İNSAN ALDANDI

İNSAN ALDANDI

Kur’ân-ı Kerim, HADÎD Suresi 14. ayet meali:
“Yunâdûnehum e lem nekun meakum, kâlû belâ ve lâkinnekum fe tentum enfusekum ve terebbastum vertebtum ve garret kumul emâniyyu hattâ câe emrullâhi ve garrekum billâhil garûr.”
“Münafıklar onlara: Biz sizinle beraber değil miydik? diye seslenirler. (Müminler de) derler ki: Evet ama, siz kendi başınızı belaya soktunuz; fırsat beklediniz; şüpheye düştünüz ve kuruntular sizi aldattı. O çok aldatan (şeytan) sizi, Allah hakkında bile aldattı. Nihayet Allah’ın emri gelip çattı!”

İnsan aldandı.

Aldandığını anladı, aldırmadı.

Kötü arkadaşının ardına düştü. Onu aldandırdı.

İnsan aldandı, ebediyyen ağladı.

İnsan aldandı. Ağlanacak acı haline aldırmadı.

İnsan aldandı. Aldanan insan içindeki yılanı besledi, büyülttü.

İnsan aldandı. Aldanan bu insan içindeki şeytanla arkadaş oldu, ortaklık yaptı.

İnsan aldandı. Aldanarak nefsine râm oldu, onun kölesi oldu.

İnsan bir ömür boyu aldandı. Kendini aldattı. Yakınlarını ağlattı.

İnsan aldandı. Heva ve hevesine daldı.

İnsan aldandı. Aldanmış olarak bu dünyadan gitti.

İnsan aldandı. Aldanan ve aldatan insan bizden olmadı.

-Uydura geldikleri şeyler o insanı aldattı.

-Şeytanın vaadi o insanı aldattı.

-Dinlerini oyun ve eğlence edinen insan aldandı.

-Süslü sözler o insanı aldattı.

-Dünya hayatı o insanı aldattı.

-Düşüşü yükseliş zanneden insan aldandı.

-Din hakkında olumsuz sözler o insanı aldattı.

-Servet o insanı aldattı.

-Evlatlar o insanı aldattı.

-Münafık insan aldandı.

-Zalimler zulümleriyle aldandı.

-Küfür içerisinde olanlar aldandı ve aldattı.

-Allahın ayetlerini alaya alanlar aldandı.

Şüphe ve kuruntu içerisinde olan insan aldandı.

-Fani şeyler insanı aldattı.[1]

İnsan aldandı. O akıbetini düşünmedi ve de görmedi.

Fahr-i Kâinat (s.a.) Efendimiz damadını ve kızını evliliklerinin ilk altı ayında devamlı sabah namazına çıkarken kapılarının önünde durup: “Ey Muhammed’in ev halkı! Haydi Namaza!” diye çağırmış ve peşinden; “Ey Ehl-i Beyt! Allah sizden günah kirini gidermek, sizi tertemiz yapmak ister.” meâlindeki Ahzâb sûresi 33. âyetini okumuştur. (Evlerinizde oturun. Önceki cahiliye dönemi kadınlarının açılıp saçıldığı gibi siz de açılıp saçılmayın. Namazı kılın, zekâtı verin. Allah’a ve Resûlüne itaat edin. Ey Peygamberin ev halkı! Allah, sizden ancak günah kirini gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor.) Bir defasında da sabah namazı dönüşünde damadının evine uğramış ve kızını uykuda bulunca, namazını kılmadı zannederek şöyle seslenmişti:

“Kızım Fâtıma! Muhammed Mustafa’nın kızıyım diye sakın namazı terk edeyim deme. Beni hak peygamber olarak gönderen Allah’a andolsun ki, beş vakit namazı vakti içinde kılmadıkça cennete giremezsin” buyurdu.[2] 

MEHMET ÖZÇELİK

6-1-2017

 

[1] http://meal.ihya.org/kurandan-ayetler/kuranda-gecen-gurur-aldanma-ile-ilgili-ayetler.html

http://www.kuranfihristi.net/kelime.php?id=7231

[2] Abdüllatif, Meclisü’l-Envari’l-Muhammediye, s. 26.




Geçmişten Günümüze Bediüzzaman

Geçmişten Günümüze Bediüzzaman

 -Bundan yüz sene önce Bediüzzaman; vatanın izzetini korumak üzere doğuda ruslar ve onların maşası olan Ermenilerle fiili mücadele etmekte;

Yıkılmalar dönemi, yıkılmayan kalmamış, bir yandan cephede rus ve ermeni ile savaşırken, diğer yandan alemi islama gelen darbeleri önce kendisinde hissetmekte;

-İlmin izzetini korumak üzere düşmanın kurşunlarına aldırmadan , Habib kâtibine – Yaz- diyerek mükemmel bir tefsir örneği olan İşarat-ül İ’caz-ı yazdırmakta;

-Rusyaya esir düştüğünde rus komutan Çarın yeğeni Nikola Nikolaviç-e karşı ayağa kalkmamakla İslâmın izzetini korumakta;

-İngiliz işgali altındaki istanbulda, İngiliz Muhibler Cemiyeti yani ingilizi sevenler derneği kurulmuş, boğazımıza bastıkları bir halde iken, milletin izzetini korumak üzere; -Tükürün zalimlerin o hayasız yüzüne, tükürün- diye haykırıp ölümü hakir görmekte;

-Lozanda Lorg Gürzon-un direktifiyle istiklalimiz tanınırken, istikbalimiz elimizden alınmış, -Din öldürülecektir- kararıyla lozanın iç yüzünü ortaya koyarak, – Din hayatın hayatı, hem nuru hem esası ,ihya-yı din ile olur şu milletin ihyası.-  hakikatını yüzlerine vurarak, Dinin ihyası için meydana atılmakta;

-Gladiston-un –Bu Kur’an Müslümanların elinde kaldıkça biz onlara hakiki hakim olamayız. Ya bu Kur’an-ı ortadan kaldırmalıyız ya da  Müslümanları bundan soğutmalıyız- gizli planına karşı;

-Ben de Kur’an-ın sönmez ve söndürülmez bir hakikat olduğunu  tüm dünyaya işittireceğim- diyerek Kur’an-ı Kerim-in izzetini koruyarak ilan ve tebliğde bulunmakta;

-Hurşit Paşanın pencereden asılan 15 kadar insanı göstererek tehdit-vari; -Sende mi şeriat istemişsin?- sözüne karşı;

– Eğer başımdaki saçlarım adedince başlarım bulunsa her gün biri kesilse, hakikat-ı Kur’aniyeye feda olan bu başı zendekaya ve küfr-ü mutlaka eğmem ve bu hizmet-i imaniye ve nuriyeden vazgeçmem ve geçemem.

Fakat ihtilalcilerin istediği gibi değil… ,diyerek İmanın izzetini koruyup, küfre meydan okuyan adam…

-Zorlu dönemlerin insanları da zorlu oluyor.

624 yıldır devam eden, 24 milyon m2- ye hakim Osmanlı yıkılmış, devletler yetim kalmıştı.

Bir yandan külleri savrulmuş, diğer yandan küllerinden yeni bir devlet oluşturulmaya çalışılmış.

En önemlisi ise; eskiyle yeniyi, geçmişle geleceği birleştirmek üzere köprü görevi görecek bir değere ihtiyaç vardı.

Yeni devlet ve lafzen ve görünürde eskinin  devamı, manen ise tamamen ondan kopuk idi.

İcraatları taban tabana zıt, adeta bin yıllık birikimin içi boşaltılmış,, kendi insanına zulmeden bir devlet doğmuştu.

Bediüzzaman milleti adına bu zulmü çekti.

Gelen nesle hitab ediyor, gelen neslin önünde durmayın, çekilin diyerek, milletin sahiplendiği bu kişiye, devlet düşman kesiliyordu.

Zulüm üzerine zulüm, hapisler, zehirlemeler, nefiyler onu yıldırmıyordu.

Bir asırlık iman mücadelesi neticesini veriyordu.

İman sarayının odalarını göstererek adeta aynel yakin derecesinde, görmek istemeyenlerin gözlerine hakikatları sokuyordu.

Küfrün beli kırılmıştı, bir daha doğrulmamak üzere.

Eserleri dünya dillerine çevriliyordu.

Şimdiye kadar hep Arapçadan Türkçeye çeviriler yapılırken, ilk defa Türkçeden tüm dillere çeviriler yapılıyor, dünyaya yayılıyordu.

Asrın adamı, asrının adamı, muasır şahsiyet, asırlara manen hükmeder hale geliyordu.

Ortaya koyduğu reçeteler insanlara deva, insanlığa şifa oluyordu.

Ekilen nur tohumları milyonlarca sünbül veriyordu.

Zulmetler dağılmış, asır nur asrı oluyordu.

Allah zulmetler içerisinden nuru ve nurunu çıkarıyordu.

 




AZINLIK MI ÇOĞUNLUK MU ?

AZINLIK MI ÇOĞUNLUK MU ?

Osmanlıda problem olmayan azınlıklar, bizde problem olmuştur.

Azınlıkların her türlü hakları korunmuştur.

İslâm hukukunda azınlıklar ile ilgili hükümler onların maddi- manevi haklarını korumaya yöneliktir.

Cumhuriyetle birlikte  umumi bir fırtınayla tüm haklar ihlal edilmiş ise de, zamanla çoğunluğun hakları  azınlığa feda edilmiştir.

Azınlığın haklarını koruma bahanesiyle konulan ve kesinlikle bu milletin içinden çıkmayıp, benimsenmeyen laiklik, Demokles-in kılıncı gibi bu milleti doğramıştır.

Bazen de azınlıklar çoğunluğa karşı  tahrik edilmiş, isyana teşvik edilmiştir.

Gizli dinsiz bir komite sürekli bunu gündemde tutmuş; alevi-sünni, Türk-Kürt, doğu-batı diye toplumları bölerek karşı karşıya getirmiştir.

Yıllarca doğu problemli gösterilmiş, problemli insanlar doğuya sürülmüş, bu bahane ile pkk kurdurulmuş, Leyla Zananın ifadesiyle 22 devlette bunun arkasında durarak uyuşturucunun üretim ve geçiş köprüsü haline getirilmiştir.

İçişleri Bakanlığı’nca Ağrı Belediye Başkan Vekili olarak görevlendirilen Ağrı Valisi Musa Işın, HDP Ağrı Milletvekili Leyla Zana’nın seçimlerden sonra kendisini ziyaret ettiğini ve terör örgütü PKK‘yı 20 devletin kullandığını söylediğini belirtti.

“PKK BU BÖLGENİN İNSANI DEĞİLDİR”[1]

Azınlık olan pkk ya, çoğunluk olan Türkiye devredilmeye çalışılmıştır.

Azınlık bağlarıyla tüm Türkiye bağlanmıştır. Hareketleri sınırlandırılmıştır.

Bu bahaneyle sürekli başına vurulmuştur.

Darbelerin bahanesi azınlıklar olmuştur.

Mahalle baskısıyla çoğunluğa tahakküm edilmiştir.

Azınlık çoğunluğa değil, çoğunluk azınlığa benzetilmeye, onlar gibi yaşayıp inanmaya zorlanmıştır.

Çoğunluk baskılarla azınlık durumuna getirilirken, azınlık çoğunluk olarak gösterilmiştir.

Azınlık olan İttihat ve Terakki cemiyeti bir yandan osmanlıyı yıkarken, diğer yandan da çoğunluğu yönetmeye talip olmuş hatta bir asırdır da o zihniyet Türkiyeyi yöneltmektedir.

Nitekim Âl-i Osman olsun da neden Âl-i Mithat olmasın ki?

Osmanlının devleti olsun da neden Enverland olmasın?

Hüseyin Avni Paşa gibiler azınlıkların elinde kukla olmuş, çoğunluğu devred ışı bırakmaya çalışmıştır.

Makam ve para uğruna.

Ve hepsinin başında İttihat ve Terakki cemiyeti, şer odakları bulunmaktadır.

MEHMET ÖZÇELİK

18-03-2017

 

[1] http://www.ahaber.com.tr/gundem/2017/03/09/leyla-zana-bana-pkkyi-20-devlet-kullaniyor-dedi-1489071117

 




BATI HALA BARBAR

BATI HALA BARBAR

Batı geçmişten bu güne kadar kirli, lekeli ve sicili de bozuk.

Barbarlıkta zirve yapmıştır.

İnsana zulüm adına ne varsa yapmıştır.

İnsanı yaşatma üzerine değil, öldürme üzerine kurulmuştur.

Tamamen menfaat üzerine kurulmuş bir devlettir, batı medeniyeti.

Ne kadar medeniyse?

Mim-siz medeniyet yani deniyet ve aşağılık üzerine kurulmuş bir sistem işlemektedir.

İnsanları hipodrumlarda vahşi hayvanların önüne atıp, ölümlerini ve parçalanmalarını zevkle seyrederlerken, aynısını bu günde yapmaktadırlar.

İnsanları eğlendirmek için vahşi hayvanlara tavuk, koyun gibi hayvanları parçalattırarak buradan para kazanmakta ve eğlenmektedirler.

-Dün terörü estiren batı, bu gün teröristi desteklemekte ve beslemektedir.

İhale yoluyla terörü yaygınlaştırmaktadır.

-Zaten hak bir din üzerine olmayan ve de dinle de ilgisi olmayan batı, problemlerin kaynağıdır.

Bunu da din adına yapmakta, Hristiyan terörü estirmektedirler.

Avrupa’da 356 cami ve mescidin kundaklandığını ve yakıldığını söyleyen Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, Türkiye olarak hiçbir zaman Hristiyan terörü diye bir terim kullanmadıklarını belirtti.[1]

-Avrupa her alanda denge bozukluğu yaşamaktadır.

Bunu yaşadığı gibi, dünyaya da yaşatmaktadır.

-Geçenlerde çok acı bir rapor yayınlandı. Avrupa Teftiş Mahkemesi, geçtiğimiz yıl tüm dünyada, 800 milyonu aşkın insanı doyurabilecek miktarda yiyeceğin israf edildiğini açıkladı

-Dünya Sağlık Örgütünün (WHO) verilerine göre dünya genelinde sigara içenlerin sayısını 1 milyar 100 milyon. Yılda 6 milyon insan tütün tüketimi sebebiyle hayatını kaybetmekte. Sigaranın tüketicileri 2 noktadan vurduğunu belirten Kardiyoloji uzmanı Dr. Murat Şener, “Türkiye’de sigara içenlerin yarısı, sigaraya bağlı nedenlerle oluşan kalp damar hastalıları ve kanser sebebiyle ölüyor” dedi.[2]

-KOLESTEROL YALANI.
Dünyaca ünlü kolesterol uzmanı Philippe Even, “Kötü kolesterolün” İlaç Endüstrisinin ürettiği bir yalan olduğunu iddia etti.
İlaç şirketlerinin son 15 Yılda “kolesterol yalanı” ile Masum İnsanlardan 300 Milyar Dolar kazandığı belirtildi. Yani İnsanlardan böyle büyük paralar çalmışlar.[3]

Rahmetlik dedem; eskiden eşkıya dağdaydı, şimdi ise şehre indi, derdi.

Şu anda Avrupa-da yapılanlar medeni bir eşkıyalık faaliyetidir.

Bir asırdır önü tıkanan Türkiye şaha kalktı.

Bağlarını kopardı.

İçte kenetlendi.

İslâm dünyasının güvenini kazandı.

İnsanlığı kurtarma yolunda..

Avrupa-ya insanlık ve medeniyet dersi vermede…

***********************    

Batı ric’atte.

Her bir perdenin arkasından başka bir perde açılıyor.

Gezi olayları, 15 Temmuz, Dolar saldırısı, Almanya ve Hollanda hırlaması ve bununla kalmayıp devamı gelecektir.

Bu bir kuyruk acısıdır.

Erdoğan-ı devirememenin perde arkasındaki olaylar.

Avrupa-nın son en büyük Fetö oyunu bozulunca çözülmeler de başladı.

Devam edecek bitene kadar.

Kurduğu iktidar gücüyle Türkiye-yi karıştıramayan Fetö, Avrupa-dan karıştırmaya, Avrupa-yı aleyhimize karıştırmaya çalışıyor.

Fetö elli yıldır münafıkane nifak perdesi altında sürdürdüğü kaosu, şimdi açıktan sürdürmektedir.

Türkiye-deki kaos, Avrupa-ya ve oradaki Müslümanlara uygulanmak üzere ihraç ediliyor.

“Bunlara, “Yeryüzünde fesat çıkarmayın” denildiğinde, “Biz ancak ıslah edicileriz!” derler.”[4]

Firavun bile ıslah edici olduğunu söylüyor.

“Firavun dedi ki: “Bırakın beni, Mûsâ’yı öldüreyim. (Faydası olacaksa) Rabbini yardıma çağırsın! Çünkü ben onun, dininizi değiştireceğinden, yahut yeryüzünde bozgunculuk çıkaracağından korkuyorum.”[5]

-Gizli oyun oynayan batı artık açıktan oynamakta ve bunu gizlememektedir.

Şimdiye kadar gizli olan düşman artık açıktadır.

İçimizdeki hala kişilik çöküntüsü içerisinde olanlar, Türkiye-nin sert çıkışını nazara vererek, düşmanla adeta ortaklık kurmaktadır.

Hala Avrupa-nın çanaklarını yalamaktadır.

Bu konuda Bediüzzaman Hazretleri;” Ben tokadımı Antranik ile beraber Enver’e, Venizelos ile beraber Said Halim’e vurmam. Nazarımda vuran da sefildir.”[6]

Maalesef şu sefilliğe bakınız ki; Erdoğan-a vurarak, Almanya ve Hollanda manen desteklenmektedir.

Biz büyüdükçe kavga büyüyecek, kavga büyüdükçe biz büyüyeceğiz.

“Ey bu vatan gençleri! Frenkleri taklide çalışmayınız. Âyâ, Avrupa’nın size ettikleri hadsiz zulüm ve adâvetten sonra, hangi akılla onların sefahet ve bâtıl efkârlarına ittibâ edip emniyet ediyorsunuz? Yok, yok! Sefihâne taklit edenler, ittibâ değil, belki şuursuz olarak onların safına iltihak edip kendi kendinizi ve kardeşlerinizi idam ediyorsunuz. Âgâh olunuz ki, siz ahlâksızcasına ittibâ ettikçe, hamiyet dâvâsında yalancılık ediyorsunuz. Çünkü şu surette ittibâınız, milliyetinize karşı bir istihfaftır ve millete bir istihzâdır.”[7]

MEHMET ÖZÇELİK

14-03-2017

 

[1] http://www.habervaktim.com/haber/499179/bozdagdan-cuk-oturan-cevap.html 

 

[2] http://www.iha.com.tr/haber-dunyada-1-milyar-100-milyon-kisi-sigara-iciyor-618762/

[3]https://www.facebook.com/photo.php?fbid=1274877939223225&set=a.260896443954718.70879.100001030941148&type=3&theater

[4] Bakara.11.

[5] Mümin.26.

[6] Sünuhat. Rüyada Bir Hitabe.

[7] Bediüzzaman.17.Lem’a.5.nota.




DÜNYA ÖLÜM DÖŞEĞİNDE

DÜNYA ÖLÜM DÖŞEĞİNDE

Bediüzzaman Hazretleri kıyametin ne zaman kopacağı ile ilgili olarak Hicri 1545 yılını verir yani Miladi 2129 tarihidir.

2090 yılına kadar da bu durumun galibane hüküm süreceğini ifade eder.

Bu tarihten kıyamet kopmasına kadar ise gizli ve mağlubiyet içerisinde devam edeceğini söyler.[1]

Hadiste: ”Bu ümmetin ömrü bin (1000) seneyi geçecek fakat bin beş yüz (1500) seneyi aşmayacaktır.”[2]

“Benim ümmetimin ömrü 1500 seneyi pek geçmeyecek.”[3]

Yaşlı amca doktora gider.

Vücudunun her yerinin ağrıdığını ve teker teker neresinin ağrıdığını söylese doktor cevaben;

-Amca yaşlılıktan, cevabını alır.

Bu duruma sinirlene yaşlı amca doktora ağzını açar, gözünü yumar.

Buna da cevaben Doktor;

Amca, bu da yaşlılıktan, der.

-Dünya tam manasıyla yaşlı bir dünya…

Dünya hastalıktan dolayı ölüm döşeğinde.

Manen kriz geçirmekte, sitresi yaşamaktadır.

Fiziki olarak da ekolojik denge bozukluğunu sürdürmektedir.

Bundan 1400 sene önce Kur’an-ı Kerim; “ Kıyamet yaklaştı.[4] der.

1400 sene önce kıyamet yakın olursa, bu gün için ne derece yakın olduğu elbette daha iyi anlaşılır.

Efendimizin bir sıfatı da; Âhirzaman peygamberi olmasıdır.

-Kıyametin on büyük alameti ve yüzlerce küçük alametleri hadislerde sıralanmaktadır.

Bunlara baktığımızda değil küçük alametlerin, büyüklerin dahi önemli bir kısmının kendisini gösterdiğini görmekteyiz.

Âhirzamanın son âhirinde Müslümanlar mağlubiyete düçar olacakları bir sırada Allah müminlerin ruhunu önceden kabzedecek ve kıyamet kâfirlerin başına kopacaktır.

Dünyanın hastalıkları depreşiyor, ölüm hırıltıları gelmeye devam ediyor.

MEHMET ÖZÇELİK

12-03-2017

 

 

[1] Bak.Kastamonu Lahikası.47.

[2] bk. Suyuti, El-Keşfu Fi Mücazevet; Berzenci, Kıyamet Alametleri, Pamuk Yayınları, s. 299.

[3] bk.Suyuti, el-Keşfu an Mücavezeti Hazihil Ümmeti el-Elfu, el-havi lil Fetavi,2 / 248; Tefsiri Ruhul Beyan, Bursevi,(Arapça) 4 / 262; Ahmed bin Hanbel, İlel, s. 89.

http://www.sorularlarisale.com/makale/20665/hadiste_ummetimin_omru_1500_seneyi_pek_gecmez_deniyor_bediuzzaman_hazretleri_risalelerinde_verdigi_kiyametle_ilgili_1506_ve_1542_seneleri_ile_neyi_anlatmaya_calisiyor_bu_hadis_ile_tam_tevafuk_ediyor_mu.html

https://sorularlaislamiyet.com/benim-ummetimin-omru-1500-seneyi-pek-gecmeyecek-ifadesi-hadis-midir-bu-hadis-sahih-ise-kiyamet

[4] Kamer.1.




DAVA MI YOKSA KAVGA MI ?

DAVA MI YOKSA KAVGA MI ?

Dava; bir müddeanın ideal sahibi kişiler tarafından kabul edilip savunulmasıdır.

Dava bir iddiadır.

Tıpkı Rasulullahın davası gibi ki, bu dava kâinatın fevkinde bir dava ve isbat edilmiş bir iddiadır.

Davası olmayanlar kavgaya sarılırlar.

Dava adamı o kimsedir ki; davasını kendisine feda etmez belki gerekirse kendisini davasına feda eder.

Dava harcanmaz.

Hele hele yarım asırdır iddia edilen bir dava, dünyanın değil küçük bir meselesi için belki en büyük bir meselesi için dahi olsa feda edilemez.

Eğer gerçekten dava ebedi bir dava ise…

Oysa ortada rahatça yarım asırlık davalarını kendileri ve menfaatları için feda edenleri görmekteyiz.

Test olundular kaybettiler ve bir çoklarına da kaybettirdiler.

Yüksek insanlar, davası yüce olan insanlardır.

Ancak bir dava uğruna yola çıkan Fetö mensublarına baktığımızda eğer az bir dava aşkı ve samimiyet olsa idi kaçmaz veya kaçmaya teşebbüs etmezlerdi.

İnandıkları dava uğruna şerefle yatarlar hatta ipe koşarak giderlerdi.

Demek ki; işin içerisinde ya maddi menfaat veya makam sevdası söz konusu imiş.

Elbette kıyaslanamaz hatta kıyası, kıyas-ı maal-farıktır.

Ancak bağlılarına bir mesaj vermek için derim ki; Bediüzzaman Hazretleri 28 yıl boyunca hapisten hapse atılmış, 19 defa zehirlenmiş, kendisini yurt dışına kaçırmak isteyenleri reddetmiş ve hatta Mekke de de olsam, buraya gelmek iktiza ederdi, diyerek burada imani hizmetini sürdürmüştür.

********************    

Türkiye Suriye yapılmaya çalışıldığına göre, o zaman bir de buna başbakan olacak Esad da hazırlanmıştır mutlaka…

Yani bir asırdır Türkiye-de yapılmaya çalışılan tıpkı Suriye-de yüzde 8- lik Esed ve yanlılarının yüzde 92- ye yöneticilik yapması gibi, azınlıkların çoğunluğu despot ve baskıcı yöneticiler getirmekle yapıldı.

15 Temmuz 2016 da da; valiler, bakanlar, belediye başkanları, vs. yöneticiler hazır olduğu gibi, başbakan da hazırdı.

Yani Türkiye-nin Esadı…

Bu asla şüphe götürmez bir hakikattır.

Bir faraziye ve senaryo değildir.

Bir çok kimsede çok rahatlıkla bu kişinin kim olacağını az bir kıyasla bilebilir.

Vaadlerle bir çok insan bu güne hazırlandırıldı.

15 Temmuzda sonucun başarıya gitmesini bir çok kimse perde arkasında beklemede kalarak seyretti.

İşin seyri tersine dönünce meydana çıktılar.

Hatta kendilerini suçlular tarafından ellerini ve gözlerini bağlatmayı bile denediler.

İhlaslı ve samimi olmayan hiçbir dava, hedefine ulaşamaz.

MEHMET ÖZÇELİK

07-03-2017




BAŞARISIZLIKLAR ÜZERİNE KURULAN EĞİTİM SİSTEMİ

BAŞARISIZLIKLAR ÜZERİNE KURULAN EĞİTİM SİSTEMİ

Nasıl mı?

Başarılı öğrencilerin başarısını arttırmaktan ziyade, başarısızları koruma üzerine kurulu bir eğitim sistemi.

Ancak bu başarısızlar başarılıların içinde muhafaza edilmektedir.

Başarılılar başarısızları etkileyemedikleri gibi, başarılılar hatta sınıf başarısız olanlara kurban edilmektedir.

Öğrencilerin bir şeylerini kaybetmemelerini düşünmekten, kazanmalarını düşünmeye geçemedik.

Dışarıda kalıp da kaybetmesinler diye, içteki başarılı ve isteklilerin başarısızlığına kapı açılmış oldu.

Yeter ki kaybetmesinler denilip, kazanmasalar da…, üzerine odaklanıldı.

Değerlerini kaybetmemesi çabası, kazanmaları çabasına ulaşamadı.

Öyle hale gelindi ki, kaybedilecekleri kazanmaya yönelik çalışmadan dolayı, kazanacaklar unutulur hale geldi.

Kütük kurtarma! Üzerine mi çalışılıyor?

Bizde olaya olumlu bir açıdan bakacak olursak, bizim durumumuz da biraz ve bir cihetle buna benzemektedir.

Tıpkı insanlara cenneti kazandırmak değil de, cehenneme gitmelerini engelleme üzerine gösterilen çaba gibi…

Tıpkı selin önünden kütük kurtarma çabası gibi.

Ne kadar çok kurtarılırsa oda cabası…

-Elbette mesele kazanmaktan ziyade, kaybetmemektir.

Ancak başarıyı arttırmak esas ve hedef olması lazım gelirken, başarısızlığı engelleme üzerine bir eğitim sürdürülmektedir.

Bu arada başarılılar da kaybetmiyor değil…

Teşviklerle başarı sağlanamayınca, tehditlerle veya tavizlerle başarısızlığın önü alınmaya çalışılmaktadır.

Eğitim arabasında en çok kullanılan fren bölümüdür.

Gaza pek sıra gelmiyor.

Arada bir gaza basılmalar da boşluğu doldurmuyor, mesafeyi kısaltmıyor.

Bir asırlık boşluk…

Bunlar bir umutsuzluk sebebi olması için değildir.

Vakıaların dile getirilmesi için söylenmektedir.

Günün Sözü: Evvelden üç ayda öğretmen olunurdu, şimdi ise üç ayda idareci ve yönetici olunuyor.

-Eğitim doğuştan var olan duyguları geliştiriyor.

Kötü eğitim o duyguları öldürüyor.

Bir asırdır Türkiye-de bu amaçla oynanan asıl oyun şudur;

-Bilimle din bilim adamı görünümlü materyalist kimseler tarafından ayrıştırılmaya çalışılmaktadır.

Bilimi dinden soyutlama çabası sürmektedir.

Mesela eğer insan bilim adamı görünümlüler tarafından  evrim neticesinde olmuş olsaydı, Allah meleklere neden;

Yer yüzünde bir halife yaratacağını söylemiş olsun?

Eğer zaten önceden yaratılmış bir varlık olup, ondan devam edecekse, neden yeniden bir türün yaratılmasına başlanılmış olsun?

Varlıklar oluşmuş, yaşam devam ediyor ve en son varlık olarak insan yaratılıyor.

İlk insan Âdemin  insani özelliği, Allaha muhatap oluşu ve Havva ile cennette hayatlarını sürdürürken, beraber olarak dünyaya indirildiler.

MEHMET ÖZÇELİK

25-02-2017

 




TEHLİKE SÜRÜYOR

TEHLİKE SÜRÜYOR

Türkiye-yi de suriye yapamayan kesimler rahatsız.

İtibarını kaybeden Fetö ve Obamanın itibarını sıfırlamamak ve en azından B planını devreye koyarak toplumsal memnuniyetsizliği, atılanları tahrik etmeyi, dağdan başlatılan terörün ilerlemeyi durdurup iç savaşı çıkaramamasına karşı bu işi hapishaneye atılanlarla devam ettirmek ve dışarıdaki yakınlarını da işin içine katarak yüz binler memnuniyetsizlerle kirli oyunlar devreye konulacaktır.

Bu eşeğin aklına karpuz kabuğunu hatırlatmak değildir.

Belki bu işin bir kısmıdır.

Trampı en fazla İrana saldırtırlar.

Türkiye önceden olduğu gibi yine işe taş koyabilir.

Türkiye-yi devre dışı bırakmak için Miti devre dışı bırakma ilk denemeydi, bu durum 17-25 Aralık 2013 bir deneme değil bir şiddetli tepkiydi ve kendilerini zahir ettiler.

Bundan sonuç alamayanlar darbe ve işgale yöneldiler.

Bu burada bitmeyecek zira kripto olanlar veya ipin ucunu tutanlar yani arka plandakiler hala duruyor.

Hesaba çekilenler piyonlar.

Elbette önemsiz değil.

İşi zamana yayarak toplum teskin edilmeye, sulandırılmaya, şefkat duygusu tahrik edilmeye, elli yıllık yapının önemli birikimi örtülmeye çalışılacaktır.

Önceden olduğu gibi Erdoğan-ın gücünün zayıflatılması yaygarası hala sürdürülmeye çalışılıyor.

Aslında tek adam meselesi, kendi meseleleridir.

Türkiye-nin meselesi değildir.

Tam tersine Türkiye-nin önemsemesi gerekendir.

-Bizdeki solcuların Pkk ile ittifakını anladım da neden Fetö ile ittifak etmektedirler?

Bizdeki solcular bir zamanlar rusya bayrağını sallarlarken, neden 15 Temmuz darbe girişiminden sonra Türkiye-den kaçarken rusyaya değil de  Abd ve  Avrupaya kaçmaktadırlar?

Bizdeki solcular neden bizde darbe yapmak için Rusya ile değil de; Abd, Avrupa, İngiltere, Almanya ve Nato ile ittifak yapmaktadırlar?

Bizdeki solcular kimdirler, kimledirler, kimlerdendirler?

-‘Modern Zamanlar’ın Hasan Sabbah’ı Fethullah Gülen’ adında bir kitap kaleme alan Başbakan Başdanışmanı Abdülkadir Özkan, FETÖ gerçeğini anlattı.

 

Geçmişte FBI danışmanlığı yapmış ve ABD istihbaratını çok iyi takip eden Paul Williams, Sibel Edmonds gibi gazeteciler Fethullah Gülen’in baştan sona bir CIA çalışması olduğunu söylüyorlar. Hatta Paul Williams, Rus istihbaratına sızmak adına uzun yıllar Fethullah Gülen’in Türk cumhuriyetlerinde finanse edildiğini bu finansman sayesinde okulların kurulduğunu, hatta o okullardaki öğretmenlerin aslında istihbarat toplayan CIA ajanları olduğunu ifade ediyor. Okul açtığı bütün ülkelerde devlet kademelerine nüfuz etmeye çalışıyor. Devlet büyüklerinin ve önemli isimlerin çocuklarını kendi okullarında okutup, o çocukların devlette belli kademelere gelmesini sağlayarak onlar üzerinden bir nüfuz elde etmeye çalışıyor. Aynısını Balkanlar’da da yapıyor.[1]

-Abd Fetöyü kontrolünden çıkarmak istemezken Türkiye onu kendi kontrolüne almak istiyor. Tıpkı yüz sene önce Abdulhamid Han gibi.

-“Türkiye’de Cemaleddin Afgani’den ilk şüphelenen ve tedbir düşünen isim, Cennet mekan Ulu Hakan Sultan II.Abdülhamid Han olmuştur. Zira Afgani hakkında şunları dile getirmiştir:

“Evet, benim Avrupa devletleri ile bir başıma boğuşmaya gücüm yoktu. Ama Rusya gibi, İngiltere gibi, Asya’da birçok Müslüman ahaliyi idareleri altına almış büyük devletler de benim hilafet silahımdan ürküyorlardı. Bu yüzden Osmanlının işini bitirmek noktasından anlaşabilirlerdi. Ben beklediğim güne kadar bu silahı hudutlarımın dışında kullanmamalıydım. Çünkü böyle bir teşebbüs, ne din kardeşlerimizin işine yarayacak, ne ülkemin yararına olacaktı. Hilafet kuvvetimi memleketimizin huzuru ve birliği için kullanamaya, dışarıda ki din kardeşlerimizi de her ihtimale karşı sağlam tutmaya karar verdim. Donanmayı muattal bırakmak, İngilizleri ve Fransızları tatmin etti ama hilafetin elimde olması sürekli olarak İngilizleri tedirgin etti. Blund adlı İngiliz’le Cemalettin Afgani adlı bir maskaranın el birliği ederek İngiliz hariciyesinde hazırladıkları bir plan elime geçti. Bunlar, hilafetin Türkler tarafından zorla alındığını ileri sürüyorlar ve Mekke Şerifi Hüseyin’in halife ilan edilmesini İngilizlere teklif veriyorlardı. Cemalettin Afgani’ni yakından tanırdım. Mısır’da bulunuyordu. Tehlikeli bir adamdı. Bana bir ara Mehdilik iddiasıyla bütün Orta Asya Müslümanlarını ayaklandırmayı teklif etmişti. Buna muktedir olamadığını biliyordum. Ayrıca İngilizlerin adamı idi. Ve çok muhtemel olarak İngilizler beni sınamak için bu adamı hazırlamışlardı. Derhal reddettim. Bu sefer Blund’la işbirliği yaptı. Bütün Arap ülkelerinin itibar ettiği Halepli Ebul Hüda Esseydi yoluyla kendisini İstanbul’a çağırttım. Aracılığını Afgani’nin eski hamisi Münif Paşa ile Abdülhak Hamit yaptılar. Geldi ve bir daha İstanbul’dan çıkmasına izin vermedim.”[2]

-Ve yine; Selçuk Özdağ, Fuat Doğu’nun kendisine “Ben MİT müsteşarlığı yapmadım, CIA’in şube müdürlüğünü yaptım” dediğini söylemişti.

Bunu bazen yardımlarla, bazen terörle, bazen kripto elemanlarıyla yapmıştır.

– CIA belgeleri: Suriye PKK’ya yardım etmiş.

ABD Merkezi İstihbarat Teşkilatı CIA’in yayınladığı 13 milyon gizli belge içinde, Suriye’nin terör örgütü PKK’ya yardım ettiğine ilişkin detaylar yer aldı. Belgelerde, Suriye’nin 1980’lerin başından beri PKK’yı askeri eğitim, sığınak, silah ve para sağlayarak destek olduğu ortaya çıktı. CIA’in beelgelerinde yer alan bir diğer dikkat çekici ifade ise “Biz bunları bildiğimiz halde göz yumuyoruz” sözleri oldu.

Raporda Suriye rejiminin yapımına 1983 yılında başlanan Atatürk Barajı’ndan dolayı rahatsızlık duyduğu da bildirildi.[3]

-Bu gün Abd de Trumpa karşı çıkanlar, kirli işlerinin açığa çıkmasından korkmaktadırlar.

 11 eylül saldırılarında ikiz kulelerin yakınındaki bir büroda bulunan Trump olaya şahit olmuş, bunun bir senaryo olduğunu, ikiz kulelerin uçakların çarpmasıyla değil, içte kolonlara konulan bombaların patlatılmasıyla olduğunu söylemişti.

İşid-i de sürekli Obama-nın kurdurduğunu söylüyordu.

Ancak bu tehlikenin geçtiğini göstermemektedir.

Bir deli çıkar, dünyayı yakar.

İrana saldırır, ateşi alevlendirir…

MEHMET ÖZÇELİK

26-02-2017

 

 

 

[1] http://www.haber7.com/guncel/haber/2262759-abdulkadir-ozkan-feto-dolmabahcede-bitecekti

[2] Abdülhamit’in Hatıra defteri, İsmet Bozdağ, Sayfa 73,74)

https://www.facebook.com/alptercume/posts/10154911320403374

[3] http://www.yenisafak.com/dunya/cia-belgeleri-suriye-pkkya-yardim-etmis-2607052

http://www.ahaber.com.tr/gundem/2017/02/03/cia-belgelerinde-pkk-suriye-iliskileri

 




KÂFİRLERDEN KİMSEYİ BIRAKMA

KÂFİRLERDEN KİMSEYİ BIRAKMA
“Ve Hz. Nuh: “Rabbim, yeryüzünde kâfirlerden dolaşan bir kimse bırakma.” dedi.
Muhakkak ki eğer Sen, onları (yeryüzünde) bırakırsan, Senin kullarını dalâlete düşürürler ve facir kâfirden başka (evlât) doğurmazlar.”
Nuh peygamber bunu kavmi tarafından sıkıntıya sokulması ve daralması üzerine söylenmiştir.
Tıpkı Yunus peygamberin böyle bir durumda artık kavmini kendi başına bırakıp terk etmesi gibi.
Nuhun duasına ancak amin denir.
Çünkü Ya Rabbi onların sadece senin kullarını saptırmakla kalmıyor, onları öldürüyorlardı.
İşte Esad.
Senin kullarından yedi yüz binini öldürdü, milyonlarcasını yerinden etti.
Senin nimet verip rızıklandırdığın kullarının rızıklarına mani oldu.
Yer yüzünü yaşanamaz hale getirdiler.
Senin memleketini yakıp yıktılar.
Senin dinini ve de senin dinini temsil edenleri ortadan kaldırmaya çalışıyorlar.
Âyet-i Kerime de:” “Onları bulduğunuz yerde öldürün. Sizi yurtlarınızdan çıkardıkları gibi siz de onları çıkarın. Fitne çıkarmak adam öldürmekten daha kötüdür……”
Veya :” “Ey akıl sahipleri! Kısasta sizin için hayat vardır.”
Bazen ölüm hayattan daha çok temiz işler yapar.
“İman edenler Allah yolunda savaşırlar. İnkar edenler de tağut yolunda savaşırlar. O halde şeytanın dostlarına karşı savaşın. Çünkü şeytanın hilesi zayıftır.”
“Fitne kalmayıncaya ve din tamamen Allah’ın oluncaya kadar, onlarla savaşın.”
“Fitne ortadan kalkıp, din yalnız Allah’ın oluncaya kadar onlarla savaşın. Eğer vazgeçerlerse bilin ki düşmanlık ancak zalimlere karşıdır.”
“Bu ayetin sebeb-i nüzulü, ehl-i Mekke’nin müminlere eza eyleyerek irtidatlarını (İslam dininden dönmelerini) teklif ve ısrar etmeleridir. Şu halde mana-yı nazım, “Siz müşrikleri katledin ki onlara galebe edesiniz ve .. irtidat fitnesi kalmasın. Ve ezalarından kurtulmak için onlarla kıtal etmelisiniz. Ta ki, şirk ortadan kalksın, din-i tevhid onun yerine ikame olsun.
“Sizinle savaşanlarla Allah yolunda savaşın. Fakat haddi aşmayın. Çünkü Allah haddi aşanları sevmez.”
“Size ne oldu ki, Allah yolunda ve ‘Rabbimiz! Bizi halkı zalim olan şu şehirden çıkar, bize katından bir koruyucu ver, bize katından bir yardımcı ver.’ diyen zayıf erkek, kadın ve çocuklar uğrunda savaşmıyorsunuz?”
“O halde, hürmetli aylar çıkınca artık öbür müşrikleri nerede bulursanız öldürün, onları yakalayıp esir edin, onların geçebileceği bütün geçit başlarını tutun. Eğer tövbe eder, namaz kılar, zekât verirlerse onları serbest bırakın. Çünkü Allah gafurdur, rahîmdir.”
Bütün bunlar savaş çığırtkanlığı yapmak için değildir.
Nuhun bedduasına iştirak edip, amin manasındadır.
Yoksa islam hukukunun zimmi ve gayrı Müslimlerle olan hukuk açıktır.“… Kim bir zimmîye zulmeder ve ona gücünün üstüne iş yüklerse kıyamet günü beni karşısında bulacaktır.”
Bütün burada anlatılmak istenen onların yaşamasının değil, ölmelerinin hayırlı olduğu yönündedir.
Burada anlatılmak istenen sebeblerin nedeni mi?
İşte nedeni;
Musa a.s bir gün sürülere zarar veren çakallar için “Allah’ım bunları ıslah eyle” diye duâ eder. Sabah kalktığında çakalların ölmüş olduğunu görür.
Yârabbi ben bunların ölmesini değil Islah olmasını istedim deyince Cenâb-ı Hak Nida eder:
“Çakalların Islahı ölümdür, Ey Musa!
Çünkü onların fıtratında çakallık var ve masum olanlara zarar verir”
Recamız ve dilekçemiz Rabbimizedir.
MEHMET ÖZÇELİK
25-02-2017




İSLÂMA SALDIRI

İSLÂMA SALDIRI

İslâmın sistematik hale gelişi, kargaşanın, karışık ve de karışmanın olduğu 3. Asırda başlamıştır.

Farklı dinlerden insanların islama girmesi, bununla beraber eski batıl ve hurafe görüşlerinin de islama dahil olması, bazı bulanıklıkları da beraberinde getirmiştir.

Bir ayrıştırmaya, sentez ve analize, arındırmaya ihtiyaç hissettirdi..

İşte bu safhada itikadi ve ameli mezhebler ehli sünnet merkezinde şablon olarak yer alırken, burada yer bulamayan mutezile, harici, şia ve kolları yer bulamadılar.

Aslında islamın içinden çıkmış olan amel ve itikattaki batıl mezheb ve görüşler, islamın ehli sünnet merkezinde yer bulamamasıyla dışarı atılmış, dıştan ithal edilmeye çalışılan özürlü ve tehlikeli görüşler olarak bünyede tahribat yapmıştır.

Türkiye bir asırdır dini yasaklara rağmen bazı arızalarla beraber asliyetini koruması, amel ve itikattaki düzgünlüğüne sahip olması, geçmişten gelen ve topluma mal olmuş güçlü inancın ölmeyip ve de öldürülemeyip ayağa kalkmasıdır.

Tahrib ve saldırı bitmiş değildir.

Yetersizlik hüküm sürmekte ve devam etmektedir.

Ancak kökteki maya ve asıl nüve varlığını korumakta ve sürdürmektedir.

Hariçte din savaşı ve mücadelesi sürerken, dahilde mezheb savaşları kızıştırılmaktadır.

Sular bulanmadan durulmuyor.

  1. 3. Asırda bu bulanıklıktan islamın temel bilimleri olan; Hadis-Tefsir-Kelam-Fıkıh gibi temel ilimler doğdu.

Bu asırda da islam en haşmetli dönemini yaşayacak ve kapanışı muhteşem olacaktır.

Hak gelince tüm batıllar zail olacak, hakikatlar insanları teslime mecbur bırakacaktır.

Dünyadaki terörlerin tek amacı da bu doğacak olan islamın hakikat güneşini perdelemek veya doğuşunu geciktirmeye çalışmaktır.

Dünyanın umumi sulhu tamamlandığında tüm insanların nazarları islamiyete dönecektir.

Bu gün İslâm kendi kendini müdafaa ediyor.

-Bu gün avrupada 2 milyon kadar Üniteryenler adıyla, Hristiyan Müslümanlar bulunmaktadır.

Avrupa içinden islama teslim olacaktır.

İslam avrupayı dıştan ziyade, içten fethedecektir.

Yüz yıldır islama hamile olan batı Hristiyanlık dünyası islamın doğum sancılarını çekmektedir.

Doğum –inşaallah- yakındır.

İslamın gelişimini durdurmak için batının işi olan Işid, İslamın dalgaları arasında boğulmaya mahkumdur.

”Nuaym (Naim) bin Hammad da Kitabu’l fiten adlı eserinde (kitap sayfaları arasında tefsirde Taberi gibi sahih ve sahih olmayan hadis rivayetlerini barındırmıştır) Beni Abbas bölümünde IŞİD’in sonuna işaret eden hadisi rivayet ediyor. Sonlarının Türkler tarafından getirileceği ifade ediliyor. Bu hadis açıktan IŞİD’in bitirilmesinde Türklerin rolüne işaret ediyor. Buna göre IŞİD’i Türkler bitirecek.

Velit Bin Müslim tarikiyle rivayet edilen hadiste aynen şöyle buyrulmaktadır: “Uzlete çekilmekle haklısınız. Türkler Ermeni kapısından girinceye kadar siyah sancak(lı)lar muhalifleri üzerine egemen kalacaktır…” Velid Bin Müslim, siyah sancaklıların kendi aralarında ihtilaf etmelerinin ardından işlerinin bozulacağına ve şevketlerinin kırılacağına ve bunun sonlarına dair ilk alamet olacağını ifade ediyor. Mesele o dönemde Eba Müslim Horasani meselesiyle bağlantılı olarak dile getirilse de günümüzün şartlarına uyduğu gayet açıktır. Eba Müslim Horasani dönemindeki siyah sancaklıların şevketinin Türkler tarafından kırılmaması aksine başarılı olmaları hadisin manasının günümüze intikal ve taayyün ettiğini gösterir. O dönemde Ermeni kapısı veya Ermenistan Cezire bölgesine açılmaktadır. Bugün Ermenistan ile Cezire arasında bağlantı kalmasa da kadim yerleşim düzeninde IŞİD’in şimdi kontrol ettiği bölgelerin kadim Ermenistan sınırına bitişik olduğu bir gerçektir. Nuaym Bin Hammad, Türklerle ilgili hadisi Fiten Kitabında 608’inci hadis olarak kaydetmektedir.[1]

Taban bulmayan Işid ve benzeri unsurlar yıkılmaya ve yok olmaya mahkumdur.

Nitekim 47 müslüman ülkede yapılan araştırmada halk intihar saldırıları veya hamas ve Hizbullah gibi oluşumlara pirim vermiyor, müsbet bakmıyor.

MEHMET ÖZÇELİK

17-01-2017

[1] http://www.risalehaber.com/isidi-turkler-bitirecek-18073yy.htm

http://alfetn.net/vb3/showthread.php?t=86972




ALLAHLA SONSUZA DEK

ALLAHLA SONSUZA DEK

Sonsuzluğa hazırlanma ve hazırlama amacıyla insan bu aleme gelmiştir.

Basit şeylerle uğraşması için elbette değildir.

Ebede namzed olan bu insan, Rab ile beraber sonsuzluğa adım atmaktadır.

Sonsuz ve sonsuzluk için hazırlanan ve hazırlandırılan şu insan, sonsuza dek Allah ile beraber olacaktır.

Ezeli olmayan şu insan, ezeli ve ebedi olan Zat ile beraber, ebede gidecektir.

Cennetin fevkinde bir hayat ve de cenneti dahi unutturacak bir beraberlik.

Hayat O’nunla hayattır.

O’nsuz hayat cehennem hayatıdır.

Bir insan isterse hiç cehenneme atılmasın, O’nsuz olması cehennem olarak kişiye yeter.

O’nsuz hayat cehennemi bir hayattır.

Ebede namzed olan bu insan, ,bizzat ebedi olan Zatla beraber ebede gidecek, ebedi olacak, ebedi kalacaktır.

İşitmesiyle, görmesiyle, düşüncesiyle, ruhuyla, aklıyla ve kalbiyle ebediyyen android sistemi gibi gelişerek, açılarak, açılıma kucak açacak, kanatlanacak, kulaç atacaktır.

Dünya standartlarının fevkinde bir hal.

Dünyada eken ve ekilen insan, ektiği ve ekildiği nisbette açılım içerisine girecektir.

Dünya terazisinin  çekip tartamayacağı sıklette bir hakikat.

O’nunla olmanın zevk ve lezzeti yanında, O’nsuz olmanın eleminin hayali dahi yakmakta ve yandırmaktadır.

Adeta cehennemin elemini dünyada yaşatmaktadır.

Hayatı zehir etmekte, yaşanmaz hale getirmektedir.

-Bir kere Elhamdulillah diyen adam, ebediyyen o elhamı yer.

Zira O’nunla olması ve O’nu anması, o elmaya dahi bir ebedilik vermektedir.

Adeta o Elhamdulillah denilen hakikat-ı kelam, elma olarak tecelli eder, o elma da insanla ebede gider.

İnanan ve yararlı işleri yapanlar, içlerinden ırmaklar akan cennetlere konulurlar, Rablerinin izniyle orada temelli kalırlar. Oradaki dirlik temennileri: “Selam!”dır.”[1]

-İnsan fiziki olarak da metafizik yönüyle de ebede uzanan adeta android sistemli, yani sürekli güncellenen bir varlıktır.

-İnsan beyninin ürettiği enerji, güneşinkinden 70 bin defa daha fazladır.

Hatta kâinatın enerjisini karşılayacak kadar bir enerji, eğer o beyin hücreleri birbirleriyle bağlansalar muadil gelir.

Kainatı arkasına alan şu insan, bu ihtiva ettiği maddi ve manevi özellikleri ile ebede ve sonsuzluğa, sonsuz olan Zat ile beraber gidecektir.

-İmam Ahmed b. Sinan el-Kattan şöyle diyor:
” İblis Meleklerle olduğunda tespih ve ibadet ediyor idi. Denenince isyan etti. Merhamet edilmedi. Âdem denendi. Asi oldu. Fakat merhamet edildi. Âdem hatasına üzüldü, ve unutuldu. Yusuf hatasını kabul etti, korundu. O anda onların yapabilme gücü nerde idi? Oluncaya kadar veya olmayıncaya kadar bir şeyler söyleyebiliyorlar mıydı? Bu delil ile size tarif edeceğiz. Bilakis Allah vasıflandırdıklarınızdan daha izzetli ve kadirdir.(Ömer bin Abdülaziz kader adlı Risalesinden.)

Sınanıp kazanan şu insan, alacağı beraatla beraber ebede kadar ebediyyen ve ebedi Zat ile beraber yolculuğunu sürdürecektir.

MEHMET ÖZÇELİK

17-01-2017

[1] İbrahim / 23.




FETÖ CHP-Yİ BİTİRDİ

FETÖ CHP-Yİ BİTİRDİ

100 yıllık Chp – yi diriltmeye çalışan Fetö, yaptığıyla ters tepti, dirilteceği yerde bitirdi.

Fetö 1967 yılında Chp- ye 5 bin lira bağışta bulunmuş…[1]

Fetö kimsenin başaramadığı ve de başaramayacağı yüz yıllık bir başarıya imza attı.

Chp –yi bitirdi.

Pkk ile ilişkilendirdi.

Terörle anılan bir parti haline getirdi.

Darbeci bir parti olduğunu bir kez daha tescillendirdi..

Fetö bu başarısını Abd içinde gerçekleştirdi.

Sırtını onlara dayayarak onları da yıktı.

Maşaallah dayandığı yeri yıkıyor.

-Eski CIA Başkanı: Kurduğumuz düzen tehlikede.

CIA’nın eski başkanı David Petraeus, ABD’nin kurduğu dünya düzeninin tehlikede olduğunu, çökme riskinin ortaya çıkabileceğini söyledi.[2]

-O Chp ki, bir asırdır millete bir şey kazandırmadığı gibi, milletten çok şeyi de aldı.

Milletin dünyasını da bitirdi, ahiretini de…

MECLİS Başkanlık Divanında CHP’li Katip Üye Elif Doğan Türkmen’in 1 milyon 108 bin liralık harcamasıyla gündeme gelen iletişim-Haberleşme giderlerinde en yüksek diğer iki yöneticinin de CHP’li üyeler olduğu belirtildi.

Meclis’in bütçe hesabına göre ikinci sırada yer alan CHP’li Katip Üye Emre Köprülü 373 bin 417 lira, CHP’li diğer Katip Üye Özcan Purçu da 181 bin 905 bin liralık iletişim-haberleşme maliyeti çıkardı.[3]   

Chp Genel başkanı Kılıçdaroğlu ise buna karşı verdiği cevapta:” Kendisiyle konuştum. Buradaki yanlışlık şurada: Meclis Başkanlık Divanı üyelerine iletişim harcamaları sınırsız hak olarak tanınıyor. Yanlış burada başlıyor.“[4]

Bir asırdır devleti ne hale getirdikleri bu sözde belli değil mi?

Bu millet birde devleti bunlara teslim etse, soyup soğana çevirir ve de ne yapalım, millet bize bu yetkiyi verdi, derler.

-Ankara-da meşhur (!) Necati Bey Caddesi vardır. Bu caddeye adı verilen şahsiyet. Tarih 1928.
“ESKİ HARFLERLE BİRLİKTE KUR’ANI TARİHE GÖMDÜK” sözünün kahramanı (!) zamanın maarif (Milli Eğitim) bakanı Bay Necati.

Konya-nın tek gazetesi olan BABALIK GAZETESİ başyazarı Onkoloji doktoru Rahmetli Haluk Nurbaki’nin bir yazısına birlikte göz atalım.
“Mustafa Necati Konya-ya gelmiş ve latin harflerinin üstünlüğünü(!) anlatmak üzere konferans düzenlenmiş ve şehrin her yanına asılan ilanlarda:
“Eski harflerle birlikte Kur’anı tarihe gömdük” yazıyor ve konferansın ertesi gün saat 10:00’da verileceği belirtiliyordu.

Akşam bir ziyafet verildi. Yemekten sonra Bay Necati ani bir apandist krizine yakalandı. Hemen hastaneye kaldırılıp ameliyat edildi. Gösterilen itinayı anlatmaya lüzum yok, bütün hastane, hatta Konya ayaktaydı. Bay Necati kurtulmuş fakat ne çare ki haddini aşmış KUR’AN-a dil uzatmıştı.

Gece yarısı imkansız denecek bir şey oldu. Bay Necati’nin yatağı yan demirinden kırıldı ve hasta yere düştü. Ameliyat yeri patladı. Ertesi gün saat 10:00’da, konferansın
yapılacağı saatte öldü.
[5]

-O Chp ki Deniz Baykalın bile naklettiği bir hatırada, seçim için gezen Chp-liler bir köye gider, yaşlı bir kadının kovasını taşırlar.

Daha sonra Chp-li olduklarını söyleyince yaşlı kadın;

Oğlum niye daha önce söylemediniz, ben o suyu abdest suyu için doldurmuştum.

Ve o kova suyunu döker.[6]

-1980 ihtilalinde Abd; Bizim oğlanlar başardı, demişti.

Bizler ise sadece bu cümleye odaklanmış, arkasını ve ilerisini düşünmeden, geçmişteki ihanetine baka kalmıştık.

Meğer bu gün savcılarında ortak kararı neticesinde anlaşılmıştır ki Fetö; askeriyede 1982 yılından itibaren kadrolaşmaya başlamış.

Ve ordu 2016 15 Temmuzunda kendi halkını bombaladı.

Darbe teşebbüsleriyle başaramayanlar, işgal ve saldırı yolunu seçtiler.

-Eski CIA Danışmanı Henri Barkey, “Ordu ile ilişiği kesilen 100’den fazla amiral ve general var ve bu yönetim kadrosunun yüzde 46’sına denk geliyor. Atılan bu kişiler Amerika’ya yakın ve NATO’ya inanan komutanlardı. Ancak yerlerine gelenlerin daha milliyetçi bir tavır içerisinde olduklarını görüyoruz. Bu Türkiye ile NATO ilişkileri açısından tehlikeli bir durum,” şeklinde konuştu.[7]

MEHMET ÖZÇELİK

12-02-2017

[1] http://www.yeniakit.com.tr/haber/fetullah-gulen-chpye-bagis-yapmis-48709.html

[2] http://www.haber7.com/amerika/haber/2252540-eski-cia-baskani-kurdugumuz-duzen-tehlikede

[3] http://www.yeniakit.com.tr/haber/iki-chplinin-daha-faturasi-yuksek-cikti-273326.html

[4] http://www.yeniakit.com.tr/haber/kilicdarogluna-chpli-vekilin-telefon-faturasi-soruldu-272247.html

[5] http://www.ahaber.com.tr/ekonomi/2017/01/30/1-trilyon-dolarlik-yiyecek-cope-gitti

[6] CHP’linin taşıdığı suyla abdest alınır mı?

http://www.habervaktim.com/haber/43588/chplinin-tasidigi-suyla-abdest-alinir-mi.html

http://medyabar.com/koseyazilari/5954/chp-ve-abdest-suyu.aspx

[7] http://www.habervaktim.com/haber/499488/henri-barkey-ordudan-atilan-fetoculer-bizdendi.html

 




NAMUS

NAMUS

Namus kanundur.

Kanun insanlar içindir.

Hayvanlarda namus olmadığından, kanun ve hükümle bağlayıcılık da yoktur.

İnsan namusunu namusla korur.

Kanunu olmayanın namusu da yoktur.

Namus kurallar topluluğudur.

Kişinin başkalarıyla olan nisbet ve münasebetini tesis eder.

En önemlisi de Rabbi ile kendi ve Rabbi ile mahlukat arasındaki dengeyi sağlar.

Bunun teminatı da akıldır.

Aklı olmayanın, namusu da yoktur.

Sorumlu değildir.

Namus nizamın teminatıdır.

Söz namustur.

Fiil namusladır.

Namus bağdır.

Namus akittir.

“Kader, söyledikleriniz ile müvekkeldir. Söylediğiniz kelimeleri murakabe edin.” İmam el-Maverdi.

Evlilik gibi kutsal bağ o namus iledir.

Ticaretle oluşan sosyal bağ o namus iledir.

İnsanlar o bağ ile bağlıdır ve bağlantılıdır.

Çocuk o bağla dünyaya gelir.

Namus-lu olmayan aile namus-suz, namus-suzun çocuğu ğayrı meşru olmaktadır.

İnsanın namusu, dinin namusu, Kur’anın namusu, İslamın namusu, ilmin namusu, şahsiyetin namusu, milletin namusu, devletlerin namusu kısaca insana aid olup da değer taşıyan her şeyin bir namusu vardır.

Hırsız, zinakâr, katil, günaha bulaşmış olan kimse o namustan mahrumdur.

Ruhlar aleminde namus sözü verdik.

Bu dünyada o namus sözümüzü sürdürmekteyiz.

Mesele Namusla gelip namusla yaşamak ve de namusla bu dünyadan gitmektir.

Mesele namuslu geldikten sonra, namuslu yaşamak ve de namuslu olarak bu dünyadan gitmektir.

Namus bütün duyguların ortak bağıdır.

O bağ koparsa, tüm bağlantılar da kopmuş olur.

O bağ ile duygular ayağa kalkar, ayakta durur.

Namus şereftir.

Ruh kanun koyucu tarafından birinci elden konulmuş ilahi ve şuurlu bir kanundur.

Direk İrade-i ilahiyyeden yansımaktadır.

Kâinatta umumi kanun olarak yürürlükte olan emirler, insan da namus olarak tecelli etmektedir.

Tüm kâinatta tamamen ilahi irade yürürlükte olurken, namus olan insanda İlahi iradeye ek olarak insan iradesi de devreye girmektedir.

Karar verici insan iradesi, yaratma ise Allah-ın kudretiyledir.

Sorumluluğun insana aid olması, ön planda insan iradesinin karar verici olmasıdır.

Allah iradesiyle teklif eder, sorumluluk alan insan ise iradesiyle karar ve hüküm verir.

Haysiyet sahibi insan namusunu ne satar ne de rüşvet verir.

Her şeyin bir namusu vardır, her şeyin namusu da insan namusudur.

En büyük namus ise, Namus-u Ekber lakabıyla anılan, Allah-ın kendisine güvendiği Cibril-i Emindir.

İnsan kainatın namusu, Cebrail de insanın namusudur.

MEHMET ÖZÇELİK

18-01-2017

 

 




BİR ZAMANLAR ZAMAN YOKTU

BİR ZAMANLAR ZAMAN YOKTU

Zaman Bediüzzamanın tabiriyle, -Nehr-i Azim, seyl- i azim- dir.

Sonsuza akan büyük bir nehir, akar su, her şeyin üzerinde durmadan akan akıcı unsur.

Ondandır ki araplar zamanı tarif ederken şöyle derler; Her yeniyi eskiten şeye zaman denir.

Yaratılan varlıkların üzerinden akan zaman onu eskitmekte, aşındırıp yok etmektedir.

Sürekli akan bir su, damla halinde bile olsa koca mermeri aşındırıp delmektedir.

Zaman mahluktur. Sonradan yaratılmıştır.

Zaman sanaldır. Duruma ve yere göre değişir.

Hasta birisi için bir dakika günler-aylar-yıllar mesabesinde iken, rahat bir kimse için de günler-aylar ve yıllar dakikalar gibidir.

Zaman farazidir; Geçmiş zaman-şimdiki zaman-gelecek zaman.

Şimdi içinde bulunduğumuz zaman bir müddet sonra geçmiş zaman olurken, gelecek dediğimiz zaman geldiğinde şimdiki, geçtiğinde de geçmiş zaman olmaktadır.

Âyette;” Şüphesiz Rabbinin nezdinde bir gün, sizin saydığınız bin yıl gibidir.”[1]

-“Bizim bir günümüz sizin elli bin yılınıza denktir.”[2]

“Andolsun Evren’i, yeryüzünü ve ikisinin arasında bulunanları altı  günde (dönemde) yarattık, hiçbir yorgunluk da duymadık.”[3]

-“Kadir gecesi, bin aydan daha hayırlıdır. Melekler ve ruh, onda Rablerinin izniyle her bir iş için inerler.”[4]

-Hadiste: “Allah vardı ve onunla birlikte hiçbir şey yoktu.”[5]

Zaman yoklukla varlık arasındaki ince bir perdedir.

Bir zar ve bir berzahtır.

Zaman Allahın varlıklar üzerindeki tecellisine sürekli yenilenen bir aynasıdır.

Esmanın aynası ve yansımasıdır.

Bediüzzaman zaman için;” “Bilindiği üzere, yerküresinin kendi ekseni etrafındaki hareketinden gece-gündüz, güneşin etrafındaki hareketinden de seneler meydana gelir. Güneşle beraber her bir gezegenin, hatta sâbit yıldızların ve Şemsü’ş-Şümusun dahi, her birinin kendi ekseni üstündeki hareketi, kendilerine mahsus günlerini gösterdiği gibi, kendi yörüngesi üzerindeki hareketi de bir nevi seneleri gösteriyor. Göklerin ve yerin yaratıcısı olan Allah’ın ezelî bir hitabı olan Kur’an’da, dünyanın farklı hareketlerinden meydana gelen zaman dilimlerine işaret edildiği gibi, bu çok uzaktaki dev güneş ve yıldızlara mahsus günlere ve senelere de işaret edilmiştir.”

Evet, kış günlerinde ve kuzey  taraflarında, güneşin doğuşu-batışı arasında dört saatlik günden ve bu yerlerde kışta sekiz dokuz saatten ibaret olan günlerden tut, tâ güneşin kendi mihveri üstünde bir aya yakın olan gününe, hattâ kozmoğrafyanın/Astronominin bildirdiğine göre, tâ “Rabbü’ş-Şi’râ” tâbiriyle Kur’ân’da adı ilân edilen ve güneşimizden büyük olan “Şi’râ” namında diğer bir güneşin, belki bin seneden ibaret olan gününden, tâ Şemsü’ş-Şümusun mihveri üstündeki elli bin seneden ibaret bir tek gününe kadar eyyâm-ı Rabbâniye/İlahî günler vardır.

“İşte göklerin ve yerine Rabbi, Şemsü’ş-Şümus ve Şi’râ’nın yaradanı, hitap ettiği vakit, o göklerin ve yerin cisimlerine ve âlemlerine bakan kudsî kelâmında o eyyamları/günleri zikreder ve zikretmesi gayet yerindedir. Çünkü eyyâm-ı şer’iyenin, dört saatten elli bin seneye kadar hükmü ve şümulü var.”[6]

-Ashab-ı Kehfin[7] üç yüz ve artı üç yüz dokuz sene yattıkları halde, “İçlerinden biri: “Ne kadar kaldınız”? dedi. (Bir kısmı) “Bir gün, ya da bir günden az”, dediler. (Diğerleri de) şöyle dediler: “Ne kadar kaldığınızı Rabbiniz daha iyi bilir.”[8]

Buhtun Nasırın zulmünden kaçan Üzeyir peygamber bir köye uğradığında her şey yanmış kül olmuş olan o köyü görünce, Allahın tekrar bunları nasıl yaratacağını görmek isteyince uyumuş ve yüz yıl yatmıştı.

-“ Yahut altı üstüne gelmiş (ıpıssız duran) bir şehre uğrayan kimseyi görmedin mi? O, “Allah, burayı ölümünden sonra nasıl diriltecek (acaba)?” demişti. Bunun üzerine, Allah onu öldürüp yüzyıl ölü bıraktı, sonra diriltti ve ona sordu: “Ne kadar (ölü) kaldın?” O, “Bir gün veya bir günden daha az kaldım” diye cevap verdi. Allah, şöyle dedi: “Hayır, yüz sene kaldın. Böyle iken yiyeceğine ve içeceğine bak, henüz bozulmamış. Bir de eşeğine bak! (Böyle yapmamız) seni insanlara ibret belgesi kılmamız içindir. (Eşeğin) kemikler(in)e de bak, nasıl onları bir araya getiriyor, sonra onlara nasıl et giydiriyoruz?” Kendisine bütün bunlar apaçık belli olunca, şöyle dedi: “Şimdi, biliyorum ki; şüphesiz Allah’ın gücü her şeye hakkıyla yeter.”[9]

*************************     

Allah hem ezeli ve hem de ebedidir. Sonsuzdur.

Ben ise Sonsuzluğun neresindeyim.

Niye 57 yıl önce yaratıldım da 57 trilyon veya 57 katrilyon sene önce yaratılmadım.

Yaratılışım geç mi oldu?

Geç mi yaratıldım?

Bu gibi sorular akla gelebilir.

Mutlak yokluk yoktur. Zira Allahın ilmi, varlığı ve isimlerinin harici ve dışı yoktur ki, var olacaklar o yoklukta olsunlar.

Her şeyi kuşatan sonsuz bir ilim var.

Varlıklar varlığa çıkmadan önce, Allahın sonsuz ilminde idiler.

İrade ve Kudretin de devreye girmesiyle, varlık gerçekleşmiş oldu.

Ancak hangi zamanda yaratılmış olursak olalım, geç yaratılmış olmayız.

Zira sonsuzun matematiksel olarak 57 yıla yakınlığı ile, 57 trilyon veya 57 katrilyona yakınlığı aynıdır.

Veya sonsuza 57 yıl eklediğinizde nasıl bir artma olmazsa, aynı şekilde 57 kentrilyon eklemenizde de aynı oranda bir artma olmaz.

Diğer bir ifadeyle; sonsuzdan 57 yılı çıkardığınızda nasıl bir eksilme olmaz veya ne kalırsa, 57 kentrilyon çıkardığınızda da yine o kalır.

Değişen bir şey olmaz.

Kısaca sonsuzun içerisinde bütün sayılar ve mesafeler aynı orandadırlar.

**********************    

Peki sonsuz olan cennete neden birden konulmadım da sonlu olan bir dünya hayatına geçtim.

Direk sonsuz atılsaydım nasıl olurdu?

Evvela bir imtihan sırrıdır.

Seçilme ve ayıklanma olacaktır.

Bir tavziftir. Önemli bir görev ile görevlendirmedir.

Birazda alıştırmak için.

Daha iyi solumak ve somurmak için.

Ağır gelmesin diye…

Damlanın sonsuz okyanusuna düşmesi gibi.

Sonsuza kulaç açacak olan bu insan, sonlu olan burada talim görmektedir.

*******************

Allah varlıkları niçin var etti?

Varlığından haberdar etmek için.

Zira bizim olmamamız Allah için bir kayıp değilken, bizim için O’nun bilinmemesi, en büyük kayıptır.

İşte o zaman gerçek yokluk olur.

Tıpkı ustanın maden halinden aldığı demir veya metali elektronik bir hale veya telefon durumuna çıkartması onun için büyük bir gelişme ve kazanç iken, ondan daha önemlisi ise, Ustanın ustalığını o sanatta göstermesidir.

Göstermemesi hem o maden için kayıp olur ve hem de onun olmaması da O sanatkâr için bir eksiklik olmuş olur.

MEHMET ÖZÇELİKL

25-01-2017

[1] Hac.47, Secde.5.

[2] Mearic.4.

[3] Kaf-38.

[4] Kadir.3-4.

[5] Buhârî, Megâzî, 67, 74, Bed’u’l-Halk 1, Tevhid 22.

[6] Barla Lahikası.325.

[7] Kehf suresi.9-26.

[8] Kehf.19.

[9] Bakara.259.




REJİM

REJİM

Bu rejim zayıflama amaçlı rejim değil haaa…

Bu bir asırdır müslim- gayrı müslim demeden herkesi doğrayan, rejimin ötesinde dünya ve ahireti bitiren yönetim sisteminin adı olan rejim.

Aslında rejimden ziyade topluma zorla dayatılan Halk Partisi tüzüğü ve kanunu.

İçi boş, keyfe göre içi doldurulmaya çalışılan bir yönetim.

Keyfi küfri kanun..

Bu rejim üç nesli bitirdi.

Oysa bu rejim adında halk olup hakikatta Halk olmayan rejimdir.

Ancak bu rejimin yaşatılması için halk yok edildi, harcandı.

Toplumlar rejim için değil, rejimler toplum içindir.

Mesela; Milli Eğitim Bakanlığına Müfredat için 10 günde 112 bin müracaat ve teklif olmuş. Bu alanın boşluğunu ve bir asırlık ihtiyacı gösteriyor.

Bu da göstermektedir ki; aslında bir asırlık eğitim, bu millete gereksiz şeylerin yükletilmesiyle harcamaya yönelik bir eğitimdir.

Hayata yansımayan, havanda su dövmek nevinden bir eğitim sistemi.

Eğitim sadra şifa olmadı.

Rejim gibi..

Rejim geçmişi silme adına zalimler alim, korkaklar kahraman gösterildi.

Bu rejim hizbullahı üretti, Pkk-yı yetiştirdi, Fetöyü besledi, darbecilere yol açtı, Dindarları küstürdü, azınlıkları memnun etmedi, ahireti bulamadığı gibi dünyayı da kaybetti.

Bir asırlık memnuniyetsiz ve kendine düşman bir toplum oluşturdu.

Toplumun dini inançlarını yaşamasının önü tıkanarak, Fetö gibilerin merdiven altı yetiştirdikleri yine mazlum bu topluma darbe yaptı, işgale ortak oldu.

Bir asırdır neredeyse hiç bu millet kendisini idare etmedi.

İdare edeceklerine kumpas kuruldu.

Biri idam edildi, diğeri zehirlendi, üçüncüsü ise onlarca kumpasla devrilmeye çalıştı.

-Hangisi milletin seçimiyle başa geldi; Atatürk mü yoksa ismet İnönü mü?

Yoksa darbeyle mi geldiler?

Bunlar millet vekillerinin çoğunluğuyla mı vekil ve başkan seçildiler?

Hangi inkılabı millete danıştılar?

Referandum mu yaptılar?

Yoksa ses çıkarıp karşı çıkanları dar ağaçlarında mı salladılar?

Bunlar millete danışarak hangi icraatı yerine getirdiler?

Harf inkılabını millet mi istedi?

Kılık kıyafeti millet kendi aleyhine olarak mı onayladı?

Millet mi saltanat ve hilafet kalksın dedi?

Saltanat mı istersiniz yoksa cumhuriyet mi diye bir seçimi milletin önüne getiren oldu mu?

İstiklal mahkemelerine millet mi onay verdi?

Tevhid-i Tedrisat eğitim şurasından mı çıktı?

Laik rejim gibi iki tarafı da kesen öldürücü giyotine bu millet kendi mi başını uzattı?

Hangi bir şey millete ve çoğunluğa danışılarak yerine getirildi?

Yoksa ölümü gösterip sıtmaya razı mı oldu?

Aslında millet maddi olarak işgal olup sıtmaya tutulmaktansa, manevi işgali kabul edip ölüme severek yürüdü.

Hakimiyet kayıtsız şartsız bu milletin olmadı.

Bu gün despotluktan dem vuranlar, dünkü zulmü kör olup görmediler.

Bu rejim nesilleri mahvetti.

MEHMET ÖZÇELİK

27-01-2017