YARALI NESİL

YARALI NESİL

İçinde bulunan asır hasta bir asır, dolayısıyla insanı da hastalıklı insan.

En büyük yara manevi yaradır.

Öyle ki ebedi ahiretini bitirecek ve batıracak bir hastalık.

Adeta asırların hastalığı, asrımızda cem olmuş.

Bu insanlara baktığımızda hayatında zikzak çizmiş, bulanık, tam netliğe kavuşmadığını görürüz.

-İsmet Özel: “Sosyalistlerin önünü tıkamak namusa yakışmazdı”
İsmet Özel- Tabii. Mecburduk ona. Çünkü elimiz mahkumdu. Türkiye’de sosyalistler bir şey yapıyorlardı. Onları geride bırakmak, daha doğrusu onların elini, kolunu bağlamak namusa yakışmazdı. Onun için tabii ki, kurucular arasında yer almayı görev bildim kendime.
Hulki Cevizoğlu- Siz, “O zaman sosyalistlerin elini kolunu bağlamak namusa yakışmazdı. Fikir Kulüpleri Federasyonu’nu kurmak zorundaydık” diyorsunuz.
Peki bugün sosyalist düşünceye sahip insanların elini kolunu bağlamak gerekir mi?
İsmet Özel- Eğer ben sosyalist görüşlerimi o günkü kafamla muhafaza ediyor olsaydım, tabii ki olmazdım. Bugün bir Müslüman olarak, İslamcı olarak da aynı şekilde Müslümanlar’ın elini, kolunu bağlayacak bir davranışa…
Tabii ki. Halkın önünü kapamak doğru değil. Yani halkın, ya da bir şeyler kendi gerçekliğini ifade temek isteyen insanlar bir yöne girmişlerse, onların maniple edilmesi doğru değildir.”[1]

-Yaşar Nurı Öztürk-ün tercümesini yaptığı Prof. Dr. Mustafa Sibaî eseri olan ‘İslam Sosyalizmi’ adlı eserinde şöyle der:” Sosyalizmi, bütün peygamberlerin ortak mesajlarından biri ve ‘İslam akidesinin bir parçası’ olarak gören Sibaî, fikir ve siyaset mücadelesinin merkezine bu fikri koymuştur. Sibaîye göre, Hz. Muhammed’in sünneti tarihin ilk ve en muhteşem sosyalizm denemesidir. Mustafa Sibaî 1915 yılında Suriye’nin Humus kentinde doğdu.”

-Cemil Meriç’te bir sosyalisttir ancak Ahmet Kabaklı’nın ilgisiyle değişim geçirmiştir. Batı kültürüyle yetişmiş bir fikir adamıdır.

-Nurettin Topçu’ da bu sosyalizmin etkisi altındadır.

Nurettin Topçu’nun, ”İslam Sosyalizmi” şeklinde dile getirdiği anlayışa karşı çıkan hatırı sayılır bir grup vardı.[2]

Elbette zaten kabul edilebilir bir İslami görüş değildir.

Batı kültürü almış biri.

-”Eski Refah Partisi Milletvekili Şevki Yılmaz, Çorum’da bir alim olan merhum Mehmet Ali Ak’ın babasına yaptığı bir ziyarette kendisine Konya ile ilgili tüyler ürpertici bir anısını anlattığını söyledi. Yılmaz, o zatın acı hatırasını şöyle aktardı: “Askerdim, 1930’lu yıllar, Ulus’ta bir tren geldi, çok soğuk komutan dedi ki ‘bu vagonlarda nöbet tutacaksınız’ hayvan vagonlarında. Komutana sordum, ‘hayvanlar için neden nöbet tutacağız, hayvanlar nereye kaçar?’ Komutan imanla ağlamaya başladı, ‘ne hayvanı olum burada Konya’dan getirtilen 400 alim var, yarın sabah Ulus’ta idam edilecekler”[3]

-Moon tarikatı Hristiyanlığı birleştirme amacıyla çıkmıştır. Hz. İsa’nın kendisini tıpkı Pavlus gibi görevlendirmesini iddia etmektedir.

Tıpkı Fetö gibi dinleri birleştirme faaliyeti gibi.

Moon’da katolog evliliği, Fetö’de de devam etmektedir.

1965 de Chp Genel Sekreteri olan Kasım Gülek Moon tarikatına mensuptur.

Fetö onun cenaze namazını kıldırmış ve daha sonraları da Gülek-in kızı Fetö Abd-ye kaçtığında onun için Grahem Fullerle beraber oturma izni almış, Cizvit papazlarının çiftliğine yerleşmiştir.

Moon tarikatı da bağışlarla ve ekonomik büyümelerde gelişimini sağlamıştır.

Tıpkı Fetö gibi.

-”Keynes’in 9 Haziran’da İstanbul’a gelerek teslim olduğu ve sevk edildiği hakimlikçe tutuklandığı öğrenildi. ABD vatandaşı olduktan sonra Alpaslan Demir olan ismini değiştiren David Keynes için 15 yıla kadar hapis istemiyle dava açıldı.

Bylock hakkında şu bilgiler yer almıştı:

“Keynes, ByLock’un 600 bin kişi tarafından indirildiğini, kullanıcıların çoğunluğunun Türkiye, Suudi Arabistan ve İran’da yaşadığını söylüyor. Türkiye’dekilerin yüzde 90’ının cemaatçi olduğunu ve ByLock’un cemaatin haberleşme aracına dönüştüğünü kabul ediyor. Fakat Ocak 2016’da itibaren ByLock’un kullanım dışı olduğunu, o tarih sonrasında ve darbede kullanılmadığını iddia ediyor.”[4]

-Abdullah Cevdet gençliğinde namaz kılan bir insan iken, Mekteb-i Tıbbiyeye gittikten sonra geçmişini silip tamamen ateist bir düşünce içerisine giriyor.

Artık o Aduvvullah Cevdettir.

-“Prof. Dr. Üstün Dökmen: Başörtülü psikolog olamaz.”[5]

 

Bizde birisine bir şeyler yaptırmak için önce ona ünvan, makam, para, vs. verilir, şişirilir ve daha sonra gebe bırakılan o kişiye zemin oluşturulduktan sonra yaptırılır ve söylettirilir. Etkili olsun diye.

Şimdiye kadar kendi alanında konuşup, bazı noktalarda takdir toplarken, birden bire alakasız ve münasebetsizce alanı olmayan bir konuya, Dini bir meseleye adeta müdahale ederek konuşması iyi niyet ve düşüncede olmadığı düşüncesini akla getirmektedir.

Bu ve benzer hezeyanlarda bulunan psikolog, bir psikoloğa görünmelidir. Psikolojik durumu irdelenmesi gereken bu zata sormak lazım, mason olmak illa dine ve dini değerlere saldırmanın birinci şartı mıdır?

Yani bu başörtüsü meselesi psikolojinin meselesi olmayıp, dinin meselesi iken, acaba kendileri masonluğun meselesi olarak mı gündeme getiriyor?[6]

MEHMET ÖZÇELİK

15-08-2022

 

 

[1] 68’in yazılı tarihi. Hulki CEVİZOĞLU.

[2] Tasavvuf.Mülakat.Prof.M.Demirci.sh.448.

[3] https://www.yenihaberden.com/konya-ile-ilgili-aci-hatirayi-anlatti-986h.htm

[4] https://www.haberturk.com/son-dakika-bylock-un-lisans-sahibi-david-keynesin-haziran-ayinda-geldigi-istanbulda-tutuklandigi-ortaya-cikti-3145470

https://t24.com.tr/haber/patent-sahibi-david-keynes-bylocku-anlatti-yazilimcisi-kim-kullanicilar-fetocu-mu,366818

[5] https://www.yenisafak.com/video-galeri/gundem/prof-dr-ustun-dokmen-basortulu-psikolog-olamaz-2237726

[6] https://www.akasyam.com/ustun-dokmen-mason-mu-166522/

Bak. MASON TARİKATI ve Emperyalizm-I- Hürol Tasdelen.sh.34.




HİSSE-32

HİSSE-32

Diyarbakır’ın bir dağ köyünde ilköğretimde görev yapan öğretmen Matematik dersinde ; – Bir kasada şu kadar çilek varsa, 10 kasada kaç çilek vardır? Diye öğrencilerine bir soru soruyor. Öğrenciler: – Öğretmenim çilek ne? Diyorlar. Öğretmen: – İşte çocuklar çilek. Diyor. – Biz hiç çilek yemedik. diyorlar. Bunun üzerine öğretmen pes etmiyor, oturup Bursa’daki tarım firmalarına toprak numunesi yolluyor ve diyor ki; – Bu toprakta çilek yetişir mi ? diyor. Bursa’daki firmalardan cevap geliyor. – Evet Diyarbakır şartlarında çilek yetişir. Hatta mektubun yanında çilek fideleri ve yetiştirme şeklini anlatan bir tarif yolluyorlar. Öğretmen öğrencilere okuyor nasıl yetiştirileceğini, çıkarıyor bahçeye ve diyor ki: – Bu sene size matematikten sınav yok. Öğrenciler: – E nasıl not alacağız öğretmenim? Hepsine bahçeyi kazdırıp, çilekleri diktirip, can sularını verdikten sonra her birine dörder çilek fidesi verip: – Şimdi gideceksiniz evinize anne babanıza ben size nasıl öğrettiysem sizde onlara öyle öğreteceksiniz. Çocuklar gidiyorlar evlerine hepsi anlatıyorlar ve çilekleri dikiyorlar ve öğretmen diyor ki: -Çilek mevsimi gelince getireceksiniz tabakta on tane çileğe bir not alacaksınız. Çocuklar tabaklarla getiriyorlar, çilekleri sayıyor öğretmen, eksik olanlara da tam not veriyor ve sonra diyor ki: – Çocuklar nasılmış tadı? Öğrenciler: -Valla ucunda not vardı diye yiyemedik. – Hadi bakalım yiyin. Diyor öğretmen. Çocuklar ağızlarını burunlarına bulaştıra bulaştıra yiyorlar çilekleri. Aradan iki yıl geçtikten sonra çilek girmemiş o köyün halkı şu anda Diyarbakır’ın pazarında çilek satıyorlar. Şimdi düşünüyorum da, öğretmen olmak bu işte gerçekten… Tahtada müfredat anlatmak değil… Bulunduğun yere, bulunduğun ülkeye, okula bir şeyler katmak… Alıntı.

*************   

? TAKSİM CAMİİ AÇILIRKEN DÜŞÜNDÜKLERİM.

“Sene 1992 veya 1993. Uzunköprü’de Bölük komutanıyım. Yaz dönemi yani tayinlerin ve izinlerin yoğun olduğu dönem. Tabur Komutanımız tayini çıktığı için birlikten ayrılmıştı. Yeni atanmış olan da yurt dışında olduğundan henüz katılmamıştı. Ben de en kıdemli Bölük komutanı olarak Tabur komutanlığına vekâlet ediyorum.

  1. Kolordu Komutanı MİT Müsteşarlığından yeni atanan Teoman Koman idi. Emir ve komutayı teslim alır almaz, birlikleri tanıma maksadıyla denetlemeler yapıyordu. Hudut birlikleri olmamız dolayısıyla ilk denetlemesini de Uzunköprü garnizonuna yapmıştı. Birlik Komutanlığına vekâlet etmem dolayısıyla ben de Komutanın denetlemesine eşlik ediyorum.

Diğer Tabur komutanları ile birlikte kışlanın kolaylık tesislerini Teoman Koman’a gezdiriyoruz. Tam mutfağı denetlerken mutfağın 500 metre uzağında bulunan şadırvanı, minaresi olan kışla camisinden ikindi ezanı okunmaya başladı.

Teoman Koman büyük bir hayretle ezana kulak verdi. Mutfaktaki denetlemesini orada keserek,  ”Bu ne ya!  Tekke mi burası  yoksa Kışla mı!” diye sinirlenerek camiye doğru hızla gitmeye başladı.

Tabi arkasından biz de gitmek zorunda kaldık. Camiye vardı, doğrudan kendisi kapıyı açarak ve botlarını dahi çıkarmadan camiden içeri girdi.

…’Kışlalardaki cami ve mescitlerde ezan okunmayacak… Mesai saatlerinde camiler kilitli olacak…’ şeklinde emirler verdi ve camiden çıkarak tekrar mutfak denetlemesine devam etti” Yzb.Abdullah SÖNMEZ

Bu denetlemeden sonra kışla camileri bir, bir kapatıldı…

ve ezanlar susturuldu…

28 Şubat döneminde banka yönetim kurullarına girerek hortumlanmasına yardımcı olan darbeci generallerden sadece bir tanesi olan ve Türkiye’nin en önemli kurumlarından MİT’in yıllarca başkanlığını yapan Koman’ın; İstilacı bir subay edasında botlarıyla camiye girişi…

ezan ve camilere karşı bakışı…

yıllarca içimizi sızlatmıştı.

Topçu Kışla Camii’nin yerine inşaa edilen Taksim Camii’nin açılışını izlerken  içimde kördüğüm olmuş acıların buruk  etkisiyle nereden nerelere geldiğimizi düşündüm ve  bizleri bugünleri görmeye şahit kılan Rabbime Şükrettim.Allah’a Hamdolsun.Emeği geçenlerden Allah razı olsun.

Camilerimizdeki ezanların birdaha ebediyyen susmaması temennisiyle

Milli marşımızdaki ifadelere gelin birlikte amin diyelim;

“Ruhumun senden, İlâhî, şudur ancak emeli:

Değmesin ma’bedimin göğsüne nâ-mahrem eli!

Bu ezanlar-ki şehâdetleri dînin temeli

Ebedî yurdumun üstünde benim inlemeli.”

Arif ÇELENK/ 28 Şubat Platformu Bşk

************ 

Türk ve Japon şirketleri arasında bir kürek yarışı düzenlenmesine karar verildi.

 

Japonların takımında 8 kişi kürek çekiyor, 1 kişi dümencilik yapıyordu.

Türk Takımında ise 2 kişi kürek çekiyor, 3 kişi şeflik 3 kişi müdürlük yapıyor 1 kişi de dümeni kullanıyordu.

Her iki takımda, performanslarının en üst düzeyine varabilmek için uzun ve zorlu bir hazırlık döneminden geçti.

Büyük gün geldi ve iki takımda, kendini hazır hissediyordu. Japonlar yarışı bir kilometre farkla kazandılar…

Yarış sonrası Türk takımı çok sarsılmıştı.Türk Şirket yönetimi yarışın açık farkla kaybedilmesinin nedeninin bulunmasına karar verdi.

Yapılan araştırmalar, analizler ve uzun çalışmalar sonucu düzenlenen raporlara göre hata bulundu ve çözüm önerisi getirildi.

Çözüm olarak yönetimdeki düzeni güçlendirmek için 1 genel müdür atandı, ve sandaldaki ağırlığı dengelemek için kürekçi sayısı da 1 e indirildi.

Japonlara yeni bir yarış teklif etme kararı alındı.

9 kişilik Türk takımı Japonlarla bir yarış yapmak üzere yeniden yapılandı.

Japonların takımında 8 kişi kürek çekiyor, 1 kişi dümencilik yapıyordu.

Türk Takımında ise yeni yapılanma şekli şöyleydi,

1 Genel müdür

3 Bölgesel müdür

3 Dümen şefi

1 Dümenci

1 Kürekçi

İkinci yarışı Japonlar iki kilometre arayla kazandılar.Tepesi atan Türk şirketi yönetim kurulu hemen harekete geçti. Yarışın kaybedilmesinden sorumlu tutulan kürekçi kovuldu,müdürlere ve diğer personele sorunun çözümüne olan katkılarından dolayı ikramiye verildi.

*************  

Odanızın köşesine asın. Her zaman lazım olacak sözler…

 

???İranlı (Güney Azerbaycanlı) bir Türk olan ve halen Ülkemizde yaşayan kimyacı ve felsefeci Dr. Anooshirvan Miandji’den (Anuşirvan Miyancı’dan) insana ve hayata dair ibretlik tespitler!

1-?Beyin bir donanımdır, her insanda vardır! Akıl bir yazılımdır, her insanda yoktur.

2-?Evrendeki en mükemmel laboratuvar insan beynidir! İstediğini düşünerek sentezler.

3-?Bilim insanı olmanın birinci şartı, bilmediğini yüreklice söyleyebilmektir.

4?Bir toplumun okuyup geçenlere değil, okuyup düşünenlere ihtiyacı var!

5?Aptallaşmanın en kolay yolu merak etmeyi bırakmaktır.

6-?Karın tokluğuna yaşanan bir yerde ilkeli düşünce üretmek mümkün değildir.

7-?Çocuklar yetişkinlere göre daha iyi akıl yürütürler! Çünkü önyargıları yoktur.

8-?İki yüz kelimeyle düşünen biri, iki bin kelimeyle düşünen birini asla anlayamaz.

9-?Büyük bir güç mü istiyorsunuz? İşte o gücü size gösteriyorum! Hayal gücü.

10-?İçinizdeki çocuk yaşıyorsa, yaşlanmıyorsunuz demektir.

11-?Düşüncen fakir ise diğer zenginliklerin seni kurtarmaz.

12-?Size bütün kapıları açan bir anahtar vereceğim! Bu anahtarın üzerinde iki şey yazılıdır! Biri sabır, ötekisi nezaket.

13-?Sessiz çığlıklar sesli haykırışlardan daha etkilidir.

14-?Dilinizi sökün, tamir edin ve yeniden yerine takın! Çünkü bütün sorunların temelinde o var!

15-?İnsan, duymak istediklerinden vazgeçmedikçe uyanamaz.

16-?Doğru sözler karşısında yapılacak en iyi hareket, bir kenara çekilip sessizce dinlemektir.

17-?Uzmanı olmadığınız konularda kendinize yakışanı yapın ve bir kenara çekilip sessizce oturun!

18-?Bir insanı ancak kendisi engelleyip, kendisi durdurabilir.

19-?Önündeki seçeneklerden en zorunu seçen başarılı olur.

20-?Vazgeçmezsen, doğru seni önünde, sonunda bulur.

21-?İnsan, sorun yaşadığı oranda değil, sorun çözdüğü oranda gelişir ve olgunlaşır.

22-?Kendi üzerinizde çalışmaktan vazgeçmeyin! Aksi halde gelişip olgunlaşamazsınız.

23-?Kitaptan ve kütüphaneden uzaklaşıldıkça cehalet artar! Cehalet arttıkça da sefalet ve felaket artar. Sefaletin ve felaketin getirdiği ise acı ve göz yaşıdır.

24-?Ahlaksızları ahlaklı gibi göstermek bir toplumun ahlakını bozar.

25-?Bir toplumun çoğunluğu, olduğundan daha ahlaklı görünmek çaba ve gayreti içindeyse, bilin ki o toplumda ahlak sorunu vardır.

26-?Herkesten ve her şeyden umudunuzu kestiğiniz anda belki de kurtarıcı sizsinizdir! Küsmekten ve kabullenip bir köşeye çekilmekten daha başka bir yol var! Mücadele etmek.

27-?Ekonomik gelişmeyi kişisel ve zihinsel gelişmenin önünde tutan toplumlar, kesinlikle uygarlaşamazlar.

28-?Gönlü güzel olanın niyeti de, söylemi de, eylemi de güzeldir.

29-Karnı doymayan değil, gözü doymayan insan fakirdir.

************ 

MERHUM ABDURRAHMAN GÜRSES HOCAMIZIN BİR ANISI”*

1948 yılında hacca gitmek serbest bırakılmıştı. Fakat gitmek kolay değildi. Hocaefendi, hacca gitmek için yanıp tutuşur fakat imkân bulamaz. Tam bu sırada Hocaefendi’ye cemaatinden biri: “Hafız’ım, hacca götürsek  gider misim ?”diye sorar. O da; “evet giderim” der.

Deniz yoluyla giderler. O zamanlar hac yolculuğu aylarca sürmektedir. Hocaefendi’yi hacca götüren zat yol boyunca ve hac esnasında; “Hafızım  gel Kur’an oku, hafızım  gel, hafızım  git, hafızım  yat, hafızım  kalk” der… Gelene gidene hep, “bu benim hafızım ” der. Hocaefendi müthiş sıkılır. Ama bir şey söylemez.

  İstanbul’a gelince Halıcılar caddesinde iki katlı evi varmış, hemen emlakçıya  gider:

“- Şu evi satar mısın” der. O da:

“- Satarım” deyince:

“- Hemen sat” der.

Ev satılınca   parasını alıp doğru kendisini hacca götüren zata gider. O yine; “Gel hafızım , gel” der. Hocaefendi:

“- Sebeb-i  ziyaretim şu: Hacca gittiğimiz için bana soruyorlar: Gidiş geliş ve oradaki masraflar dâhil , hac kaç liraya mal oluyor, diye, ben de cevap veremiyorum. Onun için bunu zat-ı âlinizden  öğrenmeye geldim” der.

O da o günkü harcanan miktar ne ise söyler. Bunun üzerine 

“- Ben ne senin hafızınım  ne de başkasının hafızıyım  , okuduğum aşr-ı  şerifleri de kendi geçmişlerimin  ruhuna bağışladım, al paranı!” der, çıkıp gider.

Hocaefendi, işte böyle şahsiyetini korumakta son derece hassas bir yaratılışa sahipti.

*************  

Rivâyet edildiğine göre Fudayl bin İyâd önceleri yollardan gelip geçen kervanları soyan haramilerin başı idi. Haramiler, gelip geçen kervanlardan soydukları malları Fudayl’e getirirlerdi,  o da aralarında taksim ederdi.

Birgün âşık olduğu câriyenin evine girmek için duvara tırmandığı bir sırada bir ses duydu. O sesin sâhibi Kur’an okuyor ve şöyle diyordu:

“İman edenlerin Allah’ı zikretme ve O’ndan inen Kur’an sebebiyle kalplerinin ürperme zamanı hâlâ gelmedi mi?”

[Hadid Suresi, 16. Âyet-i Kerîme]

Fudayl bin İyâd bu sesin tesiriyle uzun süre sarsılarak duvarın üzerinde hareketsiz kaldı. Derin bir istiğrak halinden kendine geldiğinde gözlerinden yaşlar boşanarak: “O zaman gelip çattı ya Rabb!” diyordu.

Daha sonra memleketini terkederek Kûfe’ye gitti; burada Ebû Hanîfe, Süfyân es-Sevrî ve A‘meş gibi âlimlerin meclislerine devam etti; otuz yıl ilim ve ibadetle meşgul oldu. 187 yılının Muharrem ayında Mekke’de vefat etti.




ZEHİR ZEMBEREK

ZEHİR ZEMBEREK

Menderes darbe ve idamla götürüldü.

Özal zehirlenerek öldürüldü.

Erdoğan ameliyat masasından zehirlenip kalkmamakla öldürülme planları yapıldı.

Tüm planlar bu ameliyata bina edilmişti.

15 Temmuz da dahil, tüm bunca saldırılar hazmedilemeyen bu başarısızlığın sonucudur.

Tarih boyunca zehirlenerek öldürmek bir yahudi ve mason taktiğidir.

Peygamberimiz yahudi bir kadının biryan edip pişirdiği zehirli keçinin etkisiyle son 13 gününü ateşli geçirerek vefat etti.

Fatih Sultan Mehmet yahudi doktoru tarafından zehirlenerek öldürüldü.

Bediüzzaman Said Nursi 19 kere zehirlendi.

Zehirler koltuğunun altında toplandı.

Aytunç Altındal zehirlenerek öldürüldü.

Aselsan’daki malum olan meçhul ölümler.

Faili malum meçhul su-i kastler hep aynı zihniyetin ürünüdür.[1]

Böyle de devam edecektir.

-Fay hatları ve fitne yuvaları kapatılmalı.

Dünya yeni bir dönüşüme gidip, ABD yıkılırken yerine onu aratacak bir oluşuma müsaade edilmemelidir.

-”CIA ajanı Graham Fuller’ın talebesi Henri Barkey’in (Henri Jak Barkey Amerikalı akademisyen ve Orta Doğu uzmanı. İstanbul’da doğan Barkey’in Türk vatandaşlığı da bulunmaktadır.)Şubat 2017’de söylediklerini hatırlayalım:

“Türkiye ile NATO arasındaki asıl problem, 15 Temmuz’un ardından 100’den fazla general ve amiralin Türk Ordusu’ndan atılmasıdır.

Ordu ile münasebeti kesilenler, ABD’ye yakın ve NATO’ya inanan komutanlardı.

Onların yerlerine gelen subayların milliyetçi tavırda olduklarını görüyoruz.

Bu durum, Türkiye-NATO ilişkileri açısından tehlikelidir.”[2]

-Darbeci ABD,[3] içteki piyonlarını kullanıp, dışarıdan destekleyerek kendi elemanlarını zayi etme riskine girmemektedir.

İran bizi sadece siyasi olarak değil, fikri olarak da kuşatmaya çalışmaktadır.

Her yıl İran’da kutlanan Kerbela ve kan dökerek bunu sürdüren İran Devleti savaşı ve kavgayı diri tutmaya çalışmaktadır.

Hiddet ve şiddet ateşini canlı tutup, kolay alevlenmesini sağlamak istiyor.

8 yıllık İran ve Irak savaşında 4 milyon insan öldü, birçok kişi de sakat kaldı.

Iraklılar kafir miydi?

Müslümanları öldürdüler, Müslümanları Müslümanlara kırdırdılar.

Tıpkı yahudilerin bir yandan kendilerinin en mazlum, her devletin sillesini yemiş bir millet olarak gösterirken, diğer yandan da en fazla zulmeden bir millet olduğunu göstermektedir.

İran Kerbela olayını taze tutarak batıya değil özellikle İslam Ülkelerine karşı savaş ruhunu diri ve canlı tutmaya çalışmaktadır, kendisini mazlum göstermek suretiyle.

İran’ın Suriye’de öldürdüğü 2 milyon Müslümanın kanı günah olarak kendisine yeter.

Diğer İslam ülkelerinde yaptığı, bize karşı pkk’yı desteklerden, diğer yandan pkk’nın beslendiği Ermenistan’ı Azarbeycan’a karşı desteklemesi gerçek niyetini ortaya koymaktadır.

-“İRAN DESTEKLİ HAŞDİ ŞABİ PKK’YA DESTEĞE GELDİ”[4]

**************  

Bunu cumhurbaşkanı adayı yaptıkları kişi söylüyor.

“Muharrem İnce’den Kılıçdaroğlu’na sert tepki: Partiye FETÖ’cüleri PKK’lıları doldurdun.

Memleket Partisi Genel Başkanı Muharrem İnce, CHP lideri Kılıçdaroğlu’nu eleştirerek, “Muharrem İnce gibi Atatürkçüleri partiden yolladın, oraya FETÖ’cüleri doldurdun, PKK’lıları doldurdun” dedi.”[5]

MEHMET ÖZÇELİK

13-08-2022

 

 

[1] https://www.yenisafak.com/yazarlar/bulent-orakoglu/feto-gladyosunun-hangi-derin-suikast-ve-cinayetleri-desifre-oldu-2063589

https://www.yenisafak.com/yazarlar/bulent-orakoglu/natoda-feto-ve-pkknin-teror-orgutu-oldugu-karari-sonrasinda-hicbir-sey-eskisi-gibi-olmayacak-2063512

[2] https://www.yenisafak.com/yazarlar/tamer-korkmaz/tencere-kapak-pelosi-barkey-kpss-cinayet-2063706

https://www.sabah.com.tr/galeri/gundem/15-temmuzun-kilit-ismi-henri-barkeyden-itiraf-osman-kavala-gorusmesini-dogruladi

 

[3] https://www.haber7.com/dunya/haber/3241153-turkiyeyi-de-tehdit-etmisti-john-bolton-baska-ulkelerde-darbe-planlarina-yardim-ettim

[4] https://www.haber7.com/dunya/haber/3249006-suriye-operasyonu-oncesi-carpici-istihbarat-pkk-hasdi-sabi-ile-anlasti

[5] https://www.yenisafak.com/gundem/muharrem-inceden-kilicdarogluna-sert-tepki-partiye-fetoculeri-pkklilari-doldurdun-3841489

 




HİSSE-31

HİSSE-31

Çinliler barış içinde yaşamaya karar verdiklerinde büyük Çin Seddi’ni inşa ettiler. Yüksekliğinden dolayı hiç kimselerin tırmanamayacaklarını düşündüler…

Fakat, inşasından sonraki 100 yılda Çinliler

3 misli daha fazla işgale uğradılar.

 

Düşman piyade askerlerinin, hiçbir zaman duvara tırmanma ya da duvarı yıkmaya  ihtiyaçları olmadı.

Çünkü, her zaman muhafızlara rüşvet verdiler ve kapılardan girdiler.

 

Çinliler yüksek ve kalın duvar inşa etmişlerdi; fakat duvar muhafızlarının karakterlerini inşa edememişlerdi.

 

Netice olarak, insan karakterini inşa etmek farklı ve önemli…

Her şeyin inşasından önce gelir.

Yeni neslin bugünkü ihtiyacı işte budur.

 

Bir devlet adamının dediği gibi; “Eğer bir milletin medeniyetini tahrip etmek istiyorsanız 3 yol var;

* Aile yapısını tahrip edin.

* Eğitim sistemini tahrip edin.

* Hedeflerini küçümseyin, yerli sanayisini tahrip edin, borçlandırın, gelecek kaygısı çıkarın.” İlhami Pektaş

************ 

SULTAN ABDÜLAZİZ’DEN KERBELÂ

 

Kurret’il ayn-i Resul-i Şâh-ı Server’e,

Katl kastiyle cem oldular bir yere,

Nasıl da lâyık gördüler cism-i pâk-i hançere!

Ümmet olmak böyle midir Hz. Peygambere

Hem ciğerpâre-yi Fâtıma, nur-i çeşm-i Haydare

 

Biat vâcib iken iman etmedi ol lain,

Kurdular dini fesadı oldular dini hain,

Hüseyn’e kast fitneyi hayasız bi’din,

Ümmet olmak böyle midir Hz. Peygambere?

Hem ciğerpâre-yi Fâtıma, nur-i çeşm-i Haydare

 

İncittiler evlad-ı Resulü, Hakkın da kulu,

Vermediler Kerbela’da mazluma bir katre su,

Ey hayasız zâlim, senin yüzüne pû!

Ümmet olmak böyle midir Hz. Peygambere?

Hem ciğerpâre-yi Fâtıma, nur-i çeşm-i Haydare

 

Hüseyn’in katlinin hiç kalır mı yanına,

Şimr mel’un hançer çaldı ol Şâh’ın gerdanına,

Ey münâfık nasıl girdin Şâh Hüseyin kanına!

Ümmet olmak böyle midir Hz. Peygambere?

Hem ciğerpâre-yi Fâtıma, nur-i çeşm-i Haydare

 

Kuran’ı, din-i İslam’ı metâ gibi sattılar,

Ehl-i Beyt’i üryan büryan Şam’a esir ettiler,

İnsanlığa reva olmaz böyle bir iş tuttular,

Ümmet olmak böyle midir Hz. Peygambere?

Hem ciğerpâre-yi Fâtıma, nur-i çeşm-i Haydare

 

Ey müslümanlar dinlediniz, feryâd figân ettiniz,

Din-i İslam olmuşuz, Resûl’e imân ettiniz,

Ya buna nasıl dayansın, Sultan Halife Abdülaziz!

Ümmet olmak böyle midir Hz. Peygambere?

Hem ciğerpâre-yi Fâtıma, nur-i çeşm-i Haydare

************* 

SALAVATIN EHEMMİYETİ

 

Anlatıldığına göre gençlerden biri Kâbe‘yi tavaf ediyordu. Tavaf esnasında sürekli olarak Nebi sallalahu aleyhi vessellem Efendimize salât-u selam yolluyordu.onun bu halini görenler:

 

– Sen bu kadar salavat getiriyorsun. Tavaf esnasında böyle yapılacağına dair bir delilin var mı? Diye sorunca:

 

– Evet var, dedi ve anlatmaya devam etti: “Ben ve babam hac yapmak üzere yola koyulmuştuk. Mola verdiğimiz bir yerde babam hastalandı ve vefat etti. Ölürken yüzü kapkara kesildi, gözleri kaydı ve karnı şişti. ben de çok üzülüp ağladım ve:”Biz Allah’ın kullarıyız ve biz O’na döneceğiz.” meâlindeki âyet-i kerimeyi okudum. gece uykum geldi uyudum. Rüyamda Nebi sallalahu aleyhi vessellem  Efendimizi gördüm. üzerinde beyaz elbise vardı. Etrafa hoş kokular yayılıyordu. Babama yaklaşıp yüzünü sildi. Yüzü sütten daha beyaz oluverdi. Sonra karnını sıvazladı. karnının şişliği inip eski halini aldı. baktım ki oradan ayrılmak üzeredir. bende hemen ayağa kalkıp hırkasından tuttum ve ona:

 

– Efendim! Siz bu gurbet yerde babama rahmet olarak gönderen Zâtın hakkı için siz kimsiniz? Diye sordum. o da bana:

 

– Beni tanımadın mı? Ben Allah’ın Resûlü Muhammed’im. Babanın çok günahları vardı. ama bununla birlikte bana çokça salavat getiriyordu.  Ben de Allah’ın izniyle ona böyle yardımda bulundum, dedi.”İmam Yâfîî

*********** 

Her sabah hesabınıza 86.400 TL yatıran bir banka düşünün. Gün boyu istediğiniz kadar parayı harcamakta veya harcamamakta serbestsiniz. Parayı istediğiniz şekilde kullanabilirsiniz. Oyunun sadece tek bir koşulu var: harcamayı başaramadığınız meblağ ertesi güne devretmez, akşam hesabınızdan geri çekilir ve bu paranın hiç bir bölümünü ne sebeple olursa olsun saklayamazsınız. Bir önceki günün tutarının tamamını harcamış veya hiçbir bölümünü harcamamış da olsanız ertesi sabah hesabınızda yine 86.400 TL bulacaksınız. Nasıl keyifli değil mi ?.. Farkında olsanız da olmasanız da aslında hepimizin böyle bir bankası var.. Adı ”ZAMAN” Her sabah 86.400 SANİYE hesabınıza yatıyor ve o gün daha fazlasını asla harcayamıyorsunuz. Kullanamadığınız kısım ise akıp gidiyor ve hesabınızdan siliniyor, hiç devretmiyor. Her gün size yeni bir hesap açılıyor,her akşam günün bakiyesi siliniyor.. Eğer günlük hesabınızı kullanmadıysanız, bu zarar sizindir, geriye dönüş yok, yarından avans çekmek yok.. Bugünü, bugünkü hesaptan yaşamalısınız.. ZAMAN hiç kimseyi beklemez.. Dün artık mazi oldu.. Yarın ise muamma.. Bugün ise avuçlarımızın içinde bize sunulmuş bir armağandır.. Mutlu saniyeler…

*************

DERLEYEN

MEHMET ÖZÇELİK

8-8-2022

 

 




HİSSE-30

HİSSE-30

Bir kralın on vahşi köpeği vardı. Hata yapan hizmetçilerini veya muhaliflerini bunların önüne yem olarak atardı.

Kral bir gün hizmetçilerden birinin hatasına rast geldi ve bundan hiç hoşlanmadı.

Bu yüzden hizmetçinin köpeklere atılmasını emretti.

Hizmetçi, “Sana on yıl hizmet ettim ve sen bana bunu mu yapıyorsun ?  Lütfen beni o köpeklere atmadan önce bana on gün verin”  dedi. Kral bunu kabul etti.

Hizmetçi, köpeklere bakan bekçiye gitti ve ona önümüzdeki on gün boyunca köpeklere hizmet etmek istediğini söyledi.

Muhafız şaşırdı ama kabul etti ve hizmetçi köpekleri beslemeye, onları temizlemeye, yıkamaya ve onlara her türlü rahatlığı sağlamaya başladı.

On gün dolduğunda kral, kölenin cezalandırılması için köpeklere atılmasını emretti.

İçeri atıldığında, aç köpeklerin sadece hizmetçinin ayaklarını yaladığını görünce hepsi şaşırdı!

Gördükleri karşısında şaşkına dönen Kral hizmetçiye dönüp “Köpeklerime ne oldu ?” diye sordu.

Bu soruyu ganimet bilen hizmetçi, “Köpeklere sadece on gün hizmet ettim, onlar da hizmetimi unutmadılar.

Hâlbuki sana tam on yıl hizmet ettim ve sen bir hatamda her şeyi unuttun” der.

*************  

” Bir kahvenin 40 yıl hatırı var ” deyimi..

Gerçek tarihçesi , Üsküdarlı Bilge Yusuf ile Rum balıkçı Stelyonun hikâyesine dayanır.

1895 Eminönü Yemiş İskelesi , balıkçı kahvesine giren Osmanlı zabiti ” – bre Yusuf , herkese benden okkalı bir kahve , ama şurda oturan Rum palikaryasına yok..

Ona , kahvem de akçem de haramdır “..der..Bilge Yusuf kahveleri ikram eder , bir kahve de Palikarya Stelyo nun önüne koyar..Zabıt adeta kükrer..” – ben , ona haramdır demedimmi Yusuf ” ..Bilge Yusuf , hiç istifini bozmaz..” – Komutan , o kahve benden , ona da helaldir ” der..Stelyo minnetle bakar Yusufa..

1905 olur , Samos ( Sisam ) arasında Rum isyanı başlar.. Damat Ferit Paşa adaya asker çıkarır..Bilge Yusuf da askerdir ve adaya çıkan askerler arasındadır.

Ancak ilk çatışmada esir düşer..2 yıl yatar Samos zindanlarında..2 yıl sonunda Rum çeteciler , esir pazarında satışa çıkarır Yusufu..Mezatda 5 para – 7 para sesleri arasından bir ses yükselir.” – O Türke benden 5 kuruş , hemen alıyorum..”.Sessizlik hakim olur , Rum alır Yusufu arabasına köyün dışına çıkarır. Denize yakın bir yerde arabasını durdurur , döner Yusufa ” – Serbestsin Bilge Yusuf ” der..Yusuf inanamaz duruma , Rum un ellerine kapanır..” – beyim , kimsin necisin, beni neden özgür bırakırsın ” der..Rum döner Yusuf’a ” – ben balıkçı Stelyo ” der..Yusuf çözemez durumu , adamı tanımaz bile..Rum , uzun uzun anlatır ,12 yıl öncesine , Yemiş iskelesine döner , detaylarıyla o günü anlatır ve ” – işte ben , bir fincan kahveyi helal ettiğin balıkçı Stelyo ” der.

Göz yaşları sel olur..Sarmaş dolar olurlar..Stelyo , Yusufu , kaçak yoldan İstanbul’a gönderir. Bu dostluk 35 yıl devam eder..Her yıl birbirlerini ziyaret ederler.Her ziyarette bir fincan kahve mutlaka vardır. Çocuklarına , torunlarına anlatırlar dostluklarını ve ” bu kahvenin 40 yıl hatırı var ” derler.

( TC Üsküdar Belediyesi Kültür Hizm .Arşivi)

************  

“Biz Sanırdık ki;

Varlık ile RAHAT Artar,
Rahat ile de TAT Artar…

Bulduk bir Ehli,
sorduk işin Hakikatini..

Dedi ki:
Varlık ile iLLET artar,
Rahat ile Gaflet Artar…
Bildik ki;

iki Cihanda Saadet ancak: ALLAH’a KUL,
Rasulüne ÜMMET olmakla Artar… Vesselam..!!

**************  

PAPAZ VE HAHAM HİKAYESİ

Papazın biri, uzun süredir ahbaplık ettigi Haham’a
*”Bana Tevrat’ı öğretmenizi isterim” der…*
Haham, olmaz der, *”Sen Yahudi doğmadın , kafan Yahudi gibi çalışmaz.*
*Tevratın kelamını anlaman mümkün değil.”*
Papaz ısrar eder, Haham razı olur, ama bir koşulu vardır: *”Soracagım soruya doğru yanıt verebilirsen , öğretirim.. ”
Papaz, *”Kabul”*
diye yanıtlar. *”Sor bakalım!”*
Haham:
*”İki adam bir bacanın içine düşerler. Biri kirli, öteki tertemiz çıkar. Hangisi yıkanır?”*
Papaz, *”Bundan kolay ne var?” diye atılır.**”Kirlenen yıkanır, temiz kalan yıkanmaz.”*
Haham içini çeker, *”Sana Tevrat’ın kelamını asla anlamayacağını söylemiştim!* *Doğrusu tam tersi. Temiz kalan adam ötekinin kirlendiğini görünce, kendisinin de kirlendiğini sanıp yıkanır. Kirlenen adam ise karsisindakini temiz gördüğü için kendisini de temiz sanıp yıkanmaya gerek duymaz.”*
Papaz, kafasını kaşır .* *”Bak bu aklıma gelmemişti. Bir soru daha sorar mısın?”*
Haham aynı soruyu yeniden sorar:”İki adam bir bacanın içine düşerler.
Biri kirli, öteki temiz çıkar.Hangisi yıkanır?”
Papaz, doğru yanıtı artık bildiğinden emin, *”Temiz kalan ötekinin kirlendiğini görünce kendisinin de kirlendiğini sanıp, yıkanır. Kirlenen, ötekini temiz gördüğünden kendisini de temiz sanıp yıkanmaz!”*
Haham, başını sallar. *”Yine yanıldın ! Sana söylemiştim, asla anlamayacağını. Temiz kalan adam aynaya bakar, temiz olduğunu görür, dolayısıyla yıkanmaz. Kirlenen aynaya bakıp kirlendigini görünce, gider yıkanır.”*
Papaz itiraz eder: *”Ayna nereden çıktı? Bana ayna var demedin ki…”*
Haham, parmağını sallar: *”Seni uyardım, bu kafayla Tevrat’ın kelamını kavrayamazsın . Tevrat’ı anlamak için her olasılığı düşünmelisin .”*
“Peki, peki” diye inler Papaz. *”İzin ver, bir kez daha şansımı deneyeyim. Başka bir soru sor!”*
“Son kez soruyorum” der, Haham: *”İki adam, bir bacadan içeri düşerler. Biri temiz, öteki kirli çıkar. Hangisi gidip yıkanır?”*
Papaz, “Artık her olasılığı biliyorum” deyip, bir solukta sıralar: *”Eğer ayna yoksa, temiz kalan ötekini kirli görüp kendisinin de kirlendiğini düşünerek gider yıkanır. Kirlenen temize bakıp kirlenmediğini düşünerek, yıkanmaz. Eğer ayna varsa, temiz kalan aynaya bakıp temiz olduğunu görür, dolayısıyla yıkanmaz. Kirlenen aynaya bakıp kirini gördüğü için yıkanır!”*
Haham başını sallayıp, cık cık yapar: *”Hayır, sana söylemiştim, kafan Yahudi kafası değil, Tevrat’a basmaz! Söyle bana, aynı bacadan içeri düşen iki adamdan birinin kirlenip , ötekinin temiz çıkması mümkün müdür?”

************ 

GAYRETULLAHA DOKUNMAK…

Bir acelesi olduğunu, onu görür görmez anlamıştım. Sağanak halinde yağan yağmura aldırış bile etmiyor ve bükülmüş haline rağmen sağa sola koşuyordu. Yanına sokularak:

– Hayrola teyzeciğim, dedim. Bir derdiniz mi var?

Sıcak bir tebessümle:

– Buraların yabancısıyım evladım, dedi. Hastane tarafına gidecek bir araba arıyorum.

– Biraz beklerseniz aynı dolmuşa binebiliriz, dedim. Oraya geldiğimizde size haber veririm.

Teşekkür ederek yanıma yaklaştı ve küçük bir çocuk gibi şemsiyenin altına girdi. Nurlu yüzü yağmur damlacıklarıyla ıslanmış ve yanakları pembe pembe olmuştu.

– Torunlarımdan biri menenjit geçirdi, diye devam etti. Ziyaret saati bitmeden dolaşmak istemiştim.”

– 20 dakikanız var, dedim. Hastaneye yakın ama, bu havada pek araba bulunmuyor.

Durağa herkesten önce geldiğimiz için, dolmuşa da rahatça bineceğimizi zannediyordum. Ancak araba yanaştığında, arkamızda duran 4-5 kişinin bir anda hücum ettiğini gördüm. İçeriye doluşan ve arkadaş olduğu anlaşılan adamlara:

– İlk önce biz gelmiştik, dedim. Sırayı bozmaya hakkınız var mı?

Ön koltukta oturanı:

– Hak istiyorsan Hakkari’ye gideceksin arkadaşım, dedi. Hem oradaki halklardan KDV’de alınmıyormuş.

Bu laf üzerine attıkları kahkahalarla bindikleri araba sarsılmış ve sinirlerim allak bullak olmuştu. Sakinleşmeye çalışarak:

– Ben biraz daha bekleyebilirim, dedim. Ama şu ihtiyar teyzenin hastaneye yetişmesi gerekiyor.

Bu defa şoför lafa karışıp:

– Teyzenin arabaya falan ihtiyacı yok be kardeşim, dedi. Okuyup üfledi mi, hastaneye uçuverir.

Tekrar kopan kahkahalarla birlikte araba uzaklaşıp gitti. Yaşlı kadına baktım, tevekkülle susuyordu.

5-10 dakika sonra gelen bir başka dolmuşa onunla beraber bindim ve şoföre “teyzeyi hastanede indirmesini” söyledim. Yaşlı kadın, yapacağı ziyaretten ümitsiz görünmesine rağmen şikayet etmiyordu. Üstelik trafik de, yarı yolda tıkanıp kalmıştı. Şoför:

– Yolun bu durumu, hayra alamet değil, dedi. Sebebini anlasam iyi olacak.

Arabayı çalışır vaziyette bırakıp ileri doğru yürüdü ve biraz sonra döndüğünde:

– Kısmete bak yahu, dedi. Bizden önce kalkan dolmuşa kamyon çarpmış. Heyecanla:

– Bir şey olmuş mu? diye atıldım. Yani yaralı falan var mı?

– Herhalde, diye cevap verdi. Dolmuşta bulunanları, teyzenin gideceği hastaneye kaldırmışlar.

Göz ucuyla yaşlı kadına baktım. Solgun dudaklarıyla bir şeyler mırıldanıyor ve sanki onlar için dua ediyordu. Şoför, koltuğuna yavaşça otururken:

– Kısmet işte, diye tekrarlayıp, duruyordu.Sen kalk koca bir kamyonla çarpış, hem de Türkiye’nin öbür ucundan gelen Hakkari plakalı bir kamyonla…   iktibas.

************* 

Günlerden birgün …

 Kurbağaların yarışı varmış…

 Hedef,

çok yüksek bir kulenin tepesine çıkmakmış…

 Bir sürü kurbağa da arkadaşlarını seyretmek için toplanmış…

Ve yarış başlamış…

 Gerçekte seyirciler arasında hiçbiri yarışmacıların kulenin tepesine çıkabileceğine inanmıyormuş…

Sadece şu sesler duyulabiliyormuş; “Zavallılar…

Hiçbir zaman başaramayacaklar…”

Yarışmaya başlayan kurbağalar kulenin tepesine ulaşamayınca teker teker yarışı bırakmaya başlamışlar…

 İçlerinden sadece bir tanesi inatla ve yılmadan kuleye tırmanmaya çalışıyormuş…

Seyirciler bağırıyorlarmış:

“-Zavallılar!

Hiçbir zaman başaramayacaklar…”

Sonunda,

 bir tanesi hariç, diğer kurbağaların hepsinin ümitleri kırılmış ve yarışı bırakmışlar…

Ama kalan son kurbağa büyük bir gayret ile mücadele ederek kulenin tepesine çıkmayı başarmış…

 Diğerleri hayret içinde bu işi nasıl başardığını öğrenmek istemişler…

Bir kurbağa ona yaklaşmış ve sormuş bu işi nasıl başardın diye…

 O anda farkına varmışlar ki…

Kuleye çıkan kurbağa sağırmış…

Olumsuz düşünen insanları duymayın… Onlar kalbinizdeki ümitleri çalarlar…Alıntı…

*******************  

Merhum Ali Uçar Abi 8.11. 1997’de Almanya’daki sohbetinde Ürdün’ün Amman şehrinde Haziran 1997’deki Bediüzzaman Sempozyumundaki intibalarından birini şöyle anlatmış:

“Bazı abilerimizle sohbet ediyorduk Baktım, bir beyefendi bizi son derece dikkatle takip ediyor. Kendisine Türkçe bilip bilmediğini sordum. Arapça cevap verdi, bilmediğini söyledi. “Nerelisiniz?” diye sordum. Lübnan’lıydı. Adı Hüssam’dı. Bediüzzaman hazretlerini tanıyor musunuz dedim. Birdenbire Hüssam konuşmaya başladı, dedi:

“Mazide yaşamış çok İslam alimleri var. Günümüzde de var. Ben hepsinin ellerinden, ayaklarından öperim. Onların ayakları başımın üzerindedir. Ama Bediüzzaman hazretlerini onlardan ayıran çok farklılıklar vardır.” “Mesela, onlardan birini söyleyebilir misiniz?” dedim.

Derhal cevap verdi: “Bediüzzaman Said Nursi sabrın mürebbisiydi. Bugün İslam dünyasını içinde bulunduğu kritik günlere götüren en büyük hastalıklardan birisi aculiyet(acelecilik) belasıdır.” dedi.

 

Devam edecekti, duygulandı. ve birden ayağa kalktı;

“Ey Risale-i Nur talebeleri! niye sadece Türkiye’de yaşıyorsunuz? Neden bilad-ı İslam’da(İslam beldelerinde) gözükmüyor ve ümmet-i merhumeyi neden kucaklamıyorsunuz?” dedi…

*************** 

DİREKDEKİ PARMAK İZİ …!!!

Fâtih Sultân Mehmed Hân Hazretleri, İstanbul’u fethetdikten sonra, ilk Cum’a namâzını Ayasofya’da kılmak için kilisenin derhâl câmiye çevrilmesini emretmişdi.

Ordudaki ustalar kısa sürede Ayasofya Kilisesi’ni, kılıç hakkı olarak “Büyük Fetih Câmîi”ne çevirerek Cum’a namâzına hazırladılar.

Fâtih Sultân Mehmed Han Hazretleri toplanan cemaate;

– Aranızda ikindi namâzının sünnetini kaçırmayan var mı? Varsa cemaatin başına geçsin ve İmâmlığı yapsın” dedi.

Herkes birbirlerine ve büyüklere bakmaya başladılar.

Sultân’ın lalası da âlimlere ve sonra da Akşemseddin Hazretlerine bakdı. Herkesin başını yere  eğdiğini gördü. Akşemseddin Hazretleri de başını öne eğerek;

– “Bir keresinde evime misâfir gelmişdi.

Misafiri kıramadığım ve meşgûl olduğum için ikindi vakti keraate girdi.

Hayâtımda sadece bir kez ikindi namâzımın sünnetini kılamadım” dedi. Akşemseddin’in Hazretlerinin bu sözü üzerine Fâtih Sultân Mehmed Hân;

-“Ben hayâtımda hiç ikindi namâzının sünnetini kaçırmadım” dedi.

Ayasofya’da kılınacak ilk Cum’a namâzında İmâmlığa Fâtih Sultân Mehmed lâyık görüldü.

Kuşatma esnasında bile ikindi namâzının sünnetini kaçırmamışdı.

Fâtih Sultân Mehmed Hazretleri, Tekbîr getirip namâza durmasına rağmen az sonra sağına soluna selâm vererek namâzını bozdu.

Tekrâr namâza durduğu hâlde yine sağa sola selâm vererek namâzdan çıkdı. Üçüncüsünde ise, tekbîr getirdikten sonra Cum’a namâzını kıldırmaya başladı.

Cemaatden bazıları: “Padişâh büyük kibre girdi o yüzden namâzı başlatamadı” diye düşündüler.

Namâz kılındıktan sonra namâzı neden bozduğunu sordular. O da:

-“İstedim ki namâz sırasında bana ve bütün cemaate Kâbe-i Muâzzama görünsün.

Kâbe’nin önünde namâz kılalım.

Bu niyetle namâza durduğumda birinci ve ikinci Tekbîrlerde Kâbe görünmedi.

Fakat üçüncüsünde Kâbe gözümün önünde belirdi” dedi. Bunun sebebini Akşemseddin Hazretleri’ne de sordular.!

O da bu hâdiseyi şöyle anlatdı; -“Padişâhımız üç defâ Tekbîr getirdi.

Birinci tekbîrde bakdım ki, Ayasofya’nın yönü kıbleye bakmıyor.

İçimden “İnşâ-Allâh bir yanlış yapmayız” dedim.

İkinci kez tekbîr getirdi, tekrâr namâzı bozdu, ancak; namâzı bozduğu için sevindim.

Üçüncü tekbîrde yine içimden:

“İnşâ-Allâh namâzını bozar” dedim.

Fakat o an bana manevî âlemde cemaatin en arka safı gösterildi.

Bu safta, bir kişilik yerin eksik olduğunu gördüm.

Bir an bakdım ki;

Hızır Aleyhisselam, o bir kişilik yere doğru gelirken direğe parmağını sokdu ve Ayasofya’nın yönünü kıbleye doğru çevirdi.

Ondan sonrada eksik safa geçerek namâza durdu.

Böylece Padişâhımız üçüncü kez tekbîr getirdikten sonra Kâbe’yi tam karşısında gördü, bir daha selâm vermedi ve böylece fetihden sonraki ilk namâz kılınmış oldu” dedi..

************** 

DERLEYEN

MEHMET ÖZÇELİK

8-8-2022 

 




UYKUDAYDIK…

UYKUDAYDIK…

Yeni uyanıyoruz.

Coğrafyamızda, çevremizde, İslam dünyasında bulunan kardeşlerimizin çektiği acıların yeni farkına varıp, yeni uyanıyoruz.

Bizim kadar hatta bizden fazla zulüm görmüşler.

50 yıldır bizdeki PKK, daha fazlasıyla onlara zulmetmiş.

Biz her ne vakit uyanmaya çalıştıysak uyutulduk, uyandırılmadık.

100-150 yıldır uykudayız.

Ne kadar uyandığımız ise tartışılır.

-“Atina’daki camiye Ortodoks yönetim.

Yunanistan, Avrupa’nın cami olmayan tek başkenti Atina’ya Türkiye’nin de ısrarları ve 14 yıllık uzun bir sürecin sonunda cami yapmak zorunda kaldı. Ancak kubbesiz ve minaresiz caminin yönetim kurulu da tam Yunan işi. 9 kişilik yönetimde başkan ve başkan yardımcısı dahil 5 Ortodoks Hıristiyan var.”[1]

Bu haberi aslında şunun için aldım;

Gerek Türkiye’de ve gerekse de İslam dünyasında ortaya konulan yönetim sistemleri bu şekilde oluşturulmuş.

Eğitiminden hukukuna, maliyesinden ailenin yönetimine kadar resmi olarak karar mercii azınlıkların yönetimdeki ağırlığının sağlanmasıyla sürdürülmüş.

Suriye’yi bu hale getiren uygulama budur.

Bizi bir asırdır yönetimden darbelere kadar yöneten zihniyet bu zihniyettir.

Azınlıkların çoğunluğa üstünlüğü.

Bu bir masonik yapılanmadır.

-“Avrupa’da Müslüman kadına psikolojik şiddet: Başörtün var işe alamayız!”[2]

Türkiye de yıllardır başörtüsü zulmünü işleyenler, şimdi pazarlarını Almanya, Fransa gibi ülkelere kurdular.

Acaba bu zulmü bizdeki münafık yapılırlar mı ihraç etti yoksa batılılar mı pazarlarını geri çekip, başka pazarlar mı aramaya başladılar?

Belki her ikisi…

-Türkiye bugün yüz yıllık uykusundan birazcık uyanmasıyla Türkiye’nin bugününün dünkünden farkı; yüz yıl önce sırtını döndüğü orta doğudaki kardeşlerine yüzünü dönmesi ve Türk cumhuriyetlerini yanına almasıdır.

Kardeşlerine imdada koşmaktadır.

Hatta insanlığa…

Türkiye İslam dünyası ile insanlık dünyası arasında köprülük yapmaktadır.

Kıtaları birleştirmektedir.

*****************  

Kirlenmek, lekelenmek ve ömür boyu mahcup olmaktan, mahcup olarak yaşayıp mahcup olarak ölmekten, mahcup dirilip mahcup hesap vermekten korktuğum için kime oy vereceğim veya kimin gelmesinin önemi kadar, kimin gelmemesi beni düşündürüyor.

Dünyada neredeyse hiç görülmemiş bir tezat ve uygulama;

Sağ kesimi temsil ettiğini söyleyen 5 parti, sol partiyi iktidar etmek için bir arada.

O sol partide Pkk’nın etki ve kontrolünde adeta ona gebe ve borçlu gibi.

Maalesef oyunlar bitmedi. Kirli işler devam edecek.

Çalınan Kpss soruları gibi.

Bağırsaktaki mikroplar tamamen bitmiş değil. Kalıntılar var. Üremeye, türemeye ve üretmeye devam ediyor.

Ne tezat değil mi?

Oysa birlik zamanı.

MANEVİ KÖRLÜK

Neye mi?
Hakikate…
Vicdana…
Kalbe…
Akla…
İnsaniyete…
Maddi körlükten daha dehşetlisi, manevi körlüktür.
Manevi yapının zayıflığı nisbetinde, manevi körlükte ziyadeleşir.
İnsanlarda ve toplumlarda maddi körlükten önce, manevi körlük başlar.
Maddi körlüğün yolu, manevi körlükten geçer.
Kur’an’ı Kerim’in, onlar; Kör, sağır ve dilsizler, hakka dönmezler, sözündeki körlük, maddi körlük değildir.
Kâfirler ahirette kör olarak yaratılınca, ya Rabbi biz dünyada kör değildik, diyeceklerdir.
İşte bu körlük hak ve hakikati görmeme körlüğüdür.

MEHMET ÖZÇELİK/ 8-8-2022

[1] https://www.yenisafak.com/gundem/atinadaki-camiye-ortodoks-yonetim-3840813

[2] https://www.yenisafak.com/dunya/avrupada-musluman-kadina-psikolojik-siddet-basortun-var-ise-alamayiz-3840943

 




HIZ VE HAZ

HIZ VE HAZ

Hız ve haz asrı olan asrımızda birçok şey görülmez ve görülmezden gelinerek mubah sayılmaktadır.

Her şey denenmeye çalışılarak ölçü kaçırılmaktadır.

Hakikatten uzaklaşan insanoğlu, hayalleri peşine koşuyor.

Ahiret inancının yerini meta-verse alıyor.

Hakiki cennetin yeri sanal ve alternatif dünyalar ile doldurulmaya çalışılıyor.

Cennete gitmek için çabalamayan insanoğlu, cenneti buraya getirmek için çok ve boş çabalar içine giriyor.

Sonsuzluğu sonluda arıyor.

Gerçek uyuşturucu sanal aleme taşınmaktadır.

Şimdiye kadar makro alemde gezen insanoğlu, maalesef kendisini ve kendisinin içinde bulunan mikro alemi unuttu.

Tam bir gaflet ve dalalet.

‘Men arefe nefsehu, fegad arefe rabbehu.’

Nefsini bilen, Rabbini bilir.

Nefsini bilen ancak Rabbini bilir.

Nefsini bilenler Rabbisini de bildi.

Rabbi bilmenin yolu, nefsi bilmeden geçti.

Küçük alem.

Büyük alemin kendisinde sırlanıp saklandığı insan.

Sen neymişsin be abi.

Ben neymişim be yahu.

Kur’an Fatiha’da, Fatiha Besmelede, Besmele Ba-nın altındaki noktada.

Alem noktada

Ben noktayım.

Her şey bir nokta ile başladı ve bir noktada bitti.

Maddi manevi alemler insanın derununda memzuc…

Madde mana insanda..

İnsan ruhta..

Ruhta, O’ndan.

Minallah..

İlallah.

O’ndan yine O’na.

Heme ost değil, heme ezost.

Her şey O değil, her şey O’ndan…

İnna lillah ve İnna ileyhi raciun.

İnsanlar uykudadırlar, ölünce uyanırlar.

Ölümle uyanacağız.

“Ey uykuda iken kendilerini ayık zannedenler! Umûr-u diniyede müsamaha veya teşebbühle medenîlere yanaşmayın. Çünkü, aramızdaki dere pek derindir; doldurup hatt-ı muvasalayı temin edemezsiniz. Ya siz de onlara iltihak edersiniz veya dalâlete düşer, boğulursunuz.”

MEHMET ÖZÇELİK

6-8-2022




KAOS ALANLARI

KAOS ALANLARI

ABD, Ukrayna ve Rusya çarpıştırmasından sonra yeni bir kanal ve çarpıştırma alanı açıyor.

Çin ve Tayvan.

Amaç vurmak istediği Çini, Tayvana vurdurmak.

Rusya ve Çin gibi dev devletleri savaş alanına çekerek fitnenin fitilini ateşlemek.

Dünya savaşını başlatmak hedefi.

Nato’yu da devreye koyarak geniş çaplı bir ateş yakmak.

Eskimiş ve birikmiş silahlarını satarken, yeni silahlarının deneyini yapmak.

ABD kavga peşinde.

Kaostan besleniyor.

Kavgalı, dumanlı, isli, sisli, pisli bir dünya istiyor.

İnanınız, sulh olmuş bir dünyada insanların nazarı İslamiyet’e dönecektir.

İslam’ın önündeki en büyük engel ve set, müslüman terörist ifadesidir.

Batı bununla beslenip, vatandaşını kendisine bağlıyor ve tutuyor.

Kendi pörsümüş ve eskimiş inanç ve yaşantılarının kendilerini ileriye taşımayacağı ve de taşıyamayacağı çok açık ve net.

Bu amaçla balık avlamak için! suyu sürekli bulandırıyor.

Bizi ve de Nato’yu Ukrayna ve Rus savaşında yeterli derecede taraf yapamadı.

Bizi özellikle Rusya’nın karşısına getirmeyi başaramadı.

Acaba şimdi Çin’in karşısına getirebilir miyim, sevda ve hevesinde…

PKK’yı besledi, yunanı pof-pofladı, hala elde edemediğini yakalamak için bizi sarsmaya devam edecektir.

Belki de kendi sonunu hazırlayacaktır.

Zulmeden ABD, kaderin adaletine bilmeden hizmet ediyor.

ABD oyununu oynarken, kaderde ağlarını örmektedir.

Büyük çıkışlar ve inişlerin arefesindeyiz.

“(Yahudiler) tuzak kurdular; Allah da onların tuzaklarını bozdu. Allah, tuzak kuranların hayırlısıdır.”Âl-i İmrân Suresi 54. Ayet.

Mazlum mükâfatını, zalim cezasını alacaktır.

‘Ezzalimu seyfullah yentakimu bihi sümme yuntekamu minh.’

Zalim, Allah’ın kılıcıdır onunla intikam alır, sonra da döner intikam alır.

“İşte kazandıkları (günahları)ndan ötürü zâlimlerden bir kısmını diğer bir kısmının peşine böyle takarız.” (Enâm  6/129)

“Azîz ve celîl olan Allah şöyle buyurdu; ‘Buğzettiklerimle buğzettiklerimden intikâm alırım. Sonra da döner, hepsini cehenneme döker, sürer, atarım.’ ” (Mecmeu’z-Zevâid, 7/289)

“De ki: ‘Allah’ın azâbı size ansızın veya açıkça gelirse, zâlimlerden başkası mı yok olur!” (En’âm  6/47)

Allah imhal eder yani mühlet verir ancak ihmal edip, göz ardı etmez.

Dünya büyük hakikatlere gebe.

Doğum sancısı çekiyor.

Doğum yakındır.

MEHMET ÖZÇELİK

6-8-2022




ÇOK BOYUTLU VARLIK İNSAN

ÇOK BOYUTLU VARLIK İNSAN

İnsan çok cepheli ve çok cihetli harika bir varlık.

Fikir cephesiyle.. His cihetiyle.. Anlayış, anlatış ve kavrayışıyla.. Her şeyden öte Allah’a muhatap oluşuyla.. Madde ve manasıyla.. Tüm varlıklarla alakasıyla.. Toprak, su, ateş ve havasıyla.. Kâinatı kucaklayan sevgi ve şefkatiyle..

Bir yandan ateşiyle yakar, suyuyla boğar, toprakla üstünü örtüp havasını atarken, diğer yandan toprağıyla hayata analık, suyuyla hayata hayat, ateşiyle olgunlaşıp pişerken, havasıyla da ruha ruh olur.

-Varlıkların oluşumunda temel maddeler

Anasır-ı Erbaa.. 3 kuvve.. Kuvve-i Akliye.. Kuvve-i Şeheviye.. Kuvve-i Gadabiye..

Tohum, çekirdek, yumurta.

– Ruh ve yardımcıları.

Bilgisayar kasası, monitör, programlar var ancak elektrik olmayınca bunlar açığa çıkmıyor.

Allah ruh ile tesmiye ediliyor. Ve nefahtu fihi min ruhi.

Cebrail Kadir süresinde ruh.diye isimlendiriliyor.

Kur’an hayata hayat olmasıyla ruh.

Ve insana verilen ruh.

Samirinin yaptığı buzağıda bulunan ruh.

Hayvani ruh.

Bitkilerin ruhu.

-Bir yandan okyanusları içinde barındırırken, diğer yandan damlada boğulur.

Bir yandan kainatın çekirdeği, diğer yandan kâinat ağacının meyvesi olurken, diğer yandan da tefessüh edip çürür, kurtlanır ölür.

Artı yönüyle alayı illiyyin olan en yüksek makama yükselir ve de yükselişini sürdürürken, diğer yandan eksi dereceyle esfeli safiline yani aşağıların aşağısına tedenni edip, düşer.

Nokta iken cümle olup, kitap olur. Okundukça okunur.

Aksi olur, noktada kaybolur, noktayı da kaybeder.

Bir yandan dağların yüklenmekten kaçındığı yükleri yüklenirken, diğer yandan bir zerreyi taşıyamaz hale gelir.

Bir yandan semaların üstüne ve yükseklere çıkarken, diğer yandan ayağının ucunu göremez.

İnsan acip ve garip bir varlık.

Bazen aynanın ön yüzü gibi, bazen arka yüzü.

Dört mevsimi içinde barındırıyor.

Bazen güneşli, yağmurlu, kar, fırtına, dolu gibidir, bazen de güneş gibi açmıştır.

Bazen hazan mevsimi gibi yapraklarını dökerken, bazen bahar gibi açar.

Bazen meyve verir, acı ve tatlıdır, bazen de kavak gibi meyvesizdir.

İçinde baharı yaşarken, yüzünde güneş doğar.

İçinde sel, yangın, deprem olurken, dünyayı bile yakar, yıkar.

Bir ömür değişir, dönüşür.

Bir yolcu gibidir. Bazen yerinde sayar, bazen asırları tesbih tanesi gibi sayar.

Kimi ölmeden olur, kimi olmadan ölür.

Gelişi hamdır, olur ve pişer.

Kimi de ham gelir, ham gider.

Kimi burada yanar, kimi de orda.

Bazen gecedir, bazen gündüz.

Bazen nurdur, bazen zulümat.

Bazen insandır, bazen hayvan.

Bazen bitkidir, bazen yoksun candan.

Bazen tatlı, bazen acı.

Bazen tadıyla güldürür, bazen verir sancı.

Hakikatte sonsuz boyutlu, kendini kılar son boyutlu.

Çapı sonsuz göstergeli iken, çapsızlığı sonu gösterir.

Herkes ne ederse kendine eder.

Bazen siler bazen de ekip, sürer.

Duygularıyla ekilir, amelleri ile eker.

Kimi sermayesine sermayeler katar, kimi müflis tüccar gibi sermayeyi atar ve batar.

Müflis kimdir?

Sermayeyi yiyip tüketen.

Tinet hiç değişmiyor

Arı su içer

İnsanların bu dünyada adeta kendi fıtratlarına ve yaşayışlarına uygun dünyaları belirlenmekte ve belirginleşmektedir.

“Rabb’imiz! Verdiğin hidayetten sonra kalplerimizi saptırma. Bize katından rahmet bağışla. Çünkü bağışlayıcı olan yalnız Sen’sin.” Al-i İmran.8.

” Ey insanlar! Rabbinize saygısızlıktan sakının; hiçbir babanın evlâdından fayda göremeyeceği, evlâdın da babasından hiçbir yarar sağlayamayacağı bir günden korkun. Allah’ın vaadi gerçektir. Sakın dünya hayatı sizi aldatmasın; o, yoldan çıkarıcı da (şeytan) Allah hakkında sizi aldatmasın.”LOKMAN.33

Mehmet Özçelik

04.08.2022




ŞU BİR HAKİKATTIR Kİ…

ŞU BİR HAKİKATTIR Kİ…

Evet şu bir hakikattir ki; Allah bizi budayıp öldürmeye çalışanların burnunu süründürecek ve bize muhtaç edecektir.

Bu millet maddi manevi çok bedeller ödedi.

Bu milletin sahibi Allah’tır.

İslam dünyası hatta insanlık dünyası bizi bekliyor.

Allah bu duaları ve istekleri geri çevirmeyecek ve olayları bu akış içerisinde sürdürecektir,  İnşaallah.

Dünya o noktaya gidiyor.

Büyük bir buhran geçiren dünya kurtarıcısını arıyor.

Arşa çıkan bunca yalvarışları büyük bir sevince dönüştürecektir.

Allah bu milleti mahcup ve perişan etmeyecektir, İnşaallah…

************  

Dede Korkut:“ Kahpe içerden olunca Kapı kilit tutmaz oğul!

Halk içinde bozgunluk yapan Haindir oğul!”

-“Uyuşturucu baronu savcı’ hakkında yeni iddialar: FETÖ borsası da kurmuş.”[1]

-“HDP’li vekillerin seçimini Kandil’de yapmışlar.

Gri listede aranırken PKK’dan kaçan Merdan Rüştü Ovalıoğlu, ifadesinde, 7 Haziran 2015 seçimlerinde HDP’nin milletvekili listesinin Kandil’de hazırlandığını, adaylarla burada tek tek görüşüldüğünü söyledi. Ovalıoğlu, 12’si halen milletvekili 17 kişiyle ilgili tanıklıklarını ayrıntılarıyla anlattı.”[2]

-“Muhammed İkbal, “Persliler mi İslâmlaştılar, İslâm mı Persleşti?” diye bir soru sorar ve verdiği cevap, “İslâm, Persleşti” şeklinde olur.[3]

-“Irak’ta tehlikeli tahrik! İran hazırladı, PKK uyguladı.”[4]

 -İşte tefessüh etmiş terör ve terörist budur.

“Reyhanlı saldırısı sanığı Gezer asıl hedefi itiraf etti: Kocatepe Camii patlatılacaktı.”[5]

PKK’nın kaynakları kurutulmadıkça bitmesi zor olur.

İçten ve dıştan beslenmekte ve desteklenmektedir.[6]

Başta Abd ve batı tarafından beslenmekte ve desteklenmektedir.

PKK’nın bitmesinden telaşlanan ABD, deşifre olma korkusu yaşayan Yunanı tahrik edip, üzerimize salıyor.

Bu bitmiş ve tükenmişliğin bir çarpıntısı ve çırpıntısıdır.

Geçmiş peygamberlerin ümmetlerinin helak olması, birkaç başıboş kimselerden kaynaklanmıştır.

Ancak diğerlerinin ses çıkarmaması, onlarla beraber olması, tarafını belli etmemesi azabın inmesine sebep olmuştur.

Ancak bu susma dünyevi ceza olup, ahirette amel ve imana göre ayrıştırma olacaktır.

Bela geldiğinde umuma gelir. Mal ve canlar kimilerine masumsa sadaka olur, şehadeti netice verir.

Baktığımızda Salih peygamberin Semud kavminde 9 kişi, Lut’un kavminde 33 kişi, Peygamberlerimizin kavminde Ebu Cehil ve Ebu Lehep gibi on kadar kişi ön plana çıkmaktadır.

Gerek memleketimizde gerekse de dünyada terörün çıkışı başta bizdeki Öcalan gibi bir teröristin girişimi ve peşine kendisi gibi olanları katarak yeterli tepki ve engeli görmemesi sebebiyledir.

MEHMET ÖZÇELİK

22-07-2022

 

[1] https://www.yenisafak.com/gundem/uyusturucu-baronu-savci-hakkinda-yeni-iddialar-feto-borsasi-da-kurmus-3839899

[2] https://www.yenisafak.com/gundem/hdpli-vekillerin-secimini-kandilde-yapmislar-3839843

[3] https://www.yenisafak.com/yazarlar/yusuf-kaplan/iran-tehlikesi-turkiyenin-guneyden-kusatilmasi-2063549

[4] https://m.turkiyegazetesi.com.tr/dunya/887082.aspx

https://www.yenisafak.com/dunya/iraktaki-sunni-koalisyonunun-lideri-hancer-duhok-saldirisinin-failini-acikladi-pkk-tarafindan-yapildi-3839883

https://www.yenisafak.com/dunya/isvecte-direklere-pkk-bayragi-cekildi-3839911

[5] https://www.yenisafak.com/gundem/reyhanli-saldirisi-sanigi-gezer-asil-hedefi-itiraf-etti-kocatepe-camii-patlatilacakti-3839674

[6] https://www.haber7.com/guncel/haber/3243316-pkk-demirtasa-16-milyon-dolar-gonderdi

https://www.haber7.com/guncel/haber/3243268-uyusturucu-baronu-savci-kuryesi-de-polis-cikti

https://www.haber7.com/guncel/haber/3243333-yargitaydan-fuat-avninin-istihbarat-elemanina-verilen-omur-boyu-hapse-onama

 




NEDEN ?

NEDEN ?

Evet neden her şey gün yüzü gibi açıkken, hatada ısrar edilmektedir?

Neden hala ısrarla devam, bu derece belge ve bilgilerle her şey açık ve net iken;

Bir gurur ve kibir mi?

Bir büyük dava kuruntusu mu?

Bir inat mı?

Bir büyük mahcubiyet mi?

Bir bitmişlik mi?

Bir günahta ısrar mı?

Bir şeytani aldatmaca ve aldanmışlık mı?

Nedir?

Neden?

-İnsanları Fetöye bağlayan en önemli sebepler ve 15 Temmuzun çehresini şöyle sıralayabiliriz;

-Fakir, işsiz ve güçsüz olanlara imkanlar verdi.

-Baş çavuşu yüzbaşı, binbaşı gibi komutanlarına emir amiri yaptı.

-Çaycıyı amirine müdür yaptı. Memuru amirinden sorumlu kıldı.

-Cahil ve sorgulamayacaklara yetki ve imkan verdi.

-Fikir, düşünce, soy gibi fişlemeler yapıldı.

-Cemaatlerde barınamamış ve kovulmuş olanlar burada abi, abla ve sorumlu kişi yapıldı.

-Milli Eğitim ve Üniversiteler başta olarak bedava makam vererek, sınavlarda hile ile kazandırılıp, görev verildi

-Soy kütüğünü çok iyi takip edip, en üste taşındı.

-Devletin tüm istihbarat ve hukuk gibi tüm hassas kurumlarına sızıldı.

-Önemli ve geleceğe dönük planladığı tüm işlerini münafıkane, nifak perdesi altında yaptı.

-Masonik bir yapı olup,[1] masonlardan destek aldı.

-Cıa’nın desteğinde bir istihbarat yapılanmasıdır.

-Toplumun dini hassasiyetini çok iyi kullandılar.

-Devletin eğitim gibi zaafiyet ve boşluklarını çok iyi kullandılar.

-Bir haçlı çıkışı idi.

-Yüz yıllık kripto yapının deşifresiydi.

-Ermeni, Hristiyan, Yahudi, Yunan yani yedi düvelin ittifakıydı.

-Papa ve Papalık projesiydi.

-İkinci bir Çanakkale çıkışıydı.

-Rejim Fetöyü Üretti ve besledi.

-Kemalizm ve Laikliğin bir ürünü olarak çıktı.

-Türkiye’de bulunan Pkk- Mafya- Uyuşturucu, vs. şaibeli grupları bir araya getirdi. Herkesin ağzına zehirli bir bal çaldı.

-Kesenin ağzını sonuna kadar açtı, milletten aldığı paralarla. Kaz gelecek yerden tavuğu esirgemedi. Verdi, fazlasını almak için.

-Madde mananın çok üstüne çıktı, patlak vereceği baştan belliydi.

-Altı ibadet, ortası ticaret, üstü ihanet oldu.

-Bu kadar zahir olduktan sonra, hala devam ediliyorsa bilinsin ki;

Cennet ucuz değil, cehennem dahi lüzumsuz değildir.

Hepimiz İmtihandayız..

-Ne diyelim?

Ciğer yakanların, ciğerleri yansın!!!

MEHMET ÖZÇELİK

17-07-2022

 

 

[1]https://www.facebook.com/100005913671300/posts/pfbid02rF9nZCR1QULJdrBFcQsccD9N2tdWg4iwVrPeZVnNLDr4TptP1jWYp22ZY1nqdZPJl/

 




FERYAT

FERYAT

Evet Feryat. Gizli ve açık feryat..

Yanmışlığın, sönmenin ve söndürmenin bir ifadesidir.

Peygamberler, maddi manevi kurtarıcı ve komutanlar gizli ve açık bu feryadın bir ürünüdür.

Tıpkı kul sıkışmazsa Hızır yetişmez gibi.

Suya düşüp boğulma tehlikesi geçiren birisinin ancak imdat sesine koşulur.

“Rabbiniz şöyle dedi: “Bana dua edin, duânıza cevap vereyim. Bana kulluk etmeyi kibirlerine yediremeyenler aşağılanmış bir hâlde cehenneme gireceklerdir.”[1]

Bir feryattır dua.

Çanakkale bir feryadın zaferidir

15 Temmuz toplu bir dirilişin sesidir.

Bedir meleklerin nefesidir.

Mazlum ve masumun ahı, ta arşa çıkan bir feryattır.

Her şey bir feryatla başladı.

İngiliz Meclis-i Mebusanında Müstemlekat Nâzırı (Kölelik Bakanı), elinde Kur’an-ı Kerîm’i göstererek söylediği bir nutukta:

(1896 tarihinde Van valisi Tahir paşanın konağında ikamet ederken mezkür tarihte, o zamanın gazetelerinde haber olarak çıkan İngiliz sömürgeler bakanı Giladiston’un avam kamerasında Osmanlı devletiyle ve Kur’an hakkındaki o meşhur hainane konuşması.)

Bu Kur’an, İslâmların elinde bulundukça biz onlara hâkim olamayız. Ne yapıp yapmalıyız, bu Kur’an’ı onların elinden kaldırmalıyız yahut Müslümanları Kur’an’dan soğutmalıyız, diye hitabede bulunmuş.

Bedîüzzaman’ın, bu havadis üzerine: “Kur’an’ın sönmez ve söndürülmez manevî bir güneş hükmünde olduğunu, ben dünyaya ispat edeceğim ve göstereceğim!” diye kuvvetli bir niyet ruhunda uyanır ve bu sâikle çalışır.”

Bediüzzamanın feryadı, ümmetin feryadı oldu.

*************  

Amerika’nın yüzyıllık hayaliydi bir Kürt devleti kurmak. Bu hayalini gerçekleştirmek için her türlü entrikalı yolu denemek ve onu yapmaktır. Böylece ikinci bir İsrail Devleti kurarak, başta Türkiye’yi frenlemek, dengelemek için PKK ile Türkiye’yi 40 yıldır uğraştırdı.

Darbelerle 60 yıldır uğraştığı ideolojilerle Kemalizm anti Kemalizm, sol anti sol, Sünni Alevi, Türk Kürt ayrıştırmalarını canlı tuttu.

Bir asırdır uğraştırdığı gibi Gelecek bir asır daha bu uğraştırmayı hedeflemektedir. Diğer bir planı ise; azınlıkları güçlendirmek, Ermenistan Devleti, İsrail ve Kürdistan Devletleri ile Ortadoğu’yu garantisi ve kontrolü altına almak onun en birinci planıdır. Bunu yapmak için PKK’yı desteklemekte, bizzat kendi kurmuş olduğu Deaş’ı da kavga ediyor gibi görünerek Ortadoğu’yu kontrol edip ve böylece Ortadoğu’ya ikinci bir İsraili musallat etmek.

Oysa Kürtler geçmişten günümüze Türkler için bir beden, Türklerle Kürtler için bir akıl mesabesinde artık birbirlerinden ayrılmaz bir parçayı ayırarak, Ortadoğu’da  büyük bir Ortadoğu projesini gerçekleştirmek idi.

-Maalesef siyasetin körlüğü ve basiretsizliği, sahibini de kör, sağır ve dilsiz ediyor.[2]

-İhanet kökten kopmaktır.

Köksüzlüktür…[3]

***********  

İşte o köksüzlüğün ve köksüzlerin kökü…

“Kontrgerilla”, 1960 yılında “Pentagon Generallerinin” yönetiminde kurulan bir askeri okulun adıdır. Bu okul NATO ülkelerinde, “muhtemel bir komünizm saldırısı” karşısında savaşacak subay eğitmekle görevlidir. Merkezi Washington’da bulunan “Uluslararası Polis Akademisi”, aynı amaçla “sivil eleman” yetiştirmektedir. NATO ülkelerindeki sağcı terör, CIA güdümündeki “kontrgerilla” örgütlerince yönetilir. İtalya’da da, Yunanistan’da da, Türkiye’de de aynı örgütün yerel şubeleri görev başındadır. Kontrgerillanın üzerine gitmeden Türkiye’de şiddet olaylarını önlemeye olanak yoktur.
Kontrgerillayı teslim almak. güvenoyu almaktan daha ö­nemli bir olaydır.”[4]

-“Kurtuluş Savaşı öncesinde Ermeni ve Kürtlerin İngiltere ve Amerika tarafından desteklendikleri İngiliz gizli belgeleri ile kanıtlanmıştır. İşte bu belgelerden bir tanesi :
Amiral Sir. F. Derobeck’in Lord Curzon’o yazdığı 26 Mart 1920 tarihli gizli rapor :
– Kürdistan, Türkiye’den tamamen ayrılıp özerk olmalıdır. Ermenilerle Kürtlerin çıkarlarını bağdaştırabiliriz.
İstanbul’daki Kürt Kulübü Başkanı Said Abdül Kadir ve Paris’teki Kürt delegesi Şerif Paşa emrimizdedir..”[5]

…..The Daily Telegraph, 2 Şubat 1977 tarihli sayısında Barzani’nin ABD Dışişleri Bakanı Dr. Kissinger ile olan ilişkilerini açıklayan demecine yer verir. Barzani’nin açıklamalarına göre, Kürtler ile Amerikalılar arasında, Irak’ta bir Kürt ayaklanması düzenlenmesi için anlaşmalar yapılmış: ancak Carter yönetimi sırasında bu yardımlar
kesilmiştir. Barzani yenilgisinden yardımı kesen Amerika’yı sorumlu tutmaktadır.

…..Ortadoğu’daki her olayda olduğu gibi Kürt ayaklanmalarında da gerek Sovyetlerin, gerekse Amerikalıların payları vardır. Yakın tarihte böyle olduğu gibi büyük olasılıkla bugün de böyledir. Çünkü «Kürt öğesi» Ortadoğu olaylarının ve bu bölgede oluşacak yeni dengelerin ayrılmaz bir parçasıdır. İran-Irak savaşı. Lübnan ve Filistin
sorunu. «terör ihraç eden» Sovyet yanlısı Suriye ve Amerikan yanlısı, İsrail bölgedeki kutup başlarıdır.”[6]

-“Ermeniler 1915 olaylarından Osmanlı Müslümanlarını değil İttihat Terakki’yi kuran
Dönme Yahudileri sorumlu tutmaktadırlar. Nitekim birçok Ermeni aydın ve liderin görüşleri bu yöndedir. Ermenistan’ın en eski şairi Gabudikyan’ın 2006 yılında Milliyet gazetesine vermiş olduğu bir röportaj esnasında aynı cemaatten olan Arşak Sarkisyan Talat Paşa, Jön Türkler ve soykırım için şunları söylemektedir; “Talat Paşa, Yahudiydi. Türklerle Ermenilerin arasını bozdular. Türkler soykırım yapmazlardı. Ama Jöntürklerin hepsi Yahudi idi.”[7]

-“1915 olaylarında İttihat Terakki içindeki Dönmelerin rolünü, Ermeni cemaatinin sözcüsü Cardashian 1920’de gündeme getirmişti. Bugünde Erivan 1915’deki olaylardan Sabetayistleri sorumlu tutmaktadır.”[8]
Amerikalı Araştırmacı Christopher Jon Bjerknes kaleme almış olduğu (The Jewish
Genocide of Armenian Christians) isimli kitabında Ermeni kırımını yapanların Sabetaycılar (Dönmeler) olduklarını detaylı bilgiler vererek anlatmaktadır.[9]

Ermeni tarihçi Raymond Kevorkian’da (Ermeni Soykırımı) adlı kitabında 1915
olaylarını organize eden (Young Turks) Genç Türklerin Yahudi dönmesi olduklarını ve
Ermenilere karşı soykırımı planlayanların Selanikli Dönmeler olduğunu bildirmektedir.[10]

-“Prof. Dr. Yalçın Küçük, Ermenilere yapılanlar konusunda tespitlerini bir programda
şöyle açıklamıştı; Ermenilere yapılanların çoğunu biz Türkler yapmadık. Bunlar
içimizdeki İbrani asıllıların yaptıkları bir iştir. Daha detaylı olarak söyleyecek olursak
Ermenilere karşı yapılan eylemlerin faili içimizdeki Sabetayistlerdir. Bu genel olarak son 150 yıldır Türkiye’de bir Hristiyan, Yahudi savaşları olduğunu, biz Türklerin de bu
savaşlarda sadece figüran olduğunu söylüyorum. Yalnız eksik olan bir ayrıntı var. İbrani asıllılar bu olaylar yaşanırken çok önemli mevkilerdeydi. Bu tatsız olayları bunlar yaptılar. Bu söylediklerim Erivan’da kabul görüyor. Erivan’ın resmi görüşüne göre de bu işleri Türkler değil, içerideki İbrani asıllılar yaptı. Söylediklerim çok yankı yarattı.
Buna seviniyorum.
Amerika’nın Ermeni Çocukları adlı kitabın yazarı Michael Bobelian’in belirttiğine göre
Ermeniler, Ermenilere yapılan bu planlı soykırımdan Talat Paşa, Enver Paşa, Bahaddin Şakir, Cemal Azmi Paşa, Ahmet Cemal Paşa’yı sorumlu tutmaktadır.”[11]

Sabetaycı bir kökten geldiğini açıklayarak Museviliğe geri dönen Araştırmacı Yazar
Ilgaz Zorlu’da bir röportajında Ermeni olayları hakkında şunları söylüyordu: Sabetaycılar önemli bir tarihi hata yaptılar. 1915 Ermeni olaylarında Nazım’ın ve Cavit’in çok ciddi rolleri vardı. Bu olayı onlar planlamıştı. Çünkü Ermeniler Yahudiler karşısındaki en büyük siyasi güçtü.”[12]

-“Osmanlıya sadakatli kalan Ermeniler, Ortodoks Ermenilerdi, Protestan Ermeniler ise
Amerika’nın ve Fransa’nın safında Osmanlıya karşı yer almışlardır. Hatta Ermeniler içindeki Katolik-Ortodoks gruplar ile, Protestan Ermeniler arasındaki çekişme 100 yıl öncesine kadar dayanmaktadır.”[13]

MEHMET ÖZÇELİK

16-07-2022

 

 

[1] Mü’min.60.

[2]https://www.facebook.com/686047294/posts/pfbid08kvePLKWYs1UnPRRR2qJMWq7ZTGQddz7dP5r74FnNVbmNccnxX1U9DFxpwde81Exl/

[3]https://www.facebook.com/1156436259/posts/pfbid0VPky78pYiHmH2sHBw4vZMi9JiZD2eW7NgqHsx1vBNtUyvdnDtkfnUFy94iKJ85vBl/

https://www.yenisafak.com/gundem/hainligin-kronolojisi-3838881

https://www.yenisafak.com/gundem/fetocu-masonlarin-5-hedefi-3838862

https://www.yenisafak.com/gundem/fetonun-masonlari-en-cok-maliyeye-sizdilar-3838719

[4] MİLLİYETÇİLİK A.Ş.-UGUR MUMCU-10/30,110,125.

[5] Kraliyet Belgeleri, sayfa 49. belge 33. İngiliz Belgelerinde Türkiye, Erol Ulubelen, Cağdı.JŞ Yay., s. 257

[6] Devrimci ve Demokrat- Uğru Mumucu.12/169-172,220-222,Tarikat-Siyaset-Ticaret- Uğur Mumcu.18/100-102, Kürt Dosyası. Uğur Mumcu. 23/95-102.

[7] Ece Temelkuran, Bizim Ruhumuz Var Küçük Hanım, Milliyet – 17 Mayıs 2006)” 1915 ERMENİ OLAYLARINI YAHUDİLER YAPTI. Salim Meriç .sh.1.

[8] The Providence News, Armenian Leader Shows Falsity of Turkish Claims, Newyork, June 24, 1920.

[9] Christopher Jon Bjerknes, The Jewish Genocide of Armenian Christians, Enlarged Second Edition, p . 23 – 213.

[10] Raymond Kevorkian, The Armenian Genocide : A Complete History, Newyork, Published in 2011, I.B. Tauris, p. 47.)”Age.2.

[11] Michael Bobelian, Children of America, Simon & Schuster, Newyork, 2009, p. 25.

[12] Murat Menteş, Ilgaz Zorlu Sabetaycıları Anlattı, Netpano.com 17.03.2005)”Age.3.

[13] Age.4.




SIZINTI

SIZINTI

Bu millet ve devlete 1960 darbesinden beri hep sızıldı. Kaynak suya kanalizasyondan bağlantı kuruldu. Sürekli sızıntı sürdürüldü.

Altmış yıldır içtiğimiz su bizim suyumuz değil, ürününü aldığımız tarlanın ürünü bizim ürünümüz değildi.

Biz kaynaklarımızla beslenmedik, büyümedik.

Hep başkalarının sunduğu yiyeceklerle beslendik.

Çünkü ürünlerimiz yok edilmiş, gizlenmiş, kötülenmişti.

Kendimize ait olanlardan nefret ettirilirken, başkalarına özendirildik.

Sızıntı ve özentinin sızlamasını bir yüz yıldır çekmekteyiz.

İçten ve dıştan kıskaç altındaydık, bir yere kımıldayamıyorduk.

Tehditte cabasıydı.

Artık biz biz değildik, biz olamadık.

Sadece geçmişten gelen bir genimiz kalmıştı.

Tinet meselesi.

Genlerde birbirine karışmıştı.

Genetik yapı bozulmuştu.

Gedeolu ürünlerle…

Kripto sızıntısı yaşanıyordu.

Ekin ve nesil bozulmuştu.

Tohum özelliğini yitirmişti.

Kim kimin tohumu idi?

Kimin tohumu kimden idi?

Melez bir toplum üredi ve türedi.

Ancak kan çekiyor, kana çekiyordu.

Kan ilanlarıyla kanlarda bozuldu.

Kim kimin kanını taşıyor?

Kimin kanı kime taşınıyordu?

Belli değildi.

Anne sütsüz bırakılıyor, anne sütüne savaş açılıyordu.

Fabrikalar süt ve mama üretti.

Kim süte ne katıyordu, belli değildi!

Su mu, yoksa…

Sütlerde bozuldu.

Su, süt ve kanda bozulmalar yaşandı.

-“Dünya hayatına dair konuşması senin hoşuna giden, pek azılı düşman iken, kalbinde olana Allah’ı şahid tutan, işbaşına geçince, yeryüzünde bozgunculuk yapmaya, ekin ve nesli yok etmeğe çabalayan insanlar vardır. Allah bozgunculuğu sevmez.”[1]

-“De ki: Herkes seciyesine göre davranır. Rabbiniz ise kimin daha doğru yolda olduğunu herkesten iyi bilir.”[2]

Bu bizim imtihanımızdı.

İmam Gazali’nin tesbitiyle : “Okun doğru gitmesi, yayın eğriliğindendir.”

Evet doğru bir okun, eğri bir yaya ihtiyacı vardır..
Ruh ok ise…nefis, yaydır.

MEHMET ÖZÇELİK

16-07-2022

[1] Bakara.204-205.

[2] İsra.84.




İÇİMİZDEKİ ESEDLER VE İŞGAL

İÇİMİZDEKİ ESEDLER VE İŞGAL

ABD’nin ipiyle kuyuya inilmez.

Yüzümüze gülüp, arkadan hançerler.

Hep öyle yapmıştır, sinsice.

15 Temmuz’da işgali açıkça başlattığı ve hamilik yaptığı gibi, bu işi sonlandırmamış, öncesinde ve sonrasında aynı oyunu sürdürmektedir.

Yüz yıl önce yaptığı azınlıkların çoğunluğa hakimiyetini hem bizde ve hem de İslam Dünyasında sürdürmektedir.

-Abd ve Batı 2014 yılından beri Ukrayna’yı Rusya’ya karşı savaşa hazırlıyor.

Yunanistan’ı da gönderdiği silahlarla bize karşı hazırlıyor.[1]

-İçişleri bakanı Süleyman Soylu, Afganistan’ın eroinin üretim merkezi, İran’ın ise eroinin geçiş ve metamfetaminin üretim merkezi olduğunu söyledi.[2]

-Türk cumhuriyetleri içerisinde neden özellikle Azerbaycan daha çok Türkiye’ye yaklaşmaktadır?

Rusya’nın Ukrayna’ya saldırması, Türkiye’ye saldıramamasından veya daha çok pahalıya mal olacağını düşündüğünden olsa gerek.

Rusya İran’ı Türkiye’ye karşı kullanıp, kontrol etmeye çalışmaktadır.

Pkk ile de meşgul edip, gücünü zayıflatmaya çalışmaktadır.[3]

Rusya sıcak denizleri hiçbir zaman görmezlikten gelemez.

Yüz sene önceki gibi, değişen dünyada yeni liderler mi aranıyor?

Saddam, Hüsnü Mübarek, Kaddafi, Humeyni, vs. gibi.

Rusya tekrar işgale mi başlıyor?

-”Rusya, Türkiye sınırına Pantsir yerleştirdi.

Rus ordusunun, Nusaybin’in karşısında, Fırat Nehri’nin doğusunda yer alan Kamışlı Havaalanı’na Pantsir-S1 kısa ve orta menzilli hava savunma sistemi yerleştirdiği ortaya çıktı.”[4]

-Avrupa ve batı neden muhalefeti destekliyor?

Çünkü her dediğini yaptırmak için.

Tıpkı Kenan Evrene Yunanistan’ın Nato’ya alınmasını sağladıkları gibi.

Sayın Erdoğan ise, İsveç ve Finlandiya’nın Nato’ya girmesine müsaade etmemesini tehdit unsuru olarak kullanıp, Nato’da güvendikleri taraftarlarının olduğu tehdit dilini kullanmaktadırlar.

– Eğer İsveç gibi bir devlet gerek kendi milletinin menfaatine aykırı olarak, gerekse Nato’ya girmek için onayına muhtaç olduğu bir ülkeye terör kategorisinde olan 73 kişiyi tercih ediyorsa onun kanunu medeni değil, dağ kanunudur.

Yani koruduğu 73 kişinin suç dosyasını savunan ve yasalarında bulunduran bir devlettir.
Ne kadar devlette denilirse…
Aslında tüm batı bizi, keyfi uyguladığı dağ kanunları uğruna feda etmiştir.
Bu problem Batı’nın genel menfaat üzerine dönen problemidir.

-Gözlerin altında ileriye dönük çok sinsi oyunlar yatmaktadır.

Hatta Ukrayna- Rusya savaşında da bir hedef, Ukrayna’da bulunan Yahudilerin İsrail’e göçmesidir ki, bu tahakkuk etmiştir.

-“80 ülkeden işgal göçü.

2020’de salgına rağmen 80 ülkeden 20 binden fazla Yahudi İsrail’e taşındı. İsrail yeni gelenlere vatandaşlık verip, Doğu Kudüs ve Batı Şeria’da Filistin toprakları üzerine inşa edilen evlere yerleştiriyor.”[5]

-”Osman Kavala Suriye’den 50 bin Ermeni getirtti! TÜSİAD her birine iş buldu.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Büyük Dairesi’nin hakkındaki dosyayı görülmemiş bir hızda tamamlayıp 11 Temmuz’a yetiştirdiği Osman Kavala, eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e Suriye’den 50 bin Ermeni’nin Türkiye’ye getirilmesi konusunda direktif veren isimdi. Sığınmacılardan şikayetçi TÜSİAD ise o dönem Suriye’den gelmiş Ermenilere tek tek iş buldu.”[6]

-Bunun içinde her türlü entrikalar düzenlenmekte ve kaostan beslenenlere zeminler hazırlanmaktadır.

Menfaat, makam ve siyasi hesaplar uğruna belli ki gemileri ve her şeyi yakma ve yapma göze alınmış.[7]

-“KISSADAN HİSSE.

Türkiye’deki “Made in USA” komünistlerin babası Mihri Belli…

Vaktiyle Mahir Kaynak’a şöyle demiş:

“Eğer, Sovyetler Türkiye’yi işgal ederse…

Demirel’den bile önce beni asar!”[8]

MEHMET ÖZÇELİK

11-07-2022

[1] https://www.haber7.com/dunya/haber/3238301-iran-ikinci-kez-soylem-degistirdi-turkiyenin-operasyonuna-karsiyiz

https://www.haber7.com/dunya/haber/3238301-iran-ikinci-kez-soylem-degistirdi-turkiyenin-operasyonuna-karsiyiz

https://www.facebook.com/100009924372089/posts/pfbid0FhaRG3S3rfQfTnsy7P1VhDMCV3rBRD4Zu5mp6cYw74Q8cjhMNzTCUCqjv3gCpHC1l/

[2] https://m.haber7.com/siyaset/haber/3223748-bakan-soylu-acikladi-urfi-cetinkayanin-kardesi-gozaltinda

https://www.yenisafak.com/gundem/israilli-turistlere-suikast-yapmayi-planlayan-iranli-ajan-4-defa-ulkesine-gidip-gelmis-otelde-vursak-cok-ses-cikar-mi-3837051

[3] https://www.yeniakit.com.tr/haber/hdp-ile-ittifaktan-konu-nerelere-geldi-chpli-isimden-pkkya-ovgu-dolu-sozler-1668373.html

https://www.yeniakit.com.tr/haber/hdp-ile-ittifaktan-konu-nerelere-geldi-chpli-isimden-pkkya-ovgu-dolu-sozler-1668373.html

https://www.haber7.com/guncel/haber/3234150-operasyon-sonrasi-ortaya-cikti-demirtasin-mesaji-feto-telefonunda

https://www.haber7.com/guncel/haber/3234138-isvecte-yok-artik-dedirten-skandal-pkkya-para-akisi-desifre-oldu

https://video.haber7.com/video-galeri/213164-pkk-elebasi-karasudan-gezi-parki-guzellemesi

[4] https://www.haber7.com/dunya/haber/3229127-rusya-turkiye-sinirina-pantsir-yerlestirdi

[5] https://www.yenisafak.com/dunya/80-ulkeden-isgal-gocu-3595960

https://www.google.com/amp/s/m.turkiyegazetesi.com.tr/amp/gundem/284734.aspx

[6] https://www.yenihaberden.com/osman-kavala-suriyeden-50-bin-ermeni-getirtti-tusiad-her-birine-is-buldu-1730536h.htm

https://www.facebook.com/100050860750198/posts/pfbid0yqGLwarovsx1sGYdZpgD4yNRyJEmjJ6JEHdEc5UDJEMdrg7VVDn7v1EP24iJKXNul/

https://www.facebook.com/100030533690882/posts/pfbid02dpMb3BT9rTXE7FM5V1vUV6JxTi5k3Yohm6pCh1Xgm94oa5AzShtqC91VrmCQQWAPl/

 [7]https://www.google.com/amp/s/m.turkiyegazetesi.com.tr/amp/gundem/284734.aspx

https://m.facebook.com/story.php?story_fbid=pfbid0xK8S6v2nBMg87t3NoJagkZcYi19zeGS6FHnfLSRxvvfoPiYwMqeRmAAxcQsuyPi1l&id=100012685719424&sfnsn=scwspmo

[8] https://www.yenisafak.com/yazarlar/tamer-korkmaz/kadini-bul-parayi-takip-et-2063393




İHTİLAF

İHTİLAF

Hayvanın dünyasında en önemli merkez, midesidir.

Onu doyurduktan sonra, pekte başka gailesi kalmamıştır.
İnsan ise, her duygusuyla bir alemin kapısı kendisine açılır, sonsuza dek o dünyada gezinir.
Sonu olmayan bir kara deliğe girmiş, girdaplarda dolaşmaktadır.
Sadece zahiri beş ve batıni beş duygudan da ibaret değildir.
Nice güncellenecek duygularla donatılmış olarak seyrini devam ettirmektedir.

İnsanlık dine muhtaç. Dünyada Batıl dinler, 10 bini aşkın olan dinlerin varlığı, insanlardaki bu din ihtiyacını gidermesi içindir. Hatta belli bir dine mensup olmayan insan bile kendisine inanacağı, bağlanacağı, bir irtibat kuracağı bir dini kendi eliyle tesis etmektedir. Sırf o yaratılıştan gelen duygusunu tatmin etmek için…

*************


Şeytan bütün çabasıyla Adem’i kendi ihtişamlı haline çekmeye çalışmaktadır. Nefsi içeriden yakalayarak, ona cazibedar, çekici şeyleri gösterirken, böylece Adem’i ve ademoğlunu kandırma yoluna gitmektedir.

Öyle ki bütün işleri denemekte, ortaya dökmektedir.

Hele hele şu asrımızda Adem’den beri süregelen tüm oyunların hepsini birden, farklı versiyonlarla, farklı ve cafcaflı görüntü ve süslü şeylerden o cazibedar oyununu oynamaya hızla çalışmaktadır. Bütün kendisine mensup olanlarıyla bunu; cennette ebedi kalacağını söylerken, dünyada ise bazı kuruntularla sürdürmeye çalışmaktadır.
“Allah o şeytana lanet etti. Ve o da: «Elbette senin kullarından belirli bir pay alacağım, onları mutlaka saptıracağım, onları boş kuruntulara sokacağım, ve onlara emredeceğim de hayvanların kulaklarını yaracaklar, onlara emredeceğim de Allah’ın yaratışını değiştirecekler» dedi. Kim Allah’ı bırakıp da şeytanı dost edinirse, şüphesiz o, apaçık bir ziyana uğramış olur.” [1]
Tek hedefi vererek şımartmak, şımartarak azdırmak idi.
Cennette cennete bağlamak umuduyla haram ağaca yaklaştırır ve bağlarken, evlatlarını da burada dünyaya bağlama peşinde, adeta dünyada ebedi kalacakmış gibi çalıştırmaktadır.
Yüz yıl öncesine kadar makinalaştırdığı insanı, şimdilerde robotlaştırmaktadır.
Ahiret inancı yerine metawerse ile teselli etmektedir.
Dünya oyuncaklarıyla da avutmaktadır.
Varlığını başkasını yutmak üzere bir aldatıcı medeniyet inşa etmiş, kendisinden başkasını da içine almamıştır.

*************  

“Abdullah İbn-i Amr -Allah ondan razı olsun- anlattı. Buna göre, Peygamber Efendimiz -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyuruyor:
“İsrailoğullarının başına gelen her şey; adım adım, tıpkısı tıpkısına benim
ümmetimin de başına gelecek, öyle ki, israiloğullarından biri eğer açıkça anasının
üzerinden geçecek olursa, benim ümmetimden de bu işi yapan çıkacaktır.
İsrailoğulları yetmiş iki guruba ayrılmış, benim ümmetim de yetmiş üç guruba
ayrılacaktır. Bir tanesi dışında bu gurupların hepsi cehennemliktir.

Sahabilerden birinin “Bu tek gurup hangisidir?” şeklindeki sorusuna
Rasûlüllah -sallallahu aleyhi ve selllem-:
“Bu gün benim ve sahabilerimin gittiği yolu benimseyenlerdir.” diye cevap
vermiştir.”

“Sakın, kendilerine açık deliller geldikten sonra bölünüp ayrılığa düşenler
gibi olmayınız. İşte onları büyük bir azab bekliyor.”
“Dinlerinde ayrılığa düşüp gurup gurup bölünenlere senin hiç bir işin yoktur,
onların işi Allah’a kalmıştır. İlerde Allah onlara yaptıklarını tek tek bildirecektir.”
“İşte benim dosdoğru yolum budur, bu yola uyunuz. Başka yollara saparak
dosdoğru yoldan ayrı düşmenize meydan vermeyiniz.”[2]

Peygamberimiz bir defasında bir gurup sahabi ile birlikte Aliye’den yürüyüşe
geçti. Beni Muaviye mescidinin önüne gelince içeri girdi, iki rekât namaz kıldı, biz de öyle yaptık. Namazdan sonra uzun bir dua yaptı. Arkasından bize doğru
dönerek şunları söyledi:
“Rabbimden üç şey istedim, ikisini kabul ve birini reddetti.
– Rabbimden ümmetimi kıtlık ve kuraklıkla helak etmemesini diledim, bu
dileğimi kabul etti.
-Yine Rabbimden ümmetimi suda boğarak helak etmemesini diledim onu da
kabul etti.
-Fakat Rabbimden ümmetimin biribirlerine düşüp aralarında savaşmamalarını istedim, bu dileğimi reddetti.”[3]

-Müslim’in, sahabilerden Abdullah b. Rebah’a,[4] Bu olayın ilk kaynağı olan
Abdullah b. Amr -Allah her ikisinden de razı olsun- şunları anlatıyor:
Bir gün öğle sularında Peygamberimiz’in yanına gitmiştim. O sırada
Rasûlüllah -sallallahu aleyhi ve sellem- Mescidde yoktu. Bu arada iki kişinin bir
ayetin nasıl okunması gerektiği konusunda tartışmakta olduklarını işittim. Tam bu
sırada Rasûlüllah -sallallahu aleyhi ve sellem- çıkageldi, öfkeli olduğu yüzünden
okunuyordu. Bize dönerek:
“Sizden önceki ümmetler kitabları konusunda ihtilafa düştükleri için helak
oldular.” buyurdu.”[5]

“Eğer Rabb’in dileseydi, bütün insanları tek bir ümmet yapardı. Fakat
insanlar sürekli olarak ihtilafa düşüyorlar. Yalnız Rabbinin rahmet ederek ihtilaftan
sakındırdıkları müstesnâ…”[6]

“Çünkü Allah, kitabı gerçekle indirmiştir: Kitab hakkında ihtilâfa düşenler
derin bir anlaşmazlığa saplanmışlardır.”[7]
“Kendilerine kitab verilenler, onlara ilim geldikten sonra sırf aralarındaki
kıskançlıktan dolayı ihtilâfa düştüler.”[8]
“Sakın kendilerine açık deliller geldikten sonra ayrılığa saplanıp ihtilafa
düşenler gibi olmayınız.”[9]
“Dinlerinde ayrılığa düşüp gurup grup bölünenlere Sen’in yapacağın hiç bir
şey yoktur.”[10]

Allah Teâlâ hristiyanlar arasındaki ihtilafı anlatırken şöyle buyuruyor:
“Bu yüzden Kıyamet gününe kadar aralarına kin ve düşmanlık saldık. Allah
ilerde onlara ne yaptıklarını bir bir haber verecektir.”[11]
Yahudiler arasındaki ihtilaf da Kur’an’ın iki yerinde şöyle anlatılıyor:
“Biz onların arasına Kıyamet gününe kadar sürecek kin ve düşmanlık saldık.
Ne zaman bir savaş ateşi yaksalar Allah onu söndürür.”[12]
“Fakat onlar dinleri konusunda çeşitli guruplara bölünüp parçalandılar. Her
gurup kendi inancı ile böbürlenir oldu.”[13]

MEHMET ÖZÇELİK

29-06-2022

[1] Nisa.118.119.

[2] Âl-i İmran: 150; En’am:159; Enam: 153.

[3] S. Müslim, Kitab El Fiten Ve Eşratı El-Sa’ah Ümmet’in Bir Kısmının Diğerini Yok Edeceği Babı, H. No: 2890, c. 4, s.2216.

[4]Bu kişi Ebu Halid Abdullah b. Rebaha El-Ensari El-Medeni’dir. Basra’da yaşadı. El-Aclâ, İbn Sa’d Nesaî ve diğer hadisçilere göre güvenilirdir. H. 90 senesi içinde vefat etti. Bkz. İbn Sa’d, Tabakat El-Kübra, c. 7, s. 212; Tehzib El-Tehzib, c. 5, s. 207,biyografi No: 357.) dayanarak anlattığı şu olaydır.

[5] Müslim, Kitab El-İlm, Kur’an’ın Müteşabihlerine Uymanın Sakıncası… Babı, H. No: 2666, c. 4, s. 2053.

[6] Hud: 118-119.

[7] Bakara: 176.

[8] Âl-i İmran: 19.

[9] Âl-i İmran: 105.

[10] En’am: 159.

[11] Mâide:14.

[12] Mâide: 64.

[13] Mü’minun: 53.