NAMAZ NEDİR

NAMAZ NEDİR ?

-Namaz; Allah’ın bir emridir.

-Namaz;Allah’a karşı kulun borcunu ödemesidir.

-Namaz;Dinin direğidir.

-Namaz;Allah’ın sonsuz nimetlerine karşı bir şükürdür.

-Namaz;İnsanı doğru yola iletir.

-Namaz;Gözün nuru,kalbin sevinci,aklın istikametidir.

-Namaz;Maddi ve manevi yönden temizlenip,arınmaktır.

-Namaz;Bütün ibadetlerin özüdür.

-Namaz;Kalbin nuru,imanın alametidir.

-Namaz;İnsanın Allah huzurunda olup,devamlı gözetildiğini hatırlamasıdır.

-Namaz;İslâmın ilk ve temel şartıdır.

-Namaz;İnsanın vazifesini yapmasından dolayı huzurlu olmasını sağlar.

-Namaz;Kur’an-ın ve Peygamberimizin yolundan gitmeyi sağlar.

-Namaz;İnsana mükâfat olarak cenneti kazandırır.

-Namaz;İnsanın mükemmel bir insan olmasını sağlar.

-Namaz;İnsanı güzel ahlak sahibi yapıp,kötülüklerden ve kötü ahlaktan korur.

-Namaz;İnsanı cennet ümidiyle doldurup,Allah’ın rızasını kazandırır.

-Namaz;İnsanı cehennem korkusuyla günahlardan kaçındırır.

-Namaz;Ebedi âhiret hayat yolcusunun bir biletidir.

-Namaz;Sırat köprüsünden geçilmesini sağlayan bir buraktır.

-Namaz;İnsanı boğulmaktan kurtaran bir can simididir.

-Namaz;Toplumda zengin ile fakirin,alim ile cahilin kaynaşmasını sağlar.

-Namaz;İnançlı insanların işidir.

-Namaz;Dertlerin dermanıdır.

-Namaz;Bütün iyiliklerin kaynağıdır.

-Namaz;Müslümanın süsü ve değeridir.

-Namaz;Yalvarış ve yakarıştır.

-Namaz;Kabrin nuru,ebedi ahiret yolunun azığıdır.

-Namaz;Mü’minin beratı,kurtuluş ve güveni ve güvencesidir

-Namaz;Mü’minin şanı ve şerefidir.

-Namaz;Mü’minin mi’racıdır.

-Namaz;Kul olmanın bir gereğidir.

-Namaz;İnsanın yaratılış ve dünyaya gönderiliş amacıdır.

-Namaz;Ruhun gıdasıdır.

-Namaz;İnsanın meyvesidir.

-Namaz;Ruhun ve kalbin ve aklın büyük bir rahatıdır.

-Namaz;Allah’a şükür ve hamdetmek için emredilmiştir.

-Namaz;Zahmet değil,rahmettir.

-Namaz;Allah’a sığınmadır.

-Namaz;Geçici dünyada,ebedi hayatı kazanma sebebidir.

-Namaz;En büyük dua,en büyük ibadet,ibadetlerin özü ve özetidir.

-Namaz;İmandan sonra ilk görev,ilk sorgudur.

-Namaz;Mânevi yüksek makamlara çıkma yoludur.

-Namaz;Allah’a en yakın olma yoludur.

-Namaz;Hayata ve tüm ibadetlere bir anlam ve değer katmaktadır.

-Namaz;Allah’ın kuluna olan en büyük hediyesidir.

-Namaz;Bir ihtiyaçtır.

MEHMET  ÖZÇELİK




KÂİNAT NAMAZDA

KÂİNAT NAMAZDA
“Kâinat bir cami-i ekber ve bütün mahlukat taifeleri bir salat-ı kübrada cemaat ile herbiri kendine mahsus bir ibadetle ve hal dili ile bir nevi namaz kılıyorlar gibi Mabud-u Zülcelalin muhit rububiyetine karşı çok geniş bir ubudiyetle mukabele için tedbiri umumun şehadetlerini ve tevhidlerini tasdik eder ki, aynı neticeyi ispat tarzında vaziyet alıyorlar.
….mecmu-u kâinattan ta bir ceseddeki zerrelerin cemaatinden her bir taifenin, her bir ferdin fiili ve hali istianeleri ve duaları var.
…..uhuvvet-i imaniye ve vahdet-i İslamiye sırrıyla, hem namaz vaktinde alem-i İslam mescidinde milyonlarla efradı bulunan bir cemaatin rabıta-i vahdet itibarıyla ve manevi radyolar vasıtasıyla Fatihadaki –Âmin-külliyet kesb eder, milyonlar –Âmin-hükmüne geçebilir.”
*Bütün alem namaz vakitlerinde huzura yapılan davette hazır bulunmaktadırlar. İnsan bundan bigane kalamaz,geri durup gecikemez,uzatılan sürede de olsa gidememezlik edemez.
*Bediüzzaman İsparta-dan Barla-ya giderken yolda ezan okunup okunmadığını sorar.Yeni okunduğunu ve Barla-ya yirmi dakikalık bir zaman kaldığını,orada daha rahat bir ortamda kılacaklarını söyleyen talebelerine;
-Kar üstünde de olsa hemen kılacağız,der ve arabayı durdurarak namaza durulur.
* Peygamber Efendimiz (asm)-e en faziletli amel sorulduğunda, ‘Vaktinde kılınan namazdır.’ buyurmuştur.
* Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’e âmâ bir adam gelip:
– Yâ Resûlallah! Beni mescide götürecek bir kimsem yok, diyerek namazı evinde kılabilmek için Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’den kendisine müsaade etmesini istedi. Peygamber Efendimiz de müsaade etti. Âmâ dönüp giderken Resûl-i Ekrem onu çağırarak:
– “Sen namaz için ezan okunduğunu işitiyor musun?” diye sordu. Âmâ:
-Evet, cevabını verdi. Peygamber aleyhisselâm:
– “O halde davete icâbet et, cemaate gel” buyurdular.
*Namaz vakitlerinde tüm kâinat;cansızlardan bitkilere,hayvanlardan meleklere, cinlerden insanlara kadar her şey kendi lisanında tesbihatta ve ibadettedir.
Efendimizin mi’raçta Allah huzurunda söylemiş olduğu –Tahiyyat-bütün kâinatta bulunan varlıkların Allah’a sundukları hediye ve ibadetlerinin ve hayatlarının neticelerinin sunulmasından ibarettir.
Her bir insan ibadetinde tüm varlıkları temsilen mücmel olarak,zorlama yoluyla olmaksızın bu külli manaları düşünerek kılmalıdır çünkü hakikatta da böyledir.
Ağız dolusu söylemeli,varlıklar sayısınca düşünmeli,esma-i ilahi ve tecellisi boyutunca tasavvurda bulunmalıdır.
*Namaz vakti,huzura kabul vaktidir.Görüşme saati,buluşma anı,toplantı vakti, tüm kâinatın saf saf olduğu zamandır.Safın dışında kalmamalı,dahil olmalı,haylaz çocuk durumuna düşmemeli.
Kişi bulunduğu yeri bir saf,geriye doğru dalga dalga bütün alemleri arkalarda dizilmiş birer saf olarak göz önünde bulundurmalıdır.
*Namazda gizli okumak;biri müşriklerin duymaması ile birlikte,diğeri,gündüzün meşguliyetinden iç dünyasına yönelerek kendisini toparlaması,açık okuma anında da gündüzün meşguliyetinden kendi iç dünyasına dönme zamanını hatırlatmaktadır.
Namaz işlerin meşguliyetinden kendisini kaybeden insanın kendi iç dünyasındaki bir gezintisi,kendisini keşfetmesi ve namaz anahtarıyla alem hazinelerini açarak gün yüzüne çıkarmasıdır.
*Rabbim!Huzurunda sorgudayım.Bütün bunlar bildiğin şeyler ve sana itirafımdır.
Kendimde değildim..kendime gelemedim..hep başkalarıyladım, başkalarındaydım. Kendime gelmek için huzuruna geldim.Beni kendine getir,kendime getir.
Beni huzurunda mahcup etmektense,cehennemin daha ehvendir.Cehennemi sana senin huzurundaki mahcubiyete tercih ederim.
Yıllardır senden kaçtım..seninle hakkıyla olamadım..sende hakkı ve kendimi bulamadım.Ancak kaçtığım ve aradığım yollar yine sana çıktı.Senin dışındaki yollar çıkmazmış,çıkılmazmış!
Yeteri kadar sana inanmadım,ibadette bulunmadım.
Azı çoğa ve çoğu aza harcarken bile,ondada cimrilik yaptım, kıstım, kestim, dünyaya yamadım.
İbadet ettimse de suhre gibi,baştan savma yaptım.İşlerimi ibadete tercih ettim.
Bir ömür kaçış nereye?
Senden yine Sana…
MEHMET ÖZÇELİK
10-04-2011




VAKİTLERE TAKILANLAR

VAKİTLERE TAKILANLAR

Sabah namazının imsak ve giriş vakti beşte ise;güneş doğduktan sonraki vakit kazaya,imsaktan önceki bir dakika da teheccüde girmektedir. Hassas bir hat..

Sabah,öğle,akşam güneşe bağlanmış. Doğumu,tepeden inişi,batış ve de diğer vakitler içerisinde yapılanlar eda olurken,vakit dışındakiler yaralı,kazalı bir namaz olmaktadır.

Bayram namazları bayram günlerine takılmış bir namazdır. Bir salkım ki,ancak o zamanda koparılır ve o zamanda olgunlaştığından,onda derilir.

Cuma namazı,cumanın belli saatine takılıp,öğlen namazının yerinde yer alırken;vaktin çıkmasında öğlen namazı onun yerinde yer alır. Cuma namazı vaktinden önceki alış-veriş helal iken,o saat ve andaki harama inkilab eder.

Her şey vakti içinde kıymet alır,kıymetlenir,kıymet bulur ve de vaktinde olmuş olur.

Teklifin yani mükellefiyetin yaşı dolduğu anda artık o zamana kadar beklenen süre dolmuş,her şey günah ve sevaba kalbolmuş olmaktadır.

Vaktim geçti,vaktinde yapamadım,vaktim kalmadı,daha vakit var,vakti mi?,vakit nakittir,gibi ifadelerle anlaşılmaktadır ki;hayat vakitlere takılmış,oradan onun meyveleri alınmakta,koparılmaktadır.

Vakti saat gelince olacaklar olmaktadır. Kaderin birer göstergesidir vakit.

Vakitle bazıları döner,hayatlar söner,dünyaya gelinir. Bazen gülünür,bazen ağlanılır.

Öyle bir düşmedir ki vakit;yakıp söndürmeyle sınırlı kalmayıp,her noktayı belirler.

Vakit hayatın bir bastonu. Onuna yürür,ona dayanır.

Vakit aynı zamanda bir akittir yani anlaşma ve sözleşme.

Vakit gelince her şey teşhir olunur. Tıpkı kıyamet vakti geldiğinde günahkarların durumu gibi.[1]

Vakit bir ayar ölçüsüdür. İşler onunla ayarlanır. Onunla işler başlar ve biter. Bazı ayarlar düşer,bazı ayarlar artar.

Vakit be vakit oluşumlarla değişimler oluşur.

Vakit bir mihenk taşıdır. Onda ayarlar ayarlanır,şekiller belirlenir.

Vakit varlığa çıkış tünelidir. O tünelden her varlık geçer. Kimisi göçerken,kimisi de vakitte kalır.

Vaktin birinde………… vardı…..

Bir vakit………. adamın biri………

Gelmesine az vakit kaldı.

Vakit tamam,zili çal….

Vakit geldi,vakti tamam…hatta vakti geçmekte…..çünki vakti çoktan doldurdu….vaktinde yapması gerekti…..vaktin kıymetini bilmiyor…..Vakitte hiç geçmiyor…. Vakit ne de çabuk geçti…Kazanamadım,vaktim yetmedi…….Üç gündür yatıyorum….Vaktim yok….

Bir vakitler yoktum..bir vakit çocuk..bir vakit gençtim..dinamiktim..her şey benden sorulurdu..şimdi ben soruyorum her şeyi..vakit ne zaman gelecek..vakit ne zaman bitecek

Vaktin ve zamanın çocukları ne yapacaksın? Bizim zamanımızda böyle miydi? her şey vaktindeymiş!..Vaktinde oluyormuş!

Vakitler bazen su gibi akıyor,bazen de sulu..

Vakitler bazen geçmiyor,dikilmiş başımızda..ızdırap vermek için vakte yemin edilmiş gibi.. “Yemin ederim zamana. İnsanlar husranda.”[2] Seni vakte söylerim!.Bir vakit sana gösteririm…

Vakit üzerimize abanmış,pek de yamanmış.. Vakit bitmez,bitirir. Bu kadar aahı alan bir gün kendisinin işi de bitirilir…. Vakit geçmez,göçürür… elbet buncaları süren,bir gün oda sürülür.

Vakte karışılmaz,onunla yarışılmaz. Her şeyi vaktinde,vakit içinde,vakti gelince yapacaksın!! Çünki vakit bir sermayedir..karla gelişir…ikinci bir vakit verilmez..

Vaktin var mı? Vaktini almayayım! Vaktin varsa bir çay içelim? Bir sohbet edelim?

Vakit varsa var,yoksa yok! Vakitsiz öten horozun başı kesilir..vakit baş keser..Vakit dolmazsa olmaz..vakti gelecek ,olacak… keşke vakti gelse..vakti artık iple çekiyorum..çünki artık vakte tahammülüm kalmadı..

Oda tahammülsüz,bana tahammül edemiyor.çünki vakit çok şeyi yüklenmiş gidiyor..kim bilir nerelerden geliyor?? Kimi indiriyor? Kimi bindiriyor? Malumu belirlemek üzere,meçhule kalkan bir gemi misali…

Doldur-boşalt makinası.. Tarih,geçmiş vakitlerin içinde..arşivinde saklı zamanın..

Din;insanlık vaktinden son vakte dek…

Ğayb,istikbal;gelen vaktin içinde saklı..

Vakit bir kompartuman gibi..hepsine uğramakta,hepsi de ona…

Kendinden taşanlar,manen coşanlar;zamanı ve vakti aşarlar.

Kemal ve olgunluk;vaktin,vaktindeki oluşumudur.

Zamana binenler,istedikleri zaman inerler. Onlar vaktin ve zamanın değil,vakitler onların mahkumudur..o ise hakim.. Zamana hükmedenler;insanların gönüllerine taht kurmuş,gönül hakimleridirler. her zaman,her kese,her yerde hükmederler.

Nakit olan vakit sözleşmemiz yapılmış;vaktinde eda edilmeli,ifa edilmelidir.

Her şey zamanla belirlenir,zamanında belirlenir. Vakit geldi ve geçmekte..Dünya kazuratından temizlenmek üzere bir gusül gerek..dünya bize çık demeden evvel,biz onu kalbimizden çıkaralım.

Harcanan vakit,harcandığı yere göre ya kazandırır veya kaybettirir.

Zaman bizi belirlemeden,biz zamanımızı belirleyelim.

Biz zamana uyup zamane olmayalım,zaman bize uysun.

İman-ibadet-ahlak-muamelat-güzellikler zamana takılmış birer cennet yemişleri.

Küfür-nifak-şer-fitne ve günahlar zamana takılmaya çalışılan aldatıcı birer cehennem zakkumu..geçmiştekiler yemişler,yenilmişler… Şimdikiler yemekte ve görmektedir.

Vakit vakittir..zaman bu zaman..yarın vakit kalmayabilir!!zaman geç olup geçebilir!

Vakit hem mukaddime,hem de hatime ve nokta… Adam vakitsiz öldü!derler.tıpkı vakitsiz oldu,gibi..vakitsiz doğdu,sözü,vakitsiz sözdür.

Vakti asanlar,vakti askıya atanlar;yine vaktin askısına asılırlar.

Vakte takılanlar bir yanda..vakte asılanlar öbür yanda…

İbni Sirin:”Bana,cennete gitmekle iki rekat namaz kılmaktan birini tercih et,deseler,iki rekat namaz kılmayı tercih ederim. Çünkü cennete gitmek benim hoşnud olmam içindir. Namaz ise,rabbimin hoşnud olması içindir.[3]

Huzeyfe-den:”Hz. Peygamber zor bir işle karşılaşınca derhal kendini namaza verirdi.”[4]

İyi vakitler temennisiyle….

11-1-1998

MEHMET ÖZÇELİK

[1] Rum.55-57.

[2] Asr.1-2.

[3] Fezail-i A’mal. M. Z. Kandehlevi. 251,Ahmed,Ebu Davud,İbni Cerir.

[4] Age.249.




NAMAZ

NAMAZ
Kur’anı Kerim-de doğrudan ve dolaylı olarak yüze yakın ayet ,namazı emretmektedir.
Namaz insanın manevi duygularının ekmek,hava su gibi zaruri ihtiyaçlarındandır.
Hazır zevke mübtela olan nefis,rahat ve keyfine düşkün bir insan için,bedene ağır gelebilir.
Oysa bedeli büyük olan bir hizmet için böyle bir gayret azmıdır.Zira yevmiye ile çalışan bir insana bir saatlik bir hazinenin kazılmasında ve ortaya çıkarılmasında trilyonların verilmesini düşünmeyip,yevmiyesinden üç-beş kuruşun kesileceğini düşünmek hiç mantıklı olur mu?
Allah, müminlerden canlarını ve mallarını, karşılığında onlara Cennet vermek sûretiyle satın almıştır.”
Herşeyden önce namaz Allah’ın bir emridir.O’nun tarafından emredilen bir ibadetin yapılması,insana değil usanç,zevk ve şevk vermelidir.
İnsana nefsin ve şeytanın aldatmacasıyla çok ve bir ömür görülen namazda aldanılan nokta şudur;
Tıpkı elli sene yiyeceği yemeği bir anda gözünün önüne getiren bir insan,bir kaç kamyon dolusu yemeği nasıl yiyeceğim diye şimdikini değil,yılları düşünmesi gibi,gözünde büyütmüş olur.
Oysa dün geçti,yarına ise elimizde bir senet yoktur ki,ona çıkalım.O halde bulunduğumuz vaktin namazıyla mükellef olduğumuzu düşünüp,edasına çalışalım.
Her şeyden önce ömrümüz ebedimidir?
Sabırsız olan nefis,dünya meşguliyetini de düşünüp,kendisine bahane aramaktadır.
Oysa kısa hayata karşı,ebedi hayat için bir saatlik bir meşguliye çok mudur?
Her gün yirmi dört altın mesabesinde bize yirmi dört saat veren Rabbimiz,yine sonuçta bizim için olacak olan bir saati namaza vermemizi,dünyada rahata,ahirette büyük bir sermayeye kavuşmamızı istemektedir.
İnsan kendisine sormalıdır;
Şimdiye kadar kıldım ne kaybettim veya şimdiye kadar kılmadım ne kazandım?
Farzı muhal olarak;Bir hesabı ve sorgusu ve de cezası olmasa bile,kılanın ruhen rahatlamasıyla beraber,ne zararı vardır.
Bir de hesabının var olduğunu Allah ve rasulü söylemiş iken,kesinlilik söz konusu iken vay o zaman yapmayanın haline!!!
Namazını kılan bir insan,o gününü hayırla kapatır.
Müslüman olan Taifliler Peygamber Efendimize gelerek kendilerinin namazdan muaf tutulmalarını isterler.
Peygamber Efendimiz ise onlara cevaben şöyle buyurur:
“Rüku (Namaz) olmayan dinde hayır yoktur.”(Müsned)
Namaz olmayan bir hayatta,namaz olmayan bir ailede,namaz olmayan bir toplumda hayır yoktur.
*Hz.Ebubekir de:”Allah’a yemin olsun ki;namaz ile zekatı birbirinden ayıranlarla mutlaka savaşacağım.”der.
Namaz kılmamanın dünyevi cezası Hanefi mezhebinde;Hapis cezası ile cezalandırılırken,Maliki ve Şafii de;Öldürülür ve yıkanarak müslüman kabristanına gömülür.Hanbeli de ise;öldürülür ve yıkanmaz.
Başa gelen musibetlerin çoğu,Allah’a karşı görevlerin yapılmamasından veya aksatılmasından kaynaklanmaktadır.
Birinci dünya savaşındaki mali ve bedeni musibetin bir sebebi de;Zekat-Oruç ve namazda gösterilen ihmalin bir sonucudur.
*Lokmanın oğluna,İbrahim Peygamberin hicazın güvenliği için namazdan söz etmesi,Tur-u Sina’da Allah’ın Hz.Musa’dan namaz kılmasını istemesi işin ciddiyyetini göstermektedir.
“Namazı kıldınız mı, gerek ayakta, gerek otururken ve gerek yan yatarak hep Allah’ı anın. Güvene kavuştunuz mu namazı tam olarak kılın. Çünkü namaz, mü’minlere belirli vakitlere bağlı olarak farz kılınmıştır.”
Hadis-te:”İslâ beş temel üzerine bina edilmiştir.’buyrulmaktadır.
*Peygamber Efendimiz Muaz bin Cebel’i Yemen-e gönderirken;O ehli kitaba önce namazı emretmesini söyler.
*Âhirette cehennemliklere suçları sorulduğunda ilk ifadeleri;Biz namaz kılanlardan değildik.”derler.
“Öyle ise akşama girdiğinizde, sabaha kavuştuğunuzda, Allah’ı tesbih edin.
Göklerde ve yerde hamd O’na mahsustur. Gündüzün sonunda ve öğle vaktine girdiğinizde Allah’ı tesbih edin.”
Burada dört vakit ve asr suresinde de ikindi ile beraber beş vakit olarak emredilmiştir.
“Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.”
Âyetiyle yaratılışn gayesi namaz olduğu belirtilmiştir.
Zira Peygamber Efendimiz savaşda bile namazı terketmemiş,ve de cemaatla namazla emredilmiştir.
“(Ey Muhammed!) Cephede sen de onların (mü’minlerin) arasında bulunup da onlara namaz kıldırdığın vakit, içlerinden bir kısmı seninle beraber namaza dursun. Silâhlarını da yanlarına alsınlar. Bunlar secdeye vardıklarında (bir rekât kıldıklarında) arkanıza (düşman karşısına) geçsinler. Sonra o namaz kılmamış olan diğer kısım gelsin, seninle beraber kılsınlar ve ihtiyatlı bulunsunlar, silâhlarını yanlarına alsınlar. İnkâr edenler arzu ederler ki, silâhlarınızdan ve eşyanızdan bir gafil olsanız da size ani bir baskın yapsalar. Yağmurdan zahmet çekerseniz, ya da hasta olursanız, silâhlarınızı bırakmanızda size bir beis yoktur. Bununla birlikte ihtiyatlı olun (tedbirinizi alın). Şüphesiz Allah, inkârcılara alçaltıcı bir azap hazırlamıştır.”
Toplumda şöyle yanlış bir inanış var;‘Çalışmakta ibadettir.’
Oysa bir çocuk okula kaydolmadan nekadar başarılı da olsa,onun karnesine başarı olarak kaydolmaz.
Bir de ibadet ayrıdır,namaz ayrıdır.İbadet müstehab olan güzel hareketler olup,sevap kazandırır ancak namaz mecburi ve farz olup,yapılmadığında büyük günah kazandırır.
Rabbimiz ibadeti namaz şartına bağlayıp,sonucunda yapılacak veya her iki namaz arasında helal ve meşru olarak yapılacak işlerin ibadet olduğunu belirtmiştir.
Mesela bir insan tüm dünyadaki insanları yedirse ve içirse,böyle bir iyilikte bulunsa;bu iyilik küçümsenmeyecek bir iyiliktir.Ve bunu sadaka ve iyilik niyetiyle yerine getirse,vermediği bir milyar zekatın yerini doldurmaz.
Veya kılacağı iki rekatlık sabah namazının farzının yerine geçmez ve de onun günahını affettirmez.
Tıpkı memurun maaşının dışında ekstradan yapılan yardımlar gibidir.Memur olunmadığı takdirde maaş olmadığından,ek yardımlarda otomatikman kaldırılmış olur.
Yevme lâ yenfeûda kalb-i selim isterler
Sanma ey hâce ki,senden zer-ü sim isterler
Kıyamet günü altın gümüş değil,selim kalb isterler.

MEHMET ÖZÇELİK
19-01-2009




CUMA NAMAZI KADINLARA FARZ MIDIR?

CUMA NAMAZI KADINLARA FARZ MIDIR?
-Âyette, “Ey iman edenler! Cuma günü namaza çağırıldığı (ezan okunduğu) zaman, hemen Allah’ı anmaya koşun ve alışverişi bırakın. Eğer bilmiş olsanız, elbette bu, sizin için daha hayırlıdır.” buyrulur.
Buradaki namaza -iman edenler- ifadesiyle umumu ifade ederken,alış verişi bırakın-ifadesiyle hususu ifade eder.Zira alış veriş genelde erkeklere aid bir husustur.
Umumi hüküm tahsis edilmektedir.
*Cuma namazına çağrıldığında namaz kendisine farz olan bir kişinin alış veriş yapması caiz değil,haram olarak kabul edilmiştir.
Kadınlara ise Cuma farz olmadığından onların alış verişi bu kapsamın dışında değerlendirilmektedir.
Ancak bunun hangi vakit olduğu an ise;ezan okunduğunda,hutbe anında ve iki rekatlık farzın kılındığı anlar olarak söylenmiştir.
-Kadınlar Cuma kılmış olsalar,o günün öğle namazını kılmazlar.
-Cuma günü öğle namazını kılmakla da –erkeklerin bir farklılık ciheti olsa da- Cuma sevabı alırlar.
*Hadis:”Cuma namazı köle,kadın,çocuk ve hasta hariç her Müslüman üzerine cemaat içinde yapması gereken vacib bir hakikattır.”
Bu hadise istinadendir ki; Cuma namazının farziyyeti , olan bu umumi hüküm, sünnetle tahsis edilmektedir.
Bu hüküm aynı zamanda icma ile de sabit olmuştur.
Ancak ifade ettiğimiz gibi;bir kadın her ne şekilde olursa olsun, Cuma namazını kılarsa,onun o günkü öğle namazını kılması gerekmez.
Cumanın şartı sıralanırken ilk şart olarak;Erkek olma şartı sıralanır. Cum’a namazı kadınlara farz değildir. Ancak namazı cemaatle kılarlarsa bu yeterli olup, öğle namazını kılmaları gerekmez.
Bu tıpkı misafir olan bir kimsenin müsaid olduğunda cumayı kılması gibi,bir kadın da kendisi için cumayı kılabileceği,fitneden uzak bir ortam olduğunda veya teravihte olduğu gibi uygun bir ortamın hazırlanması halinde mecburiyet olmaksızın kılabilir.
-Kadın ve erkek ihtilatı olmaksızın teravihteki düzenleme gibi sıralanılarak yapılması uygun olur.
“Namazda erkek saflarının en faziletlisi en önde olanı, fazileti en az olanı ise en arkada bulunanıdır. Kadın safların en faziletlisi ise en arkada kalanı, en az faziletlisi ise en önde olanıdır.”
-Peygamberimiz mazeretsiz olarak üç cumayı kılmayan bir kimsenin kalbinin mühürleneceğini söylemiştir. (İbn-i Mâce)
Cumanın fazileti ile ilgili olarak bir çok hadis rivayet edilmektedir.
* Cuma namazının umumi hükmünün peygamberimizin hadisiyle tahsis edilip kadınlara farziyetinin kaldırılmasını tenkid edip,Kur’an varken Rasulullahın uygulamasını nasıl kabul edebiliriz,Kuran bize yeter diyen kişi,aslında kendi kısır görüşünü Rasulullahın görüşünün önüne geçirdiğinin de farkında değildir.
Böylece kendisini peygamberden üstün tutmuş,öncelikli ve de tutarlı kabul etmiş olmaktadır.

MEHMET ÖZÇELİK
09-06-2014




GEÇMİŞ ÜMMETLERDE NAMAZ

GEÇMİŞ ÜMMETLERDE NAMAZ
İnsan Allah ile olan irtibat ve ilişkisinde imandan sonra en büyük bağ ibadetin ruhu olan namazdır.
Var oluşun sebebi,devamı ve neticesidir.
Terk etme ise kopuşun önemli sebeblerindendir.Sonuçta imanda zayıflama ile beraber bir kopmaya gitmektedir.
-Namazı terk etmenin getirdiği sonuçları ise Rabbimiz şöyle beyan ediyor:” Onlardan sonra, namazı zayi eden, şehvet ve dünyevî tutkularının peşine düşen bir nesil geldi. Onlar bu tutumlarından ötürü büyük bir azaba çarptırılacaklardır.”
-Namaz her ümmete farz kılınmıştır.” Celâlim hakkı için, biz, her ümmete; “-Allah’a ibadet edin ve putlara tapmaktan sakının.” diye bir Peygamber gönderdik. Sonra içlerinden bir kısmına Allah hidayet etti, bir kısmının da üzerine sapıklık vacip oldu. Şimdi yeryüzünde bir gezip dolaşın da, bakın ki, Peygamberleri tekzîp edenlerin sonun ne olmuştur?”
-Hz.Musa Turi Sinaya ilk çıktığında,ilk aldığı emir;” “Şüphe yok ki ben Allah’ım. Benden başka hiçbir ilâh yoktur. O hâlde bana ibadet et ve beni anmak için namaz kıl.”
Kâbe de bu amaçla kurulan ilk mabeddir.
Geçmiş ümmetlerde de namaz emredilmiştir.
“Temizlenen, Rabbinin adını anıp O’na kulluk eden kimse kuşkusuz kurtuluşa ermiştir.
Fakat siz (ey insanlar!) ahiret daha hayırlı ve daha devamlı olduğu halde dünya hayatını tercih ediyorsunuz.
Şüphesiz bu (anlatılanlar), önceki kitaplarda, İbrahim ve Musa’nın kitaplarında da vardır.”
*”Şu insan, Mâbûd-u Ezelînin azamet-i hitabına, hadsiz kalblerden ve dillerden çıkan sesler, dualar, zikirlerle mukabele ediyor. O sesler, dualar, zikirler birbirine tesanüd ederek ve birbirine yardım edip ittifak ederek öyle geniş bir surette Mâbûd-u Ezelînin ulûhiyetine karşı bir ubudiyet gösteriyor ki, güya küre-i arz kendisi o zikri söylüyor, o duayı ediyor ve aktârıyla namaz kılıyor ve etrafıyla, semâvâtın fevkinde izzet ve azametle nâzil olan -emrini, küre-i arz imtisal ediyor.”
*”Bu arzı böyle kendine sâcid ve âbid ve ibâdına mescid ve mahlûklarına beşik ve kendine müsebbih ve mükebbir eden Zât-ı Zülcelâl..”
– Rabbimiz sure başlarında da bu tesbihleri zikretmiştir.
İnsan ibadete hava ve su gibi ihtiyaç duymaktadır.
*” Evet, Cenâb-ı Hak senin ibadetine, belki hiçbir şeye muhtaç değil.”
İbadet Allah için yapılır.
*”Ve “İbadet Cenâb-ı Hakka mahsus ve şükür Ona lâyık ve hamd Ona hastır” diye çok tekrarla beyan ediyor.”
-” Akşama erdiğinizde ve sabaha kavuştuğunuzda Allah’ı tesbih edin. Göklerde ve yerde olanların hamd ve senâsı Ona mahsustur. Gündüzün sonuna doğru ve öğle vaktine girince de Allah’ı tesbih edip namaz kılın.”
-Bu ayetin 5 vakit olduğuna dair deliller mevcuttur.
*” Tesbih ve Tekbir ve Hamd, namazın çekirdekleri hükmündedirler. Ondandır ki, namazın harekât ve ezkârında, bu üç şey, her tarafında bulunuyorlar. Hem, ondandır ki, namazdan sonra, namazın mânâsını te’kid ve takviye için şu kelimât-ı mübâreke, otuz üç defa tekrar edilir. Namazın mânâsı, şu mücmel hulâsalarla te’kid edilir.”
MEHMET ÖZÇELİK
24-10-2014