DEĞER VE ZENGİNLİKLERİMİZ

DEĞER VE ZENGİNLİKLERİMİZ

Değer ve zenginliklerimizin ölçüsü nedir?

Her halde onu bilmediğimizden daha doğrusu kendimizi bilmediğimizden çoğu insan kendisi olmak değil, başkası olmak ister.

Eğer kendisi bir başkası olacaksa, bir başkasının da kendisi olması gerekmez mi?

Eğer o bir başkası olacaksa, bir başkasının olmasına bir gerek var mı?

Zaten o var…

Her bir ben kendi içerisinde bir ben ve kişilik taşır.

Bencillikler ben olmayı değil, başkası olmayı tercih eder.

O da benliğini kaybeder.

Niye kendimiz olmuyoruz da, bir başkası veya bir başkası gibi olmaya çalışıyoruz?

Neyi ölçü alıyoruz?

Değer ölçümüz nedir?

Mesela ben normal standartlarda yaşayan bir insanım.

Aynı soruyu kendime sordum.

Bir başkası olmak ister misin?

Asla hakaret amaçlı ve hafife alma düşüncesiyle değil belki müşahhas olması için şöyle birkaç örnek vereyim;

Bir Vehbi Koç olmak ister miyim?

Nefsimi ikna ettiğim için değil bir Koç belki milyarlarca Koç da verilse, Ben-liğimin kabul etmediğini gördüm.

Bu da tüm Türkiye-nin en büyük zengini olmamak demek olduğunu bildiğim halde.

Bir de dünya çapında yıllardır en zengin olan Microsoft-un sahibi Bill Gates olmak ister misin? diye kendime yani benliğime sordum, yine hayır cevabını almakla kalmadım, daha sesli bir şekilde isterse milyarlarcası olsun, yine kabul etmem dedi.

İşte ben ve kendim olmak budur.

Başkası olmak isteyen insanlar, kendi hakikatini görmeyip, başkasının zahirini gören insanlardır.

Zahirde boğulanlar ise hakikate nüfuz edemezler.

Fazla örnek verip zihinlerinizi ve benliklerinizi dağıtmak istemem.

Bunlara sanatçı, sporcu gibi bir çok ben-leri ve şöhretleri de katabilirsiniz.

Ben-ler başkası olursa bencil olur, benler biz olursa büyük bir ben olur.

Büyük insan ve insan-ı kâmil budur.

Güç, kuvvet ve kudret bencillik de değil, biz olmaktadır.

Bir Özal, bir Levent Kırca, bir Esed, bir Fir’avun, bir Nemrud, bir Obama, bir Bush olmak ister misiniz?

Eğer evet diyorsanız, siz siz değilsinizdir.

Bir diğer kimse olmak ayrıdır, onun yolundan gitmek ayrıdır.

Onun yolundan gitmek, o olmak demek değildir.

Zaten onlar oldular, rollerini oynadılar, kendileri olup bu alemden gittiler.

Her bir insan ruhuyla, kalbiyle, aklıyla bir insan ve bir alemdir.

Başkalarının alemi olmaya, onların alemini çalmaya, onların aleminde kalmaya gerek yoktur.

Onların alemlerini gezip misafir olabilirsiniz.

Ev sahibi olmayın.

Kendi benliğinizin ev sahipliğinde kalınız.

Değer ve kıymet Ben olmaktır, Sen olmak değildir.

Yok edilen veya işgal edilen toplumların önce benleri yok edilir ve benlikleri öldürülür.

Biz olamazlar.

Böylece birler bizleri bitirirler.

Benliğini yitiren İslâm dünyası, biz olup aslan gibi kükreyememekte, çakallara yem olmaktadır.

Benliğini bulan ve bilen bir ben, binlerce bencillere bedeldir.

Benliğini batıda arayan İslâm dünyası, ben-ini ve benliğini bulamadığı gibi, kendisini de kaybetti.

Kurbağanın yürüyüşü gibi olmaya çalışan tavşan, ne kurbağa olabilir ve nede tavşan kalabilir.

Yahudilikten çıkıp Hristiyanlığı beğenmeyen ve de islamiyeti bulamadan ölen Agop, ortada kalır.

O ben-e ve onun benliğine sahip olan çıkmaz.

Zira o Musa-yı kızdırmış, İsa-yı küstürmüş, Muhammedi de bulamamıştır.

Ben-liğini dışarda değil, içerde yani kendinde ara.

Öğrencilerin başarısızlıkları da kendilerini dışarda arayıp, başkasını memnun etmeye yönelik kişilikler sergileyerek, kendilerini yine kendilerinde ve memnuniyetlerinde aramamalarındandır.

Dünya çapında sen olmaktansa, kendi çapımda ben olayım.

Ben olmaya, şey af edersiniz kendiniz olmaya var mısınız?

Gelin biz olalım ve bizde olalım.

Sizde kalmayalım.

Beni bende demen, bende değilim,
Bir ben vardır bende, benden içeri
.

Gelin bütün Ben-leri atalım, O Ben-de kalalım, O’na bende olalım.

Beni benden alan’a ermez elim,
Kim kadem basa Sultan’dan içeri.

Sultana bende olan, aleme sultan olur.

Olduğu kadar olmadığı Kader.

“Eğer Rabb’in dileseydi, bütün insanları tek bir ümmet yapardı. Fakat insanlar sürekli olarak ihtilafa düşüyorlar. Yalnız Rabbinin rahmet ederek ihtilaftan sakındırdıkları müstesnâ…” (Hud: 118-119.)

MEHMET ÖZÇELİK

29-01-2017




DOLAR SAVAŞI

DOLAR SAVAŞI

Şimdiye kadar ki savaş para savaşı idi.

Parayı eline geçirenin, dünyayı ele geçirme hesabı vardı.

Bu amaçla savaş çıkardı.

Elindeki silah fabrikalarının ürettiği işe yaramayıp bekleyen silahlarını sattı.

Fabrika hızla üretime geçti.

Yetiştiremiyordu.

Uyuşturucu ve tüm kirli işler para üzerine ve para üzerinden sürdürülüyordu.

-3. Dünya savaşı dolar üzerinden yürütülecek olan savaştır.

Ver parayı Pkk-yı da satın al deaşı da.

Veya ihaleye çık, çok daha ucuzlarını bulursun.

Satılık insanlar ve satılık mallar.

-Erdoğan-ın en büyük çıkışı Tl-den 6 sıfırı atmak oldu.

Şimdi sırada atılacak olan dolar olacaktı.

Ancak biz bu sebebe binaen dolarla vurulmaktayız.

Abd de kurtuluşunu dolara bağlamış durumda.
Sıfırı atma değil, boğazına kadar borcundan dolayı doları dünyasından atma düşüncesinde…

Dünyanın masa başında oturarak, savaş meydanına mertçe çıkmadan sürekli kazanan devlet İngiltere-dir.

Bu savaşın kokusunu alan İngiltere Avrupa birliğinden ayrılma kararı aldı.

Euro- yu da tahtından indirmek…

-Bizi bizimle vurdular ve de kazıkladılar.

Avrupa ve Abd İslâm ülkelerinin kendilerine yatırdığı paralar ile, diğer İslâm ülkelerine yüksek faizle geri verdiler.

İslam ülkelerinin sırtından yine İslâm ülkeleri kazıklanmış ve de fakirleştirilmiş oldu.

Suud Kralının Abd- den alacağı 750 milyar buharlaştı.

Abd önce ikiz kulelerin Suud vatandaşları tarafından saldırıya uğradığı gerekçesiyle hukuken 750 milyara el koymayı denedi.

Ancak cesaret edemedi.

Zira eğer kendisinin de saldırdığı devletler kendisine tazminat açacak olsa, çok daha fazlasını kaybedecekti.

Vermemek için her şey göze alınmış gibi…

-Doların tahtı yıkılırsa kimler yıkılır?

Kimler yıkılmaz ki….

Onun için kimse kolay kolay yıkma yoluna gitmiyor.

Bunun içindir ki; Başta Türkiye-deki darbeleri ve özellikle 15 Temmuzun finansörlerinden ve aynı zamanda Azarbeycan gibi dünyanın değişik ülkelerindeki darbeleri para vererek  destekleyen Çekoslovakya Yahudilerinden Soros, bu sefer darbeyi Abd- ye yani Trump-un gelmesinden sonra adam başına 2500 dolar vererek ve de altı protestoya katılma şartıyla halkı Trumpa karşı tahrik etti.

Dünya yı yöneten yahudi aile Rotschıldler  ve  David Rockefeller ailesi.

David Rockefeller bir beyanatında;” 1980 darbesi de bizim isteklerimiz doğrultusunda yapıldı. O zamanlar ülkede bir solcular, bir sağcılar iktidara geliyor ve bizim isteklerimiz doğrultusunda ülke ekonomisini yönlendiriyorlardı. Fakat Amerika ve Avrupa’da gelişmiş ülkelerin piyasaları doyuma ulaşmışlar ve biz yeteri kadar mal satamaz olmuştuk. Bunun üzerine diğer az gelişmiş ülkelere uyguladığımız planı Türkiye’de de uyguladık ve başarılı olduk….” demişti.[1]

Soros- a da;  Azerbeycan daki darbe girişimini sen mi yaptın? diye sorduklarında cevaben;

-Ben sadece para verdim, demiştir.

Dolar sıfırlanırsa, önce bunlar sıfırlanmış olur.

Yoksa Trumptan olumsuz bir kokumu aldılar da ona hücum ediyorlar?

Para babaları ve dolar baronları paralarını dünyanın yanmasında kullanıyorlar.

Eğer onların paraları da yanarsa, dünyanın yangını da bitmiş olur.

Paralarının yanmaması uğruna Abd yi bile yakıyorlar.

Adam başı 2500 dolara…

17-25 Aralık 2013- de bunu Türkiye-de çok ucuza kapatmışlardı, satılık olanları ve satılmışları.

Çok ucuza gittiler.

Yeni anlaşma yapacaklardır.

Bizde 2500 dolar isteriz diye…

Değeri 2500 dolar olmayanlarca…

MEHMET ÖZÇELİK

29-01-2017

 

[1] http://www.ahaber.com.tr/dunya/2015/06/14/david-rockefellerin-hedefi-200-yasini-gormek




ŞUURU KAYBETTİRİLEN BİR MİLLET

ŞUURU KAYBETTİRİLEN BİR MİLLET

İttihat ve Terakki ile uyuşturulan bu milletin hafızası, cumhuriyetle birlikte dumura uğratıp törpülendi ve de silindi.

Bu millet hafızası silinmiş bir millettir.

Ancak şok geçirdiğinde bazı şeyleri hatırlamaktadır.

Devler cüce, cüceler dev olarak tanıtıldı.

Bir asırlık eğitimle resmi tarih yalanlarla dolduruldu.

Yalanlar doğru, doğrular ise yalan gösterildi.

Tarih öğretmeninin anlattığı resmi tarihe öğrenci inanmadı, gayr-ı resmi tarihi takip etti.

Hangi evin kütüphanesinde Milli Eğitim Bakanlığının trilyonlar vererek yazdırdığı kitaplar bulunmaktadır?

Kütüphanelerde neden o kadar araştırılarak yazılan tarih kitapları bulunmamaktadır?

Çünkü güvenilmemekte, doğruluğuna inanılmamaktadır da ondan…

Çünkü tarih, geçmişi kötülemeye dönük olarak hazırlanmış bir tarihtir de ondan.

Tarih öğretmenine bakıyorsun, en iyi niyetlisi bile, ne yapayım müfredat böyle deyip geçiştiriyor.

Tarihi şuurunu kaybetmiş bir tarihçiden, tarihini bilen bir nesil yetişir mi?

Onlarca yıldır 23 nisan ve 19 mayıslarda papağan gibi hep aynı şeyler, on yıl önceki kutlamada yazılanlar tekrar edildi ve de osmanlıyı kötüleme amaçlıydı.

Dedesine küfreden  bir millet üredi ve türedi. Dünyada benzeri yoktur. Nerede öğretildi bu? Kimler öğrettti?

Nasıl bir tarih ki, sadece geçmişini inkâr etmekle kalmayıp, küfrediyor da.

Alakalı ve alakasız şeyler öğretildiği için..

Her dersin kitabında atatürkten bahsedilmektedir.

Ne alaka?

Hem atatürkü anlatacaksın her derste ve hem de o atatürkü kanunla koruma yoluna gideceksin!!!

Neyin yutturulması?

Yutturulmak istenen nedir?

Oysa bir insan kahramansa, neden koruma kanunuyla korunmaya çalışılır ki?

Yoksa bilinmeyen şeyler mi var?

Hakikatların huyudur gizli kalmamak. Merakı celbedip daha çok öğrenilmesine çalışılmaktadır, bazı bedeller ödense de…

Öğretilen tarih, bu milletin gerçek tarihi değildir.

-Tarih böyle de, diğer derslerde çok mu masumiyet var?

Elbette hayır.

Ben Türkçe kitaplarındaki bazı cümleleri anlamakta zorluk çekiyorum çünkü uydurukça, uydurmaca kelimeler…

Yeni müfredatla ilgili bazı tekliflerde bulundum. Burada kısaca sıralayayım;

-Müfredat için 10 günde 112 bin müracaat ve teklif olmuş. Bu alanın boşluğunu ve bir asırlık ihtiyacı gösteriyor.

-İnkılap dersi kalkmalı.

-Fıkıh dersinde güncel konular işlenmeli.

-Hadis dersinde Mucizeler işlenmeli.

-Âdâb-ı Muâşeret dersi konulmalı.

-Türkçedeki özellikle uydurukça kelimeler çıkarılmalı.

-Lisans sınıfları oluşturulmalıdır. İngilizce Arapça, ihtiyaç halinde diğer dillerde.  Bu öğrenciler en az 20 saat ders görmeli, pratik yapılmalı, sınıf veya seçilen bir kaç öğrenci yurt dışına gönderilmeli, herkes ingilizce dersi görmemeli. Öğrenciler idare, öğretmen, veli, öğrenci ortaklığıyla seçilmelidir. Bunlar okulu bitirince üniversiteye direk girmeli veya hiç olmazsa 2 yıllığa direk geçip, yatay geçiş yaptırmalıdır.

-Meslek liselerinde aynı branştan 10 kişi varsa birisi koordinatör ve danışman seçilsin. Yazılı hazırlama, ders notları gibi her alanda öğretmenlerle irtibatlı çalışıp, destek olsun.

-Felsefe dersi gerçekten kaldırılmalı, yerine hikmet, mantık ve sosyoloji dersleri konulmalıdır. Bende bu derse girdim, beş para etmez insanlara epey yer verilmiş. Ben es geçip, hikmeti anlatıyordum. Özel ilgi duyanlar başka yönden öğrenmeli.

MEHMET ÖZÇELİK

28-01-2017

 




KİRLİ İTTİFAK

KİRLİ İTTİFAK
“Gülen 1970’lerde ise Yaşar Tunagür, dönemin MİT Müsteşarı Fuat Doğu ile yakın temasta. Bu şahısların karanlık ilişkileri, bir evde gerçekleştirilen toplantıda Gülen’e özel bir vazife tevdi edildiği şüphesini güçlendirmektedir. Fuat Doğu’nun CIA ile yakın teması kendisinin de hayattayken teyit ettiği bir gerçektir. Gülen’in bütün ününü borçlu olduğu Kestane Pazarı sohbetlerine başlaması da yine bu tarihlere denk düşmektedir. Özetle, bu çalışmanın en temel çıkarımı Gülen’in 1965’te ilk irşat çalışmalarına başladığı günden bu yana, cemaat görüntüsü altında planladığı çalışmaların aslında planlı, programlı, sistematik ve stratejik hedefleri olan, istihbarat uzantılı örgütsel faaliyetler olduğu gerçeğidir.
-Petek, “Almanya’da yayınlanan İmralı Notları kitabında, HDP’nin terör tutuklusu Eş Başkanı Selahattin Demirtaş’ın devreye girerek Abdullah Öcalan’a ‘Fethullah Gülen bizi ABD’ye davet ediyor’ dediği Öcalan’ın da Fethullah Gülen için onlar bizim Ortadoğu’da stratejik ortağımız şeklinde bir ifadeyle cevap veriyor.” dedi.
-FETÖ’nün Trump’a gönderdiği mektup!
“Türkiye ve tüm dünyada ABD ile birlikte çalıştık. Hiçbir tarafta değilim. Ama hakkımdaki iddialar beni konuşturmak için ele geçirmek isteyenler tarafından ortaya atılıyor” sözlerinde saklı.
Yani “Beni teslim ederseniz konuşurum” mesajı vermekte.
TRUMP’A BİZE SAHİP ÇIKIN MESAJI.
Terör elebaşı mektubunun sonunda kendisine sahip çıkılmasını istiyor ve “Eğer bize sahip çıkılırsa sizinle daha aktif bir şekilde çalışırız. Dünyanın dört bir yanındaki yetişmiş elemanlarımız da bu konuda hizmet sunmaya hazırdır” diyor.
-CIA’nın internet üzerinden erişime açtığı belgelerde, Suriye ve Yunanistan’ın terör örgütlerine destek verdiği, bunun istihbarat raporlarına girdiği göze çarptı.
-Yunanistan darbecileri koruyor.
15 Temmuz darbe girişiminden sonra helikopterle Yunanistan’a kaçan 8 subaya Atina yönetimi kol kanat geriyor. Daha önce hainleri iade edeceğini açıklayan Yunanistan, adli işlemlerini bahane ederek, teröristleri Türkiye’ye vermiyor. Türkiye’ye karşı cephe alan Yunanistan, uyarılara rağmen DHKP-C’li teröristlere de göz yumuyor.
-Fetö-ye Topkapı sarayında bulunan Yavuz Sultan Selimin cübbesi götürülürken yakalandığı haberde şöyle verildi:” “FETÖ’cüler Yavuz Sultan Selim’in kaftanını çalmak istedi. Havaalanında yakalandılar.”
Fetö-nün darbe sırasında yeşil bir cübbe giymesi de düşündürücüdür.
Yavuzun kaftanının giyemeyen, bunu yeşil cübbeyle değiştirmiş oldu.
-15 Temmuz başarılı olsaydı Fetö tıpkı Humeyni gibi Türkiye-ye ya cübbesiyle veya tekrar aldıracağı Yavuzun kaftanıyla giriş yapacaktı.
Ancak başarısız olunca gemiyi ilk terk edenler fareler oldu.
Bu insanlarda zerre kadar şahsiyet, seviye ve inanç olsaydı, kaçmaz, severek inandığı davaları için yatmayı göze alırlardı.
Ancak en büyük körlük bununda ötesinde, hala bunların ne mal olduğunu göremeyen mallardadır.
– ABD Merkezi İstihbarat Teşkilatı (CIA) 30 Mayıs 1960 yılında gönderdiği brifinginde yer alan bilgilerde, Cumhuriyet Halk Partisi’ndeki bazı üst düzey yöneticilerin darbenin sürecini bildikleri vurgulandı. Belgede “Cumhuriyet Halk Partisi’nin önde gelen liderleri, darbenin gelişini farkındaydı ancak görünüşte eylem ve planlama safhasına katılmadılar” ifadelerine yer verildi.
– Memleketin meseleleri görüşülürken, bu iş kansız olmaz demek ancak kanı bozukların işi olur.
-“CUMAYA GİTMEMELERİ HUSUSUNDA UYARILMIŞLAR”
FETÖ’nün örgüt üyesi hakim ve savcılara namaz konusunda da uyarılarda bulunduğunu anlatan H.I, şunları kaydetti:
“Akademi döneminde hakim ve savcılar adliyede namaz kılmamaları, cumaya gitmemeleri hususunda uyarılmışlar. Bu nedenle namaz kılmazlar. H.B. isimli şahıs bana geldi, ‘abi adliyede bir tek ben cumaya gitmiyorum ve benle dalga geçiyorlar.’ dedi. Ben de kendisine, ‘Orada bir kere cumaya git dedim.”
-900 sene önce Hasan Sabbah yani Haşhaşiler haçlılarla ittifak yaptığı gibi, bu gün Fetö de haçlı başı olan Abd ile ittifak etmiştir.
Haşhaşi; Dai-Fedai-Casus üçlüsüyle çalışıyor.
Fetö de aynı sistemi sürdürmektedir.
Ondandır ki her konuda haşhaşi ile tıpa tıp benzerlik arzeden Fetö, bir farkı öne çıkar. O da çok geniş ve organizelidir.
Fetö böylece haşhaşi ile her noktada benzerlik arzetmektedir.
-15 Temmuzun başarısızlığı başta Abd-Nato ve Avrupanın Ortadoğu üzerinde oynayacağı yüz yıllık planları boşa çıktı.
Yüz yıllık hesapları suya düştü.
Ondandır ki bu kadar açıkça her imkanlarıyla bizleri tehdit etmeye devam ediyorlar.
B planı var mı?
Olmaması mümkün değil ancak biraz ümitsiz ve de huysuzca.
O da Türkiye-yi de işin içerisine alarak ona verecekleri kedi hissesi farkıyla memnun etmeye çalışırken, kendileri de aslan payını almaya çalışacaklardır.
-Türkiye-de istihbaratla derine inen Fetö, derinde gördüğü derin güçlerle derinlerde ortaklığa girdi.
Derin ortaklık.. Derinlerdeki ortaklık, tüm devletlerin derinlerdekilerin toplandığı derin toplantıda…
Netice; Kirli İttifak…
MEHMET ÖZÇELİK
26-01-2017




AHMAK DOST

AHMAK DOST

Eskilerin tabiriyle Sadik-i Ahmak…

İyilik zannıyla kötülük yapar.

Kaş yapayım derken, göz çıkarır.

Ahmak dost, akıllı düşmandan daha çok zarar verir.

Bu günlerde Bülent Arınç- ın Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğana bir özür mektubu gönderdiği konuşulmakta ve bir çok yazarda Arınç-a sitemle beraber eski defterleri karıştırıp üzerine yüklenmektedir.

Haklıdırlar da…

Ancak ben eski kirli ve borç defterlerini çıkarmaktan ziyade birkaç noktaya izah getireceğim.

Çünkü herkesin o defterde az çok borcu vardır.

Yoksa Arınç kendisi için; “”Silahlı terör örgütünün Fethullahçı olduğunu o gece öğrendim, bana ahmak diyebilirsiniz” dedi.[1]

Arınç aslında yarım asırlık inançlı bir siyasetin falsolarını ortaya koymada da güzel bir şablondur.

Salahat var ancak aynı derecede maharet yok.

İyi niyetle yola çıkıp, kendisine verilen bir çok imkana karşı patavatsız çıkışlar yapmış, Erdoğana uygunsuz çıkışlarda bulunmuş, kendi üzerinden kozmik odaya girilerek bir çok gizli bilgi Fetönün ve pkk-nın eline geçmiş, Trt-ye bir çok Fetö mensubunu koymuş, onca Fetönün kirli daha ötesi lekeli çamaşırlarının ortaya çıkmasına rağmen, şimdiye kadar neredeydin dedirtecek ihmallerde bulunmuş, Fetöye karşı yapılan çıkışlarda tekrar avukatlık cübbesini alarak savunmaya geçeceğinden bahsetmiş bir dost! tur o.

Her şeyden önce gerçekten herkes sokakta iken Arınç 15 Temmuzda neredeydi?

Neticeyi mi bekliyordu?

Netice netleşmesine rağmen net tavır içerisine girmemesi onun iyi bir dost ve vefalı bir insan olmadığını göstermektedir.

Arınç ilk çıkışında seviliyor veya sevilmeye çalışılıyordu.

İyi bir insandı.

Ancak bugün inançlı insanların % 95-i ,Türkiye-nin % 50- si onu Erdoğan affetse de affetmeyecek, tarih hayırla yâd etmeyecek, akibeti hayırlı olmayacaktır.

Zira  %50- nin onun için söyleyeceği çok sitemler, kırgınlıklar, tenkidler vardır.

Başta milletten özür dilemelidir.

O belki 700 bin insanı öldüren Esed-i alkışlayanlar gibi ihanet içerisine girmese de, hayırlı bir dost olmadığını çıkışlarıyla veya çıkış yapması gerekirken yapmamasıyla anılacaktır.

Varsa samimiyet ve mertliği milletin önüne çıkmalı, tarih huzurunda başta milletten ve Erdoğan-dan özür dilemeli ve özellikle Fetö ile ilgili bildiklerini anlatmalıdır.

Hiç şimdiye kadar Fetö ile ilgili olumsuz bir söz söylemiş midir?

Neyi bekliyor?

İkinci bir darbeyi mi?

O aslında Türkiye siyasetindeki Erdoğanın çıkardığı gömlek farkını ortaya koymuştur.

Arınç gömleğini çıkarmayanlardandır.

Erdoğan farkı, gömlek farkıdır.

Tıpkı bir dindar partinin yeni çiçeği burnunda parti başkanı olan Temel Karamollaoğlu gibi.

O da gelir gelmez solcuların, Hdp-nin, Erdoğana cephe alan herkesin anayasaya hayır sözüne ortak olarak, Hayır diyeceklerini ifade etmiş, o da nasıl bir dost olduğunu üzerindeki çıkaramadığı gömleğiyle yani isabetli olmayan sözleriyle ifade etmiştir.

Elbette yeni anayasa en mükemmel anayasa değildir ancak bu bir aşamadır.

Şu bir kuraldır; Tümü elde edilmeyen bir şeyin, tümü de reddedilmez.

Hiç olmazsa neden % -1 lerde kaldıklarını, milletten makes bulmadıklarını, yerine oturduğu Kamalak- ıda neden kimsenin aramadığını da bir düşünsün…

Temel Karamollaoğlu Temel-lik yapmıştır.

Şöyle ki; Dursun ve Temel idamla yargılanmaktadır.

Dursun-a son arzusu sorulur. O da;

-Annemi görmek istiyorum, der.

Kabul edilir.

Temele de son arzusu sorulur. Oda Dursun-un annesini görmesine müsaade edilmesin, der.

Arınç ve Temel; unutmayın ki, Salahat ayrıdır, maharet ayrıdır.

Maharet ve salahat akibettedir.

Kimlerin ekmeğine yağ sürdüğünüzü iyi düşünün.

Baba katiliyle kim aynı safta!!!

Sizler için acı söyleyen dostlarınıza kulak verin.

Zindan iki hece, Mehmed’im lâfta!
Baba katiliyle baban bir safta!
Bir de, geri adam, boynunda yafta…
Halimi düşünüp yanma Mehmed’im!
Kavuşmak mı? .. Belki… Daha ölmedim! 

******  

Bir idamlık Ali vardı, asıldı;
Kaydını düştüler, mühür basıldı.
Geçti gitti, birkaç günlük fasıldı.
Ondan kalan, boynu bükük ve sefil;
Bahçeye diktiği üç beş karanfil… 

*****   

Mehmed’im, sevinin, başlar yüksekte!
Ölsek de sevinin, eve dönsek de!
Sanma bu tekerlek kalır tümsekte!
Yarın, elbet bizim, elbet bizimdir!
Gün doğmuş, gün batmış, ebed bizimdir! (Necip Fazıl Kısakürek)

MEHMET ÖZÇELİK

23-01-2017

[1] http://www.cnnturk.com/turkiye/bulent-arinctan-feto-cikisi-bana-ahmak-diyebilirsiniz




TERÖRİST AVUKATLARI

TERÖRİST AVUKATLARI

Türkiye-de son günlerde Reina teröristinin yakalandıktan sonra yüzündeki darbe izlerinden dolayı –belirli zamanlarda yapıldığı gibi- bir kesim ve bir kısım hemen terörist avukatı kesilmeye başladı.

Eğitim camiasından tut, dindar kesime kadar terörist haklarından, esir hukukundan dem vurmaya –maşaallah- hepsi bir anda islam hukukçusu kesilmeye başladı.

Kör olup olayı tek yönüyle değerlendiren bu insanlar, Hak olan sözlerini, batıl yolla dillendirmeye başladılar.

Elbette teslim olan suçlunun bir hukuku vardır, suçu ortaya tam çıkıncaya kadar masumdur, suçluyu cezalandırmada amaç ceza vermek olmayıp masumun ve suçsuzun hakkını korumak olduğu bir hakikattır.

Ancak dile getirilen katilin savunulmasında hiçbir şey yapmamış gibi, suçunu itiraf ettiği halde, kendisini teslim almaya gelen polislere saldırdığı, belki de imkânı olsaydı öldürmeye teşebbüs edeceği halde ve yine özel harekat polislerinin içerisinde reina da vurulan bir polisin abisi de bulunduğu göz önüne alınıp, olayı tek bir yönüyle, at gözlüğü ile bakarak, neredeyse bir de katile niye kebap ısmarlanmadı ve de üstüne niye tatlı verilmedi dercesine terörist tarafında durup olayı değerlendirmek, kişilik eksikliğinin, basiret körlüğünün, memleketin gerçeklerini görmemenin, bilinçli veya bilinçsiz terör ve teröriste hizmet edildiğinin farkına varılmamaktadır.

Türkiye-nin yarım asırdır aslında terörü bitirememesinin en önemli sebebi, işte bu içteki terör sevicilerinin ve de terörist avukatlarının desteklerinden ve de terörin ve teröristin kendisine yer bulmasının sebeblerindendir.

Koca bir partinin başkanı Kılıçdaroğlu bile Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi’yi katleden pkk-lılar için çok rahatlıkla; -Arkadaşlar – ifadesini söylemiştir.

Acaba onlar nereden onun arkadaşı oluyorlar?

Diğer bir parti pkk- nın zaten açıktan avukatlığını yapmakta, kandilin belirlediği kimseler milletvekili ve belediye başkanı adayı olmakta, milletvekili bozuntusu olan birisi de- Pkk sizi tükürüğünde boğar- alçaklığını söyleyebilmektedir.

Olaya öldürülenler açısından bakılmayıp, katil açısından bakıp değerlendirilince, sapık bir mana çıkmaktadır.

Oysa aç olan canavara merhamet etmek, mazluma zulmetmek ve zulme ortak olmak demektir.

Reina katili sorgusunda hiç çekinmeden, -Yine olsa yine de yaparım- demiştir.

Reina katili yakalanır yakalanmaz öldürdüğü 39 kişiyi ve yaraladığı yüz kadar kişiyi düşünmeden bir kesim olan sol kesim, bazı gazeteler katil için olumsuz değerlendirmelerde bulunmadan, onu yakalayan polisi tenkid etmeye başladılar.

O da öyle abartılı bir şekilde katil savunuldu ki, insanın neredeyse o katili bırakıp, onu yakalayan polisleri cezalandırması!!! gerektiğini düşünesi geliyor.

Bu durum ne ilktir ve ne de bir daha olmayacak değildir.

Ortada bir kişilik kaybı vardır.

Bu başarı Türk polisinin görülmemiş büyük bir başarısıdır.

Bu başarı içini temizleyen emniyet teşkilatının güven tazelemesidir.

Hiç unutulmamalıdır ki, bu millet bir ve beraber olduğu sürece yedi düvel değil, yetmiş yedi düvelde gelse bu milleti çökertemez.

Millet içten kemirilmektedir.

Terör içte himaye görmekte ve dıştan desteklenmektedir.

Böyle hassas bir dönemde terör sevici ve avukatları da içlerindeki kusmuğu kusarak, toplumu kokutmaktadırlar.

Bir asırlık kokmuş ve kokuşmuş zihniyetin ürünleri gerçek yüzlerini de göstermektedirler.

Tükürün zalimlerin o hayasız yüzlerine, tükürün…

Biz dahi tükürüyoruz…

MEHMET ÖZÇELİK

20-01-2017




ABD ÇÖKÜŞTE

ABD ÇÖKÜŞTE

1970 lerde solu kurup karşısına sağı getirerek çarpıştırarak  kaos oluşturan Abd, 1980 de Kenan Evrene darbe yaptırarak; -Bizim oğlanlar başardı.- dedi.

Aynı uygulamayı İşidi kurarak karşısına Kürtler adıyla Pkk yı çıkartıp, ölürken diriltme yoluna gitti ve onu destekledi.

Nato demek Abd demektir. Natoya girmemizi oluşturmak amacıyla oluşturulan Rus tehdidi ile Türkiye Natonun kucağına itilerek kontrol altına alınmış oldu.

Her on yılda bir darbe ile; öldüğünde sulandı, büyüdüğünde ise budandı.

-Yapılan anketlerde dörtte üç vatandaş, abd.nin terörü desteklediği kabul edilmektedir.

Abd şimdiye kadar gizli sürdürdüğü ve israile destek olarak terörün arkasında gizli olduğu halde, bunu bugün açıktan açığa sürdürmektedir.

“TSK, Suriye ve Irak’ta PKK’ya darbe vururken, Türkiye ile müttefik olan Amerika’nın terör örgütlerini eğittiğine dair yeni görüntüler ortaya çıktı.”[1]

-CIA ajanı Robert David Steele, Türkiye’deki bir çok terör saldırı ve suikastın arkasında ABD ve NATO olabilir mi? sorusu üzerine, Bunun mümkün olduğunun altını çizerek, “Bir CIA ajanı olarak, CIA’in bu tür işler yaptığını söyleyebilirim. CIA para ve teknoloji sağlar ve sonrasında kirli işleri yapacak Suudi Arabistanlı, İsrailli, Belçikalı, Alman ve diğer ülkelerden insanlar var.” dedi.

“ABD Hükümeti ve ABD Büyükelçiliği düzenli şekilde yalan söyler. Bir ABD vatandaşı olarak bu durumdan büyük bir utanç duyuyorum. Ben bir savaşın ortasındayım burada ABD istihbaratının başındaki kişi ABD Başkanına Rusya’ın ABD seçimlerini Hacklediği yönünde yalan söyledi. Amerika çok yalan söyler. Şunu anlamalısınız ki Kürtler bazıları tarafından terörist olarak değil özgürlük savaşçıları olarak görülmektedir.”[2]

-Abd neden Türk Rus işbirliğini engellemek için her türlü terörü estiriyor?

Cevabı bu olsa gerek; “ABD Başkanı Barack Obama’nın terörle mücadele konusunda danışmanı Bruce Riedel, Türkiye ve Rusya arasında artan işbirliğinden ötürü DAEŞ’in üzerindeki baskının arttığını söyledi.”[3]

Orta doğudaki terörü engelleyenlerin karşısına Abd çıkıyor.

Ve o teröristleri de eğitiyor.[4]

Genel kanaatte bu yöndedir.[5]

Abd-nin ve de onun uzantısı olan Fetö-nün Türkiye-ye ve islam ülkelerine terör gruplarıyla açtığı savaş; islam savaşı ve islama karşı yapılan savaştır.

Dolayısıyla Müslümanı yok etme savaşıdır.

Abd halkının Obama ve onun desteklediği Cleantiana verdiği tepki, büyük bir nefretin ve ileride oluşacak büyük bir patlamanın ifadesi ve habercisidir.

-100 yıl önce ittihat ve terakki ile yıkılan Osmanlı bu gün ise ya gafletten veya ihanetten dolayı çok kolay satın alınan kimselerle de Türkiye cumhuriyeti yıkılmaya çalışılıyor.

Bu gün Türkiye-nin veya hükümetin meselesi Abd veya Fetö meselesi değildir, belki onların arkasındaki İslamiyet ve Hristiyanlık inancı meselesidir.

Tarihten dersler çıkarmalıyız.

Tarihten ders almayanlar, tarihe ders olurlar.

MEHMET ÖZÇELİK

15-1-2017

 

[1] http://www.haber7.com/guncel/haber/2242362-abdli-askerlerin-teroristleri-egittigi-goruntuler

[2] http://www.tgrthaber.com.tr/dunya/cia-ajanindan-carpici-turkiye-aciklamasi-158594

[3] http://www.haber7.com/dunya/haber/2242360-turk-rus-isbirligi-deasi-sikistirdi

[4] http://www.habervaktim.com/foto-galeri/abd-buna-ne-diyecek-skandalin-fotograflari-cikti-14592.htm

[5] http://www.haber7.com/guncel/haber/2242253-halka-gore-terorun-arkasinda-abd-var

 




HÜSN-Ü ZAN ADEM-İ İTİMAD

HÜSN-Ü ZAN ADEM-İ İTİMAD

Hastalıklarımızın içinde en büyük olan altı tanesi ancak bunlar içerisinden en ağır olanı ve de bir asırdır farkına varmadığımız hastalığımız ise, Bize yapılan onca düşmanlığa karşı muhabbet ve sevgi gösterisinde bulunmamızdır.

Hüsn-ü zan esası gereği hep iyi niyette bulunduk ancak ikinci kural olan adem-i itimad yani itimad etmeme, tam güvenmeme özelliğini kaybettik.

Bedelini de bir asırdır ağır ödedik.

Fetö ve benzerleri bunlardandır. Bu konuda Bediüzzaman;

“Ben bu zaman ve zeminde, beşerin hayat-ı içtimaiye medresesinde ders aldım ve bildim ki: Ecnebîler, Avrupalılar terakkide istikbale uçmalarıyla beraber; bizi maddî cihette kurun-u vustâda durduran ve tevkif eden, altı tane hastalıktır. O hastalıklar da bunlardır: 

Birincisi: Ye’sin, ümitsizliğin içimizde hayat bulup dirilmesi.
İkincisi: Sıdkın hayat-ı içtimaiye-i siyasiyede ölmesi.
Üçüncüsü: Adâvete muhabbet.
Dördüncüsü: Ehl-i imanı birbirine bağlayan nuranî rabıtaları bilmemek.
Beşincisi: Çeşit çeşit sarî hastalıklar gibi intişar eden istibdat.
Altıncısı: Menfaat-i şahsiyesine himmeti hasretmek. “[1]

******************   

Türkiye-nin bir asırdan sonra artık düze çıktığının en büyük alameti; şimdiye kadar içten bünyeyi kemiren gizli nifak ve şer hücrelerinin artık bunu gizlememeleri açıktan açığa hücuma geçmeleridir.

Çuvala sığmayan mızrak ve yalanlar deşifre olmuştur.

İçte Chp, Paralel yapı ve sol kesim gibi, dışta Abd, İngiltere, Almanya ve Avrupa gibi ülkeler…

Bizdekilerin ağzı, batının ağzıdır. Batının ağzı ise, haçlı ağzıdır.

-Uzun süredir işlenen faili meçhuller bugün göstermiştir ki; Fetö-nün gizli gladyo ve tetikçileri de iş başındadır.

-Öcalanın demode olmasıyla onu bize teslim eden Abd, kendisine uygun bir başı pkk- nın başına getirdi.

Fetöyü alan Abd böylece tüm islam ve Türk dünyasını kontrol etmek için de oralara yerleştirdiği kripto elemanlarıyla en az bir elli yıl daha ihanetini bu yapı ile sürdürecektir.

-Unutturulmaya çalışılıyor 15 Temmuz.

Fetö beklemede.

Etrafın sakinleşmesini kollayıp, akabinde işi laf gevelemeleriyle unutturma yoluna gitmektedir.

Daha sonra ise işi basitleştirerek sulandıracaktır.

-Türkiye-nin cumhuriyet tarihi darbelerle, kaoslarla, baskı ve tehditlerle doludur.

Türkiye bir asırdır manevi bir işgal yaşadı.

Şimdi ise maddi işgal saldırısı altındadır.

Hiç Osmanlıyla kıyasa girer mi?

Bir Osmanlının yetiştirdiklerine bakın, bir de cumhuriyet Türkiye-sinin yetiştirdiklerine!!??

*********************    

Abd büyük elçisi Coni giderayak Başbakanın ifadesiyle zevzeklik yapan elçi, onunla da kalmamış kişiliksizliğini ve seviyesizliğini Twittere atmış olduğu solcular tarafından öldürülen Nihat Erim- in fotoğrafını koymasıyla; hem 15 Temmuzdaki kirli oyunlarını ve hem de bundan sonra yapacakları kirli oyunlarını kusmuştur.

-Neden kazanması zor olan Trump seçildi?

Yoksa Obama o kadar başarısızlığı, İşidi bizzat kurmuş olması ve en önemlisi de Fetö-yü destekleyip sahip çıkmasıyla, Türkiye-nin verdiği dosyaları sümen altı etmesiyle ve pkk-ya silah yardımında bulunmasına rağmen, İrana saldırmadığı için mi?

-Daha önceki darbeler gibi, 15 Temmuz 2016 darbe girişiminde de Kemalist ve sol kesimde yer almıştır.

“Darbeci teröristler, geniş güvenlik önlemleri altında adliyeden çıkarılırken Jandarma Binbaşı Osman Tunahan Berk’in kendilerini görüntüleyen basın mensuplarına “Biz Mustafa Kemal’in askerleriyiz” demesi dikkati çekti.”[2]

-Darbeye giren darbeciler kesinlikle bu milletin kanını taşımamaktadırlar.

*ABD’NİN DEVİRİLECEK HÜKÜMETLERİN LİSTESİ

Wesley Clark ABD’nin devirilecek hükümetler için de bir liste yaptığını belirtip şunları anlattı;

-“Bu arada biz Afganistan’ı hala bombalıyorduk. Birkaç hafta sonra tekrar karşılaştığımızda Savunma Bakanı’na tekrar sordum. Oradan bir kağıt aldı ve bana dedi ki; ‘Bu kağıtta 7 yıl içinde devireceğimiz hükümetler var. Bunlar sırasıyla Irak, Suriye, Lübnan, Libya, Somali ve son olarak da İran’dır.’

SUUDİLERDEN PARA KOPARMAK İÇİN DEAŞ’I…

-‘DEAŞ ve El Kaide gibi örgütleri Afganistan’da ve dünyanın diğer yerlerinde Sovyetler Birliği’ne karşı kullanmaya alıştık. Suudi Arabistan’dan para koparmak için de bu örgütlerle anlaştık. Bu örgütler sadece bu işe yarar.’[3]

-Washington Post gazetesinden tarihi YPG itirafı!

Amerikan Washington Post gazetesinin Beyrut Büro Şefi Liz Sly, ABD’nin terör örgütü YPG/PYD’ye sağladığı askeri yardımın, bölgeyle ilgili yanlış sonuçlar doğurduğunu belirten analiz kaleme aldı.[4]

-Bunu Tramp da başkan seçilmeden önce söylemiş ve bunu Obama-nın kurduğundan bahsetmişti.

Küfür devam eder ancak zulüm devam etmez…

MEHMET ÖZÇELİK

8-1-2017

 

 

 

 

[1] Bediüzzaman.Hutbe-i Şamiye.26-27.

[2] http://www.ensonhaber.com/darbeci-binbasi-mustafa-kemalin-askerleriyiz-2016-07-18.html

[3] http://www.habervaktim.com/haber/496394/abdli-generalden-sok-itiraf.html

[4] http://www.ulke.com.tr/dunya/haber/727138-washington-post-gazetesinden-tarihi-ypg-itirafi

 




BÜNYEDEKİ VİRÜSLER

BÜNYEDEKİ VİRÜSLER

Terör örgütleri finanse ediliyor.

Artık terör ihaleleri yapılmaktadır.

Irak ve suriye bataklığı terörün beslendiği, terör sineklerinin çoğaldığı yerlerdir.

Terör abd ve batı tarafından beslenmektedir..

Kullanılmaktadır.

Kaos oluşturularak hedef  iranın yıkılması üzerine, daha doğrusu alevin yüksekliği ve uzun süreli olması için iran hedeflenmektedir.

Türkiye-nin de burada elinin ve kolunun bağlanması ve de sahadan çekilmesini sağlamak amacıyla mevzii terör ve nefret rüzgarları estirilmeye çalışılmaktadır.

************************

Türkiye de son dönemlerde türeyen ilahiyat camiasındaki kişiler aslında görüşlerini bir varlık üzerine değil, bir yokluk ve red üzerine bina etmektedirler.

Hadislerin reddi veya onlar üzerinde bir şaibenin oluşturulması bazı menfi insanlara kapı açmaktadır.

Müsbet insanlarda tahrik edilerek, -din elden gidiyor- cephesi oluşturulmaya çalışılmaktadır.

İşte sadece Türkiye değil, islam dünyasında da cepheler oluşturuluyor, çözüm aramadan ziyade uzun süren tartışma ve kavga ortamları oluşturuluyor.

Din anlaşılmaya değil, anlaşılmama ortamına itiliyor.

Sağlıklı dini öğrenemeyenler, sağlıklı düşünemiyorlar.

Bir asırdır dini anlamaya engel olan zihniyetler, bugün dini yanlış anlamaya ve anlatmaya yönlendiriyorlar.

-İran İslam Cumhuriyeti mi?

Nasıl bir islam cumhuriyetidir ki; aynı mezhepten olmayan Müslümanların öldürülmesine cevaz veriyor, teşvik ediyor?

İran islamı sadece yanlış anlamıyor, aynı zamanda yanlış da anlatıyor.

Ve bunu islam dünyasına ihraç etmeye çalışıyor.

İsrail hedefini iran yoluyla gerçekleştiriyor.

-Bizdeki sol kısır zihniyet yıllarca islam düşmanlığını –Kahrolsun şeriat- diyerek dine cephe almayı ideolojisi olarak sürdürdü.

Bu gün ise bilmediği o islama karşı terörün ve terörizmin yanında olarak sürdürmeye başlamıştır.

Bizdeki solcular nerede acaba?

Dinin neresindedir?

Toplumun neresindedir?

Kimlerin peşine takılmış, kimlerin borazanlığını yapmaktadır?

Dün kominizmle rusyaya yönelen solcular, bu gün Abd- ye yüzünü çevirmiştir.

İmanla küfür mücadelesi elbette devam edecektir ancak en hazin olanı ise, bizdeki kütüklerin batının baltasına sap olmasıdır.

Bir asırdır bünyeye sahiplenen virüsler, bu gün bünyeyi işgal etmeye çalışmaktadır.

Bu uğurda şeytanlarla ortaklık yapılmaktadır.

Türkiye-de bir asırdır içerisinde oluşup biriken virüsler bugün harekete geçmiştir.

Dünyada bizdeki kadar memleketinin aleyhine çalışıp ihanet eden haini bir arada görmek mümkün değildir.

-Her insanın içerisinde melek de var şeytanda…

Meydana gelen olaylar bu doğuştan gelen duyguları gün yüzüne çıkarmaktadır.

MEHMET ÖZÇELİK

1-1-2017

 




KORU

KORU

Fehmi Koru gündemi değerlendirmesiyle ortaya çıkan bir yazar olmaktan çok, gündemde kalmaya çalışan bir yazar olmayı tercih eden bir kimsedir.

İstikametini korumaktan ziyade, genel okuyucularını korumaya çalışan bir yazar olmayı tercih etmektedir.

Bulunduğu yere uymakta pek de zorlanmayan bir yazardır o.

Hem kendisini ve hem de Taha Kıvanç-ı okumaya çalıştım.

İlgi çekici noktalara parmak basıyordu.

Ancak başlangıcıyla sonucu aynı istikamette giden bir yazar olduğunu söylemek zordur.

Kimliği şudur denilebilecek tam bir kişilik sergilemesi sergilemiş değildir.

Dindarlarda onu okur. Ve;

Bilderberg Grubu, siyonizmle bağlantılı bir teşkilat olan Dış İlişkiler Komitesi (CFR)’nin Avrupa ayağını oluşturmak amacıyla 1954 yılında Hollandanın Oosterbeek şehrinde bir gurup mason tarafından kurulmuş teşkilatı da okur.

Ve o teşkilatın toplantısına da katılmıştır.

Ve de israildeki toplantıya da Hikmet Çetin-le beraber katılmıştır.

Erdoğan da okur, Gülen de…

Bu genişlikten değil, netsizliktendir.

Google- de onun ile ilgili görüşlere baktığınız da, hiç de olumlu bir netlikte görüşte bulunulduğunu göremezsiniz.

Zikzak çizmesinden dolayı…

Bî-tarafane hareket, tarafı muhalifi iltizamdır, hükmünce, tarafsız gibi görünmek, zıt tarafı kabul etmektir.

Bî taraf olan, ber taraf olur…

Aslında kendisi de söyleyebilir; on-on beş sene öncekiyle bugünü aynı değerde değerlendirebilir mi?

Koru sitesindeki bir yazısında; “ Diktatörlük görüntüsü var; 28 şubatta olduğu gibi bugünde yazamaz hale geldik.”[1]

Acaba bunu kimin ağzıyla konuşmaktadır?

Acaba yazamadığı nedir?

Şimdiye kadar yazdıklarının dışında şu an acaba neyi yazamamaktadır?

Yazamadığı şeyi söylese de bizde kendisine bir hak versek.

Yoksa aksi takdirde; başkalarının borazanlığını yapmış olduğu düşünülecektir…

A.Gül ise Koru için; 18-12-2016 tarihli twitterdeki mesajında; Onun yazılarının ufuk açıcı olduğunu söylemektedir.

Nasıl bir ufuksa!…[2]

Bir takipçi ise bu muhabbetin sebebini şöyle izah eder; “Abdullah Gül ve Fehmi Koru’nun ortak noktası: İngiltere’nin Exeter Üniversitesi’nden eğitim almış olmaları.”[3]

“Muhafazakar gazeteciler içerisinde Hükümet muhalifi isimlerin başında gelen Fehmi Koru, son dönemde Türkiye’de yaşanan terör olaylarını değerlendirdiği yazısında “Pakistan Türkiye olsun derken… Türkiye Pakistan mı olacak…” sorusunu gündeme getirdi.

Çıkmaz bir yola girildiği izlenimi bir karabasan gibi üzerime abanıyor…’Türkiye, bildiğimiz, her şeyiyle sevdiğimiz, üzerine titizlendiğimiz Türkiye olmaktan çıkıyor’ hissine kapılmamak elde değil…”[4]

Çizilen bu tablo kirli ve karanlıklı bir tablodur…

Hele hele böyle bir hassas dönemde…

Ateşe benzin döken insan samimi, yeterli ve istikametli bir insan değildir.

Maalesef, Toplumu diriltmede görev  alanlar,  Bülent Arınç, Fehmi Koru gibiler, şimdiler de iyilikleri öldürmeye ve de ölüleri diriltmeye çalışıyorlar!!!

MEHMET ÖZÇELİK

3-1-2017

[1] https://pbs.twimg.com/media/Cz-lsQbXEAAH88K.jpg

[2] https://pbs.twimg.com/media/Cz-lsMsWEAAqvd7.jpg

[3] https://pbs.twimg.com/media/Cq0EcF6WgAEBniU.jpg

[4] http://www.habervaktim.com/haber/496174/fehmi-korudan-kizdiracak-soru-turkiye-pakistan-mi-olacak.html




ABD VE BATI DEVŞİRMELERİ

ABD VE BATI DEVŞİRMELERİ

Devşirme…

Osmanlının dün adaletle yaptığını Avrupa bugün hile ve zulüm ile yapıyor, sömürme uğruna.

Dün Bosna-da çalınan çocuklar, bugün Irak ve Suriye de de devam etmiştir.

Çalınan bu çocuklar organ mafyası tarafından kullanıldığı gibi, yetiştirilerek islam ülkelerine saldırı amaçlı olarak da kullanılmaktadır.

Bunlar bedenen yapıldığı gibi, fikren de ülkelerin içerisinden devşirilen insanlar da o ülkelerin avukatlığını yapmaktadırlar.

-Bir asırdır içte savunmada olan ancak yeni yeni zincirlerini kıran Türkiye, bu sefer de bir asır önce bizi bağlayan düşman devletlerin saldırılarına karşı dışa karşı savunma içerisine girmiş bulunmaktayız.

-Türkiye-ye karşı savaş açmaya cesaret edemeyen batı haçlı ordusu, içimizden oluşturduğu, zahirde bizden görünen ancak başkası ve Avrupa ve papalık için çalışan bir ordu kurup, onları üzerimize saldırttılar.

Yarım asırdan fazla bu durum böyle devam etti.

Öncesi zaten malumdu.

*********************  

Terör Türkiye-nin doğusundan batısına kaydırılıyor.

Doğuda mesken tutamayan ve ininde boğulan ve inine girilen terör örgütü pkk ve örgütler, olayı bireysel destekli olarak batıda uygulayarak ses getirmeye, mensuplarına moral vermeye ve moral bozma yöntemi içerisine gidiliyor.

Ankara, Kayseri, İstanbul terörleri bu amaçlıdır. Aslında bitmişliğin ayakta kalma zorunluluğudur.

Dış destekli olmaması mümkün değildir.

Artık terör devleti olduğunu gizlemeyen ve de gizleme ihtiyacı duymayan abd veya abd-nin ergenekonu ve de avrupa bu işi yetişmiş piyonlarıyla gerçekleştirmeye çalışıyor.

Önemli sebeb ise, Türkiye-nin rusya ile olan bağlantısı ve yakınlaşmasını engellemektir.

-“Kampta İngilizce konuşan silahlı kişiler vardı”

Irak’ın kuzeyindeki kamplara yönelik hava harekatında teröristlerin gelen uçaklardan çok korktuğuna işaret eden K.Y, “Uçaklar geldiğinde çok korkuyorlar, yerlerinden dahi kıpırdamıyor, susuyorlar. Keşif gidene kadar susuyorlar. Bir gece onlar uyuduğu sırada tek başıma kaçıp buraya geldim. Kaçarken korkmadım. Suriye’de kalmadım sadece. Hakurk ve Kandil’de kaldım. Kampta İngilizce konuşan silahlı kişiler vardı.” diye konuştu.[1]

MEHMET ÖZÇELİK

1-1-2017

[1] http://www.haber7.com/guncel/haber/2239190-pkknin-kacirdigi-kiz-cocugu-yasadiklarini-anlatti




ABDULHAMİD HAN HAZRETLERİ

ABDULHAMİD HAN HAZRETLERİ

Biz her ne kadar onu överek anlatsak da zaman onu çok güzel anlatmakta, insanlar zamanla onu anlamaktadırlar.

Abdulhamid Han Hazretleri ile ilgili olarak daha önce birkaç yazı yazmıştım.[1]

Dün Abdulhamide vuranlar, bu gün Erdoğana vuranlarla aynıdır.

Dün hangi sebeble vuruyordularsa, bu gün de aynen o sebeble vurmaktadırlar.

Bu gün Abdulhamidin düşünce ve projesini kimlerin desteklemekte olduğundan da bu durum anlaşılabilir.

Her insanı kendi zamanı içerisinde değerlendirmelidir.

Bediüzzaman da Abdulhamidi kendi zamanı içerisinde şöyle değerlendirir;

“Hükümete hücum edenler, bazıları “Haydo, Haydo” derlerdi, bazıları “Haydar Ağa, Haydar Ağa” derlerdi; ben “Haydar” derdim, şimdi de “Haydar” diyorum vesselâm…

Suâl:“İnkılâptan on sene evvel, hükûmete nihayet derecede mûteriz olduğun halde, hükûmete hücum edenlere dahi îtiraz ederdin. Hattâ selâtin-i Osmâniyeyi ifratla senâ ederdin; hattâ derdin: ‘Muhtemeldir, Abdulhamid, muktedir değil ki dizgini gevşetsin, milletin saadetine yol versin. Veyahut hatâ bir içtihad ile olabilir, bir gayr-i makbul özrü kendine bulsun. Veyahut avanelerinin ve vehminin elinde mahpus gibidir.’ Sonra birden bütün kabahati ona attın. Neden hem îtiraz, hem hücum ederdin; hem de bâzılara karşı müdâfaa ederdin?”

Cevap: İnkılâptan on altı sene evvel, Mardin cihetlerinde, beni hakka irşad eden bir zâta rast geldim. Siyâsetteki muktesit mesleği bana gösterdi. Hem, tâ o vakitte, meşhur Kemâl’in “Rüyâ”sıyla* uyandım. (Bediüzzaman’ın Münâzarât isimli kitabında “Meşhur Kemal’in ‘Rüyâ’sıyla uyandım” sözüyle bahsettiği “Rüya,” Nâmık Kemal’in aynı adı taşıyan uzun makalesiydi. Hürriyetin mânâ ve muhtevasıyla ilgili çok enteresan fikirleri ihtiva etmemteydi.)[2] Lâkin, maatteessüf, su-i tesadüfle hükûmete itiraz edenlerden ehl-i ifrat ve ehl-i tefrite rast geldim. Ehl-i ifratın bir kısmı, Araptan sonra İslâmiyetin kıvâmı olan Etrâkı tadlil ediyorlardı. Hattâ bir kısmı o derece tecavüz etti ki, ehl-i kanunu tekfir ederdi. Otuz sene evvel olan Kanun-u Esâsî’yi ve Hürriyetin ilânını tekfire delil gösterdi, “Her kim Allah’ın indirdiğiyle hükmetmezse… [Mâide Sûresi: 5:44.]” ilâ âhir hüccet ederdi. Biçare bilmezdi ki: “Her kim hükmetmezse…” bilmânâ “Her kim tasdik etmezse”dir. Acaba sabık istibdadı hürriyet zanneden ve Kanun-u Esâsîye itiraz eden adamlara nasıl itiraz etmeyeceğim? Çendan onlar hükûmete itiraz ederlerdi. Lâkin onlar, istibdadın daha dehşetlisini istediler. Bunun için onları reddederdim. İşte şimdi ehl-i hürriyeti tadlil eden şu kısımdandır.

İkinci kısım olan ehl-i tefriti gördüm; dini bilmiyorlar, ehl-i İslâma insafsızca itiraz ediyorlar, taassubu delil gösteriyorlardı. İşte şimdi Osmanlılıktan tecerrüd edip, tam tamına Avrupa’ya temessül etmek fikrinde bulunanlar şu kısımdandır. Bununla beraber, istibdat kendini muhafaza etmek için herkese vesvese verdiği gibi, beni İnkılap’tan on sene evvel aldattı ki, ehl-i ihtilâlin ekseri masondur. Lillahilhamd, o vesvese bir iki sene zarfında zail oldu. Tâ o vakitte anladım; bizim ekser ahrarımız mutekid müslümanlardır.

-Bediüzzaman Said Nursi’nin merhum talebesi Mustafa Sungur ağabey, Üstadın Sultan Abdülhamid’i “Veli” olarak nitelendirdiğini belirterek şöyle dediğini  aktarmıştı: “Sultan Abdülhamid, velidir. Ben, onu hususî dualarımın içine almışım. Her sabah, ‘Ya Rabbi, sen Sultan Abdülhamid Han ve Sultan Vahidüddin ve Hanedan-ı Osmaniye’den razı ol’ diye dualarımda yad ederim.”

1907’de İstanbul’a gelen Bediüzzaman, Meşrutiyetin ilanından evvel söylediği bir nutkunda, Sultân Abdülhamid’i, “Yaşasın yaraları tedavi etmek fikrinde olan halife-i Peygamberî” diye vasıflandırmaktadır.[3]

Ünlü Alman Devlet Adamı Prens Bismark, “Dünyada 100 gram akıl varsa, bunun 90 gramı Abdülhamit Han’da, 5 gramı bende, 5 gramı da diğer dünya siyasilerindedir”der.

MEHMET ÖZÇELİK

24-12-2016

[1] http://www.tesbitler.com/2015/01/02/edip-ve-yazarlarimiz/

http://www.tesbitler.com/2016/01/12/tarihten-kesitler/

http://www.tesbitler.com/2016/08/14/yetisin-3-abdulhamidi-deviriyorlar/

[2] Namık Kemal’in 1908’de Mısır’da neşrolmuş “Rüya” adlı makalesi.
Münazarat, s. 123.
http://www.saidnursi.de/namik-kemalin-ruyasi/

[3] http://www.risalehaber.com/bir-kez-daha-said-nursi-ve-abdulhamid-cevabi-273007h.htm

 




HAZİN BİR TECELLİ

HAZİN BİR TECELLİ
Fesübhanallah, kaderin şu tecellisine bakınız ki; solcu olduklarını söyleyip Fetö- ye Müslüman olduğu için! Düşman olanlar, bu gün ona dost oldular ve avukat gibi onu savunmaya başladılar.
Tam bir yüzsüzlük, ciddiyetsizlik ve seviyesizlik eseri…
-Ne kadar hazin değil mi?
PKK propagandası yapanların evlerinde FETÖ dökümanları çıktı
Mardin’de sosyal medyada terör örgütü PKK propagandası yaptığı iddiasıyla gözaltına alınan 2 şüphelinin evinde yapılan aramalarda Fetullahçı Terör Örgütü’ne (FETÖ) ait örgütsel dokümanlar bulundu.
*Ve Fetö-nün yerinin şimdiden doldurulduğu da anlaşılıyor değil mi?
-İslamoğlu İmam Hatipleri hedef yaptı: IŞİD’çi yetiştiriyor
İlahiyatçı Mustafa İslamoğlu İmam Hatipler ve İlahiyatları terör örgütü IŞİD’e eleman yetiştiren kurumlar olarak tanımladı. İslamoğlu’nun, twitter hesabından yaptığı “İmam-Hatip ve İlahiyat müfredatı değiştirilmedikçe bu memlekette geleceğin ışidçileri yetişmeye devam edecektir” açıklaması büyük tepki çekti.
Bediüzzamanın talebelerinden Ahmed Gümüş bir hatırasında; 1954’te İmam-Hatip Okulu’ndan tasdikname ile okuldan uzaklaştırıldım, Bediüzzaman Said Nursi’ye gittim.İmam Hatip okulları ile ilgili olarak; “Ben o okulları eski zamanın mübarek medreseleri olarak kabul ediyorum” dedi. Hatta Üstad, İmam Hatip Okulları’nın açılmasını eski medreselerin devamı olarak kabul ediyordu. “Eski medreseler nasıl İslamiyet’e hizmet ettilerse İmam Hatip Okulları da aynı şekilde İslamiyet’e hizmet edecekler” demişti. Evet, bunu bizzat böyle duydum ben Üstad’tan. O zaman yedi tane İmam Hatip Okulu vardı Türkiye’de. Konya, Isparta, Ankara, İstanbul, Adana, Kayseri ve Maraş…
Üstad’ımız: “İmam-Hatip Okulu’nun müdürüne git, benim selamımı söyle, seni okula kaydetsin” dedi. Bunun üzerine okula gittim. Müdür beye: “Üstad’ımın selamı var, ben Konya İmam Hatip’ten tasdikname ile geldim, beni kayıt edeceksiniz” dedim. Müdür Bey: “Hangi Üstad?” dedi. “Üstad’ımız Bediüzzaman” dedim. Müdür hemen ayağa kalktı, gözlerimden öptü, “Seni aldım yavrum. Değil mi ki sen bana Üstad’tan selam getirdin, beni müdürlükten de alsalar yine seni aldım” dedi, kaydımı yaptırdı.”
*İranlılar Kerbela’da hacı oluyor
İranlılar, Hamaney’in fetvasıyla Kerbela’ya giderek hacı olduklarına inanıyor.
Pers-in ters-i İran…
Fitnenin ana kaynağı.
Aman ha. Bizimkiler duymasın yoksa bizde de bir kâbe icad ederler.
-Kendisini dine uyduramayanlar, dini kendilerine uydurmaya çalışmaktadırlar. Ramazanı, haccı, uygun zaman ve mevsimlere alma, bu zaman içerisinde sabah namazını kuşluk vaktine ve sonu gelmeyen tahriblere varıncaya kadar sulandırılacaktır.
*Kaderin garip bir tecellisidir ki; İmam –ı Azam Ebu Hanife hakimlik görevini reddettiği için hapiste öldü.
-İmam-ı Malik, baskı altında gerçekleşen boşanmanın geçersizliğini ifade ettiği için yediği dayak sonucu eli felç oldu.
-Ahmet bin Hanbel, halkı Kur’an meselesinde muhalefet ettiği için eziyete tabi tutuldu.
-İmam-ı Şafii, Yemenden zincirlerle Bağdata getirildiği sırada kaçmayı başararak Mısıra sığınmıştır.
-Serahsî, hapishanede ilmî çalışmalarını devam ettirip eser veren İslâm kültür muhitinin ilk âlimi olmasına rağmen, insanlık tarihinde yegâne de değildir. Antik felsefede önemli bir dönüşüm gerçekleştiren Yunan filozofu Sokrat (ö. m.ö. 399), İtalyan filozofu Thomas Campanella (1568-1639), Hindistanlı gazeteci-yazar, ilim ve siyaset adamı Ebü’l-Kelâm Âzâd (1888-1958), hapis hayatı yaşadıkları uzun yılları ciltler tutan eserlerle verimli hâle getirmeyi başarmışlardır.
-Eserlerinin sayısı bakımından şüphesiz en büyük Müslüman fakihlerinden birisi olan Serahsî, el-Mebsût ve Usûlü’s-Serahsî (Usûlü’l-fıkh) başta olmak üzere, çok sayıda önemli esere imza atmıştır. Seksen küsur senelik ömrünün yaklaşık altıda birini kapsayan mahkûmiyet sürecinin bitmesinin ardından, son üç yılını özgür olarak geçiren Serahsî, 483/1090-91 yılında vefat etmiştir.
*Her ramazan gündemi bulandıranlar, bu ramazan da ise siparişli hocaların yer bulamaması üzerine, ihale pkk ve terör finansörlerine çıktı.
Önceleri orucum oldu mu korkusunun yerine şimdi terörle korku terörü estirilmeye çalışılmaktadır.
-Bu virüs ramazanda da kalmadı, kurbana sıçradı.
Her gün biftek ve pirzola yiyenler, yılda bir kurban etinden yiyenlerden rahatsızlık duyuyor.
*FETÖ’cü’nün arabasından çıkan not kan dondurdu.
Darbe girişimi öncesi gizli toplantılar yapan darbeci komutanların Kur’an-ı Kerim arasına sakladıkları “Başbakan dahil canlı kalmasın” yazılı bir not bulundu.
-Fetö dünyadaki kirli ilişkilerin Başta Türkiye ve islam dünyası temsilcisidir.
Tüm kirli teşkilatları tek bir çatı altında toplamıştır.
*Tarikat ve cemaatler din değildir.
Ancak dine giden yollardır.
-Terör besleyici yecüc-mecüc devrededir.
Başta islam dünyası ve dünyayı vurmaktadır.
Vurmaya da devam edecektir.
MEHMET ÖZÇELİK
24-12-2016




BİR ASRIN MUHASEBESİ

BİR ASRIN MUHASEBESİ

Bu milletin bir asırlık muhasebesi hep yıkmaya ve yıkıma yönelik saldırılarla karşı karşıya kalmasıdır.

Bir asırlık sürede, Osmanlıdan bu yana altı asırlık, Selçukluyla beraber bin yıllık ve de 14 asırlık birikimin yıkımı ve bitirilmesi üzerine odaklanmıştır.

Osmanlının yıkımı için kurulan İttihat ve Terakki cemiyeti, adı dahi bize aid olmayan Jön Türkler oluşumu neticesinde Osmanlı yıkılmış ve yıkılmasıyla beraber 1. ve  2. Dünya savaşının kapıları da açılmış oldu.

Denize düşmüş milletin cumhuriyetin kuruluşunda aradığı ümid ve beklenti, düşmanın bile işgalinden daha tehlikeli bir sonucu ortaya çıkarmıştır.

1920- de istanbulu işgal eden İngilizler, hiçbir saldırı altında değilken tıpış tıpış istanbuldan ayrılmış ve de cumhuriyetin kuruluşundaki planını devreye koymuştur.

Ölümden çıkmış olan bir milletin onca meselesi varken, hiçbir meselesi yokmuş, her meselesini çözmüş gibi, birden bire bin yıllık birikimini bitirmeye yönelik inkılaplar yapılmıştır.

Toplumun bilgisizliğini çözme yoluna gidilmemiş, harf inkılabıyla 17 milyon halk bir gecede hiçbir şeyi okuyamaz ve anlamaz hale getirilmiştir.

Bu ise düşmanın bile yapmadığı ve de yapamayacağı bir zorbalıkla, idamla, tehditle uygulama yoluna gidilmiştir.

İnkilaplar dönemi başlı başına bu milletin maddi ve manevi hayatını bitirmeye yönelik uygulamalardır.

Bu güne kadar ki sıkıntıların temelinde de bu yatmaktadır.

Bir asırdır problemlerimiz bitmemektedir.

Sadece bu vatanın evlatları değil, azınlıklar bile memnun edilmemiş, ihtiyaçları giderilmemiştir.

Ne gariptir ki, azınlıkları memnun etmeye yönelik tüm bu uygulamalar, azınlıkları bile memnun etmemiştir.

1932 yılında yasaklanan ve 18 yıl süren ezan yasağı, düşmanın Maraş, Urfa, Antep vs şehirleri işgalinde bile değiştirilmemiş, kesintiye uğramamıştır.

Kesinlikle bunlarda iyi niyet beklenemez.

Bu milleti aklından kalbine, dilinden ruh ve vicdanına kadar bağlayan bu bağlar, her on senede bir yapılan darbelerle de pekiştirme yoluna gidilmiştir.

Bu millet kendi gayretiyle 1950 yılında nefes almaya çalışmış ancak on yıl sürmüş, milletin seçtiği Menderes milleti temsil etmeyen rejim tarafından idam edilmiştir.

Suçu sadece ezanı aslına çevirmesi ve de sırtını millete yaslaması idi.

Rejimi koruma uğruna teröre kapı açılmış, toplumların kesimleri karşı karşıya getirilmiştir.

1971 yılı 1960 yılının yetiştirdiği terörün bastırılması uğruna milletin önü kesilmiştir.

1980 darbesi ise darbeyi yapan Kenan Evren tarafından çok açık ve net olarak ifade edilmişti.

Darbenin olgunlaşması için beklemiştik ve bir sağdan, bir soldan astık, demişti.

Millete nefes aldıracak olan Turgut Özal-ın önü sürekli tıkandı ve sonunda oda zehirlenerek devre dışı bırakıldı.

Abd bu memlekette sürekli B ve C planlarını hazır bulundurdu.

1980 darbesinde Abd; Bizim çocuklar başardı, demişti.

Abd yıllarca bu memleketin istihbarat elemanlarının maaşını ödemişti.

Her halde babasının hayrına değildir.

1960 lardan itibaren Fetö-yü hazırlamaya başladı.

1993 ve 1997 yıllarında yine bu milleti içine kapatma yoluna gidildi.

28 Şubat en tehlikeli bir darbeydi.

2002 yılından itibaren de Ergenekon Terör Örgütüyle birkaç kere darbeye teşebbüs edildi.

İşin garip tarafı ise, Ergenekonun sağ kolu sol kolunu kopararak kendisine devlette yer bulmaya ve ele geçirmeye başladı.

Mit baskını ve arkasından 2013 17-25 Aralık Gezi olayları ile işgal faaliyetleri denendi.

Bir sonuç alınamadı. Çünkü millet bu kirli oyunun arkasında olmadığı gibi, bunu çok net gördü.

Sonuçta 1960 –lardan beri beslenen ve gizli uyuyan hücreler uyandırılarak 15 Temmuz 2016 yılında yarım asırlık B planı devreye konularak işgal faaliyetleri devreye konuldu.

Millet burada da şamarı çok dehşetli olarak vurup, yarım asırlık projeyi birkaç saat içerisinde bitirmiş oldu.

Bundan bir sonuç alamayan Avrupa ve Abd C planını devreye koyarak ekonomik darbeyi denedi, darbe yapıcı terör örgütü pkk- sından Fetö-süne kadar hepsini sahiplendi.

Bu sefer bir yandan devleti tıkamak ve diğer yandan da çevreden Türkiye-yi kuşatmak için her türlü kirli oyunlarını devreye koydu.

Üç milyon göçmenle Türkiye-yi dize getirmeyi düşünen Hristiyan dünyası, bununla durmadı ve gelen göçmenlerle ve savaşları alevlendirip besleyerek tehlikenin boyutunu ve yangının salgınlığını arttırmaya devam etti.

Hristiyan dünyası bir yandan haçlı seferlerini başlatırken, diğer yandan da üçüncü dünya savaşını başlatmış oldu.

Ve bir asırlık yüz binden fazla kripto ermeniler, gizli sabatayistler, Fetö ve Pkk devleti tıkama yoluna gitmekte, ihanet şebekesi faaliyetlerini sürdürmektedir.

Aydın geçinenler ise, karanlık ellerin tercümanı oldular, memleketi çıkmaza soktular.

“Türkiye’yi yaşanmaz bulanlar, Türkiye’yi yaşanmazlaştıranlardır. Yani aydınlar, karaborsacılar. Bir kelimeyle tesadüfün başlarına bir ikbal tacı veya imtiyaz miğferi oturttuğu şuursuz ve mesuliyetsiz herifler. Çağdaşlarına küfredince yükseldiklerini, günâhlarından kurtulacaklarını vehmeden bir alay hergele. Bu memlekette yaşanır. Ama bu mülevves, fesatçı güruhunu İsrail’in “bouc emissaire”i gibi (günah keçisi), çalıp çırptıkları servetten tecrit edip sınırlar dışına dehledikten sonra.” Cemil Meriç.

MEHMET ÖZÇELİK

17-12-2016

 

 




OYUNCULAR DEVREDE

OYUNCULAR DEVREDE

Fitnenin ateşi yakıldı.

Arzulanan yolda gidilmektedir.

Türklerle kürtler pkk bağlantısıyla karşı karşıya getirilmeye çalışılmaktadır.

Hdp binalarına saldırı ile taraflar karşı karşıya getirilmeye çalışılmaktadır.

1970 –lerde sağ sol kavgası, alevi-sünni çatışması şimdiye kürt –türk kavgasına dönüştürülmeye çalışılmaktadır.

Bu işe devlet bir an evvel el atmalı, Pkk ile iş birliği yapan Hdp binaları devlet, emniyet ve valilikler kanalıyla kapatılmalıdır.

Vatandaş ile kan dökücüler karşı karşıya getirilmemelidir.

Pis kanlarının vatandaşların temiz elbiselerine sıçraması engellenmelidir.

Halk sesini yükseltmeli, varlığını hissettirmeli, desteğini açıkça göstermelidir.

Bürokrasi yavaş işliyor veya işletiliyor.

Hızlı kararlar alınmalı ve uygulanmalıdır.

Bünye zararlı virüslerden, hain şebekelerinden bir an evvel temizlenmelidir.

Ekonomik yaptırımlarla sonuç alamayan Avrupa, iç tıkanıklığa, her zamanki oyunu olan kaos ve iç karışıklığı uygulamaya yönelmektedir.

Devletin ve toplumun işleyişi bombalamalarla tıkanmaya ve sinirlerin yükseltilmesine çalışılmaktadır.

Millet devletin ve hükümetin arkasında olmalıdır.

Mevzii meseleler, küçük işler, sıkıntı oluşturacak problemler gündeme getirilmemelidir.

Ortak meseleler üzerinde durmalı, çözümüne odaklanmalı, birlik ve beraberliği zedeleyecek davranışlardan uzak durulmalıdır.

Devlet şefkatini adaletinin önüne geçirmemelidir.

İdam da dahil cezalar geciktirilmeden uygulanmalıdır.

Sultan Abdülhamid Han- ın dediği gibi; ”İçinde Devlete İhanet İhtiva Eden Düşünceler Barındıran Kelleler İbreti Alem İçin Kesilip, Kanlarıyla Toprak Sulanmadıkça, İhanetin Önü Ardı Kesilmez… ”

***************************  

İran üzerimize saldırtılacak ve sonra da başta Nato, Abd ve Avrupa İrana saldıracaktır.

İsrail ise kenarda sırıtarak seyredecektir.

Nitekim çok geçmeden bu da görüldü.

Türkiye-ye getirilecek olan Haleblilere Şia saldırdı ve arkasından şiayı götürmek üzere giden otobüsler yakıldı.

Hep bildik oyunlar ancak fitnenin büyüklüğü aklın sağlığını ve sağlıklı düşünme ve uygulamasını bastırıyor.

-Gülen iranın temsilcisiydi. İranın adamıydı ancak onu Abd kullandı.

O tüm iran sembollerini kullandı.

Bu amaçla çoğu zaman takiyye yaptı, bazen irana ters gibi göründü.

Gülen iranın Türkiye-deki Humeynisi olarak yetiştirildi.

İran Türkiye-ye Humeyni yetiştirdi.

MEHMET ÖZÇELİK

18-12-2016