İYİ Kİ ALLAH VAR

İYİ Kİ ALLAH VAR
Elif- Lam.Elif-i gitmiş, Lam-ı kalmış. Elif-siz Lam ölüdür. Var değil yoktur, Evet değil hayırdır. Hayırsız hayırdır. Müsbet değil menfidir.
O’nsuz her şey ölüdür, yoktur, yokta ve yokluktadır.
-“Evet, nasıl ki mânâ-yı sarihi Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm’a der: “Eğer ehl-i dalâlet arka verip senin şeriat ve sünnetinden i’raz edip Kur’ân’ı dinlemeseler, merak etme. Ve de ki: Cenâb-ı Hak bana kâfidir. O’na tevekkül ediyorum. Sizin yerlerinize, ittibâ edecekleri yetiştirir. Taht-ı saltanatı herşeyi muhittir; ne âsiler hududundan kaçabilirler ve ne de istimdat edenler medetsiz kalırlar.”
Öyle de, mânâ-yı işarîsiyle der ki: “Ey insan ve ey insanın reisi ve mürşidi! Eğer bütün mevcudat seni bırakıp fenâ yolunda ademe giderse, eğer zîhayatlar senden mufarakat edip ölüm yolunda koşarsa, eğer insanlar seni terk edip mezaristana girerse, eğer ehl-i gaflet ve dalâlet seni dinlemeyip zulümata düşerse, merak etme. De ki: Cenâb-ı Hak bana kâfidir. Madem O var, herşey var. Ve o halde, o gidenler ademe gitmediler. O’nun başka memleketine gidiyorlar. Ve onların bedeline o Arş-ı Azîm Sahibi, nihayetsiz cünud ve askerinden, başkalarını gönderir. Ve mezaristana girenler mahvolmadılar; başka âleme gidiyorlar. Onların bedeline başka vazifedarları gönderir. Ve dalâlete düşenlere bedel, tarîk-i hakkı takip edecek mûtî kullarını gönderebilir. Madem öyledir; O herşeye bedeldir, bütün eşya birtek teveccühüne bedel olamaz” der.”
-Allah-ın değer vermediği, cehenneme atıp yaktığına neden değer verelim ki?
Zira her şey O’nunla değerlidir ve O’nunla değer bulur.
-Yüz sene önce bir proje ile başa geçirilen firavun ve firavuncuklar halklar tarafından devre dışı bırakılınca, onları getirenler bu sefer o halkı yok etmeye çalışmaktadırlar.
O’nu bulamayanlar, O’nun yerine başka ilahlar edindiler.
Bir- i bulamayanlar, binleri ilah edindiler.
O’nu bulanlar, binlerin kölesi olmaktan kurtuldular.
Kul olmayanlar, köle oldular.
Kul olmayanlar, kül oldular.
Kul zirvede ve a’lada, kül ve köle olanlar edna ve esfeldeler.
-Kâinatta zıtlar, zıtlarının vücuduna çalışıyor. Adem vücudu netice veriyor, şerler hayrı inşa ediyor..
-Eşya zıddıyla bilinir. Eşyanın varlığını bildiren ve vücuda çıkaran , zıddının tedahülüyledir.
Oysa O’nu bulanlar, O’nun zıddı olmadığından zıddıyla da meşgul olma mecburiyetinde olmadılar.
*Allahın kullarıyla konuşmasından ibaret olan Kur’an-ı Kerim tek olmasına rağmen müsbet veya menfi görüşlerin ortaya çıkmasındaki iki sebeb şudur;
Biri Hikmet, Diğeri ise İllettir.
*Babam ölümüne yakın rahatsız olduğunda iki kardeşim Yasin okumaya başladılar.
Yarısını okumuşlardı ki; Babam oradan seslenmeye başladı.
Yav yeter yav. Beni ne kadar yıkadılar.
Ne var baba dediğimizde doğrularak cevaben;
Yav bunlar beni ne kadar yıkadılar, yeter yav.
-Gerek bir kişinin başında Yasin okuduğumuzda, gerekse de Babamın vefatının gündüzünün bir gün önceki gecesinde benzerini ben de yaşadım.
Allahın zatı gibi sıfat ve kelamları da hayy ve diridirler.
*Bir insanın kendisini kurtarmak üzere uzanan ipi kesmemelidir. Madem o kişi o iple bağlanmış, ayakta durmuş, avamdandır, onunla tatmin oluyorsa, o ipi koparmamalı, kesmemeli, düşmesine sebeb olmamalıdır.
O ip zayıf bir ipde olsa, madem o kişi o iple ayakta duruyor, istinadgâhı yıkılmamalı, yoksa o kişi yıkılmış olur.
Herkes aynı derecede olamaz, Aynı kemâl manasında değildir.
-İslam ilahi bir iptir.
İnsanları yokluktan ve faniden alıp, ebede, manaya, varlığa ve O’na ulaştırır.
*Ateizm ilk olarak romadaki hristiyanlar için kullanılmış. Yani o kadar onlarca dini bırakıp da, başka bir dine inanmalarından dolayı bu ifade kullanılmıştır.
Bir-i bulamayanlar, birle bağlantılı her şeyi de ya inkâr ediyorlar veya onlardan ilahlar ediniyorlar..
*Öleceğiz; müjdeler olsun, müjdeler olsun
Ölümü de öldüren Rabbe secdeler olsun. Necip Fazıl Kısakürek
MEHMET ÖZÇELİK/ 18-10-2016




DECCAL HAKKINDA

DECCAL HAKKINDA

Ebû Hüreyre (ra)’den rivâyet edilen ve “A’mâk veyâ Dâbık denilen mevkie
Rûmlar inmeyince kıyâmet kopmaz” diye başlayan hadîsin son kısmında
Hazret i Peygamber (asm),Ísâ (as)’ın nüzûlü hakkında şöyle buyuruyor:

“Namâz için kámet getirilir. Meryem oğlu Ísâ (as) iner ve onlara imâm olur.
Elláh’ın düşmânı Deccâl, Ísâ (as)’ı görünce tuzun suda eridiği gibi erir.
Eğer Ísâ (as), onu kendi hâlinde bırakıp öldürmeseydi, yine eriyip helâk olacaktı.
Lâkin, Elláh (cc), Ísâ (as)’ın eliyle onu öldürecektir.
Ísâ (as), mızrağın ucunda Deccâl’in kanını Müslümânlara gösterecektir.”[1]

-“İkinci mesele: Risale-i Nur’un Isparta’da kat’i galebesi, zındıkları şaşırttı. Fakat bazı mütemerrid ve muannid ve ölen herifin ruh-u habîsi hükmünde bazı zındıklar, o mağlûbiyete karşı gelmek fikriyle, baştan aşağı kadar Kur’ân ve Peygamber (a.s.m.) aleyhinde, fakat perde altında, aynen münazara-i şeytaniye bahsinde, hizbü’ş-şeytanın Peygamber (a.s.m.) ve Kur’ân hakkında mesleklerince söyledikleri tâbirâtı başka bir tarzda o zındık herif istimal etmiş. Onun gibi Yahudi, mütemerrid ve dinsiz feylesoflarından ve Avrupanın zındıklarının eskiden beri Kur’ân ve Peygamber’in (a.s.m.) hâlâtından medâr-ı tenkit buldukları noktaları, bu İslâm ismi altındaki zındık, kurnazcasına, safdil Müslümanlara ve Risale-i Nur’u görmeyenlere dinlettirmek ve göstermek için öyle bir tarzda gitmiş ve küfrünü gizlemeye çalışmış ki, şeytanette, şeytandan ileri gitmiş; beni çok müteessir etti.”[2]

-Hadiste otuz kadar deccal ve kezzab çıkacağı belirtilmiştir.

Ebu Hureyre (Radıyallahu anhu) şöyle dedi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) buyurdu ki: “İki gurup savaşmadıkça kıyamet kopmaz. Aralarında büyük ölümler olur. Davaları birdir. Otuz taneye yakın yalancı Deccallar gönderilmedikçe kıyamet kopmaz. Bunlardan her biri, kendini Allah’ın Resulu zanneder.”[3]

Rivayete göre;

1- Deccal kendini ilk önce peygamber ilan edecek
Kaynak: İbn Mace, Sünen, hadis no: 4077; İbn Kesir, el-Fiten ve’l-Melahim, 1/32.

2- Deccal bir süre sonra kendini Rab ilan edecek
Kaynak: İbn Ebi Şeybe, Musannef, hadis no: 38635; Abdürrezzak, Musannef, hadis no: 20828 İbn Mace, Sünen, hadis no: 4077

3- Deccal ağlayıp inleyen, üzüntülü, kederli bir görüntüye sahiptir.
Kaynak: İbn Ebi Şeybe, Musannef, hadis no: 38791; İbn Mace, Sünen, hadis no: 4074.

4- Deccalin karargahı köşk şeklinde bir Hristiyanların manastırıdır.
Kaynak: Suyuti, Dibac ale’l-Müslim, 6/261; Müslim, hadis no: 2942; Avnu’l-Mabud, 11/317; Es-Sünen el-Varide Fi’l-Fiten, 6/1149.

5- Deccalin karargahı güneşin batım tarafında bir adada bulunacak.
Kaynak: Suyuti, Dibac ale’l-Müslim, 6/261; Müslim, hadis no: 2942; Avnu’l-Mabud, 11/317; Es-Sünen el-Varide Fi’l-Fiten, 6/1149.

6- Deccal bütün ruhu canı ile, her şeyi ile yalancıdır, hakikati farklı suretlere sokup işin içinden çıkılamayacak duruma getirendir.
Hadis-i şerif

7- Deccalin her şeyden çok şikayet eden bir görüntüsü vardır.
Kaynak: İbn Mace, Sünen, hadis no: 4074; İbn Ebi Şeybe, Musannef, hadis no: 38791.

8- Deccal ayaklarının arası ayrık şekilde yürüyecek.
Kaynak: Ebu Davud, hadis no: 4320; Mervezi, el-Fiten, 2/519.

9- Deccalin askerleri kendilerini birşeylerin arkasında gizleyen tipler olacak(takiyye, gizleme)
(Hadis meali)
Ebu Davud hadis no:4328, Müslim hadis no: 2942

10- Deccal ve askerleri aşırı iftiracı ve hakikatları çarpıtan kimseler olacak
(Hadis meali)
Kaynak:ithafu’l-cemaa bima var fi’l-fiten ve’l melahim 3/85

11- Deccalin askerleri bütün ruhları ile deccale casusluk yapan casus kişiler olacak.
(cessase hadis)
Kaynaklar : Ebu Davut hadis no:4328
Müslim no:294
islamlarda çıkar aldatmakla iş görür..!

12- “Kim deccalı duysa ondan yüz çevirsin.Vallahi, kişi onu mü’min zannederek ona tabi olur. Sevk ettiği şüpheli şeylerin ardına düşer.”
(Ebu Davud, Melahim, Hadis No: 4319)

17- Deccale inanan, onu tasdik edip ona tabi olanlar ne kadar salih amel işlerlerse işlesin hiçbir fayda vermeyecek,deccali yalanlayanlar ise geçmişte işledikleri günahları affedilecek.
Kaynak: el-Müstedrek, 1/330; Taberani, Mucemu’l-Kebir, hadis no: 6815

18- Tahkiki imana ermiş olanlar “Bu herif her şeyi ile yalancıdır ve Allah Rasulü (SAV) bize sizden haber vermişti ve bizi ve evlatlarımızı uyarmıştı. Sizin bizim yanımızda yeriniz yok. Sizler sadece şeytan ruhlu kimselersiniz; bu deccal de Allah’ın cc. düşmanıdır.” diyecekler.
Kaynak: Mervezi, el-Fiten, 2/538.

20- Deccali bu kadar büyülten ve yücelten askerlerinin ona olan sevgisi olacak.
Kaynak: el-Müstedrek, 4/507

21- Müminler deccalden büyük zarar görecekler.
Kaynak: İshak b. Raveheyh, Müsned, hadis no: 262

22- Deccal kendine uyanları zengin edecek, uymayanları batıracak. 
Kaynak: İbn Mace, Sünen, hadis no: 4077.

23- Deccale en çok tabi olanlar Yahudiler ve kadınlar olacak
Kaynak: İbn Ebi Şeybe, Musannef, hadis no: 38633; Taberani, Mucemu’l-Kebir, hadis no: 8409.

24- Deccalin askerleri arasında Mecusiler, Hristiyanlar ve acemler de olacak.
Kaynak: İbn Kesir, el-Fiten ve’l-Melahim, 1/60.

25- Deccalin ordusuna müşrikler, kafirler, münafıklar ve fasıklar katılacak.
Kaynak: el-Müstedrek, 4/542; Müslim, hadis no: 2943;

26- Deccale tabi olacak olan müslümanlar günde üç vakit namaz kılanlar yani namazları vaktinde kılmayıp cem ederek kılanlar olacaklar.
Kaynak: el-Müstedrek, 4/468

27- İslam ümmetinden deccale tabi olanlar Kur’an’ı okuyan ama ondan bir şey anlamayan kimseler olacak.
Kaynak: Abdürrezzak, Musannef, hadis no: 20790; Müstedrek, 4/486

28- Deccalin askerlerinin bir bölümü İslam ümmetinden olacak.
Kaynak: Abdürrezzak, Musannef, hadis no: 20825

29- Yeryüzündeki etkisi, fitnesi ya da hakimiyeti, 40 yıl, ay ya da gün sürecek.
Kaynak: İbn Ebi Şeybe, Musannef, hadis no: 38661; Müslim, hadis no: 2940.[4]

MEHMET ÖZÇELİK

09-10-2016

[1] Sahîh-i Müslim, 8/21.Kaynak : Nüzûl-i Îsa (as) / ~ Rahle yayınları ~

[2] Kastamonu Lahikası/100.~111. Mektuplar/Mektup: 104 … (s:188.

[3] Buharî, Fiten: 25; Menakıb: 25; Müslim, Fiten, 84; Ebû Davud, Fiten: 1.

[4] http://www.mygaste.com/gulen-deccal-mi-inanilmaz-benzerlik-3127

http://adar.org.tr/tr-TR/haberler/363/deccal-kendini-ilk-once-peygamber-ilan-edecek

http://www.halaskardergisi.com/deccal-neye-benziyor/




İŞTE GÜLEN

İŞTE GÜLEN

Merhum Aytunç Altındal Papalık tarafından atanan 20 kardinal olduğu, bunlar içerisinden 2 tanesinin yüz yıldır kullanılmadığı halde 2 tane gizli kardinal çıktığını belirtmiştir.

Bunu Aytunç Altındal Habertürk tv- de Pelin Çift-le yaptığı konuşmada söylemiş ancak isim olarak kimin olacağını reklam arasında söyleyeceğini bildirmişti.

Pelin Çift Trt-de 28 Eylül 2016 Gündem Ötesi konuşmasında bunu açıklayarak, reklam arasında Aytunç Altındal- ın eline bir kağıt alarak Fethullah Gülen yazdığını ifade etmiştir.

Ve Gülen 1998 yılında Papalık tarafından Hristiyanlığı temsilen gizli kardinal olarak seçilmiştir.[1]

*Bu ifşaattır ki, hanımının da ifadesiyle hiçbir rahatsızlığı olmayan Altındal, zehirlenerek öldürülmüştür.

*HAVARİLİ KABARTMALAR

Gülen odasında ilginç tablo ve biblolar var. Bunlardan biri Hz. İsa’nın sadık 2 havarisi olan Aziz Paul ile Aziz Peter’in figürleri olan bir kabartma.[2]

Gülen’in, İzmir’de görev yaptığı Kestane Pazarı semti özel olarak seçildi. Çünkü burası, tıpkı Pensilvanya’daki gibi Cizvit papazlarının eğitim aldığı bir yerdi.

Fetullah Gülen, 1988’de para toplattı. Necdet Başaran’ı Pensilvanya’ya yolladı ve bugünkü çiftliğinin olduğu arsayı aldırdı. ABD‘ye gideceğini, o zaman planlamıştı![3]

*Ermeni Yazar Gerçeği Açıkladı – Fethullah Gülen Ermenidir.[4]

-Adıyaman-ın bir ilçesinde ermeni bir vatandaş, bir öğretmen arkadaşa (İlçenin ve Öğretmenin ismi bende mahfuz) hitaben şöyle diyor;

Sizden pek böyle zeki bir adam çıkmaz, bu olsa olsa bizdendir, der.

*KASIM GÜLEK Güleni en çok etkileyen adam.

MOON Tarikatına mensub, Chp sekreteri, Mason ve öldüğünde cenaze namazını Gülen kılıyor.

Gülen 1999 yılında Abd- ye numaradan kaçtığında aslında yerleşmek için gittiğinde ona orada oturma izni alan ise Kasım Gülek- in kızıdır.

Onun da izin aldığı kimse ise, eski Cıa Başkanı olan GREND FULLER- dir.

CIA Gülen okullarıyla dünyanın her tarafında özellikle İslâm ülkelerinde okullar açıyor. Her yere uzanıyor.

*Düşündürmesi açısından iktibas ettiğim notlarda;

Bediüzzaman inna ateyna-nın sırrı adlı eserinde; Evet 1222‟de (1806) Yeniçeri içerisine giren fesad komitesi hilafete karşı o tarihden itibaren isyana başladığı gibi, aynen 100 sene sonra da 1322 (1906) ve bir cihette 1324‟de (1908) Mason komitesi Hürriyet adı altında hilafete karşı isyanlarına başlamışlardır. 100 sene sonra yani 1422‟de de (Miladî 2001‟de veya 2006,da) Büyük Deccal‟in gelmesine işaret etmektedir ki aynen vuku bulmuştur.

-“Meşhur Temim-i Darî hadîsinde bildiriliyor ki “Deccal bir adada bulunuyor.” İşte hadîs-i nebevînin işaret ettiği o ada İngiltere‟dir. Yani Deccaliyetin menbaı İngilizlerdir. Evet, İngilizler miladi 19. yüzyıl, hicri 13. asrın ortasından itibaren Afrika‟yı ve başta Hindistan ve Afganistan olmak üzere Asya‟yı, Ruslarla ve Fransızlar‟la beraber işgal ederek Alem-i İslam‟ı esaret altına almaya başladılar. Daha sonra yine Rusları da tahrik edip meş‟um 93 harbiyle alem-i İslam‟ı esaret altına aldılar. 40 sene sonra yine Rusları tahrik edip 1. Harb-i Umumi ile Osmanlı‟yı parçaladılar. 22 sene sonra İngiltere, Rusya‟yla ve Fransa ve Amerika ile ittifak ederek 2. Harb-i Umumi‟yle Hıristiyanlıkta mutaassıb Almanya ve İtalya‟yı ezdiler. İngiltere bu harbin arkasından Amerika, Fransa, Rusya ve Çin ile Birleşmiş Milletleri kurup Amerika‟yı bu Birleşmiş Milletler‟in başına getirdi.(Esrarnama-den)

*Bütün dünyanın ve bütün hilelerin melikesi de Mehdî‟ye karşı çıkar ki o melikenin ismi zaniyedir (Amerika). Bu melike o gün bütün dünyayı dalalet ve küfre sevkeder.(Esme-l Mesalik Lieyyam-il Mehdîyy-il Meliki Li Küll-id Dünya Biemrillah-il Malik, Kelde bin Zeyd-216) (Esrarnama-den)

*Zaman Gazetesi Yazarlarından Ahmet ŞAHİN ise köşesinde yazdığı yazıda FETO’nun demek istediğini şu cümleleriyle özetlemiş: “Ehli Kitap ile amentüde ittifak halindeyiz. Üç dinden herhangi bir dine inanmak yeterlidir. Mühim olan kelime-i tevhid inancıdır. Hz. Muhammed’i kabul ve tasdik etmek ise şart olmayıp, bir kemâl mertebesidir.” (Ahmet ŞAHİN, Zaman Gazetesi – 17.04.2000.Her ne kadar kendisi Hüseyin Gülerce ile yaptığı telefon bağlantısında böyle kastetmediğini söylese de, ok yaydan çıkmıştır.)

-Gülen ve cemaatın yazdığı eserlerde de aynı konu işlenmektedir.[5]

Oysa bu konuda Bediüzzamanın verdiği hüküm gayet nettir;

“Saniyen: Mektubunuzda “Mücerred –La ilahe illallah- kâfi midir? Yani –Muhammedur rasulullah- demezse ehl-i necat olabilir mi?” diye, diğer bir maksadı soruyorsunuz. Bunun cevabı uzundur. Yalnız şimdi bu kadar deriz ki: Kelime-i Şehadet’in iki kelâmı birbirinden ayrılmaz, birbirini ispat eder, birbirini tazammun eder, biri birisiz olmaz. Madem Peygamber Âleyhissalâtü Vesselâm Hâtemü’l-Enbiyadır, bütün enbiyanın vârisidir. Elbette bütün vusul yollarının başındadır. Onun cadde-i kübrâsından hariç hakikat ve necat yolu olamaz…”

Neden bir cüz-ü hakikat-ı imaniyeyi inkâr eden kâfir olur ve kabul etmeyen Müslüman olmaz? Halbuki, Allah ve âhirete iman, birer güneş gibi o karanlığı izale etmek lâzım geliyor. Hem neden bir rükün ve hakikat-i imaniyeyi inkâr eden mürted olur, küfr-ü mutlaka düşer ve kabul etmeyen İslâmiyetten çıkar? Halbuki sair erkân-ı imaniyeye imanı varsa, onu küfr-ü mutlaktan kurtarmak lâzım geliyor.

Elcevap: İman, altı rüknünden çıkan öyle bir vahdânî hakikattir ki, tefrik kabul etmez. Ve öyle bir küllîdir ki, tecezzî kaldırmaz. Ve öyle bir külldür ki, kabil-i inkısam olmazlar. Çünkü, herbir rükn-ü imanî, kendini ispat eden hüccetleriyle, sair erkân-ı imaniyeyi ispat eder. Herbiri herbirisine gayet kuvvetli bir hüccet-i âzam olur. Öyle ise, bütün erkânı bütün delilleriyle sarsmayan bir fikr-i bâtıl, hakikat nazarında birtek rüknü, belki bir hakikati iptal edip inkâr edemez. Belki adem-i kabul perdesi altında gözünü kapamakla, bir küfr-ü inadî yapabilir…

Demek imanın altı rüknü birbirlerinden ayrılmaları mümkün değildir. Herbirisi umumunu ispat eder, ister, iktiza eder. O altı, öyle bir küll ve küllîdir ki, tecezzî kabul etmez ve inkısamı imkân hâricindedir. Nasıl ki, kökü göklerde tûbâ ağacı gibi, herbir dalı, herbir meyvesi, herbir yaprağı, o koca ağacın küllî, tükenmez hayatına dayanıyor. O kuvvetli ve güneş gibi zâhir o hayatı inkâr edemeyen, birtek muttasıl yaprağın hayatını inkâr edemez. Eğer etse, o ağaç, dalları ve meyveleri ve yaprakları sayısınca o münkiri tekzip edecek, susturacak. Öyle de, iman, altı rükünleriyle aynı vaziyettedir…

Ve tam anlaşıldı ki, bir Müslüman bir hakikat-ı imaniyeyi inkâr etse, küfr-ü mutlaka düşer. Çünkü, başka dinlerin icmallerine mukàbil İslâmiyette tam izahat verilmiş, rükünler birbiriyle zincirlenmiş. Muhammed Âleyhissalâtü Vesselâmı tanımayan, tasdik etmeyen bir Müslüman, Allah’ı da sıfâtıyla daha tanımaz ve âhireti bilmez. Bir Müslümanın imanı o kadar kuvvetli ve sarsılmaz hadsiz hüccetlere dayanıyor ki, inkârda hiçbir özür kalmıyor, âdeta akıl kabulde mecbur oluyor.(Risale-i Nur Külliyatı / 11. Şuâ / 9. Mes’ele)

MEHMET ÖZÇELİK

09-10-2016

 

[1] http://www.gullutube.pk/watch/2ygjYc7qUXk

http://www.ahaber.com.tr/gundem/2016/09/04/gizli-kardinal-fetullah-gulen

[2] http://www.haberler.com/feto-nun-altunizade-deki-fem-binasinin-ici-8734642-haberi/

[3] http://www.haber7.com/guncel/haber/2161188-terorist-gulen-incil-uzerine-yemin-etmis

[4] http://www.asikurtlar.com/ermeni-yazar-gercegi-acikladi-fethullah-gulen-ermenidir.html

[5] http://nurdanhaber.com/tr-TR/kose-yazilari/5810/feto-nun-kitap-ve-sohbetlerinden-islami-tahrif-ve-bozma-ornekleri

Not. Reşit Haylamaz-ın Peygamberimiz adlı eserinin 256.sayfasında da aynı iddia da bulunulmaktadır.




KİLİT TUTMAYAN KAPI

KİLİT TUTMAYAN KAPI

Biz kişiliğimizi kazanmaya çalışıp haykırdıkça, ilk boğucu darbe içeriden geliyor.

Bizi boğan dış güçler değil, iç hırçın güçsüzlerdir.

Lozan-dan önce sahip olduğumuz topraklarla, lozan sonrasını kıyaslayamayacak kadar kısır ve kör bir güruhla uğraşmaktayız.

-Lozan telgrafları adlı eserde Dış İşleri bakanı olan İsmet İnönü-nün hükümetin başı olan Rauf Orbay- la yaptığı telgraf ile, Atatürk arasındaki telgraflaşmalarda dikkat çeken husus; İsmet İnönü-nün Atatürk-le daha çok telgraflaştığı ve ikisinin ortak kararında lozan-ın şekillendiği görülmektedir.

İnönünün Atatürk tarafından seçilmesinin ana sebebi ise; İsmetin kendi kafasına göre değil de, itaatkar olarak Atatürkün dediği şekilde hareket edeceği olmasıdır.

Lozanda en büyük vurucu ve öldürücü rolü dış işleri bakanı olan Lord Gürzon ile Mısır hahambaşısı Haim Naum oynamıştır.

Lozana gidildiğinde 3,5 milyon m2 olan Türkiye, Lozan sonrası 780 m2 olarak sonuçlanmıştır.

Lozan tam bir ihanettir.[1]

***************************    

Bu asır süfyanın asrıdır!!!

Onun cirit attığı ve kusmuklarının etrafa saçıldığı asırdır.

Onun tüm icraatları da süfyanizmin hesabınadır.

“Süfyan münkir biridir. Allah’ı, Kur’ân’ı, peygamberi tanımaz, İslâm adına ne varsa hepsine karşıdır. Sistemli ve münafıkâne bir tarzda iş görür. İslâm’ın ana direkleri olan inanç esaslarını kaldırmaya, yok etmeye, zayıflatmaya çalışır. “Hz. Mehdî’yi de devamlı tarassut altında tutar. Muhasarası üzerinden kalkmaz.” [2]

O Süfyan ki, Hz. Ali’nin belirttiğine göre büyük cüsseli biridir. Önce etrafını yakıp yıkacak, sonra da, Doğu ülkelerini dolaşıp meliklerini mağlup edecektir. [3]

********************

15 Temmuz darbesini ister Abd, ister Nato, ister İsrail ve ister İngiltere kesinlikle Gülen-siz ve Gülenden habersiz ve onu bitirme amaçlı  ve de aleyhine olacak düşüncesiyle yapılmamıştır ve de yapmazlar.

50 yıldır destekleyip besleyenler, yetiştirdiklerini neden bitirsinler ki!

Ondan onca yararlanmak söz konusu iken…

ABD’nin Colorado eyaletindeki ‘FETÖ imamı’ olduğu belirlenen bir kişi, savcılık ifadesinde teröristbaşı Gülen’in kendisine “CIA ve MOSSAD’dan endişem yok, her şeylerini biliyoruz” dediğini anlattı. Colorado imamı, örgütün Türkiye’yi 7 eyalete ayırdığı ve bu eyaletlerin tümünün Mustafa Özcan’a bağlı olduğunu açıkladı.[4]

-Gülen adeta ermeni hayranlığını şöyle dile getirir, Ermeni Patriği Şinork Kalustyan’a 1965 yılında yazdığı mektupta;

“1915 yılında Ermenilere yapılan büyük soykırımını lanetle yâd etmekten geçemeyeceğim. Öldürülen katledilen insanların içerisinde ne kadar büyük insanların bulunduğunu derin bir hassasiyetle okuyor onları saygıyla anıyorum.”[5]

Bu sözler inançlı, istikametli ve de vatanını seven bir insanın söyleyeceği sözler değildir.

*Özel Kuvvetlerden C timi Ğaffar Okkan- ı vuruyordu.

Kahpe kurşun içten geliyordu.

Tıpkı Cumhurbaşkanı Erdoğan-ı vurmaya gidenler ve tıpkı Muhsin Yazıcıoğlu –nu kahpece ve namussuzca vuranlar gibi…

İşte 15 Temmuzla irin deşildi.

Pislik etrafa saçıldı.

Gülenin beslemelerindendi.

Kahpe içeriden olunca, kapı kilit tutmuyordu.

MEHMET ÖZÇELİK

08-10-2016

 

 

 

[1] http://www.erisale.com/#content.tr.10.396

[2] İs’afür-Rağıbîn’den naklen Tılsımlar, s. 212.

[3] ellşâa, li Eşrati’s-Sâe, s.167,168. http://www.adimlardergisi.com/onlarin-deccali-sufyandir-islamlar-icinde-cikacak-aldatmakla-is-gorecek/

[4] http://www.yenisafak.com/gundem/feto-imamindan-cia-ve-mossad-itirafi-2539057

[5] http://www.ermenihaber.am/tr/news/2015/04/10/Yeni-%C5%9Eafak-G%C3%BClen-1965-te-Ermeni-Patrik-e-g%C3%B6nderilen-mektupta-B%C3%BCy%C3%BCk-Soyk%C4%B1r%C4%B1m-diyor/55381

http://www.aksam.com.tr/guncel/gulenle-ilgili-sok-rapor-mossad-istedi-destekledik/haber-397021

 




TÜRKİYENİN EN BÜYÜK PROBLEMİ HUKUK PROBLEMİDİR

TÜRKİYENİN EN BÜYÜK PROBLEMİ HUKUK PROBLEMİDİR

Türkiye-nin en büyük problemi hukuk problemidir.

Hukuk çürümüş ve pörsümüştür.

Zira çanakkaleden daha dehşetli olan 15 Temmuz darbesinde Salâ okuyan müezzini darbeden hatta silah çeken altmışın üzerindeki müezzinlere saldıran ve en az darbeciler kadar menfur olan bu insanlar hukuk ve hakim tarafından serbest bırakılırken, çıplak giyinen bir bayana- ki kesinlikle tasvib edilemez.- tekme vuran birisinin dokuz yıl hapis cezası alması, hukukun ilk çağlardaki değil, dağ kanunun da bile dengi olmayan bir uygulama ve hükümdür.

-15 Temmuz Çanakkale-den daha dehşetli dedim çünkü; Çanakkale-de 250 bin civarında şehid verirken, 15 Temmuzda 250 kadar şehid verilmiştir. Ancak eğer darbe başarılı olmuş olsaydı, -abartmıyorum- en az 2,5 milyon insan şehid olacak ve en az bir o kadar daha darbeci leşler ölmüş olacaktı.

-Babası sanatçı diye iki kere içkili araba kullanıp kaza yapması üzerine ehliyetine el konulan sarhoş bir kişi, serbest bırakılıyor.

İnsan kanı bu kadar ucuz hukukumuzca…

-Terör örgütü, polisi ve askeri öldüren terörist bu memlekette hukuk tarafından serbest bırakılmıştır.

Terörist kanından daha ucuz masum insan kanı….

Hukukun Kanlı kararı…

-Ana muhalefet partisi Chp pkk-nın cenazesine katılmakta adeta onun sponsorluğunu ve avukatlığını yapmaktadır.

Hpd ise tamamen binlerce polis-asker-vatandaşı öldüren pkk-nın siyasi temsilciliğini yapmaktadır.

Hukuk burada kör ve sağır, akıtılan kanlara karşı adeta duygusuz.

Ohal sistemi bile uygulanmasına karşı dokunulmakta zorluk çekilmekte, hukuk yavaş işlemektedir.

-15 Temmuz darbesinde en çok görevden el çektirilenler; hakim, savcı ve adalet mensubları olmuştur.

Herkese lazım olduğu söylenen hukuk, meğer kimlere daha çok lazımmış!!!

Bütün bunları bilip ve de görüp bir şey yapamamak da hukukun ayrı bir ayıbıdır.

MEHMET ÖZÇELİK

09-10-2016

 

 




KAYBOLAN VE KAYBEDİLEN ÇOCUKLAR

KAYBOLAN VE KAYBEDİLEN ÇOCUKLAR

  1. ve 21. Asır bütün asırların pisliğini bir kere de kustu.

Her kesimden insan mağdur ve mazlum durumuna düştü.

Ancak bunun en çok bedelini de çocuklar ödemiştir.

Bu çocuklar Bosna da olduğu gibi ya savaş bahanesiyle kaçırılmış, köle olarak kullanılmış, büyütülerek yine kaçırılan ülkelere düşman olarak gönderilmiştir.

Açlıktan ölenler, hastalık sebebiyle kırılanlar, organ mafyası tarafından çalınanlar yine bunlar olmuşlardır.

Daha büyümeden hayatın acısını çekmiş ve dünyadan masum ve mazlum olarak gitmişlerdir.

Nüfus planlaması uygulaması ile de daha bunların dünyaya gelmeden önce önleri kapatılmaya çalışılmıştır.

-Rahmi Koç “Nüfus 80 milyon kişiye doğru gidiyor. Bu bize büyük bir ayak bağı oluyor. 50-60 milyonda kalsaydık çok daha zengin olurdu bu ülke. Kimse Amerika’yı kolay kolay yakalayamaz, çok ileri onlar. İyi eğitilmiş insan gücü bu işin en büyük varlığı ve sermayesidir. Türkiye’yi ABD ile kıyaslamayın. Türkiye’de birikim yok…” dedi. Bu şok sözlere “Bu neyin kafası” denilerek büyük tepki geldi.[1]

*UNICEF- in raporuna göre;

Bugün dünyada hemen hemen 50 milyon çocuk köklerinden koparılmış durumdadır. Bu çocukların 28 milyonu hiçbir paylarının olmadığı çatışmalar nedeniyle evlerini terk etmek zorunda kalmış ve daha milyonlarcası da daha iyi, daha güvenli bir yaşam için yollara düşmüştür. Kaçtıkları çatışmaların ve şiddetin travmasını yaşayan çocuklar göç yollarında geçişleri sırasında denizde boğulma, kötü beslenme, aşırı su kaybı, insan tacirlerinin eline düşme, kaçırılma, tecavüz ve hatta cinayet gibi çeşitli tehlikelerle karşılaşmaktadır. Çocuklar, geçiş yaptıkları ve sonunda ulaştıkları ülkelerde de çoğu kez yabancı düşmanlığının ve ayrımcılığın hedefi olmaktadır.[2]

Bizler Bodrum- da sahile vuran Aylan çocukla hislenmeye başladık, Suriye-de toprak altından çıkarılan veya Filistin-de sahilde İsrail tarafından bombalarla vurulan çocuklarla hatırlamaya ve geçici bir süreyle hüzünlenmeye başladık.

Çocuklar evlenince değil, doğmadan öncesi ve sonrasında da hatırlanmalıdır.

MEHMET ÖZÇELİK

09-10-2016

[1] http://www.ahaber.com.tr/ekonomi/2015/06/21/rahmi-koctan-sok-sozler

https://www.google.com.tr/webhp?sourceid=chrome-instant&ion=1&espv=2&ie=UTF-8#q=ko%C3%A7un%20t%C3%BCrkiye%20n%C3%BCfusunun%20azl%C4%B1%C4%9F%C4%B1%20ileilgili%20s%C3%B6zleri

[2] http://www.yenisafak.com/dunya/50-milyon-cocuk-2525700

 




BEN SENDEMİYİM

BEN SENDEMİYİM

Ben beni arıyorum.

Sende mi?

Kime gittimse kendimi onda bulamadım.

Bazısında kendimin bazısını buldum.

Tamamını hiç kimsede bulamadım.

Bulan var mı?

Bilen var mı?

Bulduğumuzu zannettiğimiz benler hep yalan ve yalancı çıktı.

Çok sürmeyip benden gitti.

Bir ben bile kendimi bulsam da, bu kadar insan nasıl o ben-i bulacak ki?

Yoksa ben, bizde mi?

Biz nerde?

Sizde mi?

Yoksa ben sizde mi?

Yoksa boşuna mı ve de boş yer demi beni arıyorum.

Aradığım ben mi yoksa benim beni-mmi?

Yoksa ben bende miyim?

Sende miyim?

Onda mıyım?

Bir ben var ben de, benden içeru.

Yoksa ben, O’nda mıyım?

O ben de mi?

Ne ben O, ne de O benim.

Ben O’ndanım.

Ben Heme ost değilim.

Heme Ezostum.

Allah kendinden olan beni helak eder mi?

Yoksa onu ebediyyen muhafaza mı eder?

Ben O’nunla varım.

O benimle var değil ancak beni varlığına ayna kılmıştır.

Ben yanayım O’na…

MEHMET ÖZÇELİK

17-09-2016

 




KOKMUŞ VE KOKUŞMUŞ DÜŞÜNCELER

KOKMUŞ VE KOKUŞMUŞ DÜŞÜNCELER

Maymundan gelmeyi daha iyi bulan kokuşmuş bir zihniyet.

Hz. Âdem kökünü kabul etmeyen İslamoğlu, ondan önceki köksüz bir noktada, kök aramaktadır.

Ve bu sözünü Mehmet Aydın la da teyid ettirir.

Mehmet Aydın-a bu konuda izah etmek düşer. Aksi takdirde İslamoğluyla aynı kefede değerlendirilmiş olur.[1]

Kur’an konuştuğunu ve de Kur’an-dan konuştuğunu söyleyen bu insan, ayeti anlamayacak kadar cehaletini izhar etmektedir.

“Andolsun biz insanı çamurdan (süzülmüş) bir hülasadan yarattık. Sonra onu (Hz. Âdem’in nesli olan) insanı sarp ve metin bir karargahta (rahimde) bir nutfe (zigot) yaptık. Sonra o nutfeyi alaka (yapışan şey) hâline getirdik, derken o alakayı mudga (bir çiğnem et) yaptık, o bir çiğnem eti kemik(lere) çevirdik (ve) o kemiklere de et (kaslar) giydirdik. Sonra onu başka yaratılışla inşa ettik (can verdik, konuşma verdik)…” [2]

Patlıcan ve hıyarda çamurdan ve topraktan oluşmaktadır.

Aslında toprağın hülasasından…

Patlıcanı ve hıyarı yiyenler, çamuru ve toprağı yemiş olmuyorlar.

-Allah herkesi Adem ve Havva gibi yaratabilirken, neden insanı aracı kıldı?

Onu ana rahminde yarattı.

Rahmetinin tecelli ettiği mekân…

Tıpkı İradesinin tecelli ettiği mekân olan alem gibi…

*M. İslamoğlu – SALAVAT GETİRMEK YAĞCILIKTIR!

Ula bire nâdan, Allaha karşı ne yapılırsa yeri değil midir?

Çektiğimiz tesbihler ve de tüm ibadetler de bir yağcılık mıdır?

Kurban kesmek yağcılık mıdır?

Hacca gitmek O’na yağcılık yapmak mıdır?

Her halde yağcılık olmayan bir şey de yoktur!!

Amaç insanları O’ndan bu bahane ile uzaklaştırmaktır.

Bu seviyesizlik değil, hainlik ve dini tahriftir.

 Asıl budur yağcılık…

-İnsanda ilahi zattan bir nefes ve bir esinti vardır.

Ondandır ki; insan ezeli olmamasına rağmen, o esinti sebebiyle ebedidir.

Allah kendisine aid bir şeyi ve özelliği yani o ses ve nefesi zayi etmez, insanda devam ettirir.

****************

Allahı ve O’nun Kitabını tartışmaya açanlar, kendi tartışmazlıklarını ve doğru olduklarını nazara verirler.

Eğer seviyelilerse Allahı ve Kitabını tartışmaya açmadan, kendini ve seviyesini veya seviyesizliğini tartışsınlar.

Problem aslında ehil olmayanlardan seviye beklemektedir.*Ateistten din öğretmeni olur mu?

Aslen branşı tarih olup atanamadığı için ilahiyatı bitirerek Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmeni olarak atanan ateist öğretmen “Ateist olmak din derslerini vermek için bir engel değilmiş” dedi.

Ve bu öğretmen zaten ne verdiğini de kendisi söylüyor; ” ‘Din Kültürü ve Ahlâk Bilgisi’ dersleri verirken öğrencilerine şarkılar söylediğini, öğrencilerin derste gitar çalmasına izin verdiğini ve aynı zamanda Din Kültürü dersleriyle birlikte felsefe ve tarih de okuttuğunu belirten öğretmen, öğrencilerin de bu durumdan memnun olduğunu söylüyor: “Belki de bu yüzden öğrencilerim bana ‘sen ermişsin’ diyor. Nedendir bilemiyorum ama bu benim hoşuma çok gidiyor.[3]

Teşbihte hata olmaz, Öküzde hayvan bülbülde hayvan, ne fark eder, ikisi de aynıdır, denilenebilir mi?

Veya gübre kokanla misk kokan aynı olur mu?

Zehir satıp saçanla, ilaç yapıp satan bir olur mu?

Maalesef 1984 yılında bizim sınıfta da bir ateist öğrenci bulunmaktaydı.

Bu kişi de ilahiyatı bitirmiş, nasıl bir meslek olarak devam ettirebilecektir.

İnanmadığını inandığı gibi aktarması, öğrencileri de o yönde bilgilendirip yönlendirmesi de mümkün değildir.

-Böylece bir asırdır gençliğin bocalaması ve dağa çıkması, hapishaneleri doldurmasının bir sebebi de böylece anlaşılmış olmaktadır.

Uzun bir müddet dini terbiye ve bilgiyi almayı engelleyen devlet ve rejim, bir müddet sonra da onu bozmakta, sulandırmakta, ehil olmayanlarında bulandırmasına sebeb olmaktadır.

Bu milletin yine de ayakta durması hakikaten tam bir mucizedir.

MEHMET ÖZÇELİK

02-10-2016

 

[1] https://www.facebook.com/582107028631557/videos/723757547799837/

[2] Mü’minun, 23/12-14.

[3] http://www.habervaktim.com/haber/484674/ateistten-din-ogretmeni-olur-mu.html

 




İŞGAL BİTMEDİ

İŞGAL BİTMEDİ

İşgaller kesinlikle dışımızda değil bilakis içimizdedir.

Biz içten işgal edilmişiz.

Bir asırdır iç işgalden kurtulmuş değiliz.

İçteki işgalciler, dıştaki işgalcilerden daha muzır, daha tehlikeli ve daha dehşetli çıktı.

İç işgalden kurtulduğumuz gün, gerçek kurtulduğumuz gündür.

Düşmanı Maraş-tan kovmuşuz, kahraman olmuşuz. Urfa-dan sürmüşüz, Şanlı olmuşuz. Antep-den süpürmüşüz, Gazi olmuşuz. İzmir-de denize dökmüşüz fakat bire soysuz bitmemiş ki…

Hala kurtulamamışız.

Düşmanı bir asırdır kovmamıza rağmen; 18 yıl ezanımız susmuş, örtümüzü örtememişiz. Düşman Kahramanmaraş-ta bir kere saldırdı, cevabını aldı.

Bir asırdır milyonlarca saldırı olmuştur.

Düşman bir kere, bir kişiye saldırmış, iç işgalciler ise saldırmaktan hiç geri kalmamış.

Düşünceye, yaşantıya, inanmaya aşılması zor sedler kurulmuş.

Ne kadar özgürüz?

Allah demenin suç olduğu, Kur’an-ı Kerim-i okumanın yasaklandığı, dini eserler bulundurmanın büyük bir cürüm olduğu, şimdi gülünç olsa ve de hazmı zor olup inanması güç olsa da, düşmanın yapmadığı ve de yapamadığı zulümleri yaşamış bir milletiz.

O da bir asırdır süren ve en az üç neslin kaybedildiği bir asırdır bu asır.

Evet biz içimizdeki bizden görünen yabancıların işgali altındayız.

Hala da kurtulmuş değiliz.

Kurtulmamız bizdekiler gibi, dışımızdakileri de çokça korkutmaktadır.

Lozanın hezimet olduğunu Cumhurbaşkanının söylemesi üzerine, ne İngiltere-den ne de Abd-den cevab gelmeden, hemen bizdeki düdüklerden ses çıkıyor.

Çünkü Lozan buranın kurgusu ve kabulüdür.

Olayı takip etmek üzere gönderilen Mısır Hahambaşısı Haim Naum bizdekileri daha istekli ve iştahlı görerek, sevinerek geri dönmüştür.

Hatta lozanda verilenleri bile almamış, peşine düşmemişiz.

İşgalciler içimizdedir.

********************

Şimdilerde psikolojik bir savaş başlatıldı. Bu savaş;

-!5 Temmuz darbe girişimi unutturulmaya çalışılıyor.

-Gülen unutturularak, verilmemeye çalışılıyor.

-Şehid ve gazilerin üzeri örtülmeye ve gösterilmemeye çalışılarak, güya mağdur olanlar nazara veriliyor.

-Mağduriyet edebiyatı yapılıyor.

-Barışma uydurmaları yapılıyor.

-Nabız yoklamaları yapılıyor.

-Korku toplumu oluşturmak amacıyla, daha korkunç bir saldırının olacağı korkusu yaygınlaştırılıyor.

-Bir yandan gevşeme, diğer yandan çekilme politikası işleniyor.

-Hem 15 Temmuz neden bir senaryo ve oyun olsun ki?

Burada oyuna atfedilen kişi Erdoğan-dır.

Neden oyun olsun ki?

Kaybetmiş, yenik durumda veya muhalefette değil ki..

Zaten devlet kendisi..

Geleceği son noktaya gelmiş.

Bu yarım asırdır bir türlü iktidara gelemeyenler için düşünülsün!!!

Onlar da zaten düşünüyorlar ancak bir türlü netice alamıyorlar.

17-25 Aralık 2013 bir nabız yoklaması idi.

Darbe ile hayal kırıklığı yaşandı.

Artık bir başka bahara kaldı.

Allah darbe niyetlilerin ve darbecilerin soyunu kessin ve kurutsun…

MEHMET ÖZÇELİK

03-10-2016

 




SENARYOLAR

SENARYOLAR

Kâinat imamlığından dünya maskaralığına düşen Fetö, zaten hırslı iken bunu nasıl hazmedecektir?

O halde neler yapmaya çalışır?

Her türlü kirli ittifaka girişebilir.

Nitekim şimdiye kadar yaptığı gibi…

Geride kalan hücrelerini harekete geçirebilir.

Solun yaptığı fakirlik edebiyatı gibi, masumiyet edebiyatı ile görevden alınanları tahrik edebilir.

En çok da dış destekle, iç unsurları içten harekete geçirme yolunu deneyecektir.

Önce toplumun birliğini bozmaya yönelik hareketler, ondan sonra da ifsada yönelik çabalardır.

*********************

Abd- deki başkanlığa getirilecek kişi ile yapılanlar tıpkı Türkiye-deki yapılanmalara ve uygulamalara benziyor.

Türkiye-de Müslümanlar idareye geldiğinde sol kesim çok rahat işlerini yaptırırken, sol kesim geldiğinde de biraz zorda olsa sağ kesim işlerini daha hırslı sürdürmektedirler.

Abd- de de güya babası Müslüman ve kendisinin adı Hüseyin olan Obama döneminde Türkiye-de Fetö darbesi oldu, Ortadoğu-da İşid kuruldu.

-Rusya Liberal Demokrat Partisi Lideri Vladimir Jirinovski, 15 Temmuz’daki darbe girişiminin arkasında ABD’nin olduğunu ileri sürdü.

Rusya Liberal Demokrat Partisi lideri Vladimir Jirinovksi, 15 Temmuz darbe girişimi ve Türk-Rus ilişkileriyle ilgili çarpıcı açıklamalar yaptı. 15 Temmuz’un ABD’nin işi olduğunu söyleyen Jirinovksi, “Amerikalılar bir kez daha Türkiye’yi kendi çizgisine çekmeye çalıştı. Amerikalılar, Türk halkının çıkarları doğrultusunda kendi bağımsız politik çizgisine sahip olduğu için küstah bir darbeyle Erdoğan’ı devirmeye çalıştı. Onlar, Türkiye’nin Amerikancı bir çizgide olmasını istiyor” ifadelerini kullandı.[1]

Suriye bitirildi.

Pkk desteklendi.

Niye?

Lozana giderken 12 milyon km2 toprağımız vardı. Dönerken 783 bin km2 kaldı.

Terör destekçisi belediyelere sahip çıkan ABD Büyükelçisi Bass’e ABD’den destek geldi.[2]

-Acaba sakın pkk-nın bizimle çarpıştığı yerlerde -kandil gibi- maden ve petrol gibi şeyler çıkarılıyor olmasın!!

İşid de aynı şekilde…

İslâm dünyası en büyük darbeyi ve kaosu Barak Obama döneminde yaşamış oldu.

Yumuşak diken…

-Darbenin B planı atılan ergenekoncuların geri yerlerine gelmesi olmasın?

Ergenekonun yerine geçen Fetö, işleri zora girince ihaleyi ergenekona devredebilir.

-Bir tarihçinin şu sözleri Moğol istilasını özetlemektedir; “Geldiler, yaktılar, yıktılar, katliam yaptılar, yağmaladılar ve çekip gittiler”..

15 Temmuz ikinci bir moğol işgali teşebbüsüdür.

Yarım asırdır Pkk-nın yapamadığını yapma çabası ve girişimidir.

Bunun belgeleri ise binlercedir.[3]

**************************

Eğer 15 Temmuz darbesi başarılı olsaydı, Türkiye-de maddi-manevi ne değişecekti?

Darbeciler kendileri için elde edecekleri maddi ve makam menfaatının dışında Türkiye-ye ne katacaklardı?

Ekonomi daha mı ileriye gidecekti?

İslamiyet daha iyi mi yaşanacaktı?

Yoksa hilafet gelecek, Fetö de halife mi olacaktı?

Sizce elinizi vicdanınıza koyarak söyleyin; darbe başarılı olsaydı, her şey daha iyi olacaktı, diyebilir misiniz?

Getirisi olmadığına göre, demek ki ortada bir puştluk var…

O zaman ipin ucu da puştun elindeymiş…

Puşta alet olanlar ve puştluğu hala sürdürenlere ne dersiniz?

-İsrail’de faaliyet yürüten Türk işadamı, İsrail’in Türkiye’ye ödeyeceği tazminatı kendilerinden çıkartmak istediğini söyledi.[4]

****************

Asrın son kalıntı ve döküntüleri…

Asrın fir’avun ve lanetlikleri;

O kadar çok ki!

Evvelden bir tane çıkıyordu. Şimdi binlercesi….

-Emin Çölaşan’dan askerlerin namaz kıldığı fotoğrafa tepki.

Mehmetçik, 11 şehit verilen ve 188 PKK’lı teröristin öldürüldüğü Kaletepe’de bayram namazı kıldı, Emin Çölaşan çok bozuldu.[5]

İşte babalarının ve dedelerinin yaptıklarından bir kesit;

-Şevki Yılmaz bir hatırasında; Çorum Alaca’ya gitmiştik 80’li yıllarda. Bir zatı ziyaret edeyim dedim. 100 yaşında elini öptüm. Oğlum Şevki çok dolaşıyorsun benim hatıratımı anlat dedi. 30’lu yıllarda Ankara’da asker idim. Tren istasyonuna hayvan vagonu geldi, hayvan treni geldi. Komutan dedi ki bu vagonlara nöbet tutacaksınız. İneklere öküzlere neden nöbet tutacağız diye sorunca Komutan imanlıymış ağlamaya başladı. Hıçkırdı. Oğlum tövbe de burada inek, hayvan yok. Konya’dan getirtilen 400 alim var. Yarın sabah Ulus meydanında idam edilecekler. İşte  CHP bu.” [6]

MEHMET ÖZÇELİK/02-10-2016

[1] http://www.yenisafak.com/dunya/erdogani-devirmeye-calisan-amerikaydi-2532720

http://www.haber7.com/dunya/haber/2126147-abd-erdogani-devirmeye-calisti

[2] http://www.haber7.com/dis-politika/haber/2126098-abdden-buyukelci-john-bass-aciklamasi

[3] Darbe Haberleri-37-.rar                       http://www.dosyaupload.com/2EWp

Darbe Haberleri-38-.rar                      http://www.dosyaupload.com/2EYl

Darbe Haberleri-39-.rar                      http://www.dosyaupload.com/2F05

Darbe Haberleri-40-.rar                     http://www.dosyaupload.com/Z18

Darbe Haberleri-41-.rar                     http://www.dosyaupload.com/Z49

Darbe Haberleri-42-.rar                     http://www.dosyaupload.com/Z6h

Darbe Haberleri-43-.rar                    http://www.dosyaupload.com/1PoM

Darbe Haberleri-44-.rar                    http://www.dosyaupload.com/1PoK

Darbe Haberleri-45-.rar                    http://www.dosyaupload.com/Zuv

Darbe Haberleri-46-.rar                    http://www.dosyaupload.com/1Pwq

Darbe Haberleri-47-.rar                    http://www.dosyaupload.com/Zxa

Darbe Haberleri-48-.rar                    http://www.dosyaupload.com/35Jw

BELGELER-8-.rar                             http://www.dosyaupload.com/35Ju

Darbe Haberleri-49-.rar               http://www.dosyaupload.com/2FLp

Darbe Haberleri-50-.rar               http://www.dosyaupload.com/35Qx

Darbe Haberleri-51-.rar                    http://www.dosyaupload.com/2FRl

Darbe Haberleri-52-.rar              http://www.dosyaupload.com/35Zx

Darbe Haberleri-53-.rar              http://www.dosyaupload.com/2G2t

Darbe Haberleri-54-.rar              http://www.dosyaupload.com/10dk

Darbe Haberleri-55-.rar             http://www.dosyaupload.com/1qkv

Darbe Haberleri-56-.rar             http://www.dosyaupload.com/10qy

Darbe Haberleri-57-.rar             http://www.dosyaupload.com/Azv

[4] http://www.habervaktim.com/haber/484681/yahudinin-tazminat-oyunu.html

[5] http://www.ensonhaber.com/emin-colasandan-askerlerin-namaz-kildigi-fotografa-tepki-2016-09-14.html

[6] http://www.olay53.com/haber/sevki-yilmaz-chpnin-6-oku-imanin-sartlarini-yikmak-icindir-197274.htm

 




PEYGAMBERLERİN BİRBİRİNDEN ÜSTÜNLÜK FARKI

PEYGAMBERLERİN BİRBİRİNDEN ÜSTÜNLÜK FARKI

Bakara suresinin 285.ayetini izah sadedinde, Bakara 253. Ayetin izahıyla ilgili olarak tefsirlerde;

-Peygamber, Rabbinden kendisine indirilene iman etti, mü’minler de (iman ettiler). Her biri; Allah’a, meleklerine, kitaplarına ve peygamberlerine iman ettiler ve şöyle dediler: “Onun peygamberlerinden hiçbirini (diğerinden) ayırt etmeyiz.” Şöyle de dediler: “İşittik ve itaat ettik. Ey Rabbimiz! Senden bağışlama dileriz. Sonunda dönüş yalnız sanadır.”

-Ebu Hureyre’nin rivayet ettiği bir diğer hadiste şöyle deniyor: “Birçok hususta diğer peygamberlerden üstün kılındım: İlahi mesajların tümünü içeren bir kitap bana verildi. Heybetim düşmanlarım üzerinde etkili kılındı. Savaşta ganimet almam helal kılındı. Yeryüzü benim için temiz bir mescid kılındı. Bütün alemlere elçi olarak gönderildim. Benimle birlikte peygamberlik son buldu.”

-Ve ; “Rabbin, göklerde ve yerde olan herkesi en iyi bilir. Andolsun, biz peygamberlerin bir kısmım bir kısmına üs­tün kıldık ve Davud’a da Zebur verdik.”[1]

-Zaten Bakara 253.ayetin içerisinde yoruma gerek kalmadan izah mevcuttur.

“İşte peygamberler! Biz, onların bir kısmını bir kısmına üstün kıldık. İçlerinden, Allah’ın konuştukları vardır. Bir kısmının da derecelerini yükseltmiştir. Meryem oğlu İsa’ya ise açık deliller verdik ve onu Ruhu’l-Kudüs (Cebrail) ile destekledik. Eğer Allah dileseydi, bunların arkasından gelen (millet)ler, kendilerine apaçık deliller geldikten sonra, birbirlerini öldürmezlerdi. Fakat ayrılığa düştüler. Onlardan inananlar da vardı, inkâr edenler de. Yine Allah dileseydi, birbirlerini öldürmezlerdi. Lâkin Allah dilediğini yapar.”

-Nisa suresinin 164. ayetinde: “Yüce Allah Musa ile direkt ola­rak konuştu” denilmektedir.

-Zaten peygamberler belirlenirken; Kendisine kitap verilen resuller ve kitap verilmeyen nebiler olarak zikredilir.

Tüm peygamberler peygamberlik ücretini tam olarak alacaklardır.

İsterse hiçbir ümmeti olmasın.

Tıpkı milletvekilleri seçilirken kimisi yüz bin oy alırken, diğeri beş bin oy almaktadır.

Maaşları ödenirken aldıkları oya göre değerlendirilmezler.

Ancak başbakan ve bakanlar milletvekillerinden çıkarlar.

Burada bir başbakanlık ve bakanlık ücret farkı devreye girmektedir.

Tıpkı bunun gibi, Kur’an-ı Kerim-de adı zikredilenle zikredilmeyen, kendilerine kitap verilenle verilmeyen, Allahın kendisiyle konuşup Beyyinelerle destekleyip ve miraç ile huzuruna aldıklarının elbetteki bir farkı olacaklar.

Yoksa hepsine iman etmek farzdır, bu noktada ayrım söz konusu değildir.

Veya bunu kavga ve ihtilaf sebebi yaparak üstünlüğü ortaya atmak elbette tasvib edilecek bir durum değildir.

Ne yazık ki, ihtilafı körükleyerek üstünlüğü gündeme getirenlerin bu ifrat hareketinin verdiği zarar gibi, bu farkı görmeyip inkâr ederek tefrit edenler de en az onlar kadar zarar vermektedirler.

-Ümmet, peygamberlerin bazısının diğer bazılarından üstün olduğu ve Hz. Muhammed (s.a.s)’in de, bunların   hepsinden   üstün  olduğu   hususunda  ittifak  Hz. Muhammed etmiştir.

İşte o üstünlük farkının Kur’an-ı Kerim-den misalleri;

-“Biz seni ancak, âlemler için bir rahmet olarak yolladık”[2] âyetidir.

-“Ve senin zikrini yücelttik”[3]

-“Kim Resule itaat ederse, Allah’a itaat etmiş olur”[4]. O’na yapılan bia­tin (bey’a) kendisine yapılmış olacağını beyan ederek,”Sana beyât edenler (bilsinler ki), Allah’a beyât etmektedirler. Allah’ın eli onların eli üzerindedir”[5]; Hz. Peygamber (s.a.s)’in şerefinin, kendi şerefi olduğunu söyleyerek,: “Halbuki şerefve kuvvet Allah’ın ve peygamberinindir”[6]; Peygamberin rızasının, kendi rızası demek olduğunu ilân ederek,  “Allah’ı ve Resulünü razı etmeleri daha doğru­dur”[7] ve O’na uymanın, kendisine uyma olduğunu bildirerek de,”Ey imân edenler, Allah’a ve Resulüne uyun..”[8] buyurmuştur.

-Allah Teâlâ, Kur’an’m herhangi bir sûresi ile meydan okumasını emrederek, Hz. Muhammed (s.a.s)’e  “O’nun sûreleri gibi bir sûre getirin”[9] buyurmuştur.

Allah Teâlâ, Hz. Musa’yı dokuz mucize ile şereflendirdiğini beyân buyurmuştur. Binaenaleyh bunca sa­yısız mucize ile Hz. Muhammed (s.a.s)’ı şereflendirmiş olması elbette pek mü­nasiptir.

-Hz. Peygamber (s.a.s)’in mucizesi, diğer bütün peygam­berlerin mucizelerinden daha üstündür.

Hz. Peygamber (s.a.s)’in mu­cizeleri üç binden fazladır.

-Hz. Peygamber (s.a.s)’in en büyük mucizesi Kur’an’dır.

-“Biz seni, ancak insanların tamamı için peygam­ber olarak gönderdik”[10] âyeti delâlet eder.

-Hz. Muhammed (s.a.s)’in dini, dinlerin en üstünü­dür. Binaenaleyh Hz. Peygamber (s.a.s)’in de, peygamberlerin en efdali ol­ması gerekir.

-Muhammed ümmeti, ümmetlerin en üstünüdür. Bun­dan dolayı, Hz. Peygamber (s.a.s)’in de, peygamberlerin en üstünü olması gerekir.

Birinci cümlemizin delili, “Siz, insanlar için çıkarılmış en hayırlı bir ümmetsiniz”[11] âyetidir.

İkinci cümlemizin delili ise şudur: Bu ümmet Hz. Muhammed (s.a.s)’e ta­bî oldukları için bu dereceye ulaşmıştır. Nitekim Cenâb-ı Allah,”De ki: Eğer Allah’ı seviyorsanız, bana uyun ki Allah da sizi sevsin”[12] buyurmuştur. Tabî olanların üs­tünlüğü, tabî olunanın da üstün olmasını gerektirir.

Yine Hz. Muhammed (s.a.s)’in sevabı daha çoktur. Çünkü o hem cinle­rin, hem de insanların peygamberidir. Bundan dolayı sevabının da çok olması gerekir. Çünkü uyanlarının çokluğunun, uyulan kimsenin yüceliğinde bir tesi­ri vardır.

-Hz. Peygamber (s.a.s)’in, Hz. Adem ve diğer  peygamberler kıya­met günü benim sancağım altında olurlar” hadisidir. Bu da, O’nun Hz. Âdem ve bütün ademoğullarından daha üstün olduğunu gösterir.

Yine Hz. Peygamber (s.a.s), “Ben, âdemoğullarının efendisiyim fakat bunda övünülecek bir şey yok” ve, ”Ben girmedikçe cennete hiçbir peygamber giremez ve benim ümmetim girmeden de hiçbir ümmet giremeyecektir” buyurmuştur. Enes (r.a), Hz. Peygamber (s.a.s)’in şöyle dediğini rivayet etmiştir:

“İnsanlar diriltildiği zaman, kabirden ilk çıkacak benim. İnsanlar mah­şerde toplandıklarında, onların hatibi benim. Ümitsizliğe düştüklerinde, ben onların müjdecisi olacağım. Liva ‘ül hamd benim elimdedir. Ben Rabbimin ya­nında âdemoğullarının en kıymetlisiyim. Ama övünmüyorum’

İbn Abbas’dan şöyle dediği rivayet edilmiştir: Sahabeden bir grup otur­muş, karşılıklı konuşuyorlardı. Hz. Peygamberi (s.a.s) de onları duyuyordu. Birisi, “Ne güzel, Allah, Hz. İbrahim’i dostu saymış” dedi. Bir başkası, “Bu, Cenâb-ı Allah’ın Hz. Musa ile bizzat konuşmasından daha şaşırtıcı bir şey değil” dedi. Bir diğeri, “Hz. İsâ, Allah’ın kelimesi ve ruhudur”; bir diğeri de, “Allah, Hz. Adem’i seçmiştir” dedi. O sırada, Hz. Peygamber yanlarına çıkarak: “Söz­lerinizi ve delillerinizi duydum. Hz. İbrahim Allah’ın halilidir, doğru. Hz. Mu­sa, Allah’ın konuştuğu kimsedir, doğru. İsâ (a.s), rûhullahdır, doğrudur. Allah, Hz. Adem  seçmiştir, doğrudur. Ben de Allahın sevgili kulum, (Habibullah ‘ım) fakat övünmüyorum. Ben kıyamette Liva-ul -hamdin taşıyıcısıyım, fakat Övünmüyorum. Ben kıyamet günü İlk şefaat edecek ve şefaati ilk kabul edile­cek olanım, fakat övünmüyorum. Cennet kapısını ilk ben çalacağım, o bana açılacak ve fakir mü’minler yanımda olarak oraya gireceğim, fakat Övünmü­yorum. Ben gelmiş geçmiş insanların en şereflisiyim, fakat övünmüyorum” buyurmuştur.

-Mücahid, İbn Abbas’tan, Hz. Peygamber (s.a.s)’in şöyle dediğini rivayet etmiştir:

“Bana, benden önce hiç kimseye verilmemiş olan beş şey verildi: Bunda övünülecek bir durum yok: Ben, hem beyaza (kırmızı derili), hem de siyah derili insanlara peygamber olarak gönderildim; halbuki benden önceki peygam­berler, sadece kendi kavimlerine gönderilmişlerdi. Yeryüzü benim için bir mescid ve tertemiz kılınmıştır. Bir aylık mesafeden, önümdeki düşmanlara korku salmamla yardım olundum. Benden önce hiç kimseye olmadığı halde, gani­metler bana helâl kılınmıştır. Bana şefaat etme izni verildi, ben de bu hakkımı ümmetim için kıyamet gününe erteledim. Binaenaleyh bu şefaâtım, inşaallah, Allah’a hiçbir surette şirk koşmamış olan kimselere ulaşacaktır”

-Allah’u Teâlâ Kur’an’da, peygamberlerine her hitab ettiğinde onlara isimleriyle seslenmiştir. Meselâ  “Ey Adem, otur…”[13] “Ona, ey İbrahim diye nida ettik”[14] “Ey  Musa, benim ben, senin Rabbin..”[15]  buyurmuştur.

Ama, Hz. Peygamber (s.a.s)’e  nida ettiğindeyse, “Ey Nebî”[16] ve, “Ey Resul…” (Maide, 67)diye hitâb etmiştir. Ki bu da, Hz. Peygamber’in üstünlüğünü gösterir.

-Hadiste, “Adem su ile top­rak arası bir sey iken ben peygamber  idim”

-Mevlana Mesnevi’sinde peygamberler arasındaki üstünlükleri anlatır­ken; “Peygamberler aynı kaynaktan gelen sular gibidirler sular aynı ama kaplar değişik.

MEHMET ÖZÇELİK

02-09-2016

[1] İsra, 55.

[2] Enbiya, 107.

[3] İnşirah, 4.

[4] Nisa, 80.

[5] Fetih, 10.

[6] Münafıkün.8.

[7] Tevbe.62.

[8] Enfal, 24.

[9] Bakara. 23.

[10] Sebe, 28.

[11] Âl-i-lmran, 110.

[12] Al-i imran, 31.

[13] Bakara, 35.

[14] Saffat, 104.

[15] Taha, 11-12.

[16] Ahzab, 1.




BAKLAYI AĞIZDAN ÇIKARMAK

BAKLAYI AĞIZDAN ÇIKARMAK

Paralel yapının dehşet veren darbe uygulamaları ve planları ortaya çıktıkça insan kendisini alamıyor.

Bütün bu dehşet girişimlerine rağmen bu darbe teşebbüsünü yapanlar ve hala onlara destek olanlar, ağızdan baklayı çıkarmamak mümkün olmuyor.

Artık baklayı çıkarma zamanı bile az kalıyor.

Sevmediğim bakla ve ağızdan baklayı çıkarma yerine her ağır şeyde aslında onlara yakışmaktadır.

Baklayı çıkarmaya gelince, aslında hak etmiyor mu?

“Zamanında çok küfürbaz bir adam yaşarmış. Sonunda kendine yakıştırılan küfürbazlık ününe dayanamaz duruma gelmiş. Soluğu bir bilgenin yanında almış, ondan akıl danışmış.
‘Her kızdığım konu karşısında küfretmek huyumdan kurtulmak istiyorum’ demiş. Adamın içtenliğini görünce bilge ona yardımcı olmaya karar vermiş. Bakkaldan bir avuç bakla tanesi getirtmiş ve bunları ‘küfürbazlık’tan kurtulmak isteyen adamın avucunun içine koydu.
‘Şimdi bu bakla tanelerini al, birini dilinin altına, ötekilerini cebine koy’ demiş. ‘Konuşmak istediğin zaman bakla diline takılacak, sen de küfürden kurtulma isteğini anımsayıp o anda söyleyeceğin küfürden vazgeçeceksin. Bakla ağzında ıslanıp da erimeye başlayacak olursa cebinden yeni bir bakla çıkarırsın, dilinin altına onu yerleştirirsin.’
“Adamcağız bilgenin dediğini yapmış. Bu ara da bilgenin yanından da ayrılmamaya çalışıyormuş. Yağmurlu bir günde birlikte bir sokaktan geçerlerken bir evin penceresi hızla açılmış ve genç bir kız başını uzatmış, seslenmiş:
‘Bilge efendi, biraz durur musun?’ demiş ve pencereyi kapatmış. Bilge söyleneni yapmış ama sicim gibi yağan yağmur altında iliklerine değin ıslanmış. Sığınacak bir saçak altı da yoktur. Üstelik niçin durdurulduğunu henüz bilmemektedir ve kız da pencereden kaybolmuştur. Bir ara evin kapısına varıp kızın ne istediğini sormak geçmiş içinden fakat tam kapıya yöneleceği sırada kız tekrar  pencerede görünmüş ve aynı isteğini yinelemiş:
‘Bilge efendi, lütfen birkaç dakika daha bekler misiniz…’
“Bilge içinden öfkelenmiş ama kızın isteğini de yerine getirmiş. Fakat yanındaki ‘eski’ küfürbaz adam, kendini zor tutuyormuş. Bu arada yağmurun şiddeti gittikçe artıyor, bilge de, adam da, vıcık vıcık ıslanıyorlarmış.
Bir süre sonra pencere açılmış ve kız yine seslenmiş;
‘Gidebilirsiniz artık!..’ demiş.
Bilge bu durumu çok merak etmiş ve sormuş:
‘İyi de evladım bir şey yoksa bu yağmurun altında bizi niçin beklettin?’
“Penceredeki kız, bu soruyu pek umursamamış:
‘Efendim, sizi elbette bir nedeni olmadan bekletmiş değilim’ demiş ve bekletme nedenini şöyle açıklamış:
‘Tavuklarımızı kuluçkaya yatırıyorduk. Yumurtaları tavuğun altına koyarken bir kavuklunun tepesine bakılırsa piliçler de tepeli olur, horoz çıkarmış. Annem sizi sokaktan geçerken görünce hemen yumurtaları kuluçkaya koydu ve yumurtaları tavuğun altına yerleştirene değin sizin pencerenin önünden ayrılmamanızı istedi.’
“Saygısızlığın böylesi karşısında bilgenin de tepesinin tası atmış. Yanındaki ‘eski’ küfürbaza dönmüş ve şöyle demiş:
‘Hak ettiler bu ana kız’ demiş. ‘Çıkar ağzından baklayı!..’”

*Paralel yapıya yönelik görevden almalar, Fetö-nün zulmüne ortak olanları o zulümlerinden caydıracak mı yoksa birbirlerine dünya menfaatı için tekrar ortaklaşıp, yeni operasyonlara girişecekler mi?

Fetö mensubları ağır bir sınavdan geçmektedirler.

Halisiyet ve samimiyetleri ciddi manada test edilmektedir.

-Ergenekonu devre dışı bırakan Fetö acaba şu aşamada ergenekonla ortaklık yapar mı?

Şeytanlarla, teröristlerle ortaklık yapan biri, ergenekonla da, herkesle de ortaklık yapar.

Mehmet özçelik

28-09-2016




KABİR HAYATI

KABİR HAYATI

“Onlardan birine ölüm geldiği vakit: “Rabbim! Beni geri gönder. Umulur ki terk

ettiğim o yerde ve hayatta salih ameller işlerim” der. Hayır! Bu onun söylediği (boş) bir

sözdür. Onların arkalarında ise, yeniden dirilecekleri güne kadar bir (Berzah) hayatı

vardır.” [1]

-Peygamber Efendimiz (s.a.s.) ise, “Kabir, Âhiret menzillerinin ilkidir”[2]

-Peygamberimiz Dualarında sık sık kabir fitnesinden ve azâbından Allâh’u Teâlâ’ya sığındığı gibi, bunu ashabına ve ümmetine de tavsiye etmiştir.[3]

-Kur’an-ı Kerim-de de kabir hayatı anlatılmaktadır.[4]

-Kabir azâbına delalet ettiği belirtilen bazı âyetler şöyle zikredilir:

“Ve Firavun’un ailesini azâbın en kötüsü sarıverdi. Ates! sabah-aksam ona arz

olunurlar.(Dünya durdukça azab böyle devam eder). Kıyâmet koptugu gün de:’Firavun

ailesini azâbın en çetinine sokun! (deriz).” [5]

-“Kim benim zikrimden yüz çevirirse onun için dar, sıkıntılı bir geçim vardır.”[6]

Kurtubî, buradaki ‘dar geçimin’ kabir azâbı olduğudur.

Ashâbdan Ebû Saîd el-Hudrî ve Abdullâh b. Mesûd bu görüştedirler. Ebû Hureyre de (r.a.) bu konuda Peygamber Efendimiz’den merfu olarak şu hadisi nakletmiştir: ‘Kâfire kabri o kadar daralır ki, kaburga kemikleri birbirine geçer. İste bu, âyette geçen dar geçimdir.” [7]

-“Çokluk kuruntusu sizi o derece oyaladı ki, kabirleri (bile) ziyaret ettiniz.

(Ölülerinizin çokluğunu bile hesaba kattınız). Hayır (olmaz bu), yakında bileceksiniz!

(hatanızı).Yine hayır yakında bileceksiniz! (hatanızı) ” [8]

Zirr b. Hubeys’in Hz. Ali’den (r.a.) nakletmiş olduğu aşağıdaki rivayet, yukarda

kaydetmiş olduğumuz bu âyetin, kabir azâbıyla ilgili olduğunu ifade etmektedir:

“Biz, Tekâsür süresi nazil oluncaya kadar kabir azâbından şüphe içindeydik.” [9]

-Muhakkak ki, zalimlere bu azâbın dışında bir azâb daha vardır. Fakat onların

çoğu bilmezler. [10]

Taberî ve Kurtubî gibi âlimler, âyette kendisinden söz edilen azâbın, Âhiret

azâbının dışında kalan kabir azâbı olduğunu kaydetmektedirler. [11]

İlk dönem müfessirlerinden Katâde, bu konuda İbn Abbâs’tan bir rivayet nakletmiştir. Buna göre İbn Abbâs bu âyet hakkında: “Siz kabir azâbını Allâh’ın kitabında bu âyette

bulacaksınız” demiştir.[12]

-Kabir azâbı hakkında nâzil olduğu bildirilen, “Belki dönerler diye, onlara büyük azabdan önce daha küçük bir azâbı tattıracağız” [13]

-“Onlar, günahları yüzünden suda boğuldular ve ateşe sokuldular, kendilerine de

Allâh’tan başka bir yardımcı bulamadılar.” [14]

Burada bahsedilen kimselerin, suda boğulmalarını müteakip ateşe sokulduklarının belirtilmesi, durumlarının Firavun’un adamlarının akıbetine benzediğini göstermektedir. [15]

Hadiste de onlarca kabir ve azabı ile ilgili hadisler bulunmaktadır.

Bunları başlıklar halinde zikredecek olursak;

-Kabir Azâbına Sebep Olan Fiillerle İlgili Rivayetler.

-Hayvanların Kabir Azâbını İşitmeleri İle İlgili Rivayetler

-Kabirde Azap Şekilleri İle İlgili Rivayetler

-Kabir Azâbından Kurtulanlar. Bunlar ise;

Şehidler, Karın Ağrısından Ölenler, Mülk Sûresini Okuyanlar, Cuma Günü Ölenler.[16]

 

MEHMET ÖZÇELİK

29-07-2016

[1] Mü’minun 23/100.

[2] Hanbel, Ebû Abdillah, Ahmed b. Muhammed es-Seybâni, el-Müsned, Müessesetu Kurtuba, Mısır Trs., I, 63; Beyhâkî, Ahmed b. Hüseyin b. Ali b.Mûsâ

Ebu Bekir, et-Tirmizî, Ebû İsa Muhammed b. İsa, es-Sünen, tah. Ahmet Muhammet Sakir, Dâru İhyai’t-Turasi’l- Arabi, Beyrut, Trs., IV, 553; İbn Mâce, Muhammed b. Yezid Ebu Abdullah el-Kazvini, es-Sünen, tah. M. Fuad Abdu’l-Bâki, Dâru’l-Fikir, Beyrut Trs., II, 1426; İbn es-Sünenü’l-Kübra, tah. Muhammed Abdulkâdir Ata, Mektebetu Dâru’l-Bâz, Mekke 1994, IV, 56; Hâkim, Muhammed b. Abdillah Ebu Abdullah en-Nisâbûri, el-Müstedrek ale’s-Sahîhayn, tah.

Mustafa Abdulkadir Ata, Dâru’l-Kütübi’l-_lmiye, Beyrut 1990, I; 526; el-Makdîsî, Muhammed b. Abdulvâhid b. Ahmed, el-Ehâdîsu’l-Muhtâra,tah. Abdulmelik b. Abdullah b. Duheys, Mektebetu’n- Nahda el-Hadîse, Mekke 1410, I, 523-524; es-Suyûtî, Celâleddin b. Abdirrahmân, Serhu’s-Sudûr bi Serhi Hâli’l-Mevtâ ve’l-Kubûr, tah. Yusuf Ali el-Bedyûvî, Mektebetu Dâru’t-Turas-Dâru _bn Kesir, 2. Baskı,

Beyrut 1992, s. 212.

[3] Buhârî, Muhammed b. İsmail Ebu Abdillah, el-Câmiu’s-Sahîh, 3. Baskı, Dâru İbni Kesîr, Beyrut 1987,I, 463, V, 2341; Müslim, b. Haccac Ebu’l-Hüseyin el-Kuseyrî, el-Câmiu’s-Sahîh, tah. M. Fuad Abdulbâkî, Dâru İhyâi’t-Turâsi’l-Arabi, Beyrut Trs., I, 410-412, II, 621, 2050; Ebû Dâvûd, Süleyman b. Es’as es-Sicistâni, es-Sünen, Dâru’l-Fikir, Beyrut Trs., II, 90; et-Tirmizî, V, 566; en-Nesâî, es-Sünenu’l- Müctebâ, tah. Abdulfettah Ebû Gudde, 2. Baskı Mektebetu’l-Matbûâtu’l-İslâmiyye, Haleb Trs., III, 133-134.; İbn Hanbel, el-Müsned, I, 22.

[4] Kuranda kabir. Bkz. Abese 80/ 21; Tekâsür 102/ 2; Hacc 22/ 7; İnfitâr 82/ 9.

[5] Mü’min, 40 /45-46.

[6] Taha 20/ 125.

[7] Kurtûbî, el-Câmi, XI, 259.

[8] Tekâsür 102/ 1-4.

[9] Taberî, Câmiu’l-Beyân, XXX, 284; Kurtûbî, el-Câmi, XX, 172-173; Yazır, Elmalılı Hamdi, Hak Dini Kurân Dili, Eser Yay. İstanbul 1979, IX, 6045.

[10] Tur 52/ 47.

[11] Taberî, Câmiul-Beyân, XXVII, 36-37; Kurtûbî, a.g.e., XVII, 78.

[12] Taberî, Câmiu’l-Beyân, XXVII, 36.

[13] Secde 32/ 21.

[14] Nuh 71/ 25.

[15] Kurtûbî, el-Câmi, c. 18, s. 311; Yazır, Hak Dini Kurân Dili, IX, 5378; Farklı görüşler için Bkz.Özdemir, a.g.m., s. 162.

[16] Geniş bilgi için bak.-SUYÛTÎ’NİN ŞERHU’S-SUDÛR Bİ ŞERHİ HÂLİ’L-MEVTÂ VE’L KUBÛR

 




MAHZENLİ ALİ EFENDİ VE KABİR AZABI

MAHZENLİ ALİ EFENDİ VE KABİR AZABI

Kırşehir-in  Çiçekdağ ilçesine doğru 50 km civarındaki bir köyde yaşayan maneviyat önderi veli bir zat yaşamaktadır.

Mahzenli Ali Efendi.

Bu zatın ilk tanınması Kıbrıs savaşıyla olmuştur.

Pilot Subay anlatmaktadır.

Kıbrıs savaşında beşparmak dağlarını bombalıyorduk.

Uçakta yakıt kırmızı sinyal ile bitişi haber veriyordu.

İkmal yapmak üzere dönüş yapacağım sırada bir el omuzuma dokundu.

Dönüp baktığımda beyaz sakallı, kısa boylu, nurani bir zat.

Kendisine kim olduğunu sorduğumda cevaben;

Bana Mahzenli Ali Efendi derler, dedi.

Bana gösterdiği yerlere bombardumanda bulunmamı söyledi.

Bende kendisine yakıtımın bitmekte olduğunu söylememe rağmen bir saatten fazla bombardumana devam ettim.

Beşparmak dağları düşmüş, dönüşü yapmıştım. Ancak O zat uçakta yoktu.

Uzun süre Mahzeni aradım, bulamamıştım.

Bir gün yine İzmirde bu konuyu anlattığımda Kırşehirli bir arkadaşım, bunu bildiğini ve Kırşehire bağlı bir köy olduğunu söyledi.

Köye varıp halka sorduğumda bana cevaben; Öyle bir zatın olduğunu ancak çoktan yani Kıbrıs savaşından çok önce vefat ettiğini söylediler.

Akrabalarıyla görüşüp eşkalini söylediğimde aynen doğruladılar.

……………………………     

Mahzenli Ali Efendi bazen Kırşehire gelip, halkın tezahürat ve muhabbetiyle karşılanırdı.

Bir gün yine geldiğinde, kendisi hafız olan imam Kamil hoca Ali Efendinin elini öperek bir müşkilinin olduğunu söyler.

Yine kendisi gibi hafız olup vefat etmiş olan babasını rüyasında gördüğünde, büyük bir azab içerisinde olduğunu söyler.

Ali Efendi birkaç dakika murakabede bulunduktan sonra; doğrusun , baban azab içinde, kendisine izin verilmiyor, der.

Sağ ayağından başlayarak 7 kere Âyet-el Kürsiyi okuyarak, etrafında dönerek oku der.

Kamil hoca aynen denileni yapar.

Bir müddet sonra babasını rüyasında görür. Babası sarıklı olarak Kırşehirin Kapıcı camisine geldiğini görür ve kendisine şöyle der;

Bana izin verdiler, ondan dolayı geldim, der.

Daha sonra Ali Efendiyle görüşüp durumu söylediğinde Ali Efendi yine kısa bir müddet murakabeye daldıktan sonra cevaben;

-Evet, baban kabir azabından kurtulmuş ancak kardeşin öldü, hemen git, der.

Kamil hoca eve vardığında gerçekten de evde bulunan özürlü kardeşinin ölmüş olduğunu görür.

*********************    

MEHMET ÖZÇELİK

29-07-2016

 




DEHŞETE KAPILDIM

DEHŞETE KAPILDIM

Muhsin Yazıcıoğlu – nun ciddi bir meseleden dolayı öldürüldüğü belli idi.

Farklı söylentiler ortada gezmekte, birileri belgeleri ya yok etmede veya sümen altı etmede idi.

Ancak en dehşetlisi ise; Dünyada bir örneği olan ve daha sonra bir komutan tarafından mikro filimleri alınan, dünyada gayet sınırlı, bir elin parmakları kadar dahi örneği olmayan Barnabas incili idi.

Çürümüş, kokmuş ve kokuşmuş olan Hristiyanlık dünyasını bitirecek olan ve Hz.İsa- nın havarilerinden Barnabasın Hz.İsa-dan duyduklarını yazdığı, diğerlerinden daha sahih, özellikle tevhidi işleyen ve Efendimizden haber veren eser.

İşte o dehşet haber;

-“Hz. İsa’nın öğrencisi olan Aziz Barnabas tarafından yazıldığı ve orijinal nüshalarından birinin de Türk devletinin elinde olduğu iddia ediliyor. İncilin ortaya çıkması durumunda dünyadaki tüm paradigmaları altüst edeceği söyleniyor.

15 Temmuz FETÖ/PDY darbe girişiminin ardından BBP lideri merhum Muhsin Yazıcıoğlu’nun ailesinin 9 Ağustos’ta yaptığı suç duyurusu, yeni iddialar içerdi. Suç duyurusunda, Yazıcıoğlu’nun ‘Barnabas İncili’ni sinema filmi yaptırmak istediği, bu durumun FETÖ elebaşı Fetullah Gülen’i rahatsız edip etmediği ve helikopterin Gülen’e bağlı Hava Kuvvetleri’ndeki FETÖ’cüler tarafından düşürülüp düşürülmediğinin araştırılması talep edildi. Dilekçede, Yazıcıoğlu’nun kaza sırasında yanında bulunan ve içinde Barnabas İncili’nin fotoğraflarının bulunduğu hafıza kartının da kayıp olduğu vurgulandı.

Merhum Muhsin Yazıcıoğlu’nun olay esnasında yanında bulunan Blackberry marka telefonunda bu Barnabas İncili’nin görüntülerinin kayıtlı olduğu ve bu görüntülerin saklandığı hafıza kartının telefonunun içerisinden alınmış olduğu da telefonun teslim edildiğinde ve tespit tutanaklarıyla sabittir. Yine Yazıcıoğlu’nda Barnabas İncili’nin ayrı suretinin de muhafaza edildiği, bunun film yapımında senaryo çalışmaları için kullanmak istediği bilinmektedir.’

Malatya Cumhuriyet Başsavcılığı’nda vermiş olduğu ifadesinde görüşmede yanlarında bulunan Ramazan Akgün’ün, ‘Efendim, siz bu İncil’i gördünüz mü’ demesi üzerine merhum Muhsin Yazıcıoğlu’nun, ‘Evet. Bu İncil’i Genelkurmay’da gördüm ancak bu İncil’i görenler pek uzun yaşamıyor’ dediğini ifade etmektedir.’

-Kardinalliğe soyunan ve rahmetli ve aslında öldürülen Aytunç Altındal Gülenin islam alemindeki ismi belirlenmeyen Kardinal olduğunu söylemiş ve çok yaşamamıştı.

Yoksa dünyayı değiştirecek olan Barnabasın ortaya çıkmasından korkan batı, Fetö kanalıyla Barnabası da ele geçirmeye çalışmakta, daha doğrusu ortaya çıkmasını engellemektedir.

Aslında batının yani Hristiyan dünyasının islam dünyası ile olan savaşı, çökmekte ve yıkılmakta olan Hristiyanlığın, yıkılışını geciktirme çabasıdır.

Barnabasın ortaya çıkması, Hristiyanlığın bitişidir.

Tevhid inancını ele alan Barnabas incili, bu günkü Hristiyanlığın teslis inancına aykırı ve doğru bir incili yansıtmaktadır.

Türkiye-de ilk defa Aramice uzmanı, bilim adamı Dr. Hamza Bektaş(Hocagil)la yaptığı konuşma ve “İncil’in bulunma hikayesi” ni anlatmaktadır.

Kitabın giriş kısmında; “Alemlerin Rabbi olan Allah tarafından, Mesih’e vahyedileni, ondan duyduğum gibi 48 yıl sonra, aynen duyduğum gibi, Demir Nüsha olarak yazıyorum. Ben Kıbrıslı Barnabas’ım” ifadeleri vardı.

Soru: Kitabın bu bölümüne kadar içeriğinden bahsedebilir misiniz?

Cevap: Tevhit’ten başka bir şey yoktu. Zikrullah vardı. İbadet etmenin önemi, Allah’a eş koşmama. Komşulara yardımcı olma. Lut Kavmi ile ilgili bazı uyarıcı bilgiler ve ibret alınmasını öğütleyen bir kıssa vardı. Dikkatimi çeken bir şey daha vardı. Bir peygamber gelecek, ona tabi olanlar, dolgun başaklar gibi olacaklar!” ayeti vardı.[1]

Ergenekon-la başlayıp 15 Temmuz darbesiyle devam eden ve bundan sonra da devam edecek olan kavganın önemli iki sebebi bulunmaktadır;

1-Yıkılan Hristiyanlığın yıkılışını geciktirmek.

2-Ortadoğuyu Hristiyanlaştırmak.

Bunu da iç unsur ve projelerle yapmaya çalışmak…

-Başbakana şimdiki cumhurbaşkanına da aslında bunun yani Barnabas incilinin ortaya çıkması korkusuyla saldırılmaktadır.

-“Türk, İngiliz ve İsrail ajanları tarihinin en önemli kapışmalarından birini yaşadılar. MOSSAD ve MI6’nın peşine düştüğü 1900 yıllık el yazması Tevrat, MİT operasyonuyla Başbakan’a ulaştırıldı.”

1900 yıllık tahrif edilmemiş Tevrat’ta İsrail oğullarının dini ve siyasi anlayışlarına dayanak yaptığı bazı unsurların doğru olmadığı ortaya çıktı.

Ve hepsinden daha önemlisi, tahrif edilmemiş Tevrat’ta son peygamberin Hz. Muhammed olduğu açıkça vurgulanıyor.[2]

-Türkiye başta Erdoğan bir an evvel bu incili İbraniceden tercüme ettirmeli, dünyaya duyurmalıdır.

Bütün Avrupa-nın top yekün saldırısından daha dehşetli, gök gürültüsü gibi bir ses getirecek, -İnşaallah- Hristiyanlık İslâmiyete inkilab edecektir.

*(İncilin 20.babının devamında)2000 yılından sonra şeytanın yeryüzündeki ekser insanları saptırarak Müslümanların üzerine saldırttığını, fakat akıbette Müslümanların galib gelerek küffarın helak olduğunu ifade etmektedir. Şöyle ki: “Ve bin sene tamam olduğunda, şeytan kendi zindanından salıverilip zeminin dört köşesinde olan taifeler yani Ye‟cûc ve Me‟cûc‟ü (ifsadata giren milletleri) –ki miktarı deniz kumu gibidir- idlal ve muharebeye cem‟ etmeye çıkacaktır. Ve yeryüzüne çıkıp mukaddeslerin ordusunu ve sevgili şehri ihata ettiler. Ve Allah tarafından semadan ateş inip onları telef etti.

Ve onları idlal eden iblis, canavar ile yalancı peygamberin bulundukları ateş ve kükürt gölüne atıldı. Ve gece gündüz ebed-ul âbâd azab olunacaklardır. (Esrarnama-den)

-Not: Kabirdekilerin pişman oldukları şeyler için, kalanlar birbirleriyle kavga etmekte, birbirlerini boğazlamaktadırlar.

Dönüşsüz bir yola gidenler ve girenler, bile bile hayatlarını çıkmaza sokmaktadırlar.

MEHMET ÖZÇELİK

26-09-2016

[1] http://www.yaklasansaat.com/haberdosya/2008_haberleri/eylul/eylul35.asp

http://www.tesbitler.com/2015/01/03/hristiyanligin-dogum-sancilari/

http://www.umutavci.com.tr/barnabas-incili-hakkinda.html

[2] http://www.habervaktim.com/haber/305503/1900-yillik-sir-erdoganda.html