BELÂ

BELÂ
Hayat belalarla doludur.
Hayat belâdır.
Belânın bittiği yerde,hayat da biter.
Bir insanın;ben belâya bulaşmadım diyorsa,belâsını beklesin.
Belâ-m bitti diyorsan,o halde ne diye bu dünyada duruyorsun,denilir.
Belâsı biten öğrencinin kağıdı alınır,dışarıya çıkarılır.
Hayat belâlarla tatlanır,tatlandırılır.
Allah bir kulunu sevdiği zaman onu belaya hatta belâlara mübtela kılar.
Belâ imtihandır.
Belâ,imtihana evet demektir.
Tıpkı çölde kişiye kendisi için hayati olan devesini kaybettirip de sonra onu tekrar buldurması gibidir.
Ruhlar aleminde bir kere Belâ dedik,binlerce belâlara mübtela kılındık.
Bir kere belâ-ya binler bela geldi.
Tıpkı bir günah işleyenin,bin gün-âh çekmesi gibi.
*Belâ esnasında musibetleri sabır ve şükür içerisinde aşma,manileri geçme bir üst seviyeye yükselmeyi gerektirmektedir.
“İşte orada herkes dünyada yapmış olduğuyla imtihan verir ve gerçek Mevlaları olan Allah’a döndürülür. Uydurdukları putlar da ortadan kaybolmuştur.”
Her bir belâ,başka bir belâya kapı açar.
Öğrenci varsa,belâ olan sınavda vardır.
Dünya hayatı bedava değil,belâ ödemelidir.
Cennet ucuz değil,belâ bedellidir.
*Belâ-nın şartı ve neticesi,kul olmaktır.
Kul olmak ise kül olmaktır.
Ham iken yanmak,yanarak pişmektir.
Kendinde O’nu görmek ve O’nu göstermektir.
*Bir zamanlar elde etmek için her yola başvuran çocukların oyuncakları,belli bir yaştan sonra gülünç vesilesi haline geliyor.
Elde etmek istediği araba için hayatını veren bir kişi,zaman içerisinde bu hevesi kırılıyor veya o arabanın modeli geçiyor ve daha güzeli piyasaya çıkıyor.
Demek ki o elde etmeye,uğruna her şey verilen şey hakikatte hakiki bir değer ifade etmemektedir.İnsan değer kazandıkça.
İnsan değerini kaybettikçe,değersiz olan şeyler değersizlik nisbetinde büyük değer kazanıyor.
İnsan ihtiyarlandıkça veya kemale erdikçe dünyaya karşı bir soğuma hasıl oluyor.Her şeyin gerçek yüzü biraz daha net görünmeye başlıyor.
*Bu dünya zıtlıkları bir araya getirerek,uyumu yakalamak için sürdürülüyor.
Cennet zıtlıkların ayrıştığı uyum yeridir.
Burası ise uyumluluğu yakalamak için bir talim ve belâ yeridir.
* Ne oldun? Öldün mü? Geriye ne bıraktın? Neler yaptın?Pişman mısın?Geriye dönseydin ve de döndün ne yapardın?Yaptıklarından memnun musun?
*Âhirete inanmayanlar,uğruna öldükleri davalarında ölümsüz olacaklarını söylemektedirler.
Bu ne tezattır ki,hem öldükten sonra dirilmeye inanmayacaksın ve hem de ölümsüz olacağını iddia edeceksin!
Seni yaşatacak olanlar da ölecek.Sen unutulduğun gibi,onlar da unutulacak.
Her yönüyle unutulacak bir dava ve gaye için ölmenin ne faydası vardır?
“ Bugün biz onların ağızlarını mühürleriz; (günahtan ve sevaptan yana) kazanmakta olduklarını da elleri bize söylemekte, ayakları da şahitlik etmektedir.”
“O gün, dilleri, elleri ve ayakları, yaptıklarına şahitlik edeceklerdir.”
MEHMET ÖZÇELİK
07-01-2012




BÂTILI TASVİR…

BÂTILI TASVİR…
Bizim sanatımız bir asırdır avrupadaki gibi,bâtılı tasvir üzerine bina edildi.
“Bâtıl şeyleri iyice tasvir,safi zihinleri idlaldir.”Yani bozmaktır,hakikatından uzaklaştırıldı.
Adına dini kanalda denilse,sanat adına batıl tasvir edilmektedir.
Mesela,Samanyolu tv;-Hakkını helal et-,-Tek Türkiye-,-Kollama- ve özellikle ve özellikle,Çanakkale savaşına denk gördüğüm,Ergenekon terör örgütünün deşifresi konusunda cesurane adımları hayrı ve başarıyla yâdedilecek çalışmalarındandır.
Ancak Özellikle –Osmanlıda derin devlet-adlı dizinin 4.dizisinde çirkin bir tecavüz olayı sahnelenmiştir.
Zihinlerde kalacak çirkin bir tasvir.
Gerçekleri söylemek için,illa ki çirkini fiiliyata mı dökmek gerekir.
Bu bana sanatçı geçinen bir sinema sanatçısının;sinema sahnelerinde kendisine sekiz yüzden fazla tecavüz olayının sahnelendiğini,tecavüze uğradığını çok rahat bir şekilde anlatışı ve bunun medyaya yansıyışı geldi.
Bu durum bu tv-kanalını kirletir.Temizlenmesi de zor olur.
Dizi furyası içerinde tüm tv-ler bir yarışa girdi.
Dizi yapma yarışı.Bu yarışta çok yanlışları da beraberinde getirmektedir.
Bu kanal diğer dizilerde de aynı hassasiyeti gösterip,bir şeyler vereyim derken,bir şeylerin kaybedilmesine sebep olmamalıdır.
Safi zihinlerin bulandırılmamasına dikkat edilmelidir.
Hayatı ve düşünceleri bozanlar çokken,birde saf zihinler böyle güvenilen kanallar tarafından bozulup kirletilmemeli,bulandırılıp saptırılmamalıdır.
Her halde anlaşılmıştır.
Sanat sanat için değil,toplum ve değerleri içindir.
Gerisi angarya ve yorulmadır.Vebali kalır.
MEHMET ÖZÇELİK
22-05-2013




BÖREKÇİNİN İDAMI

BÖREKÇİNİN İDAMI
Rahmetlik pederim çalışmak amacıyla 1960 yılında İstanbula gitmişti.Orada iş yerine yakın olan mekanda,şahit olduğu bir olayı şöyle anlatmıştı;
Yıl 24 Aralık1960 yılıdır. İdamın gerçekleştiği tarih.
1955’in 27 Eylül sabahı üsküdar sinanpaşa mahallesinde oturanlar kesif bir yanık et kokusu ile uyanırlar.
*Bir börekçi Ali vardır.Börek yapar satardı.
Yanında çalıştırdığı çocuk yaşta genç birde işçisi bulunmaktaydı.
Bu börekçi haftanın belirli günlerinde işçisini erkenden gönderir ve kendisinin doğuya iş amaçlı olarak gideceğinden dolayı belirlediği gün üzerinden birkaç gün gelmemesini söylerdi.
Bu işlemi arada bir yapardı.
Yine bir gün işçisini erkenden göndermişti.
İşçi bir ara dükkanın önünden geçince,dükkan darabasının tam kapanmadığını görür ve içeriye doğru bakınca korkunç bir kokuyla karşılaşır. Durumu hemen emniyete bildirir. Emniyet mensubları gelip uzun araştırma ve soruşturma sonucunda şu raporu tutar;
Börekçi parasının çok olduğunu düşündüğü kimseleri alış veriş bahanesiyle dükkanına çağırır ve orada öldürerek,tanınmaması için onu fırında yakardı.
Uzun süren soruşturma sonucunda;
Börekçi Ali idam edilir ve 5 saat 23 dakika ipte kalır ve sonra belediye tarafından gömülür.
Pederimin ise yıllardır hayret içerisinde dile getirdiği durum ise;onun sarkan dilinin o kadar nasıl uzun olduğu idi.
Onun asılı olarak gördüğü halinin gözünün önünden hiç gitmediğini söylerdi.
Olayın detayı gayet uzun ve farklı olarak da anlatılmaktadır.
Börekçi Ali’nin idamlık olmasına rağmen hukukun ya işlemeyişi veya yavaş işleyişi bu gün olduğu gibi,hapishanelerde 129 bini aşkın insan yatmaktadır.
En kolay yapılan iş,suç işilemek olmuştur.Herkeste bundan şikayet etmekte,ancak bir türlü çözüm ortaya konulmamaktadır.
Çünkü suçun caydırıcılık durumu yoktur.
Börekçi Ali’nin durumunu gören ve bunun işleyişine şahit olan insanlar,hiç insan canının kıyılmasına cesaret edebilirler mi?
MEHMET ÖZÇELİK
21-05-2012




BU OYUN BİTMEZ

BU OYUN BİTMEZ
Kurtlar vadisi dizisi bitmez.Oynanmaya ve oyunlara devam edilir.Oyuncular da bitmez.Ne de olsa meraklısı ve isteklileri vardır,olur da.
Türkiye-deki entrikalar bitmediği sürece bu da devam eder.
Ve bitmeyeceğe de benzemekte ve görünmektedir.
-Nizama adanmış ruhlar-da öyle.
-Tek Türkiye- şimdilik bitti.
Ve bizlerde bunları yazmaya ve kitaplar basmaya da devam edeceğiz.
Türkiye kaypak zemin üzerindedir.
Bir asırlık bu milletin damarlarında kan gibi dolaşan virüsler bu milletin kanını bozmuş,dna-sını değiştirmiştir.
Onu hasta etmiş,hastalığa meyyal hale getirmiştir.
Farklı renklerde ortaya çıkmaktadır.
Türkiye-nin kaymış olan ekseninin düzeltmesine mani engeller her yola döşenmiştir.
Mesela; Ortada tam bir tezad hüküm sürmekte ki; samanyoluhaber-in önceleri topa tuttuğu kişileri şaibeli olmalarına rağmen şimdilerde görüşüne baş vurması ve öne çıkarması gayet düşündürücüdür.Ortada tam bir kirlilik ve şiddetli bir şaibe sürmektedir.
Şu bir gerçektir ki;fitneyi karıştıran nifak odakları,davaları için her vesileyi kullanırken,kullandıktan sonra da ister başarılı olunsun isterse de olmasın,o eli kırar,yalnızlığa itip,tereddüt göstermeden harcarlar.
MİLLET KAZANDI
Cemaat destekli chp-nin seçim sonucunda artma değil düşmenin olması, cemaatın bulunduğu manevi cepheyi terk ederek,maddi iktidar düşüncesinin bir hezimetidir.
Hz.Ali,Hasan ve Hüseyine yaramayan maddi saltanat,bu zamana kadar kendisini göstermiş ve Bediüzzamanın;”Euzü billahi mineş şeytani ves-siyaseti” yani siyasetin ve şeytanın şerrinden Allah-a sığınırım.-hakikatını doğrulamıştır.
Böyle şahsiyetleri diskalifiye eden siyaset,onların eline su dökemeyecek olan kimseleri hayda hayda eleyecektir.
Belli ki bunlardan hala ders alınmış değil.
Manevi saltanattaki yerini terk eden hoca efendi,etrafının da yanlış telkinleriyle maddi köşke talib olmuş,bu da kendisinin ve cemaatının;hayalen,fikren,ruhen,madden ve manen kaybına sebeb olmuştur.
Eğitimde kurduğu sendika denemeleri sonuç vermeyen cemaat,iktidar denemesinde ise daha büyük kaybı yaşamış ve de yaşatmıştır.
Bundan sonraki zaman süresi içerisinde bu durum hırs ve hınca düşmemeli, tekrar manevi hizmete dönülmelidir.
Cemaatın bu maddi kaybı;kendilerinin de ve genelde toplumun da maddi manevi kaybına sebeb olmuştur.
Sonuç olarak cemaat kaybetti,toplum kazandı.
Kirlenmenin yerini arınma almalıdır.
*Haberlerden de gün be gün takip ettim ve kızımdan da üniversitedeki arkadaşlarından aktardığı bilgiye göre;cemaat temiz ve iffetli kız öğrencileri,kirli ve lekeli yollara,sokağa ve menfi propağandaya sevk etmiştir.
Bu affedilmeyecek bir zulüm ve cürümdür.Bir kirlenmedir.
Bunu tükürük bile temizlemez.
Artık muhasebe zamanıdır.
Cemaat siyasetten elini çekmeli.
Kirli ve şaibeli insanlara maddi manevi desteğini bırakmalıdır.
İçindeki kirli ve lekeli insanların,gerçek yüzlerinin ortaya çıkmasından sonra, bütün bu olayları kaderin bir tecellisi olarak görüp,temiz insanlarla yoluna devam etmelidir.
Bu seçimde ne chp ne mhp kaybetmiş değildir.Kazananda akp olmamıştır.
Kaybeden cemaat birimleri olmuştur.
*Bundan sonraki dönemde ise başbakan kazandığı % 50 başarısını, cumhurbaşkanlığına adayını koyarak % 70-e çıkaracak,yerine de muhtemelen Numan Kurtulmuş-u getirecektir.
Aslında kavganın altında ve cemaatın saldırısında yatan bu planı engelleme olsa gerek…
*Dünya güzel olsa idi doğarken ağlamazdık.
Yaşarken temiz kalsa idik,ölünce yıkanmazdık.
*Bir nar ağacı vardır, bir de dar ağacı; Namerde nar düştü, yiğide dar ağacı…! (N. F. Kısakürek)
“Dünya bir misafirhânedir. İnsan ise, onda az duracaktır ve vazifesi çok bir misafirdir ve kısa bir ömürde hayat-ı ebediyeye lâzım olan levâzımâtı tedârik etmekle mükelleftir. En ehem ve en elzem işler takdim edilecektir. Halbuki, siz ekseriyet itibâriyle şu fânî dünyayı bir makarr-ı ebedî nokta-i nazarında ve gaflet perdesi altında, dünyaperestlik hissiyle işlenmiş bir sûret sizde görülüyor. Öyle ise, hakperestlik ve âhireti düşünmeklik esasları üzerine müesses olan ubûdiyetten hisseniz pek azdır.”
*”Ben nefsimi tebrie etmiyorum. Nefsim her fenalığı ister. Fakat şu fâni dünyada, şu muvakkat misafirhanede, ihtiyarlık zamanında, kısa bir ömürde, az bir lezzet için, ebedî, daimî hayatını ve saadet-i ebediyesini berbat etmek, ehl-i aklın kârı değil. Ehl-i aklın ve zîşuurun kârı olmadığından, nefs-i emmârem ister istemez akla tâbi olmuştur.”
MEHMET ÖZÇELİK




CHP’YE YAKIŞTI VE DE YAKIŞIR!!!

CHP’YE YAKIŞTI VE DE YAKIŞIR!!!
İnsanın ve insanlığın seviyesine çıkamayanlar,insanları kendi seviyesi (zliği )ne indirirler.
Chp yüzde beşin partisidir.kökü bereketsiz bir partidir.Üreten değil,tüketen bir partidir.
O yüzde beşin içerisinde de ateistinden sefihine,şaibeli bir çok kimseye dâyelik yapmaktadır.
Chp mecliste tesettürlü girenlere karşı terör estirecekmiş.Onlara yakışır.
Çünkü o meclisin ve mahallenin huysuz çocuğudur.
Chp hem oyun kurar! Ve hem de oyun bozar.
Onun yapısı ve görevi muhalefette kalmak,sürekli her şeye istemezük kafasıyla muhalefet etmektir.
Ancak bu sefer akıllılık etti,ucuz patırtılarla geçiştirdi.Demek ki onda da bir olgunlaşma var.
-Bu milletin seçmiş olduğu bir milletvekilini –Merve Kavakçı;-dışarı dışarı –diyerek terör estiren Bülent Ecevit –toprağı bol olsun – geriye pek olumlu olmayan,kötü hatıralar bıraktı.
Kıyamet kopana kadar sadece bunun sorgusunu bile bitiremeyecek bir sorumsuzluğa imza atmış oldu.
Şimdikiler yani eceviti takip edeceğini gösteren chp lanetlenmek asırlar boyu lekeli kalmamak istiyorsa –ki şimdiye kadar aldığı lekeler büyük okyanus tarafından bile temizlenemez.- böyle bir yanlışa tevessül etmesin.
Chp ve üyeleri bukalemun gibi bir türlü rengini –ki bilinse bile –belli etmemekte,renksiz kalmaktadır.
Chp-nin savunduğu ve peşinden gittiği kimselere bakıldığında,çoğunun tartışmalı kimseler olduğu görülmektedir.
*Rahmetlik dedem derdi;Evlat,evelden eşkıya dağda idi,şimdi şehre inmiş.
Dedem bir kalksın şimdi baksın!
Meclise mi inmemiş,askeriyeye mi girmemiş,adliyeye mi sızmamış,milli eğitime mi müdahil olmamış?
Ki;adam çapulculuğuyla şeref ! duyuyor.Çapulcular partisi kuruyor.
Eğer yarında;-Namussuzlar partisi – kurupta;
-Ne var yani?Namussuz olduysak,insanlıktan çıkmadık ya!!!
Denilirse de şimdiden şaşılmasın…
İşin garibi de aslında aynı zamanda pek de bilineni;halkın partisi olduğunu söyleyen chp,bunlara yani travestilere,şaibeli ve kirli insanlara,ergenekona sahip çıkmaktadır.
Bu millet gerçekten de chp-yi bu yanlış işlerinden dolayı kendi iradesiyle hiçbir zaman başa geçirmeyeceğini bir kere daha isbat etmiştir.
Bu da onlar tarafından çok iyi bilindiği içindir ki;gayrı meşru yollara tevessül etmektedirler.
*Evvelden bir Fransız maraşı işgal ediyor,bacımızın örtüsüne dokunuyor ve ona ve onun sürülerine bir sütçü imam yetiyordu.
Şimdi ise bu durum bir kişiyle değil ve de milletin meclisinde yapılıyor.
*Dün zahmetli Ecevit gibi,dünden bu güne chp-de rahmetsiz ve çok zahmetli bir parti olduğunu katmerli olarak gösterdi,göstermekte ve de gösterecektir.
Kuruluşunda bu var.
*Fransız olanlar ve kalanlar,meclisi işgal ediyor.
İzmirde denize döküldü denilen yunan,bu gün hepsi birden;eşkiyasıyla, çapulcusuyla, travestisiyle,bilmem ne menemiyle artık kurumsallaşıyor,siyasallaşıyor.
Tükürün zalimlerin o hayasız yüzüne tükürün…
Yaşasın zalimler için cehennem..yaşasın…
MEHMET ÖZÇELİK
31-10-2013




ATATÜRK OLMASAYDI?

ATATÜRK OLMASAYDI?
Olmasaydı;
Bin yıllık sürdürülen dilimiz harf devrimi ile ortadan kalkmazdı.
Arşivler satılmaz,yakılmaz,atılmazdı.
Bir gecede 17 milyon insan cahil kalmazdı.
Ecdadından kopuk,babasını bile anlamayan bir nesil türemezdi.
Kan ve kavga üzerine oturan bir rejim olmazdı.
Bin yıllık yaşanan,yaşatılan bir dine pranga vurulmazdı.
İki milyar,60-a yakın İslam ülkelerini birbirine bağlayan manevi bir bağ olan hilafet kalkmazdı.
İstiklal mahkemeleri kurulmaz,insanlar sorgusuz sualsiz asılmazlardı.
Olmasaydı;
Darbelerin kapısı açılmaz,ordu kendi milletine darbe yapmazdı.
Devlet tüm kurumlarıyla tıkanmaz,rejim uğruna insanların sözleri boğazlarına ve hapishanelere tıkanmazlardı.
-Az olsun benim olsun-zihniyeti olmaz,coğrafya daha geniş alanlı olurdu.
Lozan ile milletin bir asrı ipotek altına konulmazdı.
Yıllardır sürdürülen kılık kıyafet yasağı ile fransızın bile yapamadığı yapılmazdı.
Şapka devrimi ile;öncesinde yazı yazanlar idam edilmez,sonrasında kadınlar bile sallandırılmaz,Yahudi iş adamları zengin olmazlardı.
Tarihimiz kısırlaştırılmaz,sadace resmi tarihin yazdığı örtülü bir asırlık tarihle sınırlı kalmazdı.
Fatihin fethinin sembolü olan Ayasofya gibi binlerce cami kapanmazdı.
Ezanlar 18 sene boyunca susmazdı.
Azınlıklar çoğunluğa hakim olmazdı.
Bu devleti altı asırdır sürdüren ecdad kendi memleketinden sürülmezdi.
Tekkeler,zaviyeler,dergahlar kapanmaz,asırlardır süren maneviyat tükenmezdi.
Atatürk olmasaydı;
Bir milletin kazandığı başarı bir kişiye verilip de kıymeti düşürülmez,millete mal edilirdi.
Hindistan gibi İslam ülkelerindekilerin gönderdikleri altın,yüzük gibi mal ve paralar ile,chp-nin hissesi olan iş bankası kurulmazdı.
Onca mal varlıkları birikmezdi.
Daha ne diyeyim ki?
Devrimler,darbeler,maddi-manevi kıtlıklar olmazdı.
Belki de kader cihetiyle en önemlisi;Efendimizin dedikleri,haber verdikleri çıkmazdı.
MEHMET ÖZÇELİK
24-02-2014




ASKER OCAĞININ KÜLÜNÜ ALMALI

ASKER OCAĞININ KÜLÜNÜ ALMALI
Ya içindekileri temizlemeli veya İslâmın yayılış ve yükselişindeki gösterdiği aynı başarıyı sonunda da gösterip,kirletilen kirlerini temizleyip,beraet ettirmelidir.
*Pkk;kaderin orduya ödettirdiği bir bedel ve bir keffaretüz zünubtur.
Bin yıllık islama olan hizmetinde sekteye uğraması,onu sükuta ve sukuta sevketti.
Beşer zulmeder,kader adalet eder.
Beşerin zulmü,kaderin adaletinin tecellisi için,zulme kapı açtı.
Hadis-i Kudsi de;”Zalim Allahın kılıncıdır.Onunla intikam alır ve sonra dönülür ondan intikam alınır.”
Okyanusları aşan ordu,50 yıldır gölde bocalamaktadır.
*Peygamber ocağı küllendi,silkelenmesi gerekir.
O ateşi peygamber yaktıysa –ki öyledir- o ateş sönmez ve söndürülmez.İnşaallah yanmaya devam edecektir.
*Genelkurmay eski başkanı İlker Başbuğ silivriden çıktığında ilk öz eleştirisini şöyle yaptı:” BİZİM DE YANLIŞLARIMIZ OLDU: Özeleştiri yapmamız lazım. Cenazelere gidilir, namaz kılınmaz. Orada, kenarda öyle durulur. Yazılı olmayan bir kural var sanki. Bizim de yanlışlarımız oldu. Orduevlerine, askeri tesislerde yapılan düğünlere, davetlere başörtülü ve sakallıların alınmaması konusu. Her ordunun kuralları var. Mesela Amerikan ordusunun tesislerine blue jeanle giremezsiniz. Yemin törenlerine alınmama konusuna cevap veremem. Hatadır. Kabul ediyorum bunu. Ertesi gün o çocuk şehit olunca, aynı hanımefendinin elini öpüyorsunuz”
İşte bu ordu:” Tarihçi Yılmaz Öztuna 14 ciltlik BÜYÜK TÜRKİYE TARİHİ‘nde diyor ki: “14. yüzyıldan 18. yüzyıla kadar, Fransa, dünyada 13 yıl lider devlet olarak yaşadı. İngiltere 128 yıl lider devlet oldu. Osmanlı İmparatorluğu ise aynı devreler arasında tam 322 yıl dünyanın lider devleti olarak selamlandı. Vatanımızın yüzölçümü 1595 yılında 23 milyon 334 bin 600 km2 idi.”
Ordu kaybettiği veya içindeki bir kısmın kaybettirdiği itibarını,tarihi misyonunu üstlenerek,özellikle siyasete girmeden,millet hedef alınmadan,millete ve devlete hizmet makamında devam etmelidir.
İçi doldurulmayan rejimi koruma değil,içi dolu olan milleti desteklemeli,onun arkasında olmalıdır.
Millet kendisine yapılanı unutmaz ve unutturmaz.
MEHMET ÖZÇELİK
08-03-2014




ASKERİYEDE KURT BOĞAN RUHU VE SURİYE SENARYOLARI

ASKERİYEDE KURT BOĞAN RUHU VE SURİYE SENARYOLARI

*Akşemseddin-in babası Şeyh Hamza aynı zamanda –Kurt Boğan-diye namlanmıştır. Amasya-nın Kavak nahiyesinde,ölüp kabre konulduktan sonra bir gün bir kurt gelir,mezarı açıp cesedi yemeğe çalışırken,kabirden bir el çıkıp kurdu boğar. Ertesi sabah halk geldiğinde görür ki,Şeyh Hamza-nın eli dışarıdadır.Kalbi açık bir zat,kurdu öldürdüğünden dolayı elinin yıkanması gerektiğini söyler ve yıkarlar. Yıkadıktan sonra el içeri çekilir.

*Cephede kıyasıya çarpışıyordu.Arkadaşı gözünün önünde vurulmuştu.Daha ölmemişti,o dostunu kurtarması gerekti.Komutanından izin isteyip kurtarmayı istedi.Komutanı kendisinin de vurulacağını düşünerek razı olmadı.Israrını sürdürdü, komutanından izin aldı.Sürüne sürüne arkadaşının yanına vardığında her tarafı kanlar içindeydi.Sırtlayıp sipere getirdi.
Komutan baktığında ölmüştü.Değdi mi,deyince;
Evet komutanım deydi.Çünkü gittiğimde daha hayattaydı,son sözünü söyleyip öyle gözlerini kapadı.
Son sözü ise;Mutlaka geleceğini biliyordum,sözü oldu.
İşte sadakat..beklenen ve bekleyen sadakat…
* Bediüzzaman’ın dediği gibi;orduda bir ruh var,o benimle beraberdir,der.Yani bin yıllık İslamın bayraktarlığını yapan ordu,dünyaya adaleti götüren ordu bu ordudur.
Ve diğer bir sözünde;Ordu bilerek baltayı ayağına vurmaz.
Ordu bunu gösterdi.İçerisinde darbeye zemin hazırlayan,terörü besleyen,menfi insanları destekleyenleri ordu dışarısına atmış,adeta içini kusarak temizlemiş veya en azından o alanda bir adım atmıştır.
Ancak yeterli mi?Elbette değil.
Ordu bin yıllık birikimini üç-beş darbeciye elbette feda etmez,etse bile o ruh ettirmez.
Şeyh Hamza gibi,boğar,atar.
Ordu yarım asırlık uygulamasıyla,bin yıllık birikiminin üzerini örttü,unuttu ve unutturdu.
Başarısının güzelliklerini ordudan alıp,bir kişiye vererek zulme ortak oldu.Oysa;
“Şerefler, müsbet hayırlar, maddi-manevi ganimetler orduya, cemaate verilir, tevzi edilir; kusurlar, menfi icraatlar başa, reise verilir”
Orduda bir el,bir komite bir asırdır Ergenekon perdesi altında arkasına gizlendikleri şahsın ve içi boş olan -rejim elden gidiyor- iddialarının kurbanı oldu,milleti kurban etti.
“Bir dehşetli kumandan dehâ ve zekâvetiyle, ordunun müsbet hasenelerini kendine alıp ve kendinin menfî seyyielerini o orduya vererek,..” onun zulmüne ve haksızlığına ortak olur.
Ordu bin yıllık ruh ile o dizgini eline almalı,içerisinde bulunan gizli komitelerin boyunduruğundan kurtularak,eski güç ve satvetine dönmelidir.
Ordu beş yıllık kusmuklarıyla,haklı hedeflere maruz kalmakla bir derece bedel ödemiştir.
Pkk-yı dağda değil,içerisindeki uzantılarında aramalıdır.
Heronların koordinatlarını değiştirmeyi düşünen erle üst düzey komutanı arasındaki konuşma unutulmadı ve bir şeyde yapılmadı.
Yargıtay üyesinin,apodan medet uman konuşması gibi binlerce konuşma ve deşifreler ortadadır.
Ordu silkinmeli,hızla içindeki bağlardan arınarak,millete dönmelidir.
Adıyaman-daki komutanın tesettürlü öğrenciye plaket verme görüntüleri internete,medyaya büyük bir hasret ve özlemle yansıdı.
Milletin hasret kaldığı bir görüntüydü.
Ordu ve o ruh demek ki daha ölmemiş,dedirttiren müsbet bir hareketti.
Ordu bedenini ölmeyen ruhuyla birleştirmelidir.

SURİYE SENARYOLARI
-İsrail Ortadoğu-da kapsamlı bir savaş istiyor.
-Ordunun içerisindeki cunta harekete geçti.Fatih camiini bombalayamayan, Yunanistan-ın uçağını düşüremeyenler,tam da bulanık ortamda Suriye-nin bizim uçağımızı düşürmesini sağladılar.
Suriye orta doğudaki bombanın pimidir.Çekilmeye çalışılıyor.
Çekilerek işin içine;Türkiye başta olarak;İran-Irak-İsrail-Rusya-Çin-Abd-Ürdün-Arabistanın katılımı yoluna gidiliyor.
Suriye daha öncede uçağımızı düşürmesi ile bu durum normal olarak değerlendirilmeye çalışılıyor.
Karşılıksız kalmamalı.Nato ve diğer devletlerde arkaya alınarak,Esed-in Suriyeyi terk etmesi sağlanmalı.
Suriye pkk-sız düşünülmemelidir.Esed rejiminin gitmesi demek,pkk-nın önemli çapta bitmesi demektir.
Savaş senaryolarına kapılmamakla birlikte,en son çare olarak Esed-in devrilmesi için masaya son çözüm maddesi olarak konulmalıdır.
Kandile de girmek için bir vesile olur.
Yıllar öncesinde yüksek sesle Suriye-ye yapılan uyarı netice verdi ve apo Suriye-den kovalanarak,yakalanması sağlandı.
İzzetli bir tavır ortaya koymalıdır.
“Eğer Allah’ın; insanların bir kısmıyla diğerlerini savması olmasaydı, yeryüzü bozulurdu. Ancak Allah, bütün âlemlere karşı lütuf sahibidir.”
Dünyada sulh ve barış,esastır.
Zilletle yaşamaktansa,izzetle ölmek daha yeğdir.
MEHMET ÖZÇELİK
24-06-2012




ALLAH ALLAH DİYEN ORDU!

ALLAH ALLAH DİYEN ORDU!
“Allah Allah diye taarruz eden ordu camiye bomba koyar mı?” diye soran Orgeneral Başbuğ, “Türk ordusunun da bir sabrı var” şeklinde konuştu.
Allah Allah diyen ordunun genel kurmay başkanı hapishaneye atıldı.
O şimdi Silivri hapishanesindedir.
Allah Allah diyen ordu dört kere bu millete karşı darbe yaptı,Birkaç kerede teşebbüste bulundu.
En son teşebbüsünde yakayı ele verdi.
Allah Allah diyen Ordunun komutanı Kıbrıs-daki camiyi bombaladığını bizzat canlı yayında söylemişti.
Allah Allah diyen ordunun darbeci paşası Kenan Evren,darbe yapmak için terörün olgunlaşmasını ve daha da artarak çoğalmasını beklediğini ifade etti.
Allah Allah diyen ordu Balyoz darbe planında dehşete düşürecek planlarla gündeme geldi.
Fatih-in camiini bombalamak ve kendi uçağımızı düşürmek gibi tam bir kaos ortamı oluşturacak karanlık işlerin planını yaptı ve ortamı oluşturmada sürekli kaosu tetikledi.
Yakalayıp görevden alacakları kişileri isim ve yerleriyle tesbit etti.
Türkiye-nin bir asırlık karanlık geçmişi,ordunun karanlık odalarında,Kozmik odalarda saklı bulunmaktadır.
Allah Allah diyen ordu,yarım asırdır millete Allah dedirtti!
Allah Allah diyen ordunun üst düzey yüzlerce komutanları sorgulanması devam etmek üzere hapiste yatmaktadırlar.
Allah Allah diyen ordu,askerin annesi örtülü diye onunla görüştürmemekte, askeriyeye almamaktadır.
Allah Allah diyen ordunun namaz kılan ve inançlı askerleri,irtica suçlaması yaftalarıyla ordunun dışına atılmıştır.
Allah Allah diyen orduya katılan askerler gizlice nerede ve nasıl namaz kılacaklarının tedirginliğini yaşamaktadırlar.
Orduya katılacak askerler kendilerine başı açık,pek namaz gibi şeylerle ilgisi olmayan ve hatta ne hazindir ki,namaz kılan anne ve babaları dahi gizli namaz kılmaya başlamakta,cemaatlere gidiyorsa terk etmekte,ailesinde imam-hatipli varsa alınmamakta,öyle ki seyrettiği kanala kadar milyonlarca insan fişlenerek töhmet altında bırakılmaktadır.
İçki içmemenin adeta suç sayıldığı,içmeyenlerin mecbur bırakıldığı bir ordu.
Gelecek nesillere bu saydıklarımızla beraber,tüm çirkinliklerin ortaya çıkması halinde bu ordu kendisini nasıl savunacak?Nasıl bir kılıf bulacak?Bin yıllık şanlı tarihiyle nasıl bağdaştıracaktır?
Bu mu benim ordum?
Bu nasıl Allah Allah diyen bir ordu ki?
*Başbuğ Ağır bir suç ile suçlandı.
‘Eski Genelkurmay başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, İnternet Andıcı soruşturmasında 7 saat savcılık, 1.5 saat de hâkim sorgusunun ardından “silahlı terör örgütü kurmak ve yönetmek” suçlamasıyla tutuklandı.’
Bu ağır bir suçlama.Şakası bile hazmedilmeyecek bir suçlama.
Başbuğ-un Genelkurmay başkanı seçilmesi sırasında,İsraildeki ağlama duvarında yaptığı duanın fotoğrafları ortaya çıktı.
Tutuklanan Başbuğ mu yoksa ordu mu?
Yoksa ordu bu suçlama ile yarım asırlık günahını mı dökmüş oluyor?
İlker Başbuğ-dan önceki genelkurmay başkanı Yaşar Büyükanıt bizzat kendisinin ele aldığı 27 Nisan e-muhtırası ile,darbenin önünü açmış,Başbuğ-un devamını sağlamış oldu.
Sırada Büyükanıt mı var?
Zira o muhtıra aynen darbe kokmaktadır.Milletin iradesine ipotek koyarak.
Yaşar Büyükanıt-ın Genelkurmay başkanı olma sırasında çok ciddi iddialarda bulunularak,kendisinin ve çevresinin tamamen İsrail bağlantılı olduğu iddiasında bulunuldu.
Kendi nüfus kütüğünden,damadına varıncaya kadar Türk asıllı olmadığı iddiası üzerinde duruldu.
Balyoz darbe planının başındaki komutan Çetin Doğan-ın damadı Yahudi asıllıdır.
Bütün bunlar bizi şu sonuca götürmektedir;
*Prof. Dr. Laçiner, ‘Dışımızdaki PKK İçimizdeki İsrail’ isimli son kitabında Türkiye’nin en stratejik kurumları olan MİT ve TSK’ya sızma ve etkileme girişimlerini anlattı.
Ordu işgal altında mı?
MEHMET ÖZÇELİK
06-01-2012




BAASÇI YAPILANMA

BAASÇI YAPILANMA
Safevi tehlikesini 1514 yılında ber taraf ederek,Şah İsmail-e karşı Çaldıran savaşını kazanan Yavuz insan Yavuz Sultan Selim Han Hazretleri,büyük bir Safevi tehlikesini önlemekle,anadoluyu işgal etmelerinin önüne geçmiştir.
Bir yandan Anadolunun içten ele geçirilmesinin önüne geçilmiş ancak bu tehlike kalkmamıştır,diğer yandan da ittihad-ı İslâmın tesisine gidilmiştir.
O Yavuz ki; İslamiyet’i tek bir bayrak altında toplamak gayesi ile çıkmış olduğu Mısır seferi sırasında, daha önceleri Cengiz ve Timur’un geçemeyip yüz geri döndükleri korkunç Tih çölünü mucizevi bir şekilde on üç günde geçti.
Bu geçiş esnasında askerinin önünde, yaya vaziyette, mütevazi bir şekilde iki büklüm olarak yürüyen Koca Yavuz’a vezirlerinin, “Hünkarım, atınıza binseniz” demelerine karşılık, Büyük Sultan göz yaşları içinde su cevabı vermiştir:
“Nasıl binerim!… Görmüyor musunuz, Rasulullah Efendimiz (s.a.v.) önümüzde bize yol gösteriyor.”
İran ve dolayısıyla Safevi tehlikesi hep başımızın üzerinde Demoklesin kılıcı gibi durmuş,her an kesmek için zaman ve zemini kollamıştır.
İran yani şii topluluğunun Hz.Ali-ye olan muhabbetleri,Hz.Ömer-e olan düşmanlılıklarından kaynaklanmıştır.
Dünyada iki süper devlet olan Bizans ve Sasani imparatorluklarından ;Süper devlet Sasani Hz.Ömer eliyle,Sa’d bin Vakkas komutanlığında,Efendimizin doğumu esnasında on dört şerefesinin yıkılmasıyla,bu çöküş gerçekleşmiş olmaktadır.
İran-da hala,Müslüman olmasaydık da,Sasani imparatorluğu devam etseydi, zihniyeti sürmektedir.
Daha önce de yazdım ,öyle zannediyorum yazmaya devam edeceğiz.;
-Çevremize baktığımız zaman İran-Suriye-Irak Baas rejimiyle tekrar bir toparlanma sürecine girmeye çalışmaktadır.
Geriye Türkiye kalmaktadır.Yıllarca bu noktada da çabalar gösterildi.
Ne garip bir tecellidir ki;alevi kesim Dersimi bombalayan partiye sürekli destek olmuş,oy vermiştir.Acaba bu verilen bir va’din sebebi midir?
85 yıl sonra da olsa alevi bir şahıs partinin başına geçmiş,farklı uygulamalara gideceğini söylesede,bırakılmamıştır.Böylece bir ileri iki geri gitmeye devam etmektedir.
İktidar partisi ise onu; Suriye-de iç savaştan,despot idareyi dolayı kınamaması adeta yanında olması sebebiyle baasçılıkla tenkit ederken,onlar bundan pek rahatsız olmamışlardır.
Ancak Türkiye-nin Irak gibi ülkelerden farkı,İran-ın buralarda kendisine uygun bir alt yapıyı bulamamasından kaynaklanmaktadır.
Yoksa İran burayı elli kere karıştırırdı.
İran-ın Şialığı siyasi amaçlı iken,bizdeki Alevilik kültürel bir taraftarlıktır.
Sürekli bizlere devlet erkanlarının sert demeçler verirken,ajanlarının memleketimizde cirit atması,pkk-ya destek vermesi bir sıkıntıyı daha doğuracağını göstermektedir.
Batı dünyası yumuşak karnımız olan alevi-sünni meselesini sürekli kaşımakta,bunu daha da büyüterek orta-doğuya yaymaktadır.
Beş yüz sene önce yapamadığını bu gün yapmaya çalışmaktadır.
Bu gün de bize bir Yavuz ve Yavuz gibi pek ,dimdik biri gerekmektedir.
Batının saldırısını biz frenledik,bizim frenimiz patlatılırsa batıyı İran-a karşı kim durduracaktır?
10-09-2012




İŞTAHI AÇILAN AÇ CANAVAR

İŞTAHI AÇILAN AÇ CANAVAR
Terör ve terörist aç bir canavardır.
Aç canavara karşı ise sevgi ve muhabbet beslemek,onun iştahını açıp,dönüp dişinin kirasını istemesine sebeptir.
Taksimdeki gezi parkı olayı tam bir terör ve terörist uygulamadır.
Masumluk ve masumlar görünmeyecek kadar azdır,oda basiretsizliğin oyuna gelmişliğidir.
Geçmiş yıllardan ve deşifre olan Ergenekon olaylarından ders ve ibret almama anlayışsızlık ve basiretsizliğidir.
*1970-lerde yaşlı bir nine yürüyüş yapan sol bir örgütle beraber yürüyüşte bulunur.
Kendisine niçin yürüdüğü sorulduğunda;memleket gelişecek,maaşlar artacak,insanlar rahatlayacakmış!
Buna sürü politikası,sürü yürüyüşü,sürüye katılma denir.
Bu kadar insanı huzursuz eden ve zarar veren bir zihniyet,sağlıklı bir zihniyet değildir.Taksimdeki görüntü ve görünenlerde aynen böyle sağlıksız bir zihniyetin eseridir.
*Olayın başını çeken yabancılar özellikle iran ve yabancı servislerin servislemeleridir.
*3. Köprünün adı da birilerini rahatsız etmişe benziyor.Bu yaraları da kaşımaya çalışanlar var.
İşte tam da bir sürü yürüyüşü tertip etme bahanesi ve zamanı…
Gerisi mi?Çorap söküğü gibi gelir…
İstemezük- ,yeni yapılan köprü –Yavuz Sultan köprüsü –değil,Hasan Sabbah köprüsü olmalı, hatta –Zerdüş köprüsü –adı kurulmalı hesapları da gelirse şimdiden haber vereyim,şaşırmamalı.
Körler ülkesinin kör çocukları…
*Allah’a eş ve ortak koşmadan sonra İslâmiyetin en nefret ettiği ikinci affedilmez olay,terör,fitne ve fesattır.
Bütün olumsuzluklar;fesat,karıştırma,suyu bulandırma sonucu ortaya çıkar.
Orta-doğuyu bir asır önce şekillendiren gizli komite,bu günde bir asırlık gelinen seviyeli duruşu ve ayağa kalkışı hazmedemeyerek,kanlı bir şekilde bastırmaya ve yeniden şekillendirmeye yönelişidir.
Türkiye Menderes-Özal-Erdoğan-la onar yıllık bir toparlanma süresine girdi.
Buna tahammül edemeyen Ergenekon terör örgütü,derin devlet,gizli komite; gençleri,boş insanları,hedefsiz kitleleri,maneviyattan uzak başı boş kişileri sevkedip,yakalanan kuyruğunu kurtarma çabası içerisindedir.
Taksim yürüyüş parkında başlatılan olaylar;Türkiye-deki memnuniyetsiz azınlığın,provakatörlerin,terörden nemalananların bir oyunudur.
Günler önce Chp başkanı bunun geleceğini haber vermiş ve fitili ateşlemişti.
*Bu kişilere nasıl davranılmalıydı?
İştahını açmadan ve tahrike gelmeden…
Her tarafı yıkıp yakan,her şeye zarar veren ve buna bilinçli bilinçsiz alet olanlara müsamaha göstermek;onların iştahını açmak,tekrar yapmaları için önlerini açık tutmak demektir.
Ancak terör odaklarının ya parmakları kesilmeli! Ve en önemlisi yatakları kurutulmalıdır.
Bu gün artık herkes bilmektedir ki ana gaye;hükümeti düşürmek,maddi-manevi gelişimi hazmetmemek,yine eskisi gibi orduyu darbeye çağırma çığırtkanlığı yapmaktır.
Yalanlar da bunu besledi.
Medya oyunda yer aldı.
-Vur de vuralım-diyen milliyetçi geçinenler solun sağında yer aldı.
-Millet üç başı bozuğa feda edilemez.Bir asırdır feda edildi.
Bu şehirdeki teröristler,dağdaki teröristlerin yeni versiyonudur.
İyi niyetli olanların işin buraya gelemeyeceğini fark edememesi ancak bir basiretsizliktir.
Ergenekon ve şehir pkk-sı oluşturdukları boşluğu doldurdular.
*Hadisler de ahirzaman savaş,terör ve fitne ile anlatılmaktadır.
Uzun zamandır içlerindeki pislikleri dışarıya dökemeyenlerin bu olaylarla içlerini boşaltmalarıdır.
Pis kokulardan anlaşılmaktadır.
Silivridekilerin dışarıya açtıkları bir fare deliğidir.
Zira bu olaylardan kim fayda sağlar;
-Ergenekon-pkk-suriye-dış destekçileri-iran-
-Medyadaki bir kısım yazarları okuduğumuzda ise;köşesinde de saldırmak için bekleyenlerin bu günü dört gözle beklediklerini görmekteyiz.
Çoğunu okurken burnumu kapattım,yüzümü buruşturdum.
Vurun abalıya,hırsız değil,ev sahibi suçlanmış.
Hırsız ve katil hep atlanmış
Yüzde 90 olan olumsuzluklar,yüzde beş olan olumsuzluklarla örtülmeye çalışılmış.
İstekler bu raddeye gelmeden,meşru yolla çözümüne gidilebilirdi.
Baş örtüsü gibi bir çok haklarından mahrum edilen dindarlar eğer bunların gayrı meşru yolla aradıkları haklarını aramış olsalardı,bu gün Türkiye olmazdı ve olamazdı!!!
Tüm mesele müsbet harekettir.
Menfi hareket müsbet insanların işi değildir ve olamaz…
Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri “Ben tokadımı Antranik ile beraber Enver’e, Venizelos ile beraber Said Halim’e vurmam. Nazarımda vuran da sefildir.”
Şu anda çapulcuyla beraber Başbakan Tayyib Erdoğan’a vuran da sefil,rezil ve sefihtir.
MEHMET ÖZÇELİK
03-06-2013