
varlık ve yokluk mahsulatını netice vermektedir. Buda iman ve küfür ve oda
cennet ve cehennem suretinde tezahür eder.

Neye yaklaşsam sonu uzaklık ve kırgınlık,
Anladım ki yok ALLAH (CC) tan başkasına yakınlık..!
-Varlığa ben Seninle âgâhım / Var olan Sen’sin ancak
Allah’ım!

MEHMET ÖZÇELİK

30-06-2019




İKİ BERZAH ARASINDA

İKİ BERZAH ARASINDA

İnsan
bu dünyada iki Berzah arasındadır. ilkindin pek haberi olmamaktadır. 9 ay 10
gün kalmış olduğu ana karnındaki Berzah halinden, bir nevi kabir hayatından pek
haberdar değildir.

Hangi
durumdaydı? Nasıldı?

Orası
kendisi için bir muamma ve aynı zamanda karanlık.

Ve
bundan sonra gideceği kabir hayatı da aynı şekilde, o da insan için bir muamma.

Her
ne kadar haber verilmiş ise de, şu anda o da insan için tamamıyla ve hakkıyla vuzuha
kavuşmuş değil.

Böylece
insan iki Berzah arasındadır. Adeta bir Sırat köprüsü hayatı yaşamaktadır.

Bu
dünya ana karnı ile kabir arasında kurulmuş bir Sırat köprüsü gibidir.

Bu
Sırat köprüsü üzerinde Daimi kalmak üzere ev yapılmaz ve de yapılmaya müsaade
edilmez. Zaten zaman içerisinde yapılanların yıkılması, tekraren dümdüz hale
geldikten sonra insanların yine yapması ve aynı zamanda bu dünyaya gelirken bir
şey getirmediği gibi, gittiği zaman da herhangi bir valiz, herhangi bir çanta,
herhangi bir tapu gibi bir şeyin kabul edilmeyip, yine her şey burada
bırakılarak, geldiği gibi de gidecektir.

Kabir
maddi olarak hiçbir şeyi kabul etmeyip, insan ameliyle başbaşa kalmaktadır.
Ondan önceki Hayat ise insan tarafından yine bilinmemektedir. Ruhlar alemi
olarak ifade edilir. Ruhlar aleminde ruhu o insana ait olaraktan İlahi
Canibten;”Ben ruhumdan üfledim.” ifadesi ile vücuda çıkmakta, varlığı devam
etmiş olmaktadır. Cenabı Hak bir sözleşme yapmaktadır.

Ondan
öncesi ise insan için yine bir muammadır. Zahiren ademden yani yokluktan vücuda
çıkan insan, kendisi için hiçbir şey yok olmayan Cenabı Hakk’ın Bilgisinde
mevcuttur. Allah Ezeli ilminden o insanı iradesi ile, kudreti ile vücuda
çıkarmış, ona bir vücut elbisesi giydirmiştir. İnsan bu manada bir Yolcudur,
yolcu ise konaklamanın dışında yolunu ve menzilini düşünür.

Kabirde
Kendisi de ne kadar kalacağını bilmemektedir. Her ne kadar bazı işaretler
Kuranı Kerim’den çıkarılsa, hadis-i şeriflerde bazı işaretler bulunsa da;
imtihan kapandıktan, yeni bir hayat, bir Mahşer hayatı, bir sorgu sual, bir
eleme yapıldıktan sonra, ebedî kalmak üzere gerçek meskenine gidecektir.

Aslında
ciddi ve gerçek Hayatın başlangıcı olan cennet ve cehennem olarak devam
edecektir.

Bu
dünya bir karanlık, bir aydınlık içerisinde devam eder. Ana karnında İnsan bir
karanlık hayatta, gideceği hayatta imanın vermiş olduğunun dışında kabir hayatı
da kendisi için karanlıktadır.

Dünyada
ise gece ile karanlığı, Gündüz ile aydınlığı, bir karanlık ve bir aydınlık
arasında varlığını sürdürmektedir.

Dünyada
sıratı geçen, Sırat ile karşı karşıya kalan insan, sıratta hiçbir şey bırakamaz,
hiçbir şey götüremez. Daimi kalacakmış gibi onun üzerinde ev yapamaz. Ve
elbette ki müsaade edilmez.

Köprüler
geçmek içindir, kalmak için değildir.

Mahşer
gününden sonra da yine bir sırat daha insan önüne açılmaktadır. Burada sürekli
Aydınlığı ifade eden cennet ile ve sürekli karanlığı ifade eden Cehennem
karşısında bulunmaktadır. Böylece insan karanlık ve aydınlık arasında sürekli
bir şekilde dönüp dolaşmakta, gidip gelmektedir.

Mahşerden
sonraki sıratın durumunu belirleyen, anne karnı ile Kabir arasında bulunan
dünya sıratını geçmekle orantılıdır.

Dünya
hayatına gelene kadar çok köprülerden geçtik.

Bundan
sonraki köprüleri belirleyecek olan ise, dünya köprüsünü başarı ile geçmeye
bağlıdır.

MEHMET ÖZÇELİK

29-06-2019




SİYASİ KİRLİ İTTİFAK

SİYASİ KİRLİ İTTİFAK

-CHP
değişimini bazı partilerden kopmuş, dağa kaçmış, pensilvanya menşeli, Atatürkçü,
muhafazakâr, ABD ve batı destekli ve aslında hepsinin Erdoğan düşmanlığında
zıtların birleşmesiyle, bir çok farklı kesimleri bir arada bulundurması gerçek
kimliğini yitirmiş olmasıdır.

Artık
CHP daha çok şaibeli ve zıt kutupları içerisinde barındırmış oldu.

Şöyle
ki?

Hem
içerim, hem oruç tutarım!

Hem
dine saygılıyım, hem dine muhalifim!

Her
telden!!!

CHP
geçmişini hiç bir şeyle örtemez.

Her
yönüyle kendisini yalanlar.

-Ekremin
kazanmasıyla birlikte caminin önünde şampanya kutlamasıyla başlayıp, kim bilir
daha hangi pisliklerle devam edecek olan zulme ortak olanlarda varsa bir yüz ve
zerre kadar utanma duygusu bunu açıklasın, yoksa bu günahı yüklenmeye hazır
olsun.

Başta
vefasızlığıyla Ahmet Davutoğlu, suskunluğuyla Ali Babacan, ingiliz kraliçesinin
gözdesi olan Abdullah Gül, ölçülü ölçüsüz tenkid edip eski gömleğini çıkarmayan
Ahmet taşgetiren…

Adeta
eski efendilerinin başarısız olması için dua ederken, entrika çevirenlere de
katılmaktan geri kalmamaktadırlar.[1]

-Kına
yaksın şampanya kaldıranlara oy verenlere.

Bu
ikisi vefasızlıkları, kirli ve şaibeli insanlarla olan ortaklıklarıyla tarih
boyunca hatırlanacaklardır.

Ya
bunca vebalı omuzları taşıyacak mı?[2]

-Erdoğan,
yeni parti kuracağı iddia edilen eski arkadaşlarına tepki göstererek “Geçmişte
de bu tür yollara başvurdular şimdi siyaset sahnesinden silindiler. Nereden
nereye? Kişilik, çok önemli” dedi.[3]

-Birisi
düştüğü zaman başkalarının en hafif tabirle yaptığı en büyük hafiflik, elinden
tutup kaldırmak yerine, bir tekmede onların vurmasıdır.

Bu
İstanbul seçimlerindeki yenilgide de ya saflar değiştirildi ya da bir tekme
vurma yoluna gidildi.

Şu
iki yazı hislere tercüman olmuş.[4]

-Bugün
gayet açık ve net olarak anlaşılmıştır ki askeriyedeki Atatürkçü baskı, devlet
kademelerindeki sol zihniyet, bütün bunların bir ahtapot gibi bir Feto projesi olup,
onun arkasında da Cıa projesi gayet açıkça ortaya çıkmıştır Her kılığa bürünen
münafık bir hareket içerisinde bulunan bu proje ve bu zihniyet adeta toplumu
belli hedefe doğru sevk etmiş, sıkıntılar içerisinde yaşayarak fetö’nün önünü
açmış, onun alternatiflerine insanları otomatikman sevk edip yönlendirmiştir.

Bugün
yine ortaya çıkmıştır ve Çiller’in ifşa etmesi ile beraber anlaşılmıştır ki
adeta İmam Hatiplerin kapatılması için Milli Eğitim’e baskı yapılmış ve böylece
insanların imam hatibe değil de fetö’nün okullarına gitmesi teşvik edilmiş,
adeta zoraki bir hal almıştır, zorla toplum mecbur bırakılmıştır.

Fetönün
cürmü ve zulmü gerçekten çok büyüktür. Öyle ki dağların, yer ve göğün bile
taşıması güçtür.

PKK’nın
yaşaması için her türlü oyunu kurdu.

Bitmemesi
için boş dağların bombalanmasından haber uçurulmasına, uçakların
koordinatlarının değiştirilip teröristlerin geçişlerine göz yumulmasına yani
anlaşmalı dövüşün yapılmasına bilinçli sebeb olunmuştur.

PKK’nın
bitmemesi için her şey yapılmıştır.

Ne
vakit fetö mensupları PKK’nın bulunduğu yerden çekilip, yerine başkaları
gelince PKK’nın hareket alanı daralmış ve şehitler vermemişiz.

Fetö
şehitlerin kanıyla hükümeti ve orduyu yıpratmış, PKK’yı güçlendirmiştir.

Mehdiyyet
ve deccaliyetin 4. Devresinde hukuk kılıfı, hukuk ile hukuksuzluklar, hukukun
yanlış kullanılmasıyla sürdürülecektir.

Adalet
adilane uygulanmalıdır.

MEHMET ÖZÇELİK

25-06-2019


[1] https://m.seslimakale.com.tr/videodetay/ali-karahasanoglu–dindarlardan-oylar-alindi-sira-sampanya-patlatmada-36886

[2] https://m.seslimakale.com.tr/videodetay/ali-karahasanoglu–chpye-kazandiran-alni-secdeliler-vebali-de-ustlendiler-36873

https://m.seslimakale.com.tr/haberdetay/siyonist-ingiliz-amerikan-fransiz-hindu-esedci-turk-islam-dusmanlari-zafer-sarhosu-15240

[3] https://m.seslimakale.com.tr/haberdetay/baskan-erdogandan-yeni-parti-aciklamasi-15120

[4] https://m.facebook.com/story.php?story_fbid=10157284424293374&id=656108373

https://m.facebook.com/story.php?story_fbid=10157284435363374&id=656108373



İSTANBUL SEÇİMLERİ ÜZERİNE FACEBOOKUN NABZI-2-

İSTANBUL SEÇİMLERİ ÜZERİNE FACEBOOKUN NABZI-2-

Kula
belâ gelmez Hak yazmayınca
Mevlâ belâ yazmaz kul azmayınca.

**********

İmamoğlu
Cumhurbaşkanı ile görüşme taleb etmiş. Cumhurbaşkanı şu şartlarla görüşmeli;

1.vali
ve polislerden özür dilemeli.

2.mahkemesi
sonuçlanmalı.

3.ysk
onaylayıp mazbatasını almalı.

4.belediyeden
kimseyi çıkartmayacağına söz vermeli.

5.pkk
ve suçu sabit olmuş kimseleri belediyeye almamalı.

6.inançlı
ve tesettürlü insanlara baskı yapmamalı.

7.ibb
kozmik odasındakı gizli bilgileri kopyalamamalı.

8.Belediyenin
işletmelerinde içkiye müsaade etmemeli.

**********

Öcalan
mektubu Kürt oylarının tıpkı Saadetin ittifak yapıpta akp-ye oy kaymaması gibi
yaptığı bir oyundur.

**********

Felek her türlü esbâb-ı cefâsın
toplasın gelsin
Dönersem kahbeyim millet yolunda bir azîmetten! Nâmık Kemâl

https://www.facebook.com/groups/527582727388383/

MEHMET ÖZÇELİK/25-06-2019  WWW.TESBİTLER.COM   WWW.MEHMETÖZÇELİK.COM




İSTANBUL SEÇİMLERİ ÜZERİNE FACEBOOKUN NABZI

İSTANBUL SEÇİMLERİ ÜZERİNE FACEBOOKUN NABZI

SAYIN
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN’DAN ÖNEMLİ İSTEĞİMDİR:

1-
Sn Başkanım emekliye verdiğin ikramiyeyi kes.

2-Bakıcılara
verdiğin desteği kes.

3-Yaşlılara
ve engellilere verdiğin tüm desteği geri çek.

(Çünkü
tanıdığım bildiğim insanlar var hem yaşlı hem engelli) Paraları alıp 7/24 küfür
ediyorlar…

4-Öğretmenlere
verdiğin hakları geri al …

(eskisi
gibi limon satıp ayakkabı boyasınlar)

5-Hastaneleri
eski haline getir randevu sistemini kaldır herkes her hastaneye gidemesin,
doktor seçemesin, her eczaneden ilaç alamasın.

(Sabahın
03:00’de kuyruğa girip beklesinler)

6-Doğalgazı
kes, boşuna Rusya’ya para vermeyelim.

(eskisi
gibi kömür yakmak istiyoruz)

7-Suları
ayda bir akıt

(Tankerle
su dağıtsın belediyeler)

8-Yol
falan yapma artık zaten kimse yol istemiyor.

9-
Sokakları çöp dağları ile doldur

(istanbul
nostalji yaşamak istiyor)

10-
Uçaklara fakirler binmesin. Benim anam- Babam bu dünyada uçağa binemeden
öldüler.

(Halkın
yerden uçağı seyretmesi yeterli)

11-Yaptığın
üniversiteleri garibanlara ev olarak dağıt .

12-
IMF den borç al halkımız kemerlerini sıkmak istiyor.

(
IMF ülkemizden defol diye  sokaklarda
bağırıp çağırmayı özledik)

13-
Enflasyonu %75 e çıkar. Bakıyorum millet özlemiş o günleri.

14-
Faizleri 30 lara 40 lara çıkar..

Hani
ülkede kriz var ya o bakımdan.

15-
Bırak öyle her ile ilçeye havalimanı yapmayı.

16-
Her ile ilçeye, köylere barajlar göletler yapmayı bırak lütfen, yağmur suları
neyimize yetmiyor ki bizim.

17-
Çok ayıp; o ne öyle bütün şehirleri örümcek ağı gibi hızlı tren rayları ve
hızlı trenlerle donatmak, 8-10 saatlik mesafeleri 2-3 saate düşürmek, yapma
böyle şeyler.

İnsanımız
belki eskisi gibi saatlerce kara tren yolculuğu ile nostalji yapmak istiyor. Bu
zevkimizle bari oynamasaydın.

18-
Sayın Başkanım, ne diye durmadan dağları taşları delip tüneller yapıyorsun,
olmuyor ki böyle; halkımız belki yokuşları tırmanmak, engebeli arazilerde,
yollarda maceralı yolculuk yapmak istiyor değil mi.?

Onları
bu zevkten mahrum etmeye hiç hakkınız yok.

19-  Neden inatla okullarda akıllı tahtalar,
masaların üzerinde okullar açılmadan hazırlanan bedava kitaplar, çocuklarımıza
dağıtılan tabletler, taşımalı sistemler falan; Sayın Başkanım, belki biz
kitaplarımızı kırtasiyelerde elimizde liste o kırtasiye senin bu kırtasiye
benim dolaşarak kendi paramızla almak istiyoruz.

20-  3-4-5 km lik okul yollarını kar,kış,yağmur
çamurda yaya yürüyerek gitme hakkımızı elimizden alıyorsun, buna hakkın yok.

21-
Bütün yerleşim yerlerini parke taşları ile döşedin, ne güzel köyümüzde her
tarafta çöpler uçuşuyor, kokuşuyordu. Sen tuttun her noktaya konteynırlar
koydurtarak bizi bu kokuşmuşluktan mahrum bıraktın, olmaz ki ama.  Biz 15-20 yıl önceki gibi yaşamak istiyoruz.

22-
Neden her hafta doktor gönderiyorsun ayağımıza ve bedava ilaç yazdırtıyorsun
belki bizler ilacımızı paramızla almak istiyoruz değil mi? Belki hastane
kuyruklarında beklemek hoşumuza gidiyor….

23-
Eskiden öyle köle gibi uyuşuk uyuşuk, benliğinden özünden yoksun yaşamak varken
ne diye bizi gafletten uyandırıyorsun be Başkan.

24-
Yetmiyor Amerika’ya, israil’e kafa tutuyorsun. Avrupaya kafa tutuyorsun, Milli
silahlar, milli ihalar, sihalar, tanklar, roketler, Milli araba Milli
yazılımlar üretmekte neyin nesi.

25-
Hele şu konuda çok yanlış yaptın:

Her
ile ilçeye doğal gaz getirdin.

Biz
tezek yakardık, kömür yakardık, yıkanacağımız suyu TÜP GAZ üstünde güğümle
ısıtırdık; bizleri ondan da mahrum ettiğini bilmiyorsun değil mi?

26.işsizlik
maaşını kaldir biz avrupalimiyiz ki yattigimiz yerde maaş alalim rajona ters

Bakınız
Sn Cumhurbaşkanım;

Hataların
saymakla bitmez iyisi mi burada keselim…

Bak
İstanbul nasıl özüne dönüş yaptı. Ne mutlu İstanbullulara.

LÜTFEN
HATALARINIZDAN VAZGEÇİN. BU ÜLKEYİ 20 YIL ÖNCESİNE GERİ DÖNDÜRÜN.BİZ DE RAHAT
EDELİM SİZ DE.

************** 

Aptallık
nedir?

Gerçeği
bilerek, gerçeği görerek hala yalanlara inanmaktır.

**************

1963–307
sayılı kanun gereği belediye başkanlarının doğrudan halk tarafından seçilmesinin
öngörüldüğü 27 Mayıs askerî darbesi döneminde halk ve basın üzerinden silindir geçmişçesine
sindirilmiş, idamlar ve hapis cezaları ülkeyi hüzünlü ve kasvetli bir havaya
boğmuştur. 1963 Mahalli İdareler seçimlerine gidilirken ahval budur.

Seçimlere
AP, CHP, YTP, CKMP, MP ve Bağımsızlar katılır; neticede Türkiye genelinde 1.045
belediye başkanlığının 500’ünü AP kazanır; CHP ise 337 belediye

başkanlığında
kalır. Bu ilk Mahalli İdareler seçiminin bir diğer özelliği, yakın tarihimizin
ilk askerî darbe döneminin yine ilk kez halkın pasif tepkisiyle, yani
oylarıyla, demokratik yöntemle sonlandırılması girişimidir.

Aynı
zamanda İstanbul belediye seçimleri sonuçlarının, bundan böyle Türkiye siyaseti
için önemli bir belirleyici unsur olacağı ilk seçimdir.

….13
Kasım 1963 tarihli İstanbul’un ilk belediye seçimlerinde AP adayı Nuri

Eroğan
oyların büyük çoğunluğunu alarak İstanbul’un ilk Belediye Başkanı seçilir. Ne
var ki CHP sonuçlara itiraz edecek, gerekçenin mesnetsiz olduğu belgelense de
İstanbul İl Seçim Kurulu’ndan seçilenin adaylık yeterliğini haiz olmadığı
sebebiyle iptal talebini

kabul
yönünde karar çıkacaktır.

Sonuç:
Belediye Başkanlığı, seçilmemiş olana verilir. Olayın perde arkasını, Nuri
Eroğan’ın oğlu kaleme aldı.

….AP
adayı Nuri Eroğan’ın aldığı oylar iptal edilir ve seçimleri büyük oy farkıyla kaybeden
CHP adayı Haşim İşcan’a mazbatanın verilmesi doğrultusunda karar alınır.

…..Seçim
iptali günlerinde Beyoğlu’ndaki yazıhanesinden çıkarken selam verip yanına
yaklaşan iki kişinin koluna girip “Nuri Bey, bize katılınız, Başkanlık
makamınızın iadesini sağlayalım!”teklifinde bulunduklarını, kendisinin ise yürüyüp
gittiğini belirtir.

Bak.Derin
Tarih.Haziran.2019 Tinet hiç bir bir zaman değişmez.Yılan yılanlığını, tilki de
tilkiliğini yapacaktır.Bak.İsra.84.

**************

İzzet
çöpte ve çöplükte aranmaz. İzzetlide çöpte ve çöplükte bulunmaz.

**************

Öcalan
mektubu Kürt oylarının tıpkı Saadetin ittifak yapıpta akp.ye oy kaymaması gibi
yaptığı bir oyundur.

**************

Yeni
nesillere ve gafillere biz chp zihniyetini anlatamadık. Artık yaşayarak öğrenecekler.
Bin nasihatten bir musibet evladır.

**************

Selahaddin
Eyyubinin dediği gibi biz sadece seferden sorumluyuz, zaferden değil. Gerisi
ALLAH’ın takdiri.

**************

ŞU
DUMAN BİR ÇEKİLSİN, KİMİN KAZANIP KAYBETTİĞİNİ GÖRÜRSÜNÜZ! BİNDİĞİNİZ AT MI
EŞEK Mİ ONU DA GÖRECEKSİNİZ AYRICA!

**************

ولا
تهنوا ولا تحزنوا وانتم الاعلون ان كنتم مؤمنين

“Gevşemeyin,
hüzünlenmeyin. Eğer (gerçekten) iman etmiş kimseler iseniz üstün olan
sizlersiniz.” Âl-i İmrân Suresi 139. Ayet

**************

TERÖR
İSTANBUL’A İNDİ!

Eko
taraftarları kutlama adı altında Şirinevler’de İmam Hatip okulunu taşladı ve
arabalara saldırdılar.

**************

OKUN
DAHA İLERİYE GİTMESİ  İÇİN YAYIN GERİYE
GİTMESİ GEREKLİDİR…

**************

Bu
ilâhî  imtihan, sakın  üzmesin bizi ;
Bekleyelim  görelim, mahşerdeki  temyizi.

*
* * * *

Ümitsizlik  haramdır, 
karamsarlığı  bırak;
Kıyamet  kopuyorken, sen fidan dikmeye
bak.

*
* * * *

Varsa
ki, bir insanda, alışkanlık körlüğü ;

Bekleyin
o insandan, her türlü nankörlüğü.

*
* * * *

Sende
yoksa tefekkür, cehline akıl n’etsin ?

Ne
korkarsın ölümden? Sen ki zaten cesetsin !

*
* * * *

İster
müşrik, münâfık, ister mü’min seversin,

Bil
ki; o sevdiğinle,  mahşerde  berabersin.Cengiz Numanoğlu

**************

Er-râzî
bizzarari lâ yunzeru leh.

“Zarara
rızasıyla girene merhamet edilmez ve lâyık değildir”

**************

TESBİT:

İstanbul;tercihini
projelerden hizmetlerden yana değil!FETÖ’nün,PKK’nın destek verdiği Ekrem’den
yana koydu…

**************

Evde
uyumsuzluk huzursuzluk vardı,İstanbul ,aile büyüklerini dinlemedi,kocaya
kaçtı.Allah mutlu eylesin

**************

Eşeğe
altın semer de örsen,Eşek yine Kerdir.

**************

“MHP”
Dışındaki Ülkücüler,!

yahudi
dükkânına Asılmış Besmele Gibidir.! Alparslan Türkeş

**************

Kader
söylese, iktidar-ı beşer konuşmaz, ihtiyar-ı cüz’î susar.SAİD NURSÎ

**************

Biz
her hesabın üzerinde bir hesap olduğuna inanan insanlarız.

**************

Peygamberimiz
sav Uhud savaşından dönerken Harre mevkiine geldiğinde, ordusunu durdurarak
Rabb-ı Rahimine şu içli niyazı yaptı:

“Allah’ım!
Hamd ve senâ ancak Sanadır.”

“Allah’ım!
Senin açıp yaydığını dürecek, senin dürdüğünü de açıp yayacak hiçbir kuvvet
yoktur.”

“Senin
dalâlette bıraktığım, hidâyete erdirecek yok, Senin hidâyete erdirdiğini de
saptıracak yoktur.”

“Senin
vermediğini kimse veremez ve Senin verdiğini de kimse engelleyemez.”

“Allah’ım!
Rahmet ve bereketini, fazl ve keremini bize aç, yay üzerimize.”

“Allah’ım!
Ben, yoksul olduğum günde senden ni’met, korkulu olan günde de emniyet
dilerim.”

“Allah’ım!
İmanı sevdir bize! Kalblerimizi imanla süsle! Küfür, isyan ve tuğyandan nefret
ettir bizi! Din ve dünyamıza zararlı olan şeyleri bilenlerden, doğru yola
erenlerden eyle bizi.”

“Allah’ım!
Bizleri, Müslüman olarak yaşat! Müslüman olarak öldür! Bizi, sâlihler ve iyiler
zümresine kat. Ki onlar, ne şeref ve haysiyetlerini kaybedenler ve ne de
dinlerinden dönenlerdir.”

“Allah’ım!
Senin Peygamberini yalanlayan, Senin yolundan yüz çeviren, Peygamberinle
savaşan kâfirlerin cezâlarını ver! Onlara hak ve gerçek olan azabı
indir!”69

**************

عَنْ
أُمِّ سَلَمَةَ زَوْجِ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَتْ كَانَ
رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يَقُولُ (مَا مِنْ عَبْدٍ تُصِيبُهُ
مُصِيبَةٌ فَيَقُولُ إِنَّا لِلَّهِ وَإِنَّا إِلَيْهِ رَاجِعُونَ اللَّهُمَّ آجِرْنِي
فِي مُصِيبَتِي وَاخْلُفْ لِي خَيْرًا مِنْهَا إِلَّا أَجَرَهُ اللَّهُ فِي مُصِيبَتِهِ
وَخَلَفَ عَلَيْهَا خَيْرًا مِنْهَا.  (رَوَاهُ
مُسْلِمٌ )

Resullulahın
hanım Ümmü Seleme (rediyellahu anha) anlatıyor: “Resulullah (sallallahu aleyhi
ve Sellim) şöyle buyurdu : “Kendisine bir musibet gelen kul, Oda

‘Biz
Allah’tanız ve ancak O’na döneceğiz. Bana bu musibetim için mükafat ver ve bana
bunun arkasından daha hayırlısını ver!’ derse, Allah ille o musibei
mukafatladırır voe mutlaka daha hayırlısını verir.” (Müslim)

**************

Mehmed’im,
sevinin, başlar yüksekte!
Ölsek de sevinin, eve dönsek de!
Sanma bu tekerlek kalır tümsekte!
Yarın, elbet bizim, elbet bizimdir!
Gün doğmuş, gün batmış, ebed bizimdir!

**************

“Müstahaktır”
diyerek insaftan vazgeçilmez,

Zorda
kalınsa bile hayduttan dost seçilmez,

Bulutlardan
yağacak rahmet gecikse dahi,

Vebal
akan çeşmeden tek damla su içilmez….

**************

Kocasına
kızıp sarhoş sevgiliye kaçan kadın gibisin İstanbul inşallah pavyona düşmezsin.

**************

Celladına
aşık olmuşsa bir millet,

İster
Ezan, ister çan dinlet,

İtiraz
etmiyorsa sürü gibi illet,

Müstehaktır
ona her türlü zillet…!

**************

“Hangi
fiilinizle kadere fetvâ verdirdiniz ki, şu musibetle hükmetti?”Bediüzzaman.

**************

Derviş
yolda yürürken, ensesine koca bir şaplak atılır. Bizim derviş döner bakar ki;
tokadı atan, boylu poslu, kaytan bıyıklı, bıçkın bir kabadayı. Lakin belli ki o
da tasavvuf terbiyesinden geçmiş biridir… Derviş’e der ki; “BRE DERVİŞ !
TOKAT KİMDEN GELİR, BİLMEZ MİSİN DE, DÖNÜP ARKANA BAKARSIN ?” Bizim
derviş; boynu bükük, mahçubiyet içinde; “BİLMESİNE BİLİRİM DE KİMİ VESİLE
KILDI DİYE BAKTIM BEYİM !” diye cevap vermiş….

**************

Bak
oğlum, şu Makarios heykelini yapan herif şu Marmaray’ı yapan adamı yendi bugün.

**************

Devletinin
S400 alımını sadece tv programı olarak görüp te hala soğan, patates eyt
suriyeliler vs diye devletine had bildirmek isteyenler bunun hesabı ahirette
ağır olacak..Sadece chp hdp pkk diğer satılmışlarin oylarıyla belediye belediye
başkanı seçtiğiniz şahıs için kimlerin sevindigine bakarsanız o vebal size
zaten yeter..

**************

“Bu
millet iyidir, yalnız bir kusuru var çabuk unutur.”Sultan Abdülhamid Han.

**************

Geceyi
Allah-u Ekber nidalarıyla değil Cami önünde alkoliklerin çığırtkanlıklarıyla
kapadık.
?

**************

 “Getirdiğim suyu kana kana içecekler,
boğazları kuruyuncaya kadar bana küfredecekler!..”(Abdulhamid Han)

**************

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

33
sene devletim ve milletim için çalıştım. Elimden geldiği kadar hizmet ettim.
Hâkimim Allah, bunu muhakeme edecek ise Resulullah’tır.(SAV) Bu memleketi nasıl
bulduysam öyle teslim ediyorum. Hiç kimseye bir karış toprak vermedim.
Hizmetimi ancak Allah’ın takdirine bırakıyorum. Ne çare ki düşmanlarım bütün
hizmetime kara çarşaf örmek istediler ve muvaffak da oldular.

Filistin’i
satın almak isteyen Yahudileri kapımdan kovduğum için Allah’a şükrediyorum.

Defol
ey sefil!

(Yahudiler
İçin Toprak Satın Almak İsteyen Emanuel Karasoya’ya Cevabı)

Biz
bu sahalardan çekilelim, emin olun ki buralar daimi karışık ve iğtişaş (özü
kaybettirilmek istenen) sahalar haline gelecektir.

Beni
evhamlı sanıyorlardı hayır! Ben sadece gafil değildim, o kadar.

Kırk
yıl şu devletlerin birbirine düşmesini bekledim. Onlar birbirlerine düştü,
şimdi ben tahtta değilim.

Tarih
değil, hatalar tekerrür ediyor!

Düşmanın
kurtuluş reçetesi öldürmek içindir. Esaretin bir çeşidi de borçlandırmadır.

Millet
birbirini kırıp geçireceğine bırakın beni öldürsün.

Savaş
yalnız sınırlarda olmaz. Savaş bir milletin topyekün ateşe girmesidir. Eğer bu
bütünlük sağlanmamışsa zafer tesadüfi, yenilgi kaderdir.

Ben
bir karış dahi olsa vatan toprağını satmam, zira bu vatan bana değil milletime
aittir. Milletim de bu toprakları ancak aldığı fiyata verir. Çünkü bu topraklar
kanla alınmıştır, kanla verilir!Ben RABBİME İNANIYORUM.O HERŞEYİ BİLENDİR.

ABDÜLHAMIT  CENNET MEKAN

**************

MİT
personelinin resmi ofis binalarına aleni girip çıkan %2 lik masa başı personeli
hariç %98’inin maaşı çeşitli kurumlar üzerinden çeşitli pozisyonlarda
gösterilerek ödenir. İBB üzerinden de sayısı normal olarak bilinmeyen MİT
personelinin maaşı ödeniyor.

 Maaşı İBB üzerinden ödenen Bu adamlardan 400
civarı aslan parçasının direk PYD- YPG’nin içinde olduğu söyleniyor. Bu 400
civarı aslan parçasının açığa çıkarılması özellikle PYD-YPG’ni yularını elinde
tutan PENTAGON ve CIA için büyük hayati önem taşıyor.

 Bu sebeptendir ki CHP adayı koltuğa oturduktan
30 küsür saat sonra bir yerlerden kendine gelen talimat doğrultusunda ilk
olarak İBB kozmik odasındaki bütün verilerin kopyalanması talimatını veriyor.

 Hali hazırda zaten bilgi işlem dairesi ana
bilgisayarlarında 3 ayrı yedek olarak tutulan bilgileri guya kopyalamak üzere
ne idüğü belirsiz bir kaç şirket çalışanı harddisk dolu bavullarla geliyor.

Vatansever
aklı başında bilgi işlem çalışanları durumu yukarı bildiriyor.

 Hakan Fidan’ın bir kaç kahramanı bilgi işlem
merkezine hızlı bir şekilde intikal ediyor. Ne idüğü belirsiz bu bilgi işlemci
şirket çalışanları biz emir aldık ve bu verileri götüreceğiz diyorlar. Tartışma
büyüyor.

 Nasıl oluyorsa nereden çıktığı belli olmayan
silahlar ortaya çıkıyor. Fidan paşanın fidan boylu yiğitleri de silahları
çekiyor. Mermiler namluya sürülüp emniyetler açılıyor. Aslan parçaları bizim
cesedimizi çiğnemeden buradan bu bilgileri çıkaramazsınız diyorlar.

 Sonrası malum çok hızlı bir yargı kararıyla
malum şer ittifakının adayının verdiği emir iptal ettiriliyor. Ve o veriler
oradan dışarı çıkmıyor.

 Malum şahsın XYZ partilerinin büyükşehir
belediye başkan adayı değil çok ciddi bir MİLLİ GÜVENLİK sorunu olduğunu
defalarca söyledik. Söylemeye de devam edeceğiz.

Tehlikenin
boyutunu anlamayan VATANSEVER SOL görüşlü kardeşlerimiz belki yeniden
düşünürler…….

**************

Sanmasınlar
yıkıldık

Sanmasınlar
çöktük

Sadece
bir başka bahar için yaprak döktük.

**************

“neme
lâzım” deyip hususî nefsime ait işlerle meşgul olduğum zaman tokat
yemişim.

Lemalar
– 41 BEDİÜZZAMAN

**************

CHP’nin
İBB Adayı Ekrem İmamoğlu’nun Ordu Havalimanı’nda çıkardığı VIP skandalının
kamuoyu ile paylaşılan görüntüleriyle ilgili olarak “montaj”
iddiasında bulunan CHP’lilerin iddiaları boşa çıktı. Yayınlanan yeni
görüntülerde CHP’li İmamoğlu’nun, güvenlik görevlisini iterek X-Ray cihazından
geçtiği ve Ordu Valisi Seddar Yavuz’a yönelik olarak “it” dediği
açıkça görülüyor.

**************

NEYİN
HAYIR , NEYİN ŞER  OLDUĞU ZAMANLA ORTAYA
ÇIKAR

Köyün
birinde bir yaşlı adam varmış. Çok fakirmiş ama Kral bile onu kıskanırmış. Öyle
dillere destan bir beyaz atı varmış ki, Kral bu at için ihtiyara büyük bir
servet teklif etmiş ama adam satmaya yanaşmamış. “Bu at, sadece bir at değil
benim için; bir dost. insan dostunu satar mı?” demiş. Bir sabah kalkmışlar ki,
at yok. Köylü ihtiyarın başına toplanmış: “Seni ihtiyar bunak, bu atı sana
bırakmayacakları, çalacakları belliydi. Krala satsaydın, ömrünün sonuna kadar
beyler gibi yaşardın. Şimdi ne paran var, ne de atın” demişler.

İhtiyar:
“Karar vermek için acele etmeyin” demiş. Sadece at kayıp” deyin, “Çünkü gerçek
bu. Ondan ötesi sizin yorumunuz ve verdiğiniz karar. Atımın kaybolması, bir
talihsizlik mi, yoksa bir şans mı? Bunu henüz bilmiyoruz. Çünkü bu olay henüz
bir başlangıç. Arkasının nasıl geleceğini kimse bilemez.”

Köylüler
ihtiyara kahkahalarla gülmüşler. Aradan 15 gün geçmiş ve at bir gece ansızın
dönmüş. Meğer çalınmamış, dağlara gitmiş. Dönerken de, vadideki 12 vahşi atı
peşine takıp getirmiş. Bunu gören köylüler toplanıp ithiyara gidip özür
dilemişler. “Babalık” demişler, “Sen haklı çıktın. Atının kaybolması bir
talihsizlik değil adeta bir devlet kuşu oldu senin için, şimdi bir at sürün
var.”

“Karar
vermek için gene acele ediyorsunuz” demiş ihtiyar. “Sadece atın geri döndüğünü
söyleyin. Bilinen gerçek sadece bu. Ondan ötesinin ne getireceğini henüz
bilmiyoruz.” Köylüler bu defa açıkça ihtiyarla dalga geçmemişler ancak
içlerinden “Bu ihtiyar sahiden saf” diye geçirmişler. Bir hafta geçmeden, vahşi
atları terbiye etmeye çalışan ihtiyarın tek oğlu attan düşmüş ve ayağını
kırmış. Evin geçimini sağlayan oğul şimdi uzun zaman yatakta kalacakmış.
Köylüler gene gelmişler ihtiyara. “Bir kez daha haklı çıktın” demişler. “Bu
atlar yüzünden tek oğlun, bacağını uzun süre kullanamayacak. Oysa sana bakacak
başkası da yok. Şimdi eskisinden daha fakir, daha zavallı olacaksın” demişler.
İhtiyar “Siz erken karar verme hastalığına tutulmuşsunuz” diye cevap vermiş.

“O
kadar acele etmeyin. Oğlum bacağını kırdı. Gerçek bu. Ötesi sizin verdiğiniz
karar. Ama acaba ne kadar doğru. Hayat böyle küçük parçalar halinde gelir ve
ondan sonra neler olacağını asla bilemezsiniz”

Birkaç
hafta sonra düşmanlar hanedanlığa çok büyük bir ordu ile saldırmış. Kral son
bir ümitle eli silah tutan bütün gençleri askere gönderme emrini vermiş. Köye
gelen görevliler, ihtiyarın kırık bacaklı oğlu dışında bütün gençleri askere
almışlar. Köyü matem sarmış. Çünkü savaşın kazanılmasına imkân yokmuş, giden
gençlerin ya öleceğini ya da esir düşeceğini herkes biliyormuş.

Köylüler,
gene ihtiyara gelmişler. “Gene haklı olduğun kanıtlandı” demişler. “Oğlunun
bacağı kırık ama hiç değilse yanında. Oysa bizimkiler, belki asla köye
dönemeyecekler. Oğlunun bacağının kırılması,talihsizlik değil, şansmış meğer…”

“Siz
erken karar vermeye devam edin” demiş, ihtiyar. “Oysa ne olacağını kimseler
bilemez. Bilinen bir tek gerçek var. Benim oğlum yanımda, sizinkiler askerde.
Ama bunların hangisinin talih, hangisinin şanssızlık olduğunu sadece Allah
biliyor.”

Cinli
filozof Lao Tzu, öyküsünü şu nasihatla tamamlamış:

“Acele
karar vermeyin. Hayatın küçük bir dilimine bakıp tamamı hakkında karar
vermekten kaçının. Karar; aklın durması halidir. Karar verdiniz mi, akıl
düşünmeyi, dolayısı ile gelişmeyi durdurur. Buna rağmen akıl, insanı daima
karara zorlar. Oysa gezi asla sona ermez. Bir yol biterken yenisi başlar. Bir
kapı kapanırken, başkası açılır. Bir hedefe ulaşırsınız ve daha yüksek bir
hedefin hemen oracıkta olduğunu görürsünüz.”

**************

Teyo
Emi yıllardır kimseye kaptırmadığı  yalan
tahtına, kendisinden  daha yalancı bir
aday çıktığını haber alınca kalkmış İstanbul’a gelmiş.

**************

Pkk
lıların manşeti.

 siz AFRİNDE vurdunuz biz istanbulda ..?

**************

️..Bazen zulüm içinde  adalet tecelli eder..️Risale-i
Nur…

**************

Atatürk
ile HDP’nin kanlı bayrağını yan yana getirenler kazandı dün gece.

**************

“Vazifeni
yap, Allah’ın vazifesine karışma…”(Lem’alar 152) Hizmet Rehberi – 82

**************

Saadet
Partisi’nden flaş çıkış: Seçimin kazananı biziz   http://bit.ly/2ZOaHJv

**************

İSTANBUL
İKİ KERE FETH OLUNACAKTIR HADİSİ ŞERİFİNİ OKUYAN MÜRİDİ HOCA EFENDİYE EFENDİM
İSTANBULU KAFİRLER İŞGALMİ EDECEKLER? DİYE SORUNCA ALİ HAYDAR EFENDİDE ONA
HAYIR MAHMUD İSTANBULU KAFİRLER ALAMAYACAK AMA İÇİNDEKİLER KAFİRLEŞİCEK DER.

**************

ŞAKA
GİBİ ..

Marmaray
YAP

Hızlı
Trenler YAP

Havaalanları
YAP

Üniversiteler
YAP

Stadyumlar
YAP

Olimpik
Yüzme Havuzları YAP

Yeni
Tiyatro Sahneleri YAP

Metrolar
YAP

Tüneller
YAP

Barajlar
YAP

Nükleer
Santral YAP

Modern
Bölünmüş Yollar YAP

Modern
Adliye Sarayları YAP

Milli
Silahlar YAP

Milli
Tank YAP

Milli
Helikopter YAP

Sismik
Araştırma Gemisi YAP

Boğazın
Altına Tüpgeçit YAP

Dev
Şehir Hastaneleri YAP

81
İl e Ücretsiz Kanser Tarama Merkezi YAP

Tersane
YAP

Liman
YAP

Geri
Dönüşüm Tesisleri YAP

Dar
Gelirliye Konut YAP

Başörtüsünü
serbest YAP

Hz.Muhammed
in Hayatını ve Kuran ı seçmeli ders YAP

Uzaya
uydu FIRLAT

Ambulans
sayısını ARTIR

Hastane
sayısını ARTIR

MR
Cihazı sayısını ARTIR

Tomografi
Cihazı sayısını ARTIR

Diyaliz
Cihazı sayısını ARTIR

Yeşil
Alan miktarını ARTIR

Orman
miktarını ARTIR

Milli
Park sayısını ARTIR

Temiz
Plaj sayısını ARTIR

Açılan
İşyeri Sayısını ARTIR

Turist
sayısını ARTIR

Öğrenci
sayısını ARTIR

Öğrenci
Burslarını Kat Kat ARTIR

Doğalgazlı
il sayısını ARTIR

İçmesuyu
ulaşan insan sayısını ARTIR

Ortalama
Yaşam Süresini ARTIR

Okuma
Yazma Oranını ARTIR

Okullaşma
Oranını ARTIR

Tarımsal
Üretimi ARTIR

Çiftçiye
Destekleri ARTIR

Halka
Sosyal Destekleri ARTIR

Şehit
Ve Gazilere Desteği ARTIR

Eğitim
ve Sağlık Harcamalarını ARTIR

MB
Döviz Rezervlerini ARTIR

Memur
ve Asgari Ücretlinin Maaşını Enflasyondan Fazla ARTIR

Türkiyenin
ilk Tohum GEN Bankasını AÇ

Türkiyenin
ilk Milli Botanik Bahçesini AÇ

Enflasyonu
DÜŞÜR

Faizleri
DÜŞÜR

Kamu
Borcunu DÜŞÜR

İMF
ye Borcu YOK ET

Hava
Kirliliğini YOK ET

Çöp
Sorununu YOK ET

Trafik
Canavarını YOK ET

Katsayı
Zulmünü YOK ET

Öğrenciye
Ders kitabını ücretsiz DAĞIT

Öğrenciye
Süt DAĞIT

Öğrenciye
Tablet DAĞIT

Okullara
Bilgisayar DAĞIT

Okullara
Akıllı Tahta DAĞIT.

Üniversite
Harçlarını KALDIR.

Binlerce
Tarihi Eserimizi Yurda GETİR

Binlerce
Tarihi Yapıyı RESTORE ET

Orhun
Abidelerine giden 48 Km Asfalt YOL YAP


Dünyanın 3. Deniz Dolgulu Havalimanını Yap ( Ordu-Giresun
Havalimanı……..                              
SONRA BİRİLERİ ÇIKSIN SİZ NE YAPTINIZ DESİN Eşşek gibi anırsın

**************

Şehri
imar ederken nesli ihya etmeyi ihmal ederseniz, ihmal ettiğiniz nesil imar
ettiğiniz şehri tahrip eder.

**************

“Yedinci Suâl: Bu hâdise-i
arziye, bu memleketin ahâli-i İslâmiyesine bakması ve onları hedef etmesi ne
ile anlaşılıyor ve neden Erzincan ve İzmir taraflarına daha ziyâde ilişiyor?
Elcevap: Bu hâdise hem şiddetli kışta, hem karanlıklı gecede, hem dehşetli
soğukta, hem Ramazan’ın hürmetini tutmayan bu memlekete mahsus olması; hem
tahribâtından intibâha gelmediklerinden, hafifçe gàfilleri uyandırmak için o
zelzelenin devam etmesi gibi çok emârelerin delâletiyle bu hâdise ehl-i imânı
hedef edip, onlara bakıp, namaza ve niyâza uyandırmak için sarsıyor ve kendisi
de titriyor.
Bîçare Erzincan gibi yerlerde daha ziyâde sarsmasının iki vechi var:
Biri: Hatâları az olmak cihetiyle, temizlemek için tâcil edildi.
İkincisi: O gibi yerlerde kuvvetli ve hakikatli imân muhâfızları ve İslâmiyet
hâmileri az veya tam mağlûp olmak fırsatıyla, ehl-i zındıkanın orada tesirli
bir merkez-i faaliyet tesisleri cihetiyle, en evvel oraları tokatladı ihtimâli
var.” Sözler
On Dördüncü Söz.

MEHMET
ÖZÇELİK/ 24-06-2019  WWW.TESBİTLER.COM
WWW.MEHMETÖZÇELİK.COM




DİN ADAMLARI VE İSTİKAMET

DİN ADAMLARI VE İSTİKAMET

Toplumdaki
zikzaklar, olumsuz fikir ve davranışlar din adamlarının istikametsiz, ölçüsüz,
dengesiz, bulanık, net olmayan, kararsız görüş ve yaşayışlarından
kaynaklanmaktadır.

Adeta
ne yapacağız, nasıl düşüneceğiz, nasıl hareket deceğiz diyerek bocalama
içerisinde kalmaları yani hoca ve din adamları tarafından a’rafta
bırakılmalarından kaynaklanmaktadır.

Her
meslek ve mensubunda bu durum olabilir ancak dini temsil eden kişideki
bozulmalar, bu bozulmalara mesned teşkil etmektedir.

Bu
bozulmalarda ya dini temsil edenlerin yetersizliklerinden, dini hakkıyla
anlayamamalarından, kendi zamanlarının şartları içerisinde daha sağlıklı
değerlendirememelerinden veya toplumda değişim yapmak isteyen veya bozmak için
bir araç olarak dini kullanmalarından kaynaklanmaktadır.

Bu
durum siyasette de görülmekte ve her türlü maddi manevi iktidar ve güç elde
etmeye çalışanlarda görülmektedir.

Gerçek
alimler devre dışı bırakılırken, din adamları yıpratılmaya ve
yetersizleştirilmeye çalışılmaktadır.

Gerçek
İslam alimlerini hedef alıp devre dışı bırakanlar, ulema-is-su’ denilen ehli
sünnet dışı tahrib edici kimselerin önünü açmaktadırlar.

Din
kisvesi altında çok tahribat yapılmaktadır.

***************   

Yahu
Cübbeli Ahmet hocaya saldırıyorlar!.

Atatürk
hakkında şöyle şöyle olumlu şeyler söylemiş diye!!!?[1]

Ne
var yani!? Yüz sene öncesinde Kutbu Azam bile basiret körelmesiyle davranırken;

“Üstâd
Bedîüzzamân Hazretleri de Yirmi Altıncı Mektub, Dördüncü Mebhas, Dokuzuncu
Mes’ele’de “Bir zaman, ben bir kısım ehl-i dalâlete mühim bir vakitte kahr ile
duâ ettim”2 der. Bu hadisenin ayrıntısını Üstad’ın talebesi Çaycı Emin
Ağabeyden (Emin Çayırlı) dinleyelim:

“Üstad’ın
Kutb-u Azamla konuşması’

“Bir
gün beraber ikindi namazını kıldık. Namazdan sonra tesbihatta iken: ‘Kambur,
ben mi haklıyım, yoksa sen mi haklısın?’ diye birisine hitap ediyordu.

“Ben
yine bir çok zamanlar olduğu gibi, hayretler içindeydim. Odasında benimle
kendisinden başka kimse yoktu. Benim merakımı görünce, mes’eleyi şu şekilde
izâh etti: ‘Onuncu Söz, haşir ve âhiret hakkındadır. Ben o eseri bir vakitler
Barla’da yazıyordum. Baktım o günlerde bir İslâm düşmanı, ıslâhı gayr-i kabil…
Arefeye bir kaç gün vardı. Ben bedduâ ettim. Benim bedduâma karşılık bütün
Hicaz velileri ve Hicaz’daki Kutb-u A’zâm ise, onun ıslâhı için duâ
ediyorlardı. Benim bedduâm ferdî kaldığı için iâde edildi. Aradan uzun seneler
geçti. Baktım, bu sene (1938-1939 senesi) bana nihayet hak verdiler. Ben
hâlbuki bunun ıslahının gayr-i kâbil olduğunu biliyordum. Onlar nihayet bu sene
başladılar bedduâ etmeye. Benim konuştuğum Kutb-u A’zam’dır; Mekke-i Mükerreme’dedir.
Bütün Hicaz’la birlikte bedduâ etmeye başladı. Bana hak verdi. Ben de ona hitap
ettim.”

Cübbeli
istikametsiz ve ölçüsüz davranmış çok mu yani!!!?

Demek
ki basiret böyle bir şeymiş.

İnsanın
aklı açık olabilir, çenesi çok iyi çalışabilir ancak basiret körelmişse onu ya
musibetler açar, ya da göz kapanınca açılır.

Allah
istikamet versin.

-Dik
duramayan ve yamulan alimler veya alim görüntülü kimseler.

İlmi
hazmetmeyen alim, toplumca da hazmedilmez.

Cübbelinin
ilmi hazmedilmemiş ilimdir.

Mutfaktaki
malzemeleri sunarken, ondan yemek yapmakta nakıs kalmaktadır.

-YILDIZ
ARAYIP GÖKTE NİCE TURFA MÜNECCİM
GAFLET İLE GÖRMEZ KUYUYU REH-GÜZERİNDE.. ZİYA PAŞA
(Birçok acemi müneccim gökte yıldız ararken gaflete dalarak yollarındaki kuyuyu
görmezler.)

*********


Tarihçi Nizamettin Nazif Tepedelenlioğlu olaya şöyle tanıklık etmiştir:
“Bu olay Arapça ezanın kaldırıldığı zaman olmuştur. Mustafa Kemal İzmirdeydi.
Bursa’da Ulucamide bir müezzinin ezanı Türkçe okumayıp Arapça okuduğunu
öğrendi. Sofradaydık, derakap hususi trenin hazırlanmasını emretti. Tren
öylesine bir şekilde geldi ki, Karaköy’e kadar Mustafa Kemal bağırıyordu ‘Yavaş
gidiyor daha süratli’ Karaköy’den otomobille gayet bozuk bir yoldan Bursa’ya
varıldı. Paşanın oradan kalkıp Burşa’ya geldiğini haber alınca, Ankara ‘Bu
telaşa sebep ne” demiş. Bunu Mustafa Kemal duymuştu. ‘Bir müezzin Arapça
ezan okuyor. Ne vali, ne müddeimumi, ne polis hadiseyle ilgileniyor. Biz inkılap
yapıyoruz. Bir milletin kaderini elimize aldık, çocuk
oyuncağı mı bu işler? Bu eserin kurucusu benim. Bursa’da devlet makamları
inkılapları korumak için alakalanmadıklarında benim ne yapmamı istiyorsunuz?
Durmamı mı?’ dedi. Ondan sonra verilen yemekte bu sözleri söyledi. Konuşmanın
gazetelerde neşredilmediğini hatırlıyorum.”[2]

****************  

Fetö
bunu başından beri yaptı ve her türlü gayrı meşru yolu meşru hedeflerine!?
ulaşmak için kullandı.

-“Latif
Erdoğan’ın anlattığı bir iddia filmlere konu olacak cinstendi.
Dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan’ın rahatsızlanarak ameliyat olduğu gün, ilk
olarak cemaat hastanesine götürüldüğünü söyleyen Latif Erdoğan’ın bu sözleri
soruşturma dosyasına da girecekti. Erdoğan’ın iddiasına göre, Başbakan
rahatsızlandıktan sonra cemaat hastanesine kaldırıldı ve ardından devreye MİT
Müsteşarı Hakan Fidan girdi. Başbakan’ın orada tedavi edilmesine engel olan
Fidan, bu yüzden cemaat tarafından çizildi. Bir diğer iddia ise, cemaatin MİT
Müsteşarlığı’na Ramazan Akyürek’i getirme planı olduğuydu…”[3]

*******************   

Mesela
Mehmet Akif şaibeli Cemaleddin-. Efganiyi değerlendirirken;

-”Mehmet
Akif ve benzeri birkaç kişi, O’nu hararetle müdafaa etmişler ve Afganî’yi lâyık
olduğu mevkiye oturtmaya çalışmışlardır. Sırât-ı Müstakimin 91. sayısında, Akif
onun hakkında şunları söylen «Bugün Mısır ülkesinde islam adına mücadele eden
ne ka dar insan varsa, bütün bu kıymetli insanlar Cemaleddin Afganî’nin yetiştirdiği
kişilerdir…
«Merhumu ne Afganistan’da, ne Hindistan’da, ne Avrupa da ve ne de Osmanlı
toprağında rahat bırakmadılar. Hiç bir yerde onu rahat ettirmediler.
Cemaleddin, İslâm dininden biraz taviz verse idi, İslâm için mücadele etmekten
biraz olsun vazgeçse idi, dünyanın her tarafında itibar ve makam bulurdu.
Debdebe ve şatafat içinde yaşardı. Fakat o bütün mansıblara ulaşmak
kabiliyetinde olduğu halde, İslâm konusunda tavizsiz olduğu için, bunların
hepsinden mahrum bırakılmış bir büyük insandır. Hiç kimsenin dayanamayacağı
hakaretlere ve taarruzlara kendi imanı ile karşı koydu. Kâmil, üstün
kelimesinin ihtiva ettiği manaya göre o bir yaşayan şehid idi…»[4]

-Diğer
taraftan kendi zamanındaki menfi insanların bile ruhaniyetinden meded umdukları
Abdulhamid hakkında ise;

-Mehmet Akif, Sultan II. Abdülhamid ile
ilgili olarak:

Hamiyyet
gamz eden bir pâk alın her kimde gördünse,
“Bu bir câni!” dedin sürdün, ya mahkum eylendin hapse.
Müvekkel eyleyip câsûsu her vicdana, her hisse,
Düşürdün milletin en kahraman evlâdını ye’se…
Ne mel’unsun
ki rahmetler okuttun rûh-i İblis’e

Bu
dizeler Mehmet Akif Ersoy’un İstibdad isimli şiirinden alınmıştır. Şiirin ilk dizeleri “Yıkıldın, gittin amma ey mülevves devr-i
istibdad, / Bıraktın milletin kalbinde çıkmaz bir mülevves yâd”  şeklinde.
Buradan da anlıyoruz ki, şiir İstibdad Devri’nden sonra yazılmış.

Şiirde
Mehmet Akif dönemin yahut bir önceki dönemin Sultan’ına mel’un yakıştırması
yapmış ve İblis’ten daha aşağılık görmüştür.

Akif
yine başka bir şiirinde:

-“Ortalık
şöyle fena, böyle müzebzeb işler,
Ah o Yıldız’daki baykuş
ölüvermezse eğer,
Âkıbet çok kötü…”[5]

Akif
Tevfik Fikretin Abdulhamidin ruhaniyetinden istimdat dilediği gibi, Akif de
Abdulhamidi arar kişi olmuştur.[6]

Yakın dostlarından
Yozgatlı Mehmet Efendi’ye söylediği şu sözler hastalandığı yıllarda II.
Abdülhamid hakkındaki görüşünü değiştirmiş olduğuna bir delil olarak kabul
edilebilir. “Ölmez de iyileşebilirsem hatıralarımı yazmak istiyorum.
Hatıralarımda Sultan II. Abdülhamid’e karşı itizar (özür dileme) ve itiraflarım
olacak.” demiştir.

****************  

Ahiret
her şeyin faş olup görüleceği yerdir.

-Hallâc-ı
Mansur: “Bana açtığın sırları onlara da açsan veya onlardan gizlediğin sırları
benden de gizleseydin bu başıma gelmeseydi”

MEHMET ÖZÇELİK

22-06-2019


[1] https://m.youtube.com/watch?v=6YBFJIjWU9Q

https://www.risalehaber.com/cubbeli-ahmet-hocanin-sasirtan-ataturk-yorumu-356017h.htm

[2] Atatürkün Bursa Nutku.Sh.23.

[3] CAN ÖZÇELİK-KÂİNAT İMAMI-FETHULLAH GÜLEN Kitabından.49.

[4] ABDÜLHAMİD’İN HATIRA DEFTERİ-Sh.7.Hazırlayan: İsmet
Bozdağ.

[5] https://foyuk.wordpress.com/2014/08/05/yildizdaki-baykus-mehmet-akifin-ii-abdulhamid-hakkinda-gorusleri/

https://listekitap.com/haber/mehmet-akif-ersoyun-sultan-ii-abdulhamidi-baykusa-benzettigi-siir-istibdad/

[6] https://www.youtube.com/watch?v=aCHUQWAyde0




ÇEŞİTLEME

ÇEŞİTLEME

Şunu
çok açık ve rahatlıkla ifade edebilirim ki; şimdiye kadarki darbelerde MİT’in
etkisi, bundan sonrada mitle devam edecek veya durdurulacaktır.

Gerçekten
Türkiye son on yılda çok büyük badireler atlattı.

Olmak
ve ölmek arasında kaldık.

Bütün
birikimleri ile geldiler.

İç
ve dış bekleyen hücreleri devreye koydular.

Mit
krizi bunun ilk fitilini ateşledi.

17.25
Aralık 2013 le gerçek yüzünü gösterdi.

15
Temmuz 2016 ile zirveye çıktı.

Sonuç
alınamayınca akrep kıskacıyla çevre kuşatmasına gidildi ve devam etmektedir.

-Tarih
tekerrür mü ediyor?

Dün
gelinen oyuna bugünde mi geliniyor?

Necmettin
Erbakan, REFAH-YOL hükümetini iktidardan düşürenin WINEP ve Alan Makovsky
olduğunu açıklayarak, 28 Şubat döneminin asıl mimarlarının da bu yapı olduğunu
açıklamıştı. Erbakan’ı iktidardan eden Henri Barkey, Alan Makovsky gibi
isimlerin yanı sıra Soner Çağaptay, Yurter Özcan, Faruk Loğoğlu gibi ‘Arı
Hareketi’nin önemli simaları bugün gelinen noktada İmamoğlu’nun arkasında yer
alıyor.

Yurter
Özcan’ın CHP Amerika Temsilcisi olarak atanmasının ardından başta WINEP Türkiye
Araştırma Programı kurucusu Alan Makovsky olmak üzere CFR, AIPAC, JINSA gibi
MOSSAD, CIA, Pentagon ve İsrail Savunma Bakanlığı ile ilişkili think-thanklar
ile CHP çok yakın ilişkiler kurdu. CHP-HDP-İyi Parti adayı İmamoğlu ve Özcan
arasında da sıklıkla görüşme gerçekleştiriliyor.

Türkiye,
15 Temmuz’daki FETÖ’cü hain darbe girişimine doğrudan katıldığı ortaya çıkan
CIA ajanı Henri Barkey hakkında yakalama kararı çıkarmıştı. CHP’nin ABD
temsilcisinin, Barkey ve parti yönetimi arasında köprü görevi üstlendiği
öğrenildi.[1]

-Herşeyi
kendi zamanı içerisinde değerlendirmeli.

Nitekim
iyi niyetle kurulan, hizmet Edip kabul gören Özal’ın ANAP partisi, daha sonra Mesut
Yılmaz’ın başa geçmesiyle masonların kontrolüne geçmiş ve 28 Şubat 1997 sivil
ağır darbenin taşları döşenmiştir.

Hürriyet
sevdasıyla kurulan İttihat ve Terakki cemiyeti tamamen masonların kontrolüne
geçmiş ve merhum Abdülhamid-in hal’ine varmıştır.

Sakallı
Celal’in dediği gibi; Tanzimat ilan ettik, olmadı. Meşrutiyet ilan ettik,
olmadı. Cumhuriyet ilan ettik, olmadı. Belki biraz da ciddiyet ilan etsek,
sürekli halka aptal, kötü diyen bu siyasetten beslenme asalaklardan kurtulur
muyuz sizce?

-Hakkı
batılın kabında sunan, batıla hizmet etmiş olur.

Tarih
her zamanki gibi tekerrür ediyor.

Yüz
sene önce ki anlayışsız, basiretsiz, hissi davranışlar aynen bugünde devam
etmektedir.

****************  

S400-
leri almamamız için her zorbalığı deneyen ABD, acaba bunu neden yapıyor;

Saldıracağı
İran’ın önüne perde olmaması için mi?

Gizli
silah ve istihbarat desteği verdiği PKK ve YPG- ye engel olmaması ve
gizliliğini koruması için mi?

Gizlice
yaptığı operasyonların farkına varılacağı korkusu mu?

İşin
ciddiyeti ortaya çıkıp, kuyruğuna basılan ABD’nin kararı;

“Açık
düşman yakın tehdit.

Türkiye’nin
S-400 almasını engelleyerek ülkemizi havada saldırıya açık halde tutmak için
tehdit üstüne tehdit yağdıran ABD, Arizona’da F-35 projesi için eğitim alan
Türk pilotlarının 31 Temmuz’a kadar ülkeyi terketmesini istedi. Hem S-400
tehditleri hem F-35’lerle ilgili tutumu ile ABD, Türkiye için açık ve en ciddi
tehdit olduğunu bir kez daha ilan etmiş oldu.”

KARŞI
MİSİLLEME:

Türkiye’deki
ABD özellikle İNCİRLİK KAPATILMALI VE 30 HAZİRANA KADAR CONİLERE SÜRE
TANINMALIDIR.

***********

İşin
ciddiyetini anlayan haçlı zihniyeti, içimizdeki biriktirip beslediği
kriptolarını devreye koydu ve deşifre etti.

Artık
saklama ihtiyacı hissetmedi.

Son
kozunu da oynamaya başladı.

Ya
hep ya hiç.

Ya
herro ya merro dedi.

Ya
ölüm ya kalım.

-“Dünyada
en büyük ahmak odur ki, böyle dinsiz serserilerden terakki ve saadet-i
hayatiyeyi beklesin.”SAİD NURSÎ.

-Dünyadaki
tüm kirli işleri finanse eden Rothschildg [2] Ve
rockefeller ailesidir.[3]

-”Türkiye’de
ABD’nin kontrolü 11 Haziran 1944 tarihinde başladı: İsmet İnönü’nün
Cumhurbaşkanı olduğu dönemde, yani…

23
Haziran 1944’te Türkiye ile ABD arasında radyo haberleşmesi kuruldu.

ABD’nin
Missouri savaş gemisi 5 Nisan 1946’da İstanbul’a geldi! 13 Nisan 1946’da ise
CHP hükümeti ABD’den 500 milyon dolarlık kredi istedi.

7
Eylül 1946’da ilk devalüasyon yapıldı…

11
Mart 1947’de Türkiye Uluslararası Para Fonu Teşkilatı’na (IMF) katıldı!

Bir
gün sonra, “President Truman” Türkiye ile Yunanistan’a “askeri ve ekonomik
yardım” sağlamak için Kongre’den yetki talebinde bulundu. 22 Nisan’da
Türkiye’ye yardım onaylandı. Bir ay sonra da, Truman tarafından imzalandı…

Ezcümle,
tüm bunlar İsmet İnönü Cumhurbaşkanı iken yaşandı!

Evet,
Türkiye NATO’ya 1952’de Başvekil Adnan Menderes döneminde girdi: Buna mukabil,
Menderes ilerleyen yıllarda “ABD’nin kontrolünden çıktığı için”
idam edildi!

ABD’nin
Türkiye’deki Gladyo’su eliyle 27 Mayıs 1960’ta Adnan Menderes’i devirmesine;
Cumhuriyet gazetesi, neredeyse 60 yıldır “alkış tutuyor!”[4]

-”27
Mayıs 1960 darbesinin öncesindeki günlerde patlayan olayları, protestoları,
mitingleri, yürüyüşleri organize edenler arasında -Orhan Birgit’in yanı sıra-
Alev Coşkun da vardı!

Mister
Birgit, 28 Nisan 1960’daki olaylardan söz ederken; “İtiraf ediyorum ki,
organize ettim. O işin perde arkasındaydım” demiştir. (Vatan, 8 Şubat 2009)

MİLİTAN
GENÇLER.

Alev
Coşkun ve Orhan Birgit gibi isimlerin başını çektiği elemanlar; aralarında
Mehmet Barlas, Nurettin Sözen, Ahmet Güryüz Ketenci, Bozkurt Nuhoğlu gibi
militanların da yer aldığı gençleri sahaya sürmüşlerdi![5]

CHP,
27 MAYIS’IN NESİYDİ?

Perde
arkasında ABD’nin yer aldığı 27 Mayıs’60 darbesinin en büyük destekçisi daha doğrusu parçası İsmet İnönü ve onun CHP’siydi…”[6]

   MEHMET ÖZÇELİK

2106-2019


[1] https://www.yenisafak.com/gundem/erbakani-devirenler-imamoglunun-yaninda-3495198

[2] https://m.youtube.com/watch?v=RPtyfgNWyWQ

[3] https://m.youtube.com/watch?v=jh71_NEE-WU

[4] https://www.yenisafak.com/yazarlar/tamerkorkmaz/pandoranin-kutusu-diye-yazilir-gladyonun-kutusu-diye-okunur-2050455

[5] Bir Devrin Hafızası, Rasim Cinisli,
Doğan Kitap, Sayfa: 75.

[6] https://www.yenisafak.com/yazarlar/tamerkorkmaz/yureginiz-yetiyorsa-gelin-bunlari-tartisalim-2050527




DİNİN TAŞIYICI KOLONLARI

DİNİN TAŞIYICI KOLONLARI

Daha
önce yazdığım bir yazıda,[1]
Fener Rum Patriği Gregorius. un ihaneti ve patrikhanenin önünde infaz
edilmesidir.

İnfazına
neden olan onemli maddelerden biriside;

“Türklerin
ahlak, milliyet, din ve gelenekleri dejenere edilecek. Bu amaçla küfürler
öğretilecek ve bu küfürlerin Türk’ler arasında yayılmasına çalışılacak.
Türk’ler zinaya ve diğer ahlaksızlıklara teşvik edilecek. Türk gençleri
arasında kabadayılık ruhu aşılanarak sevgi ve saygı bağlılıkları kırılacak.
Aralarına ikilik sokulacak.

Argoya
benzer bir küfür dili Türk’ler Arasında yayılarak milli dil ve duyguları
bozulacak. Zengin Rum tüccar ve esnafı Türk hocalara bol hediye ve veresiye
vererek onları elde edecek. Hocalar içkiye alıştırılacak. Her türlü uydurma
inanışlarla dini inançları saptırılacak. Onlara yalan yanlış olaylar anlatılıp,
Türk halkı ile hocaların arası açılacak.”

Yani,Alimler
itibarsızlaştırılacak…

Bugün
gençlerin istikameti bulamayıp bocalamaları, ya bağlandıkları bağların
zayıflığından veya bağlanacakları bağların koparılmaya, itibarsızlaştırılıp
şaibeli duruma düşürülmesinden kaynaklanmaktadır.

Her
bir alim için bir kulp bulunup, onunla zayıflaştırmaya, itibarsızlaştırılmaya
çalışılmaktadır.

Aslında
bunu yapan, kendisini fetva makamında görerek, kendisini
itibarsızlaştırmaktadır.

Bazen
peygamberden üstün gösterme yaftası, bazen Kur’an-ı Kerim’i okumama iftirası,
bazen başka kitap okumama sığlığı görülmektedir.

Aslında
bu birazda kendi vicdanını bastırma ve ayıbını gizleme kaynaklıdır.

Oysa
bütün İslam alimleri bir araya gelse bir sahabeye yetişemezken, nasıl
peygamberle, hele hele peygamberimizle kıyas edilebilir?

O
Sahabiler saffı evvel ve dinin müessisidirler.

Bütün
İslami kitaplar, hele hele Kur’an’ı Kerim’den alınmış ise,bunlar üst üste
konulsa hiç mümkün müdür ki Kur’an’ı Kerim’e yetişebilsin?

Aklı
olan bu İslam alimlerini, hele hele milyonlarca mensubu olanları, bir cemaat
oluşturmuş veya isimlendirilmiş olanları tenkid değil, istifade etsin.

Mecelle
kuralı gereği, yanlış emsal olmaz.

Yanlışlara
bakarak, yanlışlar üzerine doğrular bina edilemez.

Ve
de batıl kapta hak sunulmaz.

Münferit
hatalar cemaatlere mal edilmez ve edilmemelidir.

Fetönün
darbeden daha büyük ve kalıcı darbesi, cemaatler ve İslam büyükleri üzerinde
uyandırmış olduğu şaibelerdir.

İslam
büyüklerini kötüleyenlerde aslında fetöye hizmet etmektedirler.

Din
alimlerinin bahsedilmesinden rahatsız olanlar, Kur’an’ı Kerim bize yeter,
hadislere ne gerek var diyen zihniyetteki insanlarla aynı noktada
birleşmektedirler.

Oysa
o kişiye sormak lazım, sen Kur’an’ı Kerim dışında hiç bir kitap okumadın mı?

Kur’an’ı
Kerim dışında kimseden bahsetmemektemisin?

Biz
bu dini en iyi İslam âlimlerinin tarif ettiği ve anlattığı Kur’an-ı Kerim ve
Peygamberimizi, onlar ile daha iyi tanıdık ve anladık.

1400
yıldır oluşturulan din ağacının dalları, yaprakları ve meyveleri dökülmeye ve
yıpratılmaya çalışılmaktadır.

Çürük
olanlar zaten barınamayıp düşmekte, sağlamlar ise fasid bir kıyasla
düşürülmeye,İslam ağacı çıplaklaştırılmaya çalışılmaktadır.

Neticemi,
etrafı boşaltılan Kur’an’ı Kerim’e doğrudan saldırmaktır.

Yüz
yıl önceki sinsi plana, masumane görüntüsü altında ahmakane hizmet etmektir.

KUR’AN’I
KERİM’in etrafı boşaltılmaya çalışılmakta ve bilinçsizce ona destek
olunmaktadır.

“On
dokuzuncu asrın son yıllarında İngiliz Parlamentosunda kürsüye çıkan
Müstemlekeler Bakanı Gladstone elindeki Kur’ân-ı Kerimi göstererek şunu söyler:
“Bu kitap Müslümanların elinde kaldıkça biz onlara hakikî hakim olamayız. Ne
yapıp yapmalıyız; ya Kur’ân’ı ortadan kaldırmalıyız veya onları Kur’ân’dan
soğutmalıyız.”

Dinin
sac ayakları, din binasını koruyan kolon ve direkler yıkılırsa dinde yıkılır,
gönüllerdeki dinlerde çöker.

Ehli
sünnet her bir cemaat ve tarikat dinin birer kolonlarıdır.

Cemaatler
ve tarikatlar bir din değil, dinin taşıyıcı kolonlarıdırlar.

Mehmet Özçelik

19-06-2019


[1] http://www.tesbitler.com/2019/05/16/fener-rum-patrigi-gregorius-un-ihaneti/




SU ÇİZİĞİ

SU ÇİZİĞİ

Su
çizgisi.

Yıllarca
iki kova su almak ve evinin duvarına çizik atılmasın diye yüzlerce metre yol
gidildi.

Yokuş
denmedi, kış denmedi, her türlü zorluk göze alındı.

Zira
çizik, yol yorgunluğundan daha ağır geliyor, baskısı baskın çıkıyordu.

Kışları
bazen gitmekte zorlanılıyordu.

Eşeğiyle
su getiren sucudan alıyor, duvara çizik atılıyordu.

Ama
içi cız ediyordu.

Kışın
hayvanların ayağı kayıyordu. Hayvanlar bile suyu taşımada zorlanıyorlardı.

Altı
üstü iki teneke su alıyordu.

Bununla
yemek mi yapsın, su mu içsin, banyoda mı kullansın?

Zaten
temizlik işlerinde bu suyu kullanmıyor, genelde içme ve yemeğe kullanılıyordu.

Hergün
su parası vermek güçtü.

Beş
kişinin suyunu taşımak kolay değildi.

Bu
yetmiyormuş gibi, kardeşi, beyinin iki kardeşi, bazen gelen misafirlerde bütün
yük onun omuzuna biniyordu.

Yakınları
hiç taşımıyordu.

Bir
suyun bile üstesinden gelmekte zorlanıyorduk.

Birde
herkes bize geliyor, küçücük oda.

Kim
nerede kalacaksa…

Mutfakla
oda aynı.. Bir çok kişi tek odada…

Hayat
gerçekten zor idi, zorluklar içerisinde yürüyordu.

Bizler
zor şartların insanları olarak yetiştik.

Onun
içindir ki, bu gün hayatı çok daha rahat görüp, değerlendirebiliyoruz.

Bizler
dün bir su çiziğinin borcunu düşünürken, bugün ve bugünün gençleri hayatı toz
pembe olarak görmektedirler.

Onlar
hayatlarını çizdirmemek için, su çiziğinden kaçtılar.

Hayatını
öldürenlerin kulakları çınlasın…

O
günleri anlamayıp düşünemeyenlerin basireti açılsın.

********* 

Şimdiki
haya damarı zedelenen gençlere garip gelebilir ancak daha düne kadar bizim
nesiller buna şahitti.

Annelerimiz,
kadınlarımız kolay kolay daha elbise değil, zaten böyle bir imkan da pek yoktu.

Onun
için kumaş alır ve elbise yapar veya yaptırırdı.

İşte
bu durumda elbise veya elbiselik almak için mağazadan elbiseler veya elbise
topları koltuk altına alınır ve eve getirilirdi.

Şimdiki
gibi mağazaları dolduran kadınlar gibi bir furya estirilmezdi.

Kadınlarımız
gelenler içerisinden ve hem de şimdiki gibi çok çeşit olmayanlar içerisinde tercihini
yapar, elbise ve elbiseliklerini alırlardı.

Nasıl;
muhakeme, muhasebe, muhayelede bulunabiliyor muyuz?

MEHMET ÖZÇELİK

17-06-2019




KUYRUK ACISI

KUYRUK ACISI
Türkiye’de kuyruk acısı olanlar ortak noktada birleşti.
Bunlara yeni kuyruklarda eklendi ve eklenmeye de devam edilmektedir.
Özellikle bunların en açık olanı ise,fetönün çevresinde yer alanlar.
Yani gerek içerde ve dışarda veya mimlenmiş olanların avukatlığını yapan ve onların ağzı olup masum postuna bürünenlerdir.
Ya oğlu ya babası, ya damadı ya gelini, bir şekilde yakından acısı kendisine dokunanların gizli ve bazende açık nefret ve muhalefetleri sürmektedir.
Mesela eşinden ve eşinin kardeşinden dolayı bu yapının içinde bulunan samimi ve iyi niyetli bir arkadaşı, bu meselelerin olmaya başladığı sırada açık ve samimi sorusundan dolayı uyarmış, eğer elinize silah verip diğer cemaatlarla karşı karşıya getirirlerse şaşmayın demiştim.
Nitekim daha ötesine geçip, ordunun kara,hava ve deniz silahlarını bu millete çevirip kullandılar.
Bu arkadaşın kendisinin ve eşinin görevden alınıp, kaynınında hapiste olmasını bildiğimden şimdiki durumunu sordum. Aldığım cevap ise,
Fetöye kızıyor ancak Erdoğanada kızıyor,dedi.
Fetöye kızmasını anladım da, Erdoğan’a neden kızıyor dedim.
Şahsi ve fikir olarak Erdoğan’a kızıp tenkid etmesi normalde, hainle beraber aynı kefeye koyup tartması anormal.
Demek ki hala bir beklentisi ve samimiyette bir yetersizliği bulunmaktadır.
Bir anormallik var.
Bu insan samimi değil.
Belliki hala tehlikenin ve oyunun farkına varmamış.
Buna benzer örnekler o kadar çok ki, mesela yıllarca milliyetçilik iddiasında olup fetöyle ilgisi olmayan bazı milliyetçi kişiler, ya yakınındaki kendisine uzanan zarardan dolayı ya menfaat gibi sebeplerle birden bire fetönün ağzıyla konuşup, onun diyemediğini ve yapamadığını Erdoğan düşmanlığı ile yapabiliyor.
Her vesile ile patavatsız çıkışlarda bulunuyor.
Bu bir tehlikedir.
Bilgisayarı içten tehdit eden bir virüstür.
Bugün İstanbul seçimlerinde o kadar başarılı olmasına rağmen, oyları çalarak hırsızlığa soyunup, sayın Binali Yıldırım’a muhalefette bulunanların ve şaibeli bir çok özelliği ortaya çıkan rakibinin öne çıkarılmasının çoğu sebebi işte bu kuyruk acısı içerisindeki insanlardan kaynaklanmaktadır.
Kuyruk acısı hakkı setredip göstermemekte ve gözleri kör etmektedir.
Oysa hakkın hatırı alidir, hiç bir hatıra feda edilmez.
Farklılıklar ve farklı hesaplar farklı insanları maalesef ortak noktada bir araya getirmektedir.
31 Mart’ta Binali Yıldırım’ı biz yenilgiye uğrattık diyerek, yüz yıldır mücadele ettiği ve kendi partisini kapatıp alaşağı eden CHP’ye muhafazakâr olduğunu söyleyen Saadetin adayı gururla desteğini dolaylı ifade etmektedir.
Nasıl bir kuyruk acısıysa…
Sosyolojik olarak üzerine doktora tezleri yapılması gereken bir husus;
Bu derece birbirine zıt olan, ortak noktaları neredeyse olmayan ve hayali oluşturulan bu ortaklık oluşturulabilmektedir?
PKK’nın içerisinde yer alınmakta, haçlı zihniyetine ortak olunmakta, düşmanın işini kolaylaştırmaktadır?
İmam Şafii’ye sordular: Fitne zamanı hakkı tutanı nasıl anlarız? Dedi ki: Düşman okunu takip edin, o sizi Hak ehline götürür.
Mehmet Özçelik- 16.06.2019




KUŞATMA

KUŞATMA
İnsanın ayağı bir kere kaymasın, kaydımı ya tepetaklak gidiyor veya aslına dönüyor.
Zira herşey aslına çekiyor.
Türkiye’nin nazarı iç kavgalara, başka tarafa çekilmeye çalışılıyor.
15 temmuzda İstanbul’u ikiye bölemeyenler, İstanbul seçimleriyle bölmeye çalışıyorlar.
15 temmuzda Türkiye’yi dıştan kuşatamayanlar, seçimlerle içten kuşatmaya çalışıyor.
Ortadoğu’yu yüz yıl önceki gibi 50 küsur parçaya bölenler, şimdide o parçalanmışları iki üçe bölmeye, bunu Türkiye’yi ateş çemberine çekmek ve atmakla sürdürüyorlar.
Dün gizlice ve basiretsiz idarecilerin sessizliği ile sürdürülen baskılar, bugün dik duruş ve sert cevaplardan dolayı açıkça tehdit edilmektedir.
Dün Madden ve manen Türkiye’yi sıfıra indirenler, fikri ve zikri aynı olmayan insanlar tarafından kırmızı ışıkta duruşuyla alkışlanmakta, kör olup Türkiye’yi uçurumun kenarına getirdiği ahmak dostlar tarafından görülmemektedir.
Vah esefa…
Gelde bu körlerle iş gör…
Dün Türkiye için muhalefetin başına seçilen Kılıçdaroğlu ne ise, bugün İstanbul’un başına seçilecek olan İmamoğlu aynı projedir.
Türkiye’yi kuşatmaya çalışan haçlı zihniyeti iç ve dış tüm güçleriyle cepheden ve arkadan, tüm cepheden kuşatmaya çalışıyor.
Oyun bitmedi,ağ ilmek ilmek örülüyor.
En tehlikelisi ise içte çıkarılan toz dumanları ile perdelenip, yanıltıcı propağandalar ile basiretler bağlanıyor.
Dün darbeler ile bu millete darbe vuranlar, bu gün o kolların ve yolların önü kesilince, işgal ve kuşatma ile  bunu sürdürüyorlar.
Zira Türkiye düşerse İslam dünyası düşer, Türkiye ayağa kalkarsa İslam dünyası ayağa kalkar.
Dün Irak’ı, Suriye’yi,libyayı,yemeni yakanlar, bugünlerde İran’da, Suudi Arabistan’da ateş yakanlar, Türkiye’yi ateş çemberine almayı hedeflemektedirler.
Türkiye kuşatım altında, müteyakkız oluna…
Mehmet Özçelik. 14.06.2019