HRİSTİYANLIĞA REDDİYE

HRİSTİYANLIĞA REDDİYE

Hıristiyanlığa Reddiye- ABDULLAH TERCÜMAN-(ANSELMO TURMEDA)

Aslen Anselmo Turmeda adında bir İspanyol papazı iken, bilahare İslamiyet’i kabul eden Mühtedi Abdullah Tercüman’ın, Hıristiyanlığı, çürüten «Tuhfetü’l-Erib
Fi’r-Reddi Ala Ehli’s-Salib» isimli Arapça eserinin tercümesidir.

“Son yıllarda yurdumuza gelen bazı turistler yanlarında Türkleri Hıristiyanlığa davet
eden Türkçe yayınlar getirmekte ve bunları gizli veya aleni olarak halka dağıtmaktadırlar. Amerikalılar ve Almanlar bilhassa çok aktiftirler. Komşu Lübnan’da «İletişim yoluyla Misyonerlik» konusunda bir enstitü açılmıştır. Bir de, Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde çalışan Türk işçileri üzerinde de misyonerler var güçleriyle çalışmaktadırlar.”4

“Bütün dinler içinde, Hıristiyanlığın Hazret-i İsa (A.S.) hakkındaki «babasız doğmuş olması» akidesini kabul eden yegâne din İslamiyet’tir. Filhakika İslamiyet, Hz. Meryem validemizin hiçbir erkek görmeksizin Hazret-i İsa’yı (A.S.) dünyaya getirdiğini; ismet ve iffet sahibi bir bakire olduğunu, Hazret-i İsa’nın (A.S.) dünyaya gelişinin ilahi bir mucize olduğunu kabul eder. Halbuki Yahudiler Hazret-i İsa’ya (A.S.) —haşa— gayrı meşru demek küstahlığında bulunurlar, işte Müslümanlar, Hristiyanların büyük tanıdıkları Hz. İsa (A.S.) ve Hz. Meryem hakkında böyle güzel inanışa
sahibdirler.”5

“Dünyanın çeşitli yerlerindeki kütüphanelerde, İslam’ın ilk asrından bu güne kadar
yazılmış, sayısız yazma Kur’an-ı Kerimler vardır. Alman misyonerleri bu yazma Kur’an-ı Kerim’ lerin binlercesinin fotokopilerini aldırıp, bir araya toplamışlardır.. Gayeleri Kur’an-ı Kerim’de birbirini tutmayan bir yer bulmaktı. Fakat bunları karşılaştırmışlar ve tek bir değişiklik bile bulamamışlardır.
Halbuki kendi mukaddes kitabları olan İncil’lerin çeşitli yazma nüshalarında 26.000 adet birbirine uymayan yer (= variantes) vardır.”6

“Hz. İsa’nın (A.S.) ölümünden bir asır sonra Hıristiyanlar teslis akidesini uydurdular.
Yani uluhiyette üç şahıs olduğunu iddia ettiler.

Üstelik, Hristiyanların inanışına göre, Allah’ın oğlu babasının huzurunda ölmüştür.
Bundan birkaç yıl önce Katolik kilisesi, Hz. Meryem’in de semaya yükseldiği inancım kabul etmiştir.
Güya Hz. Meryem Baba-Tanrı ile Oğul-Tanrı’ya mülaki olmuşmuş..”8

“Pavlos Romalılara yazdığı mektupta: «İsa (A.S.); Tevrat’ın sonu demektir» deyince, Tevrat’taki emirler terkedilmiş; domuz eti yenmeğe, şarap içilmeğe başlanmış, sünnet adeti, cumartesi gününe riayet ve diğer buyruklar yerine getirilmez olmuştur.”10

“İnciller, insanların, sosyal ve medeni ihtiyaçlarına cevap verememektedir. En hayati mes’eleler olan evlenme, miras, alışveriş gibi beşeri münasebetler hakkında bu kitablarda tek kelimelik hüküm yoktur.
Her hristiyan ülkesinde ayrı ayrı bir medeni kanun vardır. Müslümanların bir teşviki olmaksızın, Suriyeli Hıristiyanlar İslam miras hukukunu kendiliklerinden kabul etmişlerdir, İncillerde çok hanım almağı (polygamie) yasaklıyan bir hüküm mevcud değildir. Hatta İncillerin bazı. yerlerindeki ifadeler, Hz. İsa’nın (A.S.), bir adamın aynı günde on kadınla evlenmesine ses çıkarmadığını belirtir mahiyettedir. Protestanlığın kurucusu Martin Luther, buna dayanarak, çok eşliliğin Hıristiyanlıkta helal
olduğu hükmüne varmıştır.

İbadet hususunda da, onlar, ilkel insanın kalıplarını kırıp atamamışlardır.”11

“«History of the Arabs» isimli meşhur eserinde, aslen katolik bir arap olan Profesör Philip Khuri Hitti, samimi tevhid inancının en mükemmel ifadesini İslamiyette bulduğunu itiraftan çekinmemiştir.
Katoliklere göre papa layuhti’dir, yani din konusunda hata yapmazmış! Papa 4 üncü Nikola söyle demişti: «Verilen sözü tutmamak günahtır. Ama müslümanlara verilen sözü tutmak daha büyük bir günahtır.»12

“Hıristiyanların bugün kabul ettikleri 4 İncil, 60 İncil arasından seçilmiştir. Bunlar hangi metodla ayıklanmıştır? Voltaire bu seçimi şöyle alaya alır: Bu 60 İncili bir masanın üzerine koymuşlar ve sonra masayı sallamışlar, yere düşenler sahte addedilmiş, kalanlar da kabul edilmiş!”12

“Bugünkü hristiyanlıkta o kadar bozuk taraflar vardır ki, sadece İslam alimleri değil, fakat her dine ve her akideye bağlı çeşitli yazarlar, onu red ve ibtal babında sayısız eserler kaleme almışlardır.
Bilhassa pozitivist ve materyalist Avrupa düşünürleri ağır tenkitler yapmışlardır.”14

“Bugün İsa aleyhisselama gökten inen İncil, hiçbir memlekette yoktur. Hıristiyanların ellerinde dört türlü İncil vardır. Bunları yazanlar, Metta (St. Matthieu), Luka (St. Luc), Markus (St. Marc), Yuhanna (St. Jean) dır. İncili ilk değiştiren bunlardır.”29

“Hıristiyanlar din ve mezheblerinde yetmiş iki fırkaya ayrılmışlardır.”33

“Hıristiyananların bozuk kaideleri hakkındadır.
Hıristiyanlığın esas kaideleri beş tanedir:
1 — Vaftiz olmak.
2 — Teslise (üçlemeye) inanmak.
3 — «Uknum – ibn» in Hazret-i Meryem’in karnında, İsa aleyhisselamın cesedi ile cesedlendiğine inanmak,
4 — Kurbana inanmak.
5 — Papaza günah itiraf etmek,

Hıristiyanlıkta bu beş esastan başka, istavroz çıkarmak, suretlere taşınmak, insanları şeytanın esirliğinden kurtarmak için Mesih, kendini feda etti, diye inanmak gibi bir takım sakat inançlar daha varsa da, bunlar onların asıl diyanetlerinden
olmayıp putperestlikten gelme bir takım papazların ilavesi olarak sonradan ihdas edilmiş şeylerdir. Hatta bunlardan bazıları putperestlerce dahi red olunmuştur.”35

“Malumdur ki dört İncili yazan, evvelce söylediğimiz dört kişi pek çok konularda ayrılığa düşmüşlerdir. Bu nokta onların yalanlarına başlıca delildir.
Eğer hak üzerine olsaydılar hiçbir şeyde ayrılıkları olmazdı.”54

“Hacı Abdi Beyin «İzahu’l-Meram Fi Keşfi’z-Zalim» adlı eserinde beyan, ettiğine göre, bu Pavlos aslında Saul namında alim ve filozof bir yahudidir. Dost görünerek hristiyanların inançlarını bozmuş, aralarına fitne ve fesadlar sokmuştur. «Amal-i Rüsül» kitabının dokuzuncu babında yazıldığı üzere, kasden Hıristiyan olmuş ve adını
(Pavlos) olarak değiştirmiştir. Sonra, Kudüs’ten Şam’a giderken yolda Hazret-i İsa bana gökten tecelli etti. Beni irşad etmekle beraber size de dinini öğretmeğe, beni vazifeli kıldı, dedi. Buna benzer daha birtakım sözler sarf ederek halkı kendisine bağladıktan sonra çeşit çeşit mezhep ve akideleri yaymağa başladı. Kimisine Mesih Allah’ın oğludur, kimisine de Allah’ın resulüdür, demiştir. Onlara bütün yiyecek ve içecekleri mübah kılıp; hıtan (sünnet olma) ve benzeri şer’i hükümleri dahi büsbütün terkettirmiş ve istediği gibi intikam alma fırsatını fazlasıyla bulmuştur. Hıristiyanlar ise hala onun hilelerinden habersiz olarak yaşamakta ve ona Mesih’in gerçek halifesi gözüyle bakmaktadırlar. Kendisine (Resul Pavlos) diyerek sözlerini İncil hükmünde tutarlar. Halbuki, kendilerinin de teslim ettiği gibi Pavlos Hazret-i İsa’yı ne görmüş ve ne de sohbetiyle müşerref olmuştur. Şer’i hükümleri ve Hıtan’ı (sünneti) hıristiyanlara terk ve ihmal ettiren Pavlos’tur. Bu husus Korintoslular’a gönderdiği birinci mektubun yedinci ve onuncu baplarından Kavlus halkına yazdığı kitabın ikinci babından açıkça anlaşılır.
Galityalılar’a yazdığı kitabın ikinci babında (11) Batras Antakya’ya geldiği zaman ona bil-muvacehe (yüzüne karşı) direndim diye iftiharla kendisi nakletmiştir. Hıtan hususunda vukıı bulan ihtilaflarını dahi Luka ”Havarilerin Kıssaları” adındaki kitabının on beşinci babında yazmıştır.”62

“Peygamberimizin peygamberliğine ait en kuvvetli delillerden biri de, dört İncil sahibinin: [Hazret-i İsa’nın (A.S.) göğe çıkışı anında Havarilere: «Ben babam ve babanıza, Allah’ıma ve Allah’ınıza gidiyorum. Size benden sonra PARAKLIT adında bir peygamber geleceğini müjdelerim» demiş olduğunda] ittifak etmeleridir. Bu mübarek ad Yunancadır. Arapça tam karşılığı ise «AHMED» dir.
Nitekim Cenab-ı Hak Kur’an-ı Kerim’inde (Saf Süresi altıncı ayetin-de) İsa (A.S.) aleyhisselamın; [Benden sonra bir peygamber gelecektir. Onun ismi Ahmed’dir. Onu size müjdeleyiciyim.] dediğini, haber vermektedir.
Latince olan İncil’de “PARAKLITOS” tur. Benim İslamiyeti kabul edişime bu ad sebebolmuştur.
Yuhanna İncilinin on dördüncü babında (26) [Hazret-i İsa (A.S.) : «Paraklit o zatdır ki babam onu ahir zamanda yollayacak ve o size her şeyi öğretecektir»] Paraklit’ten maksad bizim peygamberi Muhammed aleyhisselamdır. İnsanlara her şeyi, Cenab-ı Hak’kın Kur’an-ı Kerim’de vahyettiği üzere öğreten odur. Allahü Teala En’am Süresi yirmi sekizinci ayetinde: [Biz kitabımız olan Kur’an-ı Kerim’de hiçbir şeyden noksan bırakmadık. Ya’ni her şeyi bildirdik.] buyurduğu üzere Kur’an-ı Kerim’de hiçbir şey eksik değildir. Hazret-i Mesih’den sonra bu sıfatta Hazret-i Muhammed aleyhisselamdan başka bir peygamber çıkmadığından, bu haber ancak ona ait olabilir.
Yuhanna İncilinin on altıncı babında (13) [İsa (A.S.) :
“Babamın benden sonra göndereceği Paraklit, kendiliğinden bir şey söylemez. Size daima doğruyu söyler. Geleceğe ait hadiseleri haber verir” dedi], demiştir. Bu da mütevatir bir haberle sabittir ki, ancak peygamberimizin vasfıdır. Allahü Teala. Ve’n-Necmi Süresi- üçüncü ayetinde: [Peygamberimin bildirdiği Kur’an-ı Kerim, onun istediği, onun kendiliğinden söylediği kelam değildir. Ona melek
vasıtasıyla söylenilen, melekten işittiği vahy’dir] buyurarak bu hususa şehadet etmiştir.
Geleceğe ait vermiş olduğu haberler geniş bir mevzu teşkil eder ki, bu mevzu ile ilgili birçok eserler yayınlanmıştır. Kaadi lyad’ın Kitabü’ş-Şifa’sında adı geçen mevzua dair, akıl sahiplerine ibret verici noktalar vardır.”68

“İçten ve dıştan, devletimizin bünyesini kemiren, onu çökertmeğe çalışan unsurların başta gelenlerinden biri, hristiyan misyonerleri idi. Müslüman Türkleri hristiyanlaştırmak, dolayısıyla Türk milletini yok etmek, eritmek gayesini güden misyonerler, din hürriyeti sahasındaki aşırı müsamahamızdan faydalanarak yurdumuzun çeşitli mıntakalarına sızmağa muvaffak olmuşlardı.
Başlangıçta hristiyan vatandaşlarımızla meşgul olmuşlar, onlara ırkçılık şuuru aşılamışlar ve isyanlar çıkartarak, Türk devletinin ülke ve halk olarak parçalanıp, dağılmasına gayret etmişlerdir. Bir taraftan
idaremiz altındaki hristiyan azınlıklarını kışkırtırken, öte taraftan okullarında okuttukları Türk çocuklarını afyonlamış, onların dine, vatana ve millete zararlı birer unsur olarak yetişmelerine çalışmışlardır.”70

“Roma Katolik Kilisesi Avrupa’ya tamamen hakim olduktan sonra dünyanın her tarafında yaşayan halkları hıristiyan yapmak üzere harekete geçti. Bu emeline evvela kılıç vasıtasıyla erişmeyi denedi.
Bunun, neticesinde Haçlı Seferleri tertib olundu. Muazzam ordular dalgalar halinde Müslüman ülkelerine saldırdılar. Asırlarca süren kanlı savaşlar oldu. Fakat müslümanların karşı hücumu karşısında tutunamadılar. Gayelerine erişemedikten başka müslümanların ilerlemesine de mani olamadılar. Endülüs müslümanların elinde kalmakta devam ettiği gibi, Türkler 17 inci asrın ortalarında Avrupa’nın göbeğine kadar ilerlediler. Kılıç kuvvetiyle hristiyanlığı yaymak fikri iflas etmişti.”72,74

“Ağustos 1911 tarihli, AIIgemeine Missions-Zeit-schrift isimli misyoner mecmuasında şöyle bir haber okunmakta idi; “Dünya Hıristiyan Talebeleri Birliği Konferansı İstanbul’da açıldı. Toplantıya 33 milleti ve 37 mezhebi temsilen 248 talebe mümessili iştirak etmiştir. Toplantı 1871’de kurulan ve içinde Türklerin de bulunduğu 450 talebeye HIRİSTİYANİ ESASLARA dayalı bir eğitim veren ROBERT COLLEGE’de yapılmıştır.»74

“Misyonerler ilk hamlede Müslüman Türkleri doğrudan doğruya hıristiyan edemeyeceklerini bildiklerinden, onların genç neslini dinsiz olarak yetiştirmek, bilahare hasıl olan maneviyat buhranına çare olarak hristiyanlığı takdim etmek istiyorlardı. Bu maksatla ülkemizin her yerinde açtıkları yüzlerce okulda tahsil gören Türk çocuklarını birer köksüz olarak yetiştirmeğe itina etmişlerdir. Son yarım asır içinde Türkiye’de İslamiyeti ve millliyeti yıkmağa çalışan zihniyet bu okulların yetiştirdiklerinin veya hempalarının zihniyetinden başkası değildir, Misyonerlerin bu siyasetlerini şu tabirle ifade edebiliriz: “Ağaç, sapı kendi dallarından yapılan bir baltayla kesilir.” Onların nazarında ideal Türk münevveri Tevfik Fikret’in oğlu Haluk’tur. Malum olduğu üzere babasının hür ve ilerici (!) fikirleriyle yetişen ve tahsilini bir misyoner mektebinde yapan Haluk, dinini ve tabiiyetini değiştirerek protestan bir Amerikan vatandaşı olmuş, milletini ve vatanını inkar etmiştir.”74-75.

“İngilizler, Hindistanı işgal ettikten sonra protestan misyonerleri bu ülkeye akın etmişler, yerli halkın dilinde kitaplar yazıp dağıtmak meydanlarda nutuklar çekmek suretiyle halkı hırisitiyanlığa davet etmeğe başlamışlardır. Bunun üzerine Müslüman din alimleri halkı uyandırmak için mukabil faaliyette geçmişler. Bu arada ulemanın ileri gelenlerinden Halilurrahman Rahmetullah Dehlevi Hazretleri de Hindistan’daki misyonerlerin en bilgilisi ve rütbece en büyüğü olan Papaz Pfander’i herkesin huzurunda yapılacak bir münazaraya davet etmişti.

Papazın kabulü üzerine bu münakaşa miladi 1853 yılında Ekberabad şehrinde yapıldı. Toplantıda yüksek ingiliz memurları, ileri gelen Müslümanlar ve kalabalık bir halk kütlesi hazır bulundu.
Rahmetullah Efendinin ve Pfanderin yanlarında yardımcıları vardı. Münakaşanın programını müslümanlarla hıristiyanlar arasında anlaşmazlık mevzuu olan şu beş ana mesele teşkil ediyordu:
1) Tahrif (Hıristiyanların kutsal kitaplarının muharref olup olmadığı meselesi).

2) Nesh (Hıristiyanların kutsal kitapların hükümden kaldırılıp kaldırılmamış olması meselesi}
3) Teslis (Hıristiyan inancına göre Allah’ın hem bir, hem üç; Hazret-i İsa’nın (A.S.) hem Allah, hem insan, hem de Allah’ın oğlu oluşu meselesi).
4) Kur’an-ı Kerim’in Allah tarafından gönderilmiş hak kitap oluşu meselesi.
5) Hazret-i Muhammed Sallallahü aleyhi ve sellemin risaletinin hak oluşu meselesi.
Münakaşanın ilk iki maddesinde Rahmetullah Efendi galip geldiğinden, misyonerler kaçmak mecburiyetinde kaldılar.

Bu hadise İslamiyetin hristiyanlığa karşı ilim ve akıl yoluyla kazandığı parlak bir zafer olarak tarihe yazıldı. Rahmetullah Efendi daha sonra bu mevzuu genişleterek «İzharü’l Hak» ismiyle iki ciltlik, arapça büyük bir eser telif etti. Bu eser. Türkçeye, Fransızcaya, ingilizceye ve başka dillere tercüme edilmiştir. İngilizce tercümesi neşrolunduğu vakit meşhur Times gazetesinin Edebiyat ilavesinde, bu kitap garpta yayılacak olduğu takdirde hristiyanlığın tutar tarafı kalmayacağını ifade eden bir yazı çıkmıştır.”75[1]

MEHMET ÖZÇELİK

14-11-2021


[1] https://docs.google.com/file/d/0B_TWCeDpz9J7aU90UGc0Vml2VjQ/view?pli=1

https://www.facebook.com/656108373/posts/10158691324043374/

https://yalantarih.com/bir-yahudi-itiraf-ediyor/



BİZDE GİDECEĞİZ ALDANMAKTA FAYDA YOK

BİZDE GİDECEĞİZ ALDANMAKTA FAYDA YOK

Rahmetlik peder yakın bir arkadaşına, arkadaşlardan ölen olursa bana haber verin, dedi.

Ve her ölenin haberi gelince, falan kişi gitti, derdi.

En son kişi olan Hasan arkadaşını da kendisi aradı.

O kişi ağlarcasına, Celal, 3 aydır yatalak vaziyetteyim, ölüyorum, dedi.

Babam rahmetlik gayet sağlam, sabah namazına da Kab Camiye müezzinden önce giderdi.

Daha cami açılmadığından seher kahvesine gider, çay içene kadar cami açılırdı.

Son üç günde fenalaştı.

O Hasan arkadaşıyla aynı gün vefat etti.

Hasan 1923 Nolu Perona, Rahmetlik babam ise, 1924 de…

-Ve bir gün arabanın şoför mahallinde ben ve yanımda da rahmetlik peder varken sanayiye gidiyorduk.

Ve pederin vefatından yıllar sonra bu sefer ben pederin yerinde, oğlumda benim yerim olan şoför mahallinde idik.

Adıyaman’da yine sanayiye doğru giderken köprüye varmadan, yokuş aşağı doğru iniş esnasında eski durumu hatırlayıp oğluma şunu hatırlattım;

Yıllar önce ben senin orada, babam benim yerimde iken, yıllar sonra da sen benim yerimde olacaksın, senin oğlunda senin yerinde olacak, demiştim.

Sıra bizlerde…

Arkadaşlar yavaş yavaş gidiyor.

-Ölüm gayet hızlandı, sürat peyda ediyor Daha önce hiç rastlamadım bu hale. Gerek kendi memleketimde ve gerek Türkiye ve dünyada istatistiklere baktığımızda Koronadan dolayı hakikaten sürekli Facebook vesairede sürekli geçmiş olsunlar, taziyeler, baş sağlıkları, ölümler, ölüm haberleri hızla devam etmektedir.

Gidiş gerçekten hızlandı.

“Hazırlanınız başka daimi bir memlekete gideceksiniz. Öyle bir memleket ki bu memleket ona nisbeten bir zindan hükmündedir.”

Hazırlıklı olmak lazım, gidişler hızlandı, hızlı girişler başladı.

İnternette bir site[1] her gün Doğan ve Ölenleri gösteriyor. Sayaç hızla dönüyor adeta yetişilemiyor. O halde gidilecek yere hazırlanmak lazım, insan nerede çok kalacaksa yatırımını da oraya göre yapması lazım.

MEHMET ÖZÇELİK

12-11-2021


[1] https://www.worldometers.info/tr/




TALAN EDİLEN BAĞIMIZ

TALAN EDİLEN BAĞIMIZ

İngiliz siyasetçi Winston Churchill bir sözünde;
“Türkiye solarsa sulayın, büyürse budayın.” derken, bu aynı zamanda Abd ve batının genel görüşüdür.

Gerçeklerin er veya geç açığa çıkma gibi bir adeti ve huyu vardır.

Bir asırdır her on yılda bir yapılan darbelerle budandık, talan edilip hasat yapmamız engellendi.

Bugün itibarıyla Abd’ de yapılan seçimlerde Trump kazandığını, Biden- in kaybettiğini söylüyor.

Al birini  vur ötekine.

-‘Tanrı bana söyledi! Seçimi Trump kazanacak, İslam dünyası İsrail’e savaş açacak’

ABD’de bir televizyon programında konuşan Pat Robertson, seçimleri Trump’ın kazanacağını ve daha sonra ahir zamanın başlayacağını söyledi. Hem dünyanın hem de ABD’nin kaosa sürükleneceğini iddia eden Evanjelist isim, ABD’nin kaosa sürüklenmesini, İslam dünyasının İsrail’e saldırmak için bir fırsat olarak kullanacağını iddia etti. Robertson ayrıca, Trump’a iki kez suikast düzenleneceğini de sözlerine ekledi.[1]

-Trump yarım asırdır bu milletin maddi manevi kaybına neden olan Pkk-ya 50 bin tıra yakın silah vererek terörü desteklediğini gösterirken, Biden de içimizdeki muhaliflere destek olarak Sayın Erdoğan’ı devireceğini açıkça dile getirdi.

Bu topraklarımızı sürerek, iç ve dışımızdakilerle ortaklık sonucu bu millet darbe ve kaosla geriye götürüldü, hasat alınması engellendi.

İlk defa bir toparlanma devresi içerisinde iken iç ve dış piyonlarını devreye koyarak budama yoluna koyuldular.

Terörist kabul ettiğine silah desteği vermeye ve karşımıza çıkmasına yardımcı oldular.

-“ABD Başkanı Donald Trump’ın Sudan’ı İsrail ile anlaşması karşılığında teröre destek veren ülkeler listesinden çıkaracağını açıklaması ardından. Sudan hükümeti ABD’ye 335 milyon dolar ödemiş ve İsrail ile normalleşmeyi kabul etmişti.”[2]

Kim terörist ve kim terörist başı, anlaşılıyor değil mi?

Aslında bu yeni ve ilk değildir.

-Bizim aslında gerek askeriyede gerek sivilde, gerek devlet kurumlarında önemli problemimiz hala sürmekte, problem Abd’den İsrail’e ve Avrupa ülkelerine bağlılık veya bir kısım insanların da Rusya’ya bağlı olmasından kaynaklanmaktadır. Hala bu bağlılık ve bağımlılıktan kurtulmayışımız, onları küstürmeme uğruna; içerimizde tarihimizi, geçmişimizi, geleceğimizi, İslam ülkelerini küstürmek konusunda rahat ve cesurca hareket etmekteyiz. Türkiye özgür bir ülke olmasına rağmen hala onlara bağımlılık olaraktan özgürlüğümüz askıya alınmaktadır.

-Hedefe koşar adımlarla gittiğimiz bu durumda maalesef hala geçmişte kalıp geleceği göremeyen insanlar ayak bağı olmakta, hızı durdurup engellemektedir.

Ayak altında çiğnenip kendi kalitesizliğini, seviyesizliğini, önemsizliğini, basiretsizliği ortaya koymaktadır. Hala yapılan projelere karşı çıkarak; şu niye oluyor, bu niye oluyor, diye hala kahvehanelerde, kağıt oynaması peşinde zihinleri olup, kağıdın üstüne çıkamayıp aşamayan, bu niyetinden ve düşüncesinden öteye geçemeyen insanlar bu toplumun ayak bağıdır. Yüzyıllık aynı zihniyet, kısır zihniyet, sol zihniyet ve terörizm bu milletin inancıyla, bu milletin kalbiyle, bu milletin aklıyla kendi çamuru içerisinde debelenip durmakta ve bu milleti de kendi içine çekmektedir.

Ancak kaderinde bir hesabı vardır. Onlar rezil olurken, bu millete izzet yakışır.

-Köprüye ne gerek var? Şehir hastanelerine ne gerek var? Her türlü girişime ne gerek var diyen kısır zihniyet kısırlaşmış. Gerçekten cehenneme hatap ve odun olacak kalitede! Tıpkı Kur’an’da münafıklar için; Onlar sıra sıra dizilmiş kütükler gibidir, denir. Evet bu memleketin kütükleri gelecek nesillerin önünde tevakkuf edip durmaktadırlar, yavaşlatmaktadır.

Kader mukadderatına, hedefe doğru bu milleti sevk etmektedir.

Bir asırdır kendi kısır zihniyeti ve kısır döngüsü içerisinde döndürüp duran, meşgul edenlerin burunları sürünsün.

-Vayy bee.

Siyaset insanlara neler de neler yaptırıyormuş.

Tükürdüğünü bile yalattırıyormuş.[3]

Sıkıntı içte.

-Bin 342 kripto asker yakalandı: İzmir hücresi bir yılda çöktü.

İzmir Başsavcılığı, ankesörlü telefonlardan mahrem imamlarıyla görüşen askerleri tek tek tespit etti. İlki Kasım 2019’da başlayan 11 operasyonda 946’sı muvazzaf bin 342 şüpheli yakalandı. Bunlardan 653’ü tutuklandı, 187’si faydalı itirafçı olmaları nedeniyle emniyetten serbest bırakıldı.[4]

-PKK Kars’ta böyle örgütlendi! Mahkeme bile kurdular! HDP’nın skandalı patladı.

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun “Özerkliği andıran bir öz yönetim kurma çabası ve adımları söz konusu” dediği Kars’taki PKK/KCK soruşturmasında çarpıcı ayrıntılar ortaya çıktı. PKK/KCK’nın sözde ‘Demokratik Özerlik’ stratejisi kapsamında Kars’ta, köy ve mahalle komisyonları oluşturulduğu, yargı sistemini devre dışı bırakmak için ‘Adalet Komisyonu’ kurulduğu ve yargılama faaliyeti yürütüldüğü tespit edildi.[5]

-Teslim olan terörist bir bir anlattı: HDP’li belediyeler örgütün beyni.

İtirafçı bir teröristin ifadeleri, PKK ile HDP arasında ilişkinin boyutunu gözler önüne serdi. Güvenlik güçlerine teslim olan itirafçının ifadelerine göre örgüt, HDP’nin politikalarını belirlese de HDP de şehirlerde ve dağ trafiğinde örgütün beyni olarak faaliyet gösteriyor.[6]

-Prof. Dr. Cevat Akşit Hoca fırtınalı yılları anlattı… Ayık gezmeyen adamlar bu ülkeyi yönetti!.

Fetullah Gülen için dedi ki: “Bu ahlaksızı Amerika’ya sürecekler” dedi. O zaman da vaazlar veriyor, camileri, cemaati inletiyor. “Amerika’da Yahudi mahallesinde kalacak. Sonra onu Yahudi mezarlığına gömecekler” dedi. Hiç sormadan bunları söyledi. 1979 yılıydı. Hepsi çıktı. ‘Havlucu Ahmet Efendi beni çok etkiledi’[7]

-Gülen, Enver Altaylı’yı Gül’e danışman yapmak istemiş.

Hürriyet Gazetesi Yazarı Abdülkadir Selvi bugünkü köşe yazısında Enver Altaylı’nın Fetullah Gülen’e yazdığı mektubun detaylarını paylaştı. Selvi yazısında Abdullah Gül’e çağrıda bulunarak, “Abdullah Gül, Fetullah Gülen’in doğrudan ya da imamları aracılığıyla Enver Altaylı’nın Cumhurbaşkanlığı’nda görev alması konusunda bir girişimi olup olmadığını açıklamalı.” dedi.[8]

-Kemal Alemdaroğlu, Başörtülü üniformalı asker profilini hazmedememiş.

Bugün de olsa aynısını yaparmış.[9]

Doğrudur.

Çünkü her şey değişse de, tinet ve tabiat değişmez.

-Tabipler birliğinin derdi!?

Tabipler Birliği: Alkol fiyatları çok yüksek.[10]

Kur’an-ı Kerim de öyle diyor:

“De ki: Herkes, kendi mizaç ve meşrebine (karakterine- tabıy’atına- fıtrat tarzına- yapısına- içinden gelen eğilimlere- kabiliyetine- huylandığı huya-) göre iş yapar. Bu durumda kimin doğru bir yol tuttuğunu Rabbiniz en iyi bilendir.”[11]

-Türkiye dışarıdan değil içeriden kuşatılmaya çalışılıyor.

Vatanın bütün bu kadar sıkıntılar içerisindeki durumu; perde altından gizli olarak entrikalar yoluyla içtekileri tahrik etmişler. İçteki kriptoları ile ortak çalışması; hep Türkiye’yi kötü görüntülemek, yaptıklarına engel olmak, sürekli içerideki piyonlarla ortaklık yapmaktadırlar.

Ne gibi mi?

-İyonya (Yunanca: Ιωνία / Ionia), Anadolu’da bugünkü İzmir ve Aydın illerinin sahil şeridine Antik Çağ’da verilen addır.Dor istilası sonucu Yunanistan’dan kaçan Akalar tarafından Milet, Efes, Foça ve İzmir çevresinde kurulmuşlardır .

30 Temmuz 1922 günü İzmir’de törenle Batı Anadolu’da “İonya Devleti” kurulduğu ilan edilmişti. Başkenti İzmir olan bu devlet yaklaşık on sekiz bin kilometre karelik bir alanı kapsayacak ve bir buçuk milyonluk bir nüfusa sahip olacaktı. 

İngiltere, İzmir’i başkent yapacak bir devlet kurdurmanın peşindeydi.

-Bir korku oluşturuluyor.

Ermenistan Başbakanı Paşinyan, “Dağlık Karabağ, Türkiye’nin yayılmacılığının önündeki son engeldir. Eğer uluslararası toplum Türkiye’nin Azerbaycan’a verdiği desteğe hızlı bir şekilde müdahale etmezse, Türkler, 17. yüzyılda Osmanlı’da olduğu gibi Viyana kapılarına dayanacak.” dedi.[12]

-Irak’ta Saddam Hüseyin Amerikalıların işgaline karşı Hava Kuvvetleri’ne güvenmişti. Ancak Kesnizani ve ekibinin hava kuvvetlerine hakim olması neticesinde maalesef hiç savunmaya girmeden, adeta Irağın anahtarını Amerikalılara teslim etti. Aynı oyun Türkiye’de de oynandı. Fetö tarafından hava kuvvetlerinden birçok kimse ihraç edildi. Atıldı, devre dışı bırakıldı ve böylece 15 Temmuz’da bu millete darbe hava kuvvetlerinden vuruldu.

S400 almak istenmemesinde Amerika’nın baskı yapması, batının baskı yapmasındaki en önemli sebep; hava kuvvetlerinin tehlikeye her an açık bir vaziyette bulundurulması, işgale müsait olmuş olması ve onun kadar önemli olan ise bazı Amerikalıların veya batılıların, bazı gizli yapmış olduğu çevremizdeki ülkelerin yaptıkları olaylardan haberdar olabilmemiz, yapacakları saldırıları def etmemiz, geri çevirmemiz gibi sebeplerden dolayı maalesef önlenmeye çalışılmaktadır. Bu artık Türkiye’nin kendi hürriyetini, kendi güç ve kuvvetini eline alması, Avrupa’nın ve Amerika’nın boyunduruğundan kurtarılmış olmasının bir göstergesidir.

-100 yıl önce Abdülhamid’e yapılan entrika ve oyun; onu yalnızlaştırma çabası, yalnızlaştırma propagandası, tahrik etmek, yaftalamalarla onu toplumdan tecrit etmeye çalıştılar.

Aynen onun gibi bugün de uyduruk ifadelerle; işte Erdoğan’ı yalnızlaştırma, yalnız olduğunu ifade etme, etrafında her şeyi kendisine düşman ettiği ifadeleri; aslında bu Erdoğan’ı devre dışı bırakmak amacıyla sosyal altyapıyı yapma amaçlıdır. Entrika kötü niyetlidir.

Yani Erdoğan’ın çevremizdekilerle düşman olduğunu ifade ederken; onlarla dost ol, onlara boyun ey, onların isteklerini yerine getir, senden önceki liderlerin yaptığı gibi sen de onlarla uyumlu ol yani tamam efendim, olur efendim, buyurduğunuz gibi yaltaklanmalarla zillete devam et demektir.

Avrupa’nın, Amerika’nın dediğini yap, Fransa’nın isteklerini yerine getir, petrol arama, yakıt bulma, yeni Fabrikalar yapma, askeri alanda atılımlar içerisinde bulunma, ne gerek var, böyle yatırımlara gerek yok. Otomatikman zaten bunları alırız, başkasından alalım, başkasına yaptıralım gibi elini- kolunu- bütün organlarını bağlama düşüncesidir.

Erdoğan’ı yalnızlığa itme, tecrit etme, toplumdan soyutlama ve bir derece diz çöktürme niyetlidir. İyi bir niyet değil. Samimi bir niyet değil…

MEHMET ÖZÇELİK

04-10-2020


[1] https://www.haber7.com/dunya/haber/3025901-tanri-bana-soyledi-secimi-trump-kazanacak-islam-dunyasi-israile-savas-acacak

[2] https://seslimakale.com.tr/haberdetay/boyun-egen-sudan-hukumetinden-yeni-aciklama-21160

[3] https://seslimakale.com.tr/haberdetay/davutoglundan-sasirtan-aciklama-20942

[4] https://www.haber7.com/guncel/haber/3024822-bin-342-kripto-asker-yakalandi-izmir-hucresi-bir-yilda-coktu

[5] https://www.haber7.com/guncel/haber/3025108-pkk-karsta-boyle-orgutlendi-mahkeme-bile-kurdular-hdpnin-skandali-patladi/?detay=2

[6] https://www.ahaber.com.tr/gundem/2020/10/25/teslim-olan-terorist-bir-bir-anlatti-hdpli-belediyeler-orgutun-beyni

[7] https://www.yeniakit.com.tr/haber/prof-dr-cevat-aksit-hoca-firtinali-yillari-anlatti-ayik-gezmeyen-adamlar-bu-ulkeyi-yonetti-1391601.html

[8] https://www.haber7.com/siyaset/haber/3028087-gulen-enver-altayliyi-gule-danisman-yapmak-istemis

[9] https://seslimakale.com.tr/haberdetay/kemal-alemdaroglu-basortulu-uniformali-asker-profilini-hazmedememis-20939

[10] https://seslimakale.com.tr/haberdetay/tabipler-birligi-alkol-fiyatlari-cok-yuksek-21125

[11] İsra.84.

[12] https://seslimakale.com.tr/haberdetay/katliamlarini-ortbas-eden-pasinyan-ermenilerin-soykirim-tehlikesi-altinda-oldugunu-iddia-etti-21027




KÜSTAHCA VE KABACA

KÜSTAHCA VE KABACA

“Macron ateşle oynuyor: Hz. Muhammed’e hakaret karikatürlerini devlet binalarına yansıttı.

Fransa Cumhurbaşkanı Emmenuel Macron, Hz. Muhammed’e hakaret eden karikatürlerden vazgeçmeyeceklerini söylemesinden sonra Fransa’da karikatürler devlet binalarında gösterime sokuldu.”[1]

Küstahça ve kabaca bir tavır.

-Geçtiğimiz haftalarda, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, İslam dinini hedef alan açıklamalar yapmıştı. Bu sefer de Fransa İçişleri Bakanı Gerald Darmanin, İslamofobiyi tetikleyecek açıklamalarda bulundu.

“HELAL GIDA REYONLARINDAN RAHATSIZ OLUYORUM”

BFMTV kanalında gündeme ilişkin açıklamalarda bulunan Darmanin, marketlerde helal gıda ürünlerine özel reyonların bulunmasından rahatsız olduğunu söyleyerek, ‘marketlerde sadece helal gıda ürünlerinin olduğu reyonların bulunmaması’ gerektiğini ifade etti.

Darmanin, “Cemaatçilik böyle başlıyor. Kapitalizmin de bunda bir sorumluluğu bulunuyor.” dedi.[2]

-Fransa’da yılbaşından bu yana 73 cami kapatıldı.

Fransa İçişleri Bakanı Gerald Darmanin, “radikal İslamcılık ile mücadele” iddiasıyla yılın başından itibaren 73 cami, özel okul ve iş yerlerinin kapatıldığını belirtti.[3]

Fransa’nın problemi İslam problemidir.

Gerek içimizde gerekse de dışarımızda yani İslam dünyasında onların liderlerine değil de özellikle Erdoğan’a yapılan saldırı, tamamen İslam’a olan saldırının bir tezahürüdür. Çünkü lider olarak görülen içteki ve dıştaki tüm bu insanlar Fransa’nın İslam’a yapmış olduğu saldırıda suskun kalırken, Erdoğan buna cevap vermekte ve İslam’ı müdafaa etmektir.

-Devlet adamlığına yakışmayan Makron, zaten kendisinden 25 yaş büyük birisiyle evlendirilip Fransa’nın başına geçirilmesi bir Rotschild projesidir.[4]

Sömürgeci Fransa.

İnsan avcısı Fransa.

Fransa önce bir geçmişine baksın.[5]

Bize saldırması, elindeki sömürgeleri kaybetmemek içindir.

İslam düşmanı Fransa ve Makron.

-SAYİN ERDOGAN Makron için, Makronun tedaviye ihtiyacı var, dedi.

Macron Türkiye’deki elçisini çekti.

Aslında tüm elini ve herseyini çekse daha memnun oluruz.

Hakkı söyledi, haklı söyledi.

Gerçekten bu hastalıklı halinden dolayı tedavi olması gerek.

Kendisi sayın Erdoğan hakkında söylediği kabalıkları çok çabuk unuttu her halde.[6]

Hastalığı Fransız vatandaşlarına da sirayet etmiş durumda.

Fransa’nın adı kaldı, aslında içi boş ve kof.

Bizi bitiren ise Fransa taklidi olmuştur.

Bizim hafıza ve değer kaybımız Fransa kültürünün bizdeki sâri bir illet ve hastalık gibi yaygınlaşmasıdır.

Bizdeki bir kısım aydınlar, Fransa’nın karanlık yüzlü aydınlarıdır.

Fransa’da başta Türkiye olmak üzere, diğer ülkeleri küçük görme küstahlığı var.

Fransa 1789 Martin Lutherin katoliğin katıldığını delmek amacıyla protesto çıkışıyla yani Fransız ihtilali ile bir derece medeniyete yanaştı ancak Afrika ülkelerini sömürüp, kan dökerek geçmişinin genlerini taşımaya devam etti.

“Onlara baktığın zaman cüsseleri hoşuna gider; konuşurlarsa sözlerini dinlersin; tıpkı, sıralanmış kof kütük gibidirler; her çığlığı kendi aleyhlerine sayarlar; onlar düşmandır, onlardan çekin; Allah canlarını alsın, nasıl da aldatılıp döndürülüyorlar.”[7]

**************  

Dans, ilk defa Kanuni döneminde Fransa’da yapılmaya başlamıştı. Osmanlı’nın sınırları bu dönemde Avrupa içlerine kadar dayanıyordu. Dansın ilk yapılmaya başladığı sıralarda Osmanlı hükümdarı Kanuni Sultan Süleyman, Fransa Kralı Fransuva’ya bir mektup yazdı. Kanuni, mektubunda şöyle diyordu:

“Ben ki, kırk sekiz krallığın hakanı Sultan Süleyman Han’ım. Sefirimden aldığım habere göre, memleketinizde dans namı altında kadın-erkek birbirine sarılmak suretiyle, alamele-innas (herkesin gözü önünde) icra-i lağviyyat (faydasız işler) işlenmekte olduğu mesmuu şahanem olmuştur (işitmişimdir). … İş bu rezaletin memkeletime de sirayeti ihtimali muvacehesinde name-i hümayunum yed’inize (elinize) vusulünden (ulaşmasından) itibaren derhal son verilmediği takdirde, bizzat ordu-yu hümayunumla gelip men’e muktedirim.”

**************

Kanuni’nin meşhur mektubu Fransa Ulusal Kütüphanesi’nde en nadide eserler arasında yer almaktadır.

Zahmet olmazsa bir bakabilir.

Eğer arzu ederse bizde de aslı bulunduğundan bizzat biz de gelip getirebiliriz.

-Fransa Kralı Fransuva’nın Kanunî Sultan Süleyman Han’a mektubu:

“Dünyanın ma’mûr köşelerinden birçok ülke ve şehirlerin hâkim ve padişahı ve bütün mazlumların dâdgâhı olan sultân-ı muazzam ve hâkân-ı mufahham hazretlerine arzım budur ki, Avusturya Kralı Ferdinand üzerine hücum ettiğinizde biz dahi himmet ve inayetinizle hapisten kurtulup Almanya Kralı Şarlken’in üzerine hücum edip öcümüzü alırız. Siz ki, şehinşâh-ı celîlü’ş-şansınız, onun hakkından gelmek için bize yardım buyrulduğu takdirde bundan böyle size ebediyen minnettarlık duyacağıma emin olabilirsiniz.”

Alman İmparatoru Şarlken ile 24 Şubat 1525’de yaptığı Pavye Savaşı’nda yenilerek esir düşen Fransa Kralı Fransuva’nın annesi Düşes Dangolen’in, yardım talebine cevaben Kanuni’nin yazdığı mektupta şu satırlar ön plana çıkıyor:

“Ben ki, sultanlar sultanı, hakanlar hakanı, hükümdarlara taç giydiren, Allah’ın yeryüzündeki gölgesi ve atalarımın fethettiği Akdeniz’in, Karadeniz’in, Rumeli’nin, Anadolu’nun, Karaman’ın, Rum’un , Dulkadiroğluları Vilayeti’nin, Diyarbakır’ın, Kürdistan’ın, Azerbaycan’ın, Acem’in, Şam’ın, Haleb’in, Mısır’ın, Mekke’nin, Medine’nin, Kudüs’ün, bütün Arap memleketlerinin, Yemen’in ve daha nice ülkelerin ki, büyük atalarımın Allah kabirlerini nurlu etsin karşı konulmaz kuvvetleriyle fethettikleri ve benim muhteşemliğimle de ateş saçan mızrağımın ve zafer getiren kılıcımın gücüyle fethettiğim nice memleketlerin sultanı ve padişahı olan Sultan Bayezid Han oğlu Sultan Selim Han oğlu Sulan Süleyman Han’ım.

Sen ki, Fransa vilayetinin kralı olan Françesko’sun…”[8]

MEHMET ÖZÇELİK

25-10-2020


[1] https://www.yenisafak.com/dunya/macron-atesle-oynuyor-hz-muhammede-hakaret-karikaturlerini-devlet-binalarina-yansitti-3572117

[2] https://seslimakale.com.tr/haberdetay/darmanin-marketlerdeki-helal-gida-reyonlarindan-rahatsiz-oluyorum-21124

[3] https://www.haber7.com/dunya/haber/3023541-fransada-yilbasindan-bu-yana-73-cami-kapatildi

https://www.haber7.com/dunya/haber/3026989-islam-ulkelerinden-fransiz-urunlerine-boykot-genisliyor

[4] https://www.haber7.com/dunya/haber/3027105-macron-kimdir-bilinmeyen-gercek-yuzu-desifre-oldu

[5] http://www.tesbitler.com/2018/09/17/sicili-kirli-ve-lekeli-devletler-fransa/

[6]https://www.google.com/search?q=makronun+Erdo%C4%9Fan+hakk%C4%B1nda+s%C3%B6yledikleri&oq=makronun+Erdo%C4%9Fan+hakk%C4%B1nda+s%C3%B6yledikleri&aqs=chrome..69i57.15168j1j4&client=ms-android-asus&sourceid=chrome-mobile&ie=UTF-8

[7] Münafikun. 4.

[8] https://cihanhukumdari.istanbul.edu.tr/Kanuni-Sultan-Suleyman-Fransa-Krali-Fransuva-Mektup.html

https://www.google.com/search?q=kanuni%27nin+fransa+kral%C4%B1na+mektubu&safe=strict&sxsrf=ALeKk01Sn1Eo-uxgYVW79tp-P-42bRVSZw:1603607782987&tbm=isch&source=iu&ictx=1&fir=dAjQXQFKNACQHM%252CFRmuZOvTln_H0M%252C_&vet=1&usg=AI4_-kTpD1uwXp68R_b-y0oqo_xq-9PEPQ&sa=X&ved=2ahUKEwj08I3CkM_sAhWKHHcKHZTDB-sQ9QF6BAgPEEA#imgrc=dAjQXQFKNACQHM




DARBECİLER DERBEDER OLSUN-IŞIKLARI SÖNSÜN

DARBECİLER DERBEDER OLSUN

IŞIKLARI SÖNSÜN

Darbelerin anası olan ve de darbelerin kapısını açan 1960 yılında Rahmetlik babam darbelerin adamıydı. Ben dört beş aylık bir çocuk iken darbelerin çocuğu oldum ve darbelerle büyüdüm. Darbelerle çocuk sahibi oldum.

Seviniyordum belki çocuklarım darbeden darbedar olmaz diye ancak onlarda darbelerle doğdu ve darbelerle büyüdüler.

Çanakkale’ye denk gelebilecek 15 Temmuz darbesini de maalesef gördüler. O hali de görüp, yaşadılar. Hala bitmiş değil. Kaygan ve de kaypak bir zemindeyiz. Hala birileri hevesli. Dışarıdaki ve içerideki kirli eller bu konuda ortaklık yapıp beraberce bu toplumu o ortama çekme çabası içerisinde. Derbeder etmek için her türlü heves peşinde koşmaktadırlar. Allah hepsini kahretsin.

Darbelere zemin hazırlayanlar şu anda kabirlerinde azap çekiyorlar, azapları ziyade olsun. Zemin hazırlayanlar, darbe çığırtkanlığı yapanlar, alkışlayanlar, darbe heveslileri, darbeden medet umanlar ise; her iki cihanda Derbeder olsunlar. Perişan olsunlar.

Darbe ışıklarını yakanların her iki cihanda da ışıklar sönsün.

-Babam gördü darbeleri, ben gördüm darbeleri, çocuklarım görmez diye memnun kalıyordum. Umutluydum ama umudum da suya düştü.

Daha büyük korkum ise; maalesef aynı şekilde bundan sonra 50 yıl süreyle devam edecek olan tehlikeli çatışmaların fitilleri ateşlenmiş, şimdiden görülmektedir.

Maalesef o da hukuk zemini perdesi altında yapılmakta ve yürütülmektedir.

Toplumdaki olumsuzluklar hukuk içerisinde kendilerini barındırmaya ve sürdürmeye çalışıyor. Bugün Tabipler Birliği’nin başındaki kişinin terörden sorgulanması, her alanda yapılan olumsuzluklar, hukuktaki değişmeler, toplumu tamamen yansıtmış olmaması, yetersiz olması, kanunlardan ziyade medyanın etkisi, tesiri ve ağırlığı ile hüküm verilmiş olması düşündürücüdür.

Mesela bir belediye başkanı hakkında o kadar fuhuş ile ilgili isnatlarda bulunulurken pek bir şey yapılmamasına veya öyle görünmesine rağmen, diğer taraftan toplumun tepkisinden dolayı başka bir olay anında uygulamaya konulmaktadır. Oysa hukukun herkese de aynı derecede uygulanması, yerine getirilmesi, takip edilmesi ve kararın kısa sürede neticeye bağlanması gerekir. Aynı ölçüde maalesef gitmiyor, hukukun kendi arasında da bir çatışması var.

Bilinmesi gereken gerçekten milletin hukuku mu yoksa medyanın hukuku mu cereyan etmektedir?

-Şu beni çok düşündürüyor. Yıllar öncesinde de bunu söyledim. İçerisinde olanlara da söyledim. Dün hukukun Ergenekon’dan idam ve müebbetle yargıladıkları bugün serbestler. Şu anda Fetö’den müebbet ve idamla yargılananlar bir müddet sonra onlar da aynı şekilde olmayacağını ne malum!

Hukuk kılıfı içerisinde yapılacak bu yanlışlarla nasıl ki şimdiye kadar toplum; rejim ve rejim karşıtı, laik anti laik, sağcı solcu, alevi-sünni tartışmaları bu sefer farklı boyutları ile bir 50 yıl daha sürdürülecek.

Bu durum beni tedirgin etmektedir. Toplumda ayrı savaş alanları, ayrı ayrı çatışma alanlarının adeta yolları açılmakta, taşları döşenmektedir. Tamamen hukukun gerçek manada uygulanmaması, yeterli derecede gerçekleşmemesi, bir yandan hayatını vermiş olan polis ve askerin şehit edilmesine karşı, onu şehit edenlerin yeterli cezayı almaması gibi durumlar, toplumlarda kavgaları getirecek.

Bizim memleketimizin zemini çok kaygan ve kaypak, en küçük bir şey de çok rahatlıkla kayılabiliyor.

Anayasa Mahkemesi’nin en üst düzeyindeki üyesinin kalkıp da ‘Işıklar yanıyor.’ ifadesi ile çok rahatlıkla toplum kaygan bir zemine çekilip, büyük tartışmalara neden oluyor.

Patavatsız bir çıkış. İyi niyetli ve iyi düşünceli bir durum değil.[1]

Sürekli söyledim ve yazdım ki; Türkiye’nin en önemli problemi, hukuk problemidir.[2]

Darbeler hukuktan beslenmekte ve destek görmektedir.[3]

Milletin ışığını ve geleceğini söndüren ve de bunda katkısı olanların iki cihanda ışıkları sönsün.

******************** 

Ve işte bu iki fecaat olaya karşı en üstten tepkiler;

-Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan Türk Tabipler Birliği’ne çok sert tepki.

AK Parti grup toplantısında konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türk Tabipleri Birliği’ni (TTB) eleştirdi ve “Ne zamandan beri terörle iç içe olanlar Tabipler Birliği gibi önemli bir kuruluşun başına geçebiliyor? Türkiye’nin artık bu ayıptan kurtulmasının vakti gelmiştir. Bu adımı atmamız lazım. Tek tek her meslek kuruluşunda değişiklik için Meclis’imiz derhal harekete geçmelidir.” diye konuştu.[4]

-Ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan;” Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan: TBB’nin başına terör örgütünden birini getirdiler.[5]

Bu büyük bir ifşaattır. Dehşetli bir kirlenmedir.

O da en az dağdaki eşkıya kadar tehlikelidir, eğer teröre ve teröriste bir destek varsa…

Ve diğer yandan hukukun en üstünden gelen bir ses;” AK Parti MKYK ve MYK Üyesi Ömer Çelik sosyal medya hesabından çok sert açıklamalarda bulundu.

Ömer Çelik, ”Demokrasimizi kimse tehdit edemez. Bir Anayasa Mahkemesi üyesi Türkiye’nin “HUKUK GÜVENLİĞİ”ni ihlal edemez. Cunta ağzıyla konuşanların anayasal düzenimizi hedef almasına müsaade etmeyeceğiz. Darbeci zihniyetin kurumlarımızda olmasına tahammül edemeyiz.” ifadelerinde bulundu.[6]

-Ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan da bir cevap; Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Talihsiz açıklama, keşke yapmamış olsaydı. Bir üyeye böyle bir şey düşmezdi. Bir üyenin adeta siyasete soyunması” dedi.[7]

 -1960 darbesinin arkasında hukuk vardı ve maalesef bugün de darbe imasını anayasa mahkemesinin bir üyesi hatırlatmaktadır.

-Kirli ittifak dışta da içte de kendisini göstermektedir.

-“Katar Emiri Temim’den Macron’a cevap: Erdoğan benim babamdır

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un, Türkiye’nin yanında olmakla suçladığı Katar Emiri Şeyh Temim al-Sani’den tokat gibi bir cevap aldığı ortaya çıktı. “Türkiye ekonomik olarak çökecekti. Sen yardım ettin, onun üzerine Erdoğan kurtuldu” diyen Macron, al-Sani’nin “2017 Haziran ayında darbe girişimi yapılırken yanımda bir tek Tayyip Erdoğan vardı. O benim babamdır. Ölene kadar bu böyle olacak. Onunla birlikte olmaktan asla vazgeçmeyeceğim” sözleriyle şoke oldu.[8]

***************  

HDP’den istifa eden Tan: Partinin PKK ile bağı gizlenemez.

Eski milletvekili Altan Tan, terör örgütü PKK’nin siyasi kanadı olan HDP hakkında çok konuşulacak açıklamalarda bulundu. Partiyle PKK ilişkisinin saklı olmadığını dile getiren Tan, “Gizlemek beyhude. Bu konuda daha çok ses çıkacak” ifadelerini kullandı.[9]

-Beyefendiye günaydın desek mi, biraz daha mı uyanmasını beklesek?[10]

 Peki şimdiye kadarki zulme olan ortaklığın ne olacak?

Zira zulme rıza zulümdür.

Akıtılan o kadar polis ve asker şehidin ve masumun kanının kiri eline bulaşanın üzerinden büyük okyanus bile aksa temizleyemez.

Yoksa günah çıkarma mı veya birilerinin mesajına uyarak bende vereyim adeti mi?

Belli ki birilerinin günah çıkarmaya çalışması, diğerlerini de günah çıkarmaya teşvik etmektedir. O itiraflar günahlarını ne kadar temizler.

Tıpkı yıllar önce bir Müdür Yardımcısının yanına gittiğimde sınıf öğretmenliğinden emekli olan solcu arkadaşı kendisine; 25 yıldır çocuklara yanlış şeyleri anlatıyormuşuz, diye pişmanlığını dile getirip ayrıldı.

Ben de  o arkadaşa; insan hata yapabilir ancak 25 yılda 1. Sınıftan 5. Sınıfa kadar 5 kere öğrencileri mezun etse. Bunlarda 40 kişiden toplam 200 kişi olsa.

Bunların ailesi var, kendileri bir aile kuracak, devletin önemli makamlarına geçecek, bu çocukların sadece dünya hayatlarını değil, ebedi ahiret hayatlarını da inancı daha doğrusu inanmaması sebebiyle kaybettirdiklerinin yerini nasıl dolduracak. Asıl onlarla nasıl helalleşecek. Onları bulup yanlış yaptığını bildirip, doğrusunu söyleyecek?

İmkansız. Bu büyük bir vebaldir.

MEHMET ÖZÇELİK

16-10-2020


[1] https://www.yenisafak.com/gundem/aym-uyesi-engin-yildirimin-kardesi-fetoden-yargilaniyormus-3571010

https://www.google.com/amp/s/m.turkiyegazetesi.com.tr/amp/gundem/739166.aspx

[2] http://www.tesbitler.com/index.php?s=Hukuk

[3] http://www.tesbitler.com/index.php?s=darbe

https://www.superhaber.tv/gar-saldirisi-oncesi-henri-barkey-turkiyede-sehirler-havaya-ucar-haber-304139

[4] https://www.haber7.com/siyaset/haber/3023711-cumhurbaskanierdogandan-turk-tabipler-birligine-cok-sert-tepki

[5] https://www.yenisafak.com/gundem/cumhurbaskani-erdogandan-tbbnin-basina-teror-orgutunden-birini-getirdiler-3570873

[6] https://www.haber7.com/guncel/haber/3023521-aym-uyesinin-skandal-cikisina-pes-pese-cok-sert-tepkiler/?detay=2

[7] https://www.yenisafak.com/gundem/cumhurbaskani-erdogan-talihsiz-bir-paylasimdi-keske-yapmasaydi-ona-dusmezdi-3570875

https://www.ahaber.com.tr/gundem/2020/10/14/anayasa-mahkemesi-uyesinin-isiklar-yaniyor-paylasimi-yeniden-gundeme-getirdi-iste-aymnin-skandal-kararlarla-dolu-gecmisi

https://www.ahaber.com.tr/gundem/2020/10/14/son-dakika-isik-mesajinin-perde-arkasinda-ne-var-a-haberde-flas-aciklamalar-turkiyeye-kimse-ayar-vermeye-calisamaz?paging=2

[8] https://www.yenisafak.com/gundem/katar-emiri-temimden-macrona-cevap-erdogan-benim-babamdir-3570827

https://www.ahaber.com.tr/gundem/2020/10/14/katar-emiri-temimden-macrona-soguk-dus-erdogan-benim-babamdir

https://www.haber7.com/guncel/haber/3019742-baeden-150-ucak-dolusu-silah

[9] https://www.yenisafak.com/gundem/hdpden-istifa-eden-tan-partinin-pkk-ile-bagi-gizlenemez-3570966

[10] https://www.haber7.com/siyaset/haber/2791567-hdpli-ayhan-bilgenden-ittifak-itirafi

https://www.haber7.com/siyaset/haber/2397320-hdpden-tarihi-itiraf

https://www.sabah.com.tr/gundem/2020/10/16/son-dakika-haberler-hdp-icinde-isyan-buyuyor-once-ayhan-bilgen-simdi-de-altan-tandan-bomba-itiraflar




İRAN VE DİNİ İNANCI

İRAN VE DİNİ İNANCI

Genel olarak İran için Siyasi bir akım olup Şiilik mezhebine mensub olarak değerlendiririz.

Ancak kendi içerisinde o kadar sivri ve sapık görüşler mevcuttur ki, hiçbir cihetle Şialığı sağlıklı bir zemine oturtturmak mümkün değildir.

Yani faydası söz konusu olmayıp, zararından sakınılmalıdır.

Bu konuda Dini lider olarak bilinen Humeyni ve İran inancı için araştırma ve ulaşma imkanı çok rahat olup, bunu internet ortamında binlerce örnekleriyle görmek mümkündür.[1]

Tarih bunun en canlı şahididir.

Hep her dönemde Acem Oyunlarıyla karşı karşıya kalmışızdır.

Bununla ilgili bir çok yazı kaleme aldım.[2]

Problem dinin temellerinden başlamaktadır.

Kur’an-ı Kerim ve Peygamber Efendimiz hakkında bunların problemi var, hiç onlara bağlı olanlarla problemleri olmaz mı?

**************  

Şah İsmail aynen Haşhaşi Hasan Sabbah gibi kendisi için kendisini feda edecek insanlara sahip idi.

Nitekim Şah İsmail minareye işaret edip çıkanlara kendisini atmasını söylediğinde tereddütsüz atmış ve atmak için yüzlercesi sırada memnuniyetle beklemektedirler.

Çünkü Şah İsmail Şeyhlikten Şahlığa geçmiş bir kimsedir.

Fetö’de de bu özelliği gördüğümden onun mutlaka İran’la bir bağlantısının olduğunu düşünmüş ve söylemiştim.

Araştırmada da aynen öyle olduğu görülmüştür.[3]

2013 yılında Fetö’ye mensub birisi Gülenin Erdoğan’a Firavun dediğini söylediğinde ben de;

Şimdiye kadar gece teheccüde kalkıp Fetih suresini okurken, ne oldu da şimdi Tebbet suresini okuyorsunuz, dediğimde cevaben şunu demişlerdi;

-Aslında Erdoğan şimdiye kadar iyi idi ancak İran’a gidince ona orada büyü yaptılar ve ondan sonra değişti.

Erdoğan sürekli İran cihetinden vurulmaya çalışıldı.

****************  

-“ESED’İ SAVUNMAK İÇİN 20-30 MİLYAR DOLAR HARCADIK.

Heshmatollah Falahatpisheh, “İran, Esed’i iktidarda tutmak için Suriye kampanyasında 20 ila 30 milyar dolar harcadı. Hem de yaptırımlarla etrafımızın sarıldığı bir zamanda. Tekrar ediyorum, Suriye’ye 20 milyar ila 30 milyar dolar vermiş olabiliriz.” dedi.

 “HARCANAN PARALARI SURİYE’DEN GERİ ALMAK ZORUNDAYİZ”

Falahatpisheh yaptığı açıklamada; “Harcanan paraları Suriye’den geri almak zorundayız. Bu ülkenin parası orada geçmiştir. Esed bizim kasamızdan kendi kasasına geçen bu parayı İran’a iade etmek zorundadır” şeklinde konuştu.

Falahatpisheh, “Suriye’de 9 yıldır devam eden iç savaş boyunca  İran, Esed rejimi için çok önemli bir müttefik oldu. Şii milis savaşçılarının, İran Devrim Muhafızları Corp (IRGC) komutanlarının, silahlarının ve teçhizatının ve Hizbullah gibi vekil gruplarının finansmanını bizzat karşıladı. Şimdi Suriye bu verilenleri iade etmek zorunda” dedi.”[4]

****************  

Abbasi halifeliğini kontrol edip ortadan kaldıran Moğol belası idi.

Anadolu Selçuklu Devleti’nin başındaki bela ve musibet batıniler yani Hasan Sabbah idi.

Selçuklularda ise Hurufi ve Haçlılar oldu.

Cumhuriyette ise komünizm tehdidiyle başlayıp, ABD, İsrail ve Fetö oldu.

İran mı?

Her dönemde oldu.

Münafıklar mı?

Her zaman içte bulundu.

-İşte İran’ın kalitesi. Azerbaycanla Ermenistan savaşırken İran tutuyor, Ermenistan’a yardım ediyor. Oysa içerisinde 25 milyon Azeri bulunmuş olmasına rağmen ancak niyeti başka Çünkü Azerbaycan’ın güçlenmesi demek, kendisinin zayıflaması demektir. İçindeki 25 milyon Azeri’nin de elinin zayıflamasını sağlamak amacıyla Ermenistan’a her türlü yardımı yaparaktan, böylece Azerbaycan’ın zayıf düşmesini bir derece sağlamış oluyor. Bu ne büyük bir ihanet, dost ihaneti, Dost Kazığı.

-50 YILDIR Pkk ile savaştık.

İran ne yaptı?

Göz yumdu. En azından engellemedi ve Türkiye’ye destek olmadı.

Belki Irak’la savaştı, Esed’e yardım edip, milyonlarcanın ölmesine ve milyonlarca insanın sürülmesine sebep oldu.

İran geçmişten günümüze bu ümmetin içindeki ağaç kurdudur.

İçten kemirmektedir.

***********  

Sırada Araplardan sonra Türkler mi var?

Ortadoğu’dan sonra Balkanlar mı karıştırılmaya çalışılıyor?

Azerbaycan- Ermenistan fitili tutuşturan bir ateş mi?

Silahlar Türki Cumhuriyetlere mi döndü?

Tarih belli ki tekerrür ediyor.

Yüz yıl önce dünyayı Rus- Abd ve de batı kontrollerinden çıkmasından ve de demode olmasından dolayı yeniden bir yenilemeye mi gidilmektedir?

Dünya devleri arasında yeniden paylaşılmaya, engel olanlara da tepki ve sertlik gösterilmeye çalışılıyor.

Batının yolu; petrol yolu, enerji yolu, ipek yoludur.

İnsanlık yolu değil.

Suriye’ye çanak tutan İran, yoksa Ermenistanada mı çanak tutmakta, yol açmaktadır?

Suriye’de bugün Azerbaycan’ın değil maalesef Ermenistanın arkasında durmaktadır.

Acaba İran ortaklığı mı?

MEHMET ÖZÇELİK

10-10-2020


[1] https://m.facebook.com/filozofill/posts/1202473909833904

http://irantehlikesi.blogspot.com/2012/02/humeyninin-sapk-fetvalar.html?m=1

https://islam-tr.org/konu/humeyni-nin-sapik-fetvalari.26315/

[2] http://www.tesbitler.com/index.php?s=%C4%B0ran

[3] http://www.haber7.com/guncel/haber/2971106-iste-fetonun-gen-haritasi/?detay=2

[4] https://www.haber7.com/dunya/haber/2979728-irandan-saskina-ceviren-itiraf-esede-30-milyar-dolar-harcadik/?detay=1




FECRİ SADIK DOĞUYOR

FECRİ SADIK DOĞUYOR

Türkiye’nin altyapılarının zemini kaygan ve kaypak bir yapıya sahiptir. Onun için toplumun belli kesimleri devamlı oraya doğru çekilmeye ve orada hareket ettirmeye  ve de ayakları kaldırılmaya çalışılıyor.

O kaygan zeminlerin kapatılması, engellenmesi, toplumun oradan uzaklaştırılması gerekir. Sürekli bir tehdit olarakta kullanılmakta, hassas ve Tehlikeli Tuzak noktalar mevcut olmaktadır.

-Her şey değişse de tinet değişmez.

-“Ermenistan 30 yıldır işgal altında tuttuğu Karabağ’da sadece sivilleri değil, kültür ve tarih mirasını da soykırıma uğrattı. Karabağ’da 67 camiden sadece 1 tanesi ayakta. Camilerin bir kısmı domuz ahırına çevrilmiş. 144 mescit, 192 türbe/ziyaret ile yüzlerce abide eser yerle bir edildi. Mezarlıklar da iş makinalarıyla düzlendi. Yeni Şafak’a konuşan Azerbaycan Dini Kuruluşlar Komitesi Başkanı Mübariz Kurbanlı, “Savaşta bile dini mabedlere, camilere, kiliselere dokunulmaz. Ermeniler vahşiliklerini gösteriyor” diye konuştu.[1]

 -Yüz yıldır öncesinden bu yana bizde de yapılanları hatırlatıyor mu?

-PKK/PYD’nin Ermeni taburu Erivan’da.[2]

-Teröriste VIP tedavi! PKK’yı vekil aracıyla İstanbul’a kadar getirmişler.[3]

-Batı dünyası ve ajanları Müslümanların arasına fitne sokmak, kandırmak ve zayıf noktalarını yakalamak üzere çok iyi anlamaya çalıştılar. Bütün yaşantı ve inançlarımızı detaylarıyla incelediler. Bu çalışmalarında ve hesaplarında da başarılı oldular.

Keşke onların bu ciddi ve en ince noktaya kadar bilip anlamalarını; bizim devlet yetkilileri de cemaatleri çok iyi tanısaydı ve problemleri görüp onları çözüm yoluna kavuştursa ve içlerinde ve işlerinde olacak ve oluşacak bu fitneleri de olmadan engelleseydi.

-Zincirlerini kıran Türkiye ayağa kalktı ve kardeşlerine doğru koşuyor. Her birini de ayağa kaldırmaya çalışıyor. Nereden mi biliyorum? İşte etraftan gelen ve içeriden çıkan sesler bazen tehdit suretinde ve bazen kendi piyonlarının piyasaya, ortaya Ermenistan gibi, Yunanistan gibi, PKK gibi, YPG gibi piyasaya sürerek iç ayrılmaları tetikleyerek ateşlemektedir. Artık açıkça kozlarını ve oyunlarını oynamaktadırlar.

-Kılıçlar çekildi. Kılıçlar kınından çıktı. Şimdiye kadar kınında kalan Kılıçlar, Artık yavaş yavaş ufak devletlerle büyük devletler, bir de yavaş yavaş ve açıkça birbirlerine muhalefet edip, rakip olarak görmekte ve Kılıçlar sıyrılmaktadır.

****************   

Kendisine gelip toparlanarak ayağa kalkan bir arslan hatta bir arslan yavrusu binlerce çakala yetiyor.

Ümitsiz olmadım hiç.

Tarihi dizilerin çevrilmesinde bir arslan veya arslan yavruları, toplumun teveccühü ve ilgisi, çevredeki dostlara el uzatmak üzere bıraktığımız eski yerlere tekrar seferlerin vuku bulması ve oradaki çakalların bir araya gelip çakallık yapmaları artık son buluyor.

Kuzular içerisinde yetişen aslan yavruları, analarının kalleşçe öldürülmelerinden sonra nihayet aslan yavrusu olduklarını hatırladı, ormanlara dalarak çakalların kaçışmalarına sebep oldular.

Kader ağını örüyor.

Yüz yıllık iç ve dıştaki dost ve düşmanlar belli oluyor.

Beklenen an ve zaman geldi.

Gecikmeli de olsa veya bizce öyle görülse de güneşin doğuşu yakındır.

Yüzlerin parlaması veya kararmasından belli olmuyor mu?

Karanlık aydınlığa, karanlıktakiler yüzünü göstermeye başladı.

Fecri kâzib yerini fecri sadıka bıraktı.

Yalancılar yalanlarıyla birlikte toprağa gömüldü.

-Kader bizi geleceğe hazırlıyor.

Olaylar kaderin bir sevkidir, ister terör olsun, ister savaş.

Beşer zulmeder, kader adalet eder.

MEHMET ÖZÇELİK

10-10-2020


[1] https://www.yenisafak.com/gundem/kulturel-soykirim-3570357https://www.haber7.com/dunya/haber/3022384-daglik-karabagda-kulturel-soykirim

https://www.haber7.com/dunya/haber/3022468-azerbaycan-savunma-bakanligi-ermenistan-ateskesi-ihlal-etti

https://video.haber7.com/video-galeri/172865-lefteris-christoforou-turklere-ve-azerilere-karsi-hepimiz-ermeniyiz

https://www.haber7.com/dunya/haber/3022362-mustafa-akincinin-skandal-sozleri-sonrasi-tepkiler-cig-gibi

[2] https://www.superhaber.tv/pkkpydnin-ermeni-taburu-erivanda-haber-301587

[3] https://www.haber7.com/guncel/haber/3020092-teroriste-vip-tedavi-pkkyi-vekil-araciyla-istanbula-kadar-getirmisler




DİN TAHRİFÇİLERİ

DİN TAHRİFÇİLERİ

Hariçteki Batıl Dinler neyse, dahildeki dini anlayış noktasındaki eksiklik ve yanlışlıklar, İslam içerisinde de batıl ve yanlış olan düşünceler, fikirler, yorumlar, izahlar aynı manayı ifade eder. Biri hariçten bozulmayı tetiklerken, diğeri de içteki bozulmayı arttırmaktadır.

Dünyada on binin üzerinde batıl din var.

Mesela; “Hindistan’da burunsuz doğan keçiye tapıyorlar!

Hindistan‘ın kuzeydoğusundaki Muzaffarpur‘da yaşayanlar, burunsuz doğan oğlağı kutsal kabul etti. Köy halkı, ‘Tanrı’ olarak kabul ettikleri yavru keçiye tapmaya başladı.”[1]

-“6 yaşındaki çocuğa ‘tapmaya’ başladılar! Görenler şaştı kaldı…

Son dakika haberine göre; Hindistan’ın başkenti Delhi’de dünyaya gelen 6 yaşındaki Shivam Kumar’ın kuyruk sokumunda doğuştan kıllar oluşmaya başladı. Bölge halkı, Hindu maymun tanrısı Hanuman’nın reenkarne olduğuna inanıp küçük çocuğa tapmaya başladı.”[2]

***************  

Ulema ile evliya arasındaki ince fark şu; alimler konuşur, söyler ve amel ederler. Veliler ve erbabı ise; önce yapar. Sonra söylerler. Birinde ilim var. Diğerinde eylem var.

-İmam Mâlik’in “Fıkıh öğrenmeyip, tasavvuf ile uğraşan, zındık olur. Fıkıh öğrenip tasavvuftan haberi olmayan sapık olur. Her ikisini edinen, hakikate varır” sözü meşhurdur.

-Asrımızdaki dini tahrib eden din alimleri!?, dini hazmetmemiş ve hayatına yansıtmamış kimselerdir.

İslami tenkide, her türlü fetvayı vermeye açılan ve açık gösterilen kapı, gelenekçilik kapısıdır.

Bulunan suçlu ve günah keçisi ise, Emeviler ve Emeviciliktir.

Elbette varsa yanlışlar tenkid edilir ancak İslama aid her şeyi buna uyduraraktan tenkid etmek hatta devre dışı bırakma durumu at gözlüğü ile meselelere bakmaktır.

-Yıllar ve Yollar kısır kavgalara feda edildi. Bir yandan siyasi alanda ve bir yandan da dini alanda; içtihat serbestliğinin kayıtsız, mutlak ve açık kabul edilmesiyle yanlışlar ve kavgalar içerisine girildi ve toplum bunun içine çekildi.

Hoparlörle okumak caiz mi, değil mi?

Delinen içtihat kapısının kısır tartışmaları haline dönüştü.

Mesela; Lokman.6. ayette geçen; lehve-i hadîs -ifadesini, hadise olan saldırıyı ayetin manasını değiştirerek saptırdı ve sapıttılar.

-Mesela; Mustafa İslamoğlu; “Ama insanlardan öyleleri vardır ki, (başkalarını) Allah yolundan bilgisizce saptırmak ve onu gülünç duruma düşürmek için (ilâhî mesajlar üzerinde) hadis oyunu oynamaya kalkışırlar: işte onlar onur kırıcı bir terk edilmişliğe mahkûm olacaklar.”

Bu kısa ifadeyle tahrif etmekle kalmamış, genişçe verdiği boş söz ve ifadesiyle tahrifini daha da büyütmüş.[3]

Yaşar Nuri Öztürk Meali -“ İnsanlardan öylesi vardır ki, Allah yolundan bilgisizce saptırmak için hadis/laf eğlencesi satın alır ve onu alay konusu edinir. İşte böylelerine rezil edici bir azap vardır.”

-Diyanet mealinde ise:-“ İnsanlar arasında, bir bilgisi olmadığı halde Allah yolundan saptırmak için gerçeği boş sözlerle değişenler ve Allah yolunu alaya alanlar vardır. İşte alçaltıcı azap bunlar içindir.”

Elmalı mealinde;” Bayağı insanlardan kimi de vardır ki, bilgisizce Allah yolundan saptırmak ve onu eğlence yerine tutmak için laf eğlencesi (veya boş söz) satın alırlar. İşte onlar için aşağılayıcı bir azab vardır.”

-Kur’an-ı Kerim’de Hz Adem’in topraktan yaratıldığı ifade edilirken Mustafa İslamoğlu Hz Adem’in babası olduğunu ifade ediyor. Tam bir tenakuz ve Kur’an’ın bu açık beyanını açıkça inkar etmektedir.

Topraktan yaratılan bir insanın nasıl babası olur?[4]

Ya bu insan dinin dışında, şuursuz, sorumsuz bir halde bunu konuşuyor ya da hakikaten bir ihanetin içerisinde…

-Ve maalesef bu memlekette Diyanet İşleri Başkanlığı yapmış bir kimse kendisine sorulan;-“ 5 yıldızlı otellerde isteyen müşteriye alkollü içki servis edilmesi konusu” na verdiği cevapta;” buraya otel yerine hastane yapmış olsaydı. Hastaneye Hristiyan hasta geldiğinde muayene edilmeyecek miydi?”[5] cevabıyla; herhalde müçtehit olduğundan dolayı içtihatta bulunmuş olmaktadır.

Ne kadar mantıklı!?

Maalesef İlahiyat içten kuşatılmaktadır.[6]

Unutulmamalıdır ki; -Kimseyi şaibe altında bırakma söz konusu değildir.- 15 Temmuz startını veren kişi İlahiyatta saklıydı.

*****************

 Yıllar öncesinde bir felsefe hocası diğer bir öğretmenle konuşurken; haccın ve orucun daha serin aylarda yapılmasının uygun olacağını söylemişti.

Ehliyetsiz ve yetkisiz birisinin kendisini İslamiyet’e uyduramamasından dolayı, İslamiyeti kendisine uydurma düşüncesinin reformist ve cehaletine vermiştim.

Ancak bu cızırtılı ses içerden gelince, kurdun gövdenin içerisinde ve ağacı acıtan ve incitenin balta değil de, kendinden görünen onun sapı olunca işin vahameti ve muzırlığı zahir olmuş oldu.

İşte, Bayraktar Bayraklı: Ramazan’ı Eylül ayına sabitleyebiliriz![7]

Sanki babasının malını satıyor. Allah’ın o sıcak belde olan Arabistan’da peygamberine bile vermediği ve o aziz peygamberin böyle bir uygulamaya gitmediği, sahabelerin bile teklif etmediği bir şeyi Tv.de, herkese açık bir ortamda, eğer bunamamışsa dile getirmek en az tabirle küstahlıktır ve dine ihanettir.

Şeytani bir kibrin mahsulüdür.

Zira bu uygulama beraberinde hac, cuma, teravih gibi birçok uygulamaları da  getirecek, dini tahribe kapı açıp, İslam dünyasının birliği bozulacaktır.

Tıpkı Suud-i Arabistan’ın keyfi Rü’yet-i Hilal meselini siyasi bir mesele haline getirmesi gibi..

1980 yılında Diyanetin tertip ettiği Hizmet içinde Tayyar Altıkulaç bir hatırasında; Arabistan’da Rüyeti Hilalin başındaki sorumlu kimsenin a’ma yani gözünün görmediğini ve Rü’yeti Hilale bakmak için davet ettiklerinde gelmedikleri halde, kendilerinin sabaha kadar Arabistan’da bakıp görmemelerine rağmen, Arabistan’da gördüklerini iddia ederek Ramazan orucuna başladıklarını ifade etmiş ve bunu bir kitapçık halinde bastırıp vermişti.

Evet, tıpkı rüyeti hilal fitnesiyle bulandırılması, ittihad ve uhuvvetin yıpranması gibi.

****************   

Tevbe 9/5, 36, Nesi’ ayeti:

Şüphesiz Allah’ın gökleri ve yeri yarattığı günkü yazısında, Allah katında ayların sayısı on ikidir. Bunlardan dördü haram aylardır. İşte bu, Allah’ın dosdoğru kanunudur. Öyleyse o aylarda kendinize zulmetmeyin. Fakat Allah’a ortak koşanlar sizinle nasıl topyekûn savaşıyorlarsa, siz de onlarla topyekûn savaşın. Bilin ki Allah, kendine karşı gelmekten sakınanlarla beraberdir.

(Haram aylar, Cahiliye devri uygulamasına göre, hürmet edilmesi gereken, savaş ve kan dökülmesi yasak olan kamerî aylar demektir. Bu aylardan Zilkâde on birinci, Zilhicce on ikinci, Muharrem birinci ve Receb yedinci aydır.)

Haram ayları ertelemek, ancak inkârda daha da ileri gitmektir ki bununla inkâr edenler saptırılır. Allah’ın haram kıldığı ayların sayısına uygun getirip böylece Allah’ın haram kıldığını helâl kılmak için haram ayı bir yıl helâl, bir yıl haram sayıyorlar. Onların bu çirkin işleri, kendilerine süslenip güzel gösterildi. Allah, inkârcı toplumu doğru yola iletmez.”[8]

-“Haram aylar çıkınca bu Allah’a ortak koşanları artık bulduğunuz yerde öldürün, onları yakalayıp hapsedin ve her gözetleme yerine oturup onları gözetleyin. Eğer tövbe ederler, namazı kılıp zekâtı da verirlerse, kendilerini serbest bırakın. Şüphesiz Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.”[9]

Bu zihniyet ektiklerini biçmekte ve de biçtirmektedir.

O zararlı tohumlar, zararlı fikirleri netice vermektedir.[10]

-Şefaati inkâr etmektedir.

Delili onca ayetle sabit olduğu halde.[11]

-Hz. Musa’nın kavmi birçok sefer kendisine tevessül etmiş, oda kabul etmiş ve de kabul edilmiştir.

9 sefer tevessül de bulunmuşlardır.

“O’na yakın olmak için vesile arayın”[12]

-Peygamberimize getirilen Salavat.

-Yağmur duasında çocuk, hayvan ve yaşlıları götürme uygulaması.

-Hz Ömer’in yağmur duasına İbn-i Abbas’ı götürmesi.[13]

-Neden mihraba ve Kâbe’ye yöneliyoruz?

Lihye-i Şerife neden hürmet edilmektedir?

Neredeyse tevessül edilmeyen bir iş yok gibidir.

Çocuğun anneden doğması!

Musa’nın bastonuyla taşa vurması, suyun taştan çıkması.

Musa’nın kavmindeki suçlunun belli hayvanın organıyla vurup konuşması.

******************   

Mustafa Öztürk skandal açıklamasında şu ifadeleri kullandı:

“Benim şahsi kanaatim şudur, iyi kötü İslam’ın ahlaki tarafını değer tarafını taşıyan unsur metinden bağımsız olarak intikal etmiştir. Geleneğin taşıyıcılığı vasıtasıyla biz İslam’ı şu an az çok hayatımızda katar halde yaşıyoruz. Hakikatten bu kültürel hafızamızı resetleseler. Bize dümdüz bom boş bir alan verseler, işte kitaplar önünüzde, alın İslam’ı, yeniden, sıfırdan, katışıksız, gelenekteki bütün tortuları arındırılmış icraat et deseler. İnanır mısınız tahmin bile etmek istemiyorum. Kışkırtıcı bir cümle söylemek istiyorum. Kur’an-ı Kerim bize gelmekle iyi mi oldu diye bazen kendimi alamıyorum. Hakikatten gelmeseydi bundan daha mı kötü olurduk diye düşünüyorum. Bundan daha kötü durumda olabileceğimizin kanaatini taşımıyorum. Emin olun bugün Kur’an-ı Kerim’in işe yararlılığı en fazla faydası, gündelik hayatın kirinden pasından arınmışlık duygusu en işlevsel yönü budur.  Abdest alıp okuyun insan çok iyi geliyor.”

-Cübbeli Ahmet Hoca’nın resmi Twitter adresinden yapılan paylaşımda, “Kur’ân İnmeseydi daha İyi Olurdu” Diyen Mustafa Öztürk Hâlâ Karar Gazetesi’nde Yazıyor, İlahiyat’ta da ders Veriyor!” ifadeleri kullanıldı.”[14]

Bu bozuk düşünce ancak kişiliği gelişmemiş, zihni netleşmemiş, ruhu bulanık, aklı kıt ve şeytani bir vesvesenin tezahürü olsa gerek.

-Kur’an gelmeseydi daha iyi olurdu demek; Cahiliye adetlerinin, kızları diri diri gömmenin, puta tapmanın devam etmesi daha iyi olurdu, demekle eş durumdadır.

-Kur’an gelmeseydi daha iyi olurdu demek; Hz. Muhammed’in gelmesine de pek gerek yoktu, Kur’an gelmeyince O’nun da gelmesine ve vereceği katkının da pek bir önemi olmadığını söylemek demektir.

Sadece Kur’an’ı Kerim’in değil, Hz. Muhammed içinde; gelmeseydi daha iyi olurdu, demektir.

Ve de O günkü Bizans’tan İran’daki Sasani idaresine kadar zorbalığın, ateşe tapmanın ve Hristiyanlığın devam etmesini istemek demektir.

-İlahiyatlarda bulunan azınlıkta da olsa bu çarpıklık içindeki şahidinden de geldi;

“İlahiyat Fakülteleri’nde mesela bugün “Kur’an’ın üçte biri Peygamber sözüdür” diyen profesör görevde, 4-5 kişiler bunlar ama özellikle bunlar el üstünde tutuluyor. Bunlar Batılıların, papazların adamıdır demiyorum fakat onların gazına gelip konuşuyorlar.”[15]

Bunların doğurdukları yavruları durumunda az da olsa öğretmenlerde de görmekteyiz.

-Fetö alternatifsiz ve terkedilmeyecek bir kimse değildir.

Dikkat edilmelidir ki; Büyütülmeye ve ekranlara çıkarılan Mustafa Öztürk de maalesef Fetö’den geri değildir.

Onun kalıntısıdır.

Tahribi ondan da daha tehlikelidir.

Fetö kendisini Peygamber ve Allah’ın yerine yeri geldiğinde koyarken, Mustafa Öztürk ise Allah’ı ve Kur’an-ı Kerim-i devre dışı bırakmakta, çok pervasızca, ölçüsüz ve dengesizce sorgulamaktadır.

Bu adam sadece istikametsiz değil, toplumun ve din adamlarının ve adaylarının istikametini de saptırmaktadır.

Bu adam bir de Üniversite tarafından din adamı yetiştiren ilahiyatta ders vermektedir.

Tehlike büyüktür.[16]

-2013 yılının sonunda Fetöye mensup iki kişi ) ki, biri yurt dışına kaçtı ve diğeri görevden alındı.) gelişen durumlar ile ilgili görüşümü sordular. Onlara şöyle dedim;

-Eğer yarın öbür gün sizin elinize silah verip, diğer cemaatlerle ve  toplumla karşı karşıya getirilirse şaşmayın.

Birisi, öyle olur mu yavv, deyince…

Bak görürsün, demiştim ki; aynen öyle olmakla kalmadı, tank ve uçaklarla saldırıldı.

Ancak bu tehlike bitmiş değil.

-Yüz yıl önce İngiliz Müstemlekat Nazırı yani Kölelik Bakanı Gladiston eline Kur’an-ı Kerim-i alarak; bu Kur’an Müslümanların elinde kaldıkça biz onlara gerçek hakim olamayız. Ya bunu ortadan kaldırmalıyız veya Müslümanları bu Kur’an-dan soğutmalıyız.” demiştir.

Müslümanları Kur’an-ı Kerim-den sadece soğutmakla değil, şüpheler oluşturup tartışmaya açmakla, olmamasının daha iyi olacağı iddiasında bulunarak Gladiston-dan daha fazla zarar verildiğini ve tehlikeli olduğunu göstermiştir.

İçteki virüs. Kurt gövdenin içindedir.

Diyanet sosyal hayattaki çarpıklıklara cevap vermede ve de toplumu aydınlatmada çok yetersiz kalıyor.

Seviyesiz insanların gösterdiği cesareti, Diyanet kahramanca yönetemiyor, sönük kalıyor.

Ondandır ki, menfi insanlar bundan cesaret alarak hırçınlığını ve tahribatını daha da arttırıyor.

Diyanet camileri aşıp topluma girmeli, Haccı aşıp İslam dünyasına merkez oluşturmalıdır.

Diyanet kendisini sorgulamalı ve test etmelidir.[17]

****************    

İlahiyatların çoğalması sevindiricidir.

İmam Hatiplerin artması memnun vericidir.

Ancak kemiyetten daha önemlisi, keyfiyettir.

Bunlar sayı bakımından çoğalırken, ister istemez içlerinden çıkan kalite ve seviye yetersizliği kendisini gösteriyor.

Zira bu makamlar, dini temsil makamlarıdır.

Yoksa burada dini öğrenip, hayata atıldığında yaşanması ve yansıtılması toplumun kıymet ve değerini arttırır.

Ancak bunların ne kadar yeterli olduğu veya kendisini yeterli kılma yolunda ne kadar çaba gösterdiği tartışmalı bir husustur.

Kemiyet keyfiyetle beraber götürülmelidir.

Bir İlahiyat öğretim görevlisi düşünün ki Kur’an-ı Kerim ile arasında büyük bir kopukluk var.

Kur’an-ı Kerim’in gelmemesinin gelmesinden daha iyi olabileceğini söyleyebiliyor.

Bu insan İlahiyatta ders vermektedir.

***************   

“Cahilliğimizin bedelini çocuğumuzla ödedik! Kızı tarikat şeyhinin istismarına uğrayan ve 6 polis tarafından korunan baba…[18]

Bir yandan ahlaksız Müteşeyyih yani şeyh bozuntusunun gündeme gelmesiyle, diğer yandan İslam’ın içinin oyularak; önce hadislerin devre dışı bırakılması, sonra Kur’an-ı Kerim’in tarihselliği ile tartışmaya açılması, gelmeseydi daha iyi olurdu denilirken, sonrasında Kur’an-ı Kerim’in lafzının Allaha aid olmadığının söylenmesi, Kur’an-ı Kerim’in düşmanlığı körüklemesi gibi ifadeler rast gele, masumca söylenmiş değil, bir projenin ve İslam’ı içten yıkmanın ikinci bir Fetö hareketidir.

Devlet bu kirli oluşumları ya kontrol etmeli ve Diyanete kontrol etmesini yani iş bittikten sonra günah çıkarmadan önce tedbir alması gerektir.

**********************   

Çok hayretteyim hem de çok hayretteyim.

Bu memlekette ticaret yapan, fahişelik yapan Adnan Oktar’ın peşinden gidip de Mehdi diye sarılanlar çok oldu. Bu memlekette Haydar Baş gibi, kendini mehdi ilan eden, Atatürk’e evliya diyen, birçok safsatalara imza atan insanın peşinden gitti bu memlekette, Nur TV’nin sahibi Evrenesoğlu’nun ölümünden sonra, kendisini peygamber olarak ilan etmiş olmasına rağmen, cenaze namazını kılan 3 bin insan oldu. Acip bir durum, korkunç bir asır; elenen ve dökülenlerin çoklukta ve yoğunlukta olduğu bir zaman.

Kendisini kâinat imamı sayan, Cebrail’i dinlemeyen, Peygambere itiraz edebilecek ve kendisini adeta Allah’ın yeryüzündeki en büyük temsilcisi olduğunu iddia edenin arkasından milyonlar gitti yıllardır.

Türkiye’de adeta İran’ın, Şia’nın temsilciliğini yapan insanın arkasından gene on binler gitmektedir.

Aynı şekilde; Kur’an’ın tarihselliği önünde Kur’an’ı eleştirebilen, Keşke Kur’an gelmeseydi daha iyi olurdu diyebilen insanı üniversitede, ilahiyatta görevlendirilip birçok imamların, din dersi öğretmenlerinin, vaizlerin eğitilmesi için başa getirilen kişinin peşinden yine de gidenler var. Hazin bir durum.

****************  

-“Levlake levlak lema halaktül Eflak”[19] Hadis-i Kutsi’sini Facebook’ta yazınca bir cami hocası; “Efendim o muhaddis değil. O Fakihtir.” deyince kendisine sordum; Sen kimsin? dedim. Cevap vermedi, sustu, devamı gelmedi, cevabını almıştı.

Kendisi ne fakih ve ne de muhaddis olmamasına rağmen tenkid ederken, sahabenin Muhaddis olmadığını haddini aşarak sorgulamaktadır.

Bu seviye değil, cehalettir.

Bu hoca görüntülü aslında Peygamberle Ümmeti arasındaki bağı kuvvetlendirmeyip, zayıflatma hatta ve hatta bu durum; şikayet ve tenkit kapısını açarak o bağı ve de bağları koparmaktadır.

İslami hayattaki bozulma, farklı fikir ve akım olarak bozulma, inanç zaafiyeti, düşünce ve sağlıksız bir dini terbiyeden uzaklaşmanın neticesidir.

Tıpkı sağlıklı suyu ve gıdayı bulamayan kimseler, Afrika’da olduğu gibi bulanık, kirli ve sağlıksız su ve gıdalarla beslendikleri gibi.

**************  

Tarikatlar bu milletin mayasıdır. İslam’ın yayılmasına sebeptir.

Asırlardır gönüllerde taht kurmuşlardır.[20]

Bir köpeğin salyası, bir denizi kirletmez. Kur’an hakikatleri ve bunun yaşanılması tarikatlar, cemaatler, samimi ve fedakâr insanlar yoluyla gelmiştir.

Nasıl olur da içlerinden çıkan üç beş tane insanın kirliliğiyle bu koca topluluk kirletilip kurutulabilir?

-“Nasıl ki bir cemaatin malı bir adama verilse zulüm olur. Veya cemaate ait vakıfları bir adam zaptetse zulmeder. Öyle de, cemaatin sa’yleriyle hâsıl olan bir neticeyi veya cemaatin haseneleriyle terettüp eden bir şerefi, bir fazileti o cemaatin reisine veya üstadına vermek hem cemaate, hem de o üstad veya reise zulümdür. Çünkü enâniyeti okşar, gurura sevk eder. Kendini kapıcı iken padişah zannettirir. Hem kendi nefsine de zulmeder. Belki bir nevi şirk-i hafîye yol açar.

Evet, bir kaleyi fetheden bir taburun ganimetini ve muzafferiyet ve şerefini, binbaşısı alamaz. Evet, üstad ve mürşid, masdar ve menba telâkki edilmemek gerektir. Belki mazhar ve mâkes olduklarını bilmek lâzımdır.

Meselâ, hararet ve ziya sana bir âyine vasıtasıyla gelir. Sen de, güneşe karşı minnettar olmaya bedel, âyineyi masdar telâkki edip, güneşi unutup, ona minnettar olmak divaneliktir.

Evet, âyine muhafaza edilmeli, çünkü mazhardır. İşte mürşidin ruhu ve kalbi bir âyinedir, Cenâb-ı Haktan gelen feyze mâkes olur, müridine aksedilmesine de vesile olur. Vesilelikten fazla, feyiz noktasında makam verilmemek lâzımdır.

Hattâ bazı olur ki, masdar telâkki edilen bir üstad, ne mazhardır, ne masdardır. Belki müridinin safvet-i ihlâsıyla ve kuvvet-i irtibatıyla ve ona hasr-ı nazarla, o mürid, başka yolda aldığı füyuzâtı, üstadının mir’ât-ı ruhundan gelmiş görüyor.

Nasıl ki bazı adam, manyetizma vasıtasıyla bir cama dikkat ede ede âlem-i misale karşı hayalinde bir pencere açılır, o âyinede çok garaibi müşahede eder. Halbuki âyinede değil, belki âyineye olan dikkat-i nazar vasıtasıyla, âyinenin haricinde hayaline bir pencere açılmış, görüyor.

Onun içindir ki, bazan nâkıs bir şeyhin hâlis müridi, şeyhinden daha ziyade kâmil olabilir. Ve döner, şeyhini irşad eder ve şeyhinin şeyhi olur.”[21]

******************  

1970’lerde ‘Ve men lem yahkum bimâ enzela(A)llâhu feulâ-ike humu-lkâfirûn(e)’

‘Allah’ın indirdiği ile hükmetmeyenler kâfirlerin ta kendileridir.’ [22]

Tekfir olayları ve mücadele çoktu.

İbni Abbas ve Bediüzzamanın ifadesiyle; – Men lem yahkum – Bil mana -Men lem yusaddik’tir. Yani tasdik etmeyen kafirdir.

Amel imandan bir cüz değildir.

Ve Dar’ül Harp tartışmaları çok olurdu.

İran’ın siyasi etkisi büyüktü.

Böyle olunca birçok gayrı meşru iş, meşru hale dönüşmüş, birçok emirlerde devre dışı olmuş oluyor.[23]

-Selefilik konusunda daha önce de yazmıştım.[24]

İlk üç asırda yani Sahabe, Tabiin, Tebe-i Tabiin döneminde bulunan İslam’ın ilk temsilcilerinin örnek alındığı dönemden zamanla tenkitçi, tekfirci, radikal ve harici bir yapıya bürünerek öyle ki, Deaş’ın bile temsil ettiği bir hale kadar getirilmeye, safiyetinin bozulmasına kadar gidildi.

Öyle ki İbni Teymiye’nin bile savunduğu ve görüldüğü bir düşünce haline geldi.

Selefilik bulandırıldı.

Türkiye’de aşırı uçlar buradan beslenmektedir.

İslamın bu ilk üç asrında Müslümanlar problemlerini birinci saftaki Kur’an-ı Kerim ve Rasulullaha dayanarak çözümleniyordu.

Zaman geçtikçe, aradaki mesafe uzadıkça, farklı dinlerdeki insanlar eski inanç, kültür ve düşünceleriyle İslam’a girince, problemleriyle beraber girdiler.

Başlangıçtaki safiyet bozuldu, inanç ve amelde farklılıklar, mezhep ve tarikatlar, cemaat ve dernekler ortaya çıktı.

İmam Hatiplerde ve şimdilerde ilahiyatlarda küçük çapta da olsa bu farklılıklar, münakaşa ve aykırılıklar kendisini göstermektedir.

Kur’an bize yeter[25] kısırlığı, Meal müçtehitliği[26], Şia taraftarlığı[27] suyu bulandıranların bulanıklığı toplumun ayağını kaydırmakta, zihinleri bulandırmaktadır.

Özetle:” “Bugün İslam dünyasında hatta bütün dünyada ortaya çıkan radikal sünni selefi örgütler, Suudi selefîliğinin ürünü; o ise Vehhabiliğin sonucudur. Vehhabilik İbn Teymiyye’nin görüşlerinden ilhamını almış bir hareket, İbn Teymiyye ise klasik selefi düşüncenin yetiştirdiği bir ideologtur. Dünyadaki bütün radikal selefi hareketler, İslam tarihinin belirli bir dönemini kutsal, dokunulmaz ve evrensel kılma mücadelesi
içindedirler. Fakat böylesi bir dini anlayış fıtrat kanunlarına aykırıdır.”[28]

-Sadece Pkk ve sosyalist kesimlerle yıpratılmaya çalışılmamakta aynı zamanda sağdan da yıpratılmaya çalışılmaktadır.

Bunlardan biri İran canibinden Şia, Mısır canibinden İhvan-ı Müslimin olup ve özellikle siyasi ağırlıklı yer etmeye çalışılıp desteklenmektedir. Diğeri ise Suud destekli Selefilik siyasi kılıfa büründürülerek geçmişteki yanı çıkışındaki selefilikten saptırılmaktadır.

-Emniyet İstihbarat Dairesi’nin ‘gizli’ Türk selefiler raporunda çarpıcı bilgiler yer alıyor. MİT verilerine dayanarak hazırlanan rapora göre Nisan 2011’den beri Irak ve Suriye’ye 2750 Türk selefinin gidip geldiği, halen bölgede 1211 kişinin bulunduğu, bunlardan 749’unun IŞİD, 136’sının ise Nusra Cephesi’nde (NC) olduğu, bugüne kadar 457 Türk’ün bölgede öldüğü anlatıldı.

Selefilerin Türkiye’deki tabanlarının 10 bin-20 bini bulduğu, Tunus, Suudi Arabistan ve Ürdün’deki seviyeye çıktığı tehlikesine dikkat çekilen raporda, “Bu, ülkemiz açısından bir tehdit niteliği taşımaktadır” denildi.

En çok selefinin çıktığı ilk üç şehrin Konya, Ankara ve Adana olduğu saptanan raporda, Doğu ve Güneydoğu’dan gidenlerin İç Anadolu’dan gidenlerin yarısı oranında olduğu belirtildi. Bu durumun, Doğu’daki tarikat ve cemaat varlığının çok güçlü olmasından ve Hizbullah taraftarlarının çatışma alanlarına soğuk bakmasından kaynaklandığı ifade edildi.[29]

-Türkiye’nin alt yapısının olması ve de tarikat ve cemaatlerin geçmişten günümüze İslami birikimleri radikalleşen, ifrat durumundaki Selefilik ve de Şiilik zemininin oluşup yer tutmasını engelliyor.

Körfez ülkeleri yani başta Suudi Arabistan’ın maddi destekle desteklediği İslâm ülkelerindeki etkisi tesirini gösterirken, Türkiye’de bu durum mevzii kalmakta veya tarikat ve cemaatlere mensup olmayanların dini temayülleri ve yetersizliği yönelmesine sebep oluşturabiliyor.

İmam Hatipte bir öğrencim ailesi Sünni olmasına rağmen Şiiliği benimsediğini söylediğinde; yaptığım konuşma ve tahlilde Sünniliği bilmeden ve yetersiz kalıp, Şiiliğe temayül ettiğini gördüm.

Ve üniversiteye nereye gideceğini sorduğumda, İlahiyat fakültesi demişti.

Ve bu öğrenci okulu bitirip muhtemelen öğretmen olup, öğrenci yetiştirecek.

-1980’ de İlahiyatta diğer bir sınıfta ateist olduğunu söyleyen bir öğrenci vardı.

-Bir ateist öğretmen adayı, bulunduğu branştan öğretmen olamayınca, İlahiyat mezunlarının kolay öğretmen olmasından dolayı İlahiyatı okumuş ve Din Kültürü öğretmeni olmuştur.

Sular bulanıyor ve de bulandırılıyor.

-Devletin bir asırdır dini kısır uygulamaları ve tek şeflik dönemlerin despot uygulaması ve Cumhuriyetin kuruluşunda toplumun dini ihtiyaçlarını besleyen dini kaynaklar olan tarikat, dergâh, tekke, zaviye ve medreselerin kapatılması, daha öteye giderek din adamlarının asılması bir tehdit olarak merdiven altı oluşumların kapısını da açmış oldu.

Aslında Fetö, Adnan Oktar ve de radikal oluşumların taşlarının döşenmesine sebep; başlangıçtaki dine aykırı uygulamaların iktidarı ve uygulamasıdır.

MEHMET ÖZÇELİK

07-10-2020


[1] https://www.ahaber.com.tr/yasam/2020/08/08/hindistanda-burunsuz-dogan-keciye-tapiyorlar

[2] https://www.ahaber.com.tr/galeri/yasam/6-yasindaki-cocuga-tapmaya-basladilar-gorenler-sasti-kaldi

[3] https://www.kuranmeali.com/Aciklama.php?meal=islamoglu&sureno=31&ayet=6

[4] http://www.tesbitler.com/2016/06/13/yeni-hocalar-cikarilacak-araniyor/

[5] https://www.facebook.com/526182777/posts/10157621476357778/

[6] http://www.tesbitler.com/2016/08/24/icten-kusatilan-ilahiyat/

[7] https://www.youtube.com/watch?v=1VyMQoB5dSM&app=desktop

[8] Tevbe.36-37.

[9] Tevbe.5.

[10] https://www.youtube.com/watch?v=PZiWCarLoB8&t=13s

[11] http://www.tesbitler.com/page/2/?s=%C5%9Fefaat

[12] Maide. 35.

[13] http://www.tesbitler.com/index.php?s=tevess%C3%BCl

[14] https://www.gaste24.com/gundem/ilahiyatci-mustafa-ozturkden-skandal-sozler-kuran-inmeseydi-h101908.html

[15] https://www.yeniakit.com.tr/haber/prof-dr-cevat-aksit-hoca-firtinali-yillari-anlatti-ayik-gezmeyen-adamlar-bu-ulkeyi-yonetti-1391601.html

[16] https://www.youtube.com/watch?v=a67rEjqEDkg&t=4s

[17] http://www.tesbitler.com/2018/03/14/diyanet-guncellenmeli/

[18] https://www.yenicaggazetesi.com.tr/cahilligimizin-bedelini-cocugumuzla-odedik-kizi-tarikat-seyhinin-istismarina-ugrayan-300871h.htm

[19] http://www.tesbitler.com/2016/02/15/sianin-zulmunun-kaynagi/

[20] https://www.gercekgundem.com/guncel/215969/osmanli-bir-seyhlermuritler-devletidir-diyen-akit-yazari-padisahlarin-bagli-oldugu-tarikatlari-yazdi

[21] Mesnevi i Nuriye. Bediüzzaman. Sh. 148.

[22] Maide. 44. Bak.45,47.

[23] http://www.tesbitler.com/2019/01/04/dini-kemiren-kurtcuklar/

[24] http://www.tesbitler.com/index.php?s=selefi

[25] http://www.tesbitler.com/2017/10/20/kuran-bize-yeter/

[26] http://www.tesbitler.com/2015/01/02/mustafa-islamoglunun-meal-tefsirinin-tenkidi/

[27] http://www.tesbitler.com/index.php?s=%C5%9Fia

[28] Koca, 2016, s. 23. Muhammet AYDIN. İslam Düşüncesinde Selefîlik. Genel Karakteristiği ve Günümüzdeki Motivasyonları.

[29] http://www.hazardernegi.org/turkiyenin-radikallesme-haritasi/

https://www.hurriyet.com.tr/gundem/iste-emniyetin-selefi-raporu-turkiye-tabanlari-20-bine-ulasti-bu-bir-tehdit-40094417




SAVAŞ ÇIKAR MI

SAVAŞ ÇIKAR MI ?

Aslında savaş bitmedi ki, tekrar yeniden bir savaş çıkmış olsun!

Savaş çoktan beri sürmektedir.

Hem içte ve hem de dışta.

-Evet gene de Savaş çıkar mı?

Her yolu deneyen haçlı ordusu ve ağa babaları olan Abd, denemelerinde başarılı olamaz; son yol olarak güçsüz düşürmek ve de kontrolü kontrol altına almak için savaşa piyonları sevk eder.

Tıpkı Kıbrıs’ta askeri ambargo koyup, destek olmadığı gibi.

Şimdi yunana destek olur, bizi alttan alta tehdit eder ve önceki fetö darbesi, ekonomik saldırılarla sonuç alamayınca, muhalefetle ortaklık yapıp onlarla da bir sonuç alamadı.

Kurdurduğu kıytırık partilerle de sonuç alamayacağı göründüğünden savaşta tereddüt etmez.

Bunda da nabız yoklayacaktır.

Acaba savaşırsa bu durum İslam Ülkelerini bir araya getirir mi?

İttihad-ı İslama istemeden sebeb olur mu?

İran’a yaptığı gibi bu milleti içten yıkma en büyük hedefleridir.

Bir asırlık piyonları devrededir.

50 yıllık Pkk ile zayıflatsa, meşgul etse de bir sonuç alamadı.

50 bine yakın tır silah göndererek sonuç almaya çalıştı.

Ve şimdi de Bae, Suud-i Arabistan, Mısır gibi arap ülkelerini cepheye sürerek sonuç almaya çalışıyor.

Akdeniz hattı şu an hedefte ancak Türkiye’yi bütün bütün ve tamamen gözden çıkarmak istemiyor.

Kontrol etmek onun en büyük hedefi.

Türkiye’yi kontrol ederek, İslam Ülkelerini kontrol etmek onun bir asırlık hedef ve hevesidir.

-Ne gariptir ki? ABD başkan adayı Biden içerdekiler ile ortaklık yapıyor. Ve

Benim problemim Türk halkı ile değil, Erdoğan iledir. Erdoğan’ı devirelim, derken; Avrupa ülkeleri de aynı zihniyetle bizim problemimiz Türkiye ile değil, Erdoğan’la diyor.

Tıpkı yüz yıl önce; Bizim Problemimiz Abdulhamid iledir, deyip koca Osmanlıyı yıktıkları gibi.

Türkiye imparatorluğa dönüyor, diye her türlü entrikalarını devreye koymuş ve sırtlanlar topluluğu olarak ortak hareket etmektedirler. Dün bunu gizli yaparlarken Şimdi bunu açıkça yapmaktadırlar.

Ne garip değil mi? Ya içerdekiler? Ya içteki ortaklar?

 Yunan yanlıları ve hayranları? Darbe sever ve ortakları?

Türkiye ile İran arasında savaş çıksa, İran’ın tarafında olurum diyen doku uyuşmazlığı olanlar veya Ben olsam Türkiye’ye Ramazanda saldırırım diyen nasipsizler veya İmam Hatiplere hakaret eden müptezel provakatörler?

Darbe severler içerideki muhipleriyle yoklama yapıp, kokmuş ve kokuşmuş eski senaryoları devreye koyma sevdalarından hala vazgeçmiş değildirler.[1]

– Hürriyete hitap. Ey hürriyet-i şer’î! Öyle müthiş ve fakat güzel ve müjdeli bir sadâ ile çağırıyorsun ki, benim gibi bir bedeviyi tabakat-ı gaflet altında yatmışken uyandırıyorsun. Sen olmasaydın, ben ve umum millet, zindan-ı esarette kalacaktık. Seni ömr-ü ebedî ile tebşir ediyorum. Eğer aynü’l hayat şeriatı menba-ı hayat yapsan ve o cennette neşvünema bulsan, bu millet-i mazlumenin de eski zamana nispeten bin derece terakki edeceğini müjde veriyorum. Eğer hakkıyla seni rehber etse, ağrâz-ı şahsî ve fikr-i intikam ile sizi lekedar etmezse…

Yâ Rab! Ne saâdetli bir kıyamet ve ne güzel bir haşir ki, وَالْبَعْثُ بَعْدَ الْمَوْتِ 1 hakikatinin küçük bir misalini bu zaman bize tasvir ediyor. Şöyle ki:

Asya’nın ve Rumeli’nin köşelerinde medfun olan medeniyet-i kadîme hayata başlamış ve menfaatini mazarrat-ı umumiyede arayan ve istibdadı arzu edenler, يَا لَيْتَنِي كُنْتُ تُرَابًا 2 demeye başladılar. Yeni hükûmet-i meşrutamız mu’cize gibi doğduğu için, inşaallah bir seneye kadar, نُكَلِّمُ مَنْ كَانَ فِى الْمَهْدِ صَبِيًّا 3 sırrına mazhar olacağız. Mütevekkilâne, sabûrâne tuttuğumuz otuz sene Ramazan-ı sükûtun sevabıdır ki, azapsız, cennet-i terakki ve medeniyet kapılarını bize açmıştır. Hâkimiyet-i milliyenin beraat-i istihlâli olan kanun-u şer’î hâzin-i cennet gibi bizi duhule davet ediyor. Ey mazlum ihvan-ı vatan! Gidelim, dahil olalım. Birinci kapısı, şeriat dairesinde ittihad-ı kulub; ikincisi, muhabbet-i milliye; üçüncüsü, maarif; dördüncüsü, sa’y-i insanî; beşincisi, terk-i sefahettir. Ötekilerini sizin zihninize havale ediyorum.

Sakın, ey ihvan-ı vatan, sefahetlerle ve dinde lâübaliliklerle tekrar öldürmeyiniz.” (Bediüzzaman)

MEHMET ÖZÇELİK

19-09-2020


[1] https://www.haber7.com/foto-galeri/64812-12-eylul-darbesi-mansetlere-ve-fotograflara-boyle-yansidi/p5

https://www.sozcu.com.tr/2020/gundem/darbe-yapacagimizi-herkesten-gizledik-sen-nasil-ogrendin-6034010/




TİMSAH GÖZYAŞLARI

TİMSAH GÖZYAŞLARI

Timsahlar avlarını hatta yavrularını yerken, ağızlarını çokça açtıklarında, gözlerinden bir sıvı salgılarlar. … Gözyaşı gibi görünen bu sıvının üzüntüyle bir ilgisi yoktur.

Timsah, avını yuttuktan sonra sindirime yatar. Sindirim süreci zorlu geçtiğinden gözlerinden yaşlar akar.

İnsan gibi görünen bazı kimselerde timsah göz yaşı akıtmaktadır.

-ABD’li komutanın görevi sona erdi, artık PKK’ya destek çıkamayacağı için ağladı.

DEAŞ ile Mücadele Uluslararası Koalisyon Sözcüsü Albay Myles B. Caggins’in “sözcülük” görevi sona erdi. Terör örgütü PKK/YPG’nin uzantısı SDG’nin sözde sözcüsü Musrafa Bali ile basın toplantısı düzenleyen Amerikalı komutan, veda konuşmasında ağladı. Örgüte her türlü desteği veren ve arka çıkan Caggins, görev süresinin uzatılmasını istediğini ama uzatılmadığını ifade etti.

“Sözcülük” görevi sona erdiği için ağlayan Amerikalı komutana, terör örgütü tarafından ödül verildi.[1]

Bunca kan bir petrol uğruna akıtılmaktadır.

-“Trump, Suriye’de de petrolü korumak için az sayıda asker bıraktıklarını belirterek, “Şimdi askerlerimiz petrolü koruyor. Kürtleri koruyoruz. Onların hayatını daha iyi bir hale getiriyoruz, çünkü orada petrol var.” dedi.”[2]

-Myanmar’da soykırım itirafı: Müslümanların hepsini öldürüp toplu mezarlara gömdük.

Myanmar ordusunda görev yapan askerler Arakanlı Müslümanları katlettiklerini itiraf etti.Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin bulunduğu Lahey’de ifade veren iki asker, çocuk, kadın ve yetişkin demeden herkesi öldürüp toplu mezarlara gömdüklerini ve 20 köyü haritadan sildiklerini anlattı. Askerlerden Myo Win Tun, Ağustos 2017’de üstlerinden “Gördüğünüz ve duyduğunuz herkesi vurun” emri aldıklarını söyledi.[3]

-“Çinli virolog ülkesinden kaçmıştı! Sözleri kan dondurdu.

-Çinli doktor Dr. Li Meng Yan dünyayı sarsacak raporu yayınladı, Korona virüs insan yapımı dedikten sonra Amerika’ya kaçmak zorunda kalmıştı.[4]

Virüsün çıktığı ilk günden itibaren bunun bir proje ve silah olarak kullanılmakta olduğuna dair bir çok yazı kaleme aldım.[5]

1970’lerde komünizm ile dünyayı manevi yönden çökerten Leninizm ile Rusya’ya karşı, bugün de komünizm ile Maoizm ile de Çin’de bugün Korona virüs illeti ile insanların manevi hayatlarını bitirdiği gibi, maddi hayatını da bitirmektedir.

-Yaşlı olan dünya sona yaklaştı. Her tarafından hastalıklar insanların da yaptıklarıyla tetikleyerek depreştirmektedir.

-At ve inekleri kanlarını emerek öldürdüler.[6]

-Hz Adem’in cennetten çıkarılışı yasak olan ağaca yaklaşması ile oldu. Yaklaştığı için dünyaya geldi. Daha doğrusu gönderildi. Herhalde dünyadan gönderilişi de ağaçtan uzaklaşması ve ekolojik dengeyi bozması ile olacaktır. Buna orman yangını da diyebilirsiniz. Ağaçların kesilmesi, ağaçtan uzaklaşma, ağaçların kendisinden kaybolması neticesinde herhalde gidişte yaklaştı gibi.

İnsanları yakan terör, ormanları da yaktı.

Evet gerçekten de dünya sona gidiyor.

-Dünyanın Son 30 Yılda Ödediği Ağır Küresel Isınma Faturası Ortaya Çıktı.[7]

-Bilim insanları da Hz. Muhammed’in kıyamet hadisini doğruladı ‘Güneş batıdan doğacak’

Dünyanın kuzey manyetik kutbu, Kanada’dan Sibirya’ya doğru hızla kayıyor. Manyetik kutup o kadar hızlı yer değiştiriyor ki, ABD Ulusal Jeo-Mekansal Zeka Ajansı (NGA) ve İngiltere Savunma Coğrafya Merkezi’nden (DGC) bilim insanları gezegenin manyetik alanını tanımlayan ve tüm modern navigasyon sistemlerinin çalışmasını sağlayan, Dünya Manyetik Modelini güncellemek zorunda kaldıklarını açıkladı. Peş peşe yaşanan depremler, İspanya’da denizin köpürmesi, Avustralya’da yangınlar, seller ve dolular, Venedik’in sular altında kalması, küresel ısınma, Çin’den dünyaya yayılan coronavirüs, uçak kazaları, çığlar … Dünyada neler oluyor? Türkiye ve dünyada son dönemlerde yaşanan bu felaketler neyin habercisi?

-Manyetik kutup noktalarının yüz binlerce yıl sonra tekrar yer değiştirme ihtimalinin hız kazanması, Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (SAV)’in “Güneş batıdan doğmadıkça, Kıyamet kopmaz. O zaman herkes iman ederse de fayda vermez.” hadisini hatırlattı.[8]

-Peygamberimiz (asm), “Ben insanlığın ikindi vaktinde geldim.”[9] buyuruyor.

Diğer bir hadisinde ise, “Benim ümmetimin ömrü 1 500 seneyi pek geçmeyecek.”[10] buyurmuş.

Günün dörtte ya da beşte biri olan ikindiden akşama kadar ki vakti 1500 yıl kabul ettiğimizde, insanlığın ömrünün 6000- 7500 yıl arasında olduğu ortaya çıkar.

-Diğer bir meşhur hadis rivayetinde ise bu açıkça ortaya konmuştur:

“Âdem’den kıyamete kadar insanlığın ömrü yedi bin senedir.”[11]

Meşhur hadis rivâyetinde ise bu açıkça ortaya konmuştur:

“Âdem’den kıyamete kadar insanlığın ömrü yedi bin senedir.”[12]

-Bilim insanları kıyametin belirtisini açıkladı: 50 milyon yıldır görülmeyen şeyler olacak.[13]

**************** 

İçteki timsahların dışarıdaki timsahlardan daha farklı bir yönü ve temiz bir hali yok belki nifak ve münafıklıktan dolayı daha katmerli olduğunu görmekteyiz.

Sol, Ergenekon ve iç ve dış kirli kesimler kendileri çalıp kendileri oynamakta ve kurgulamaktadırlar.

Tahrik ve hakaret ile besledikleri yalancı haber ve şeyhler ile geçmişte yazılan senaryoları farklı kirli ve lekeli piyonlarla oynamaktadırlar.

Medya ve filmleriyle ortamı hazırlayanlar, toplumunda oyuna ve seyre, alkış ve desteğe çağırmaktadırlar.

Ahlaksızı şeyh yapanlar, şeyhleri ahlaksızlıkla itham edip saldırmaktadırlar.

Bu işler kiralık ve satılık provokatörlerle sürdürülmekte ve bugünler için beslenmektedirler.

Medyasından üniversitesine, şeyh bozuntusundan yani şeyhlik taslayan müteşeyyih taslağına kadar her kesimde bulunmaktadırlar.

İçteki ve dıştakileri bu kadar salgın hale getiren durum, darbelerin sonuçsuz kalması ve darbe ortamlarının eskisi gibi uygun olmamasıdır.

Şu anda nabız yoklaması yapılmaktadır.

-Doğu Perinçek’ten yıllar sonra olay itiraf: FETÖ Erol Mütercimler aracılığı ile bir fotoğraf karesi için 5 milyon dolar teklif etti.[14]

-Yunan haber sitesi Greek City Times, ABD‘nin Türkiye‘nin Adana’daki İncirlik Hava Üssü’nde depoladığı 50 nükleer savaş başlığını Yunanistan‘a taşımaya hazırlandığı yönündeki söylentilerin son zamanlarda arttığına dikkat çekti. Haberde, “İncirlik Hava Üssü, 1955 yılından bu yana Türk-Amerikan ortak kontrolü altında. Üs, Arap dünyasına kapı eşiğinde bulunması ve Sovyetler Birliği’ne yönelik Amerikan nükleer bombalarını depolamak için uygun bir yer olması nedeniyle NATO ittifakının en stratejik varlıklarından biridir” denildi.[15]

-PKK’nın siber korsanı itirafçı oldu: 2018’te albaylığa yükseldim.

PKK’nın çökertilen siber korsan çetesi Mezopotamia Hackers’ın 6 üyesi itirafçı oldu. İtirafçılar sistemin nasıl çalıştığını, terör örgütünün ağına nasıl düşürüldüklerini anlattı. Bir itirafçı, bu yöntemle 2017 yılında girdiği sistemde 2018’de albaylığa kadar yükseldiğini söyledi.[16]

MEHMET ÖZÇELİK

16-09-2020


[1] https://www.haber7.com/dunya/haber/3010821-abdli-komutanin-gorevi-sona-erdi-artik-pkkya-destek-cikamayacagi-icin-agladi

[2] https://www.haber7.com/dunya/haber/3012409-trumptan-son-dakika-asker-karari-dunyaya-duyurdu/?detay=1

[3] https://www.haber7.com/dunya/haber/3012096-myanmarda-soykirim-itirafi-muslumanlarin-hepsini-oldurup-toplu-mezarlara-gomduk

https://www.yenisafak.com/dunya/myanmarda-soykirim-itirafi-muslumanlarin-hepsini-oldurup-toplu-mezarlara-gomduk-20-koyu-haritadan-sildik–3566549

[4] https://www.yenicaggazetesi.com.tr/cinli-doktor-dr-li-meng-yan-dunyayi-sarsacak-raporu-yayinladi-korona-virus-insan-yap-301583h.htm

http://www.haber7.com/haber.php?haber_id=3013183

https://www.yenisafak.com/koronavirus/abdye-kacan-cinli-virolog-dr-li-meng-yandan-dunyayi-sarsacak-itiraf-koronavirus-insan-yapimi-raporum-hazir-3566880

[5] http://www.tesbitler.com/index.php?s=korona+vir%C3%BCs

[6] https://www.superhaber.tv/at-ve-inekleri-kanlarini-emerek-oldurduler-haber-298653

[7] https://www.webtekno.com/dunya-son-30-yilda-28-trilyon-ton-buz-kaybetti-h98387.html

[8] https://m.takvim.com.tr/galeri/yasam/bilim-insanlari-da-hz-muhammedin-kiyamet-hadisini-dogruladi-gunes-batidan-dogacak-1588869439

https://m.sabah.com.tr/galeri/dunya/nasadan-korkutan-paylasim-iste-dunyayi-bekleyen-buyuk-tehlike-dunya-haritasi-degisebilir/10

[9] İbn-i Kesir tefsiri, 12/6549

[10] Bk. el-Havi li’l-Fetavi, Suyuti, 2/248; Ruhul Beyan, Bursevi, (Arapça) 4/262, Ahmed bin Hanbel, İlel, s, 89

[11] Kenzu’l-Ummal, h.no: 16459; Munavî, Feyzu’l-Kadir, III/547; h.no: 4278.

[12] https://sorularlaislamiyet.com/ademoglunun-insanligin-dunya-uzerindeki-omru-kac-yildir-0

[13] https://www.yenicaggazetesi.com.tr/bilim-insanlari-kiyametin-belirtisini-acikladi-50-milyon-yildir-gorulmeyen-seyler-ol-300881h.htm

[14] https://www.yenisafak.com/video-galeri/gundem/perincekten-kilicdaroglunun-tesekkurune-tepki-2135606

[15] https://www.haber7.com/dunya/haber/3013695-yunan-basinindan-olay-incirlik-iddiasi-abdli-ismin-turkiye-sozleri-ise-ortaligi-karistirdi

[16] https://www.haber7.com/guncel/haber/3013811-pkknin-siber-korsani-itirafci-oldu-2018te-albayliga-yukseldim/?detay=1




KOŞTURMACA

KOŞTURMACA

-Anne karnında şekillenip çocuklukla belirginleşen, gençlikle olgunlaşarak ihtiyarlıkla yaşlanıp ölümle sonuçlanan bu beden bizim asli ve gerçek bedenimiz değildir.

-İnsanın Şeref ve kıymeti savunduğu şeyin kıymet ve değeri ile ölçülür. Allah ve Allah’ın dinini savunan bir insanın durumu ile, şeytanı ve şeytani bir yolu savunan basit ve dünyevi, kıymetsiz ve önemsiz şeyi savunan insanın kıymet ve değeri de savunduğu şey ve o şeyin kıymeti kadardır.

-Dünyaya bir daha mı geleceğiz? Dünyaya bir daha gelecek değiliz ya?!

Doğru, hakikaten bir daha gelmeyeceğiz dünyaya. Evet onun için madem bir daha dünyaya gelmeyeceğiz.

Eğer bir daha gelmiş olsaydık, o zaman her türlü haltı yapın. Her türlü yanlışı yapın. Nasıl olsa bu işin telafisi var. Bir dahaki sefer de düzeltirsin, derdik.

Ama madem bir daha bu işin telafisi yok, bir daha dünyaya gelmeyeceğiz. O halde ona göre hareket etmemiz lazım değil mi?

Bu işin telafisi yok. Telafi sınavları yok. Tekrarı yok. Bir kere ya kaybetmekle veya kazanmak ile karşı karşıyayız. Evet bir daha gelmeyeceğiz, Bir defa dünyaya geldik, o halde ona göre gitmemiz lazım.

Mahcup ve perişan olmadan…

-Şimdiye kadar hep başkaları için adeta çalışmaya alışmışız. Hay huylarla, koşturmacalarla, gidip gelmeler ile ding beygiri gibi, yarış atı gidip durup dinlenmeden, kalıp düşünmeden monoton bir hayat girdabına girmişiz.

Aman şunu yapayım, hemen şunu yapacağım ve peş peşe adeta vagon gibi art arda işleri sıralayarak, kendine değil başkalarına vakit ayırarak bir hayat yaşadık.

Korona virüs ilk defa bunu ortadan kaldırdı. Kişi kendisine ve 1. derecede 1. ellere de ellerini uzatmış oldu.

O ellerin farkını ancak yeni fark ettik.

-Hayatta mukavemeti, bakışı, dayanıklılığı sağlamış oldu, bütün bu sıkıntılar…

-Hayatta hoş görülmeyen ve sıkıntılı, belalı, üzüntülü denilen şeyler aslında kaderin birer kamçısı olup, insanı hayra ve hedefe sevk etmektedir? Onlar insanın hayatının oluşmasında, plan ve projelerin icrasında önemli faktörlerin tetik noktaları, tetikleyici unsurları olmaktadır.

Mesela şairler şair Nabi’nin evinin yıkılması üzerine yazmış olduğu harika şiiri üzerine şöyle demişlerdir;

Keşke Şair Nabi’nin yüz evi olsaydı da, yüzü de yıkılsaydı.

Ta ki ortaya yüz şiir çıksaydı.

Kur’an-ı Kerim’in Kehf suresinin 60-82. Ayetinde anlatılan Hızır- Musa yolculuğunda; Geminin delinmesi, çocuğun öldürülmesi ve yıkılmakta olan duvarın sağlamlaştırılması üzerine her seferinde Hz. Musa’nın sabredememesi sebebiyle arkadaşlıklarının sonunu getirmiştir.

Peygamber Efendimiz ise; Keşke kardeşim Musa sabretseydi, der.

Böylece nice ibretli olaylara vakıf olurduk.

Şairlere şiirleri yazdıran rahatlık değil, sıkıntıdır.

Kendimin yazdığım Belene Şiiri, Bosna’da yapılan zulümleri canlandıran filim üzerine olmuştur.

Şimdi olsa onu yazamazdım.

Tıpkı Akif’in İstiklal marşını yeniden yazması için, yeni bir istiklal savaşının olması gerektiğini söylemesi gibi.

-Nur ve nurani olan şeyler çoğaldıkça eksilmez.

Tıpkı bir metni kopyala yapıştır yaptığımızda ana metinde hiçbir eksilme meydana gelmez.

Ancak karanlık, kötü ve zulmani olan şeyler tıpkı kes ve sil tuşu gibidir. Üretmez belki tüketir.

Kendi olup kendi kalanlar, aslından sapmayanlar nur gibi çoğalır, çok şahsiyetli bir kimliğe sahip olurlar.

Çoklar kendilerini onlarda bulabilir.

Başkası olmaya çalışanlar sadece o olabilse de kendisini kaybeder.

-Gerçek bedenin bir sureti ahirete yönelik bir tesbit, bir vitrin ve bir görüntüden ibarettir. Cennete verilecek beden belli ki bu dünyada çok musibetlere, değişimlere maruz olan bu beden olmayacaktır. Ben belki de daha güzel bir cennete layık, en mükemmel bir surette bir beden verilecektir. Bu beden belki onun yanında çok sönük kalacaktır.

Ancak bu dünyadaki yaşananlar adeta bir provadır. Gerçek beden ahirette verilecek olan bedendir ki; cennetin tüm güzelliğini, en mükemmel şekilde alıp bahşedilen, emeğin hakiki manasını takdir eden bir beden olacaktır.

Ruh ve beden birleri ile mütenasip ve uyumlu olaraktan ebediyen varlıklarını devam ettirecek, Cenab-ı Hakk’ın Birçok isimlerine de mazhar olacaktır.

-Hayatta son sürat gidip kendini ve kendine aid değerlerini ve sahiplendiklerini geride bırakan insan artık zamanla hiçbir şeyi görmüyor.

İnternetin hızı bile o insana yetişemiyor.

-İnternette hız rekoru kırıldı: Saniyede 44.2 TB.

Avustralyalı araştırmacılar, internet bağlantısı hızında dünya rekoru kırıp saniyede 44,2 terabayta (TB) ulaştı. Söz konusu hız ile 1000 adet yüksek çözünürlüklü filmi bir saniyede cihazlara indirmek mümkün.[1]

– Yeni bir ışınlanma teknolojisi geliştirildi! İlk işlem başarılı.[2]

-Koşturup makro alemde gezen, onunla yetinmeyip mikro alemin şifrelerini de keşfeden insan durup düşünmeyi, akledip tedebbür etmeyi yani işin arka cihetini düşünmeden uzaklaşıyor.

Hevesini tatmin etmeye çalışırken ruh ve kalbinden uzaklaşmaktadır.

İnternet onun hızına yetişemezken, ışınlama bile ona az gelmektedir.

Hep hevesini ve nefsini memnun etme, gündelik işlerle meşgul olma sevdasındadır.

Tüketime yönelen insan, üretmeyi de tüketmek amacıyla üretmektedir.

Kullan- at medeniyeti insana kendisini de ve dünyayı da tükettirmektedir.

Sonsuza göre kendisini hazırlayamayan insanlık, gündelik sevdalarla sevdalanmakta ve tatmin olmaya çalışmaktadır.

Mevla’sını değil, Leylasını aramakla meşgul.

Geçici tatmin olma merkezli…

Tüketim medeniyetindeyiz.

Tükenmek uğruna…

Çünkü bir yandan da insan, ebede namzet bir varlıktır.

-Mesela Lisesinden üniversitelerine kadar araştırmaya yönelik, toplumsal meseleleri çözmeye yönelik ne kadar bir eğitim vermektedir? Bunca eğitimdeki koşturmacalara rağmen?

Verilenlerin yüzde kaçı topluma ve hayata yansımaktadır? Sonsuza kulaç atmaktadır?

İnsan tükenmekte ve tüketilmektedir.

Bu dünyaya yaptıklarıyla ekmeye ve duygularıyla ekilmeye gelen insan oğlu, neyi ne kadar ekmekte, duyguları ne kadar gelişip sönmemektedir?

MEHMET ÖZÇELİK

13-09-2020


[1] https://www.haber7.com/teknoloji/haber/2978151-internette-hiz-rekoru-kirildi-saniyede-442-tb

[2] http://www.haber32.com.tr/teknoloji/bilim-adamlarindan-yeni-bir-isinlanma-teknolojisi-bristol-universitesi-ve-danimarka-teknik-universitesi-ndeki-bilim-adamlari-yeni-gelistirdikleri-isinlanma-h132978.html

https://www.yenisafak.com/teknoloji/sanal-yolculuk-ezberleri-bozacak-3517911




TASLAK

TASLAK

Geçmişten günümüze tarikat ve cemaatler bu milletin ve bu toprakların tapusu, mayası ve manevi temsilcileridirler.

Beldeler madden fethedilmeden önce bu manevi erlerle gönüller önceden fethedilir ve geriye kalan taştan duvarların yıkılması kolaylaşır.

Önce kalplerdeki ve kafalardaki küfür duvarlarının yıkılması gerekir.

Tarikat ve cemaatler Peygamber mesleğinin tebliğ görevini deruhte etmişlerdir.

Ancak yüz yıldır tarikat-tekke-zaviye ve medreselerin kapatılması, bu kurumların merdiven altına inip sağlıksız ortamda hizmet vermesiyle birlikte bir zaaf ve çözülmeye uğramıştır.

Sadece onunla da kalmayıp kasıtlı olarak iç ve dıştaki kirli istihbarat örgütlerinin bunları kullanıp devreye koymasıyla bu nezih kurumlar kirletilmeye ve toplum darbe ortamlarına hazır hale getirilmiştir.

Nitekim uyuşturucudan yakalanan Ali Kalkancı, fuhuşta basılan Müslim Gündüz ve Fadime Şahin gibi piyonlarla bu milletin dini değerlerine darbe vurulmaya çalışılmıştır.

Darbe vuranların derdi bu milletle değil, bu milletin dayandığı inancı ve Rabbi iledir.

Teşeyyuh yani şeyh olmadığı halde şeyh görünen bir şeyh taslak ve bozuntusunun çıkarak küçük kıza taciz etmesi bu projenin bir uzantısıdır.

Israrla bu kişi hakkında ihbarda bulunulduğu halde kirli odaklar tarafından şeyh gösterilmiş ve onun kanalıyla devlete vurulmaya çalışılmıştır.

Tıpkı 28 Şubattaki oyun ve entrikalar gibi.

Dün tekkeleri kapatarak tarikatların altını boşaltanlar, bu gün istedikleri gibi içine doldurmaya çalışmaktadırlar.

Bu geçmişten bugüne olagelmiştir.

Ankara’da bulunan Hacı Bayramı Veliye mensup olanlardan devlet vergi almayınca kısa sürede ehliyetli ehliyetsiz herkes katılmıştır.

Vergi verenler azalında devlet zaafa uğramıştır. Bu durumu gören Hacı Bayramı Veli devlete kendisinin 1,5 müridinin olduğunu söylemiş ve onları imtihan etmiştir.

Yüksekçe bir yere kurduğu çadırda bir hayvan kurban etmiş ve kendisine mensup olanları da kurban edeceğini söyleyerek çadıra davet etmiştir.

Kanın aktığını görenler kaçmış ve sadece bir erkekle bir kadın kalarak;

Canımız dahi kurban olsun diyerek kurban edilmeyi kabul etmişlerdir.

Samimi olanlar olmayan ortaya çıkmıştır.

Bugün de gerçek şeyhler ile şeyh taslak ve bozuntuları ortaya çıkmaktadır.

Tıpkı dine ve dindara saldırmak için bahane arayıp salyasını akıtan, milyonlarca İmam Hatipliyi hedef alan güya sözde aydın taslak ve bozuntusunun yaptığı gibi.

Bu şeyh taslak ve aydın bozuntusunun burnu sürünsün.

Sahte şeyh, sahte Dindar, sahte İlahiyatçı rejimin kendiliğinden üretmesidir. Otomatik üretmektedir. İmam Hatiplere olan düşmanlıkları aslında dine olan düşmanlıklarından kaynaklanmaktadır. Dine içten vurmaya çalıştıkları darbenin bir neticesidir. İmam Hatiplere olan bu hınç, kin ve nefret onların temsil ettikleri dinedir.[1]

Bir asırdır milletin dini inancını engelleyenler, Güya bu ihtiyacı gidermek için istedikleri adamlarını ve kendilerine mensup olan Dinden uzak insanları, din kılıfı içerisinde bu millete sunarak onları gündemde tuttular, öne çıkarttılar. Onları içten ve dıştan destekle, maddi ve manevi arkalarında oldular, darbelerde kullanıp onları içeriye atmadılar. Tıpkı Fetö gibi, 28 Şubat’ta yapıldığı gibi.

Daha sonra da onların etrafında insanları toplayarak olumsuzluklarda dindarları, Müslümanları ve Neticede hedefe konulan İslamiyeti vurmaya çalıştılar.

İslamiyet içten vurulmaktadır, dıştaki destekçileriyle…

– Her zaman için ve her devirde İmamı Azam gibi, Ahmet Bin Hanbel gibi zatlar devletle problem yaşamıştır. Sıkıntıya girmiş, hapse girmiş, eziyet çekmişlerdir. Ölümleri zulüm ve baskı ile olmuştur.

Aynen bu durum gibi; bir devlet kurumunda bir yanlış yapan olduğunda o kurumun tüm mensupları kötülenmiyor ve kurum kapanmıyor.

Parayla kötü işler çevriliyor diye, parayı kullanmamazlık etmiyoruz.

Cemaat ve tarikatlarda yanlış insan var diye o camianın tümünü kötülemek ve kapatılmasına gitmek zulüm ve haksızlıktır.

Elbette ki o konuda devlet tarafından istihbari yönden takip edilmelidir. Kontrol edilmelidir. Dini olarak Diyanet raporunu tutmalı ve gerektiğinde onları uyarmalı ve devlette mali olarak, hukuki olarak bu görevini yapmalıdır.

Cemaatlerde elbette ki maddeden, makamdan, siyasetten uzak bir şekilde, hasbi Allah rızası için, ahirete yönelik hareket içerisinde olmalıdırlar.

Yüz yıllık uygulamalar, bu millete dayatılan kanunlar hiçbir kesimi mutlu etmemiştir. Sürekli bir asırdır toplum birbirleriyle kavgalı hale gelmiştir. O halde bir fert dahi hariçte kalmamak üzere, umumun hukukuna gözeterek bir kanun ve bir uygulama içerisine girilmesi lazımdır.

-Bir Kıssa: Derviş ve Kuş.

Bir gün yaralı bir kuş Hz. Süleyman aleyhisselama gelerek, kanadını bir dervişin kırdığını söyler.

Hazreti Süleyman aleyhisselam dervişi hemen huzuruna çağırtır.

Ve ona sorar;

“Bu kuş senden şikâyetçi, neden kanadını kırdın?”

Derviş kendini savunur;

“Sultanım, ben bu kuşu avlamak istedim. Önce kaçmadı, yanına kadar gittim, yine kaçmadı.

Bende bana teslim olacağını düşünerek üzerine atladım. Tam yakalayacağım sırada kaçmaya çalıştı, o esnada kanadı kırıldı.”

Bunun üzerine Hz. Süleyman kuşa döner ve der ki;

“Bak, bu adam da haklı. Sen niye kaçmadın? O sana sinsice yaklaşmamış. Sen hakkını savunabilirdin.

Şimdi kolum kanadım kırıldı diye şikâyet ediyorsun?”

Kuş kendini savunur.

“Efendim ben onu derviş kıyafetinde gördüğüm için kaçmadım. Avcı olsaydı hemen kaçardım. Derviş olmuş birinden bana zarar gelmez, bunlar Allah’tan korkarlar diye düşündüm ve kaçmadım.”

Hazreti. Süleyman aleyhisselam bu savunmayı doğru bulur ve kısasın yerine getirilmesini ister.

“Kuş haklı, hemen dervişin kolunu kırın” diye emreder.

Kuş o anda;

“Efendim, sakın öyle bir şey yaptırmayın” diyerek öne atılır.

“Neden” diye sorar Hazreti Süleyman.

Kuş sebebini şöyle açıklar;

“Efendim, dervişin kolunu kırarsanız, kolu iyileşince yine aynı şeyi yapar…

Siz en iyisi mi, bunun üzerindeki derviş hırkasını çıkartın… Çıkartın ki, benim gibi kuşlar bundan sonra aldanmasın.”

MEHMET ÖZÇELİK

12-09-2020


[1] https://youtu.be/4-o7N0SGveQ




ARKADAN VURULMAK

ARKADAN VURULMAK

Türkiye arkadan vurulmadan daha ziyade ve daha tehlikeli olarak maalesef içten ve içimizden vurulmaktadır.

Bu milletten görünenlerce…

Arakadan gelen Brütüsler tarafından.

-Mekke ve Medine ve de 5 milyon m2 elimizden çıkmasaydı, burada dikilen heykeller o mukaddes beldelerde de dikilecek ve burada uygulanan tüm laik uygulamalar o İslam ülkelerinde de uygulanacaktı.

-Türkiye’nin sürekli yalnızlık içerisinde olduğunu iddia eden insanlar samimi insanlar değildirler.

Sanki 15 Temmuz’dan önce Yunanistan, İsrail, ABD, Avrupa ülkeleri bize ciddi manada tamamı açık bir cephe almayıp, savaş pozisyona girmemiş gibi değerlendirilmektedir.

Ellerindeki sebep öyle zannediyorum ki; 15 Temmuz’un tahakkuku konusunda kendi altyapılarını oluşturup, suya sabuna dokunmayıp kirlenen ve kirletenler 15 Temmuz’daki başarısızlık üzerine siyasetlerini odaklandırıcı zemin oluşturmakta ancak bunda başarılı olamadılar.

Bizim çocuklar başardı demişti ABD 1980’de.

Ama bu sefer O’nun çocukları -nasıl çocuksa- bu sefer başaramadılar.

Başaramamalarındaki sebep neticesinde; Amerika ve İsrail karıştı. Yunanistan çöküyor ve Avrupa ülkeleri teker teker dökülüyor.

Akabinde Ayasofya’nın açılmış olması. Avrupa ülkelerini geri adım atmaya yöneltmiş oldu. İnşallah yakında Kudüs ile tüm zincirlerden kurtulmuş ve İslam dünyasının ayağa kalkmasını netice verecek bir hakikattir ki; dünya ve insanlık sona doğru yaklaşmaktadır.

Allah asla ve asla dünya sahnesinin sonunu kendi aleyhine olaraktan kapatmaz.. kapatılmaz, kapatılmasına müsaade etmez..

Bekleyin ehli iman geliyor. İnsanlık için yeni bir Saadet Asrı geliyor. Bir yükseliş, maddi ve manevi bir yüceliş geliyor an be an, yakındır…

-Yusuf suresinin tefsirini yeni bitirmiştim. Yusuf suresi rüya odaklı bir sure.

Yusuf’un rüyası, zindandaki iki kişinin rüyası, Kralın rüyası.

O sırada Sefer Akgül hocam Watsapp grubunda görmüş olduğu ibretlik, harika ve düşündürücü rüyasını paylaştı.

Rüyalar özellikle ve özellikle ahirzamanda görülen rüyaların büyük bir ehemmiyeti vardır.

Görülen rüya bir hayal değil, hakikatti.

Hissi kabl-el vuku idi.

“15 Temmuz 2016’ dan 1 veya 2 gün önce rüyamda şunu görmüştüm: Adıyaman Ulu Camiinin önünden geçiyordum. Cami o günlerde restore edilmişti. Kirli Derviş-gilin dükkânının oradan kaldırımda yürürken baktım; Adıyamanlı Fetö cemaatine mensup 7- 8 kişi ellerinde altın renkli büyük bir haç, caminin Hilal şeklindeki âlemini sökmeye çalışıyorlardı. Aşağıdan onlara öfkeyle ” Siz ne yapıyorsunuz orada?” diye bağırdım. Beni tanıyorlardı.

Dediler ” Bu caminin  aslı  kilise imiş. Biz aslına çevireceğiz “

-Lan siz Manyak mısınız, inin oradan. Bir cami tekrar kilise mi olurmuş? İnin oradan!” dedim.

15 Temmuz olayı oldu. Bu rüyam hiç aklıma bile gelmedi. Aylar sonra  hatırladım.”

-Ayasofya kilidi açtı. Ayasofya perdeyi açtı. Sofia Seddini devirdi. Bunun peşinde mutlaka ve mutlaka Kudüs ve İslam’a hamile olan Avrupa’nın doğumu İnşallah yakındır, hem de pek yakındır.

Allah hiçbir zaman için sahneyi kendi aleyhine kapatmaz.

Dünya son Kavşağı dönerken çok hakikatlara, gerçeklere hamiledir. Çok farklı doğumlar gerçekleşecektir.

-Bırakın Deniz’i, ırmağı geçemeyenler, gölü aşamayanlar maalesef damlada boğuldular. İlahiyat Camiası ise tahrip etme yeri haline getirilmeye çalışılıyor.

İçten vurma, içten yıkma.

Bizim dönemlerde ilahiyatta bir öğrenci ateistti. Yine bir Din dersi öğretmeni ateist olarak, ben ikinci bir meslek olarak ilahiyatı seçtim, demişti.

İlahiyat camiası içindeki kurtlar tarafından kemirilmeye başlanmaktadır.

-“(Bediüzzaman) Van’a gitmek üzere İstanbul’dan ayrılır, Batum yoluyla Van’a giderken Tiflis’e uğrar. Tiflis’te, Şeyh San’an Tepesine çıkar. Dikkatle etrafı temaşa ederken yanına bir Rus polisi gelir ve sorar:

Niye böyle dikkat ediyorsun?

Bediüzzaman der: Medresemin plânını yapıyorum.

O der: Nerelisin?

Bediüzzaman: Bitlisliyim.

Rus polisi: Bu Tiflis’tir!

Bediüzzaman: Bitlis, Tiflis, birbirinin kardeşidir.

Rus polisi: Ne demek?

Bediüzzaman: Asya’da, âlem-i İslâmda üç nur, birbiri arkasından inkişafa başlıyor. Sizde birbiri üstünde üç zulmet inkişafa başlayacaktır. Şu perde-i müstebidane yırtılacak, takallüs edecek. Ben de gelip burada medresemi yapacağım.

Rus polisi: Heyhat! Şaşarım senin ümidine.

Bediüzzaman: Ben de şaşarım senin aklına. Bu kışın devamına ihtimal verebilir misin? Her kışın bir baharı, her gecenin bir neharı vardır.

Rus polisi: İslâm parça parça olmuş.

Bediüzzaman: “Tahsile gitmişler. İşte Hindistan, İslâmın müstaid bir veledidir; İngiliz mekteb-i idadîsinde çalışıyor. Mısır, İslâmın zeki bir mahdumudur; İngiliz mekteb-i mülkiyesinden ders alıyor. Kafkas ve Türkistan, İslâmın iki bahadır oğullarıdır; Rus mekteb-i harbiyesinde talim ediyorlar. İlâ âhir…

Yahu, şu asilzade evlât, şehadetnamelerini aldıktan sonra, herbiri bir kıt’a başına geçecek, muhteşem âdil pederleri olan İslâmiyetin bayrağını âfâk-ı kemâlâtta temevvüc ettirmekle, kader-i Ezelînin nazarında, feleğin inadına, nev-i beşerdeki hikmet-i ezeliyenin sırrını ilân edecektir. (Tarihçe-i Hayat)

-Bir hayatın oluşumu olan doğum bile sancısız olmuyor. O sancı çocuğu dünyaya getiriyor.

İslâm dünyası sancıda. Doğum sancısında…

MEHMET ÖZÇELİK

09-09-2020




KİRLİ ORTAKLIKLAR

KİRLİ ORTAKLIKLAR

Çok çamlar deviriyor, artık misyonunu tamamladı.[1]

Öncesinde bu haberi yaparak sahibini öne ve göklere çıkaranların fitne odakları, aynı şahıs üzerinden bu seferde,[2] devlete ve hükümete vurmaktadırlar.

Birincisinde överken hükümeti hedef almakta, ikincisinde yererken de savcıya, devlete vuruyordu.[3]

Müslüm Gündüz ile devleti yıpratanlar, bu sefer önce övüp şimdi yerdikleri bu kişiyle saldırmaktadırlar.

Kirli ellerin, kirli kişi ve piyonlarla kaypak ve kaygan zeminde oynadıkları kirli oyunlar.

Tanıdık gelen oyunlar.

Oyuncular yine devrede.

31 Mart ayaklanmasından menemen olaylarına kadar aynı masada ve aynı kalemle yazılıp çizilmektedir.

-Bu arada karanlıktaki aydınlarında kin kusmukları ve gerçek niyetleri açığa çıkmış oluyor.[4]

Acaba İnançlı insanları ve de İmam Hatipleri hedefe koyanlar sahte içkiden ölenlerden dolayı içkiyle aralarına mesafe koyuyorlar mı?

Sahte para ve para dolandırıcılığı yapıp, kara para aklayanların olmasından dolayı aralarına mesafe koyup parayı kullanmaktan vaz geçiyorlar mı?

Askeriyeden her türlü entrikayı çeviren Fetö gibilerden dolayı orduya düşman oluyor mu?

Daha doğrusu samimi ve dürüst mü, bu karanlıktaki aydınlar?

Bu sahte adamın sahtekarlığından dolayı mal bulmuş mağribi gibi davrananlar, acaba onlarla bir ortaklık içindeler mi?

Kirli ortaklıklar bu asırda açıkça ortaya çıkmış ve açıktan sürdürülmektedir.

MEHMET ÖZÇELİK

09-09-2020


[1] https://odatv4.com/cok-camlar-deviriyor-artik-misyonunu-tamamladi-2704161200.html

[2] https://odatv4.com/mob_video.php?id=90676

https://www.yenisafak.com/gundem/cocuk-tacizcisi-fatih-nurullah-her-yerden-kovulmus-hem-sapik-hem-sahtekar-3556043

https://www.haber7.com/guncel/haber/3010847-sozde-tarikat-seyhi-olarak-tanitilan-sapikla-ilgili-gercek-ortaya-cikti/?detay=2

https://www.ahaber.com.tr/yasam/2020/09/06/cocuk-tacizcisi-sozde-seyh-fatih-nurullahin-para-kaynagi-korfez-ulkeleri-cikti?paging=2

https://www.yenisafak.com/gundem/otuz-yildir-entrika-ceviriyor-kucuk-cocugu-taciz-eden-sapik-sahte-seyh-fatih-nurullah-hakkinda-yeni-detaylar-ortaya-cikti-3556128

[3] https://odatv4.com/yazilmamis-habere-yasak-getirdiler-03092031_m.html

[4] https://www.yenisafak.com/video-galeri/gundem/mutercimler-imam-hatiplerden-mezun-olanlar-karsimiza-sahtekar-cinsi-sapik-olarak-cikiyor-2208844




AYAK BAĞLARI VE SENARYOLAR

AYAK BAĞLARI VE SENARYOLAR

Dünyada güç hakimiyeti ve onun kavgası sürmektedir.

Önceleri devletlere darbe yapıp veya yaptırıp hakimiyetini bir yüz yıl da olsa sürdürenler, gözleri açılıp semizlenince dünya hakimiyetini kurma çabası ve savaşı vermektedirler.

-Türkiye de azınlık ve azınlıkların problemi yok belki çoğunlukların problemleri var.

Sadece Türkiye’de değil, tüm İslam ülkelerinde azınlıkların hakimiyeti sağlanarak, çoğunlukla kavgalı hale getirildi. Tıpkı Suriye’deki yüzde sekiz Nusayri, diğer yüzde 92’ ye idareci atandı. Suriye’yi yüzde sekiz yönetince bu hale geldi.

Şimdiye kadar içten kontrol edilen elleri kolları ayakları bütün organları adeta bağlı olan Türkiye bu bağ kırılması ile birlikte Müşteki o münafık Yapı ufak yapısı o engeller maniler devre dışı olunca bu sefer dışarıdakiler gerçek yüzünü gösterdiler bu sefer dışarıdakiler engellemek için o Bağları sağlamlaştırmak için koparmamak için bir şekillerle açık şekli fark yapacaklarını dile getirdiler Onunla da kalmadılar tehdit yoluna gittiler işte Maliye Bakanlığının tehdit edilmesi ile ilgili olan o bilgi

-“Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, “Ben bir Batı ülkesinde muhatabım tarafından birebir sözlü, imalı tehdit edilmiş bir bakanım” deyince yine gözlerimiz fal taşı gibi açıldı. Nasıl yani? Berat Albayrak o kadar sıradan bir şey anlatıyor gibiydi ki sözlerini açmasını istedik.

“Ne zaman oldu” diye sorduk. “Enerji Bakanlığım döneminde” dedi. Israrlı sorularımız üzerine, o şahsın Batı’nın büyük devletlerinden birinin Enerji Bakanı olduğunu söyledi.

“Orada ona gereken cevap verildi. Ama bunları ileride yazmamız lazım. Nesiller bunu bilmeli” dedi.

 Hazine Bakanı Berat Albayrak’ın anlatımlarına kulak verelim:

“Güney Kıbrıs, Doğu Akdeniz’deki sahaları parsel parsel özel şirketlere ihale etmeye başladığında Bakanlar Kurulu’nda yüksek sesle konuyu gündeme getirdik. ‘Böyle bir şey olamaz. Bizim egemenlik haklarımızın olduğu yerlerde, karasularımızda ihaleye çıkıyorlar’ dedik. ‘Etkin bir rol oynamamız lazım’ dedik. Bunun üzerine Dışişleri, Genelkurmay ve Enerji Bakanlığı’ndan oluşan üçlü bir kurul oluşturuldu. Toplantıda bize ‘Akdeniz’de ne işimiz var. Avrupa ne der, Amerika ne der? Gemimiz yok, kiralasak pahalı’ diye devamlı itirazda bulunan bir yapı. Biz gereken cevabı orada verdik. 15 Temmuz’da merdivenlere dizildikleri bir fotoğraf var ya, birisi orada.”

15 Temmuz’un darbeci generallerinin dizildiği bir fotoğraf var. Orada Deniz Kuvvetleri İstihbarat Başkanı Tuğamiral Murat Şizai ve yine Deniz Kuvvetleri Harekat Başkanı İhsan Bakar yer alıyor.”[1]

-Çirkin provokasyonun ardından sokaklar karıştı! Türkiye’den çok sert tepki!

İsveç’te aşırı sağcı grubun Kur’an-ı Kerim’i yaktığı görüntüleri sosyal medyada yayınlamasının ardından İsveç sokakları karıştı. Dışişleri Bakanlığı, İsveç’te meydana gelen Kur’an-ı Kerim yakma provokasyonu hakkında açıklama yaparak, Kur’an-ı Kerim’e yönelik çirkin tahriklerin en ağır şekilde kınandığını bildirdi.[2]

Batı hala barbar ve haçlı zihniyeti hala yeni…

-“Elon Musk’tan olay yaratan tanıtım! İnsan beyni ‘hack’lenecek!

Yaptığı teknoloji hamleleriyle tüm dikkatleri her zaman üzerinde toplayan Tesla ve SpaceX’in kurucusu Elon Musk, çığır açacak yeni bir ürününü tanıttı. Musk’ın insan beyni ile bilgisayarı bir araya getiren özel çipi, büyük tartışmaları da beraberinde getirdi. Çünkü çip, takıldığı insan beyninin ‘hack’lenmesi ortaya çıkarabilir.[3]

-İsrail virüsten daha tehlikeli: İşgalci İsrail koronavirüs döneminde bile masum insanların evlerini yıkmaya devam ediyor

Salgın nedeniyle Filistinliler’in ekonomik açıdan zorluk çektiğini belirten Mescid-i Aksa İmamı Dr. İkrime Sabri, “Halkımız bu virüs döneminde her zamankinden daha zor bir imtihan geçiriyor. İsrail’in hız kazanan yıkımları virüsten dolayı büyük zorluklar yaşayan Kudüs halkına daha büyük zarar veriyor” diyor.[4]

-Bediüzzaman yüz yıl öncesi tesbitinde;” Âyâ zanneder misin; bu milletin fakr-ı hali, dinden gelen bir zühd ve terk-i dünyadan gelen bir tenbellikten neş’et ediyor. Bu zanda hata ediyorsun. Acaba görmüyor musun ki, Çin ve Hind’deki Mecusi ve Berahime ve Afrika’daki zenciler gibi, Avrupa’nın tasallutu altına giren milletler bizden daha fakirdirler. Hem görmüyor musun ki, zarurî kuttan ziyade müslümanların elinde bırakılmıyor. Ya Avrupa kâfir zalimleri veya Asya münafıkları, desiseleriyle ya çalar veya gasbediyor.”

-Geçen yüz yılımızı hay huylarla, kavgalarla, kısır çekişmeler, gidip gelmelerle kaybettik.

Baş örtüsüyle yıllarımızı ve genç kızlarımızı kaybettik.[5]

Kahramanlar korkak, korkaklar kahraman gösterildi. Tarih çarpıtıldı.[6]

MEHMET ÖZÇELİK

03-09-2020


[1] https://m.haber7.com/ekonomi/haber/3007765-berat-albayrak-avrupali-mevkidasi-tarafindan-tehdit-edildigini-acikladi?detay=2

https://www.sondakika.com/amp/haber-turkiye-nin-dogu-akdeniz-de-calisma-yapmasini-13543586/

[2] https://www.haber7.com/dunya/haber/3008532-cirkin-provokasyonun-ardindan-sokaklar-karisti-turkiyeden-cok-sert-tepki

[3] https://www.ahaber.com.tr/galeri/teknoloji/elon-musktan-olay-yaratan-tanitim-insan-beyni-hacklenecek

[4] https://www.yenisafak.com/hayat/israil-virusten-daha-tehlikeli-salgin-nedeniyle-filistinlilerin-ekonomik-acidan-zorluk-cekiyor-3555135

[5]https://www.facebook.com/100004025624000/posts/2175350459275787/?sfnsn=scwspmo&extid=HYgmPE4eY3NFPid7&d=n&vh=e

[6] https://www.yeniakit.com.tr/haber/murat-bardakci-acikladi-devletin-hazirladigi-ciddi-bir-operasyon-1374026.html