HALEP YANIYOR İNSANLIK ÖLÜYOR

HALEP YANIYOR İNSANLIK ÖLÜYOR

İslam dünyası Yunus gibi balığın karnında, Eyyüb gibi yara bere içinde, Yusuf gibi kurtların istilasında, Nuh gibi dağ büyüklüğünde dalgaların arasında kıvranmakta, sellerin içerisinde yüzmekte, Habil gibi Kabillerin saldırı ve kan dökmesinde, çocuk Musa gibi Nil-e terkedilmiş halde debelenmektedir.

Bu asrın Firavun ve Nemrudları ise atalarını fersah fersah geçtiler.

Madene verilen ateş gibiyiz.

Efendimiz hadiste buyurur; ’İnsanlar madenler gibidirler.’

Kimin ne mal olduğu ortaya çıkmaktadır.

Kimi kömür, kimi bakır, kimi gümüş, kimi de altın mesabesindedir.

-Aslanların sessiz kaldığı bu günlerde, şehri boş bulan çakallar şehre inmiş ulumakta, aslanların haykırmasını beklemektedir.

-Abd başkanı oğul Bush; ‘2.haçlı seferleri başlamıştır.’ demişti.

Bugün batı yeni bir haçlı seferlerini başlatmıştır.

Bin yıl önce 250 yıl süren ve yüz binlercesinin kanını akıtan haçlılar, yine kan akıtmak üzere meydana inmişlerdir.

Öncekinden bir farkla ki; bizden görünen ancak bizden olmayanları yanına alarak bize vurmaktadırlar.

2013 deki Gezi olaylarından 15 Temmuza ve de ekonomik yaptırımlara kadar tüm girişimler son kale olan Türkiye-yi yıkmak, Suriye ve Mısır-dan daha tehlikeli bir hale sokmaktır.

-Bir gün balta ormana dalar ve ağaçları kesmeye başlar. Ağacın birisi ağlayınca balta ona sorar;

-Acıdı mı yoksa, der.

-Ağaç hayır, der. Senin demirin değil de, senin başındaki ve de benden olan sapın beni acıttı, içimi kanattı.

Kurt gövdenin içine girmiş, içten kemirmekte ve de içten yıkmaya çalışmaktadır.

-Asrın Firavuncukları ve Nemrutları atalarını aratmayacak derecede faaliyet göstermektedirler.

Nemrut ve Firavun Eset- in öldürdüğü yedi yüz bine yakın insan kadarını öldürmemiştir.

Eğer Kur’an bugün inseydi, -Tebbet yeda ebi lehebin ve tebb – yerine, -Tebbet yeda Esedin ve tebb- olarak inerdi.

-Fetö-den darbecilere, Eset-ten Lenin, Stalin ve Maodan eskilere pek de sıra gelmezdi.

-Bu 20. ve 21.asır bütün asırların kirlerini bir defada kustu.

*İnsanlığın bittiği andayız ve de insanlık ölmektedir.

Halep yanıyor, insanlık ölüyor.

Üç yüz bin kişiye üç fırın düşmekte, insanlar açlıktan, soğuktan, bombaların altında ölümü yaşamakta, ölümle yaşamaktadırlar.

Yaralı çocuklar narkozsuz olarak, dillerinde Kur’an ile ameliyat edilmektedir.

Suriye-de kaçırılan çocuklar, tecavüze uğrayan kadınlar, organ mafyası, silah tüccarları, köle tacirleri, mezar soyguncuları, çakal ve sırtlanlar kol geziyor, kol kola geziyor.

Zaman müdafaada kalma zamanı değildir.

İçte de, dışa karşı da atağa geçme zamanıdır.

Zalimlere ve zulme dur denilmelidir.

İçte ve dışta münafık yapılar kendilerini gizlemiyorlar.

Gizli savaş ki, daha tehlikelidir artık bu durum açık savaş haline dönmüştür.

Düşman bellidir.

Bunun en önemli, belki de tek çaresi farz-ı ayın olan İttihad-ı İslamdır.

İslam Birliği.

Maalesef bizde de islam dünyasında da kafa kesenler yanlış olarak emsal gösterilmekte, İttihad-ı islama karşı çıkılmaktadır.

-İki şeyi bekliyorum;

Biri, Ayasofya-nın açılması,

Diğeri ise, İttihad-ı İslamın tahakkuku…

Bunlar devrede olup, olması gereken ve zincirlerin içte ve dışta kırılmasının bir garantisidir.

MEHMET ÖZÇELİK

16-12-2016




YALNIZ DEĞİL – Mİ – SİN REİS

YALNIZ DEĞİL – Mİ – SİN REİS

-Yalnız değilsin, ancak ‘Yalnız kaldığın ‘sözünde de yanlış da söylemiyorsun. Seni yalnızlığa itmeye çalışıyorlar.

-Yalnız değilsin, sana Allah yetmez mi?

-Yalnız değilsin, bir davetine koşan millet yetmez mi?

-Yalnız değilsin, ümitsizlik yok, ümit-var olmak yetmez mi?

-Yalnız değilsin, ancak sanki gizli bir el suçluların cezalandırılmasını engelliyor, zayıf iradeliler susturuluyor.

-Yalnız değilsin, mazlumlar arkandadır.

Yalnız değilsin, dolar mağdurları arkandadır.

Yalnız değilsin, faiz mağdurları arkandadır.

Yalnız değilsin, beşten küçük olanlar arkandadır.

Yalnız değilsin, one minute bayrağının altındakiler seninledir.

Yalnız değilsin, dünyanın birinci devi Abd- ye kafa tutan adamsın…

Yalnız değilsin, dik olanlar, kişiliğini bulanlar yanındadır. Boyundurukta kalanlar varsın seninle olmasın, ne gam… Gam çekme.

Yalnız değilsin, mazlumlar, mağdurlar, madrublar, mahzunlar seninledir.

Yalnız değilsin reis, herkes adeta sizden emir bekliyor, kendi iradesiyle meselelerin üzerine gitmekte  acziyyet göstermekte, çekingen davranmaktadırlar.

Bir asırdır bu milletin başına başına vurulmuş. Ancak eskisi gibi değil uyandı, sessiz bir çoğunlukta olsa arkandadır.

Yalnız değilsin, terör besleyicileri ve destekleyicileri olan batı ve abd mağdurları arkandadır.

-Yalnız değilsin, islâm dünyası arkandadır.

Hak ve adalet üzere olanlar, yalnız değildirler.

Zulüm kusanlar yalnızlığa mahkumdurlar.

Fir’avunların, nemrutların, Haccacların, zamanın deccal ve süfyanları ve de münafıkların takipçileri kalmadı.

Nerede paralelin milyonları? nerede pkk- nın destekçileri?

Bir asır önce Abdulhamid Han da yalnız bırakılmıştı.

Bu gün ise rahmetle anılıyor.

Rahmetle anılmak yalnızlığını gidermez mi?

Onca zahmetle anılanlar yanında…

Küfür devam eder ancak zulüm devam etmez.

Arı su içer bal akıtır, yılan su içer zehir akıtır.

Ümitsiz olma reis, herkes tinetinin gereğini yapar.

*****************

Bir parti kan içiyor, diğer parti kan kusuyor. Eset kan akıtıyor.

Bir asırdır kanalizasyonda akanlar, bu gün kanalizasyon kapaklarını açtılar.

Tüm Türkiye-yi hatta d islam dünyası ve dünyayı kokutmaya başladılar.

Askeri ve polisi vuranlar ve onlara maddi- manevi destek olanlar, bu milletin kanını taşımayan, başkalarının suyuyla oluşmuş, suyu, südü ve de kanı bozuk olanlardır.

Eset- e destek olanlar da en az onlar kadardırlar.

Kan akıtan pkk- ya ve de onun destekçisi 600 bin çocuk, yaşlı ve kadın demeden kan içici Eset-e destek olanlar hayvan bile olamaz, en aşağı sözcüklerin tümü bile onlara azdır.

Müslüman soyunu tüketen Esed soysuzunun zulmü, bizdeki maskeli soysuzlarının maskesini de düşürmüş oldu.

Devlet süratle bu ne idüğü belirsiz olan bu insan bozuntularını durdurmalı, cezalandırmalıdır. Terörden önce bürokrasi aşılmalıdır.

Terör saldırıcısı ve tahribler ile zarar verenlerden bu zararlar; kendilerinden, birinci derecedeki yakınları olan anne-baba ve kardeşlerinden tahsil edilmelidir.

Terörün üzerine gitmekten daha çok, terörü besleyenler engellenmeli ve yasaklar konulmalıdır.

Öldürmek ve öldürmeye alkış çalmak bir hürriyet değildir.

Terörün sesi kısılmalıdır. Terörü destekleyen Gazeteler ve medya susturulmalıdır.

Bu millet çok sıkıntı şekti ve de çok bedeller ödedi.

Üç buyuş çapulcu ve soysuza meydanı bırakacak değildir.

Kan ile alınan bu temiz topraklar kanı bozuklara bırakılacak kadar ucuz değildir.

MEHMET ÖZÇELİK

14-12-2016

 




KURT GÖVDENİN İÇİNDE

KURT GÖVDENİN İÇİNDE

”Eskiden tehlikeler hariçten gelirdi; onun için mukavemet kolaydı. Şimdi tehlike içeriden geliyor. Kurt, gövdenin içine girdi. Şimdi, mukavemet güçleşti. Korkarım ki, cemiyetin bünyesi buna dayanamaz. Çünkü, düşmanı sezmez. Can damarını koparan, kanını içen en büyük hasmını dost zanneder. Cemiyetin basîret gözü böyle körleşirse, îman kalesi tehlikededir. Işte benim ıztırâbım, yegâne ıztırâbım budur.” [1]

-Güleni bugüne kadar beslediler, beklettiler.

Bir boşluk olduğunda devreye koyacaklardı.

Öylede oldu.

Fetö verilmeyecek, eğer fetö verilirse peki kim alınacak?

Zira Apo verildiğinde Fetö alınmıştı!

Fetö verildiğinde biliniz ki, biri 50 sene sonraki proje için alınmıştır.

Bu arada da bu 50 yıllık süre içinde Fetö-nün pislikleri ve pisledikleriyle meşgul olunacaktır.

-FETÖ iğne ile kanser enjekte edip zehirlemiş

Şüpheli kanser teşhisiyle ölümü tartışılan Aytunç Altındal’ın, FETÖ tarafından iğne ile kanser enjekte edilerek öldürüldüğü iddia edildi.[2]

-Sisi yanlısı Şeyh’ten Erdoğan düşmanlığı.

Sisi yanlısı Şeyh Mazhar Şahin​, İsrail’de 5 gündür devam eden fakat söndürülemeyen yangının aynısının Türkiye ve Katar’da da çıkmasını dilediğini söyledi.[3]

Bu asrın bir farklılığı da, firavunların kendilerine bulduğu dal-kavuk ve şeyh bozuntuları veya din simsarcılarının kendilerine buldukları darbeciler…

-Darbe yapmak için çok harika ve üstün özelliklere sahip olmak gerekmez.

Hain olmak yeter.

-“NATO BİZİ SATTI” DİYORLAR

NATO, Türkiye’nin görevden aldığı subaylarla ilgili “En kısa zamanda yeni atamalar yapın, çalışmalar aksamasın” demişti. Bunun üzerine NATO’daki FETÖ’cü Türk subaylardan biri, bu tür yaklaşımlar karşısında ‘hem kendi hükümetleri hem de NATO tarafından satılmış hissettiklerini’ söyledi. Diğer bir subay ise “Bir ittifak ancak en zayıf üyesi kadar güçlüdür” diyerek NATO’nun ikinci büyük ordusuna sahip Türkiye’nin şu an İttifak’ın en zayıf halkası olduğunu iddia etti.[4]

Batı dün olduğu gibi bugün de deve almadan pire vermez.

Pireyi de pirelendirmek için verir.

Bugün yapılan anketler milletimizin avrupaya olumsuz bakışını % 60-80 arasına çıkarmıştır.

Geç de olsa.

Abd ve avrupanın kirli yüzü kapanmayacak kadar açılmaktadır ve görülmektedir.

*’ABD güçleri beyaz fosfor mermileri kullanıyor’

Washington Post gazetesi, ABD güçlerinin Irak’ta, temas etmesi halinde deride ciddi yanıklara sebep olan beyaz fosfor kullandığını yazdı. [5]

-Avrupa yıkılıyor.

İngiltere siyasette kolay kolay hata yapmaz.

İngilterenin Avrupa birliğinden ayrılması boşu boşuna değildir.

İngiltere tehlikeyi sezmiştir.

Avrupa birliğinin çöküşte olduğunu gören İngiltere, gemiyi ilk terkeden oldu.

Boğulmamak uğruna…

-24 temmuz 1923 lozan anlaşmasının amacı, Türk cumhuriyetinin  kurulması değil, Osmanlının yıkılması projesidir.

İngilterenin geç kabul etmesinin sebebi, bize hilafeti kaldırtma planıdır.

Lozan büyümek değil, -güya- problemsiz olsun küçük devlet olsun mantığı ! ile yapılan bilinçsiz bir harekettir.

Lozan Osmanlı ya ve dolayısıyla geçmişe aid her şeyin terkedilmesi kararıdır.

Son Osmanlı meclisinin feshedilerek, laik bir rejimin yeni seçilmiş delegelerinin ve vekillerinin parti devletidir.

Lozan Osmanlının parçalanma projesidir.

Lozan geçmişe ve bin küsür yıllık birikime sünger çekme hesabıdır.

Bugün ise, bu lozan anlaşmasının bir yüz yıl daha uzatılma girişimleri terörle yaptırılmaya çalışılmaktadır.

-Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselâm buyurdular ki:

“Bir kimsenin “İnsanlar helak oldu!” dediğini duyarsanız, bilin ki o, kendisi, herkesten çok helak olandır.”[6]

MEHMET ÖZÇELİK

11-12-2016

 

 

 

 

[1] Tarihçe-i Hayat, Sayfa 542.

[2] http://www.haber7.com/guncel/haber/2225886-feto-igne-ile-kanser-enjekte-edip-zehirlemis

[3] http://www.haber7.com/ortadogu/haber/2225204-sisi-yanlisi-seyhten-erdogan-dusmanligi

[4] http://www.habervaktim.com/haber/493583/fetocu-subaylardan-sok-itiraf.html

[5] http://www.ulke.com.tr/dunya/haber/702324-abd-gucleri-beyaz-fosfor-mermileri-kullaniyor

[6] Müslim, Birr 139, (2623); Muvatta, Kelam 2, (2, 989); Ebu Davud; Edeb 85, (4983.




ŞEYTANİ ORTAKLIK

ŞEYTANİ ORTAKLIK

Abd başkanı Donald Trump: 13 CIA yetkilisi darbeye yardım etti.[1]

Fetö Türkiye aleyhine hatta işgaline karşı Abd ile ortaklık yapmıştır.

Fetö haçlı zihniyetine Türkiye-yi teslime teşebbüs etmiştir.

*Fetöye Haşhaşi denilmesi gerçekten de yerinde bir ifadeymiş.

Tıpkı Hasan Sabbah-ın yanına gelen Selçuklu vezirlerinin bu durumunu terketmesini söylemeleri üzerine bir adamına kendisini Alamut kalesinden atmasını söylediğinde hiç tereddüt etmeden dağdan aşağı atlar, diğerine de kendisini bıçaklamasını söylediğinde de o kişide kendisini bıçaklayarak öldürür.

Fetö-de 15 Temmuz dolayısıyla yakalanan hapisteki mensublarına kendilerini öldürmeleri emirini vermesiyle şimdilik 20 kişi intihar etmiştir.

******************* 

İslam ülkelerini dışarıdan vuran Abd, içeriden vuruluyor.

Bizdeki deşifre olan eski Ergenekon ve yeni Fetö ile Abd-deki derin devlet ve Cıa deşifre oldu.

Dünyayı idare eden terör baronları çöküşe geçmiştir.

-Türkiye-deki 15 Temmuz çöküşü Abd ve onun derin devletini de bitirdi.

Abd aslında baltayı bizim ayağımıza vururken, kendi başına ve beline vurmuş oldu.

Abd el değiştirdi. Bizdeki Ergenekon ve onun babası olan Abd deki abi Ergenekon diz çöktü.

Abd ve batı gerçekten tam bir leş miş milletler miş…

**********************  

Türkiye eski bozuk ayarlarına geri mi dönüyor ve döndürülüyor?

İslam ülkelerindeki eskimişleri götürüp yeni despotları getirenler, bizde de eskimiş elbiseleri yenileriyle değiştirmeye çalışıyorlar.

-Son on yılda Etö- yü (Ergenekon Terör Örgütü) yerine geçmek için Fetö deşifre etti ve devirdi. Fetö-yü de millet devirdi.

Fetö ikinci ergenekondur.

Yeni ergenekondur.

Ergenekondan gelecek yüz yıl için derin devleti ele geçirmeye çalışan ikinci bir derin devlet akımıdır.

***********************   

Türkiye-de bir asırdır bulanık kafalılar, içki tuluklular memleketi yönetmeye çalışıyor, akılsız ve şuursuz kafalarıyla…

Bunlar bu milleti temsil de edemez, idare de…

-Huzurda durduğunu ve huzurda olduğunu söyleyen Gülen, şeytan gibi huzurdan kovuldu, huzurları çaldı ve kaçırdı.

-İngilizin doğuda iki hedefi var, biri bir kürdistan, diğeri ise bir Ermenistan devleti kurmaktır.

-Said Özdemir Abi anlatıyor;

“Ben (Üstada) Hicaz’a gitmek istediğimi söyleyince ‘Niye?’ diye sordu. ‘Efendim’ dedim, ‘memleketin halini görüyorsunuz. Gittikçe daha fenalaşacak. Orada olsam çocuklarım da kurtulur, ben de’ dedim.

“Kardeşim’, dedi, ‘Ben orada olsam buraya gelirdim. Alem-i İslâm kapısının kilidi Türkiye’dir.
Bu kilit bu kapıyı Âlem-i İslâm üzerine açar. Kat’iyen buradan gitmek için izin yok’ dedi.

-Dün Hdp ile ayrı platformlarda ancak aynı düşüncede mücadele eden Chp, artık buna gerek duymayıp bu günden itibaren beraber ve açıkça hareket etmeye karar vermişlerdir.

*******************  

Ordunun harb teknolojileri konusunda her alanda yapmış olduğu atılım ve gelişimler, manevi yönden ilerlemesi, kendi değerlerine dönmesi, içerisinde bulunan ihanet çetelerini temizlemesi bir asırlık dizgininden kurtulması sebebiyledir.

-Bir asırdır dizginlenen, kontrolü kendi elinde olmayan ordu, askeriye, 15 Temmuz 2016 tarihi itibarıyla dizginini eline almış, artık kendisi kendisini kontrol eder olmuştur.

Ve Türkiye ilk defa bir asırlık zincirlerinden kurtulma çabasında ve yolundadır.

MEHMET ÖZÇELİK

26-11-2016

 

[1] http://www.nabizhaber.com/donald-trump-13-cia-yetkilisi-darbeye-yardim-etti-12356h.htm




MOLLA KABIZ

MOLLA KABIZ

Hz.Muhammedin diğer peygamberler gibi olup, bir üstünlük ve farkının olmadığını ayete dayandırıp ancak diğer ayeti göz ardı edip hepsinin aynı  söyleyenler,[1] aslında bunu  Kanuni döneminde İran-dan gelen sapık düşünce sahibi Molla kabız-a  dayandırmakta ve devamını sürdürmektedirler.

Safavi ajanlarından olan Kabız, aynı zamanda biten Hristiyanlığı canlandırma çabası içerisine girerek sinsice misyonerliğini sürdürmüştür.

Bu konudaki görüşünde; Hz. İsa (A.S), Hz. Muhammed (A.S) da dâhil olmak üzere bütün peygamberlerden üstündür. Ve bu görüşünü kendisince  birtakım ayet ve hadislere keyfi yorumlarıyla  ispatlamaya çalışır.

Kanuni tarafından Kazaskerlerle mücadelesinden galib gelmesi üzerine kanuni ikinci bir oturum daha yaptırarak Şeyhulislam İbni Kemal ile münazara ortamında mağlub olması üzerine halkın inancını ifsad eden bu şahsın tevbe etmesi istenir ancak görüşünden vaz geçmemesi üzerine idam edilir.

-“1527’de Kalender Çelebi devlete isyan edip, üzerine gönderilen Hüsrev Paşa kuvvetlerini, Adıyaman yakınlarındaki Kuruçayır’da yenilgiye uğrattığı günlerde, baklayı ağzından çıkardı… Asıl niyetini açığa vurdu: Bazı dinî hükümleri inkâr etmeye, bazılarını değiştirmeye, bu arada Hazret-i İsa’nın (a.s.) Hazret-i Muham­med’den (a.s.m.), Hıristiyanlığın Müslümanlıktan daha üstün olduğunu iddia etmeye başladı…”[2]

Bu gün Fetö, M. İslamoğlu ve cücükleri Molla Kabız gibi aynı yolu devam ettirmektedirler.

Bu durumlar hep İran tarafından desteklenmiş ve İran beslemesidir.

Odasının dört tarafı iran yani şia kitaplarıyla dolu olan İslamoğlu şianın ve İranın borazanlığını yapmaktadır.

Bunu savunanlar bast halinin insanları olmayıp kabız olmuş, kabz halinin sıkışmış ve sıkışık, dar insanlarıdırlar.

-Geçmişte Baba İshak olayı [3] gibi, bu gün de özellikle Apo tarafından Adıyamanlı bir milletvekiline Baba İshak ve Kabız olayı yaptırılmaya ve kaşınmaya çalışılmaktadır.

Güneydoğunun en sakin ili, özellikle ve bilerek karıştırılmaya, terörün içine çekilmeye çalışılmaktadır.

MEHMET ÖZÇELİK

26-11-2016

 

[1] http://www.tesbitler.com/2016/10/01/peygamberlerin-birbirinden-ustunluk-farki/

[2] http://www.yeniakit.com.tr/yazarlar/yavuz-bahadiroglu/molla-kabiz-olayi-5027.html

[3] http://www.tesbitler.com/2016/03/01/4544/




RUH BEDEN ANLAŞMAZLIĞI

RUH BEDEN ANLAŞMAZLIĞI

Cenâb-ı Hak; Biz her şeyi çift yarattık, buyurmaktadır.

Aslında bu her şeyin birbirine zıt olarak yaratıldığını göstermektedir.

Artı ve eksi kutup, karanlık ve aydınlık, tatlı ve acı, yer ve gök, iyi ve kötü, Beden ve ruh, vs.

Bu manada çift olanlara baktığımızda bir yandan biri diğerine tezad teşkil ederken, diğer yandan da onu tamamlamaktadır.

Birbirine uyumlu olanların bir araya gelmesi normal görülebilir ancak zıt olanların bir noktada buluşarak olumlu ve uyumlu bir manayı oluşturması ve de birbirini güçlendirip hatırlatması çok harika bir durumdur.

Allah zıtları bir arada toplamaktadır.

Manayı zıtlarla tamamlamaktadır.

Aydınlığı karanlıkla ortaya çıkarmakta, cenneti cehennemle anlatıp tatlandırmaktadır. Tatlının tadını acı ile arttırmaktadır.

En harika olanı ise; yücelere kanat açıp uçan, ezeli ve ebedi zattan tabiri caizse bir nefes olan ruhu, esfeldeki bir ruh ile, bir yandan terbiye ederken, diğer yandan da güçlendirmektedir.

Ruh letafet ve zerafetiyle yücelere uruc edip yükseklerde uçardan, beden ve bedeni besleyen nefis aşağılarda gezmektedir.

Ruh artı kutbuyla sürekli artarken, beden ve nefis eksi kutbuyla sürekli eksilmektedir.

Allah ruhun artısını, nefis ve bedenin eksisiyle arttırmaktadır.

Beden ve ruhun bu katkısından dolayı onları cennetle ödüllendirmekte, ruha arkadaş kılmaktadır.

Nefis ve beden süfli şeylerin peşinden koşarken, ruh ulvi şeylerin peşindedir.

Beden ve ruh dünyaya aşık ve müptela olurken, yücelerden gelen ruh ancak ebedi zatla tatmin olur.
Ruhlar ilahi huzura talib olurken, nefis ve bedenler ot peşinde koşarlar.

Huzurdan kaçar, huzuru kaçırırlar.

“Gül’ün kokusu şâd, dikeni irşâd eder.”

Gülün muhafızı, gülü güldüren, diken iledir.

Ağlatan diken, gül ile güler ve güldürür.

Kim kimin içindir?

İnsanlar dikene rağmen gülden vaz geçmezler.

Diken ile nazarlar güle çevrilir.

Beden de ruhun elbisesi değil, hanesidir.

Ruh beden evinde yetişir ve yetiştirir çocuklarını…

Mevlana şöyle der; Beden devedir, ruh deveci.

Eğer ruh devecisi beden devesine binerse ona çölleri geçirir, göklere uçurur.

Beden ruha ayak olur.

Ancak eğer beden devesi ruh devecisine binerse, o zaman vay ruhun haline.

Yerlerde sürünür, otlaklıklarda görünür.

O zaman ruhun ölümü gerçekleşir.

Aksi durumda bedenin yükselişi gerçekleşmiş olur.

Bedenle ruh birbirinin zıddı ve düşmanı iken, birbirinin tamamlayıcısı ve dostu olur.

Ebediyyen beraber yükselişi gerçekleştirirler.

Birbirlerinden ayrılmaları halinde her ikisi de eksiktir.

Beraberlikte ve ruhun öncülüğünde ve de dizgini elinde tutmasında birbirine mütemmimdirler, birbirlerinin eksikliklerini giderirler.

Sonsuz nimetlerin tezahürü ruh beden ikilisiyle gerçekleşir.

Cennetteki sonsuz zevk ve lezzet, ruh ve beden için gerçekleşir.

Rü’yeti ilahiyyeye her ikisi de mazhar olur.

-Dünyadaki bütün kavgalar, sıkıntı ve problemler; ruh ve beden anlaşmazlıklarından çıkar.

Nefis ve beden ruhun dizginini eline geçirerek her türlü melanetleri ona yaptırır.

Ruh bundan muzdaribdir.

Şeytanın insana olan düşmanlığı, kendisine aid olan bir şeyi ruhun ele geçirmesindendir.

O da nefis ve bedendir.

Ruh ve beden anlaşmazlığının çözümü, ruhun ikiz kardeşi olan Kur’an-ı Kerim iledir.

Nefis ve beden ancak Kur’an-la dizginlenir, ruha râm olur.

Kur’an-ı Kerim ruh ve bedenin arabuluculuğunu yapar.

Ruh yükselişini edna olan dünyada yapmaktadır.

Aşağılar ruhun yükselişine birer adım ve basamaktır.

MEHMET ÖZÇELİK

26-11-2016




KESNİZANİ TARİKATI

KESNİZANİ TARİKATI

15 Temmuzun benzeri 2003 yılında Irak-ta KESNİZANİ (Kimse bilmiyor)TARİKATI tarafından Irak-a altın tepsi içinde sunulmuştu, o da bir kurşun bile sıkmadan ve de sıkılmadan. Saddam-ın haremine kadar girilmiş, tüm devlet teşkilatı orduda dahil ele geçirilmiş, sürekli CIA ve Mossad-la bağlantı içerisinde işler sürdürülmüştü.

Her yere sızılmıştı.

Sadece devlette her türlü değişiklik yapılmıyor, dinde de paralel bir din oluşturuluyordu.

Şeyh Muhammed Abdülkerim Kesnizani, zikirden ziyade, siyasete meraklıydı. Müritlerine de Kur’an eğitimi yerine Yahudi kabalasını öğretiyordu.

Onlar Saddam-ın inine girmiş ancak Saddam son anda onların inini fark etmişti.

Fakat çok geç kalmıştı.

Bizde olduğu gibi orada da Hava Kuvvetlerinde en güçlü idiler.

Girmedikleri yer yoktu tıpkı bizdeki gibi…

Bizdeki onun tıpa tıp aynısıydı.

Her yönüyle ve her konuda, her türlü yapılanmada bizdeki paralel yapıyla tam bir benzerlik arz ediyordu.

Saddam’ın karısı Sacide Hayrullah, Saddam’ın kardeşleri Vatban ve Barzan ile oğul Uday da KESNİZANİ –nin müridleri arasındaydı.

-Irak işgal edilirse Irak kaybeder ancak Türkiye işgal edilirse islam dünyası kaybeder.

“Ve Sonuç:
Şeyh Efendi “direnmeyin!” demişti ama işgalin sonunda,  ABD ve İsrail’le işbirliği yapmadığı için 550 bilim adamı öldürüldü. Bunların bir kısmı fizikçi, bir kısmı tarihçi, hukukçu, edebiyatçı, ilahiyatçı vs. idi. Kimileri kurşunlanarak, kimileri de işkence edilerek öldürüldü.
BM’in Verdiği rakamlarına göre Irak yüksek eğitim kurumlarının yüzde 84’ü yakıldı, soyuldu, yıkıldı.

Ve böylece koca bir ülkenin hafızası silinmek istendi.
Iraklı yazar LaylaAnvar da, vahşeti şöyle özetliyordu:

“İlk zamanlar, suikastleri, “Irak halkından intikam almak” için Baasçıların ve El Kaide’nin yaptığı söyleniyordu. Irak yönetiminin resmi tezi buydu. 150 bin paralı asker ve istihbaratçının kol gezdiği ülkede oklar ABD istihbaratının işaret ediyordu. Anvar’ın araştırmasına göre Irak’ta 3 bin civarında aydın, bilim adamı, araştırmacı, doktor öldürüldü. Binlercesi ülkeden kaçtı, çok sayıda insan kayıp… 2003 yılında, yani işgal yılında Irak’ta 45 bin bilim adamı var. Bugün bu 45 bin kişiden kimse kalmadı. Bazıları öldürüldü, bazıları ülkeden kaçtı ya da kaçırıldı.” [1]

-Bu Kesni Zani tarikatı sadece Saddam-ı değil, Irak-ı da bitirmişti.

-Aynısı her yerde de türemekte, Darbeci Sisi- yi alkışlayan Mısır müftüsü gibi…

“Pek yakında aç hayvanların yiyeceğe üşüştüğü gibi birtakım toplumlar da sizin üstünüze üşüşecek’. Biri dedi ki, ‘O gün sayıca az olduğumuz için mi bize üşüşecekler?’. Peygamber efendimiz dedi ki, ‘Hayır, o gün aksine siz çok olacaksınız, fakat selin getirdiği çerçöp gibi. Allah, düşmanlarınızın kalbinden size olan korkuları söküp atacak ve sizin kalbinize vehen yerleştirecek. Bunun üzerine bir sahabe dedi ki, “Vehen nedir?”. Peygamber efendimiz şöyle cevap verdi: ‘Vehen dünyayı aşırı sevmek ve ölümden hoşlanmamaktır.”[2]

-Peygamber Efendimizin fitneye alet edilememesinin en büyük sebebi, kendisinden sonraki siyaseti belirlememesi veya karışmamasıdır.

Yönetimi Müslümanların tercihine bırakıyor.

Fitnenin alanı, siyaset alanıdır.

Hz. Ebubekir de bu yolu takip ederken, Hz. Ömer-e teklif edildiğinde; Bir evden bir kişi yeter diyerek, kendisinden sonraki halifeyi tayin etmiyor.

-Düşmanın zoru gizli olanıdır. Artık gerçek düşmanlar, ipi tutan puştlar deşifre olmuştur.

Puştun elindeki ip de, tasmaya bağlı olanda açığa çıkmıştır.

-Pakistan da  Tahir Kadri o da Fetönün kopyası.

Minhacul Kuran adlı dernekle faaliyetlerini sürdürür ve eğitim amaçlı faaliyetlerde bulunur.

“Ümmetim yetmiş üç fırkaya ayrılacaktır. İçlerinden birisi fırka-i nâciyedir. ’Onlar kimdir?’ dediler. Buyurdu ki: Bana ve Ashabıma tâbi olanlardır.” [3]

MEHMET ÖZÇELİK

15-11-2016

[1] http://www.dinihaberler.com/kesnizani-tarikati-makale,4340.html

http://www.timeturk.com/tr/2014/11/21/kesnizani-tarikati-ve-irak-in-isgal-edilmesi.html

http://www.ensonhaber.com/pekin-cemaat-irak-ordusunu-bitiren-kesnizani-gibi-2015-07-07.html

[2] Ebu Davud, IV, 111, Hadis nu: 4297.

[3] Ebû Dâvud, Sünnet: 1; İbni Mâce, Fiten: 17; Tirmizî, Îmân: 18; Müsned, 2:232, 3:120, 148; Ali el-Kari, Şerhu’ş-Şifâ, 1: 679.

 




İYİ BİR EĞİTİM İÇİN TEKLİFLER

İYİ BİR EĞİTİM İÇİN TEKLİFLER

Daha önceleri de yazmış, bakanlığa teklifte bulunmuştum. Şöyle ki;

Bu millet birden bire bozulmadı. Öğretmenlerin içerisinde bir çok pkk-lıların olduğu başbakan tarafından söylenmektedir.

Burada önce bunların tesbit edilmesi, eğer edilemiyorsa yaralı olan bu öğretmen neslinin, her ne kadar önemli bir kısmı ayrılsa, emekli olsa da- gene gizli de olsa, pkk taraftarı, maneviyatsız insanlar var.

Burada emekliliği cazib kılarak bunların ayrılmaları temin edilmeli.

Böylece aynı zamanda yeni nesiller içinde bir iş alanı oluşturulmuş olur.

Mesela,25 yılını doldurmuş olanlara emekli maaşları aldıkları maaş kadar olacak denilse belki bu durum cazib gelebilir.

Bu insanların akıl ve ruh dünyaları bozulmaktadır.

Teröristler böyle oluşmaktadır.

Evvelden, bir okul açan, bir hapishane kapatır, denirdi.

Şimdi ise, Bir okul açan, yanına bir de hapishane açsın.

Bir okul açan, birkaç darbeci de beraberinde getirir.

Hapishanelerde yer kalmadığından hafif cezalılar çıkarılıyor, ağır cezalılar alınıyor.

Toplumun bozulması eğitimle olduğu gibi, düzeltilmesi de yine eğitimle mümkündür.

Bu milletin fen ve bilim ile aklı, din ve maneviyat ile de kalbi doyurulmalıdır.

********************  

Cumhuriyet hangi tartışmalarla kuruldu?

13-16 Kasım 1970 tarihli Yeni İstanbul gazetesindeki neşredilen belgesel haberde Kâzım Karabekir Paşa diyor ki;    

“18 Temmuz 1923’te Ankara İstasyonundaki binada Teşkilat-ı Esasiye’nin “1924’te kabul edilen Cumhuriyet tarihinin ilk Anayasası” taslak görüşmelerinde Anayasada zikredilecek olan din maddesi üzerine konuşuyorduk. Ben içeriye girdiğim sırada Tevfik Rüştü Bey konuşuyordu;  

“… Ben kanaatimi millet kürsüsünden de haykırırım… Kimseden korkmam… Teşkilat-ı Esasiyemizde   dinimiz apaçık yazılmalıdır…” diyordu.

Bu sözleri duyunca şaşırdım ve söz aldım ve dedim ki;  

“… Teşkilat-ı Esasiye’de dinimizin İslam olduğu apaçık yazılıdır. Rüştü Bey hangi kanaati haykıracaksın? Hangi dini yazdıracaksın?… Hıristiyanlığı mı?…

        Soyadı Kanunu’ndan sonra “BOZKURT” lakabını alacak olan meşhur Türkçü Millî Eğitim Bakanı Mahmut Esat Bey söz aldı ve sert bir biçimde bana cevap verdi: 

“… Evet Hıristiyanlığı… Çünkü İslam ilerlememize engeldir. Bu dinle yürünmez mahvoluruz. Ve dünyada bize kimse ehemmiyet vermez…” dedi.

Fethi Bey söz alarak, bana gayet katı ve sert bir biçimde şunları söyledi;  

“…Evet Karabekir, biz Türkler İslamlığı kabul ettiğimiz için böyle geride kaldık. Bunun için artık İslam’da kalmamamız lazım…”  

Ben de bu sözleri sarf edenlere karşı aynı sertlikte cevap verip islamı savunurken oturumu idare eden Mustafa Kemal Paşa sözümü kesti ve dedi ki;  

“…Müzakereler çok hararetlendi… Burada kesiyorum.”[1]   

Eğer bir mucize aranacaksa böyle bir rejim uygulamasında bu milletin bozulması değil, istenildiği gibi onca yaptırımlara rağmen bir türlü bozulmamış olmasıdır.

********************* 

Eğitim ilk dört yılda mecburi olmalıdır.

Ondan sonrasında ise mecburi eğitim olmamalı, ikinci dörtte mesleki seçim yapılmalı, üçüncü dörtte de akademik ve bilimsel çalışmalar yapılmalıdır.

Bugün öğrencilere öğretilenlerin yüzde doksan beşi kullanılmamakta, gerekli olmamaktadır.

Öğrencilere başta ahlak ve terbiye esaslı, meslek eğitimi verilmelidir.

Topluma gerekli olan mesleklerle birlikte, ileriye dönük çalışmalar yaptırılmalıdır.

Mecburi eğitimde en çok da öğretmen ve öğrenci kaybetmektedir.

Bununla da kalınmayıp; okuma istekli olmayan üç- beş öğrenci koca sınıfı bitirmektedir.

Hiç olmazsa mecburi eğitim olmamakla istekli olanlar kurtulmuş olacak, öğretmen de eğitimin tadına varacaktır.

Şu durumda ne veren için ne de alan için eğitimin tadı kalmamıştır.

Hep diyorum, her gelen kaportayı ve görünümü değiştirmekte, yüz yıllık motor indirilip de reflekte edilmemektedir.

-Nitekim ben fizik tedavisi görmek için on gün boyunca sabah gittiğim okuldan öğle sonu 3,5 da dönmeme rağmen hiçbir zorlama olmaksızın, dinlenme ve yemek ihtiyacımı gidermem gerektiği halde, çıkışta ilk işim hastahaneye gitmek oluyordu.

Beni zorlayan yoktu. Ben tıpış tıpış belki de geçici rahatlamak için bunu yapıyordum.

Çünkü bunu bir ihtiyaç olarak görüyordum.

Öğrencide eğitime olan bu ihtiyacını hissetmeli ve de hissettirilmelidir.

Öğrenci zorla değil, isteyerek gelmesi sağlanmalıdır.

Dışardan koruyalım okula gitsin denilen gençler, diğerlerinin de kaybetmesine sebeb olmaktadırlar.

********************* 

Eğitim öğlene kadar yapılmalı, öğleden sonra uygulama yapılmalı ve de öğretmenlere sorup öğrenecek veya hazırlanacak öğrenciler hazırlandırılmalıdır.

*5. Sınıfta başlayacak olan İngilizce ağırlıklı eğitimin yanına, Arapça ve uluslararası geçerli olan dillerde en azından mevzii yer ve bölgelerde eklenmelidir.

*Liselerde 13 ders öğrenciyi bıktırmakta ve dağıtarak ilgisiz kılmaktadır.

*Tüm sınıflarda yabancı dil öğretilmemelidir. Her okulda duruma göre İngilizce-arapça-vs dillerde lisans sınıfları açılmalıdır.

**********************  

Okullarda en kıdemli ve seçilerek belirlenen bir öğretmen diğer meslektaşlarının tüm evrak-cd-dvd-broşür-dersi anlatmada gerekli olacak tüm bilgi ve belgeleri onlara ulaştırmada, destek olmada, işlerini görüp daha iyi ders anlatmalarını sağlamak üzere tüm alt yapısının oluşumunu sağlayacak bir Danışman öğretmen atanmalı.

Bunun kriterleri bir okulda yani imam hatipte en az on meslekçinin bulunması esas alınabilir. Yazılıları hazırlama, kısaca tüm konularda destek olacak bir rehber ve danışman öğretmen seçilebilir.

Gerekirse ikinci bir rehber öğretmen olarak çalışabilir.

MEHMET ÖZÇELİK

21-11-2016

[1] http://www.haber7.com/guncel/haber/2171578-islam-cok-zararlidir-hiristiyan-olalim

 




BİZ ÖĞRETMENLER

BİZ ÖĞRETMENLER

15 Temmuz 2016 darbe dolayısıyla en çok Fetö ve Pkk mensubu olarak görevden ihraç edilenler öğretmenler olmuştur.

Ne garip değil mi?

Türkiye-nin eğitimde neden sınıfta kaldığı anlaşıyor herhalde…

Türkiye-nin motoru, itici gücü eğitimdir.

En çok eğitime ihtiyacı olan ise eğitimcidir.

İdeolojilerin, dünyeviliklerin, tembelliklerin, günün teknolojik şartlarına ayak uydurmaktan uzak, güncelleşmeyen öğretmenler.

Bir anket yapılsa, -gazete okuma hariç, o da kolay olduğundan, can sıkıntısından, boş vakti boş şeylerle geçirmekten dolayı– öğretmenlerin kaçta kaçı üniversiteyi bitirdikten sonra okumakta, yılda kaç kitap bitirmektedir?

Eğitimin problemi, eğitim ve öğretmen problemidir.

Nasıl mı?

-Erkan hoca, 1989 yılında pansiyonda kaldığım sırada öğrenciler bana edebiyat dersinde Ziya Gökalp ile ilgili olarak bir çalışma yapacaklarını söylediler.

Bende kendilerine hem anlattım ve hem de kaynak bir eser verdim.

Bu öğrenciler konularını derste anlatıyorlar.

Erkan hoca hayretle ve şaşkınlıkla dinliyor ve öğrencilere bunları nereden öğrendiklerini sorduklarında onlarda cevaben beni söylüyorlar.

Erkan hoca beni gördüğünde hala şaşkınlığını devam ettiriyordu.

Ben kendisine bu konu ile ilgili olarak bir araştırma yapıp yapmadığını sordum.

Bir dakika deyip gitti dolabından bir broşür getirdi ve cevaben;

Ben 19 yıldır Tercüman gazetesinin vermiş olduğu bu eki anlatıyorum, dedi.

Bende kendisine, elbette 19 yıldır bundan başkasını bilmeyince şaşırırsınız, gayet normaldir, dedim.

*Hayati inanç değerli bir şahsiyet.

Divan edebiyatını sevdiren adam.

Avukat olmasına rağmen yedi binin üzerinde divan şiirlerini ayet ve hadis destekli ezberden okuyan bir zat.

Sohbetlerini iki kere dinlediğim olmuştur.

Başta tüm edebiyatçılara tavsiye edilir.

Bunu şunun için anlattım.

Bu zatın naklettiği iki sözünü okul panosuna astım. Biri;

-Traktör kıyamet alametlerindendir. Çünkü küçük teker büyük tekerin önünde gitmektedir.

-Diğeri ise; Asrı saadette çay olsaydı, sünnet olurdu.

Bu yazıyı biri edebiyatçı, diğeri ise ilahiyatçı. Bu nasıl söz, bunu kim astı diyerek panodan indirdi.

şünmelerini söyleyip, ne anladıklarını sorduğumda, anlaşılmaz olduğunu söylemede, anlamaya çalışmadan direnmeye ve diretmeye devam ettiler.

Acaba gerçekten anlaşılmaz mı, diyerek birkaç öğrenciye ne anladıklarını sordum.

Öğrenciler çok rahat anladıklarını anlattılar.

Demek ki problem öğretmenlerdeymiş.

Sizlere ise anlatmaya gerek görmüyorum.

*Bir lise 11. sınıfta Felak-Nas suresinin tefsirini anlattım. İster istemez cinlerden de bahis açıldı.

Öğrenciler öğrenme istekli olarak sordular da sordular.

Anlattıklarımı zevk, heyecan ve merakla dinlediler.

Oysa bu cin konusu 7. Sınıflarda da işlenmektedir.

Benden sonra o sınıfa giren meslek ders, öğretmeninin dersinde de bu konu açılıp, öğrencilerin farklı şeyler anlatmaları öğretmeni iyi şaşırtmış olacak ki, oda Erkan hoca gibi bunları ilk defa duyduğunu ifade etti.

Onunla kalmayıp anlatmama konusunda tepkisini gösterdi.

Bir şeye ulaşamayınca veya bilmeyince inkar etmenin sebebi ise işte buradan kaynaklanmaktadır.

*İlk göreve başladığımda büyük ideallerle okula vardım.

Bendeki görev kağıdını müdüre gösterip, başlamak için kendilerinde bulunan evrakı da imzalamam gerekiyordu.

İmzalamak için elimi  uzattığımda müdür hızla kağıdı çekti. Ve arkasından;

-Yüzüğünü çıkar, dedi.       

Gümüş bir yüzük takmıştım. Oysa altın yüzük takanlar gayet çoktu.

Üç saate yakın kendisiyle mücadele ettik.

Pes etmemekle birlikte kızarak ve hiddetle; tamam çıkarırım ,deyip kağıdı imzaladım.

Çıkarmamıştım.

Dışarıya çıkınca yalancı çıkmamak için yüzüğü çıkarıp tekrar taktım.

İşte eğitimci ve işte eğitim müdürü…

Seviye ve kalite farkı.

Her gece Milli Eğitim müdürüyle içmesi de cabası.

Bulanık ve bozuk kafalı eğitimciler…

*Bir gün bir müdür muavinin odasına vardığımda ilkokul öğretmeni olduğunu söyleyen bir kişi helallik dilemek için gelmişti.

Kalkmadan önceki konuşmasında, o idareci arkadaşa şunu söylemişti;

Ya hu 25 yıldır bizi kandırmışlar, yanlış ideolojilere inandırmışlar, kandırıldık, dedi.

O gittikten sonra o idareci arkadaşa şunu dedim;

İnsan aldanabilir ancak ya aldattıkları!!!

25 yılda birinci sınıftan alıp beşinci sınıfa kadar beş kere öğrencileri okutmuş olsa, kırk kişiden 200 kişi eder.

Bunların aileleri ve ileride kuracakları aileleri ve yanlış yetiştirdiği öğrencilerin ileride önemli mevkilere gelerek aldatacaklarını hesapladığımızda büyük bir tehlike ortaya çıkmaktadır.

Bir aldatıldık sözü, meseleyi çözmemekte ve günahını affettirmemektedir.

İşte aldanan öğretmenlerin aldattıkları çocuklar ve nesiller.

*İleride öğretmen olacak bir üniversite öğrencisine; iyi hazırlanması gerektiğini aksi takdirde öğrencilerin karşısında mahcup olmamasını tenbih ettim.

Bana verdiği cevap gerçekten de düşündürücü idi;

-Derse gireceğim zaman hazırlanırım.

Bizim öğretmende derse girmeden önce hazırlanıp öyle geliyordu, dedi.

Birikimsiz öğretmenin, birikimsiz öğrencisi.

Diğer yandan Öğretmenlerin en büyük eksiklikleri, bilgi ve tecrübelerini kendileriyle birlikte götürmeleridir.

Kendilerinden sonra insanların faydalanıp tecrübe kazanacakları bir eser bırakmamalarıdır.

MEHMET ÖZÇELİK

01-11-2016




HELAL YOL

HELAL YOL

Henüz küçüktüm.

İlk okul çağlarımda…

Tarağa merak sarmıştım.

Bir tarağım olsa da, yakışıklı saçlarımı şöyle bir tarasam.

İlk etapta elime geçen beş lirayı alınca doğru demirci pazarına gittim.

El arabasında tarak aramaya başladım.

Güzel bir tarak gözüme ilişti.

Amcaya işte o tarağı vermesini söyledim.

Beş lirayı uzattım.

Amca paranın üstünü vermişti.

Ancak verilen paranın on liranın üstü olduğunu gördüm.

Cebimde de biraz bozuk param da vardı.

Çocukluk aklıyla ses çıkarmadım.

Arkadaşlar oyun oynuyorlardı.

Ben de onlara katılıp oynamaya başladım.

Oyun sonrası ise elimi cebime koyduğumda ne on liranın üstü ve ne de önceki param cebimde yoktu.

Haram para helali de götürmüştü.

Bu beni çocuk yaşımda düşündürmüştü.

Elime para geçtiğinde ilk yaptığım iş ise, o amcaya gittim ve durumu aynen ona anlatarak parasının üstünü geri verdim.

Ya vermeseydim?

Acaba daha nelerimi kaybederdim!!?

Diye anlatmıştı çocukluğunda geçen bu macerayı öğretmen arkadaş…

MEHMET ÖZÇELİK

05-11-2016




İN

İN

Türkiye istifrağ ediyor.

Bir asırdır içinde biriken pisliği dışarı atıyor.

Boğazı tahriş ederek…

Ayının kuyruğu kopuyor.

Burada yapılan operasyonun sesi batıdan, Abd ve Avrupa-dan, kiliseler ve Ermenilerden, bu milletin bir kesiminin temsilcisi olduğunu söyleyen Chp- den ses geliyor.

Yüzlerce verilen şehide destek olmayan ve destekte bulunmayanlar, pkk veya pkk temsilcilerine dokunulunca ciyaklama, zevzeklik etmeye ve hamilik yapmaya başlıyorlar.

Hristiyan dünyasını bu noktada anlayabiliriz de –hır hırlığını, hırsız hırsızlığını yapacaktır.

Peki ya içimizdekileri nasıl anlayacağız?

Pkk- ya içte ve dışta yarım asırdır her türlü desteği sağlayanlar, pkk- nın bitişe geçmesiyle feryada ve saldırmaya başlıyorlar.

Düne kadar ininde beslenip her türlü desteği görenlerin, bu gün ininne girildi.

-Fetö-yü terörün sağ kolu, pkk- yı da sol kolu olarak yarım asırdır kullandılar.

-FETÖ’yü ABD besliyor.

FETÖ’nün yasadışı faaliyetlerini soruşturan Avukat Robert Amsterdam, FETÖ’nün her yıl ABD’den 500 milyon dolar aldığını söyledi.[1]

-BBC Türkçe’de yer alan habere göre; İtalya’da yayın yapan Katolik Kilisesi’ne bağlı Avvenire Gazetesi iç savaş çığırtkanlığı yaparken, Demirtaş‘ı da Obama’ya benzetti.

HDP’LİLER’İN ÇIKARAMADIĞI İÇ SAVAŞ İÇİN ŞİMDİ KİLİSE PROPAGANDA YAPIYOR.[2]

-Pkk ve Fetö bir İngiliz projesidir.

Abd destekli ve Alman takviyelidir.

-1980 ihtilalinde -Bizim çocuklar başardı- diyen Abd, bu gün ise; -Bizim çocuklar başaramadı.- deme mecburiyetinde kalmıştır.

*********************  

CIA Ajanından Korkunç İddia.

Londra merkezli Eş Şarkül Avsat Gazetesi, Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed’in bir Alevi devleti kurmaya hazırlandığını iddia etti.

İddiaya göre, muhaliflerin saldırıları ve uluslararası baskı karşısında sıkışan Esed, bir ‘B planı’ hazırladı.

Güvenlik güçlerinin Akdeniz kıyısındaki kentlere, Humus, Hula, El Haffe ve Tiremise’ye yönelik saldırıların planın bir parçası olduğu ve Esed yönetiminin amacının Sunni nüfusu göç ettirip, Alevi nüfusu genişleterek bölgedeki demografik yapıyı değiştirmek olduğu öne sürüldü.

ABD liderliğindeki batılı ülkelerin bu plana karşı çıkmadığı, zayıf ve parçalı bir Ortadoğu’nun İsrail’in lehine olduğu vurgulanıyor.[3]

-Öyle zannediyorum ki amaç bunun kıvılcımının Türkiye ye sıçratılmasıdır.

-Haym Nahum Doktrini ;“Siz bu Anadolu insanının bu imanı varken harple alamıyorsunuz. Öyleyse ne yapacaksınız? İşsiz bırakacaksınız, aç bırakacaksınız, borçlu yapacaksınız, maneviyatını bozacaksınız, sonra yumuşak lokma olarak yutacaksınız.”

-Türkiye bir asırdır kısır çekişmeler içerisinde döndürülüp duruyor.

Ne vakit dışına çıkmaya çalışsa, birileri ayağından tutup gerisin geriye çekiyor veya darbeye kadar götürecek hatta en az on yıl boyunca konuşulmayacak başımıza işler açılıyor.

MEHMET ÖZÇELİK

06-11-2016

 

 

[1] http://www.haber7.com/amerika/haber/2207641-fetoyu-abd-besliyor

[2] http://www.haber7.com/medya/haber/2207602-kilisenin-gazetesinden-kustahca-hdp-yorumu

[3] http://www.trthaber.com/haber/kultur-sanat/haberekrani/can-veren-pervaneler-bir-pervanenin-muma-askindan-kul-olmasi-2679.html




HABER TV-LERİ KAN SAÇIYOR

HABER TV-LERİ KAN SAÇIYOR

“Âyette:” Ey iman edenler! Size bir fasık bir haber getirirse, bilmeyerek bir topluluğa zarar verip yaptığınıza pişman olmamak için o haberin doğruluğunu araştırın.”[1]

İnsanın merak duygularından birisi de, sadece yakınındaki olaylar değil, dünyanın en ücra yerinden dahi haber alma merakıdır.

İlk etapta bu istek masumane bir istek gibi görünür ve uygulanır.

İnsanları sınıf sınıf ayırarak ihtiyaçlarına ve görevlerine göre bunun bilinmesi yerinde olabilir.

Ancak insanlar kendilerini ilgilendirsin veya etmesin, haberleri başından sonuna kadar hiçbir haberi kaçırmadan takip etmektedirler.

Burada ayrıca suçluluk, cahillik ithamı kompleksine dayalı olarak, bir ortamda konuşulduğunda haberdar olmama gibi büyük bir eksiklik!!! Yaşanmaması uğruna bir aile tüm haberleri ayrım yapmadan seyretmektedir.

Asıl anlatmak istediğim işin en tehlikeli durumu ise; toplumun her kesimini sitrese koyacak haberlerin canlı canlı gözümüzün adeta içine sokulurcasına anlatılması ve gösterilmesidir.

Bunlar nedense hep denge bozucu haberler ihtiva etmesidir. Şöyle ki; ölüm, trafik kazası, terör, savaş, kavga, cinayet, patlama, hastalık, kısaca olumsuzluğa ve probleme yönelik haberlerdir.

Peki, Allah aşına, bütün bunlar tüm toplumu neden ilgilendiriyor? Ne kadar ilgilendiriyor?

Toplumu harcamak için verilen bütün bu haberler müşteri topladığı için mi?

Daha çok maddi gelir ve menfaat sağladığı için midir?

İnternette daha çok takip edilip, linklendiği için midir?

Maalesef kanalların adeta bu olumsuzlukları sürekli işlemesinden dolayı kanalizasyona benzetilmesi haksız mıdır?

Bu kanallar bu haberlere harcadığı zaman ve enerjiyi; problemleri üretmeye, bilimsel araştırmalara, dünyada görülen olumlulukları haber yapmaya harcasa, gerçekten dünyanın ve memleketlerin yaşayışlarında önemli çapta bir değişim görülecektir.

Kim olursa olsun, -bir dokun bin ah işit- sözü boşuna değildir.

İşte bu haberler bu binlerce ahları tetiklemektedir.

Topluma kötü örnek oluşturup aynı uygulamalar hayata çok rahat yansıyor.

Nitekim bir hırsızlık olayını bütün detaylarıyla ve abartılarak ve adeta kahraman gibi  verilen haberin uygulayıcıları da artış gösteriyor.

Haberler topluma kötü örnek oluşturmaktadır.

Bunun topluma verdiği zararların büyüklüğü yanında, insafen araştırılsa kaçta kaç fayda sağlamaktadır?

Gündemi yakalamaya çalışanlar, geleceği kaybetmektedirler.

Çöp tenekesi haline gelen beyin, hangi ustalıkla bunları birbirinden ayırabilmektedir.!

Beyni şişen bir insan evde, iş yerinde ne kadar sağlıklı ve randımanlı bir fayda sağlayabilir?

Üzülerek ifade etmeliyim ki, bu konuda öncü tedbirler alması gereken devlet bile, bu haberlerde öncü olmaktadır.

Haberlere, özellikle tv haberlerine sınırlama getirilmeli, olumlu ve bilimsel haberlerin yüzdelik oranları arttırılmalı hatta ödüllendirilmelidir.

*Zaten neredeyse yarım asırdır filim ve sporlarla bu milletin aklının üstü örtüldü, şuuru elinden alındı.

Verilen olumsuz haberler de bunun tuzu ve biberi olmuştur.

Evlere akan kanlar, kan akışını hızlandırmaktadır.

Evlere akan kanalizasyonlar, evleri kokutmaktadır.

Bunların yansıması asırlara yansıyacağı gibi, tedavisi de asırları alacaktır.

Haber tv- lerinin karşısında her akşam saatlerce oturmak mecburiyetinde miyiz?

Şimdiye kadar dinlediklerimizin bize ne kadar fayda sağladı?

Hesaplayıp tart, sonra da ne yapacağına sen karar ver…

MEHMET ÖZÇELİK

30-10-2016

[1] Hucurat.6.




DESTAN YAZAN BİR MİLLETİZ

DESTAN YAZAN BİR MİLLETİZ

Bizler adet gereği her yüz yılda bir destan yazan bir milletiz.

Birimiz binlere bedeliz.

45 yıldır ölümü ve şehadeti anlar ve anlatırım.

15 Temmuzun şehidleri ise bana şehadeti daha iyi anlattı.

O da 45 dakikada…

-Bir asırdır millet olarak asaletimizi, izzetimizi ve onurumuzu kaybettik.

Artık bu gün o nur, onurumuz bize geri döndü.

– Kadim bir medeniyete ve kültürel zenginliğe sahip olan İstanbul’un  en köklü değerlerinden birisi de tekkeler. Enver Behnan Şapolyo, Mezhepler Ve Tarikatlar Tarihi adlı kitabında, İstanbul’daki tekkeleri ve yerlerini yazıyor. Enver Behnan Şapolyo’nun hazırladığı bu çalışmada tam 445 tekke yer alıyor.[1]

– Kurtuluş savaşına büyük destek veren tekkeler bu mücadelenin başarıya ulaşmasında önemli bir rol oynadılar. Üsküdar’daki Özbekler Tekkesi,Hatuniye Dergahı,Taceddin Dergahı milli mücadelede önemli yeri olan belli başlı tekkelerdi. Ancak kurtuluş savaşının başarıyla sonuçlanmasının ardından yeni Türkiye’de bu kurumların varlığı istenmedi.[2]

-Ve her bir Osmanlı padişahı bir tarikata mensub idiler.[3]

**********************  

İslam dünyası zincirlerini kırıyor ve istifrağ ile içini temizliyor.

Cüneyt Arkının filmleri eksiklikleriyle beraber sevildi. Heyecanla izlendi, bazı pes-pâyeliklerine rağmen…

Çünkü kaybedilen tarih şuuru bir nebzecik de olsa onda bulunacağı düşünüldü.

Erdoğan bu millete bu onuru kazanmanın kapısını açtı.

Diriliş Ertuğrul da o harekete geçen onurun diriltilmesi ve de şahlandırılması amacıyla beklendi, seyredildi.

Bir asırdır susuz bırakıldık.

Zaman ise kana kana su içme zamanıdır.

*********************

Gülen okullarında mevcut olan idareci veya öğretmen pozisyonundaki Cıa ajanları o memlekette bilgi toplamak ve Mısırda olduğu gibi, Sisi-yi darbe ile başa geçirmek için bu okullar kullanılmıştır.

Ondandır ki; en son Gülen okullarının girdiği rusya olup, yine bu ajanların tesbiti ile ilk kapanan okullar Gülenin okulları olmuştur.

Türkiye-de bunun üzerine gidilerek kök atması şimdiden engellenir ve de tasfiye edilirken, ya diğer islam ülkeleri ve de okulların olduğu devletler?

-FETÖ’nün İsrail imamı Harun Tokak’ın, HDP milletvekili Altan Tan’ın da katıldığı Kuzey Irak’taki bir toplantıda terör örgütleri PKK, MLKP, TKP ve Kuk’un temsilcileriyle bir araya geldiği ortaya çıktı. Soruşturma dosyasına giren belgeler ve fotoğraflarla FETÖ-HDP-PKK ortaklığı bir kez daha kanıtlanmış oldu.[4]

-FETÖ’cü subayların 15 Temmuz darbe girişiminden önce PKK/PYD yöneticileriyle İncirlik Üssü’nde buluştuğu ortaya çıktı. ABD’nin organize ettiği buluşmaya Türkiye’nin NATO müttefiki birçok ülkeden temsilci de katıldı.[5]

-Filler kavga ederken altta çimenler ezilmektedir.

Türkiye-deki derin devletin iç savaşında arada kalanlar, basiretli davranmayan, kuruntuda bulunup ileri görüşlü olmayanlar Ergenekon ve fetö kavgasında ezilip ayrıştırdılar.

-15 Temmuz darbesi başarılı olsaydı, yüz yıl önce çizilen haritadan daha dehşetlisi çizilecekti.

Işid ve pkk ve de islam devletlerinin başına darbeci Sisi-ler hakim olacaktı.

-Fetö İran köklü, mason yapılı, İngiliz planı ve abd destekli bir projedir.

Bütün birimlere yerleştirilen imamlar Şia-dan ve İmamiyye-den gelmektedir.

Her işlerindeki yaptıkları takiyye de şianın olmazsa olmazıdır.

-Hükümet yüzde yüz başarıya ulaşmak istiyorsa, Mit-e ciddi manada el atmalıdır.

1960- dan beri darbe oluyor ama bir türlü Mit-in haberi olmuyor!?

Gülen en son olarak da Mit-i ele geçirmeye çalışmıştı.

Uzun yıllar Mit-in maaşını Abd verdi.

Kimden ele geçirecekti?

Mücadele ettiği Ergenekon dan mı?

-İsrail-den sonra onun babası durumunda olan Abd maddi ve manevi çöküşün eşiğindedir.

-İran islamdan önceki Sasani imparatorluğuna ulaşmak için her yolu deniyor.

Sasani imparatorluğunu, islam imparatorluğuna tercih ediyor.

MEHMET ÖZÇELİK

29-10-2016

 

[1] http://www.islamveihsan.com/istanbuldaki-tekkelerin-isimleri-ve-yerleri-bir-tik-otenizde.html

[2] http://www.dunyabulteni.net/tarihten-olaylar/201300/osmanlidan-cumhuriyete-tekkeler

[3] http://osmanturkoguz.blogspot.com.tr/2011/08/420-tekkeler-ve-zaviyelerosmanli.html

[4] http://www.yenisafak.com/gundem/fetonun-israil-imami-ile-hdpli-altan-tan-teror-toplantisinda-2555145

[5] http://www.yenisafak.com/gundem/ihanet-ussu-2554962

 




ARŞDAN ARZA HECE HECE

ARŞDAN ARZA HECE HECE

Bütün duygular ruh hesabına, ruh da Allah hesabına çalışmaktadır.

Dil ruhun kendisini ifadesi, akıl ruhun üretim merkezi, kalb ruhu besleyen ve destekleyip geleceğe taşıyan motorudur.

Vicdan ruhun mihenk taşı ve danışmanıdır.

Göz, kulak, burun her şey ile irtibatını sağlar.

Tüm duygular ruhu tekmil eder.

Alem ruhun seyir ve cevelan alanıdır.

Her bir ruh külliyet içinde bir cüziyettir.

Her bir varlık ruhun külliyetinden bir cüziyettir.

Küllü tamamlayan bir cüz iken, cüzleri tamamlayan bir küldür.

**************************

*Ezelden takdir edilen bir proje var..

Ebedi proje..

Ebede uzanıp giden proje…

-Bizlerin sonsuz derece muhtaç olmamız, Allahın özellikle Samed isminin tüm sırlarını açığa çıkarmaktadır.

İnsanlar eksi ve eksik kutuplarıyla, Allahın ezeli ve ebedi sıfatlarını ortaya çıkarmaktadır.

-Allah kullarından bir kuluna ve kullarına aşık oldu.

Onları kendine aşık etti.

Aşkta, Aşık ile Maşuk buluştu.

-“Ben gizli bir hazine idim, bilinmeyi sevdim. (Beni tanımaları için) mahlukatı

yarattım. “[1]

Sofiler ve hadisçiler değişik açılardan hadise baktıkları için değerlendirmeleri de farklı olmaktadır. Sofiler mana yönü ile hadise yaklaşırken, diğerleri senet ve rivayet yönü ile yaklaşmaktadırlar. Bu bağlamda İbnü’I-Arabi, kendine has bazı kriterler çerçevesinde keşf, ilham ve rüya yoluyla hadislerin Hz. Peygambere tashih ettirilmesinin imkan dahilinde olduğunu ifade eder. Ancak hadisleri keşf yoluyla tashih ettirecek kişinin kurbet makamında bir veli olması gerekir.

Sofilerin hadisle ilgili bu yorumlarına karşılık hadisçiler de kendi açılarından hadise yaklaşmışlardır.

Bunlardan Aliyyü’l-Kari hadisin manasının sahih olduğunu ve “insanları ve cinleri bana

ibadet etsinler diye yarattım” ayetiyle uygunluk arz ettiğini söylemiştir. İbn Teymiyye ise, bunun Hz. Peygamberin sözü olmadığını; sahih ya da zayıf bir senedinin de bilinmediğini ifade etmiştir. Zerkeşi, Hafız İbn Hacer ve Süyuti de aynı kanaattedirler.[2]

*******************  

Vesile Allaha ulaştıran her şeydir.

Kâbe gibi, Rasulullah  ve Namaz gibi…

Allah her şeyi kendisine ulaştırdığı cihetle yaratmakta ve kıymet vermektedir.

-Hasan-ı Basrî (ra) rivayet ediyor. Resulullah (sav) buyurdular ki:

“Namaz kılan için şu üç meziyet vardır: Gökten tut tâ başının tepesine kadar sevap saçılır. Gökten tâ ayaklarına kadar melekler kendisini kuşatır. Eğer namaz kılan o esnada kiminle konuştuğunu bilseydi, yüzünü kıbleden çevirmezdi.”[3]

-Hak yolunda insanın önüne nice huriler çıkar ve çıkarılır. Bu durumda o insan sınanmaktadır.

Acaba o huriye kapılacak mı yoksa hak yoluna devam edecek mi?

-Sadi Şirazi çok zenginmiş. Birine misafir olmuş, o adam buna bir koyun kesmiş. Onun dalağını severek yiyince, gitmiş, sekiz tanesini daha kesip, dalaklarını getirmiş.

Sadi ona bu hareketinden dolayı üç yüz koyun vermiş.

En cömertte odur deyince sebebini şöyle açıklamış;

-Ben binlerce koyundan üç  yüz tanesini verdim, o ise sahip olduğu sekizin tümünü  kesti.

-Allah bize kendisine yakışanı vermiştir.

Bize yakıştığı kadar vermiştir.

Kader mikdarınca takdir edilmiştir.

Nitekim cennete ulaşamayan kadın, anne olunca cennet ayaklarının altına kondu.

Kader onu bu dünyaya gönderdi.

“Cennet’te çocuk (doğurmak diye birşey) yoktur”[4]

 

******************

Muhyiddin-i Arabi vefat ettiği vakit sorguya inen melekler kendilerine ”sen kimsin, rabbin kim? dinin ne? kitabın ne? peygamberin kim? kıblen neresi?” diye sormaktadırlar. Muhyiddin ibn Arabi de şu dörtlüğü okur ”Biz bizimle biz deydik, biz bizimle bize geldik, biz bizimle bizdeyken, bizi bizden mi sorarlar? mana aleminde kuvvetli ve büyük zatlardan olan ve kendisinin yaradan’a yaradanın da kendisine olan yakınlığından bahsetmek adına bu kelamları dile döker. bunu manen gören veliyyullah’tan bazı değerli kimseler buna şahit olmuş ve zahir aleme yansıtmışlardır.

 

-Bir kudsî hadiste şöyle buyrulur:
“Bazı mümin kullarımın imanını fakirlik korur; onu zengin etsem ahlâkı bozulur. Bazı mümin kullarımın imanını zenginlik korur; onu fakir etsem kalbi bozulur. Bazı mümin kullarımın imanını sıhhat korur; onu hasta etsem edebi bozulur. Bazı mümin kullarımın imanını hastalık korur; onu sıhhatli etsem hali bozulur. Ben kullarımın işlerini ilmimle tedbir ederim; ben onların kalplerini ve gizli hallerini çok iyi bilirim. ”
Bir şeyin hoşumuza gitmeyişi onun kötü ve hayırsız olduğunu göstermez. Bazen hoşlanmadığımız şeylerin içinde, daha sonra pek çok hayrın bulunduğunu görürüz. Mümin için acı-tatlı her iş hayırlıdır.
Bazı sıkıntılar mümine manevi dereceler kazandırır; sevabını çoğaltır, onu yüce Allah’a yaklaştırır.
Bazı sıkıntılar müminin kusurlarına kefaret olur, onun günahlarını temizler.
Bazı sıkıntılar, mümini kötü işlere bulaşmaktan alıkoyar; acı onu meşgul eder, günaha ve zulme giden yolunu tıkar.
Bazı sıkıntılar mümine dünyada verilmiş bir cezadır, onu burada çeker, âhirete cezası kalmaz. Burada üzülür, orada sevinir.
Bazı sıkıntılar müminin kalbini niyaza, dilini duaya alıştırır. Yüce Allah müminin edep içinde inlemesinden, yani samimi bir kalple Rabb’iyle konuşmasından hoşlanır; onun sesini meleklerine dinletir. Allah kırık ve yaralı gönüllere özel olarak nazar buyurur, mahzun kullarını çok sever.[5]

MEHMET ÖZÇELİK

19-10-2016

[1] İsmail b. Muhammed Acluni, Keşfu’l-Hafa, (1-II), 3. Baskı Beyrut 1351 h., II, 132, 2016

nolu hadis; Şemsüddin Ebu’I-Hayt Muhammed b. Abdurrahman Es-Sehavi, Makasıdü ‘1-Hasene, Beyrut 1986,327,838 nolu hadis; Muhammed b. Ahmed b. Carullah el-Yemeni, En-Nevafihu‘1-Atıra fi Ehadisi ~/ Müştehira, 2. Baskı, Beyrut 1993, 264, 1467 nolu hadis.-İsmail Hakkı Bursevi, Kenz-i Mahfi, Gizli Hazine, İstanbul ı997, 17-ı8; Krş. Mustafa Kara,Tasavvıif ve Tarikatlar Tarihi, 2. Baskı, İstanbul ı 990, 85. . 

[2] Acluni, Il, 132. Hadisin geniş bir değerlendirmesi için bkz. Ali Yardım, Mesnevi Hadisleri, YİE Öğretim Üyeliği İçin sunulan Yayınlanmamış Yeterlilik Tezi, Kayseri 1970, ı ı ı; Ahmet Yıldırım, Tasavvufun Temel Öğretilerinin Hadislerdeki Dayanakları, AÜSBE yayınlanmamış Doktora Tezi, Ankara 1996, 96-97. Kurt, 573-574, 583-594.

[3] Camiussağir-7349

[4] Tefsir el-Kurtubî, XVII, 203.

[5] Beyhaki.el Esma ves Sıfat.1/204.

 




DİN PARALELLERİ DEVREDE

DİN PARALELLERİ DEVREDE

Din paralelcileri de devrede.

Paralel devletin açtığı paralel devlette deşifre olunca, paralel risale-i nur heveslileri ve de Gülenin halefi de devrede…

Hem yeni halefi gündeme getirecekler ve hem de belki de onlar için en önemlisi de başta Nur cemaatı ve diğer cemaatlara bu bahane ile vurmaya çalışacaklardır.

Gülen gibi bunların da mahcubiyetleri ortaya çıkıncaya kadar bu puslu havada zehirli tohumlar ekilecektir.Mesela;

-Ahmet Tekin 28 Eylül 2016 tarihli Gündem Ötesi konuşmasında tamamen mesnedsiz, tutarsız ve kibir eseri olarak Bediüzzaman-ın Hz. İsanın inmesi ile ilgili olarak, Hristiyanlığın hakim olacağını söylediği, yalanını dile getirdi.

Oysa tam tersine Bediüzzaman, Hz.isanın gelmesiyle Hristiyanlığın İslamiyete dahil olacağını ifade etmiştir.

“Nasraniyet ya intıfâ veya ıstıfâ edip İslâmiyete karşı terk-i silâh edecektir. Nasraniyet birkaç defa yırtıldı, Protestanlığa geldi. Protestanlık da yırtıldı, tevhide yaklaştı. Tekrar yırtılmaya hazırlanıyor. Ya intıfâ bulup sönecek veya hakikî Nasraniyetin esasını câmi olan hakaik-i İslâmiyeyi karşısında görecek, teslim olacaktır. İşte bu sırr-ı azîme Hazret-i Peygamber Aleyhissalâtü Vesselâm işaret etmiştir ki, “Hazret-i İsâ nâzil olup gelecek, ümmetimden olacak, şeriatımla amel edecektir.”[1]

-Fitneyi sevenler devrede. İhtilafları kaşıyanlar piyasada…

Israrla Fetö-yü Nur cemaatıyla beraber göstermeye çalışanlar var.

Seviyesizliğini seviyelilere saldırararak seviye kazanmaya çalışanlar ortalıkta dolanmakta ve dolaşmaktadır.

Gülen kendisi de bir çok defa ifade edip dini bir cemaat olmadığını, nur cemaatlarıyla bir bağlantısının olmadığını söylediği gibi, nur cemaatı da bunlarla arasına en az tabirle bir mesafe koyduğu halde ısrarla aynı kareye konulmaya çalışılmaktadır.

Risale-i Nurları sadeleştirme adıyla tahrife başlayan bu yapı, bu hatası sonucu sürçmüş, tenkid edilip bir çok makalelerle aleyhe yazılar yazılmasıyla deşifre olması sağlanmıştır.

Kirli yapı kiriyle beraber ortaya çıkarken, kirini temiz olan cemaatlara da sıçrattı, bulaştırdı veya birilerinin istediği şekilde yaptı ve yaptırıldı.

Şu anda –inşaallah- pek maya tutmayacak olsa da –mayanın bozuk olmasından dolayı- rehavete kapılmaması gerekerekten, yeni fetö-cülere hazır olunmalıdır.

Yeni fetöcüler devreye konulmuştur. Tıpkı Pkk-nın lideri Öcalanın verilmesiyle Gülen-in alınması gibi…

Şimdi kim alınacaktır???

*1946-dan beri Abd içimizde. Ona verilen insiyatif, onun hareket alanını genişletmiş ve darbelerde o andan itibaren başlamıştır.

Abd ve İngiliz ortaklığıyla…

Biz Pkk ve Deaş-le değil aslında Abd ve İngiliz başta olmak üzere, batı ve Hristiyan dünyasıyla savaşmaktayız.

-Paralel yapı dini bir yapı da değildir.

İslam İşbirliği Teşkilatı FETÖ’yü terör örgütü ilan etti.[2]

-Bu yapı aynı zamanda gizli bir siyasi yapıdır.

Türkiye-nin bir asırlık ayak bağını ve kelepçesini, islam dünyasına da uygulamaktır.

Fetö-nün ifşa olması demek aslında Chp zihniyetinin islam ülkelerine yayılmasının ve o zihniyetin de çökmesi demektir.

-Ne edelim.. Ne diyelim.. Dua edip Âmin diyelim…

Vakti şerifler hayrola, Hayırlar feth ola. Şerler def ola. Gönüller şâd ola. Kalplerimiz mesrûr, sırlarımız mestûr, zahirimiz mâmûr, bâtınımız pür nûr ola. Cenâb-ı Hakk dert verip derman aratmaya, hastalarımıza şifa, dertlilerimize deva, gönüllerimize imân, kalplerimizi musaffa eyleye. Zümre-i salihinden ve gürûh-ı naci’den eyleyip, dualarımızı dergâh-ı izzetinde kabul ve makbul eyleye, nefesimiz Hakk, nutkumuz can bula. Günlerimiz ve Cuma’mız Mübarek Ola…

MEHMET ÖZÇELİK

22-10-2016

[1] Mektubat.Hakikat Çekirdekleri.

http://www.tesbitler.com/2015/01/02/hz-isanin-nuzulu/

http://www.tesbitler.com/2015/01/02/hz-isa-ve-isevilik/

http://m.sorularlarisale.com/index.php?oku=21712

https://sorularlaislamiyet.com/hz-isa-kiyamet-kopmadan-once-tekrar-yeryuzune-inecek-mi

[2] http://www.haber7.com/guncel/haber/2177970-fetoyu-teror-orgutu-ilan-ettiler