İÇTEKİ ANARŞİ

İÇTEKİ ANARŞİ

Her nevi anarşi;evvela kişinin içinde başlar. Daha sonra içteki anlaşmazlıkların artması sonucu dışa yansır.

Eğitim anarşisi,emniyet anarşisi gibi ki;cehaletin ve güvensizliğin insanın içerisinde hükmetmesiyle patlak verir ve dış da kavga şeklinde tezahür eder.

Sağlık anarşisi ki;evvela iç deki dengesizlik ve bunun belirli boyutlara gelmesiyle ortaya çıkan aksaklıklar,hastalıklar şeklinde tezahür eder.

Her birerlerinin sağlıklı,sağlık ekiblerinin çağrılıp tedavi edilmesiyle meseleler halledilmiş,problemler çözülmüş olur.

Kin ve nefret köksüz,sevgi ve saygı köklü olmasıyla beraber,kalbte yer ettikleri nisbette dışa da öylece yansımış olur.

Toprağa ekilip sulanarak,toprağın altından toprağın üstüne doğru gelişen tohum ve çekirdekler;fıtratlarını,tinet ve karakterlerini ortaya koymuş olur.

Öyle de,insan içerisindeki ekilip ve de yeşermesi için sulandırılan iyilik ve kötülük,yükseliş ve alçalış tohumları da insanın karakterini,kabiliyet,tinet ve seviyesini ortaya koymuş..çıkan ne ise,o olarak tezahür etmiş olur.

Kendisini bilemeyen ve bulamayan,başkasını nasıl bilsin? Başkasında kendisini nasıl bulabilsin?

Anarşi boşluktan doğar. İnsan boşluğu kabul etmez. Boş insan hoş insan değildir.

O insan dolacak..ya o doldurduklarıyla kendisini bulabilecek,kimliğini kazanacak,değerlerle değerli olacak..bu durumda da emniyetli ve teminatlı bir insan olarak kalacaktır. Veya kendisini boşluktan boşluğa yuvarlayarak,hayatını ve hayatının sermayesini tüketmiş olacaktır.

Kendisiyle anlaşamayan,başkasıyla anlaşamaz.

İslâmiyet fıtrat dinidir.

İnsanın kendisini bileceği,bulacağı bir şablondur. Kendisiyle,toplumla,her şeyle barıştığı,anarşinin tard edildiği esastır,hakikattır.

Fıtrat,fıtrata zıt olanı reddeder.

Bir ara yaygındı. Her çocuğun hemen hemen ağzında sakız olmuştu.

“Kâinatın hâkimi He Man”

Müdür muavini arkadaş bundan rahatsız olmuş,bana söylemişti. Bende kendi sınıfım olan 7-C sınıfına girmekteydim.

Sınıfa girdim ve kainatın hakimi kim,diyerek sırtımı çocuklara taraf döndüm. herkes hep bir ağızdan Allah, dedi. Ancak cılız bir ses He Man,dedi.

Aradığımı bulmuş,bu vesile ile bir şeyler anlatacaktım. Sesin geldiği tarafa döndüğümde kızarmış bir yüzle karşılaştım. Yine de gülerek kimin söylediğini sordum. Cevab gelmedi. Birkaç kere daha sorup,bir şey yapmayacağımı ısrarla belirttikten sonra bir öğrenci mahcub bir şekilde kalkarak,özür diledi,istemeden yaptığını ifade etti.

Her ne kadar –He Man-sözü yaygın ve salgında olsa,fıtratın dediği Allah gibi köklü,içten ve samimi değildir.

İslâmiyet;içteki ve dıştaki emniyetin teminatıdır.

21-4-1998-MEHMET ÖZÇELİK




BİR DÜNYA DÜŞÜNÜN !

BİR DÜNYA DÜŞÜNÜN !

Günah işlenmiyor… Günahsız bir dünya…

Günahlara gem vurulmuş,gemlenmiş…

Günahlar oralara,oralar günahlara yabancı…

Sanki her şey;cehennemdekilerle cennettekilerin birbirleriyle yer değiştirmeleri kadar yabani ve yabancı…

Tüm güzellikler kemal noktada… Öyle ki; güzelliği bizatihi güzel,zıddıyla güzelliğinin ve derecesinin bilinmesine gerek kalmaksızın güzel…

Orada kardeşlik var. Sevgi,insanlık,merhamet,hürmet,muhabbet gibi tüm her kes için olan güzellikler hep bir arada,aynı sudan yana yana,kana kana içiyorlar…

Farklılıklar;zıtlıkların arasındaki farktan değil,güzelliklerin arasındaki farklılık ve derecelerden kaynaklanmaktadır…

Gündüzü ne kadar sevebilirdim,gece olmasaydı?

Mazlumu ne kadar tanırdım,zalimsiz?

Yaşasın zalimler için cehennem…

Cennet ucuz değil,cehennem dahi lüzumsuz değil…

Karışmış olarak gönderilen bu dünyadaki temyiz ve tefrik ameliyesinden sonra birbirlerinden ayrılacak;bir tarafta cennet,öbür tarafta cehennem…

Temsilde hata olmaz ya… Mesela;300 kg-lık bir büyük ineğin net 50 kg-lık etinin çıktığını,yenilen bu 50 kg-lık etin de vücutta net 10 kg-lık katkı sağladığını düşündüğümüzde,büyük bir kısmının ayrıldığını,az bir kısmın öz olarak kaldığını görürüz.

Yani;çoğu çöpe,azı hayata hayat olur. Onun gibi de;dünyaya gelenlerin çoğu cehennem çöplüğüne,azı cennete layık hale gelir…

Madde asıl olmayıp,mana asıldır.

6-7-1996

MEHMET ÖZÇELİK




HASTALIĞIMIZ; CEHALET – FAKİRLİK VE İHTİLAFTIR.

HASTALIĞIMIZ; CEHALET – FAKİRLİK VE İHTİLAFTIR.

Başta Türkiye olmak üzere tüm İslam aleminin bu son asırdaki mağduriyetinin,mazlumiyetinin ve de dağınıklığının gerçek sebebi üç illettir: Bunlar;

Birincisi;Cehalet. İlacı,marifet.

İkincisi;Zaruret yani fakirlik. İlacı, san’at.

Üçüncüsü;İhtilaftır. İlacı,ittifaktır.

Cahil insan her zaman ve zeminde kolayca kandırılmaya müsait kişidir. Bilgililer ve hilebazlar onların cehaletlerinden istifadeyle her istediklerini ve düşündüklerini yaptırırlar.

Bu ise ancak irfan ,marifet ve bilgi ile ortadan kaldırılabilir. Böylece birkaç bilen ve düşünenin yerini milyonlar almış olur.

Fakru zaruret içerisinde bulunan insanlar her zaman için zengin olanlara –dolaylı-dolaysız- el açma durumu ile karşı karşıya kalırlar.

Fert açısından böyle olduğu gibi,devlet açısından da zengin devletler sürekli fakir devletleri kendi boyundurukları altında bulundurup,kendi menfaatları çerçevesinde kullanırlar.

Bediüzzaman’ın ifadesiyle:”Bu zamanda İslâmın terakkisi ,maddeten terakkiye mütevakkıftır.”

Bu zamanımızda İslâmın ve müslümanların yükselişi,onların maddi açıdan da yükselmesi ile mümkündür.

Azınlık olan Yahudileri dünya çapında üstün kılan ne onların faziletleri,ne de mükemmellikleri değil,madden üstün olmalarıdır ki;onlara kendi borazanlarını öttürürken,başkalarına da onu dinlettirmektedirler.

-İhtilaf ve ayrılık müslümanlar arasında bir kopukluğa ve dağınıklığa neden olmakta,bir araya gelip de bir güç ve kuvvet elde etmelerini engellemiş olmaktadır.

Bu gün dünyada olan bir buçuk milyarlık bir İslam alemi,bir buçuk milyon bir güce dahi sahip değillerse,elbette bu onların ayrılıklarından ve birbirlerinden kopuk oluşlarındandır.

Bu konuda ırkçılık büyük bir rol oynamaktadır.

Hakiki güç ve kuvvet ittifakta,birlik ve beraberliktedir. Çünki birlik ve beraberlikten güç ve kuvvet doğar. İzzetle yaşanır. İhtilaftan ise,zillet doğar.

Buhari ve Müslim’de rivayet edilen bir Hadis-i Kudsi’de:” Ya Muhammed! Ümmetinden iki şeyi kaldırdım. Biri: Önceki ümmetlere verdiğim belayı onlardan kaldırdım.

Diğeri;Ümmetini düşmanın kılıncıyla zillete mahkum etmem. Ancak ihtilaf ettiklerinde,düşmanın eliyle onları zillete mahkum ederim,devam ettikleri sürece…

İhtilafları kalktığında,zilleti de onlardan kaldırırım.”

Hatta peygamberimiz Cenâb-ı Haktan bunu da kaldırmasını istediğinde Rabbimiz;buna rıza göstermemiş,kabul etmemiştir.

Bilinmelidir ki;hastalığın tedavisi,teşhisi ile mümkündür.

17-12-1994

MEHMET ÖZÇELİK




ADIYAMANA MI ?

ADIYAMANA MI ?

Düşünmüyorum reis olmayı! Çünki,bana da sorarlar; hâla sende mi oydasın,oyundasın?

Adıyamanı kurtarma yolundasın? Aldın mı bari bir karış yol?

İstersen her kese sor? Bu sorumluluk isteyen bir yol.

Başı-ortası,sonu da zor. Adaylıkda adaylar bol.

Beşi sağ,üçü sol…

Adeta olmuş atlama taşı.

Kiminin göz yaşı,kiminin aşı.

Her kesin değil,ehlinin savaşı.

Dursun Çavuş-da adaydı,emekli PTT memuru. Belki hataydı,ancak o harcadı,harcandı. Başkaları gibi harcatıp,harcattırmadı!

Yüzlerde bir tebessüm bıraktı.O tebessüm bile bir başarıydı.

Düşündüm de;hadi oldum! Devrem doldu..geride ne bıraktım..bir ilerleme var mı? Önceki Adıyaman ile,şimdiki arasında ne kadar ve ne derece bir fark var?

Beni korkutan yapmayacağım veya yapamıyacağım değil,yapılmayan ve yaptırılmayanlardır!

Az gitti,uz gitti,dere tepe düz gitti,bir de baktı ki;bir arpa boyu yol gitti.

Hey gidi günler! Efendim! Israrla okuyucularımın tekliflerimi sorması üzerine bazı tavsiyelerde bulunmayı,bir vatandaş görevi addetmekteyim kendime;

Evvela,çeşitli zamanlarda kısa aralıklarla,Adıyaman milletvekillerini toplar,ortak noktalarda birleşerek hizmetlerini hızlandırmalarını söyleyerek,tekliflerinizi teklif ederdim. Bunun içinde Adıyaman-ın değişik yerlerine –teklif kutuları- koydururdum. teklifleri değerlendirir,işleri hızlandırırdım.

Yazın tozuna,kışın çamuruna bir an önce son vermeye çalışır,adeta seferber olurdum. Muhtelif yerlere yeşillikler ve parklarla vitrini güzelleştirirdim.

İş adamlarıyla toplantı yapar,iş sahalarının ve fabrikaların kurulması için her türlü kolaylaştırıcı yolları açar,onları buraya celbe çalışırdım. Bunlardan;Kombassan,Yimpaş,vs. dev şirketlere cazibeli davetiyeler ile cezbini sağlar,iç bünyede de şirketleşmeyi sağlayıcı faaliyetleri teşvik ederdim.

Okullarla diyalog kurar,özel sektörde kreş,ilköğretim kurumların kurumuna destek olurdum. Eğitimi arttırıcı mahiyette kütüphane,çayhane,Osmanlı dönemindeki –Çınar altı-sohbetlerini revizyondan geçirip,daha kapsamlı hale getirerek kitap,dergi,gazete,video,konferans,açık oturum gibi fikir ve eğitim alanında yeni kapıların açılmasına sebeb olurdum.

Her yıl birinci-ikinci ve üçüncü olan öğrencileri bedava üniversite de okutarak başarının artmasına katkıda bulunurdum.

Hele dur! Yaparım,yaparım,diyorsun,ancak demekle olmuyor,dersen,ben de derim;Madem yapmıyacaktım,niçin söz verdim!Vermekteyim!Bu koltukta oturmaktayım!

30-08-1998

MEHMET ÖZÇELİK