KISKAÇ

KISKAÇ
*Her partide mutlaka yüzde on oranında kusurlu,menfaatine,sefahet ve inançtan ve de toplumun değerlerinden uzak insana rastlarsınız.
Belki bu durum Chp de -Bediüzzamanın tabiriyle- yüzde beş oranındadır.Ancak geriye kalan yüzde doksan beş o yüzde beşin kıskacı altındadır.
Bunu kendisini İslamcı bir parti olarak gösteren geçmişten günümüze Milli Nizam,Msp,Refah ve Saadet partisinde de görmekteyiz.
Bu partide maalesef yüzde beşin de değil,milyonda ikinin kıskacı altında kalmış,o minval üzere proğramlarını belirlemiştir.
Bu partide çok değerli ve samimi insanlar bulunmaktadır.
Bu meseleler siyaset yoluyla şimdiye kadar hiç çözülememiş ve çözülmesi de mümkün olmayıp ancak âhirete kalmıştır.
Onlarla yapılan münakaşalar çözüm getirmemiş,tam tersine menfi insanların ekmeğine yağ sürmüştür.
Hatta o münakaşalar darbecilerin darbelerini maalesef tetiklemiştir de…
Ancak ve ancak özellikle iki insan var ki;bunlardan birisi partiyi siyaset yönüyle şekillendirirken,diğeri fikir yönüyle şekillendirme yoluna gitmiştir.Partinin motoru olmuşlardır.
İkincisi olan ve uzun zaman-dır Zaman gazetesinde tevbe etmiş bir kişi sıfatıyla veya zaman camiası tarafından yumuşatılarak yazı yazan veya eski milli görüş gömleğini çıkararak yeni kırmızı bir gömlek giymiş olan Ali Bulaç –tır.
Özellikle Ali Bulaç-ın yazdığı meal doğrultusunda fetvalar verilir,içtihatlar yapılır ve İran yanlılığı ön plana çıkarılırdı.
Şu durumda önceki özel tavır ve yazılarından ayrı olarak,sosyolojik genel şekillendirme yazılarıyla ön plana çıkmaktadır.
Önceki bu tavrıyla sert bir tutumun oluşmasına,Müslümanların arasındaki ihtilafın körüklenmesi yönünde büyük zararlar vermiştir.Hâla da kalıntıları devam etmektedir.
*Asıl önemli olan ise;Oğuzhan Asiltürk-tür.
Bu İslamı temsil ettiğini söyleyen partide,her ne kadar Şevket Kazan-da önemli rol oynasa da,partinin şekillenmesinde,biçimlenmesinde beynini oluşturan,şimdiki siyasi kimlik ve görüntüyü veren,gençler üzerinde etkili olup onların hislerini galeyana getiren Oğuzhan Asiltürk-dür.
*Has Parti ile bir çıkış yaparak,bu iki ve şimdilerde tek kişinin şekillendirdiği partiden çıkmaya çalışan Numan Kurtulmuş ise,baştaki çıkışıyla Türkiye geneline bir ümit vermiş,gelecek vaat etmişti ancak belli ki oda kolay olmadı ve eski elbise ile siyasetini sürdürmeyi yeğledi.
Ak Partiyi farklı kılan ise,bu İslamcı! partiye gömlek giydiren Oğuzhan Asiltürk-ün giydirdiği elbiseden soyunmuş ve de soyutlanmış olmasındandır.
Kesin olarak söylerim ki;eğer Tayyib Erdeğon-da eski gömleği çıkartmasaydı,yüz senede geçse iktidar olması söz konusu olmazdı.
Bu partinin en büyük hasenatıdır Tayyib Erdoğan.
*Oğuzhan Asiltürk ordudan atılan darbecilere sahip çıkmakla yine gündeme geldi.
Oğuz-Han-Asil-Türk! –ü Ergenekonsever beyefendi olarak tanımlayan Nuh Gönültaş; Necip Fazıl Kısakürek-in onun hakkındaki şüpheciliğini de dile getirmiştir.
Şimdilerde her taşın altından çıkan ergenekonun bu partiye girişi bu gibi kimseler tarafından olduğu kuvvet kazanmaktadır.
Bir vatandaş borcu olmak üzere şimdiye kadar yazmak için çok düşündüm ancak hep kırmak ve gücendirmek korkusuyla erteledim.
Bugünlerde yine gündeme gelen Oğuzhan Asiltürk için geçmişte çok yazmak isteyip de yazamadığım yazıyı şimdilik kısada olsa tarihe bir ışık tutması,intibaha vesile olması sebebiyle bir sorumluluk gereği yazdım.
*Bununla beraber sağdan saf değiştiren Ali Bulaç ile,soldan saf değiştirmiş görünen Hasan Cemal yazmış olduğu;’Kimse kızmasın Kendimi yazdım’kitabıyla günah çıkarırken,dilerim ki Ali Bulaç-da bu mânada kendisine keffaret olacak bir kitabı yazar.
MEHMET ÖZÇELİK
01-02-2012




İNGİLİZ İHANET DEVLETİ

İNGİLİZ İHANET DEVLETİ
-İngiltere başlangıç itibarıyla başlangıçta aşağıdaki belgede de görüldüğü gibi islamiyete yatkın ise de,birkaç asırdır islâma en büyük darbeyi vuran ülke olmuştur.
” İngiltere’de M. S. 7. yüzyılda Northumbria bölgesinde hüküm süren Kral Offa’nın, Druidler’in de etkisiyle, ada daha Hristiyanlıkla tam tanışmadan, üzerinde Kelime-i Tevhid’in diğer tarafında da –Muhammeder rasulullah- yazılı olduğu sikkeler bastırttığını anlatan Aytunç Altındal, kralın diğer inançlardan ziyade İslam’dan nasıl etkilendiğine de değindi.”
Bir tarafı Lâ ilâhe illallah,diğer tarafı –Muhammedur Rasúlullah-
* İtilaf Devletleri (=Anlaşmış Devletler), başlangıçta İngiltere – Fransa – Rusya’dan oluşan savaş bloğuydu; daha sonra ABD de bunlara katılmıştı. Bunlar, Almanya’nın önderlik ettiği İttifak Devletleri’ne karşı savaş açmıştı. Osmanlı Devleti, Almanya ile birlikte hareket ediyordu.
Ayrıca, Yazar Altındal, bir başka ilginç objeyi, üzerinde Besmele-i Şerif yazan Kelt haçını anlattı. Altındal, haçın British Museum’da saklandığını söyleyerek. Kültür Bakanı’ndan bu haçın serbest gösterime sunulması için başvuruda bulunması çağrısı da yaptı.
*” 1209 yılında İngiltere Kralı 1. John, meşhur Aslan Yürekli Richard’ın erkek kardeşi, Müslüman olmak istedi ve Fas Kralı’na, o zamanki Fas Sultanı’na “Ben Müslüman olmak istiyorum ve İngiltere’yi Müslüman yapacağım” dedi. Fas Sultanı da ona “Ben hiç devletiyle, milletiyle Müslüman olmaya gelen adam görmedim. Sen otur oturduğun yerde, kendi dinine sahip çık dedi ve almadı. İstemedi. İsteseydi İngiltere bugün Müslüman’dı. Bu 1209’da oldu. Fazla bilinen bir şey olsa ben söylemezdim. Meşhur John, Magna Carta’yı yazdıran adam.”
*“İtilaf devletleri” İstanbul’da 15 Mart’ta sıkıyönetim ilan etmişler; ardından 150 aydın tutuklanmıştır. Ertesi gün 16 Mart 1920’de İstanbul işgal edilmiş ve Osmanlı parlamentosu olan Meclisi Mebusan dağıtılmıştır.
-Ancak beni en çok düşündüren,asırlardır İstanbul hayali kuran başta İngiliz neden hiçbir karşı koymayla karşılaşmadığı halde,İstanbulu terk etti?
Çok önemli bir şey almamış olsa,kesinlikle bunu yapmazdı.
Hedef yeni Türkiye-nin –anlaşmalı olarak- şekillenmesiydi.
Teşkilat-ı Mahsusa Enver Paşa tarafından 1914 yılında İngilizlerin ortadoğuda hakim olduğu petrollere karşı kurulmuş bir örgütlenme faaliyetidir.
* 7-Nisan 2011-de,İngiltere Başbakanı David Cameron’ın Pakistan ziyareti sırasında sarfettiği “İngiltere dünyanın pek çok sorunun arkasında” sözleri…
“David Cameron, Keşmir gibi dünyanın tarihsel sorunlarından pek çoğundan İngiltere sorumlu dedi. Buradaki gerilimi çözmek için İngiltere’nin nasıl yardım edebileceğine ilişkin bir soruya ‘Dünyanın pek çok sorunu gibi bundan da biz sorumluyken, İngiltere’yi burada öncü bir role koymak istemem’ diye yanıt verdi.”
*”Sultan Abdülhamit, İttihat ve Terakki Partisi’nce bir darbe ile iktidardan düşülmüş, Makedonya’da Alaattin sarayında gözaltına alınmış ve 1912’de İstanbul’a getirilerek Beylerbeyi sarayına tutsak olarak konmuştu.
Bir gün, Boğaziçi’nden Karadeniz’e doğru, direğinde vezir sancağını taşıyan bir vapur geçiyordu. Abdülhamit, bunu saray muhafızı Rasim beye sordu:

Bu vapur nereye gidiyor, kim var içinde? İngiliz gemisi. Rusya sulh talebinde bulundu.
Abdülhamit gülerek Rasim beye: Rusya ile sulh mu yapılıyor? İş, İngiltere’yi mağlup edebilmektedir. İngiltere mağlup edilmedikçe Türkiye rahat yüzü görmez…”
*-“Sultan Abdülhamid’in devrilmesinin ardından, Filistin’e yerleşmiş olan göçmen Yahudilerin bazıları gizliden gizliye silah edinmeye ve İngilizler lehine casusluk yapmaya başlamışlardı.”diyen Murat Bardakçı,” İngilizler’in 1915’te Çanakkale Cephesi’ne gönderdikleri “Ester Bölüğü” yahut “Yahudi Katır Birliği” denen ve Yahudi gönüllülerden meydana gelen tuhaf orduyu da üzerimize gönderdiklerini ifade eder.
*”İngiltere, Osmanlı (Türk) İmparatorluğu’nun çöküşünden faydalanıp onun müttefikleri olan Fransa ve Rusya’ya karşı üstünlük sağlayabilmek amacıyla 1917’de Balfour Deklerasyonu’nu açıkladı. Bu bildiri, Londra’nın Filistin’de bir Yahudi anayurdu kurulmasına sıcak yaklaştığını duyuruyordu.
“Siyonist ve Bolşevik Yahudiler arasında şimdi başlamakta olan kavga, neredeyse Yahudi halkının ruhu için olan kavga kadar önemlidir”. 1920’de Churcill böyle konuşmuştu. İngiliz emperyalizmini Siyonizm’e tam destek vermeye davet etti ve Filistin’de oluşturulacak İngiliz destekli Siyonist bir devletin her açıdan yararlı ve İngiliz İmparatorluğu ile her açıdan uyumlu olacağını belirtti.
1920-1948 arasındaki İngiliz mandası döneminde Yahudi göçü Siyonist hareket tarafından sömürge yerleşimleri kurulması amacıyla organize edildi. İngilizler belli aralıklarla Yahudi göçmenlerin sayısını kısıtlarken, Londra, Yahudi yerleşimleri “Arap Doğu”da bir “Yahudi Ulster”i kurma amacıyla destekledi.”
*Türkiye-nin kurulmasında,israilin Yahudilere tabakta sunulmasında,Vehhabiliğin oluşumunda,Afrika ülkelerinin sömürülmesinde,daha bir çok projede İslam ülkelerinin şekillenmesinde hep İngilizlerin planı vardır.
*”Yunan Başbakanı Venizelos ile İngiltere Başbakanı Lloyd George gizli bir anlaşma yaparlar.
Buna göre, İngiltere 50 bin kişilik bir Yunan ordusunu en modern silahlarla donatarak, Yunanlıların Anadolu’yu tümüyle işgal etmelerini sağlayacaktır. Bu sinsi çalışmalar Ekim 1920 tarihine kadar sürer. Sıra Kralı ikna edip, saldırıyı başlatmaya gelmiştir.”
*”Büyük Doğu’nun yirmi dokuzuncu sayısında; “Lozan’ın İçyüzü” diye yazılan makaleden.
İngiliz murahhas heyeti reisi Lord Gürzon, nihayet en mânidar sözünü söyledi. Dedi ki:
“Türkiye İslâmî alâkasını ve İslâmı temsil rolünü kendi eliyle çözer ve atarsa, bizimle hulûs birliği etmiş olur ve Hıristiyan dünyasının hürmet ve minnetini kazanır; biz de kendisine dilediğini veririz.”
Lozan’da Türk murahhas heyeti başkanı bulunan ve henüz hakikî kasıtları anlayamayan İsmet Paşa, bir aralık bütün Hıristiyan emellerinin Türkiye’yi mazisindeki ruh ve mukaddesat kökünden ayırmak olduğunu sezdiği halde, şu gizli ivaz ve teminatı veriyor ve diyor ki:
“Eskiden beri kökleşmiş ve köhne engellerden, yani an’ane-i İslâmiyetten kurtulmak hususunda besledikleri-yâni İsmet’in beslediği-azmin, inkâr edilmez delilidir.”
“…….Lozan Muahedesinden sonra, İngiltere Avam Kamarasında, “Türklerin istiklâlini niçin tanıdınız?” diye yükselen itirazlara, Lord Gürzon’un verdiği cevap:
“İşte asıl bundan sonraki Türkler bir daha eski satvet ve şevketlerine kavuşamayacaklardır. Zira biz onları, mâneviyat ve ruh cephelerinden öldürmüş bulunuyoruz.
Yani Mustafa Kemal ve İsmet’in verdikleri karar, Türk milletini İslâmiyet ve din cihetinden öldürmek kararıdır.”
Artık bunun üzerine her şey ap açık anlaşılıyor, değil mi?”
Uzun anlaşmanın bir kısmını aldığım bölümde Lozanda ingilterenin vurduğu dehşetli darbeyi ifade etmektedir.
-Bu günde ondan geri değildir.Orgeneral Eşref Bitlis-in uçağının düşürülüp şehid edilmesindeki en önemli faktör,onun elde ettiği bilgilerdi.Şöyle ki;
“Pkk İsrail gizli servisi Mossaddır.% 70-i İranda askeri eğitim görmüş Ermenilerden oluşur.Bu birimin asli görevi Osmanlının yeniden ortadoğuda can bulmasını önlemektir.Finansman kaynağı Alman ve İNGİLİZ Devletleridir.”
“İngiltere geçen asrın başında 40 tane adam yetiştirmiş. Bunlar istedikleri zaman ağlama kabiliyyetine sâhib olan usta aktörlermiş. Bu adamlarını bilhassa cihân harblerinde iyi kullanmış. Bunları sömürge ülkelerine gönderir; onlar da o ülkenin inancına göre yetiştirildiği için, ağlayarak vaaz vermeye başlarlar; dinleyenler de te’sîr altında kalarak severek cepheye koşarlarmış. Bravo İngiliz siyasetine! Birinci Cihan Harbi’nin kazanılmasında bu ağlayan ve ağlatan vaizlerin rolü küçümsenemezmiş.”
Mustafa Kaplan devamla:” Geçmişte İslâm ülkeleri buna çok dikkat ederlermiş. Vaizlerden kürsüde hem ağlayıp hem de konuşan olursa, hemen onu vazifeden alırlarmış. Şimdi artık ülkelerde din mes’elesi kalmadığı için, Müslüman devletlerin böyle dertleri olmuyor. Hatta bazıları bu tür adamlar yetiştirerek kendi iktidarlarının devamı için kullanıyorlar bile. İslâm olan ahâli ise asırlardır câhil bırakıldığı için, zaten âyet ve hadisleri bilmiyor. Dolayısıyla, herkes istediği gibi rahatça at oynatıyor.”
-*“Muhtâru’l-Ehâdîs” isimli eserin 11. sayfasında geçen 80 numaralı Hadîs-i Şerîf, Adiyy bin Ukbe bin Âmir (ra) tarafından rivâyet edilmiş. “İzâ temme fücûru’l-abdi meleke ayneyhi, febekâ bihimâ metâ şâe.” Yâni: Bir kul fısk u fücûrda, günâh işlemede son noktaya gelirse; o artık iki gözüne hâkim olur ve istediği zamân ağlar!
-Hz.Ali (r.a)’dan buyurdu ki: “Münafık gözlerini tutar(hakim olur) ve dilediği gibi ağlar.” Aynı şekilde Huzeyfe (r.a)’dan: “Mü’minin ağlaması kalpten, münafığınki ise kafasındandır.”
-Şumeyt bin Aclân (rahmetullahi teâlâ aleyh) Münâfık olmaktan çok korkar ve herkese münâfık¬lığın alâmetlerini anlatırdı. Kendisine; “Münâfık ağlar mı?” diye soruldu. Cevâbında; “O gözünden ağlar, fakat kalbi ağlamaz” buyurdu.
*İmam Gazâlî : “Eğer bir vaiz halkı ağlatmaya,yaka-paça yırttırmaya çalışıyorsa,bilinki o adam gafildir.”
*The Guardian’nın haberine göre Cheltenham’daki İngiliz gizli istihbaratı (GCHQ) ‘’Government Communications Headquarters’’ transatlantik dosya trafiğinin cam elyafı kablolarından(fiber glas) geçtiği kablolara erişim sağlayabilmiş. The Guardian gazetesine bu bilgileri veren ise eski CİA ve NSA teknik bölümü çalışanı Edward Snowden. Aldığımız bilgilere göre Snowden gazeteye ‘’Tempora’’ kod isimli büyük casus projesinin dökümanlarını vermiş. Ayrıca Snowden casusluk projesinde ise birçok şirket beraber çalıştığını ifade etti.
Edward Snowden’e göre ‘’Tempora’’ insanlık tarihindeki en büyük ve kapsamlı casusluk projesi ve İngilizler ispiyonculuk ve casusluk projesinde Amerikalılardan beter. Dev casusluk projesi 18 aydan bu yana sürüyor ve kapsamı ise çok geniş. Telefon ve SMS’ten e-mail ve Facebook paylaşımlarına kadar. Bir sene önce günde 600 milyon telefon görüşmesi kayıt altına alınmış.
*İngiliz Gizli Servisi’nin gizli Türkiye planları.
Ve TARİHTE İNGİLİZ başlığı altında önceden de ele almıştım.
*İngiliz Gizli Servis Başkanı Sir Walter Bullivant’ın sözleri işin ciddiyetini ve durumun Osmanlılar adına vehametini göstermesi açısından manidardır. Şöyle diyor Bullivant :
“Her yandaki ajanlarımdan, yani Güney Rusya’da dilencilerden, Afgan at tüccarlarından, Türkmen tacirlerinden, Mekke yolundaki hacılardan, Kuzey Afrika’daki şeyhlerden, Karadeniz takalarındaki denizcilerden, koyun postu içindeki Moğollardan, Hint fakirlerinden, Körfezdeki Yunan tüccarlardan ve şifre kullanan saygın konsoloslarından raporlar alıyorum..”
*İsrail devleti kurulduğunda ilk Cumhurbaşkanı Chaim Weizmann’ın konuşması;
“Biz Yahudiler 20. Yüzyılda orta doğuda yıkılmaz denen devleti(Osmanlıyı) yıkıp iki tane devlet kurduk.Onlara öyle güzel sistem inşa ettik ki!
Türkler bize Filistin’i vermeyen Abdülhamit’e en az 200 sene daha söverler”
O iki devletin biri İsrail,diğeri İngiltere.Onlar diğerinin Türkiye olduğunu söylüyorlar.
*Churchill İngiltere’ye döndüğünde ve başarısızlığın nedeni sorulduğunda ise kızgın bir şekilde “Biz orada Türklerle savaşmadık, Tanrıyla savaştık. Doğal olarak yenildik.” Bu sözlerinden sonra konuşmasına devam eden Churchill büyük havuzun içine birkaç balık attırır ve balıkların yakalanmasını emreder. Balıkların yakalanması mümkün değildi. Bunun üzerine Churchill, “İşte balıkları yakalayamadınız. Çünkü balık suda iken yakalanamaz. Sudaki balıklar Türklerdir, su da onların dini. Türkleri dinlerinden uzaklaştıramadıkça onları yenemeyiz.” der ve eline bir kova alarak, havuzun suyunu dışarı boşaltır ve ekler “Biz Türkleri suda yakalamaya çalışarak hata yaptık ama ben onları suda yakalamaya çalışmayacağım. Her gün bir kova suyu bu havuzdan alacağım, nitekim su bittiğinde ise Türkler ölecektir.”
*1880 yılında İngiliz Başbakanı Gladstone’un Lordlar kamarasında ortaya attığı teorinin izlenmesi gerektiğini söylemiştir. Peki Gladstone’un sözleri neydi?
“-Şu elimdeki kitabı görüyor musunuz? Bu, Müslümanların kitabı Kur’an’dır. Bu kitabı Müslümanların elinden, dilinden ve gönlünden almadıkça biz onlara hâkim olamayız. Ne yapıp etmeli, Kuran’ı ortadan kaldırmalıyız. Veyahut Müslümanları ondan soğutmalıyız.”
*Kirli işlerin başında hep ingilterenin başı çektiğini görmekteyiz.
-Dünyadaki İslâm devletlerinin başına gelen her şeyde çok rahatlıkla İngiliz hile ve desisesini görebilirsiniz.Mesela;
-İsrail devletinin oluşmasında fazla para vererek bir netice alamayan Yahudi,tehdit yoluna gider.Oradan da istediği gibi bir sonuç alamaz.
İngiliz devreye girer ve hile ve desisesini oynamaya başlar.
Yahudilere teklifinde arazi vergilerini birkaç kat arttırmak için kanun çıkarmasını ve böylece verginin tarlanın fiyatından yüksek olması sebebiyle satılmasını sağlar.
Tarlanın vergisini ödeyemeyen bu insanlar,mecbur kalıp satmaya başlarlar.
Ve kendiside bundan fazlasıyla komisyon ücretini alır ve İsrail devletinin bugünkü oluşumunu sağlar.
-Aynısını bizde yaşadık.Adıyaman-da bulunan bir arsamızı 70 sene kadar önce dedem,vergisini ödeyemediğinden dolayı,onlarca arkadaşına adeta yalvararak;
-Ne olur vergisi karşılığında şu arsamı alın-diyerek,sadece vergisini ödemeleri için arsasını bedavadan vermiştir.
*-“İngiltere firmalarının Suriye’ye sarin malzemesi sattığı ortaya çıktı. Bilgilerin kaynağı sızdırılan bir Dışişleri Bakanlığı belgesi.”
*Ve işte İngilterenin ibretli kirli oyunlarından biri daha:
“Topal Molla
1920 yılında Topal Molla lakabıyla tanınan bir zat, Afganistan’da tekke kurmuş. Topal Molla’nın müritleri 3 yıl içinde 200 bine ulaşmış. Müritlerinin sayısı 1925’te 300 bini aşan Topal Molla, krala karşı ayaklanma hareketini başlatmış. Bir yıl boyunca Afganistan’da kan gövdeyi götürmüş. O yıllarda Afgan Kralı olan Emanullah Han ülkesini terketmek zorunda kalmış.
Ülkesinden ayrılan Emanullah Han, Afgan sınırına geldiğinde yanına bir adam sokulmuş ve çok güzel konuştuğu Urduca’sıyla sormuş:”Beni tanıdınmı? Ben meşhur Topal Molla’yım. Afganistan’daki görevim bitti, İngiltere’ye dönüyorum”. “Seni tanıdım” demiş kral. “Ben senin İngiliz casusu olduğunu biliyordum. Fakat halkıma o kadar tesir etmiştin ki senin casus olduğuna onları inandıramanın çok zor olduğunu düşündüm.
Sarıklı, sakallı Topal Molla sakalını kesmiş, sarığını atmış, başına silindir şapkasını oturtmuş ve İngiltere yoluna koyulmuş.
Evet sıra kimde dersiniz?”
MEHMET ÖZÇELİK
30-06-2014




İRAN BAHANESİ

İRAN BAHANESİ
*(Bu yazı ikinci bir kirli oyunun sahneleneceği şu günlerde,aynı hataya düşülmemesi amacıyla uyarı niteliğinde yazılmıştır.)
*İranın Şiiliği Şah İsmaille başlar.Ondan öncesinde iranda İmam-ı Azam gibi bir çok alim yetişmiştir.
-İşte Yavuz Sultan Selim buna karşı mücadele etmiştir.
Bugünkü batılıların kışkırtma oyununu o zamandan hissederek girişimde bulunmuştur.
Şah İsmail anadoluyu Şiileştirme girişiminde bulunur.
O zamanda ancak Yavuz gibi birisi mukavemet edebilirdi.
Birde Yavuz gibi birisi bu baş kaldırıya karşı yaptığı girişim,25 tane kürt aşiretinin ve özellikle İdris-i Bitlisi-nin padişaha davet mektubunu göndermesiyle olmuştur.
Bu günkü durumda da Erdoğan-a despot diyenler,Yavuza da demelidirler!
*Türkiye-de yıllardır şiiliğin alt yapısı fikir olarak oluşturuldu.
Daha sonra bu aksiyon haline dönüştürülmeye çalışıldı.
Arkasından sosyal bir olay ve toplumsal bir problem gösterilmeye ve tahrik edilerek toplumda bölünmelere yol açacak kapılar açılmaya çalışılıyor.
Türkiye-nin hassas bir karnıdır Alevilik-şiilik-irancılık.
Dost ve düşmanın kullandığı bir alan.
Her insanın kendine yönelik kullanacağı açık bir alan..
-Şimdiye kadar kaos oluşturmak ve darbelerle darbe vurmak için,içte de dışta da iran faktörü hep öne çıkarılmıştır.
Dün bunu sol kesim ve Avrupa,abd,İsrail yaparken,bugün bunu cemaat yapmaktadır.
-Hoca efendi gücün yanında olmayı tercih etmektedir.
-Yüzünü doğuya değil batıya çevirmiştir.
Diyaloğu doğuyla,İslam dünyası ile kurmayıp,batıyla diğer bir ifadeyle,yüzde bir ortak noktası olanlarla bir araya gelinirken,yüzde doksan ortak noktası olanlarla bir araya gelinmemektedir.
-Hoca efendi tamamen haklı olsa bile,fitnenin kapısını açması hem cemaata ve hem de İslami cemaatlarla birlikte topluma büyük bir yara açtı.

*2 askeri kaçıran pkk karşılık olarak devletin sınır boylarında yapmakta olduğu karakolları yapmaktan vaz geçmesi şartını ve şantajını öne sürdü.
Bunlar ne kadar terörist iseler;
Aynı derecede 17 aralıkta her yeri yakıp yıkarak memlekete ekonomik olarak yüz elli milyon kadar zarar veren eylemciler de devlete teklif ve şantaj olarak sundukları,pkk-nınkinden daha ağır şartlar olan;köprü yapılmasından vaz geçilmesi,havaalanı yapımının terk edilmesi teklifleri de aynen teröristçe,seviyesiz ve kişiliksizce bir tekliftir.
Doğudaki pkk-nın batıdaki terörist versiyonudur.
Ya bunu destekleyenler veya –onların talebleri bizimde taleblerimizdir- diyenler en az onlar kadar teröristtirler.Seviyesiz ve basiretsizdirler.
-Cemaatın önünde duranlar çamura düştü ve kirlendi.
Bir yandan geçmişini bitirirken,diğer yandan da geleceğini lekelemiş oldu.
-Sormak gerekmez mi;chp-ye oy vermek için uğraşanların,pkk-ya oy vermek için uğraşan bdp-den farkı nedir?
Sonuçta ikisi de aynı yolun yolcusu ve aynı noktada birleşmektedirler.
-İran bahanesi ne kadar kof bir iddia ise,başbakanın despot olduğu iddiası da kasıtlı olarak gündemde devirme bahanesi olarak kullanılmaktadır.
-Fethullah Hocanın Papa II. John Paul’a uzunca mektubu çok tartışıldı.Çok tenkid edildi.Tekrar deşmek istemiyorum.
“Pek muhterem Papa cenapları,
Üç büyük dinin doğum yeri olarak bilinen toprakların dünyayı daha iyi yaşanabilir bir mekan kılma yolundaki kutsal misyonumuzu tam manasıyla bilen halkından size en içten selamları getirdik. Yoğun gündeminizde bize zaman ayırarak sizinle müşerref olmayı bahşettiğiniz için zatialilerinize en derin kalbi teşekkürlerimizi sunarız.
Papa 6. Paul Cenapları tarafından başlatılan ve devam etmekte olan Dinlerarası Diyalog için Papalık Konseyi (PCID) misyonunun bir parçası olmak üzere burada bulunuyoruz. Bu misyonun tahakkuk edişini görmeyi arzu ediyoruz. En aciz bir şekilde hatta biraz cüretle, bu pek kıymetli hizmetinizi icra etme yolunda en mütevazi yardımlarımızı sunmak için size geldik.
İslam yanlış anlaşılan bir din olmuştur ve bunda en çok suçlanacak olan Müslümanlardır. Uygun bir yerdeki vakitli bir gayret bu yanlış anlamanın büyük oranda azalmasına katkı sağlayabilir. Müslüman dünyası, İslam’ın asırlarla ölçülen yanlış algılanmasını silip atacak bir diyalog imkanını bağrına basacaktır.”
-İmamı Rabbani 163. MEKTUP-da uzunca;
MEVZUU : İslam ve küfür birbirinin zıddı olmuştur. İkisinin biraraya gelmesi muhaldir. Birini ağırlamak, öbürünü küçük düşürmektir..
Bilesin ki.
İki cihanın saadetini kazanmak; ancak Seyyid’ül-kevneyn Resulûllah’a tabi olmaya bağlıdır. Ona tabi olmak ise, şu şekilde olur: İnsanlar arasında İslâmî hükümleri yerine getirip icra etmek; havastan ve avamdan, küfür âdetlerini kaldırıp iptal etmek..
İslâm ve küfür birbirinin zıddıdır; birarada olamazlar. Taa, kıyamete kadar; hatta kıyamette dahi.. Bunlardan birini isbat etmek, diğerini kaldırmaktır. Birini ağırlamak, diğerini küçük düşermektir.
Noksan sıfatlardan münezzeh olan Allah, peygamberine hitaben şöyle buyurdu:
— «Ey Nebi küffar ve münafıklarla cihad eyle; onlara sert çık» (9/73)
SübhanAllah, en güzel huyla sıfat alan Resulüne:
— «Küffarla cihad ve onlara sert çıkmak.» (9/73)
Emrini verdiğine göre, bundan bilinir ki: Onlara sert çıkmak en güzel huylar arasındadır.
İslâm dininin izzet bulması, küfrün ve küfür ehlinin zelil düşendedir. Buna göre, bir kimse, küfür ehlini ağırlarsa.. İslâm ehlini zelil düşürmüş olur.
Kâfirleri ağırlamak yalnız onlara tazim edip baş köşeye oturtmak değildir. Onları meclislere almak, onlarla sohbet etmek, onların dili ile konuşmak gibi hareketler dahi onları ağırlamaktır. Asıl uygun olanı: Köpekleri uzaklaştırır gibi onları uzaklaştırmaktır.
Eğer onlarla alâka peydah etmek, dünya işlerine ait zaruretler icabı ise., başka türlü de olmuyorsa., o zaman uygun olan, ancak zaruret mikdarı onlarla olmak vardır. Bu arada onları bir şey yerine koymamak ve kendilerine lüzumsuz yere iltifatta bulunmamaya riayet etmelidir.
Ama, İslâm’ın kemali, böyle bir garazı dahi tamamen terk edip onlara iltifat etmemek ve onlarla karışıp durmamaktır. Zira, noksan sıfatlardan münezzeh olan Allah, onları, yani: Küfür ehlini, Kelâmı Mecid’inde zatının düşmanı ve Resulünün düşmanı olarak tanıttı:
— «Ey iman sahipleri, düşmanım ve düşmanınız olan kimseleri; kendilerine sevgi yüzü göstererek dost edinmeyin. Onlar, Hak tarafından size gelene küfretmişlerdir.» (60/1)
— «Kim Allah’a, meleklerine, peygamberlerine, Cebrail’e, Mikale’e düşman olursa., şüphesiz Allah bu gibi kâfirlerin düşmanıdır.» (2/98)”
-Eskiden idi yalancının mumunun yatsıya kadar yanması.Artık yalan mumları anında sönmektedir.
Gerek Ergenekon olaylarıyla ilgili yüzlerce video izledim,paylaştım,downloda açtım.
Bu son 17 aralık kirli oyunları içinde bütün tarafların iddialarını sesli-görüntülü ve yazılı olarak değerlendirdim.
Her ne kadar bu işler basiretle de anlaşılsa bile,delilleri de ortadadır.
Eskiden her bir insanın içindekileri kırk gün kendisinde kalsa bile,bu gün bunlar kırk saniyede dışarı sızıyor.
-Birkaç yıldır cemaattan birileri sürekli Erdoğan hakkında sözlerinin arasına başta despot olduğu,iran yanlısı olduğunu sıkıştırır,memnuniyetsizlik ortamı oluşturmaya çalışırdı.
Aslında buna o kadarda mana veremez,o arkadaşın o anlık çıkışına bağlardım.
Meğer kirlenmenin yolları döşenmekteymiş!!!
-Benim kızgınlığım ayılara değil,!!! Zira yaratılışları gereği ayılar ayılıklarını yapacaklardır!
Üzüldüğüm nokta ayılara dayılık ve dâyelik yapanlaradır!
Ondandır ki büyük bir cürümdür…
*Cemaat eksen kayması içerisine girdi.
(Cemaatın çoğunu tenzih ederim.Belki de yüzde beşlik olan yönlendirici ve etkileyici, diğerlerini suskunluğa ve bazen de tasdike mecbur eden kısma hitab ediyorum.)
Şimdiye kadar doldurduğu altı,boşalmaya ve oda hızla erimeye başladı.
Buna rağmen buna çare aranmıyor,pek de rahatsız olunmadan kuruntulu bahaneler öne sürülüyor.
-“Bir şey daha kaldı; en tehlikesi odur ki: İçinizde ve ahbabınızda, bu fakir kardeşinize karşı bir kıskançlık damarı bulunmak, en tehlikelidir. Sizlerde mühim ehl-i ilim de var. Ehl-i ilmin bir kısmında bir enâniyet-i ilmiye bulunur. Kendi mütevazi de olsa, o cihette enâniyetlidir; çabuk enâniyetini bırakmaz. Kalbi, aklı ne kadar yapışsa da, nefsi, o ilmî enâniyeti cihetinde imtiyaz ister, kendini satmak ister, hattâ yazılan risalelere karşı muaraza ister. Kalbi risaleleri sevdiği ve aklı istihsan ettiği ve yüksek bulduğu hâlde, nefsi ise, enâniyet-i ilmiyeden gelen kıskançlık cihetinde zımnî bir adâvet besler gibi, Sözlerin kıymetlerinin tenzilini arzu eder-tâ ki kendi mahsulât-ı fikriyesi onlara yetişsin, onlar gibi satılsın. Halbuki, bilmecburiye bunu haber veriyorum ki:
Bu durûs-u Kur’âniyenin dairesi içinde olanlar, allâme ve müctehidler de olsalar, vazifeleri, ulûm-u imaniye cihetinde, yalnız yazılan şu Sözlerin şerhleri ve izahlarıdır veya tanzimleridir. Çünkü, çok emârelerle anlamışız ki, bu ulûm-u imaniyedeki fetvâ vazifesiyle tavzif edilmişiz. Eğer biri, dairemiz içinde nefsin enâniyet-i ilmiyeden aldığı bir hisle, şerh ve izah haricinde bir şey yazsa, soğuk bir muaraza veya nâkıs bir taklitçilik hükmüne geçer. Çünkü, çok delillerle ve emârelerle tahakkuk etmiş ki, Risale-i Nur eczaları Kur’ân’ın tereşşuhâtıdır; bizler, taksimü’l-a’mâl kaidesiyle, herbirimiz bir vazife deruhte edip o âb-ı hayat tereşşuhâtını muhtaç olanlara yetiştiriyoruz.“
Acaba hocaefendinin bir kıskançlığı mı vardır?
-Özetle cemaatın bu günkü durumu,günahı,-inançlı kesimlerde dahil-,dünkü susanların vebali ve keffaretidir.
*Cemaate günah olarak bir asırlık zulmüyle ortaya çıkan,chp-ye oy verdirme kampanyası yeter de artar bile.Bir asırlık zulme yapılan ortaklık. Kirli ve şaibeli ittifak.
Bitmişken ölüyü diriltme faaliyeti.
*Cemaat içerisindeki virüsleri temizlemeli.
Virüslere sahip çıkmamalı.
Şahıs merkezli değil,cemaat merkezli bir hizmet olmalı.
Menfi insanlarla ortaklığı bitirmeli,İslami cemaatlerle iş birliği içerisine girilmeli.
-Tekrar ifade edeyim;İfadelerimde cemaat sözünü kullanırken,şüphesiz bundan çoğunluğu tenzih ederken,vitrinde görünen ve aslında gerçek manada cemaatı temsil etmeyen kişiler;bir yandan darbecilerle yan yana gelirken,diğer yandan batılıların alevi-sünni kozunu kullanmasına da adeta çanak tutmakta,zemini kaygan hale getirmektedir.
*Bu gün Erdoğana diktatör diyen insanlar iki kısımdır.Üçüncü kısmı yoktur;
-Ya geçmişte diğer liderlere de aynısının yapıldığını görmeyen basiretsiz kimseler,
-Veya eskiden yapıldığı gibi gibi,yine darbecilerle ortak noktada birleşip,tamamen kötü niyetli insanlardır.
*Allah bazen çalkalıyor,karıştırıyor,halis ile olmayan,samimi olmayanı birbirinden ayırmak için.
Saflar gittikçe safileşiyor,ayrılıp,belirgenleşiyor.
Biri ben çapulcuyum,öbürü geziciyim,öbürü şimdiye kadar yaptığı takiyyeyi yapma ihtiyacını duymuyor.
Niyetler fiillere dökülüyor.
Temenni ederiz ki,aynı yanlışlar devam etmesin.Chp ile ortaklık,gezicilerle olan beraberlik sürdürülmesin…
-Surda bir gedik açtık mukaddes mi mukaddes
Ey kahpe rüzgar,her nereden esersen es…
MEHMET ÖZÇELİK
30-05-2014




KAPANAN ESKİ VE AÇILAN YENİ DÖNEM

KAPANAN ESKİ VE AÇILAN YENİ DÖNEM
– TUZ KOKTU –
“Haricî düşmanların zuhur ve tehacümünde dahilî adâvetleri unutmak ve bırakmak” olan bir maslahat-ı içtimaiyeyi en bedevî kavimler dahi takdir edip yaptıkları halde, şu cemaat-i İslâmiyeye hizmet dâvâ edenlere ne olmuş ki, birbiri arkasında tehacüm vaziyetini alan hadsiz düşmanlar varken, cüz’î adâvetleri unutmayıp düşmanların hücumuna zemin hazır ediyorlar? Şu hal bir sukuttur, bir vahşettir, hayat-ı içtimaiye-i İslâmiyeye bir hıyanettir.

Medar-ı ibret bir hikâye: Bedevî aşiretlerinden Hasenan aşiretinin birbirine düşman iki kabilesi varmış. Birbirinden, belki elli adamdan fazla öldürdükleri halde, Sipkan veya Hayderan aşireti gibi bir kabile karşılarına çıktığı vakit, o iki düşman taife, eski adâveti unutup, omuz omuza verip, o haricî aşireti def edinceye kadar dahilî adâveti hatırlarına getirmezlerdi.

İşte, ey mü’minler! Ehl-i iman aşiretine karşı tecavüz vaziyetini almış ne kadar aşiret hükmünde düşmanlar olduğunu bilir misiniz? Birbiri içindeki daireler gibi yüz daireden fazla vardır. Herbirisine karşı tesanüd ederek, el ele verip müdafaa vaziyeti almaya mecburken, onların hücumunu teshil etmek, onların harîm-i İslâma girmeleri için kapıları açmak hükmünde olan garazkârâne tarafgirlik ve adâvetkârâne inat, hiçbir cihetle ehl-i imana yakışır mı? O düşman daireler, ehl-i dalâlet ve ilhaddan tut, tâ ehl-i küfrün âlemine, tâ dünyanın ehvâl ve mesâibine kadar, birbiri içinde size karşı zararlı bir vaziyet alan, birbiri arkasında size hiddet ve hırsla bakan, belki yetmiş nevi düşmanlar var.”
*Erdoğan için dillendirilen diktatör gibi ifadeler,-videosunu da seyrettiğim –yahudilerin ve israilin dillendirdiği sözlerdir.
* Hoca efemdi 4.röportajındaki konuşmasında artık üstaddan biraz daha ismini zikrederek bahsetmekte,belli ki sıkıntılardan bir pay çıkarmaktadır.
Ancak gene de; kendisine aktarılanlardan kaynaklansa gerek ki;hâla gezi olaylarında bir samimiyet aranmakta,basiretli bir bakış sergilenmemektedir.
*Cemaat savunduğu ve sahiplendiği kimselerin olumsuzlukları namına yaptıkları tüm kötülüklere ortak olduklarını unutmamalıdırlar.
Hoca efendinin kime oy verileceği konusunda;”O partinin bunca yaptıklarından sonra içlerine siniyorsa..”şartını koymakla,aslında gerçek niyet ortaya konulmuş oldu.

*Kir üzerine parti kurulamaz.Eğer cemaat bu andan itibaren bir parti kurarsa.önceki kaybından daha büyük bir kayıp yaşar.Zira haklı olarak genel şöyle bir düşünceye varılır:Demek ki cemaat böyle kirli bir iş ve ittifaka kuracakları partiyi öne çıkarmak,muhalifleri kirli ve çirkin entrikalarla bitirerek kendi varlıklarını sürdürmek olacaktır.
Kazanamazlar.Tıpkı kurdukları eğitim sendikalarında olduğu gibi.
Bundan sonra onun kadar bile eleman toplayamazlar.
*Artık tuz da koktu.Et kokmasın diye tuzu kullanırdık artık tuz da kokunca tuz la ma dönemi bitti,yeni bir tuzlama dönemi başladı.
*İşte başkalarına hayat olacak Bediüzzamanın cinayetleri:
-Mert olan cinayete tenezzül etmez.
-Asıl şeriatın meslek-i hakikisi, hakîkat-i meşrûtiyet-i meşrûadır. Demek, meşrutiyeti, delail-i Şer’iye ile kabul ettim, başka medeniyetçiler gibi taklidî ve hilaf-ı Şeriat telakkî etmedim ve Şeriatı rüşvet vermedim. Ve ulema ve Şeriatı Avrupa’nın zünûn-u fasidesinden iktidanma göre kurtarmaya çalıştığımdan, cinayet ettim ki, bu tarz muamelenizi gördüm.
-Husûmette fenalık var; husûmete vaktimiz yoktur. Hükûmetin işine karışmayacağız. Zîra, hikmet-i hükûmeti bilmiyoruz…
-“Ey gazeteciler! Edibler edepli olmalı; hem de, edeb-i İslamiye ile müteeddib olmalı. Ve onların sözleri, kalb-i umûmi-i müşterek-i milletten bîtarafane çıkmalı.
-Kaç defa, büyük içtimalarda heyecanları hissettim. Korktum ki; avam-ı nas, siyasete karışmakla asayişi ihlal etsinler. Türkçeyi yeni öğrenen köylü bir talebenin lisanına yakışacak lafızlar ile heyecanı teskin ettim.
-Şeriat da, yüzde doksan dokuz ahlak, ibadet, ahiret ve fazillete aittir; yüzde bir nisbetinde siyasete mütealliktir. Onu da ulûlemirlerimiz düşünsünler. Şimdi maksadımız, o silsile-i nûranîyi ihtizaza getirmekle, herkesi bir şevk-i hahiş-i vicdaniye ile tarîk-ı terakkîde kabe-i kemalata sevk etmektir. Zîra; Ila-i Kelimetullahın bu zamanda bir büyük sebebi, maddeten terakkî etmektir.
-Ben işittim ki, askerler bazı cemiyetlere intisap ediyorlar. Yeniçerilerin hadise-i müthişesi hatırıma geldi; gayet telaş ettim. Bir gazetede yazdım ki; şimdi en mukaddes cemiyet, ehl-i îman askerlerin cemiyetidir. Umum mü’min ve fedakar askerlerin mesleğine girenler, neferden seraskere kadar dahildir. Zîra, ittihad, uhuvvet, itaat, muhabbet ve Îla-i Kelimetullah dünyanın en mukaddes cemiyetinin maksadıdır. Umum mü’min askerler, tamamıyla bu maksada mazhardırlar. Askerler merkezdir; millet ve cemiyet onlara intisap etmek lazımdır. Sair cemiyetler, milleti asker gibi mazhar-ı muhabbet ve uhuvvet etmek içindir.
-“Ey askerler! Zabitleriniz bir günah ile nefislerine zulüm ediyorlarsa, siz o itaatsizlikle otuz milyon Osmanlı ve üç yüz milyon nüfûs-u İslamiyenin haklarına bir nevî zulmediyorsunuz. Zîra, umum İslam ve Osmanlıların haysiyet, saadet ve bayrak-ı tevhîdi, bu zamanda bir cihette sizin itaatiniz ile kaimdir. Hem de Şeriat istiyorsunuz, fakat itaatsizlikle Şeriata muhalefet ediyorsunuz.”
Ben onların hareketini ve şecaatlerini okşadım. Zîra, efkar-ı umûmiyenin yalancı tercümanı olan gazeteler, nazarımıza hareketlerini meşrû göstermişlerdi. Ben de takdirle beraber nasihatimi bir derece tesir ettirdim. İsyanı bir derece bastırdım. Yoksa, böyle asan olmazdı.
-İtaatsizlik yalnız bir zulüm değil, milyonlarca nüfûsun hakkına bir nevî tecavüz demektir. Bilirsiniz ki, bu zamanda bayrak-ı Tevhîd-i İlahî sizin yed-i şecaatinizdedir. O yed’in kuvveti de, itaat ve intizamdır.
-Dünyevi bir saadetimiz, bir cihetle fünün-u cedîde-i medeniye ile olacak. O fünûnun da gayr-i müteaffin bir mecrası ulema ve bir menbaı da medreseler olmak lazımdır; ta ulema-i din, fünun ile ünsiyet peyda etsin.
-“Aslah tarîk, musalahadır”
-Bu ömürden sonra sırf ahireti düşünmek lazım. Dünya seni terk etmeden evvel, sen dünyayı terk et. Zekatü’l-ömrü, ömr-i sanî yolunda sarf eyle.
-Herkesin bir fikri var. İşte sulh-u umûmi, afv-ı umûmi ve ref’-i imtiyaz lazım; ta ki, biri bir imtiyazla başkasına haşerat nazarıyla bakmakla nifak çıkmasın. Fahr olmasın; derim: Biz ki hakîki Müslümanız; aldanırız, fakat aldatmayız. Bir hayat için yalana tenezzül etmeyiz.
-En büyük hata, insan kendini hatasız zannetmek olduğundan, hatamı îtiraf ederim ki; nasın nasihatini kabul etmeden, nasa nasihati kabul ettirmek istedim. Nefsimi irşad etmeden başkasının irşadına çalıştığımdan, emr-i bilmarufu tesirsiz etmekle tenzil ettim.
-Ey ulû’i-emr! Bir haysiyetim vardı, onunla İslamiyet milliyetine hizmet edecektîm, kırdınız. Kendi kendine olmuş istemediğim bir şöhret-i kazibem vardı, onunla avama nasihati tesir ettiriyordum; maalmemnuniye, mahvettiniz. Şimdi usandığım bir hayat-ı zaifem var; kahrolayım eğer îdama esirgersem, mert olmayayım eğer ölüme gülmekle gitmezsem. Sûreten mahkûmiyetim, vicdanen mahkûmiyetinizi intac edecektir. Bu hal bana zarar değil, belki şandır. Fakat, millete zarar ettiniz; zîra nasihatimdeki tesiri kırdınız. Saniyen, kendinize zarardır; zîra, hasmınızın elinde bir hüccet-i katıa olurum. Beni mihenk taşına vurdunuz. Acaba fırka-i halise dediğiniz adamlar böyle mihenge vurulsalar, kaç tanesi sağlam çıkacaktır?
-Ey paşalar, zabitler! Cinayetlerime ceza ve şimdi suallerime de cevap isterim. İslamiyet ise, insaniyet-i kübra ve şeriat ise, medeniyet-i fuzla (en faziletli medeniyet) olduğundan, alem-i İslamiyet, medîne-i fazıla-i Eflatuniye olmaya sezadır.
Birinci Sual: Haşiye Gazetelerin aldatmalarıyla meşrû bilerek buradaki görenek ve adete binaen cereyan-ı umûmîye kapılan safdillerin cezası nedir?
Haşiye
Bu sualler kırk-elli masum mahpusun tahliyesine sebep oldu.
İkinci Sual: Bir insan yılan sûretine girse, yahut bir velî haydut kıyafetine girse, veyahut meşrûtiyet, istibdat şekline girse, ona taarruz edenlerin cezası nedir? Belki, hakîkaten onlar yılandırlar, haydutturlar ve istibdattırlar.
Üçüncü Sual: Acaba, müstebit, yalnız bir şahıs mı olur? Müteaddit şahıslar müstebit olmaz mı? Bence, kuvvet kanunda olmalı; yoksa, istibdat münkasım olmuş olur ve komitecilikle tam şiddetlenir.
Dördüncü Sual: Bir masumu îdam etmek mi, yoksa on caniyi affetmek mi daha zarardır?
Beşinci Sual: Maddî tazyikler, ehl-i meslek ve fikre galebe etmediği gibi, daha ziyade nifak ve tefrika vermez mi?
Altıncı Sual: Bir maden-i hayat-ı içtimaiyemiz olan ittihad-ı millet; ref-i imtiyazdan başka ne ile olur?
Yedinci Sual: Müsavatı ihlal ve yalnız bazılara tahsis ve haklarında kanunu tamamıyla tatbik etmek, zahiren adalet iken, bir cihette acaba müsavatsızlıkla zulüm ve garaz olmaz mı? Hem de tebrie ve tahliye ile masumiyetleri tebeyyün eden ekser mahpusînin belki yüzde sekseni masum iken, acaba ekseriyet nokta-i nazarında bu hal hükümferma olsa, garaz ve fikr-i intikam olmaz mı? Dîvan-ı Harbe diyeceğim yok; ihbar edenler düşünsünler!
Sekizinci Sual: Bir fırka kendisine bir imtiyaz taksa, herkesin en hassas nokta-i asabiyesine daima dokundura dokundura zorla herkesi meşrûtiyete muhalif gibi gösterse ve herkes de onların kendilerine taktığı ism-i meşrûtiyet altında olan muannid istibdada ilişmiş ise, acaba kabahat kimdedir?
Dokuzuncu Sual: Acaba, bahçıvan bir bahçenin kapısını açsa, herkese ibahe etse, sonra da zayiat vukû bulsa; kabahat kimdedir?
Onuncu Sual: Fikir ve söz hürriyeti verilse, sonra da muaheze olunsa; acaba, bîçare milleti ateşe atmak için bir plan olmaz mı? Böyle olmasa idi, başka bahaneyle mevki-i tatbike konulacağı hayale gelmez mi idi?
On Birinci Sual: Herkes meşrûtiyete yemin ediyor. Halbuki, ya müsemma-i meşrutiyete kendi muhalif veya muhalefet ederılere karşı sükût etse, acaba kefaret-i yemin vermek lazım gelmez mi? Ve millet yalancı olmaz mı? Ve masum olan efkar-ı umûmiye; yalancı, bunak ve gayr-i mümeyyiz addolunmaz mı?
Elhasıl: Şedid bir istibdat ve tahakküm, cehalet cihetiyle şimdi hükümfermadır; güya istibdat ve hafiyelik tenasüh etmiş. Ve maksat da Sultan Abdülhamid’den istirdad-ı hürriyet değilmiş, belki hafif ve az istibdadı şiddetli ve kesretli yapmakmış!
Yarım Sual: Nazik ve zayıf bir vücut ki, sivrisineklerin ve arıların ısırmasına tahammül edemediği için, gayet telaş ve zahmetle onları def’e çalışırken, biri çıksa dese ki: “Maksadı sivrisinekleri, arıları defetmek değil, belki büyük arslanı ikaz edip kendine musallat etmek ister.” Acaba, böyle demekle hangi ahmağı kandıracaktır?
Sualin diğer yarısı çıkmaya izin yoktur. Ey paşalar, zabitler! Bütün kuvvetimle derim ki:
Gazetelerde neşrettiğim umum makalatımdaki umum hakaikte nihayet derecede musırrım. Şayet zaman-ı mazi canibinden, Asr-ı Saadet mahkemesinden adaletname-i şeriatla davet olunsam, neşrettiğim hakaikı aynen ibraz edeceğim; olsa olsa, o zamanın ilcaatının modasına göre bir libas giydireceğim. “
MEHMET ÖZÇELİK
29-03-2014




IŞİD KİMİN İŞİ ?

IŞİD KİMİN İŞİ ?
-Yeni bir İsrail bölgesi oluşturulmaya çalışılıyor.Böylece israilden nazarları çevirip,israile nefes aldıracak bir oluşum.
Ne kadar kolay çıkış yaptı değil mi?
-Yeni bir haşhaşi bölgesi oluşturuluyor.Bunlar tek bir yörenin insanları değil,farklı yerlerden derlenmiş ve toplanmış,toparlanmış kişilerden oluşuyor.Hapishaneden çıkarılan altı bin mahpus ve suçlularla sürdürülecek yeni bir oluşum.
Kürt devleti kurulması da uzun zamandır planın bir parçası.
Görünen o ki yeni bir sıcak bölge,ısıtılacak bir zemin oluşturulacak,yaz iyice sıcak geçecek.
Mesele,ilâhi plana uygun olarak hileleri defedecek bir çözüm yöntemi ortaya koymaktır.
Bu oluşumun rahat oluşmasını sağlayacak olanlar,bizdeki cumhurbaşkanlığının serin bir ortamda geçmesine müsaade etmezler.
Sakın ışid işi bizdeki cumhurbaşkanlığı seçimini engellemeye ve yıpratmaya yönelik bir iş olmasın!?
Işid işi boşaltılan ve yıpranan,devre dışı bırakılmaya çalışılan pkk-nın boşalan yerini doldurma çabası olmasın?
Ortadoğu bop çerçevesinde küçük devletlere bölünme planını uyguluyor.
Birbiriyle kavga eden,kolay idare edilip yönlendirilen,istenildiğinde başına yetiştirilmiş İsrail-abd-avrupa patentli bir yönetici bu iş için,-geçen yüzyılda olduğu gibi- yine yeni dönemde de az farklılıklarla devam ettirilebilir.
Petrolleri ve yer altı zenginlikleriyle kolay sömürülebilir bir saha oluşturulmaktadır.
Işid-in Musul ve Kerküke girmesi bunun bir işareti değil midir?
İhale başka ellere veriliyor.
Tıpkı ihaleyi alan apo,ermeni kanadının yerini,yeni ihale sahipleri haşhaşilere devrediliyor.
Alevi-sünni alanları oluşturulmaya çalışılıyor.
Çatışma ortamı..küçük güç odakları..Aşiret devletleri..
*Hristiyan dünyası büyük oynuyor.
Yüz yıl önce yaptığı yüz yıllık projesi bitti.Yenileme peşinde.
Daha kapsamlı bir plan üzerinde çalışıyor.
Bir yandan fitneyi canlandırır ve ortamını hazırlarken,diğer yandan islâmın yükselişini durdurma peşinde.
Bunun içinde yapılacak en etkili yöntem;İslâmı içten ve içinden vurmak,çok kapsamlı olarak…
Çevresinden de kuşatarak baskı yapıp tam boğmak…
*One minute bizleri ayağa kaldırdı ancak varlığımızı sürdürmeye yetmedi.
Eziklikten kurtulmaya ihtiyacımız var.
Hala kuzuların sessizliği içerisinde yaşayan aslan yavrusunun kuzu tavrı devam etmektedir.
Asırlık eziklik,asırlık kimliksizlik,asırlık maddi ve manevi fakirlik belimizin kamburunu oluşturmuş.
*Kıtlık döneminde yetişen bu millet önüne gelen herkesi kurtarıcı görmüş,ona sarılmış. Artık şu anda kıtlığın geçmesiyle o kurtarıcı olanların da bir kurtarıcıya muhtaç oldukları görülmeye başlamıştır.
Kamburumuzu atma zamanı gelmiştir.
Olaylar bizi mukadder ve muayyen hedefe sevketmektedir.
Sona yaklaşan dünyada,Allah dünya sahnesini kendi aleyhine kapatmaz.
Bazen kapanışlar açılışlardan daha haşmetli olur.
Ebediyyen unutulmaz.
*Pkk-nın doğuda yaptığı yol kesme olayları,nasıl ki uyuşturucunun hasat zamanı olması sebebiyle nazarları çevirtmek ise,içte ve dıştaki olaylarda,bir üçüncü hedefin oluşması içindir.
Vur kaç taktiği.
*Arı su içer bal akıtır,Yılan su içer zehir akıtır.
Suyun maddesi birdir,değişmez.
Yılan zehirini akıtacak,temiz suyu içse de.
Yılanların zehirine katkıda bulunanlara yazıklar olsun.
*Ayıya kızmıyorum! Çünkü o ayı ayılığını yapacak.
Kızdığım ayıya dayılık ve dâyelik yapanlara.
Kirli yürüyüşçüler yürüsün.Sürü-nen sürünsün.
Ancak onlara yardım ve destek olanlar sefildir,sefihtir..
*Sokak kültürüyle yetişen sokak çocukları,geziler tertipliyorlar.Ne onlarda seviye aranır,ne de onları destekleyenlerde..
Sanatçı da olsa o düzmece sanatçıdır.
*İşte gezinin amaçları:
-Cumhurbaşkanlığı seçimini çıkmaza sokmak.
-Ayasofyanın açılmasını engellemek.
-Türkiye-yi Mısırdan ve Suriyeden daha korkunç hale getirmek.
-Pkk ve Işid gibi örgütlere hareket alanı oluşturmaktır.
MEHMET ÖZÇELİK
12-06-2014




İSRAİL OYUNU

İSRAİL OYUNU
İsrail bulunduğu bölgede hep çıban başı olmuştur.
Kendi adeta imanlarının on şartından biri olan;-Öldürmeyeceksin- ifadesini,-Öldüreceksin- olarak uygulamaktadır.
*Mahir Kaynak-ın ifadesiyle;El-Kaideye mektub göndermek isterseniz,Cıa-ya gönderiniz.
El-Kaide israile karşı gibi gösterilirken.israile şimdiye kadar hiçbir saldırıda bulunmamıştır.
*İsrail dünyayı ateşe vermeyi hesaplamaktadır.Sebeb olarak ise;Tanrıyı Kıyamete Zorlamak. Diğer yandan Mesihin,kurtarıcının gelişini hızlandırmak.
Her din bir kurtarıcı beklemektedir.Yahudiler kral Davud soyundan bir kurtarıcı beklemekte ve bunun da 2025 yılında geleceğini söylemektedirler.
Armegedon yeri olarak Suriyenin bir köyünden başlaması gerektiği savunulur.
*”Biz, Kitap’ta İsrailoğullarına: Sizler, yeryüzünde iki defa fesat çıkaracaksınız ve azgınlık derecesinde bir kibre kapılacaksınız, diye bildirdik.
Nihayet bu iki bozgunculuktan ilkinin zamanı gelince (sizi cezalandırmak için) üzerinize, pek güçlü olan birtakım kullarımızı gönderdik. Onlar evlerinizin arasına kadar sokuldular. Bu, herhâlde yerine gelmesi gereken bir va’d idi.(Babilin yıkımı)
Sonra onlara karşı size tekrar egemenlik verdik. Mallar ve çocuklarla sizi güçlendirdik; sayınızı daha da çoğalttık.
İyilik ederseniz kendinize iyilik etmiş olursunuz, kötülük yaparsanız yine kendinize yapmış olursunuz. İkinci bozgunculuğun zamanı gelince, yüzünüzü kara etsinler, daha önce girdikleri gibi yine mescide (Beyt-i Makdis’e) girsinler ve ellerine geçirdikleri her şeyi yerle bir etsinler diye (üzerinize yine düşmanlarınızı gönderdik.)
Umulur ki Rabbiniz size merhamet eder. Eğer yine eski duruma dönerseniz, biz de (cezaya) döneriz. Biz cehennemi kâfirlere bir zindan yapmışızdır.”
Ekolojik dengenin bozulmasından,genlerin değiştirilmesine kadar bir çok alanda fesat,bozma ve bozulmanın kapısını açacak,dünyayı kana boyayacaktır.
-*İsrailin arap ülkelerini bölmek amacıyla 1980 yılında almış oldukları stratejik kararlar şu anda uygulanmış ve de uygulanmakta olduğu da görülmektedir.
“1980’lerde İsrail İçin Strateji” kararlarını iktibasla aynen veriyoruz.
İsrailli bilim adamları ortadoğuda rahat bir ortamda yaşamaları için geliştirdikleri stratejilerinde:
-“İsrail stratejik düşüncesinde, tüm Arap devletlerinin daha küçük parçalara bölünmesi hep tekrar tekrar görülen bir kavramdır. Örnek vermek gerekirse, Ze’ev Schiff, Ha’aretz’in askeri muhabiri (ve muhtemelen bu konuda İsrail’de en çok bilgiye sahip kişi), bir yazısında Irak’ta İsrail için olabilecek en iyi şeyin:” Irak’ın Şii ve Sünni devletler ve Kürt tarafının ayrılması” (Ha’aretz 6/2/1982)
-“Irak, bir kere daha çoğunluğun Şii ve yönetimdeki azınlığın Sünni olmasına rağmen özünde komşularından hiç farklı değildir. Nüfusun %65’i politik konularda söz sahibi değildir. %20’lik elit bir zümre tüm gücü ellerinde tutmaktadır. Buna ek olarak Kuzey’de büyük bir Kürt azınlık vardır ve yönetimdeki rejimin kuvveti, ordu ve petrol gelirleri olmasa, Irak’ın gelecekteki durumu Lübnan’ın geçmişteki ve Suriye’nin bugünkü durumundan hiç de farklı olmazdı. İç çatışmanın tohumları ve bir iç savaş, özellikle Irak’ta Şii’lerin doğal liderleri olarak kabul edilen Humeyni’nin İran’da başa geçmesinden sonra daha bugünden kendini belli etmektedir”.
-“Bir Irak-İran savaşı Irak’ı parçalayacak ve bize karşı geniş bir cephede çatışma organize etmesine imkan vermeden çökmesine sebep olacaktır. Araplar arasındaki her türlü çatışma kısa vadede bize yardımcı olur ve Suriye ve Lübnan’da olduğu gibi önemli bir hedef olan Irak’ın parçalanması için yolu kısaltır. Osmanlı döneminde Suriye’de olduğu gibi Irak’ta da etnik/dini bazda bölgelere bölünme mümkündür. Üç büyük şehir etrafında üç (veya daha fazla) eyalet var olacaktır: Basra, Bağdat ve Musul ve güneydeki Şii bölgeler Sünni ve Kürt kuzeyden ayrılacaktır. Mevcut İran-Irak çatışmasının kutuplaşmayı derinleştirmesi olasıdır.”
-“Körfez ve Suudi Arabistan’daki dengeler içinde sadece petrol olan bir kumdan ev üstüne inşa edilmiştir. Kuveyt’te, Kuveytliler nüfusun sadece %25’ini oluşturmaktadır. Bahreyn’de Şii’ler çoğunluktadır, ancak güç onlarda değildir. Birleşik Arap Emirlikleri’nde Şii’ler yine çoğunlukta olmasına rağmen Sünni’ler yönetimdedir. Amman ve Kuzey Yemen içinde aynı şey geçerlidir. Marxist Güney Yemen’de bile önemli bir miktarda Şii azınlık bulunmaktadır. Suudi Arabistan’da nüfusun yarısı yabancıdır, Mısır ve Yemenlidir ama Suudi bir Azınlık gücü elinde tutmaktadır.”
-“Mısır günümüzdeki politik görünüşe göre ve artan Müslüman-Hıristiyan ayrışması dikkate alındığında zaten hâlihazırda bir cesettir. Mısırı coğrafi olarak farklı bölgelere bölmek İsrail’in Batı cephesindeki politik hedefidir. Mısır birçok otorite merkezine bölünmüş ve parçalanmıştır. Eğer Mısır parçalanırsa, Libya, Sudan ve hatta daha uzaktaki devletler mevcut şekilleri ile varlıklarını sürdüremez ve Mısır’ın çözülmesi ile birlikte onlar da çöküşe katılır.

Mısır’ın yukarı bölümünde Hıristiyan Kıpti bir devlet ile birlikte merkezi bir hükümet olmadan bölgesel güçleri ile bir kaç zayıf devlet düşüncesi, tarihi gelişimin anahtarıdır ve barış anlaşması ile sekteye uğramış olsa bile uzun vadede kaçınılmazdır.”
-“Suriye ve daha sonra Irak’ın feshi ve Lübnan’da olduğu gibi etnik ve dini bölgelere ayrılması İsrail’in uzun vadede Doğu cephesindeki bir numaralı hedefidir ve bunun için kısa vadede bu devletlerin askeri gücünün feshi ana hedeftir. Suriye etnik ve dini yapısına istinaden tıpkı bugün Lübnan’da olduğu gibi birkaç eyalete bölünecek ve kıyıda Şii-Alevi bir eyalet, Halep bölgesinde Sünni bir eyalet, Şam’da Kuzey komşusuna düşman olan bir diğeri Sünni eyalet olacak ve Dürziler de belki bize ait olan Golan’da, mutlaka Havran’da, Kuzey Ürdün’de başka eyaletler kuracaklardır. Bu gelişmeler uzun vadede barış ve güvenlik için garantör olacaktır ve bu hedef bugün bile erişebileceğimiz bir noktadadır.”
-Ürdün kısa vadede stratejik bir hedeftir, uzun vadede ise değildir zira feshinden ve Kral Hüseyin’in uzun hükümranlığının bitmesi ve kısa vadede yönetimin Filistinlilere geçmesinden sonra gerçek bir tehdit. Mevcut yapısı ile Ürdün’ün uzun süre var olması ihtimal dahilinde değildir ve İsrail’in hem barışta hem savaşta sürdüreceği politika mevcut rejim esnasında Ürdün’ün tasfiyesi ve yönetimin Filistinli çoğunluğa devri yönünde olmalıdır.”
-“Arap’lar gibi, bölünmüş olsalar da diğer Müslüman devletler de benzer bir durumla karşı karşıyadırlar. İran nüfusunun yarısı Farsça konuşan bir gruptan oluşur ve diğer yarısı da etnik olarak Türk bir gruptur.

Türkiye’nin nüfusu Türk- Sünni Müslüman bir çoğunluk (%50 civarı) ve iki büyük azınlıktan oluşur; 12 milyon Şii Alevi ve 6 milyon Sünni Kürt. Afganistan’da 5 milyon Şii nüfusun üçte birini oluşturur. Sünni Pakistan’da 15 milyon Şii devletin varlığını tehdit etmektedir. Fas’tan Hindistan’a ve Somali’den Türkiye’ye uzanan ulusal etnik azınlık resmi, istikrarın yokluğuna ve tüm bölgenin hızlı bir şekilde dejenere olmasına işaret eder. Bu tablo ekonomik tabloya eklendiğinde tüm bölgenin nasıl ciddi problemlere karşı koyamayacak kâğıttan bir kule şeklinde inşa edildiğini görebiliriz.”
-“Gelecekteki tüm politik durumlar ve askeri birleşmelerde de açıkça bilinmelidir ki, yerli Arap’ların sorununun çözümü ancak İsrail’in Ürdün nehrine ve ötesine kadar olan bölgede var olması halinde gelecektir. Bu içinde bulunduğumuz çağda ve içine yakında girecek olduğumuz nükleer çağda var olmak için ihtiyacımızdır. Artık Yahudi nüfusunun dörtte üçünün nükleer bir dönemde büyük bir tehlike yaratan ve yoğun bir şekilde yerleşilmiş olan kıyı şeridinde yaşaması mümkün değildir.”
-“Gelecekteki tüm politik durumlar ve askeri birleşmelerde de açıkça bilinmelidir ki, yerli Arap’ların sorununun çözümü ancak İsrail’in Ürdün nehrine ve ötesine kadar olan bölgede var olması halinde gelecektir. Bu içinde bulunduğumuz çağda ve içine yakında girecek olduğumuz nükleer çağda var olmak için ihtiyacımızdır. Artık Yahudi nüfusunun dörtte üçünün nükleer bir dönemde büyük bir tehlike yaratan ve yoğun bir şekilde yerleşilmiş olan kıyı şeridinde yaşaması mümkün değildir.”
MEHMET ÖZÇELİK
30-06-2014




KCK OPERASYONLARI

KCK OPERASYONLARI
Türk solunun ve milliyetçiliğinin yerini kck almaya çalışmaktadır.
Türkiye-nin geneline uygulanmaya çalışılan Türk solu ve milliyetçiliği başarılı olamayınca,yerini mevzii ve dar alanda Kürt solu ve milliyetçiliği almaya çalışmaktadır.
Ancak yerine ikame edilecek tam bir İslami duygu ile bunlara son verilebilir.
Zaten gerek Türk milliyetçiliği ve solu ikame edilmeye çalışılırken;ya tamamen ortadan kaldırılmaya veya göstermelik bir din bağlılığı sağlanmaya çalışılmıştır.
Bugünkü kürt solu ve de kürt milliyetçiliği de yerleşmek için dini geri plana atmakta,sürekli dine saldırıda bulunmaktadır.
*1970-lerde kaos çıkaran solcular ve onlara alet olan milliyetçi kesim,ordudaki cunta ekibinin işini kolaylaştırdı.Darbelere zemin hazırladılar.
1980 sonrası solcuların bir kısmı yer altına indi,şimdiki ergenekonun çatısını oluşturdu.
Pkk doğuruldu ve beslendi.Ordunun içinde bulunan cunta ekibi pkk-yı göz ardı etti,adeta gelişmesine göz yumdu.
Bununla da kalmadı,toplumda psikolojik savaş uygulayarak asıl tehdit unsuru olan pkk-yı görmedi,inançlı kesime irtica ve şeriat geliyor yaygaralarıyla tam bir savaş açtı.
*Manisa-daki Tuğgeneral Naim Baburoğlu için halkın;yunanlılar bile memleketi işgal durumunda bu korkuyu yaşamadık,diyorlar.
Fişleme,başörtülülere eziyet,nefret ettirme,devlete düşman yapma,hepsi bir arada.
*Askerin baş örtüsüne karşı almış olduğu tavır,kutlamalarda onları almamaları gayet çirkin,silinmez bir leke ve geçmişini bir inkârdır.
Kahramanmaraş-ta bacımızın baş örtüsüne dokunan fransıza karşı,bugün kendi ordumuzun içinde bir kesim fransızın yapamadığını yapmaktadır.
*Dünyada kendi ordusu tarafından meşru göstermek üzere kaos oluşturup,kendi halkına karşı darbe yapan,kırktan fazla kaos oluşturan internet siteleri oluşturarak; irtica,şeriat gibi kaos ve karalama propagandalarıyla toplumu germekte,psikolojik savaşa zemin hazırlamaktadır.
Kendi halkını her şeyine varıncaya kadar öyle ki evinde Kur’an-ı Kerim bulundurmasından namaz kılmasına hatta yakınlarının kılıyor olmasına kadar fişlemesi tam bir garabet,rusyayı bile geride bıraktıracak seviyesiz bir uygulamadır.
Adeta düşman bulamayan ordu,kendisine yine kendi halkından bir düşman ve hedef bularak onlarla uğraşmakta ve uğraştırmaktadır.
*Milliyetçi geçinenler bilmeden meşru olarak orduya sahip çıkayım derken,gayrı meşru olarak ordudaki cuntaya,mafyaya,ergenekona ve kaosa sahip çıktığının bilincinde olmalıdır.
80 sonrasında,önceki gibi alet olunmaması bir başarı iken,başka yanlışlarla hata tekerrür etmemelidir.
*Pkk-nın problem yaptığı en önemli sebep;Kürtleri azınlık olarak görmek ve göstermek olup,hak almaları için tahrik edilmektedir.
Oysa dinen ve fıkhen azınlık ifadesi gayrı Müslimler için kullanılır.
Oysa Kürtler azınlık değil,Müslüman olup bu vatanın asıl üyeleridir.
*İpin ucu hariçte oldukça bu işte sürmeye devam edecektir.
*Doğuda ajanlar kaynıyor.Provakatörlerin içerisinde almanı,israili,fransızı çoklukla.
*Osmanlı Araştırmaları Vakfı Başkanı Prof. Dr. Ahmet Akgündüz, bugün terör örgütü PKK’ya destek veren Fransa’nın 1. Dünya Savaşı yıllarında da Ermenileri silahlandırdığını dile getirerek, Güneydoğu’da 800 bin Müslüman’ı katleden Ermenilerin bunu Fransız silahları ile yaptığını kaydetti. Türkiye’nin misillemede bulunması gerektiğini kaydeden Akgündüz, “Meclis hemen bir karar alıp Fransa’nın Cezayir’de yaptığı katliamı soykırım olarak kabul etmeli” dedi. “
– Dün (10-09-2011)kendisine atfedilen “PKK’ya silah satalım, militanlarına seri eğitim verelim” gibi sözleri yalanlayan İsrail Dışişleri Bakanı Liberman,yalanlasa da yıllardır yaptıklarını dışa vurmuş oldu.
*Mısır/Kahire-deki İsrail elçiliğine girilip yakılarak her şeyin talan edilmesi, sırada suyu ısınan İsrail-in olduğunu göstermektedir.
Bu gün oynanan oyunlar aslında tarihin tekerrürüdür.
* 31 Mart hadisesinin tertipçileri arasında bulunan şair ve filozof Rıza Tevfik’in bu meş’um hadisenin ardında İngiliz parmağı olduğunu itiraf edip, ihtilal hadisesinden sonra İngiliz konsolosluğuna gittiğinde çok soğuk bir şekilde karşılandığını ve o zaman bunun sebebini anlayamayan Rıza Tevfik’in çok sonraları Londra’ya uğrayıp bunun sebebini o dönemin İngiltere’nin Türkiye Büyükelçisi Lord Nikılsın’a sorduğunda bu İngilizin çok ibretli bir şekilde”Rıza Tevfik Bey, Biz bilhassa Hindistan’da İslam ülkelerini idaremiz altına alabilmek için milyarlarca altın harcadık ama başarılı olamadık. Halbuki Sultan Abdülhamid, her yıl bir ‘Selam-ı Şahane’, bir de ‘Hafız Osman hattı Kur’an-ı Kerim’ gönderiyor ve bütün İslam ümmetini, hududsuz bir hürmet duygusu içinde emrinde tutuyor.Biz bu ihtilalle siz jön Türkler’den hilafet kuvvetinin ortadan kaldırılmasını bekledik ve aldandık. İşte bundan dolayı siz soğuk karşılandınız?” cevabını vermiştir.
*Gaziantep-te Mehmet Paşa camiinin imamlığını 28 sene bir ermeni yapmış.
*Sultan Ahmet camiinin imamlığını bir rum yapmış.Daha sonra bunu avrupaya giden birisine söylemiş.
************************
*Chp ve Bdp mecliste yemin etmemekle ofsayta düşmüştür.Bunun izahını yapmada zorlanacak ve de mahcup olacaktır.Tıpkı vekillerinin eşlerine,çocuklarına, yakınlarına izahta zorlandıkları ve yüzlerinin kızarması gibi.
Mecliste olunduğu halde yok denilmesi gayet gülünç,küçük düşülmüş ve dürüst davranılmamıştır.
*Chp-nin ruhunda isyan var,şikayet var.Ondandır ki her şeyi devirmek ve devretmek için devrimcilik elbisesini çıkartmama yeminini etmiş bir parti,bir çatıdır.
Allah bu milleti bu isyan ve devrim ateşinde yakmasın.
*Baykalı çok rahat kullanamayacaklarını düşünen Ergenekoncular,onu bir komplo ile devirerek,kullanabilecekleri birisini getirdiler.
Zira kendi içlerindeki memnuniyetsizlik ve daha açık ifadeyle,israilin chp-yi dizayn ettiği ifadeleri çıkan kokulardan bir kısmıdır.
*Evvelden meclisin mızıkçılık yapan mızıkçı çocuğu chp idi,şimdi ona ergenekonun ikizi olan bir de Bdp eklenmiş oldu.
Artık mızıkçılık yoluyla herkesin elindeki topunu alır,oyun bozanlık yapar.bazen de oyun bozmak için oyun kurar!
*Evvelden ergenekonun hamiliğini yapan Chp,bundan sonraki dönemde Ergenekon ve silivriye hamile kaldığından hamilelik yaptığından,iki durumla karşı karşıyadır;
1-Ya düşük yapacak.
2-Ya da diğer seçime kadar doğumu gerçekleştirecektir,o da doğum sancıları ve tutturduğu sancılar içerisinde.
*Chp ve Bdp meclisin açılışında girmeme ve yemin etmeme krizinin temelini önceden atmışlardı.
Chp kriz partisi ve çözümsüzlük partisi durumuna düşmüştür.Oysa yemin edip çözümü mecliste arasaydı daha dürüst,seviyeli ve anlamlı olurdu.
Chp mecliste yemin etmemekle Bdp-nin temsilciliğini,sözcülüğünü ve oydaş-lığını üstlenmiş oldu.
*Chp bu olumsuz hareketiyle kendisini bağlamış oldu,kısırlaştırıp çıkmaza soktu.
Türkiye bu parti ve partililerle yola gidemez ve yolculuğa çıkılamaz.
*Acaba Baykalı yerinden edip,yerine Kılıçdaroğlunu getiren Ergenekon,bu jestinin karşılığını,Chp-yi kontrol etmekle mi kullanıyor?
Yüzde bir bile etmeyen Ergenekon terör örgütü,Chp ve Mhp-yi kontrol altına almakla yüzdesini kırka kadar çıkarmayı hedefliyor.
*Meclise girmemenin veya yemin etmemenin ardında;Akp-ye kurulan bir tuzaktır.Yani Öcalan gibi terör ve suçluların,Silivri-deki Ergenekon üyelerinin, darbecilerin önünü açacak bir yolu sağlamak amacıyla iki Ergenekon terör örgütü ve müebbed hapse mahkum zanlıların çıkarılmasını sağlamakla bu yapılacaktır.
Bugünlerde anayasa yapılmasını Ergenekon zanlılarının serbest bırakılmasına bağlayan chp-nin bu teklifi çok manidardır.
*Pkk-nın temsilciliğini yapanlar,idrarla abdest almaktadırlar.Bazı iyi niyet görünümünde bulunan bağımsızların üzerine de bu idrarı sıçratmaktadırlar.
Bu parti şiddet ve terörle özdeşleşmiş durumdadır.
Bdp-pkk-kck bir piyondur.Mesele onları çözmek veya bitirmekle bitmez.İpin ucunu bulmak gerektir.
Onunda en güzel barındığı yer chp ağırlıklıdır.

*Son yıllarda ve günlerde görülen en hazin bir olay da;kirli,şaibeli,fuhşa bulaşmış insanların,bürokratın,yönetimin başına geçmeleri,geçirilmeleridir.
Daha da ötesi;adeta o makamlara namzet olmanın,bu kirliliklere bulaşmak olduğu cazip hale getirilmektedir.
Bu durum milletvekilliliği için de o hale getirilmeye çalışılmaktadır.
10-10-2011
MEHMET ÖZÇELİK




KIRILAN DEMOKLESİN BALYOZU

KIRILAN DEMOKLESİN BALYOZU
Milletin başında 1960-dan beridir Demoklesin kılııncı gibi duran Balyoz-lardan sonuncusu;21 Eylül 2012 yılında hukukun verdiği kararla düşmüştür,kalkmıştır.
Ergenekon Terör Örgütünün askeriyeye uzanan balyoz kolu kırılmıştır.
74 milyonu ağlatanlara,anlatan ve düşündüren bir karar verilmiştir.
Yarım asırlık darbe devrinin kapanmasına,hukukende karar verilmiştir.
Ancak tam kapanma devri ve ihtimali kapanmasa bile…
En önemlisi askeri vesayette bulunan yarım asırlık idare ve yönetim,millete ve milletin seçtiklerine devredilmiştir.
Yarım asırlık darbe,kaos,zulüm,göz yaşı,baskı,nefret,eziyet,kavga üretenler;bin yıllık bitirdikleri maddi ve manevi sermayeyi,tekrar sahiplerine istemeseler de devretmemiş,devralınmıştır.
Milleti temsil etmeyenler ve de o liyakatı göstermeyip ve gösteremeyenler,milleti layık görüp kendilerinin layık oldukları yere gitmişlerdir.
Kararı olumlu görmeyenler onların avukatlığına,savcılığına, ortaklığına, şakşakcılığına soyunmuş kimselerdir.
Veya olmayan ve görmeyen vicdanlarıyla,toplumun vicdanını rencide etmişlerdir.
Millete darbe vuranlara verilen kararı,darbe diye nitelendirenler,karanlık darbe günlerine,darbe-daşlarına geri dönmüş ve hasretlerini dile getirmişlerdir.
Balyoz darbe kararı;yarım asırlık zulüm darbelerinin geri tepmesi,zulmün devam etmeyeceğinin bir göstergesidir.
Allah’ın adını dünyaya yayan ordunun yerine,Allahın adının anıldığı camilere bomba atmayı planlayan,yunanistanla savaşa girme hesaplarıyla milleti tahrik eden ve onlarca kararla tüm darbelerden daha büyük bir darbeye teşebbüs niyetinde olanların,ordudaki ruh tarafından geri püskürtme kararıdır bu karar.
Bu karar;ordunun siyasetten el çekmesi kararıdır.
Bu karar;İran-Irak-Suriye üçlü şeytan çemberinin içine çekmek için,kaos rejimine kaymak isteyenlere dur deme kararıdır.
Arap baharıyla birlikte,bizde başlayan yarım asırlık iyileşme çabalarının,bizdeki orduya yansıyan bahar havası kararıdır.
Bu karar;İsrailin ordu içerisindeki gücünün kırılması kararıdır.
Bu karar;milletin kararlılığının bir kararıdır.
Bu karar;ne bir rövanş,ne de bir sevinme kararı olmamakla birlikte, reddedenlerin gerçek yüzlerini ortaya koyması ve ‘Zulme rıza zulümdür.’ Kararınca,zulme razı olmanın bir göstergesidir.
Bu karar;kararsız milletin kararı ve gelecekten bir umududur.
Bu karar;en iyi kararsızlıktan daha iyi bir karardır.
Bu karar;binlerce bilgi ve belgenin tescilli ve tesbitli bir kararıdır.
Bu karar;4 defa darbe 3 defa da darbeye teşebbüs eden ordunun darbelerden lekelenen sicilinin,tescil kararıdır.
Bu karar;milletin birikmiş âh-ının bir kararıdır.
Darısı bundan daha dehşetli ve bir asırlık gizli komite olan Ergenekon Terör Örgütü kararına…
MEHMET ÖZÇELİK
22-09-2012




HEDEFTEKİ ÜÇ DEVLET

HEDEFTEKİ ÜÇ DEVLET
Suriye bahane,İran şahane!!!
Zira hedefte üç devlet plâna dahil edilmiştir;Irak-Suriye-İran
Irak ile Suriye İran-ın etrafını boşaltma amaçlı.
Neden üç yıl Suriye için beklenildi.Hele bir yüz binden fazla kişi ölsün,bir milyondan fazla kişi de sürülsün,ondan sonra mı düşünürüz denildi?
Çünkü öncede Suriye-de kimyasal silah kullanılmıştı.Herhalde sayı az olduğu için veya düşünülen plân tam olgunlaşmadığı için ses çıkarılmamıştı!
Amaç İsrail-in çıkarları için birinci hedef olan İran vurulacak!!!
İsrail Suriye-den değil,İran-dan rahatsız.Önünde engel…
Arz-ı Mev’ud-a giden yolda en büyük kaya İran olarak durmaktadır.
-Yirmi yıl kadar önce Natonun masasının üzerinde bulunan büyükçe bir harita dikkat çekmekteydi.
Büyük Ortadoğu plânı çerçevesinde yeni oluşturulacak devletlerin plânı.Ve yerleşim projesi.
Pasta bölünür gibi harita yedi parçaya ayrılmış,işaretlenmişti.
Üç bölümlü pastanın üzerinde şu üç devletin ismi vardı;
Irak-Suriye-İran.
Bu dilimler Abd-ye verilmişti.
Bu üçü onun halledeceği devletler listesindeydi.
Aslında hedef belki de sadece İran idi.Ancak etrafının boşaltılması gerekti.
Plân aynen uygulanmaktadır.
Mısır ise bir Avrupa plânı ve Abd-nin anlaşma gereği suskunluğu
-Demokrasi getirmek amacıyla Saddam zalimini devirmek için Irak-a giren Abd,binlerce insanı öldürdü.Kadınlara tecavüz edildi.Petrolün çıkarılması arttırılarak 25 yıllığına % 25-ine el konuldu.
Yıllar sonra çıktı gitti ancak hâla kan dökülmeye devam etmektedir.
Birde yerine gelenler başka plânların peşinde.Abd orada alevi-sünni kozunu oynamaktadır.O amaçla yönetim oluştu.
Sıra Suriye de…
Gelecek ve herkes onu alkışlayacak.Çünkü Esed kırmızı noktaları geçti.
Ancak gidince öncekinden pek de geri olmayan daha büyük bir kaos ortamı oluşturulacak.
Pkk devleti.Nusayri devleti.Kürt devleti.
İsrail ve Abd-nin güdümünde.
Bu gün tüm dünya gelmesini istemekte ve ben de…
Ancak netice problemin büyümesiyle devam edecektir.İşin içine başta İran,yanda Türkiye çekilmeye çalışılacak.
İran şimdiden böyle bir müdahaleye karşı ağır tehditte bulunmaktadır.
Kendisine vurulmuş kabul etmektedir.Çünkü akibetin kendisine döneceğini bilmektedir.
Birinci İran çıkartmasında Türkiye;Avrupa ve Abd-yi frenledi.İkincisi ise öyle olmayacaktır.Çünkü İran frenimizi patlattı.
-En önemli haber ise;Kıyametin on büyük alametlerinden biri olan;Orta doğuda çıkacak olan büyük bir ateşin (savaşın),insanları önüne katıp götürmesidir.
Irak ve Suriye-de yüz binlerce kişi ölmüş,milyonlarca kişi yer değiştirmiştir.
*Mısır ise;Abd.nin ve Avrupanın gerçek kirli yüzünü ve göstermiştir. Müslümanlara,demokratik seçimle gelenlere olan tahammülsüzlük ve hazımsızlığını göstermiştir.
Abd,Sisi-nin,-Abd bizi yarı yolda bıraktı- sözüyle;onun başta darbeye destek olmuşken,sonradan askeri yardımı askıya almış gibi gözükmesi,binlerce insanın öldürüldüğü dört dörtlük darbeye darbe diyememiş,dürüst olamamıştır.
Abd dün olduğu gibi,bizde 1980 ve öncesi darbeleriyle,-Bizim çocuklar başarılı oldu- sözleriyle darbecilerle beraber olduğunu göstermiştir.
Bugünde olmakta ve görünen o ki,yarında kirli insanlarla ortaklığını menfaatı icabı sürdürecektir.
Önce başa getir,sonra baştan gidermek için yüz binlerce insanın öldürülmesine, milyonlarcasının sürülmesine göz yum!!!
Yarım asır ve yüz sene önce getirilenlerin demode olması,eskimesi,şaibeli olmasıyla yeni bir oluşumun içerisine girilmiş bulunmaktadır.
*Dünyadaki değişimler;yüz yıl önce yapılan anlaşmaların yenilenme ve koparma faaliyetleridir.
*Ey bir-leş-miş milletler,Suriye-ye savaş için gelmişken,bir ara Mısır-a da uğrasanız!
*Dünya her şeyiyle yani % 99-uyla hayatın kazanılmasına uğraşırken,çıkan bir zalim ve katil onca insanın ve yaratıcının yaptığını yıkmakta ve ortadan kaldırmaktadır.
*Birileri yakar yıkarken,diğerleri bu olaylara çaresizce bakıp yazmakta,konuşup yorumda bulunmaktadır.

*Türkiye bu durumda yıpratılmaya çalışılmaktadır.Ne olması ve ne de ölmesi istenmemektedir.
*Aslında Türkiye batı dünyasını kendi tarafına çekmektedir.Türkiye-yi yanına çekemeyen ve zorlanan batı,yavaş yavaş Türkiye tarafından çekilmektedir.
Türkiye-nin bir zamanlar eksen kayması içerisinde bulunduğu yaftası ile yaftalanmaya çalışılırken,şimdilerde de yalnızlığından söz edilmektedir.
-Türkiye tamamen olmasa da batının çekim alanından çıkmaya çalışmakta,onları kendi çekim alanına çekmektedir.
-Türkiye devletlerin değil,halkların yanında olmuştur.Bu durumda yanlışlıkla onun yalnızlığına hamledilmektedir.
Bu ise uzun vadede getirisi olan bir politikadır.
-Türkiye-nin devre dışı bırakılmaya çalışılması,onun gücünü ve iradesini toplamasına neden olacaktır.

*Yeni üretilen senaryolardan biri de;ak parti-cemaat kavgasını oluşturmaktır.
*Cemaat oyuna mı geliyor,oyuna mı getiriliyor?
Özellikle dershanelerin kapatılmasına yönelik uygulamaların neticesinde,tamamen hayırlı olan ve yüz yıldır engellenen ve tevhid-i tedrisat zincirinin ortadan kaldırılmasına sebeb olacak olan özel okullaşmalara,sağlık bakanlığındaki uygulama gibi,cemaatların okullarının açılma faaliyetine kapı açmaktadır.
Telaşa gerek yok.Tamamen vehim,korku ve yanıltmacanın bir ürünüdür.
Dershanelerin yeri okuma evleriyle,özel yetiştirme dershaneleriyle yine sürdürülebilir.
Milli Eğitimin kilidi açılmadıkça,toplumun bağları çözülmez.
“Açlığa sabredersin adı oruç olur. Acıya sabredersin metanet olur. İnsanlara sabredersin adı hoşgörü olur. Özleme sabredersin adı hasret olur. Sevgiye sabredersin adı aşk olur.”Mevlana.
‘Kula belâ gelmez,Hak yazmayınca.
Hak belâ yazmaz kul azmayınca.
-Beşer zulmeder,kader adalet eder.
MEHMET ÖZÇELİK
28-08-2013




HASAN SABBAH VE PKK

HASAN SABBAH VE PKK
Her dönemde mutlaka Hasan Sabbah veya onun farklı versiyonlarının gündeme geldiği veya getirildiğine şahit olmaktayız.
Bu da ya o kişilerin dehalarından veya temsil ettiği kişilerin zekasızlıklarından kaynaklanmaktadır.
Üçüncü bir şık olarak da;yıllarca sinsi hesaplar içerisinde kendisini gizlemiş olarak, farklı yapıdaki kimselerin ortak bir noktada buluşmasını tetiklemiş oluyor.
Batinilik adıyla:1090’da,Hasan Sabbah’ın Alamut kalesini almakla başlar.
Her şeyi zahiri manasına göre değil de,iç,gerçek,kendilerince hakiki manasına göre yorumlamaktır.Bunun ise ucu açıktır.
Tıpkı Hurufilikte olduğu gibi,her şeyi batınına göre yora yora olmayacak mana ve yorumlara kapı açılmış olacaktır.
Her dönemde olduğu gibi eskiden beri İran İslam dünyasının çıban başı olmuş,İslam dünyasını karıştıracak kimseler İran-dan çıkmıştır.
Hasan Sabbah da bunlardan biridir.Şiiliği benimsemiştir.
Yerleştiği Alamut yani ölüm kalesinden yıllarca ölüm kusmuştur.
Büyük Selçuklu devletinin gelişiminde engel olmuştur.
Hasan Sabbah ve çevresine baktığımızda,İslam dışı bir tutum görüntüsü vermeyip,insanları uyuşturucu mübtelası yaparak bir cennete götürme ve cennette yaşatma sevdasındadır.
Ancak hiçbir zaman için İslami bir değer olarak değerlendirilmemiştir.
Hasan Sabbah neler yapmıştır;
Hasan Sabbah etrafındakilerin adeta zihnini kendi kontrolü altına almış ve onları dizginlemiştir.İçirdiği haşhaş ve uyuşturucu ile adeta onları düşünmez hale getirmiştir.
Veya Nizam-ul Mülk gibi adil insanların adaletiyle beraber,etrafında oluşan hasım kişilerin devleti yıpratmak amacıyla husumeti sonucu oluşmuştur.
Etrafına topladığı kimselere haşhaş içirerek kendisine bağlayan Hasan Sabbah kartal yuvası denilen kalesinden;birine kendini atmasını,diğerine de kendisini bıçaklamasını emreder ve tereddütsüz yerine getirirler. Ve kendisine vazgeçmesini söylemek üzere gelen elçiye daha bunlar gibi 20 bin kişinin daha bulunduğu mesajını da verir.
Bu gün Şiilerce de kahraman olarak bilinir.
33 yıllık hüküm sürdüğü sürede bir çok su-i kast yapmış,kendisinin ölümünden sonra da uzun süre devam etmiştir.Hülagu tarafından ortadan kaldırılmıştır.
*Bu günde Tarih her zamanki gibi tekerrür etmektedir.Sadece aktörler değişmiştir. Cengizler, Yavuzlar,Kanuniler,Hasan Sabbah-lar gitmiş,yerine farklı senaristler,oyun ve oyuncular,aradaki piyonlarla farklı görünüm vermeye çalışılan aynı senaryolar oynanmaktadır.
Pkk belgelerle sabittir ki,bir zerdüşlük faaliyetidir.
Hristiyanlık propağandası yapmaktan kaçınmaz.Domuz yer,namazla alay eder,inançlı insanları içinde barındırmaz.Sosyalist, marksis,ateist propağandası yapar.
1970-lerdeki türk ateist sol düşüncesinin yerini,kürt ateist sol olarak doldurmaya çalışır.
Pkk-nın en büyük gelir kaynağı ve kontrol alanı uyuşturucu iledir.
O da devlet yöneticilerine ve temsilcilerine su-i kastlar düzenler.
Vücuduna bomba bağlayarak kendisini bombayla beraber havaya uçuran fedaileri vardır.Onları uyuşturucu ile kontrol eder ve istediğini onlara yaptırır.
Pkk-da içerisinde farklı hesaplardaki insanları toplar. Bunlar;iran,Suriye, İsrail,İngiltere ve bir çok batı ülkesi,başta Ermeniler olmak üzere pkk;Türkiyenin önünü tıkamak isteyen farklı hesapların tek bir adıdır.
Küllenen Haşhaşiye ,Sabbahiye,batiniye,İsmailiye,nizamiye,Şiilik Palamut kalesinden Kandil Dağlarında ortaya çıkmıştır.
MEHMET ÖZÇELİK
03-07-2012




ERGENEKONA GÖBEKTEN BAĞLILAR

ERGENEKONA GÖBEKTEN BAĞLILAR
Ergenekon bir asrı aşkın bir süredir bu milletin kanını emmektedir.
Köklü bir terör yapılanmasıdır.
Köklü olmasındaki sebep ise;içerisinde hem sol cenahtan hem de milliyetçi taraftan insanları safına katmasıdır.
Solcular için sağcıları,sağcılar için de solcuları devreye koyarak,tek elden kavga ve kaos çıkarmaktadır.
2007 yılından itibaren başlayan Ümraniye-de bulunan el bombaları ile,çorap söküğü gibi sökülmeye başladı.
Artık bir asırlık mızrak,çuvala sığmamaktaydı.
Önceki yönetimler bildikleri ve haberdar oldukları halde,bu kirli çamaşıra el sürmediler,bu irini deşmediler.
Bu şekilde uzun süre varlığını devam ettirdi.
Sol cenah varlığının sebebi olan Ergenekon terör örgütüne kalpten,madden ve her yönden bağlanmış,onun avukatlığını da hala devam ettirmektedir.
Bu amaçla orduyu,hukuku,üniversite ve Miti kıskacı altına almış,bunları çok iyi ve güçlü kullanıyordu.
Solu bu menfi uygulamasında anlamak bir derece normaldir.
Çünki çok rahat içine sızan,kendisini idare eden,içine aldığı kirli insanlarla ayakta durmak ve varlığını sürdürmek için bunu yapma mecburiyetinde olduğunu düşünmekteydi.
-Ancak milliyetçi kesim 1980 öncesi idealini yitirmiş,oda mücahitlerin mütait olması gibi,mafyaya,kirli işlere bulaşmıştı.
İdealist insanlar ihraç edilmiş,başka bir parti altında toplanmış,uçkuru düşük insanlar ta üst seviyeye kadar çıkmış,kaset skandallarıyla sarsılır hale gelmişti.
Bununla da kalınmadı.
Ergenekon terör örgütü mensubu ve Balyoz darbe planlarına alet olanlar milletvekili adayı gösterildi. Emekli Genelkurmay başkanı aynı suçtan içeriye alınmasına rağmen bizzat ziyaretine gidildi. Bu ziyaretin ordunun tüm mensuplarını ziyaretle eş değerde değerlendirildi.
Aslında bütün bunlar ergenekonun sağlı sollu iki kolunun kimlerden olduğunu da deşifre etmiş oldu.
Bu insanların büyük çoğunluğu önemli kirli teşkilat olan ergenekonu ya sulandırdı,ya taraftar oldu veya susmayı tercih etti.
Tarihi bir vebalin altına girmiş oldu.
Bu ise Çanakkale savaşlarında düşman tarafına yardım etmekle eş değerde bir cürümdür.
Ergenekon belli ki bunlara kuvvetli bir kanca takmış,kurtulamıyorlar.
Veya ancak bu yolla iktidara gelmenin mümkün olabileceğini düşünüyorlar!
Bahçeli-nin Silivriyi ziyaret emesi,hukuku hiçe sayması ergenekona taraftar olmasının açık isbatıdır.
Bu yüz çirkin bir yüzdür.Bu milletin ve bu milleti temsil edeceklerin yüzü değildir.
Mahkeme çok kuvvetli bir delil olmasa,tarihte olmamış olan,bir genel kurmay başkanını kolay kolay içeriye alamaz.
Ve de hala mahkemesi devam etmektedir.
Bu kadarını bile düşünmek,çok zeki olmayı gerektirmemektedir.
Toplumu üzen durum bundan ziyade,bu partiye gönül vermiş insanların ya saflığından iyi niyetleri veya körü körüne hareketleri veya yanlış bir gelenek halinde gelmekte olan,kol kırılır,yen içinde kalır,yanlış düşüncesi veya göbekten maddi bir menfaatla bağlı olmaları veya kendi seçtiklerini sorgulama cesareti ve gücünü gösterememeleri;sadece kendilerine değil,tüm Türkiye-ye zarar vermektedir.
Parti doğru bir gidiş içerisinde değil,fazlaca kan kaybetmekte ve kaybettirmektedir.
-İşte bir asırlık fatura;
1960-dan beri ve daha öncesi olan cumhuriyetin kuruluşundan bu yana ölen ve öldürülenlerin sayısı az değildir.
Birde bunların kominizme,terörizme alet edilmesiyle ebedi hayatları tehlikeye atan boyutu ise,dünyaya sığmayacak büyüklük ve kayıptadır.
Ergenekona bağlı ve taraftar olanlar,bütün bunlara ortaktırlar.
MEHMET ÖZÇELİK
15-01-2013




Ergenekon-Pkk/Suriye-İsrail/İran-Ermenistan

Ergenekon-Pkk/Suriye-İsrail/İran-Ermenistan
Suriye meselesi,küçük olmasına rağmen,Iraktan daha fazla problem çıkartacağa benziyor.
Bu günlerde eskilerden daha fazla olarak İran gündemde tutuluyor.
Gerçi hiç gündemden düşmedi ve düşürülmedi ki!!
Başta biz, birileri sahaya çekilerek, insanları önüne katıp sürüyecek büyük ateşe doğru sevkediliyor.
Bizde otuz yıldır süren ve sürdürülen pkk illeti suriyede beslenmekte,suriyeden sevkedilmektedir.
On sene öncesinde sesimiz yüksek çıkıp suriyeyi tenkid edince,apo suriyeden çıkarıldı ve sonuçta hapsedilmesine kadar yol aldı.
Türkiye-nin pkk illetinden kurtulması,suriyedeki rejimin değişimi iledir.
İran,Rusya,Çin Suriyeye ekonomik ve fikri açıdan destek olurken,İsrail siyasi açıdan pkk-yı kullanmakta, ortadoğuyu karıştırmaktadır.
Türkiye-deki Ergenekon başta pkk olmak üzere,bir çok menfiliklerin çatısını oluşturmaktadır.
Suriyenin yıkılması,bu köprünün dış bağlantısının yıkılmasıdır.
İkinci bir İsrail devleti oluşturmak demek olan kürt devleti ise,kolay yutulacak bir lokma olup,israilin işine yarar.
Bütün bu maşalar Türkiye-yi Suriye-ye benzetmek için Türkiye-deki başta askeri olmak üzere Ergenekon kanalıyla bir çok kurumlara sızılması, otuz yıldır bunu gerçekleştirmek için her türlü entrikayı devreye koymuş olmasıdır.
Suriye İrana kalkan oluşturmaktadır. Suriyenin yıkılması,İranın bir kolunu kaybetmesi demektir.
Suriye ermeni ayağını da içinde barındırmaktadır.
İsrail, Avrupa ve Amerika, Ortadoğu da çoğunluk ve çoğunluk hakim olduğu bir idareyi istemiyor. Onlar kullanabilecekleri azınlık devletlerin oluşumunu sağlıyor.
-Türkiye içeriden çökertilmeye çalışıldığı gibi, Ermeni soy kırımı gibi meselelerle de yıpratılmaya çalışılıyor.
*Kominizm ve sosyalizm ile doğunun dinini alamayıp müessir olamayanlar,bu sefer Apo gibi bir peygamber ve bayrak üreterek onun etrafında toplamak ve toplanmak suretiyle ateizme çekilmek isteniyor.
İş bununla kalmayıp,Türkiye-nin soy kırımcı bir devlet olduğu suçlamasını da dünya nezdinde kabul ettirmeye çalışılmaktadır.
*Cezayir Başbakanı, Türk yetkililerin Fransa’yla yaşadıkları “soykırım” tartışmalarında Cezayir tarihine gönderme yapmaktan vazgeçmelerini istedi.
Associated Press’in haberine göre, Başbakan Ahmed Uyahya, gazetecilere yaptığı açıklamada, “Türkiye’deki dostlarının Cezayir’in kolonileştirilmesinin ticaretini yapmaktan vazgeçmesini” istedi.”
Tam bir garabet. Kişilikten uzak bir davranış.
*Türkiye İttihat ve Terakki, Jön Türklerden beri kıskaç altında, adeta kuşatılmış.
*Taha Akyol son kitabında cumhuriyetin ilanını Meclis sürecinin 6 saatte bitirildiğini belirterek, “Tasarıya karşı çıkacak bütün muhalifler 29 Ekim’de Ankara dışında olduğu için Atatürk bu tarihi özellikle seçti” diyor.
Akyol değerlendirmesinde, “Daha iyi bir gelecek, daha mutlu ve güçlü bir Türkiye inşa edebilmek için Kemalist devlet hukuk anlayışı değil, demokratik devlet ve hukuk anlayışı rehber olmalıdır. Türkiye’nin artık ihtilal rejimine değil, demokratik bir hukuk devletine ihtiyacı vardır”
*”Peygamber dostlarından Huzeyfe, savaşla ilgili hadisde ; Ebu Hureyre’ nin yanı sıra Hz. Ali ve İbn-i Abbas’ın da bildirdiğini ifade etmiştir.
Bu üç sahabenin bildirdiği hadiste:
“Ahir zaman’ın harbi cihan harbidir. Çok kimselerin öldürüldüğü iki büyük harpten sonra bir üçüncüsü daha olacak. İkinci cihan harbinin ateşini yakan (başlamasına sebep olan) “Büyük Reis” künyesinde bir adamdır…”
MEHMET ÖZÇELİK
10-04-2012




DÜNYADA KAOS

DÜNYADA KAOS
İnsanın yaratılışı gündemdeydi.İnsana meşvereti öğreten Rabbimiz;bizim yaratılışımızı meleklere de sormuştu.
Ancak önceki cinlerden ağzı yanan melekler,onlardan üç kat güçlendirilmiş insana taraftar olmaları mümkün değildi.
Onlarda yer yüzünü kana bulamışlardı.
“Hani, Rabbin meleklere, “Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım” demişti. Onlar, “Orada bozgunculuk yapacak, kan dökecek birini mi yaratacaksın? Oysa biz sana hamdederek daima seni tesbih ve takdis ediyoruz.” demişler. Allah da, “Ben sizin bilmediğinizi bilirim” demişti.”
Hayat kanla başlamıştı ve hala kan ile devam etmekte,kendisini devam ettirmektedir.
Kanın akması hayatın bitmesi demek iken,insanlar hayat için kan akıtmaktadır. Hayatını başkasının hayatının yokluğunda aramaktadır.
Bütün bunlar hakimiyet davasından çıkmaktadır.
*Ortadoğunun bir kısmına suud,bir kısmına iran,çoğuna da Avrupa hamilik etmektedir.Avrupa buna da hazımsızlık gösterip diğerleri için savaşa devam etmektedir.
*2.dünya savaşı hristiyanların kendi aralarındaki bir savaş olup,63 milyon insan ölmüştür.
*Haklarında çok yazılar yazılıp,istatistikler yapılan dünya savaşlarından bir kaçının özetle durmu gayet hazindir;
-I. Dünya Savaşı, 1914 yılında Avrupa’da başlamış, ancak dünyanın dört bir yanındaki ülkelerin katılması ve diğer kıtalardaki sömürgelere de yayılması nedeniyle “dünya savaşı” olarak adlandırılmıştır. 1914’te başlayan savaş 1918 yılında sona ermiştir. 30 Ekim 1918’de Osmanlı Devleti Mondros Mütarekesi’ni imzalayarak savaştan çekildi.
Asıl sebebi Sırp bir neferin Avusturya Veliahtına attığı bir tek gülle, eski Harb-i Umumîyi patlattırdı, otuz milyon nüfusun mahvına sebep oldu.
Diğer nedenleri arasında;
Birinci Dünya Savaşı, 19. yüzyıl ile 20. yüzyılın başlarında meydana gelen olay ve gelişmelerin bir sonucudur. Bu bakımdan sebeplerini bu dönemde aramak gerekir. Birinci Dünya Savaşı, Avrupa’da dört merkezi devlete karşı, Avrupa ve diğer kıtalarda bulunan yirmi beş devletin giriştiği, o tarihe kadar görülmemiş ilk dünya savaşıdır. I. Dünya Savaşı Avrupa’da ittifak veya merkezi devletler diye adlandırılan Almanya, Avusturya-Macaristan, Osmanlı Devleti ile itilaf devletleri diye adlandırılan İngiltere, Fransa, Rusya ve ABD önderliğindeki itilaf devletleri arasında gerçekleşmiştir. I. Dünya savaşının genel ve özel olmak üzere iki nedeni vardır.

Genel Nedenler olarak;
* Avusturya-Macaristan imparatorluğunun velahdı Ferdinand’ın bir Sırplı tarafından öldürülmesi
* Milliyetçilik düşüncesi
* Sömürgecilik (ham madde ve pazar arayıcılığı)
*Avrupa devletleri arasındaki ekonomik ve siyasi rekabet(özellikle de Almanya ve İngiltere arasında)
* Aşırı silahlanma hareketi
*53 milyon insan kayıp verilmiştir.
*Dünyada 5 bin 600 yılda toplam 15 bin 500’ün üzerinde bölgesel ya da ulusal savaş yaşandı, 3.7 milyar insan öldü.

1. Dünya Savaşı’nda ölen her 100 kişiden 14’ü, 2. Dünya Savaşı’nda ölen her 100 kişiden 70’i, 1990’lardaki savaşlarda ölen 100 kişiden 90’ı sivildi.

1945-1992 yılları arasında gerçekleşen 149 savaşta 23 milyondan fazla insan öldü. Bunun yalnızca 3 milyonunu askerler oluşturdu.
Bilinen o ki, savaşlarda genellikle 1 askerin ölümüne karşılık 1 sivil doğrudan, 14-15 sivilse açlık, susuzluk, bulaşıcı hastalıklar gibi nedenlerden ölmektedir.

Ve 2.dünya savaşlarında toplam 125 milyon kadar insanın ölüm daha fazla insanın sakat kaldığı ve heder olduğu daha ne gibi büyük bir savaş yaşanabilir?
Birinci Dünya Savaşı ,90 milyon kişinin de sakat kalmasına yol açtı.

Balkan savaşında Bosna’da 20 bin kadına tecavüz edildi.

Körfez Savaşı’nda ABD müttefiki devletler, Irak-Kuveyt sınırına ve Basra kenti etrafına 1 milyon, Balkan Savaşları’nda da 64 ülkede 110 milyon patlamamış kara mayınının üzerine basacak insanları beklediği biliniyor.

Dünyada bugün 500 bini bilim adamı olmak üzere 15 milyon kişi silah ve silah geliştirme endüstrisinde çalışıyor.

Bush, 2003 bütçesinde silahlanmaya 396.1 milyar dolar ayırmaya çalışıyordu.

Son 10 yıldaki savaşlarda 2 milyon çocuk öldü.6 milyon çocuk sakat kaldı.12 milyon çocuk evsiz,1 milyondan fazla çocuk anasız-babasız kaldı.10 milyon çocuk psikolojik sarsıntı geçirdi ve on binlerce çocuk tecavüz ve işkenceye uğradı.
*Bu manada Avrupa vahşetin merkezi halinde geldi.Dğu ise peygamberlerin çok geldiği ve mazlum ülkeler durumuna düştü.Nitekim batılılar;
“Kardinal külahı görmektense,Osmanlı sarığı görmek evladır.”dediler.
*Dünyayı ve Türkiye-yi daha kötü günler bekliyor,denilirse derim ki;
Rusyadaki kominizmden daha dehşetli nasıl bir izm gelebilir?
Nasıl bir izm gelecek ki yüz milyondan fazla insanı öldürecek?
*Türkiye-de de bir asırdır kaldırılan değerlerden başka hangi değerler kaldı ki, kaldırılacak olsun?
Değiştirilmeyen ve de değiştirilecek olan daha ne var ki değiştirilsin?
Vahapzade-nin ifadesiyle;Bizim dinimiz inkâr edildi.Sizinki tahrif edildi.
*Avrupa vahşetin ve çirkefin her çeşidini denedi.Denemediği İslamiyet kaldı.Şimdilerde ise onun sancısını çekmektedir.
*Özellikle Avrupa ülkelerinde genç sanatçıların intiharı hızla artmaktadır.Bazen uyuşturucunun arttırılmasıyla tatmin olunamama,diğer yandan manevi boşluk bunu hızlandırmaktadır.
*Batı geçte olsa doğudaki maneviyatı tanıdı.
*Batılılar;Bizim manevi imdadımıza gelen olmazken,sizin manevi imdadınıza koşan M.Akif gibiler oldu.
* “Türkleri Hıristiyanlaştırmayalım, dinlerinden soğutalım”” American Board of Commissioners Foreign Missions teşkilatı, daha 1930’lu yıllarda Osmanlı’nın Müslüman tebasını Hıristiyanlaştırılması faaliyetlerini boşa görür. Bu nedenle 1929 Sicilya Ada Toplantısı’nda, ‘Türklerin boynuna haç takma düşüncesinden vazgeçilmesini, açılacak okullarda Türk çocuklarının Batı kültür ve dünya görüşüyle yetiştirilmelerinin, kendi kültürlerinden soğutularak, Batı kültürüne hayranlık aşılanmasının daha doğru ve etkili olacağı’ kararını almışlardır.”
*Kaderin tecellisi;1960-larda işsizlikten dolayı Türkiye’den ayrılan özellikle işsiz kesimin Türkiye-yi gerektiği gibi temsil etmemesi,İslamiyet hakkında doğru temsil rolünü gösterememesi büyük zarar verdi ancak o insanlar orada patronluğa kadar yükseldi.
Şimdilerde ise başörtüsünden dolayı burada okuyamayıp avrupaya giden kız öğrencilerinin orada iyi temsil rolü Avrupalıların İslam hakkındaki saplantılarını da değiştirdi.
Avrupalıların önyargılarını kırdı
*Dünyanın tek rahatı ancak sulhtadır.Hadiste de:”Barış hayırdır.”
Silahlara giden para,gıdaya giden paranın kat katıdır.Eğer o paralar dünyanın fakirlerine gidecek olsa,dünyada fakir kalmadığı gibi,zenginlik artar.
*****************
*İsrail-Ab-Amerikanın ortak hedeflerinden biri de;ortadoğuda,sınırları belirsizleşen mahallerde –Irakta olduğu gibi- kürt ve alevi devletini kurmak.Nitekim Libyaya hemen saldıran Ab,Suriyede bin beşyüzden fazla insan acımasızca üzerlerine ateş açılarak öldürüldükleri halde,müdahalede bulunmaması,yüzde sekiz olan Baas ve Nuseyrilere karşı,yüzde 92 sünnilere olan yönetiminin korunulmasına çalışılmaktadır.
Batı İslam dünyasıyla bire bir uğraşmak istemiyor.Onları birbirleriyle uğraştırmak istiyor.
*Lozanda toprağa gömülen Osmanlının üzerine toprak atıp, yeni bir fide diken Türkiye;beklemediği ve beklenmeyen,öldü denilen hasta adamın kımıldanışı bazılarını tedirgin etmektedir.
Aslında bu durum geçmişe tarziye,onu tanımadır.Ona dönme değildir.
Geçmişteki en güzel model oluşunu göz önünde bulundurmadır..Ortada geçmişe dönüş değil,geçmişi görüş vardır.
Ortadoğudaki boşluğu gören Avrupa oradan kendisine taraftar bulmaya çalışırken,Abd Bop çerçevesinde şekillendirmeye çalışmakta,İsrail ise kendisinin hedef ve odak noktasını engellemek için iki projeyi ele almakta,sürekli zahmetsiz sonuçtan önemli bir pay alma hedeflerini kurmaktadır.Tıpkı yırtıcıların payından ve artığından geri kalanları toplamaya çalışan çakal ve akbabalar gibi.
1-Ortadoğu da sürekli kaos oluşturup,azınlıkları destekleyerek,çoğunluğa karşı kışkırtmak.
2-Büyük İsrail projesi çerçevesinde arzı mev’ud yani vaat edilen topraklarının alanını ne pahasına olursa olsun genişletmektir.
*Avrupalının adamı ve sözcüsü olarak iş yapanlar da cabası.Tıpkı şimdiki bazı yazarların başkaları adına kalemlerini oynatmaları gibi.
*Osmanlının aldığı 24 milyon m2 alan;şimdiki avrupanın 5,5 katı ediyor.
*Osmanlı 36 eyaletti.
*Osmanlıda hak ve hürriyet mücadelesi yoktur..
*Osmanlıyı kötülememizdeki bir sebeb de,Ermenilere ve batıya iyi görünmek içindir.
*****************
*Yüz yıl önce şekillendirilen Ortadoğu,bugünde arap baharıyla şekillendirilmeye çalışılmaktadır.
Mesela geçmişten günümüze Necd bölgesi problemli bir yerdir.Müseylime-i Kezzap,Hariciler ve Vehhabilik oradan çıkmıştır.
*Bugün yemen ve Ürdün krallarının Suud hükümetine sığınmaları,Sudan İngilizlerin teklif ettiği krallığın uzantısıdır.
*Vehhabilik zulümle yayıldı.
*Muhammed bin Abdulvehhab,müseylime üzerine hücum eden sahabilerin mezarlarını kaldırdı,sildi.
*Osmanlının ilk parçalanması vehhabilikle İngilizler tarafından sağlanmıştır.
*Osmanlıyı arkadan vuran Araplar değil,vehhabilerdir.
*İslam hukukunda soy kırım yoktur.
*Osmanlı bir millet sistemini tüm milletleri içinde barındırarak uygulamıştır. Tüm kamu hizmetlerinde görev almışlardır.Mesela sağlık bakanı,dış işleri bakanı olmuş.
Kendi okullarını,kilise ve havralarını,okullarını kurmaya müsaade etmiştir.
Dini konularda görev verilmemiş,Müslüman vakıflarda görevlendirilmemiş ve vezirlik,padişah,halife,vali gibi önemli ve hassas görevler verilmemiştir..
“İran öteden beri islâm alemi içinde bir rahatsızlık unsuru olduğunu, Müslümanların birliğine hizmet edeceği yerde,parçalanmasına hizmet ettiğine tarih şahittir.”
Bir çıbanbaşı olmuş,istikametli hareket etmemiştir.Düşmanla dost olmuş,bize vurmuştur.Veya bir tehdit unsuru olarak bunu kullanmıştır.
16-10-2011
MEHMET ÖZÇELİK




DÜNYA ERGENEKONU ÇATLADI

DÜNYA ERGENEKONU ÇATLADI
Diğer bir ifadeyle,bizdeki ergenekonun bir asırlık ağa babası ilk defa yara aldı.Kuyruğu kapana kısıldı.Gövdesini ve başını kurtarmak için tavizler vermeye başladı.
Bu durum bizdeki ilk el bombalarının bulunmasıyla birlikte çorap söküğü gibi başlayan çözülmeye benzer olarak,Mossad ilk deşifresiyle çözülme sürecine girmiş oldu.
Mossad bizdeki ergenekonunu başka yerlere kaydırdı.Mesela Mısır.
Pkk ile olan bağlantısı ortaya çıktı.Delikleri tıkanan fare gibi yeni açtığı delikler hareket alanını ve dünya gözünde zaten düşük olan düşüşünü hızlandırdı.
Yarım asırdır çevresini kontrolü altına alan İsrail,yavaş yavaş savunucularını, kendisine karışmayıp destek olanları kaybedince,kendisini garantiye alma yoluna gitmektedir.Bu amaçla da dağıtmış olduğu gücünü merkeze çekmektedir.
İsrail-in Türkiye’den mavi Marmara olayı münasebetiyle özür dileyip,3 şartı kabul etmesi,One minute- la başlayan boyun eğdirme girişiminin,diz çöktürme aşamasıdır.
Artık İsrail secdeye doğru yol alıyor.İsrail secde aşamasında.
Bizdeki ergenekonun çöküşü,dünya ergenekonunu sarstı.Mossad-ı çatırdattı.
Ergenekonun Ortadoğuyu bağlayan en önemli ayağı olan Türkiye ayağı çökünce,Ortadoğu normale dönmeye başladı.
İsrail ortadoğunun hatta dünyanın fitne kazanı.Elbette bu son ve bitiş değildir. Boşluk ve güçsüzlük hissettiği anda yeniden oyunlarını devreye koyacaktır.
Bu durum kolay elde edilmedi.
*Zülkarneynin kurduğı seddin yecüc-mecüc tarafından yalanması olayı,neticede aşınması ve aşındırılması mecaz da olabilir.
Tıpkı ehli imanın önlerindeki zulüm engelini yalayarak aşındırması, kurtulması da,zorlukları aşmadaki zorlu durumları haber vermektedir.
Bir asırlık mücadele,küfrün kalelerini aşındırdı.
*Mustafa Sabri Efendi derdi ki: “Yahudiler insanlık âlemine beş tane kimyasal veya hidrojen bombası atsalar, beş tane küfür ve dalâlet önderi Yahudi âlimin icra ettiği tesiri yapamazlar. Bunlar Komünist Marx, Evrimci Darwin, Avusturya’lı Freud, Fransalı pozitivist Auguste Comte ve Sosyolog Durkheim’dir. Bunlar insanlık âleminin akıl, düşünce, anlayış ve ahlâkını perişan eden insanlardır. Yahudiler bu insanları büyüttüler, insanların gözünde yücelttiler ve neticede bunları küfre öncülük edecek kişiler olarak karşımıza çıkardılar. Bu gün bize düşen onlarla savaşmak ve mücadele etmektir. Zira dinimiz bize küfre öncülük edenlerle savaşmayı emrediyor. Ben yakinen biliyorum ki bir gün gelip bunların maskeleri düşecek ve ilim adına işledikleri cinayetler ortaya çıkacak. Çünkü Hakk’ın dışında dalâletten başka bir şey yoktur.”
Allah meleklere yer yüzünde halifeler yaratacağını söylediğinde buna taraftar olmayan melekler cevablarında;” Hani, Rabbin meleklere, “Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım” demişti. Onlar, “Orada bozgunculuk yapacak, kan dökecek birini mi yaratacaksın? Oysa biz sana hamdederek daima seni tesbih ve takdis ediyoruz.” demişler. Allah da, “Ben sizin bilmediğinizi bilirim” demişti.”
İşte burada belirtilenler Yahudilerdir denilse,yanlış olmaz.
*İslâm dünyasında da problemli olan devlet,İran devletidir.
İran hristiyanlıktaki ruhani,papaz ve papanın yer yüzünde Allahın bir vekili,O’nun yerine geçen olduğu gibi,şiadaki Ayetullah makamıda,Allahın yer yüzündeki en büyük ayeti olarak büyük yetki verildi.İstikameti kaybetti.
Burhan Bozgeyik Bir tesbitinde:” İslâm tarihinde Harim-i dergahtan, keşane-i saltanata, post-u irşattan taht-ı şevkete çıkmak isteyenlerin hemen hemen hepsi İran’da zuhur etmiştir. Mesela: Safevi saltanatının teşekkülü bu tip iğfal mağfillerinden başlatılmış, Batınilik İran’da yayılmış, Bahailik İran’da kuvvet bulmuştu. Hatta Hindu’ların Hulul-u ittihat itikadı İran’da rağbet görmüştü. İran’a ifsat tohumları eken Abdullah ibn-i Meymun’un mel’un fikirleri orada uzun müddet intişar etmiş, dahili hadiseleri, kargaşalıkları netice vermiştir. Şarkı senelerce inim inim titreten Batıniler, Asya’nın bu korkunç anarşistleri, Hasan Sabbah’ın fedaileri, İran’da kuvvet bulmuştur. Elhasıl: İran derviş kisvesine bürünüp esas maksatlarını gizleyerek halkı kendine raptedip, sonradan onları ifsat ederek saltanat eşiğine doğru yürüyen pek çok insanlarla doludur.”
Şu an ortadoğuda Kürt ve Şia devleti kurulmaya çalışılmaktadır.Şah İsmailin yapamadığı,yapılmaya çalışılmaktadır.
Bu gün bu düşünce pkk,kck örgütü altında sürdürülmeye çalışılmaktadır. Suriye,İran,Irak ve batı devletlerinin desteğiyle…
*”İslâm tarihinde Harim-i dergahtan, kâşane-i saltanata, post-u irşattan taht-ı şevkete çıkmak isteyenlerin hemen hemen hepsi İran’da zuhur etmiştir. Mesela: Safevi saltanatının teşekkülü bu tip iğfal mağfillerinden başlatılmış, Batınilik İran’da yayılmış, Bahailik İran’da kuvvet bulmuştu. Hatta Hindu’ların Hulul-u ittihat itikadı İran’da rağbet görmüştü. İran’a ifsat tohumları eken Abdullah ibn-i Meymun’un mel’un fikirleri orada uzun müddet intişar etmiş, dahili hadiseleri, kargaşalıkları netice vermiştir. Şarkı senelerce inim inim titreten Batıniler, Asya’nın bu korkunç anarşistleri, Hasan Sabbah’ın fedaileri, İran’da kuvvet bulmuştur. Elhasıl: İran derviş kisvesine bürünüp esas maksatlarını gizleyerek halkı kendine raptedip, sonradan onları ifsat ederek saltanat eşiğine doğru yürüyen pek çok insanlarla doludur.”

Mehmet özçelik
24-03-2013




SEFÂHET VE 20. ASIR

SEFÂHET VE 20. ASIR

Şeytanın en tesirli silahlarından biri de sefâhet ve onun yolları ve vasıtaları olan cazibedar şeylerdir.

İşte küfre giden bir yolda buradan geçer. Mü’min şuursuzca küfre buradan girer. Bu kavram,şümullü bir kavram olup nefsin hoşuna giden,nefsi okşayıcı,çığırdan çıkartıcı,sorumluluğunu idrak edip yerine getirmeye engel olan her şey bu kategoriye girer.

Şeytanın Hz. Havva’ya ilk söylediği cazibeli sözü:”Siz o cennet de ebedi kalacaksınız. Eğer yasak olan şu meyveden yer iseniz.”[1] Böylece şeytan onların ayaklarını kaydırıp haddi tecavüz ettirdi.

Haramlar şeytanın tuzaklarıdır. Sefâhette en büyük haramdır.

Hz. Âdem’in iki oğlu nefsani duygularına kapılarak ve kıskançlık yüzünden[2] kardeş kanı dökülmüştür.

İnsanlığın başlangıcındaki sefâhet,sonunda yine sefâhet olarak dönmüştür…

Hz. Âdem’in cennetten çıkışı kadınla,ahirzamanın en büyük fitnesi kadınla, Deccal’ın aldatmacası hep kötü kadınla olmuş ve de olmaya devam edecektir. Bundan dolayı şeytan fitne ve fesatta,sefâhette en büyük ve tesirli rolünü,nefsine mağlup kadınlarla oynar.

İnsanları saptırmada başarılı olamayan şeytan,en son olarak kadını kullanır.

Tefsirlerde de anlatıldığı üzere;Allah’a kırk yıl uzlet içerisinde ibadet eden bir âbidi saptırmak,halkın onun üzerindeki sevgisini kaldırmak için şeytan her yolu dener,ancak yaptığı,abidin ibadetini arttırmaktan başka bir işe yaramaz.

Artık en son çare olarak,fahişe bir kadın aracılığıyla,hem gayrı meşru bir harekete,hem bilinmemesi için doğan çocuğu öldürüp gömmeye ve neticede idam olurken şeytana imanını kaptırmaya kadar gider.

Ve şeytan kötü kadınla hedefine varmış,kırk yıllık birikimi bir anda bitirmiştir.

Gelelim asrımıza;Hz. Âdem’den beri hiçbir asrın görmediği bir sefih hayat yaşanmakta,bütün teknik ve teknoloji sefâhetin hizmetine girmiş olmaktadır. Vahşetlere denk sefâheti tervice,hiçbir insanlık şahit olmamıştır.

Milletin namusu olan kadını ve kadının namusunu pest-pâye insanlara peşkeş çekip,metâ olarak bu denli denice kullanılmamıştır.

Bu uğurda fertlerin,milletlerin namusları bozuk para gibi savrulmakta,nurlu sabahlara çok pahalıya mal olmaktadır.

Kadere iman olmasa yaşanılmaz. Allah Hakimdir. Zira o zulmetten nuru çıkarır. Nitekim onu zulmet takib ettiği gibi,zulmeti cehalet asrı,arkasından nurlu saadet asrı olan asrı saadet…

Bir çok insanları yutan karanlık geceler,aydın insanlara ve aydınlık günlere gebedir. Pahalı bedeller, değerli insanlar ve harikalar doğurur. Gerçek pahalı nesil,birkaç neslin feda edilmesinden sonra ortaya çıkmaktadır. Büyük kayıp,büyük kazanç…

Sâri hastalık gibi her tarafı saran iki illet;Küfrü mutlak ve Sefâheti mutlaka…

Dünyada özellikle Türkiye de oynanan oyun;küfür ve inkârcılık,onun temsilcisi kominizmle bir netice almak,onunla hedefe varmak. Veya belli bir netice ve sonuca vardıktan sonra sefâheti uygulamak,tam bir serbestlik içerisinde… Ağzıyla ot toplayan sorumsuz varlıklar gibi…

Alternatifsiz yıkmak. Bütün duvarları,haya ve namus duvarını,helal haram duvarlarını ve kavramlarını,hürmet-merhamet hudutlarını aşmak,bizi biz yapacak her şeyden,geçmişten-gelecekten uzaklaştırıp günü gün yapmak,düşünmemek… Batın fabrikası,çocuk üretme makinası,hayvani duyguların tatmini. Hevesi;yatak odası,mutfak,tuvalet üçlü takım hevesi…

Oysa yıkılan,horlanan,çiğnenen bu değerler ve mukaddesatın yerine geçecek ne gibi bir alternatif üretilmektedir? Hangi şeyler onların yerini doldurabilmektedir? Ruh ve kalb ne ile doyurulacaktır? Vah esefâ!!!

ÇARE : ÜÇ MESELE

Bediüzzamanın ifadesiyle üç mesele vardır;İman-Hayat-Şeriat.

Üç inkilap. Biri kişinin şahsi hayatında,diğeri toplum hayatında. Öbürü de siyasi,icra-i,hukuki,idari ve yönetim hayatında…

Müslümanların önünde iki engel vardır;Biri kominizm,temsilcisi Rusya. Diğeri Kapitalizm,temsilcisi batı alemi,özellikle hristiyanlık,İngiltere ve süper devlet Amerikadır.

Hristiyanların da iki büyük engeli vardır;Biri İslamiyet,temsilcisi 46 İslam devleti,özellikle Türkiye. İkincisi Rusya…

Kominizm yani Rusyanın önündeki engeller ise;-ister hak-ister batıl-bütün din temsilcileridir. Çünkü onun düşmanı dindir.

İslâmiyetin yükselişi,kendisiyle beraber bu üç aşamada gerçekleşir:

İMAN: İman meselesi her an tazeliğini koruyan bir meseledir. Kıyamete kadar da devam edecektir. Ancak imanın hayata hayat olmasıyla ayakta durulabilir. Birinci aşamada fertlerin hakiki imana sahip olmalarıyla,ikinci aşamada ise,kominizmin yani inkarcılığın ortadan kalkmasıyla,imanın insanlığın hayatında varlığını icra etmesiyle olabilir.

Şu anda ise bu fiilen yıkılmış görülmektedir. İman küfre hakim olmuştur. Ancak fertlerdeki hakimiyeti tam değildir. İman taklidde kalıp,tahkike geçmemiştir. İman küfre meydan okumuş ve onun kalesi olan kominizm yıkılmıştır.

İkinci ağırlık ve son senaryo ise;Sefâhettir. Bunun temsilcisi ise Avrupadır,Amerikadır. Onlarda kapitalizmle yani masumların kanını içmekle beslenir. Onlar için para,madde her şeydir. Her kapıyı açar. Hakiki saadet onun iledir.

Maddesiyle müslümanlara hakim olur. Maddesiyle sefâhet ve eğlenceye insanları bilhassa gençleri teşvik eder.

O halde;”Düşmanın silahıyla silahlanınız.” hakikatınca,düşmanın en tesirli silahı olan madde ile onu vurmak,maddeyi gaye değil,aracı yaparak… Zira koltuğu başına koyan alçalır,ayağının altına koyan yücelir. Madde ve para da kalbe değil,cebe ve kasaya konulmalıdır.

HAYAT : Müslümanlar,kalabalık olan İslam alemi sefalet içerisinde yaşamaktadır. Hiç birisi dikine ayakta duramamaktadır. Değil kardeşinin derdiyle dertlenmek,kendi derdini aşamamaktadır.

Zengin olan İslâm alemi fakru zaruret içerisinde yaşamaktadır. Oysa bütün zenginlik kaynakları kendisinde,ancak tokmak başkasında. Yoğurt bizim,içtiğimiz ayran batılının.

Kapitalizmin yıkılışı ise,müslümanların zengin olması,zenginliğine sahib olması iledir. Hayatın hayat damarı…[3]

Bediüzzamanın dediği gibi;”Bu zamanda İslâmın terâkkisi maddeten terâkkiye mütevakkıftır.”bağlıdır.

Teknik ve teknolojinin,maddenin İslâmın emrine girmesiyle –tabir caizse- İslâmın tam bir rönesansı ve inkilabı olacaktır.

Cehaletiyle asırları titreten bu asır,saadetiyle de bütün asırlara parmak ısıttıracaktır.

İslâmiyetin işaret ettiği gibi,hristiyanlık ya sönecek veya İslâmiyete teslim olup boyun eğecektir.

Süper durumda olan Amerika kaybettiği perestijiyle,genç neslini yani geleceğini kaybederek 400 milyar dolara ulaşan borç,dışının tantanalı içinin boşluğuyla tam Fatih zamanındaki Bizansı hatırlatmaktadır.

Batı bügün Fatih beklemektedir. Ancak o bir Fatih’in olmadığına şükretsin. Çünkü Fatihler ya daha çocuk,ya da onları doğuracak analarla sefâhet kıskacında hapsolmuş!!!

Eceli gelen caminin duvarına bevledermiş. Batıda İslam alemine bevlediyor. Paran varsa sende bevledersin! Çünkü tuvaletler paralı!!

ŞERİAT : İslâmiyetin dizginleri eline alarak siyasi,idari sahadaki otoritesidir. Kuvvetin hakka değil,hakkın kuvvete hakimiyetidir.

Dünyayı tilkiler idare ediyor. İnsanlığın değil,kendisinin faydasını düşünenlerin idare ettiği bir dünyada yaşıyoruz.

Çobanlar sürüleri değil,sürüler çobanları idare ediyor.

“Ümitvâr olunuz! Şu istikbal inkilabatı içinde en yüksek gür sadâ,İslâmın sadâsı olacaktır.”

10-08-1991

MEHMET ÖZÇELİK

[1] Bakara.36.

[2] Maide.27,31.

[3] Bak. Emirdağ Lahikası. B. Said Nursi. / 9.