PİRAMİT YAPI PARALEL YAPI

PİRAMİT YAPI PARALEL YAPI

*Türkiye-nin problemi, kuruluşundan kaynaklanan bir problemidir.

Yani millete danışılmadan kurulan bir devlet, millete aid değerlerin batıya yönelme uğruna terketme ile kalmayıp, despot bir şekilde zorbalıklarla kaldırılmaya çalışılmasıdır.

-Dinamik bir mevzide ve mevkideyiz.

Bulunduğumuz topraklar sürekli hareketliliği getiren yerlerdir.

Ancak millet olarak bir, beraber ve bütün olmamız gerekir.

İşte örneği; Cumhuriyetin kuruluşunda  meclise, Türkiye cumhuriyetinin dininin Hristiyanlık olması teklifi ibret-âmizdir.

**********************    

*” Masonlar, tüm dünyayı bir “tapınak” haline getirme amacındadır. Ama hayâl ettikleri bu tapınak, İlâhî bir dînin değil, hümanist bir dinin tapınağıdır. “İnsan” kavramının putlaştırıldığı, insanların İlâhî dinleri tamamen terk ettiği, materyalist ve evrimci felsefenin tek doğru sayıldığı bir dünya hayâlidir bu.”

Masonların kendi tanımlarıyla; “Masonlukta piramitten söz edildiğinde, hem Mısır’daki ünlü piramitler hem de bunlar gibi, tabanı kare yüzeyleri eş kenar üçgen olan bir geometrik piramit anlaşılır. Kare tabanlı piramidin özdek (madde) ve ruh birleşiminden oluşan güçlü bir yetkinliği simgelediği benimsenir.”

Piramidin altında melekler, ortada çakallar, üstte şeytanlar vardır.

Altı ibadetle, ortası ticaretle, üstü ihanetle meşgul.

Gülen bunların neresinde; hepsinde…

Gülen piramidin neresinde; her üç evre ve devresinde…

Paralel yapı bir masonluk piramit yapısıdır.

***********************

*Türk Solu dergisinin kapağı.

Türk solu ise fetö-cü olduğu açıkça ortaya çıktı.

Amaç ise Erdoğana hem sağdan hem de soldan vurduğunu göstermekti.

Bu zehirlenme onları Bediüzzaman hakkında şu alçak ve şerefsizce ifadede bulunmaya kadar onları sevketti;

“Hür adam değil, sefil adam”

Hedefini gerçekleştirme uğruna ne kirli işlere girildiği, yapının tehlikesinin büyüklüğünü gösteriyor.

************************    

Yıllarca Türkler ve Kürtler karşı karşıya getirilmeye çalışıldı.

Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin Türk ve Kürt değerlendirilmesi:

“Biz Kürtler, Türkler et ve tırnak gibiyiz, komşuyuz, kardeşiz, bir bedenin azaları gibiyiz. Aynı acıları yaşıyor, aynı sevinçleri paylaşıyor, aynı geleceğe birlikte yürüyoruz. Çanakkale ruhuyla birlikte yol aldığımız bu vatan gemisini delmek çabasından lütfen vazgeçin. 

“Bediüzzaman Saidi Kürdi’nin kendisini isyana çağıran bir grup Kürt’e vermiş olduğu şu tarihî cevaba lütfen kulak veriniz. “Türk milleti, asırlardan beri İslamiyet’in bayraktarlığını yapmıştır. Çok veliler yetiştirmiş ve çok şehitler vermiştir, böyle bir milletin torunlarına kılıç çekilmez. Biz Müslümanız, onlarla kardeşiz, kardeşi kardeşle çarpıştıramayız, bu şeran caiz değildir. Kılıç harici düşmana karşı çekilir, dâhilde kılıç kullanılmaz, bu zamanda yegâne kurtuluş çaremiz Kur’an ve iman hakikatleriyle tenvir ve irşat etmektir. En büyük düşmanımız olan cehaleti izale etmektir. Teşebbüsünüzden vazgeçiniz, zira akim kalır, birkaç cani yüzünden binlerce masum kadın, erkek, çocuk telef olabilir.”

MEHMET ÖZÇELİK

10-8-2016




YETİŞİN!!! 3.ABDULHAMİDİ DEVİRİYORLAR

YETİŞİN!!! 3.ABDULHAMİDİ DEVİRİYORLAR

Şimdiye kadar gelen darbenin temellerinin taşları hep Erdoğan-ı yıpratmak ve akabinde de yıkmak üzerine kurulu idi.

Bundan ve öldürmeye yönelik yapılan tüm girişimler neticesiz kalınca, en son yol üzerine yine Erdoğan-ı öldürme üzerine darbeyi gerçekleştirmeye çalıştılar.

-Bu yapı önceki hesabı ve menfaatı uğruna kale kapısını açmak amacıyla darbe girişiminde bulundu, işgale kapı açtı.

Uyuyan nöbetçilerin dışında uyanan halk o kapıyı kapattı.

İşgale geçit vermedi.

Bütün hesaplar Erdoğan-ı götürme esası üzerine bina edildi. Bu uğurda her gayrı meşru yol denendi.

Hatta paralel yapı şantaj ve montajı çok iyi ve rahat yaptı.

İşte o dehşetin belgesi;

17 Aralık 2014 tarihinden sonra kendilerine Hizmet Hareketi diyen bir örgütün başında bulunan Fethullah Gülen’in, Hizmetinde bulunan has elemanlarına yazdığı mektupta şunu söylüyordu:

“Hayrı Kesir için şerri kalil (şerri cüzi) irtikab edilir. 159 devlet içinde Hizmet Hareketi ve müesseselerimiz var. Bu Hizmet’in (Dünyada) bekası için Türkiye feda edilir. Amerika isterse, dünyada hemen bizi bitirir. Ama Türkiye’deki mücadelede ABD yanında yer alırsak güçlü çıkarız. Kayıplar önemli değil haklı olandan yana değil hizmetimizi muhafaza için güçlü olandan yana olmak esas düsturumuz olmalı. Tedbir, İnkar ve Takiye ile her yolu kullanarak mücadele isteyeceksiniz. 1993 yılından sonra mütevelli olanlara yetki verilecek. Biat var sorgulama yok. 1993’lü yıllardan önce özellikle ilk yıllarda hizmete girenler evveliyatımızı biliyorlar. Bugün yapılıp söylenenleri geçmiş ile mukayese edip sorguluyorlar. Bunlarla bir sonuca varmamız mümkün değil. Netice alabilmek ve muvaffak olabilmemiz için Kominist, Faşist, Alevi, Chp fark etmez. Herkesle ittifak edin. İstişareye tabi olunacak orada tebliğ edilenlere mutlak itaat edilecek. Nedeni sorulmayacak 3 senedir uzun’un  (RTE) ölümüne dua ediliyor. Hala ayakta. Demek ki halisane dua etmiyorsunuz. 30 yıldır bütün milleti fişledik. Gölge devlet tamam. 5000 savcı, o kadar hakim, onbinlerce Polis, o kadar Asker, şehit (intihara) olmaya hazır. Hiç kimse hayır diyemez. Herkesin zaaf ve özelliklerini kaydetmiştik. Gerekirse açıklarını açıklamakla şantaj yapın herkesi her an hain ilan ediliriz endişesi ve baskısı altında tutun bütün bilgiler her alanda Amir, Memur, Hakim, Savcı, Asker, General, Vali, Müsteşar, Esnaf, Talebe sayı ve özellikleri masanızda bütün bir yere gelecek çocuklara tedbir, inkar ve takiyye’yi öğretin hedefe varmak için iftira, rüşvet, makam, kadın, kaset, yalan tehdit kullanmakta beis yoktur. Başbakan ve hiç kimse bugünü tahmin edemediği için baş ederim diye direniyor. HSYK, Adliye, Yargıtay, Emniyet, Mülki idare, Bakanlıklar, Üst kurullar, Asker hepsi oluşturduğumuz paralel devletin kontrolünde mesele MOSSAD, CIA ve diğerleri (Uluslar arası güç) ümmet adına hareket ettiği için Uzun’u (RTE) götürmek istiyor. Bize de onun akılsızca davranışları yüzünden 159 ülkedeki okullarınızı kapatırız yada RTE’yi götürürsünüz diyorlar.           

Hizmetimizin selameti adına bir kişi veya ülke gitse ne olur. Bu seçimlerde %65 ile bile gelseler ama gerçek ama düzmece dosyalar ile götürmek zorundayız. Ok yaydan çıktı bir kere bu safhadan sonra geri dönüş yok olmamız anlamına gelir. Onun için tek yol her şeyi kullanarak taarruzdur. Önümüze kim çıkarsa haklı haksız, yaş kuru ezip geçeceğiz. 44 senedir ördüğümüz hırkayı buyurun siz giyin diyecek değiliz.”[1]

-Sonucun bir çok sonuçlarından biri şu olacaktı;

“İstihbarat kaynaklarından edinilen bilgilere göre, FETÖ, PKK’ya darbe yapılacağını bildirdi. Tam tarihi vermeyen FETÖ, 10 ile 20 Temmuz arasını işaret etti. FETÖ, terör örgütü PKK’dan, girişimin başarılı olması durumunda, silahlı güçlerini ülke sınırlarından çıkararak, Kandil’e çekmesini istedi. Kandil’de PKK’yı, İran’a karşı bir tehdit olarak kullanmayı planlayan FETÖ ve arkasındaki güçlerin, bunun için de Rojava’nın tanınması yönünde destek olunacağı sözünü verdi.”[2]

-15 Temmuz darbe girişiminden sonra firar eden 9’u General 288 muvazzaf askere ilişkin çok önemli bir gelişme yaşandı. FETÖ/PDY üyesi darbeci askerlerden 60’ının bölücü terör örgütü PKK’ya sığındıkları tespit edildi. Hainlerin PKK terör örgütünün “inine” sığınması Milli İstihbarat Teşkilatı ve Genelkurmay Başkanlığı’nca teyit edildi.

3 Tuğgeneral’in aralarında yer aldığı 60 askeri personel Sikorsky helikopterler ile Silopi’ye gitti.[3]

-Bu amaçla bir çok kirli olayın altından hep Fetö ve elemanları çıkmaktadır. Bunlar yüzlercedir.

Milli silahları baltalayıp PKK’ya çalışmışlar

FETÖ’nün terör örgütü PKK ile yaptığı işbirliği TÜBİTAK’ta ortaya çıktı. TÜBİTAK’a sızan FETÖ elemanları karakol baskınlarını erken haber verecek milli uyarı sistemini engelleyip projeleri sümen altı etmiş. 102 vatan evladının şehit olmasına sebep olmuş.[4]

MEHMET ÖZÇELİK

8-8-2016

 

 

 

[1] https://kelamihalarsiv.wordpress.com/2014/05/27/operasyonel-iftira-belgesinin-mimari-bulundu/

http://www.ahaber.com.tr/gundem/2014/02/16/fethullak-gulenin-kan-donduran-ses-kaydi

[2] http://www.haber7.com/guncel/haber/2066919-feto-ile-pkknin-darbe-anlasmasi

[3] http://www.yeniakit.com.tr/haber/fetocu-generallerin-pkkya-sigindiklari-kesinlesti-200569.html

[4] http://www.yenisafak.com/gundem/milli-silahlari-baltalayip-pkkya-calismislar-2507322

 




BEN DE MAĞDUR OLDUM

BEN DE MAĞDUR OLDUM

Prof. Ahmet Keleş-in Dicle üniversitesinde olan su-i istimalleri ve özellikle 45 yılda 400 eleman alınırken, son 6 yıl içinde bin elemanın alındığını aktarmaktadır.

Ve bu alınanlarında pek vasıflı insanlar olmadığını genişçe anlatır.[1]

Mağdurlardan biride benim.

Aslında ben bunu ahrette bırakmıştım ancak belki bir faydam olur düşüncesiyle –ahiretteki hakkım mahfuz kalmak suretiyle- burada da bu kirliliği ifade edeceğim.

1995 yılları civarında idi.

Şanlıurfa ilahiyatın 15 Hadis asistanı alınacağını duyunca, büyük bir istek, heyecan ve arzu ile müracaat ettik.

Ancak ilk duyduğumuz Prof. İbrahim Canan-ın cemaattan bu 15 elemanı alacağı ve listenin kendisine verildiği yönünde idi.

Bununla beraber bizde de bir ümit ve umut vardı.

Sebeblere müracaat edelim dedik. Ondan sonrasını kadere havale ettik.

Öncesinde de hazırlanıyor, üniversiteye girme arzusu taşıyorduk.

Malatya-da Şehit Kemal Özalper Endüstri Meslek Lisesinde Din Dersi Öğretmeni olarak görev yapmaktaydım.

Çok değerli arkadaşım Ziya bey arkadaşımla beraber imtihana gideceğimi duymuştu.

Benimle görüştüğünde ısrarla bana;

Mehmet hocam,s ana tavsiyem kesinlikle gitme.

İbrahim Canan hocayı ben Erzurum-dan tanıyorum. İslami ilimlerde dersimize geliyordu.

O kendisine sekreter alıyor. Çantasını taşıyacak eleman alıyor. Yazılarını yazacak, kitap olarak basacak, cemaat içinden tavsiye edilen insanları alıyor. Sizleri almaz.

Uzunca gitmeme yönünde, alınacakların çoktan belli olması yönünde ikazlarda bulundu.

Ben ise kendisine cevaben; Ziya hocam, ifrat ediyorsun, çok abartıyorsun, demiştim.

Ve gün geldi, arkadaşımla Şanlıurfa-ya varmıştık.

İmtihan saatinde imtihana girecekler odalara alındı.

Bizde önce yabancı dilden imtihan edilir, ondan başarılı olunursa, bilimden imtihan edilirdi.

Bizlere bir sayfalık İngilizce metin verildi ve tercümeye başladık.

20 dakika ancak geçmişti.

Birden bire hışımla içeriye giren  İbrahim Canan oradakilere sert bir tavırla;

-Arkadaşlar, şunu iyi bilin.

İster yapın ister yapmayın. Ben yeni mezunları alacağım. Bunu bilin.

Meğer tüm odaları dolaşıp bunu herkese söylüyormuş.

Zaten bizde moral kalmadı.

Listede olanların kesin olarak alınacağını biliyorduk ancak bu derece olacağını hiç düşünmemiştik.

Malatya-ya döndüğümde ilk işim Ziya beyle görüşmek oldu.

Bu sefer kendisine;

Ziya hocam, ifrat değil meğer tefrit ediyormuşsun, demek oldu.

Yani sizin söylediğiniz aşırı değil, azmış bile…

-Neden bu durumu savcılığa nakletmedim, nakletmedik.

Arkadaşımla konuşarak, İlahiyat camiasının şaibe altında kalmaması ve zarar görmemesi düşüncesiyle dünya mahkemesine müracaat etmeyip, işi ahiret mahkemesine bırakmaya karar verdik.

Ve sonuçları takib ettiğimizde aynen dediği gibi olmuştu.

Çünkü cemaat onun kitaplarını basıyor, cemaate gebe kalmıştı.

İbrahim Canan-la ahirette hesaplaşacağım.

Eğer gene bildiğini yapıp, bu derece açık bir tavırda bulunmasaydı, bu durum ortaya çıkmayacaktı.

Benim başıma gelen bu olayı 2016 Ağustosunda olayın şahidi olan – Harran Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Musa Kazım Yılmaz FETÖ terör örgütü geçmişte Üniversitede nasıl kadrolaştıklarını detaylarıyla anlattı. – yazısıyla ifşa etmiştir. Uzunca yazısının bir bölümünde;

Dekan İbrahim Canan Hoca sabahleyin erkenden Fakülteye geldi ve jürilerle tek tek görüşmeye başladı. Bazı jüriler notlarını vermişler, bazıları da notları kesinleştirmemişlerdi. İbrahim Canan, şu anda prof. Veya doçent olup gözaltında olan veya tutuklu olan elemanlar için jürilere şunu söyledi: “Bu arkadaşların sınav kâğıtlarını yeniden değerlendireceksiniz. Geçer not almayanlara geçer not vereceksiniz. 35 puan alanlara 70 puan vereceksiniz” dedi.

Buna ilk karşı çıkan, o zaman yardımcı doçent olan, şimdi ise, Ankara’da felsefe profesörü olan Kazım Sarı Kavak oldu. Kazım Bey gerçekten yürekli çıktı ve: “Ben hiçbir zaman 35 puan alan birisine 70 vermem” dedi. Dekan, başına gelebilecek şeyler konusunda onu tehdit etti. Sonunda diğer iki jüri üyesinin marifetiyle adayın puanı yükseltildi ve kazandı. O kazanan kişi, şimdi Dicle Üniversitesinde prof. ve tutuklu bulunuyor.

Benim bulunduğum Jüri Tefsir jürisiydi. Yabancı dili geçen iki aday vardı. Jüride benden başka Prof. Dr. Hasan Hüseyin Tunçbilek (2012’de vefat etti), diğeri de şu anda gözaltında bulunan ve Şanlıurfa İlahiyatta 6 yıl dekanlık yapan Abdürrahman Elmalı’ idi.

Ben jüri başkanıydım. Dekan İbrahim Canan bana hitaben, “Musa Bey, Bu elemanı alacaksınız; itiraz kabul etmiyorum” dedi. Ben, “Ama hocam bu olur mu? Diğer adayın sınav kâğıdı daha iyidir. İsterseniz diğer arkadaşlara sorun. Arkadaşlar, Allah için söyleyin; bu kâğıt Dekan Bey’in almak istediği elemanın kâğıdından daha iyi değil mi?” dedim. Dekanla aramızda şiddetli bir münakaşa geçti. Hayatımda onu hiç böyle görmemiştim. Adeta hipnoz olmuş bir hali vardı. Adeta kükreyerek konuşuyordu. Not verme konusunda hak ve adaletten ayrılmayan Canan Hoca gitmiş, yerine Fethullah’ın emrini yerine getirmeye amade İbrahim Canan gelmişti…[2]

15 Temmuz 2016 cunta darbesiyle dökülen tüm pislikler sonucunda herkes eteğindekini dökmeye başladı.

Aslında bizde o zaman İbrahim Canan-ın böyle bir uygulamanın yani paralel yapının içerisinde olduğunu biliyorduk.

Oda bu kirli yapıya herkes gibi menfaatı icabı oda girmiş, kimisi sağıyor, kimisi de hamile olduklarına doğum da bulunuyordu.

İbrahim Canan-a ben de hakkımı helal etmiyorum.

Öldüğünden dolayı âhirette görüşmek üzere.

-İkinci bir girişimim Malatya ilçesinde açılan Darende ilahiyattaki imtihana girmek oldu.

Orada da aynı durumların olduğunu, alınacakların belli olduğunu duyduk.

Hatta bir öğrenci morali bozuk olarak çıkıp gittikten on dakika sonra, tekrar çağırıldı ve kazandığını bizlere söyledi.

Orada da yedi kişi alınmıştı. Bu alınanlardan birisi benim İlahiyattaki bir sınıf arkadaşım idi.

Kur’an-ı Kerim ve kıraatından yeterli olmayan birisi idi.

Bu da Kur’an-ı Kerim-den öğretim görevlisi olarak kazanmıştı.

Daha sonraki zamanlarda bu yedi arkadaşın ilçede bol bol olta attıklarını duymuştum.

Belli bir düşünce ve siyasete mensubiyetleri onları başarıları göz önünde bulundurulmaksızın kazanmalarını sağlamıştı.

-Üniversitelerin bir çiftlik olduğu ve bir aile şirketi gibi kullanıldığı bilinen gerçeklerdendir.

Kalite ve seviyeye göre değil, adamına göre alınmaktadır.

-Bu durumu Erzurum-da bulunan –Araştırma Görevlisi Adayı Yetiştirme ve İmtihandan Haberdar etme- hizmeti başlatan Prof. Muammer Erdoğan-a şikayet olarak aktardığımda kendisi cevaben;

Maalesef bu durumların olduğunu ancak bu konuda pes etmememiz gerektiği yönünde tavsiyelerde bulunmuştu.

-Aslında bunları anlattıktan sonra şu gerçekleri anlatmam bazılarında yanlış düşüncelere sebeb olabilir.

Kazanamadığı için konuşuyor, gibi…

Üniversiteye giremememin çok samimi ve açık bir duyguyla ifade ederim ki; Benim için büyük bir hayır oldu.

Üniversitenin beni kısırlaştıracağını gördüm ve anlatım.

Üniversite büyük imkanlarla dar alanda koşmayı sağlamaktadır.

Şu ana kadar 23 yıl içerisinde gazete, radyo, tv yani medya dünyasında yaptığım binlerce çalışmamı yapamayacaktım.

Ürünü olmayıp rütbesi olan eleman.

İki kitabımı belki bastıramayacaktım.

Medyaya davet ettiğim bir çok üniversite elemanı çoğunluğu konuşmaktan kaçtı, cesaret edemedi, yapmadı ve yapamadı.

Üniversitede başarılı olan olmayanlara göre çok azınlıktadır.

Devlet az bir farkı olsa da üniversitelere ciddi manada el atmalıdır.

Darbe destekçilerinin olduğu yerler, paralel yapının bulunduğu yerler olarak değil, kaliteli ve seviyeli, başarılı, mucitlerin yeri olmalıdır.

MEHMET ÖZÇELİK

04-05-2014

[1] http://www.yirmidorthaber.com/Dunya/ahmet-keles-bunu-bize-nasil-yapabildiniz/haber-871382

[2] http://www.gobeklitepehaber.com/haber/13481/fetocular-harran-universitesinde-boyle-kadrolasmislar.html




SESSİZ – SUSKUN – SAKİN

SESSİZ – SUSKUN – SAKİN

BİR ÇIĞLIK

Fetö mensubları hala suskun, sessiz ve sakin..

Ya mahcubiyetten, ya şoktan, ya sarhoşluk, uyumuş ve uyuşmuşluktan, ya ilgisizlikten, ya cehalet ve sorumsuzluktan, ya hala kanser mikrobunun içlerinde gezmesinden veyahut da bekle gör politikasını hala sürdürmesindendir.

Yani yoksa bu şehid olanlar az mı geldi?

Bu darbe küçük mü göründü?

Veya kendileri çok ağır ilahi ve beşeri bir belayı bulmak istediklerinden midir?

Eğer öyle ise tavsiyem şudur;

Bu insanlar zilletle yaşamaktansa, ölümü taleb etmeleri kendileri için elbette daha hayırlıdır…

-Bu insanlar tevbe ve istiğfarda bulunmalı, keffarete sebeb olacak şekilde bağlantıyı tamamen kopararak, hayra ve gördükleri yanlışlıkları başkasının düşmesini engellemek amacıyla söylemelidirler.

Millet ağlamadan ve de milleti ağlatmadan kendi hallerini gözden geçirip, eski hallerine ağlamalı, dünyadan gitmeden önce böyle bir durumu görmüş olmalarından dolayı bir imkana kavuşmanın ve telafi etmenin şükrünü eda etmelidirler.

17-25 Aralık 2013 bir milattı. Kaçırıldı.

15 Temmuz 2016 ise her şeyin zahir olup, bahanenin kalmadığı dönüm noktasıdır.

Hiçbir mazeretin kalmadığı bir dönemdir.

Kör, sağır ve dilsiz olup, kalbi mühürlenenler hariç…

Hala bir çığlıkta bulunmayacaklar mıdır?

Bu ferdi ve toplu bir beyanname ile, bir yürüyüş ile, bazı şeyleri deşifre ederek telafiye ve kendilerini temize çıkarmaya çalışabilirler.

Hadiste:” “Kişi değiştirmeye güç yetiremiyeceği bir münkeri (sakıncalı eylemi) görünce, Allah’a o eylemi münkir olduğunu, yani asla hoşlanmadığını bildirmesi, onu kurtarmaya yeter.” (Taberani).

-“Bir kötülük gördüğünüz zaman elinizle, gücünüz yetmezse dilinizle, ona da gücünüz yetmezse kalben buğz ediniz.”[1]

Hiç olmazsa kendilerini boşluğa itip bu duruma getirenlere buğzetmeli, lanet okumalıdır.

Bir çığlıkta bulunulmalıdır.

Âkibet müttakilerindir.

MEHMET ÖZÇELİK

7-8-2016

[1] Tirmizi, Fiten, 11; İbnu Mace, Fiten, 20.




OYUN İÇİNDE OYUN

OYUN İÇİNDE OYUN

Bir asırdır derin devlet, kendisini paralel devlet olarak yeniledi.

O da chp-hdp-pkk-bir kısım mhp-yeni asya gibi farklı kesimleri bir çatı altında toplayıp, devletin yerine kendisini ikameye çalıştı.

Mhp-Cumhurbaşkanı-Fenerbahçe gibi birkaç kesim kalmıştı.

Millet derin devleti ve de abd derin gücünü de derinlere gömdü.

Münafığın birinci alameti yalandır.

Gülen bu konuda çok rahat yalan söylemektedir.

-Derin devletin kollarından haberler;

-“Fetö’cü cuntacıların 15 Temmuz akşamında darbe girişimine destek almak için Genelkurmay Başkanı Akar’ın telefonundan ABD Genelkurmay Başkanı Dunford’u aradığı ortaya çıktı.”[1]

-“Konya merkezli 12 ilde operasyon başlatıldı. Aralarında İç Anadolu eyalet imamı Cemil Koca ve ‘Gölge İmam’ olarak da bilinen Mustafa Songür’ün de bulunduğu 77 şüpheli hakkında gözaltı kararı verildi. Soruşturmada tanık olarak dinlenen bir isim 2012 yılında evinde 5 ABD’li milletvekilini ağırladığını söyledi.”[2]

-“15 Temmuz’daki kanlı darbe girişimi sonrasında vicdanen duyduğu rahatsızlık üzerine Cumhuriyet Başsavcılığına başvuran Astsubay S.A, çocuk yaşta tanıştığı yapı hakkındaki bildiklerini bütün ayrıntılarıyla anlattı. İtirafçı astsubay 17 Aralık’ın arkasında cemaatin olduğunu söyledi..”[3]

-“*Bir zamanlar ZAMAN gazetesinin hediyesi olarak verilen HAK DİNİ KUR’AN DİLİ kitabında ayetin değiştirildiği örnek bir sayfa..
Yanlış olan meali;

“(Ey Peygamber!) Senden önce de, kendilerine vahyettiğimiz erkeklerden başkasını peygamber olarak göndermedik. Eğer bunu bilmiyorsanız Tevrat ve İncil âlimlerine sorun.”[4]

Doğrusu ise;”

“Senden önce de ancak, kendilerine vahyettiğimiz birtakım erkekleri peygamber olarak gönderdik. Eğer bilmiyorsanız ilim sahiplerine sorun.”[5]

Aynı yanlış şu internet sitesinde de bulunmaktadır.[6]

İşin garib tarafı; ayette geçen –Ehlez zikr- ifadesi, düşünen, bilen ve ilim sahibi olup, Tevrat ve İncil alimleri nereden çıkarılmaktadır?

Ve de neden Müslüman alimlerde zikredilmemektedir?

-Abdulhamid-in de Kur’an-ı Kerim-i neden yaktırdığı anlaşılmıştı.

Abdulhamid-in Kur’an-ı Kerim-i yaktırma sebebi, İran-dan gelmiş ve eksik ve tahrif edilmiş olan Kur’an-ları yaktırmıştır.

Hadislerin yaktırılması da aynı sebebe dayanır. Hatta daha sonra bir heyet kurdurup, hadis derlemesini yaptırıyor.

Bugünkü Fetö-nün ayetleri tahrif etmesi, aynen yüz yıl önceki İran oyunu gibi bir oyundur.

Fetö-nün tüm eserleri her ne kadar atılıp yakılsa da, ehillerince incelenmeli, yanlışlar tesbit edilmelidir.

-Müslim, Sevbân’dan (ra) şöyle rivayet etmiştir: Rasûlullah (sav) şöyle buyurdu:

‘’Muhakkak ki Allah yeryüzünü benim için dürdü (gözlerimin önüne serdi). Böylece yeryüzünün doğusunu ve batısını gördüm. Ümmetimin mülkü bana gösterilen yerlere kadar ulaşacaktır. Bana iki hazine verildi; biri sarı, biri kırmızı. Rabbimden ümmetimi umumi kıtlıkla helak etmemesini ve kendilerinden olmayan, onların köklerini kurutacak harici bir düşmanı onların başına musallat kılmamasını istedim. Rabbim ise şöyle buyurdu:

“Ey Muhammed! Kesinlikle hüküm verdim, bu hüküm geri çevrilip değiştirilemez. Ümmetin için sana şu müjdeyi veriyorum; onları genel bir kıtlıkla helak etmeyecek ve kendilerinden olmayan, köklerini kurutacak bir düşman gücünü onların başına musallat kılmayacağım. Hatta ümmetine karşı dünyanın dört bir tarafından bir araya gelseler bile.. Fakat sonunda onlar, yani senin ümmetin birbirini kıracak ve birbirini esir edecektir…”

‘İki hazine’ sözü altın ve gümüşü ifade etmektedir. Kastedilen, Irak ve Şam Kralları Kisra ve Kayser’in hazineleridir.

Not: Bize bir nazar oldu, Cuma’mız Pazar oldu…Ne olduysa hep bize azar, azar oldu…Arif Nihat Asya

MEHMET ÖZÇELİK

31-07-2016

[1] http://www.yenisafak.com/gundem/fetocu-hainler-dunfordu-aramis-2502043

[2] http://www.yenisafak.com/gundem/abdli-vekiller-orgut-evinden-cikti-2502148

[3] http://www.ahaber.com.tr/gundem/2016/07/30/astsubay-17-25-araliki-da-itiraf-etti

[4] Nahl.43.

[5] http://www.dinihaberler.com.tr/haber/52900/bu-kitaplari-camilerden-kaldirin.html

[6] http://www.kuranikerim.com/melmalili/nahl.htm




SIRADAKİ KİM?

SIRADAKİ KİM?

Evet, Sıradaki kim?

Sadece pkk mı?

Dini çıkış mutlaka olur. Zira İngiltere boş durmaz.

Mustafa İslamoğlu mu?

Abdulaziz Bayındır mı?

Fasık-ı Mütecahir olan Harun Yahya mı?

Alparslan Kuytul mu?

Veya i’rabdan mahalli olmasa da; Sosyalist ve eskimiş cumhurbaşkanı Necdet Sezer-in tereddütsüz hemen onayladığı eski Diyanet İşleri Başkanı Ali BARDAKOĞLU gibi birini çıkarıp BEDİÜZZAMANA dil uzatmasını sağlayarak, (Haddini ve  BEDİÜZZAMANI bilmeden…) toplumsal değerleri yıpratacak birileri bulunabilir.

Hayret ki nasıl hayret! İnsan ilhamla vahiy farkını bilmez mi?

Vahiy kesilse de ilham kapısının her an hatta hayvanlar için dahi açık olduğunu bilmez mi?

Gülen BEDİÜZZAMANA dokundu, Tahrife yöneldi, belasını buldu.

Daha önce BARDAKOĞLU-nun gereksiz çıkışlarından dolayı dikkat çekmiştim.[1]

Bu zamanda en büyük hizmet hayırları çekmek değil, şerleri defetmektir.

Şerler ve şer üretenler o kadar çok ki….

Yoksa bunların bir kaçı mı?

Yoksa sessizce sırada bekleyen mi var?

Şu anda pek öyle etrafındakileri kandırmak ve saldırmak için binler ve yüz binleri toplayacak kapasitede bir din alimi yok!!!

Dışarıdan mı idhal edilecek?

Yoksa aleviler mi tehditle saldırıya hazırlanacak?

Yoksa ve yoksa su-i kastlarla bir sağdan bir soldan vurarak insanları birbirlerine mi kırdıracaklar.

İşid –in içeriye girmesi mi sağlanacak?

Suriye kampları bombalanarak, isyanları mı sağlanacak?

İçerideki hainlerle dışarıdaki işgalciler beraber mi davranacak?

Siber saldırılarda mı bulunulacak?

Hangi namerd saldırılarda bulunulacak?

Namussuzdan namuslu bir saldırı beklenmez ki!!!

Hüsnü zan, adem-i itimad.

Yani iyi zanda bulunulsa da, ihtiyatlı, tedbirli olup, tam bir güvende bulunulmamalı..

Kirlilerimiz belli de, kirlenmeyen kim var ki, onu öne sürecek olsunlar?

Siz ne dersiniz?

Yoksa hiç birinden bir şey çıkmaz mı diyorsunuz?

Ancak insan nisyanla malul olduğundan, bir müddet sonra da olsa bu alan yine boş bırakılmayacak, iran ağırlıklı düşünce ön plana çıkarılarak, kesinlikle boş bırakılmayacaktır.

Özellikle ilk gündeme getirilip inancı sarsmaya çalışılacak uygulama, Kur’an-ı Kerim üzerinde şüphe ve inkârlar oluşturmaktır.

-Hiç şüphesizdir ki, islamın yandan, çevresinden başlayan saldırılarının neticedeki varacağı yer, Kur’an hakkında şüphe uyandırmak, sonuçta da inkârına gitmektir.

Bunun organizatörü ise, iran kaynaklı, batı desteklidir.

Proje ise İngiltere projesidir, yüz seneliğine…

-Lozan cumhuriyetin kuruluşundan bir yıl sonra İngiltere tarafından onaylandı.

Sebeb olarak; bizde inkilabların uygulanıp uygulanmadığını kontrol ediyorlardı.

İslam dünyasının nefretini kazanmak için İngilizler lozanda hilafeti bize kaldırdılar ve yeni Türkiye-nin kurulması müsaadesini yapılacak olan inkılaplara bağladılar.

En az elli veya yüz yıllık senaryo aranıyor.

-Surda bir gedik açtık mukaddes mi mukaddes
Ey kahpe rüzgar artık ne yandan esersen es…

Mehmed’im, sevinin, başlar yüksekte!
Ölsek de sevinin, eve dönsek de!
Sanma bu tekerlek kalır tümsekte!
Yarın, elbet bizim, elbet bizimdir!
Gün doğmuş, gün batmış, ebed bizimdir!

MEHMET ÖZÇELİK

9-8-2016

[1] http://www.tesbitler.com/2015/01/02/hz-isanin-nuzulu/

http://www.tesbitler.com/2015/01/03/suleyman-atesin-tutarsizliklari/

http://www.tesbitler.com/2015/01/02/sekteye-ugratilan-ilahi-saha/




İSTANBULUN İKİNCİ FETHİ

İSTANBULUN İKİNCİ FETHİ

-Ebu Hureyre (ra)’dan rivayetle Peygamber Efendimiz (asv) bir gün ashabıyla sohbet ederken “Siz hiç bir tarafı kara bir tarafı denizlerle çevrilmiş bir şehir duydunuz mu?” buyurmuşlardır.

“ Evet Ya Resulallah…” denince Peygamber Efendimiz (asv)  “Beni İshak’tan yetmiş bin kişi işte bu şehre gaza edip saldırmadıkça kıyamet kopmayacaktır….” buyurur.[1]

-Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “… Öyle bela ve musibetler olacak ki, hiçbir kimse, sığınabileceği bir makam bulamayacaktır. Bu belalar Şam’ın etrafında dolanacak, Irak’ın üzerine çökecek. Arabistan yarımadasının elini ve ayağını bağlayacaktır… Onlar belayı bir tarafta defetmeye çalışırlarken, diğer taraftan o yine ortaya çıkacaktır.”[2]

–“Kıyamet kopmazdan önce karanlık gece kıtaları gibi fitneler olacak. Bu karışıklıklar içinde kişi mümin olarak sabahlayıp kâfir olarak akşamlar, mümin olarak akşamlayıp kâfir olarak sabaha çıkar. Birçok kimseler azıcık bir dünyalık karşılığında dinlerini satarlar.”[3]

-Rivayette var ki: “Süfyan büyük bir âlim olacak; ilim ile dalâlete düşer. Ve çok âlimler ona tâbi olacaklar.”[4]

Bediüzzaman bunu şöyle tevil eder; Rivâyette var ki: “Süfyân büyük bir âlim olacak. İlim ile dalâlete düşer. Ve çok âlimler ona tâbi‘ olacaklar.” Vel ilmu indallah” bunun bir te’vîli şudur ki: Başka padişahlar gibi, kuvvet veya kudret veya kabîle ve aşîret veya cesâret ve servet gibi vâsıta-i saltanat olmadığı halde, zekâvetiyle ve fenniyle ve siyâsî ilmiyle o mevkii kazanır. Ve aklıyla, çok âlimlerin akıllarını teshîr eder, etrafında fetvâcı yapar. Ve çok muallimleri kendine tarafdâr eder. Ve din derslerinden tecerrüd eden maârifi rehber edip ta‘mîmine şiddetle çalışır, demektir.”[5]

-İstanbulun birinci fethinden sonra ikinci fethinin de ahirzamanda Mehdi tarafından fethedileceğini müjdeliyor.

Mehdilik bir devredir. Üç devreden oluşur. İman- Hayat ve Şeriat yani siyaset devresi.

İstanbul mehdiyetin üçüncü devresinde bir daha fethedilecektir. Daha doğrusu işgali engellenecektir.

MEHMET ÖZÇELİK

5-8-2016

[1] http://www.haber7.com/yazarlar/mehmet-ali-bulut/884448-istanbul-ucuncu-fethini-bekliyor

[2] Kenzul Ummal, Kitab-ul kıyame kısm-ul efal, c.5, s. 38-39.

[3] Tirmizî: 2196.

[4] İhyâü Ulûmiddin, 1:59.

[5] 5.Şua.7.Mesele.




DAHA ÇOK SEVER OLDUM

DAHA ÇOK SEVER OLDUM
Bu yazıyı darbeye karşı özgürlük yürüyüşünde yazdım.
Evvelden normal sevdiğim şeyleri şimdilerde çok daha fazla sever oldum.
Şehitliği bilir ve bildirirdim. Severdim de ancak sevdiğimi, şehidlere imrenir olduğumu şimdi daha iyi anladım.. Daha çok sever oldum..
15 Temmuz 2016- dan itibaren bayrak ve vatan sevgisini daha çok sever oldum.
Bende bunlara karşı olan sevgiyi arttırdı.
Birlik ve beraberlik şuurunu ziyadeleştirdi.
Tozlarımı silkeledi, paslarımı giderdi.
Darbeye karşı duran Ülkücüleri, milli görüşçüleri, gençlik vakıflarını, Süleymancıları, nurcuları, tarikatçıları, tüm dini cemaat ve kuruluşları severdim, şimdi ise onları çok daha fazla sever oldum.
Birbirimize muhtaç olduğumuz şu günlerde hepsinin gerekliliği, önem ve kıymetini daha iyi anlamaya başladım.
Hatta meyhaneden çıkarak darbeye karşı çıkıp başı hoş olanları bile sever oldum.
Açığı da kapalısı da bacımdır bildim.
Müftüsünü, dedesini, papazını, metropolünü, ermenisini, tüm farklı kesimlerini bir araya getiren darbeyi bile neredeyse sever oldum.
Darbecilere karşı saldıran köpekleri bile farklı sevip, ashabı kehfin kıtmiri gibi cesed ve ruhuyla cennete gidenlerden olarak düşündüm.
Hayatta yapmadığım korna çalma, tek başıma korna çalarak gitmeyi hevesle yapar oldum.
Darbe yürüyüş ve protestosunda bulunan tanıyıp tanımadığım herkesle kucaklaşasım geliyordu.
Hiçbir yürüyüşü bu kadar sevmemiştim.
Bütün bu insanların aynı gül bahçesinin farklı çiçekleri olduğunu gördüm.
Aynı halının farklı desenleri olduklarını bildim.
Aynı vücudun farklı azaları olduğunu anladım.
Her biri aynı binayı tamamlayan taşlar olduğuna vakıf oldum
Her bir insan gerekliydi.
Yeter ki o insanlar vücudda kanser oluşturmasınlar.
Vücudu parçalamasınlar.
Fetö kanserine karşı tüm farklı kesimler, tek bir vücudda bir araya geldiler.
Kendilerine savaş açıp yok etmeye çalışan, Kanserli organa karşı savaş açtılar.
Dağılmış ve kavgalı olan vücud parçalarının toparlanmasına sebeb oldu.
Bu darbe gibi hiçbir darbe bizi bu kadar bir araya getirmemişti.
Allah zahmette rahmeti yarattı.
Zulümde adalet tecelli etti.
Mevla görelim neyler/ Neylerse güzel eyler…
MEHHMET ÖZÇELİK
5-8-2016




İNGİLİZ KUSMUĞU

İNGİLİZ KUSMUĞU

Bütün dini darbelerin altında, dini çıkış ve darbelerin başında ve içinde yüzde yüz İngiliz parmağı değil, gövdesi bulunmaktadır.

İngiliz Economist, 1 yıl önce yayınlanan makalede İslam’ın ancak içeriden değiştirilebileceğini ve bunu Gülen’in yapabileceğini yazmıştı.

Dergi İslamiyet’in “içeriden değiştirilmesi” için Martin Luther’e karşılık olarak Sisi ve Fethullah Gülen’i önermişti.[1]

*En yüzsüz devlet ise Abd- dir.

Abd darbelerinde çocuklarını kullanmaktadır.

Tıpkı 12 Eylülde –Bizim çocuklar darbe yaptı- demişti.

-ABD Genelkurmay Başkanlığı Sözcüsü Hicks, Orgeneral Joseph F. Dunford Jr’nın , darbe girişimini en güçlü şekilde kınayacağını açıkladı. [2]

*Gülen’in ‘Muhsin Yazıcıoğlu’nu öldürün’ talimatı.[3]

Kaos oluşturmanın temel taşları yıllar öncesine dayanmaktadır.

*İsrailli yazar Alon Goshen-Gottstein, FETÖ lideri Fethullah Gülen’e bir şey olması halinde İsrail’in büyük kayıplar vereceğini bildirdi.

İsrail-Türkiye ilişkilerinde dönüm noktasının Mavi Marmara saldırısının olduğunu vurgulayan Goshen-Gottstein, Timesofisrael’de yayınlanan yazısında teröristbaşı Gülen ile ilgili şu ifadeleri kullanıyor:

“Fethullah Gülen, Erdoğan ile en yakın olduğu dönemde bile Mavi Marmara gemisinin gönderilmesine karşı çıktı. İsrail’in egemenlik hakkına vurgu yaparak, Gazze’ye gidecek yardım kampanyası için devlet otoritesiyle işbirliği yapılması gerektiğini söyledi. Bu eleştiri Erdoğan’ı çok sinirlendirmişti. Aslında bu iki liderin arasının bozulmasına yol açan ilk süreçti” Aynı zamanda bir haham olan Gottstein, Gülen’e bir şey olması halinde İsrail’in büyük kayıp yaşayacağına dikkat çekti…[4]

*Başbuğ, darbe girişiminde MİT’in sorumluluğuna dikkat çekerek, “Daha önce Gülencileri MİT’in verdiği istihbaratla ihraç ederdik. 2002-2010 yılları arasında MİT’ten bize bir tane bile ‘Şu subay Fettullahçıdır’ diye bilgi gelmedi” diye konuştu. Başbuğ, MİT’in bu bilgilere sahip olmasına rağmen TSK’ya bilgi vermediğini söyledi.

“Cemaatin TSK’ya sızması 70’li yıllara kadar gidiyor. Cemaatin asıl güçlenmesi Turgut Özal zamanında oldu” diyen Başbuğ, Bülent Ecevit’in de cemaate sempatiyle baktığını ifade ederek, “Erbakan rahmetlinin ise cemaatle mesafeli olduğunu görüyoruz” dedi.[5]

*Gülen’in ilk Abant toplantısına gönderdiği şu mesajı her şeyi ifade etmekteydi. Burada Gülen:

“Vahye dayalı, hayatın her alanını kuşatan İslam’ı tehlikeli ve milli birliğe zarar verici buluyorum”

-10 Şubat 1998 tarihli Zaman gazetesinde yer alan mektubun başlarında maksadını şöyle ifade etmekteydi:

“Pek muhterem Papa Cenapları.

Papa 6. Paul Cenapları tarafından başlatılan ve devam etmekte olan dinlerarası diyalog için Papalık Konseyi (PCID) misyonunun bir parçası olmak üzere burada bulunuyoruz. Bu misyonun tahakkuk edişini görmeyi arzu ediyoruz. En aciz bir şekilde hatta biraz cüretle, bu pek kıymetli hizmetinizi icra etme yolunda en mütevazi yardımlarımızı sunmak için size geldik.

İslam yanlış anlaşılan bir din olmuştur ve bunda en çok suçlanacak olan Müslümanlardır…”

-Diyanetten sorumlu devlet bakanı Prof. Dr. Mehmet Aydın’ın hezeyanları artık manşetlerdeydi. Diyalogun teorisyenlerinden olan bu adam “Kur’an-ı kerim tarihseldir, yüzde kırkı değiştirilmeli veya çıkarılmalıdır”,  demişti.”[6]

-Hanım bundan üç yıl önce bir rüya görmüştü.

17-25 Aralık 1993 taksim olayları döneminde idi.

Rüyasında yurt dışından papazlar memleketimize geliyorlar ve gizli olarak birbirleriyle fısıltılı bir şekilde konuşuyorlardı.

Aslında yorum açıktı.

Memleket hristiyanlaştırılmaya çalışılıyordu.

Bu da Gülen eliyle ve Diyalog kapsamı içerisinde yapılıyordu.

Zira papa şöyle diyordu; İlk bin yılda avrupayı Hristiyanlaştırdık. İki bin yılda afrikayı Hristiyanlaştırdık. Üçüncü bin yılda da asyayı Hristiyanlaştıracağız.

Gülen bunun maşası olarak kullanıldı ve tüm islam ülkelerinde açtığı okullarla bu durum hızla yaygınlaştırıldı.

Bu Gülenin başarısı değil, arkasındaki gücün maharetiydi.

Samimi, halis ve iyi niyetle olmayan hiçbir hizmet başarıya ve neticeye ulaşamaz.

Gülen samimiyetsizliğinin ve ihanetinin neticesini hüsranla gördü.

Erdoğan ise iyi niyetinin ve samimiyet ve gayretinin neticesini hem bu dünya da ve hem de ahirette fazlasıyla gördü ve de görecektir.

Birisi zilletle anılacak, diğeri ise ibret ve hikmetle yadedilecektir.

Bir kişi ki yardımcısı Allah ola

Var kıyas eyle ki ol ne şah ola!

Not. Zalimler için yaşasın cehennem.

Cennet ucuz değil, cehennem dahi lüzumsuz değil.

MEHMET ÖZÇELİK

02-08-2016

[1] http://www.haber7.com/avrupa/haber/2061294-economistin-islam-icten-fethedilir-makalesi

http://www.haber7.com/dunya/haber/2061549-fetonun-sisi-ile-bagi-3-yil-oncesine-dayaniyor

[2] http://www.haber7.com/amerika/haber/2061677-abd-ordusundan-flas-darbe-aciklamasi

[3] http://www.ulke.com.tr/video-galeri/22405-gulenin-muhsin-yazicioglunu-oldurun-talimati

[4] http://www.habervaktim.com/haber/479152/israilli-yazardan-sok-feto-itirafi.html

[5] http://www.habervaktim.com/haber/479133/tsk-nasil-dibe-vurdu.html

[6] http://www.yalanyazantarihutansin.org/genel/asrin-ihanetinin-analizi-h13877.html

 




KARUN VE FETÖ

KARUN VE FETÖ

Kasas suresi 76. Ayetle başlayıp, son olan 88. Ayetle biten surede Karun-un hayatı ve olayı anlatılır.

Karun Hz. Musa döneminde yaşayıp, aynı zamanda onun akrabasıdır.

Fakir bir kimsedir.

Ancak Allah-ın kendisini zengin kılmasını kör olup görmeyerek nankörlük etmiş, bu kazandıklarının da kendisinin ilim ve becerisinden kaynaklandığını söylemiştir.

Bu gururundan dolayı Allah onu ve onun hazine ve sarayını yerin dibine batırmıştır.

Burada asıl dikkat çekeceğim nokta şudur;

79-83-Kârûn, zineti ve görkemi içerisinde kavminin karşısına çıktı. Dünya hayatını arzu edenler, “Keşke Kârûn’a verilen (servet) gibi bizim de (servetimiz) olsaydı. Şüphesiz o büyük bir servet sahibidir” dediler.

Kendilerine ilim verilmiş olanlar ise, “Yazıklar olsun size! İman edip de iyi işler yapanlara Allah’ın vereceği mükâfat daha hayırlıdır. Ona da ancak sabredenler kavuşturulur” dediler.

Sonunda onu da, sarayını da yerin dibine batırdık. Allah’a karşı ona yardım edebilecek adamları da yoktu. Kendisini savunup kurtarabileceklerden de değildi!

Daha dün onun yerinde olmayı arzu edenler, “Vay! Demek ki Allah, kullarından dilediği kimselere rızkı bol verir ve (dilediğine) kısarmış. Allah, bize lütfetmiş olmasaydı, bizi de yerin dibine geçirirdi. Demek ki kâfirler iflah olmayacak” demeye başladılar.

İşte ahiret yurdu. Biz, onu yeryüzünde büyüklük taslamayan ve bozgunculuk çıkarmayanlara has kılarız. Sonuç, Allah’a karşı gelmekten sakınanlarındır.”

-Fetö her ne kadar dış destekli olsa da, bu millet bunları besledi.

Hiçbir şeyleri yoktu.

Bir ceketi bile olmayanlar, neredeyse Türkiye-nin beşte birine sahip oldular.

Bunca zenginliği kendilerinden bildiler. Gurura kapıldılar.

Allah-ın lütfunu, milletin iyiliğini unuttular.

Kör olup Nankörlük ettiler.

Buna hırsta eklenince Allah onları ve mallarını yerin dibine geçirdi.

-İşin hazin tarafı ise; onların gerçek yüzünü görmeyenler onların makam ve zenginliğine aldanarak onlar gibi olmayı ve onlardan olmayı arzu ettiler.

Üç yıl önce 17-25 Aralıkla gözleri açılmayanlar, bu gün Eyvah demekte, kendilerine yazık ettiklerini anlamışlardır.

Hala bu işi anlamayanlar ise ölünce anlayacaklar ancak dönüşü olmayan bir hasret içerisine gireceklerdir..

-Kehf suresi 32-44. ayetlerde hikayesi anlatılan iki bağ sahibi zengin adamla fakir adamın kıssasında anlatılan ayette;

-35-36. Böyle bir inkâr içinde kendine kötülük ederek bağına gir­di ve şöyle dedi: “Bunun hiçbir zaman yok olacağını sanmam. Kıyametin kopacağını da sanmıyorum. Şayet rabbimin huzuruna götürülürsem, hiç şüp­hem yok ki, orada bundan daha hayırlı bir akıbet bulurum.”

-42. Derken onun serveti yok edildi de çardakları yere çökmüş bağı uğruna yaptığı masraflardan ötürü çırpınmaya başladı. “Ah, di­yordu, keşke ben rabbîme hiçbir şeyi ortak koşmamış olsaydım!”

Bunlar ineklerinin sürekli süt vereceğini, bağlarının da hiç kurumayacağı gururuna kapıldılar.

Kör oldular, kör ettiler.

Allah nankörleri cezalandıracaktır.

Allah imhal eder ancak ihmal etmez.

Süre tanır ancak göz ardı etmez.

MEHMET ÖZÇELİK

31-07-2016

 




DARBENİN AYAK SESLERİ

DARBENİN AYAK SESLERİ

Fili meçhul olayların altından Fetönün çıkacağını 2013 yılından itibaren dile getirmiştim.

Zira bu yapı hedefe ulaşmak için her gayrı meşru işi meşru görmektedir.

Devleti bunlarla meşgul ederek, devlet içinde ve askeriyede şantajlar yaparak yerleşmeye başladı.

Hizmeti öne çıkarıp, onun arkasında her türlü senaryoyu üretti ve yürüttü.

Şeytan ilk defa bu kadar açık ve net olarak sağdan gelmişti.

Tam bir münafıklık…

-15-Temmuz-2016 takvim yaprağında o gün için;

Haçlıların Kudüsü İşgali.1099. tarihi vardır. Boşuna seçilmemiş.

Ancak takvim yaprağındaki o günün âyeti ise;

“Gevşemeyin, hüzünlenmeyin. Eğer inanmışsanız, üstün gelecek olan sizsiniz.” [1]

-Ergenekonu deşifre edip, budamaya çalışan paralel yapı, güç zehirlenmesi sebebiyle onun yerine kendi oturdu, onun bile yapmaya çalışıp yapamadığı benzersiz 15- Temmuz- 2016 cunta darbesini acımasızca uygulamaya çalıştı.

Bu hatası ergenekoncuların suçlularının da masum gösterilip çıkarılmasına ve yine ergenekonun abileri tarafından kendisi de bitirilmiş oldu.

1-Paralel örgüt, yargıdaki uzantıları eliyle 2009 Aralık’ında Genelkurmay’a bağlı Seferberlik Tetkik Kurulu’na girmiş, devletin kozmik odasından çok sayıda gizli belgeyi kopyalamıştı. Dönemin özel yetkili hakimi Kadir Kayan’ın girdiği ‘kozmik oda’ daha sonra lağvedilmişti. FETÖ’nün yargıda etkin olduğu dönemde Kayan, ‘Yargıtay üyeliği’ ile ödüllendirilmişti. Aynı Kayan, 15 Temmuz kalkışması sonrası gözaltına alınan isimlerden oldu.

Kaynaklar, kozmik odada 20’ye yakın kritik dosyanın çete tarafından kopyalandığını ve seferber­lik halinde devletin tüm hazırlık planlarının ve bu aşamada görev yapacak özel eğitimli kişilerin bu dosyada görüldüğünü ifade etti. Ayrıca darbeye zemin teşkil edecek çok daha önemli bilgilerin yine aynı odaklar tarafından ele ge­çirildiği belirtildi. Devletin çok gizli bilgilerinin yer al­dığı dosyalara el konuldu­ğunu dile getiren askeri kaynaklar, bunlar arasında Türkiye’de faaliyet gös­teren yerli ve yabancı casuslara yönelik istihbarat bilgilerinin de yer aldığını kaydetti. Edinilen bilgiye göre paralel örgüt eliyle elde ettiği dosyalardan, Türkiye’deki casuslarının deşifre olduğunu anlayan ABD, bu konuda önlem ala­rak Türkiye’ye ilişkin yeni bir istihbarat yapılanması­na gitti.[2]

2- 28 Aralık 2011’de Irak sınırında mazot kaçakçılığı yapan köylüleri ‘terörist’ diye ihbar ederek onların F16 savaş uçaklarıyla bombalanmasına neden olan Erten, 34 vatandaşın öldüğü katliam sonrası, üyesi olduğu paralel örgüt tarafından ‘korumaya’ alınmış ve eşine az rastlanır bir uygulamayla Şırnak-Uludere’deki Tabur Komutanlığı görevinden, Bursa’daki bir yetiştirme yurdunun müdürlüğüne atanmıştı. Son olarak Bursa Sırameşeler Sevgi Evleri’nde müdür olarak çalışan Binbaşı Erten, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından önce açığa alındı, dün de yapılan operasyonla gözaltına alındı. FETÖ’nün Uludere’deki köylüleri ‘terörist’ diye bombalatarak hem çözüm sürecini baltalamayı hem de Kürt vatandaşları hükümete karşı kışkırtmayı hedeflediği belirtiliyor. Uludere katliamının en kritik ismi Erten’in polis sorgusu sürüyor.[3]

3-Cumhurbaşkanı Erdoğan, Rus uçağınının düşürülmesiyle ilgili “Uçağı düşüren 2 pilot gözaltında. Pensilvanya’yla bu pilotların bağlantısı olabilir.” dedi.[4]

4-İstihbaratın gizli raporuna göre FETÖ, 2002’den itibaren başta Necip Hablemitoğlu ve Dink cinayeti ile Zirve Yayınevi baskını olmak üzere pek çok karanlık olayda başroldeydi.[5]

*15 Temmuz darbe girişiminin ardından TSK’daki FETÖ bağlantılı kişilere yapılan operasyondan rahatsız olan ABD, DAEŞ ile mücadelenin olumsuz etkileneceğini iddia etti. ABD Ulusal İstihbarat Direktörü Clapper, FETÖ’cü askerleri ‘Muhatabımız’ diye niteleyerek, ‘Türkiye ile işbirliğinde sorun yaşayacağız’ mesajı verdi.[6]

*ABD’li generalden itiraf: Darbeciler müttefikimiz.

ABD’li general Votel, FETÖ’cü darbecilerin müttefikleri olduğunu açıkladı. [7]

*İkinci Uludere son anda önlendi.

Darbecilerin, kalkışmadan bir hafta önce Uludere benzeri bir katliamla Türkiye’de kanlı toplumsal olayların fitilini ateşlemek için plan yaptığı ortaya çıktı. Sivillerin bombalanması emrini Kurmay Albay Mustafa Ertürk verdi. Emredirenen yüzbaşı planı bozdu. Eğer plan başarılı olsaydı o madende çalışan 40’dan fazla sivil katledilecekti.[8]

Not:” Zulmedenlere de meyletmeyin! Yoksa ateş size dokunur! Hem sizin, Allah’dan başka hiçbir dostunuz yoktur; sonra size yardım edilmez.”[9]

MEHMET ÖZÇELİK

29-07-2016

[1] Âl-i İmran.39.

[2] http://www.yenisafak.com/gundem/baslangic-kozmik-oda-2500647

[3] http://www.yenisafak.com/gundem/uludere-katili-yakalandi-2500613

[4] http://www.haberler.com/rus-ucagi-feto-nun-talimatiyla-mi-dusuruldu-8630581-haberi/

[5] http://www.sabah.com.tr/gundem/2016/07/28/darbeci-hain-bolat-ulkeyi-yerle-bir-edecektik

http://www.haber7.com/guncel/haber/1757103-eseyan-hrant-dinki-feto-oldurdu

http://www.sabah.com.tr/gundem/2016/04/23/dink-cinayetine-feto-karartmasi

[6] http://www.yenisafak.com/dunya/abdden-ikinci-feto-aciklamasi-muhataplarimizi-uzaklastirdilar-2501411

[7] http://www.haber7.com/dunya/haber/2059267-abdli-generalden-itiraf-darbeciler-muttefikimiz

[8] http://www.yenisafak.com/gundem/ikinci-uludere-son-anda-onlendi-2501184

[9] Hud.113.




YURTTA İFSAD KOMİTESİ

YURTTA İFSAD KOMİTESİ

-“Onlara: Yeryüzünde fesat çıkarmayın, denildiği zaman, «Biz ancak ıslah edicileriz» derler.”[1]

İslamın en son kalesi olan Türkiye-ye, başta abd, İngiltere, İsrail, almanya gibi ülkeler, en son darbeyi 50 yıldır besleyip büyüttükleri fetö eliyle vuracaklardı.

Fetö bu kirli ittifaka hırsı nedeniyle alet olduğundan kıyamete kadar hem kendisi ve hem de bu darbeden sonra ona sempati besleyip taraftar olanlar dünya ve ahirette lanetle anılacaklardır.

Başarılı olsaydı, Abd orta doğuya tam yerleşecekti.

İşid ve iran işgal edecekti.

Pkk devletini kuracak, iç çatışma ve kavgaların ateşi fitillenecekti.

Fırtına durulup, sel durulunca, geriye bakıp da geride bıraktıklarını gördükçe, her geçen zaman içerisinde dehşete kapılıyorum.

Gerçekten de uçurumun kenarından dönmüşüz.

İslamın son kalesinin , son ordusunun, son ferdlerinin en son ferdi olan Erdoğan Allahın yardımıyla planları bozdu.

Zamanla kalıntılar ortaya çıktıkça, planlar deşifre oldukça, irinler deşildikçe, korkunç plan çanakkaleye denk bir dehşeti de göstermektedir.

-“Tehlikeli bir yola süluk ettiği zaman, en evvel “Senin bu yolun seni felakete götürüyor, bu yoldan vazgeç” diye nasihat edilir. O insan vazgeçmediği takdirde şiddetle zecir ve nehyedilir ve aynı zamanda “Umum halkın nefret ve kahrına uğrarsın” diye tehdit edildiği gibi, “Ebna-yı cinsine zulmetmiş olursun” diye şefkat-i cinsiyeye de davet edilir. Eğer o insan, sarhoşlar gibi inatçı ve kafasız ise, kendisine yapılan nasihat ve zecir ve nehiyleri müdafaa etmekle mukabele eder ve “Benim mesleğim haktır; ne senin hakk-ı itirazın var ve ne de benim senin nasihatlerine ihtiyacım var” diye serkeşliğe başlar. Eğer o insan iki yüzlü ise, bir cihetten nasihat edenleri kandırır ve ilzama çalışır. Diğer cihetten de “Ben ıslah edici bir insanım” diye mesleğini hak göstermeye devam eder. Ve aynı zamanda “Islah benim hakiki bir sıfatım olup, bilahare hasıl olmuş bir sıfat değildir” diye davasını tekit ve te’yid eder. Bundan sonra eğer o insan mesleğinde ısrarla nasihatları kabul etmezse anlaşılır ki, onun ıslahına hiçbir çare ve hiçbir deva yoktur. Yalnız onun fesadı halka sirayet etmemek için, mesleğinin muzır ve fena olduğunu ilan etmek lazımdır ki, herkes ondan tahaffuz etsin. Zira o insan aklını çalıştırmıyor, şuurunu istihdam etmiyor ki, böyle zahir olan birşeyi hissedebilsin.”[2]

*“Rivayette var ki, “Süfyan büyük bir âlim olacak, ilimle dalâlete düşer. Ve çok âlimler ona tâbi olacaklar.” Ve’l-ilmu indallah, bunun bir tevili şudur ki: Başka padişahlar gibi ya kuvvet ve kudret veya kabile ve aşiret veya cesaret ve servet gibi vasıta-i saltanat olmadığı halde, zekâvetiyle ve fenniyle ve siyasî ilmiyle o mevkii kazanır ve aklıyla çok âlimlerin akıllarını teshir eder, etrafında fetvacı yapar. Ve çok muallimleri kendine taraftar eder ve din derslerinden tecerrüt eden maarifi rehber edip tâmimine şiddetle çalışır, demektir.”[3]

Ve’l-ilmu indallah, bunun bir tevili şudur ki: Başka padişahlar gibi ya kuvvet ve kudret veya kabile ve aşiret veya cesaret ve servet gibi vasıta-i saltanat olmadığı halde, zekâvetiyle ve fenniyle ve siyasî ilmiyle o mevkii kazanır ve aklıyla çok âlimlerin akıllarını teshir eder, etrafında fetvacı yapar. Ve çok muallimleri kendine taraftar eder ve din derslerinden tecerrüt eden maarifi rehber edip tâmimine şiddetle çalışır, demektir.”[4]

*Yavuz Sultân Selim Han Hazretlerine, Hıristiyan’ın biri sekiz sene hizmet etmiş.
O kadar güzel hizmet etmiş ki, ancak o kadar olur. …
Yavuz Sultân Selim Han bir gün çağırmış, demiş ki:
– Bak, seni azâd edeceğim, Sana para da vereceğim.
Padişâh sözü de veriyorum. Bana doğruyu söyle, en ufak bir zarar görmeyeceksin…
– Buyur sor Padişâhım! diyor.
Yavuz Sultân Selim Han;
– Benim Peygamberim Sallallâhû teâlâ aleyhi ve sellem buyuruyor ki; bir Yahudi ve bir Hıristiyan size hizmet ederse, fırsat buldukları an, size hıyânet ederler! Sende hiçbir hâinlik görmedim ama yaptığın bir ihânet varsa ben bileyim de, Aleyhisselâtû Vesselâm Efendimizin mucizesini gözümle görmüş olayım, söz veriyorum, zarar görmeyeceksin!
– Padişâhım… diyor, sekiz senedir sana getirdiğim abdest suyuna, işemeden getirmedim!
Sultân Selim Hân da diyor ki: Allahü tealaya yemin olsun ki, senin getirdiğin abdest suyu ile hiç abdest almadım! Haydi, serbestsin, git…

Not: Bir yakınım şöyle anlattı; korna çalanlara çok kızıyor ve içimden onları dövmek geliyordu.

Ancak 15- Temmuzdan sonra korna sesleri çok hoşuma gidiyor, rahatlıyorum.

MEHMET ÖZÇELİK

30-07-2*16

[1] Bakara.11

[2] Bediüzzaman. İşaratü’l-İ’caz, Sayfa 95.Münafıklar Bahsinden.

[3][3] Agy. Şualar, Beşinci Şua, İkinci Makam.

[4] Bediüzzaman.5.Şua./7.Mesele.

 




BU ADAMA DİKKAT ET

BU ADAMA DİKKAT ET

Evet, Bu adama dikkat et.

Kadir Mısıroğlu bir sohbetinde; Bediüzzamanın talebelerinden Hüsrev Altınbaşak ile hapishanede beraber kaldıklarında, onun hakkında uzun sitayiş-kârane sözlerinden sonra onun bir sözüne inanmadığı için onun ruhaniyetinden özür dilediğini söyledi.

O da şuydu;”Fethullah Gülen  içimize konulmuş bir ajandır.” dedi.

Ben bu sözü 1970 yıllarındaki cemaat gazete ihtilaflarına bağlayarak, kızdığı ve ihtilaflardan dolayı bunu söylediğini düşünmüştüm.

Onun sözünü ancak yıllar sonra anlamış oldum. Onun ruhaniyetinden inanmadığım için özür diliyorum.

Bana; ”Kadir bey, sen o zatı nurcu zannediyorsun. Bu asla doğru değildir. O Risale-i Nurları kullanarak kendine has bir cemaat teşkil etmeye çalışıyor.

Fakat bir gün anlarsın. O cephemizde Müslümanları ifsada memur hain birisidir.” Demesi üzerine ben bu ithamı ağır bularak;

“Üstad hain diyorsun?”

Sesini yükselterek cevap verdi;

-“Evet, o bir haindir. Bizim yazı öğreten dershanelerimizi her öğrendiğinde hafta geçmeden o dershanemiz basılmıştır. O devletin memurudur. Fakat hırsı icabı bir gün bu devleti de satmaya kalkacaktır.”[1]

-Suriyeli bir vatandaş, Türkiye-de olan 15-Temmuz-2016 darbesi üzerine milletin gösterdiği gayret ve sokağa çıkmaları üzerine; Eğer bizde suriye-de kaçmasaydık ve topraklarımızı sahip olsaydık, bu duruma gelmezdik.

Hadis-i Kudsi de; -Zalim Allahın kılıncıdır, onunla intikam alır, sonra döner ondan intikam alınır.” buyurulur.

“Sakın, Allah’ı zalimlerin yaptıklarından habersiz sanma! Allah, onları ancak gözlerin dehşetle bakakalacağı bir güne erteliyor.” [2]

Balta ağaca vurdukça, ağaç feryad eder.

Balta sorar; Çok mu acıdı?

Hayır, hayır, senin sapının benden olmasıdır beni acıtan, der.

Kurt gövdenin içine girmiştir.

Ağacın kurdu, kendindenmiş…

“İstanbul seyahatinden muztarip olup olmadığını sordum.
“Bana ıztırap veren,” dedi, “yalnız Islâmın mâruz kaldığı tehlikelerdir. Eskiden tehlikeler hariçten gelirdi; onun için mukavemet kolaydı. Şimdi tehlike içeriden geliyor. Kurt, gövdenin içine girdi. Şimdi, mukavemet güçleşti. Korkarım ki, cemiyetin bünyesi buna dayanamaz. Çünkü, düşmanı sezmez. Can damarını koparan, kanını içen en büyük hasmını dost zanneder. Cemiyetin basîret gözü böyle körleşirse, îman kalesi tehlikededir. Işte benim ıztırâbım, yegâne ıztırâbım budur. Yoksa, şahsımın mâruz kaldığı zahmet ve meşakkatleri düşünmeye bile vaktim yoktur. Keşke bunun bin misli meşakkate mâruz kalsam da, îman kalesinin istikbâli selâmette olsa!” [3]

– FETÖ lideri Gülen ABD’ye çağrı yaparak, ‘Beni Türkiye’ye iade etmeyin. Ben ve arkadaşlarım Batı’nın hizmetindeyiz’ dedi.

Fethullah Gülen, Pennsylvania eyaletinden yazdığı makalede Amerika Birleşik Devletleri’ne “beni Erdoğan’a verme arzusuna direnmelisiniz” ifadesini kullandı.[4]

Kişiliğini göstermesi açısından, fazla söze gerek var mı?

-Gülen kendisinin doğum tarihi ile ilgili olarak farklı söylenen ve yazılan tarihleri kabul etmez ve kendisinin aslında 11 Kasım 1938 yılında doğduğunu söyler.

Fetö kıyamete kadar lanetle anılacaktır.

-Gülen bu milletin berduşu, sarhoşu kadar bile olamadı.

Zira darbe günü meyhaneden insanlar darbeyi engellemek için sokağa çıktılar. Hayatlarını tehlikeye attılar.

-Bütün kirli ve faili meçhul olaylarla darbeye zemin hazırlandı.

-Eğer bu haber doğruysa ki; (hemen mit-e hareket düzenlendi;) [5]

– “Adı bende saklı bir MİT görevlisi geçen yıl bana; “2016 yılı ortalarında darbe olacak, eğer darbeciler başarılı olamaz ise de, Recep Tayyip Erdoğan’ı MİT’in içinden bir ekip infaz edecek” dedi. Buradan savcılara sesleniyorum bu bir ihbardır!
Eğer isterlerse bu ismi veririm.” Gazeteci Süleyman Özışık

(Arkadaşlar sabahımız ve günümüz hayrolsun.

Bir MİT mensubuyla ilgili Habertürk’te yaptığım açıklama üzerine devlet ve MİT 4 koldan harekete geçti ve gereği yapılıyor. Bilginize…) [6]

-Şimdiye kadar ki tüm darbelerin temelinde mit-in olduğunu söylemiş ve de yazmıştım.[7]

İlk defa bu sefer mit-e silahlı saldırı da bulunulmuş ancak yine de mit ne Başbakanı ve ne de Cumhurbaşkanını darbeden haberdar etmemişti.

Hepsi de ya eniştesinden ya da bir diğer yakınından öğrenmişti.

Hala darbenin temelinde mit-in en azından kırpıntısı dahi olduğunu söylesem, yanlış söylemiş olmam.

*Darbeci generallerden Ali Osman Gürcan’ın Şırnak için “temizlendi” diyerek operasyonları bitirdiği bölgelerden PKK cephaneliği fışkırdı.

Operasyonda, Gürcan’ın ‘Temiz’ dediği yerde 8 terörist öldürüldü, hücre evinden de çok sayıda silah ve muhimmat çıktı. Darbe sonrası gözaltına alınan Şırnak 23. Jandarma Sınır Tümen Komutanı Tümg. Abdullah Baysar’ın da ‘bunlar zararsız’ diyerek teröristlere operasyon yapılmamamasını polisten istediği belirtiliyor. [8]

-İstanbul Büyükada’da 1919’daki işgal günlerinde İngiliz Ordu Karargâhı olarak kullanılan Splendid Otel, 15 Temmuz’da CIA’ya çalışan ABD’li profesör Henri Barkey’in de aralarında olduğu çoğu yabancı 17 ismin gizemli bir toplantısıyla gündeme geldi.

Barkey oteldeki bir garsona “Türkiye’ye ilk gelişimde HSBC patladı. İkinci gelişimde Gezi patlak verdi. Şimdi de darbe girişimi yaşandı” demesi dikkat çekti.”[9]

İngiliz devlet televizyonu BBC’de Türkiye’deki darbe girişimine yönelik skandal ifadeler kullanıldı.

“ERDOĞAN’I ÖLDÜRMELERİ GEREKİYORDU”
Sky News diplomasi editörü Tim Marshall, “darbecilerin en önemli hatasının Erdoğan’ı öldürmemek” olduğunu söyledi.
Marshall devamında “yapmaları gereken ilk şeyin Erdoğan’ı öldürmek ya da tutuklamak olduğunu” vurguladı.
Tim Marshall ayrıca “darbecilerin yaptığı çoğu şeyin doğru” olduğunu da sözlerine ekledi.[10]

-Birinci İsraile -One Minute- dan sonra, şimdi de Abd- ye ikinci bir – One Minute- yolda.

Eğer Abd Güleni teslim etmez ve de belgeli olarak bu darbede Abd- nin olduğu ortaya tam konulursa, -Abd ye – One Minute- çekilsin. Abd ile yönetimde mesafeler konulsun. İncirlik kapatılsın. Abd- ye ambargo konulsun.

-Şamil Tayyar-ın Genel Kurmay Başkanı Hulusi Akar-ın da bulunduğunu söylemesi gerçekten ibret-amizdir.

Gerçekten eğer ilk etap ve çıkışta Erdoğan öldürülmüş olsaydı, şu anda görünen taraf ve taraftarlar gerçekten de aynı noktada dururlar mıydı?

Askeriye ve diğer kurumlarda gerçek niyetler o zaman ortaya çıkardı.

Ortada bir kirlilik olduğu ve şimdilik tamamen net bir durum olmadığı bir gerçektir.

İhtiyatlı davranmak ve yeni bir darbenin adımları atılmış olmasın…

*Diğer islam ülkelerinde de İngiliz ve abd birliğinde gizli islami yapılar oluşturularak, o devlet ve millet kontrol altına alınıyor.

“ABD’nin FETÖ yatırımının benzeri Pakistan’da da var. Pakistan’da 2013’te darbe yaptıran sonrasında ikinci bir darbeye kalkışan, din adamı görünümlü ABD-İngiliz ortak ürünü olan Tahir ul Kadri.

Tıpkı Gülen’in ABD’ye kaçması gibi o da yıllardır Kanada’da yaşıyordu. İngilizlerle arasında ciddi bağlantılar vardı, CIA’in de kendisine desteği hiç eksik olmadı.

Çin’de devlet yapısının karşısında duran en büyük grup olan Falun Gong da, aynı amaçla hareket eden Free Tibet örgütleri de, Güney Kore’de yapılanan Moon Tarikatı da CIA’in uluslararası yatırımlarından bazıları.”[11]

* Gülen İzmirde Mason olan Ali Rıza Güven ile olan irtibatıyla ve de CIA, MOSSAD, Moon tarikatı bağlantılı Kasım Gülek ile olan irtibatıyla başlıyor.[12]

*İslam ülkelerinde darbenin kilit noktası, Gülenin okullarıdır.

*Fethullah Gülen, Nur’un Birinci Talebesi Hulûsi Yahyagil’i ziyaretinde, Hulûsi Ağabeyin kendisine hitaben “Biz Kur’ân’ı, Sünneti Hz. Bediüzzaman’dan aldık, seninki nereden?” diyerek parmağını gözünün dibine kadar soktuğunu anlatıyor.

Bu vak’ayı, Fethullah Gülen’den naklen, İhsan Atasoy “Nur’un Birinci Talebesi Hulûsi Yahyagil” adlı kitabında şöyle naklediyor:

Hulûsi Ağabeyin oğlu vefat etmişti. Biz taziye için orada bulunuyorduk. Bize güzel şeyler anlattı. Ve:

“Bütün menba-ı varidat benim için bir yönüyle o işin prizması olan Hz. Bediüzzaman’dır.  Yani Kur’an, nur ışıkları içinde akar gelir ona. Ve biz de ondan aldık onu. Sünnet akar gelir, biz ondan aldık.”

Böyle anlattı. Sonra parmağını gözümün dibine kadar soktu:

“Söyle,” dedi, “seninki nereden?”[13]

-1999- da Abd Öcalanı verdi Güleni aldı.

Bundan sonra da Güleni verip kimi alacak?

Veya kimi devreye koyacak?

Veya devrede olup, kim açığa çıkacak?

Not: ERDOĞANA ÖLMEK YOK;
AYASOFYAYI AÇANA VE DE İTTİHAD-I İSLAMI SAĞLAYANA KADAR…

MEHMET ÖZÇELİK

29-07-2016

[1] http://www.adiyamannabiz.com/kose-yazisi/92/meger-aldanilmis.html

https://www.facebook.com/photo.php?fbid=10208855789127313&set=a.10204341126143560.1073741825.1091808455&type=3&theater

http://wapmon.com/videos/view/3i7hDYIqLQA/fethullah-glen-ajandr-bedizzaman-hazretlerinin-talebesi-hsrev-altnbaak.html

[2] İbrahim.42.

[3] Tarihçe-i Hayat, Sayfa 542.

[4] http://www.haber7.com/guncel/haber/2056803-gulen-beni-iade-etmeyin-hizmetinizdeyim

[5] https://www.facebook.com/slymnoz?fref=ts

[6] https://www.youtube.com/watch?v=ShpQ2gPnTew

http://www.seslimakale.com/videodetay/suleyman-ozisik–o-ihbar-dogru-cikti-15873

[7] http://www.tesbitler.com/index.php?s=mit

[8] http://www.haber7.com/guncel/haber/2056086-darbeci-generallerin-pkk-oyunu

[9] http://www.habervaktim.com/haber/478353/ingiliz-ordu-karargahinda-ciain-sir-toplantisi.html

[10]https://www.facebook.com/photo.php?fbid=10154271143777778&set=a.395831982777.170015.526182777&type=3&theater

[11] http://www.haber7.com/amerika/haber/2056029-abd-kendi-fetosunu-katletmisti

[12] http://www.ahaber.com.tr/gundem/2015/04/07/iste-gulek-ve-gulen-biraderlerin-karanlik-dunyasi

[13] İhsan Atasoy, Nur’un Birinci Talebesi Hulûsi Yahyagil, Nesil Yayınları, s. 168.

http://www.yazarumitsimsek.com/hulusi-agabeyden-fethullah-gulene-ibretlik-sual/




MEŞHUR MÜNAFIK MANEN ÖLDÜ

MEŞHUR MÜNAFIK MANEN ÖLDÜ

 

– “Hem meselâ, meşhur olmuş ki, İslâm Deccalı öldüğü vakit ona hizmet eden şeytan, İstanbul’da Dikilitaş’ta bütün dünyaya bağıracak ve herkes o sesi işitecek ki, “O öldü.” Yani pek acip ve şeytanları dahi hayrette bırakan radyoyla bağırılacak, haber verilecek.
Hem Deccalın rejimine ve teşkil ettiği komitesine ve hükûmetine ait garip halleri ve dehşetli icraatı, onun şahsıyla münasebettar rivayet edilmesi cihetiyle mânâsı gizlenmiş. Meselâ, “O kadar kuvvetlidir ve devam eder; yalnız Hazret-i İsa (a.s.) onu öldürebilir, başka çare olamaz” rivayet edilmiş. Yani, onun mesleğini ve yırtıcı rejimini bozacak, öldürecek, ancak semâvî ve ulvî hâlis bir din İsevîlerde zuhur edecek ve hakikat-i Kur’âniyeye iktida ve ittihad eden bu İsevî dinidir ki, Hazret-i İsa Aleyhisselâmın nüzulüyle o dinsiz meslek mahvolur, ölür. Yoksa onun şahsı bir mikrop, bir nezle ile öldürülebilir.”[1]

Elli yıldır sinsice ve münafıkane masonlarca kurulan ve büyük yatırım yapılan mason paralel yapılanması piramidi, milletin bir haykırışıyla yerle bir oldu.

Zira ihlaslı ve samimi olmayan hiçbir hareket, başarıya ve hedefe ulaşamaz.

-17-25 Aralık 2013 ayaklanması ve cuntacıların giriştiği darbe artıcı depremlerin habercisidir.

Asıl hedef bu milleti birbirine kırdırmadır.

Paralel mensublarıyla diğer cemaatları çarpıştırmak ve çatıştırmaktır.

-Hak hukuk dinlemeden darbe amacıyla rastgele kurşunlanan halk, atılan bombalar, boğaz köprüsünün direğine çıkarak bir çok insanı katleden keskin nişancı.

İşte o dehşet görüntü ve haberler.[2]

-“İşte bu yüzdendir ki İsrailoğulları’na şöyle yazmıştık: Kim, bir cana veya yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaya karşılık olmaksızın (haksız yere) bir cana kıyarsa bütün insanları öldürmüş gibi olur. Her kim bir canı kurtarırsa bütün insanları kurtarmış gibi olur. Peygamberlerimiz onlara apaçık deliller getirdiler; ama bundan sonra da onlardan çoğu yine yeryüzünde aşırı gitmektedirler.”[3]

-”Meyus olmayınız, hem merak ve telâş etmeyiniz. İnayet-i Rabbâniye inşaallah imdadımıza yetişir. Bu üç aydan beri aleyhimizde ihzar edilen bomba patladı. Benim sobam ve Feyzilerin su bardağı ve Hüsrev’in su bardaklarının verdikleri haber doğru çıktı. Fakat dehşetli değil, hafif oldu. İnşaallah o ateş tamamen sönecek. Bütün hücumları, şahsımı çürütmek ve Nurun fütuhatına bulantı vermektir. Emirdağ’ındaki malûm münafıktan daha muzır—ve gizli zındıkların elinde âlet—bir adam, bid’atkâr bir yarım hoca ile beraber bütün kuvvetleriyle bize vurmaya çalıştıkları darbe, yirmiden bire inmiş.”[4]

Ne kadar da Gülene benziyor.

Ve ilginçtir,15 Temmuz 2016 darbe girişiminin olduğu gün takvim yaprağında şu ayet-i Kerime yazıyordu;

“Gevşemeyin, hüzünlenmeyin. Eğer (gerçekten) iman etmiş kimseler iseniz üstün olan sizlersiniz.”[5]

Fetö bütün insanlığı öldürdü.

 

*Recep Tayyip Erdoğan mehdiyetin üçüncü devresini yürütürken, Fethullah Gülen de süfyaniyetin dördüncü devresini sürdürmektedir.

Bunun temeli ise 1960-larda atılmış oldu.[6]

-“Hem büyük Deccalın, hem İslâm Deccalının üç devre-i istibdadları manasında üç eyyam var. Bir günü; bir devre-i hükümetinden öyle büyük icraat yapar ki, üçyüz sene yapılmaz. İkinci günü, yani ikinci devresi, bir senede otuz senede yapılmayan işleri yaptırır. Üçüncü günü ve devresi, bir senede yaptığı tebdiller on senede yapılmaz. Dördüncü günü ve devresi adileşir, bir şey yapmaz, yalnız vaziyeti muhafazaya çalışır.” diye, gayet yüksek bir belağatla ümmetine haber vermiş.”[7]

Gülen süfyaniyetin dördüncü devresini temsil etmektedir.

 

*1959- da kurulan –Şeriatı tutma cemiyeti- nin lideri Şeyh Ahmet, aslında şeyh değil, şahlık peşinde idi.

Yani amaç Sultan Abdulmecid-i devirmekti. Tüm faaliyetli de bu yönde idi.

Sonuçta padişah normal yollarla devrilemeyince, yaylım ateşine tutularak öldürüldü.

Örgüt deşifre olmuş, üyeleri de tutuklanmıştı.

-17-25 Aralık 2013 Taksim gezici parkı olaylarıyla bir benzerlik arzetmektedir.

Ve aynı zamanda, bu gün laiklik elden gidiyor diyenler, o gün şeriat elden gidiyor diyorlardı.

Amaç fitne çıkarmaktı.

Ateşi alevlendirmekti.

Sonuçta toplumu yakmaktı.

-Gülen- in abd tarafından teslim edilmemesinin en bariz hükmü şudur ki; Biz, bize çalışanı teslim etmeyiz. O garantimiz altındadır.

Onun içindir ki buradan kaçanlar, ilk olarak abilerinin yanına gittiler.

 

 *Hırsız içerden olunca, kapı kilit tutmaz.

Hain içerde bulununca, kapı kilit tutmaz.

*Pkk-nın bitmemesinin sebebleri araştırılmalı ve sorgulanmalıdır.

 

*FETÖ’CÜ SUBAYDAN KORKUNÇ İTİRAFLAR

İlk plana göre darbeden sonra 24 saat içinde 8 bin ile 10 bin DAEŞ militanı Türkiye’ye sokulacaktı.

İkinci gün Irak’ın Şii milislerinden 5.000 milis ve Suriye Muhaberatı’ndan bin ajan Türkiye’ye sokulacak ve bunlar hep beraber İskenderun’a hücum edeceklerdi.

İskenderun’a saldırma kararı, İncirlik’te yapılan ve İran’dan gelen bir temsilcinin de katıldığı toplantıda verildi. İran’dan gelen temsilci, İncirlik’teki toplantıya darbeci Türk subaylarından birisi ile birlikte katıldı.

İşgal planının İskenderun ayağından sonra, İran, Irak ve Suriye’den getirtilen Şii milisler İstanbul ile Ankara’ya hareket ettirilecekti. Toplamda 50 bin Şii milisi silahlandırıp öncelikle İstanbul ve Ankara’ya daha sonra Türkiye’nin her tarafına doğru peş peşe harekete geçireceklerdi.

İtirafçı subay, İşgal güçleri İstanbul Boğazı’ndan Avrupa tarafına geçmeyecek, Avrupa yakası FETÖ’cülerin idaresinde kalacaktı.[8]

 

15 Temmuz sabahı Türkiye’ye gelip 18 Temmuz’da sır bir şekilde ortadan kaybolan ABD’li kim?[9]

-Kirli ittifakın çok görüntüleri mevcuttur.

Eski CIA direktörlerinden Graham Fuller, FETÖ’yü oldukça ılımlı, hoşgörülü, şiddet yanlısı olmayan, diyaloga açık, siyasi olmaktan ziyade sosyal bir hareket olarak gördüğünü yazdı.[10]

 

-Darbe ile yapılan asıl sebeb ki bundan sonraki durumda da düşünülen esas husus; iç savaşı tetiklemektir.

Birinci derecede darbede başarılı olup, devleti iyi yönetmeye soyunma değil, darbe sonrası başarısızlıkla halkı birbiriyle çatışmayı amaçlamaktadır.

Mısır ve Suriye misal.

Erdoğanı her yolla devirmeyi deneyen iç ve dış ortaklar, bu sefer son kozlarını oynamak üzere, Erdoğan hedefli olarak, genele değil özel ağırlıklı yani Erdoğanı öldürme hedefli darbe planını uyguladılar.

 

*Bu meselede paralel yapı mensublarıyla münakaşaya girilmemeli.

Çünkü Bediüzzamanın deyimiyle;” Haksızlığı hak iddia edenlere karşı hak dâvâ etmek ve onlara müracaat etmek bir haksızlıktır, hakka karşı bir hürmetsizliktir. Ben bu haksızlığı ve hakka karşı hürmetsizliği irtikâp etmek istemem vesselâm.”

Erdoğan düşmanlığı menfi olan insanları Fetö-de ittifak ettirdi.

 

*Ne gariptir ki; Besle kargayı, oysun gözünü.

-Sahibinin besleyip büyülttüğü köpeğinin sahibini ısırması gibi bir haldir bu halsizlik.

2013 yılından beri paralel yapı hakkında soranlara şunu söylüyordum;

-Eğer bana deseler ki, bütün kâinatın idare ve yönetimi senin olacak ancak Gülenin düştüğü bu duruma düşeceksin, denilseydi hiç tereddüt etmeden;

Vallahi de, billahi de, tallahi de kabul etmem, demiştim.

Ve buna ek olarak, eğer yarın bu cemaatın eline silah verilip, toplum ile karşı karşıya getirilirse, şaşmayın, demiştim.

 

*Er-de olsa tankları insanların üzerine sürenler, insanların üzerine ateş edenler kesinlikle emir kulu denilip affedilemez. En ağır ceza ile cezalandırılmalıdırlar.

 

Suça bulaşmamış ve suç işlemeye katılmamış ve darbeden haberi olmadan dışarıya çıkanlar elbette aynı kefeye konulamaz.

 

Kanunen de bir er suça, adam öldürme gibi cürümlere zorlandığında itaat etmek mecburiyetinde değildir.

-Bazı askerlere disiplin cezası verilerek geçiştirilmeye çalışılıyor.

 

*Not: Camilerde ve namazlarda –Salaten tüncina- okunsun.

-Darbecilerin ele başıları idam edilsin, edilmeyenler de ağır ceza ile cezalandırılsın ve sonra da vatandaşlıktan çıkarılsın.

-Haydi Bank Asyada Cevşen ve Erdoğana Tebbet okuyan ablalar!? Ve diğerleri, şimdi sırada Gülene lanet okumaya, onun devrilmesi için cevşen okumaya, Ne dersiniz?

 

MEHMET ÖZÇELİK

24-07-2017

[1] Şualar, Sayfa 500-501.

[2] http://www.dosyaupload.com/Xe6
http://www.dosyaupload.com/Xed
http://www.dosyaupload.com/Xeg
http://www.dosyaupload.com/Xeh
http://www.dosyaupload.com/Xea
http://www.dosyaupload.com/Xef
http://www.dosyaupload.com/1Ngz
http://www.dosyaupload.com/1NhF

http://www.dosyaupload.com/1NoF

[3] Maide.32.

[4] Bediüzzaman.Şualar.366.

[5] Al-i İmran.139.

[6] http://www.ahaber.com.tr/gundem/2015/04/07/iste-gulek-ve-gulen-biraderlerin-karanlik-dunyasi

[7] Şualar, 587.

[8] http://www.yenisafak.com/gundem/darbeden-sonra-turkiyeyi-isgal-edeceklerdi-plan-incirlikte-yapildi-2498091

[9] http://www.habervaktim.com/haber/478082/fetonun-darbe-girisimindeki-abd-parmagi.html

[10] http://www.habervaktim.com/haber/478081/eski-cia-direktoru-fuller-fetoyu-savundu.html

 




YENİLENEN YENİ BİR PKK

YENİLENEN YENİ BİR PKK

Pkk yetmiyordu ,birde başımıza Fetö terörü çıktı.

Pkk mı Fetöyü ele geçirdi yoksa Fetö mü Pkk yı ele geçirdi?

Öyle görünüyorki, chp-yi, bbp-ni ele geçiren fetö, pkk-yı da ele geçirdi.

Ancak Cıa-da veya diğer ifadeyle yüksek akılda Fetöyü ele geçirdi.

Fetöyü buraya kadar getirenler, neticede onu bu sonuca da götürdüler.

Pkk bitiyor gibiydi.

Belli ki yerine ikame edilecek olan yeni bir terör örgütü, o da nasıl bir terör örgütü.

Ele geçirdiği devletin tüm imkanlarını devletin aleyhine kullanarak. Oda vahşice ve de alçakça.

Üniformalı eşkiya görüntüsü içerisinde.

Cıa Fetöyü, Fetö Pkkyı, pkk da orduyu, oda devleti ele geçirmeye çalıştı.

Eski ergenekon gitti, yerine yenilenmiş yeni bir ergenekon geldi.

Ortadoğuyu ve de yöneticilerini eskimesinden dolayı götürüp yenilerini yerine getirmeye çalışanlar, bizdeki eskiyen derin devleti ortaya çıkaranlar, masum görüntüsü altında yeni bir derin devleti yerleştirmeye çalışmaktadırlar.

-Yarım asırdır pkk-nın neden bitmediği bir kez daha anlaşılmış oldu.

Bombalanan genelde pkk-nın inleri değil, dağ ve taş olduğu bir kez daha görüldü.

Bir pkk-lı itirafında şöyle diyordu;

Uçaklar Diyarbakırdan bombalamak için kalktıklarında, biz inlerimize giriyorduk.

Hava koordinatlarında görevli bir er komutanına; Komutanım uçaklar bizimkileri vuruyor, diyerek, pkk ya kimlerin hamilik yaptığı aslında biliniyor ve görülüyordu.

Bu ordu bizim ordumuz ancak şu da bir gerçek ki, ordunun içinde pkk-nın bitmesini istemeyen, onları himaye eden, aralıklı olarak da olsa çatışmaların sürmesini isteyen komutan seviyesinde insanlar var.

Nitekim darbe sonrası hemen doğudan bir kaç tane komutan açığa alındı.

Ankarayı bombalayan üç uçak Diyarbakırdan kalkıp geldi.

Oysa bunlar pkk-yı bombalıyorlardı!?

Bu bana şunu hatırlattı.

Rahmetli Turgut Özal döneminde doğuda bazı vilayetler olağan üstü kapsamına alınacaktı.

Maaşlar neredeyse iki katına çıkacaktı.

Elazığ ise bu vilayetlerin içerisinde bulunmamaktaydı.

Bir gün öncesinde meclisde karar alınmadan önce Elazığın mahallelerinde silahlar patlamaya başladı.

Bu silahları sıkanların kimler olduğunu Elazığlılar çok iyi biliyorlardı.

Ve hesapta yokken bir gün sonra Elazığda bunlara dahil edildi.

Doğuda uyuşturucu, kaçakçılık ve para uğruna memleketin satılmasına gidildi.

Satılmışlar satın alındı ve vatanı ve milleti sattılar.

Bunun içinde asker vardı, polis oldu, paralel yapı yapılandı. Onun kanalıyla ajanlar cirit attı.

Elli yıldır pkk ile bizi uğraştıranlar, bir elli yılda Fetö ile uğraştırmaya çalışmaktadırlar.

Pkk yeni bir pkk ile yenilendiği gibi, millette bilendi, bir araya geldi.

Allah nurunu tamamlayacaktır, kafirler istemese de…

MEHMET ÖZÇELİK

19-07-2016