TERÖR-FİTNE-ANARŞİ

TERÖR-FİTNE-ANARŞİ

Bu kazanlar sürekli kaynatılmaktadır.
Birilerinin menfaatı burada ve bunlardadır.
Küfrün,günahın,tüm kötülüklerin ortaya çıkışı bunlar iledir.
Tüm güzelliklerin ortaya çıkışı,bunların yokluğu iledir.
İslamın zuhuru,dünyanın sulhu ile olacaktır.
İslâm sulh ve barıştır.
Kötülüğün kökünü daha bil kuvve halinde iken kazıyıp atmalıdır.Tâ ki yeşermesin,yeşertilmesin.

Tarih boyunca bir türlü kavga bitmemiş,gelenler ise hep gitmiş.
Gelenler kavgayı bitirmemiş,gidenlerden devralmış.

Ortadoğu uzmanı gazeteci Robert Fisk, baskının hemen ertesinde olay yerinde gördüğü dehşet verici manzarayı,Lübnan Kasabı Ariel Şaron’un İsrail Başbakanı seçilmesinin ardından yazdığı makalesinde şöyle aktarmaktadır:
“18 Eylül 1982’de Sabra ve Şatilla kampında bulunanlar için Şaron, ardında şişmiş cesetler,tecavüz edilmiş, işkenceye uğramış ve sonra da katledilmiş kadınlar ve bebekler bırakan bir kasaptır. Olaydan 18 yıl sonra bugün bu caddelerde dolaşırken katliam manzaraları hala gözlerimin önünden gitmiş değil. Biraz ötede Sabra Camisi’ne giden yolda 90 yaşında, beyaz sakalı ve pijamaları ile Bay Nouri’yi görüyorum. Ölü bedeninin yanı başında yün başlığı ve bastonu duruyor. İlerideki dar sokakta yemek tencerelerinin yanında yatan iki kadın ceseti var, beyinleri dışarı akmış. Kadınlardan birinin karnı yarılmış. Cesetin birkaç metre ötesinde çürüdüğü için bedenleri morarmış, adeta bir çöp gibi oraya fırlatılmış bebekleri gördüm… Cesetlerin kuruyan kanları üzerinde sinekler uçuşuyor, ölü bedenlerin bileklerindeki saatler ise hala çalışıyordu. Tırmandığım küçük rampayı aşabilmek için etrafa dağılmış ceset parçalarını bir kenara itmem gerekiyordu.
Biraz ötede ise sırtından hala kan süzülen sevimli bir genç kız yatıyordu.”

Bizdeki pkk terörü ise,farklı hesaplardakilerin ortak birlikleridir.
Pkk 1970-lerin farklı olan sol zihniyetin kalıntılarını temsil etmektedir.
Dün fikri kanlı olanların bugün eli ve dili da kanlanmıştır.
Silinmez lekeli bir hal almıştır.
Pkk farklı zihniyetteki kimselerin ortak taşeronudur.
Özellikle uyuşturucu ticaretini kontrol amaçlıdır.
1970-lerdeki gibi,halkı sokağa döküp,karşı karşıya getirmek,kaos oluşturarak darbelere zemin hazırlamak,hiç olmazsa devletin büyümesini geciktirmektir.

Dışarıdan İran tarafından vurulduk,içeriden İran-a benzeme,İranlaşma bahanesiyle vurulduk yıllardır,hep aynı senaryo uygulandı.
Belli gazeteler hep bunu yaptı.
İçerde olan senaryo kurucularının dillerinin bağlanmasıyla,dışarıdakilerinin silahı konuşmaktadır.

Türkiye kültür bakımından batıda Fransa tarafından etkilenmiş,içte İran rüzgarı estirilmiş,İngiliz siyaseti şekillendirmiş,İsrail entrikaları yönlendirmiş,Amerika kuruntusu teskin etmiştir.

Bu gün ortaya çıkmıştır ki;İran ve Suriye,İsrail ve Ermenistan,Rusya ve Irak Pkk-ya destek olmaktadırlar.
Özellikle İran ve Suriye pkk-ya destek olmakla belasını aramaktadır.
Zira Abd oraya saldırmak için bahane aramaktadır.Durumu biz frenlemekle geciktirmekteyiz.
Eğer bizimde frenimiz patlarsa,onlar zarar ederler.
Bitmeye doğru giden pkk,gözden çıkarılmış gibi.
Yerine kurulması ve doldurması düşünülen hesaplar devrede.

Ortadoğu da birbirlerini hazmedemeyip her an istifrağ etmeye ve ettirilmeye hazır hassas nokta olan alevi-sünni ateşi geniş çaplı olarak alevlendirilmeye çalışılmaktadır.
Basiretli olunmalı,oyuna gelinmemeli,üzeri muhabbet,kardeşlik,anlayış,birbirini hazmetme,konuşma ve yaşamalarını sağlayacak serbestlikler ile sarmalanmalıdır.
Bunun dışındakiler uyutmaya ve unutturmaya yönelik hareketlerdir.
Birde bunun içerisinde İran olduktan sonra,sürekli kaşınmaya,kaşındırmaya müsait zeminlerdir.

Terör ve anarşi,Ye’cüc-Me’cücün zuhurudur.
MEHMET ÖZÇELİK
22-08-2012




TÜRKİYE’DE SOLCULUK

TÜRKİYE’DE SOLCULUK
Türkiye-de ve dünyada ancak müzmin olarak Türkiye-de;Sol düşünceli olanların inançlarında problem gözükmektedir.
Sanki inanç problemi ve zafiyeti,adeta onları sol düşüncede bir araya getirmektedir.
Hala hala bitmeyen bir darbe sevdası yatmakta,bütün darbelerde mutlaka ve mutlaka tuzu,yağı,her türlü malzemesinde katkısı bulunmaktadır.
Fuhuş sektöründe yine çoğunlukla onları görmekteyiz,desteği,savunması,normal görmesi öne çıkan özelliklerindendir.
Belki içlerinde yüzde beş ateist,sefih ve insani,manevi değerlerden uzak kişiler mevcutken,yüzde doksan beşini kendi kontrolleri altında tutmaktadırlar.
Bizdeki solculuk,batıdaki solculuk olmayıp,Rusya-daki ateizm tarzı bir solculuktur.
Dine ve toplumun değerlerine olan karşı tavır her an ve her vesile ile kendisini göstermektedir.
Kur’an-ı Kerim-de kötü insanların amel defterlerinin soldan verileceği, Peygamberimizin;-Sol elle yemeyin,muhakkak ki şeytan sol elle yer.
Ve sol elin taharet gibi durumlarda kullanılması düşündürmelidir.
Türkiye’deki solcular,1970 yıllarında okurlardı.Ancak ondan sonraki dönemlerde;bir kısmı islahı hal ederken,bir kısmı yer altına,uyuşturucu gibi menfiliklere bulaştı,bir kısmı Ergenekon çatısı altında önceki dönemlerdeki olumsuzluklarını sürdürdüler.
1980 yıllarındaki Türk solu,bu gün yerini kürt soluna bırakmıştır.
Türkiye-deki solcular kendilerini yenilememekte,kısır kalıp,toplumu da kısır bırakmaktadırlar.
Avrupa sosyalist enternasyonel bile bu solu içinden ihraç etmeyi düşünmektedir.
Solculuk kavramının içi doldurulmamaktadır.Boşluğa kurşun sıkılmaktadır.
Türkiye-de solculuk,sloganlarla yürütülmeye çalışılan solculuktur.
1980 öncesi sık sık yapılan fakirlik edebiyatı,bu gün tutarlı olmayışını ortaya koymuştur.
Türkiye-deki solcular kendilerini test etmelidirler.
Kavga ve hırçınlıklar ile,üretime değil tüketime yönelik hareketlerle solculuk yürümez.
68 kuşağı solculuğun kemikleşmesinde kötü örnek olmuştur.İyi ve faydalı bir kuşak değildir.Tıpkı İttihat ve terakki üyelerinin yıkıcı tavırları gibi.
Solculuk yapmaya değil,yıkmaya yönelik bir faaliyettir.
Devrim ve devirme hareketi olup,ıslah ve düzeltme faaliyeti değildir.
Solcular içerisinde 40 yaşını aşmış olanlar kabre biraz daha yaklaştıkları için,solculuğun bir dava olmadığını bizzat görüyorlar.
Solcu bir öğretmen 25 yıl sonra,emekli olduğunda arkadaşına şu sözü söylemişti;
-Biz bunca yıl kandırılmışız.Bizim sırtımızdan birileri saltanatını sürdürmüşler.
İnanmıştım,isimli kitabın yazarı olan bir subay,hayalinde kurduğu cennet olan Rusya-ya gittiğinde öyle olmadığını görmüş ve pişmanlığını –inanmıştım-kitabıyla itiraf etmişti.
Nazım Hikmet-te bundan farklı değildir.
Bugün kominizmin beşiği olan rusyanın kremlin sarayının bahçesinde papazlar dolaşmakta,on bin kişilik camiler yapılmakta,hacca binlerce insan gönderilmekte,İslâm birliğine girmek için çaba göstermektedir.
Rusya-daki sol zihniyet bir asır sonrada olsa yıkılmışken,bizdeki solculuk hala kısır bir döngü içerinde dönmektedir.
Türkiye-deki solcular üzerlerindeki olumsuz intibaları silecek,olumlu ve güzel davranışlar içerisinde bulunmalıdırlar.
Halktan ve değerlerinden kopuk yaşamamalıdırlar.
MEHMET ÖZÇELİK
17-11-2012




TOKAT

TOKAT
*Aslında en sona eklemeyi düşündüğüm şu cümleyi,içimin yanan ateşini bir nebzecik olsun söndürmeye sebeb olur düşüncesiyle ilk cümle olarak başa koydum;
Hükümeti ve Erdoğanı sandıkta değil de gayrı meşru bir şekilde devirmeye çalışan ve özellikle buna içte destek olup çaba gösterenler namerttir ve mel’undur.
Dünya ve ahirette mahcup ve perişandır.
*Bediüzaman bir beyanında şöyle der:”Bence yol ikidir: mizanın iki kefesi gibi. Birinin hiffeti, ötekinin sıkletine geçer. Ben tokadımı Antranik ile beraber Enver’e, Venizelos ile beraber Said Halim’e vurmam. Nazarımda vuran da sefildir.”
Türkiyenin on yıldan fazla büyümesine müsaade edilmiyor.Mutlaka büyük bir entrika öne sürülüyor,akamete uğratılıyor.
*Cemaat dersane uğruna çok rahat Erdoğanı devre dışı bırakma senaryosuna sahip çıkacakların menfaatları doğrultusunda taraf olmuştur.
*Bediüzzaman;” Senin mektubunda benim istirahatimi ve eğer iktidarım olsa, benim Şam ve Hicaz tarafına gitmeme dair sizin hükumet-i hazıraya müracaat maddesi ise:
Evvela: Biz, imanı kurtarmak ve Kur’ân a hizmet için, Mekke de olsam da buraya gelmek lazımdı. Çünkü, en ziyade burada ihtiyaç var. Binler ruhum olsa, binler hastalıklara müptela olsam ve zahmetler çeksem, yine bu milletin imanına ve saadetine hizmet için burada kalmaya Kur’ân dan aldığım dersle karar verdim ve vermişiz.
Saniyen: Bana karşı hürmet yerine hakaret görmek noktasını mektubunuzda beyan ediyorsunuz. “Mısır da, Amerika da olsaydınız, tarihlerde hürmetle yad edilecektiniz” dersiniz.
Aziz, dikkatli kardeşim,
Biz, insanların hürmet ve ihtiramından ve şahsımıza ait hüsn-ü zan ve ikram ve tahsinlerinden mesleğimiz itibarıyla cidden kaçıyoruz. Hususan acip bir riyakarlık olan şöhretperestlik ve cazibedar bir hodfuruşluk olan tarihlere şaşaalı geçmek ve insanlara iyi görünmek ise, Nurun bir esası ve mesleği olan ihlasa zıttır ve münafidir. Onu arzulamak değil, bilakis şahsımız itibarıyla ondan ürküyoruz. Yalnız Kur’ân ın feyzinden gelen ve i caz-ı manevisinin lemeatı olan ve hakikatlerinin tefsiri bulunan ve tılsımlarını açan Risale-i Nur’un revacını ve herkesin ona ihtiyacını hissetmesini ve pek yüksek kıymetini herkes takdir etmesini ve onun pek zahir manevi keramatını ve İmân noktasında zındıkanın bütün dinsizliklerini mağlup ettiklerini ve edeceklerini bildirmek, göstermek istiyoruz ve onu rahmet-i İlahiyeden bekliyoruz.
*Pakistan Maarif Nazır Vekili Ali Ekber Şah, Üstad’ı Emirdağ’da ziyaret etmiş, kendisini Pakistan’a davet etmişti. Orada kendi emrine her türlü imkân, radyo istasyonu ve matbaa vereceklerdi.
Üstad, “Kardaşım Ali Ekber Şah! Bu hizmetleri göğüs göğüse yapmak icap ediyor. Siperin arkasında hizmet olmaz. Esas hastalık burada başladı. Ben Mekke’de de olsam buraya gelirdim. Asıl hizmet buradadır, cephe buradadır.” cevabını verdi.
*Bir talebesi Hicaz’a yerleşmek istiyordu:
“Hicaz’a gitmek istediğimi söyleyince ‘Niye?’ diye sordu. ‘Efendim’ dedim, ‘memleketin hâlini görüyorsunuz. Gittikçe daha fenalaşacak. Orada olsam çocuklarım da kurtulur, ben de…’ dedim.
“Kardeşim’ dedi, ‘ben orada olsam buraya gelirdim. Âlemi İslâm kapısının kilidi, Türkiye’dir. Bu kilit bu kapıyı âlem-i İslâm üzerine açar. Kat’iyen buradan gitmek için izin yok!’ dedi.”
*Eğer bu memlekete hizmet edilecekse,uzaktan kumandayla değil,bizzat şaibe ve kanırılmalardan uzak bir ortamda hizmetler sürdürülür.
Aksi takdirde çok başlı bir hizmette,çok gürültülü sesler çıkar.
*Mısırda Mübarek-i devirenler,Sisi-nin gelmesini mi amaçladılar.
Mısırdaki 2004 yılında kurulan Kifâya yani –yeter- , -hürriyet – adlı değişim faaliyeti bunun alt yapısını oluşturup,yolsuzluk ve yoksulluğu seslendirdi.
Bu gün Türkiye-de de Ergenekonu devirenler,yerine yolsuzluk bahanesi altında bir Sisi-yi mi getirmeyi amaçlamaktadırlar?
*Reşit Haylamaz Peygamber Efendimizle ilgili eserinde;
…Ancak O’nun hedefi, öncelikle bütün insanları rahmet ve şefkatle kucaklayıp, ümmeti arasında da, kelime-i tevhidin ikinci yarısını söylemekten kaçınarak kendisini kabul etmese bile “La ilâhe illallah” diyen herkesi buraya getirmekti. Çünkü O, “Kim, Lâ ilâhe illallah derse, cennete girer.” buyuracaktı. Daha baştan O (sallallahu aleyhi ve sellem), bunun için yaratılmış ve onun için de, ilk yaratıldığı hâlde gelişi sona denk getirilmiş; peygamberlik güftesine kafiye koyacak Son Sultan olduğu için de, bedeniyle ruhunun buluşması risâlet açısından en sona bırakılmıştı. “
Tashih ve tavzihe ihtiyacı olan bir ifadedir.
Acaba cemaatın çok tenkid edilen gayrı Müslimlerin de cennetlik olduklarını mı seslendirmektedir?
*Şu anda bir-leş-meleri mümkün olmayan çevreler,tam bir kirli ilişkiler içerisinde hareket etmektedirler.
Haberlerde aynı kirli ilişkileri ve taraflı haberleri ön plana çıkararak,tam bir haber kirliliği içerisine girilmiştir.
*Bu operasyonlar devletin ve toplumun önemli gündemlerini değiştirme amaçlıdır.
Mesela bu günlerde ayasofyanın açılması gündemde idi.Belki de ayasofyanın gündem oluşturulmasıyla açılması söz konusu idi.Şu anda o gündem kimsenin gündeminde bulunmamaktadır.
*Dershanelerin gündeme gelmesi ise,eğitimdeki değişimin önünün tıkanması amaçlıdır.
*Türkiye-deki eğitimin sürekli kaportası,vitrini,görüntüsü değiştirilmiştir.Bir asırlık çürük olan motoru indirilip de reflekte edilmemiştir.
Eğitim çürük motorla yürütülmeye çalışılmaktadır.
*Bazı soruları sorup cevap aramak,cemaatın ise buna açık ve net bir cevap vermesi gerektir;
-Cemaat kabuk mu değiştiriyor?
-Cemaat büyük mü oynuyor?
-Cemaat oyuna mı geliyor?
-Cemaat el mi değiştiriyor?
-Cemaatın dönemi mi bitti?
-Cemaat neden batıya açıldığı kadar doğuya açılmıyor?
-Cemaatın abd,Avrupa,İsrail gibi devletlere bakışı nedir?
-Cemaatın atatürke,inönüye,bir asırlık tarihimize,rejime,laikliğe,başörtüsüne, Müslüman olmayıp yani peygamberimize ve Kurana inanmayan ehli kitaba bakışı nedir?
-Diyalogtan kasıt nedir?Dinlerin birleştirilmesi söz konusu mudur,nasıl olacaktır?
-Türkiye-deki eğitime bakışı nedir?
-Dünya kardeşliğine soyunurken,cemaatlere bakışı ve ittihadı İslam düşüncesi var mıdır?
-Baş örtüsü bir füruat mıdır?
-Cemaatın siyasetle ilgisi,ekonomik açıdan büyümenin sonraki safhaları,cemaatın kontrolü nasıldır?Bu doğrultuda cemaat hele hele bu kavgalardan sonra geleceğini nasıl görmektedir?
-Ve Hocam bu beddua sana hiç mi hiç yakışmadı…Bedduanı dua ile tashih et,tadil et.
-Sadeleştirmeye devam edecek misiniz?Bu tahrif işine müdahale etmeyecek misiniz?
*Rejimi korumayı amaçlamanın dışında derde devadan gayrı her çözümü deneme tahtası gibi uygulayan eğitim sisteminin değişiminde en büyük engel sol kesim olması beklenirken,maalesef çözüme ve daha iyi ve köklü eğitime yönelmeyen cemaat kendisini geliştirme değil de,mevcudu koruma derdine düşmüştür.
*1970-lerde sağa ve sola silah veren aynı eller,bugün ergenekonu vurup kuyruk acısını, kin ve nefreti oluştururken,şimdide sağı tahrik edip,sağı vurmakta,birbirine kırdırmakta ve sağdan vurmaktadır.
*İnternete yansıyan Hoca efendinin konuşmaları,bir holdingin patronu gibi görünmektedir.
Belli ki hoca efendi maddi ve siyasi bir platforma iyice çekilmiş.Görüşü alınmak üzere sürekli bağlantı kurulmaktadır.
*Gerçekten Türkiye-deki oyunun tutmaması Mısırı vurdu.
Türkiye mısır-laştırılmaya çalışılmaktadır.Burada da Erdoğan devrilerek belirlenen Sisi devreye konulacaktı.
O Sisi belki de Sarıgül idi.
*Eğer bir iç muhasebe yapmak gerekirse,cemaat millet nezdinde kaybettiği o olumlu kazancını acaba geri ne kadar zamanda kazanabilir hatta kazanabilir mi sorusunu sormak gerektir.
*Durumlar hiç eskisi gibi olur mu?
Veya eskisi gibi olması için ne ve neler yapılmalıdır?
*Rüşvet ve yolsuzluk kaybı üzerinde yapılan yorumlarla beraber,cemaatın kaybı ondan çok daha büyük değil midir?
Cemaat milletin kendileri hakkında konuşulan olumsuzluklarına olumlu ve net cevaplar vermelidir…
*Cemaat ciddi ciddi düşünmelidir;aslında Erdoğana vurulan darbeden daha çok,bu yapılanlardan en çok kendilerine ve millete darbe vurmuş olmuyorlar mı?
*Şu an bitirilmeye çalışılan pkk terörünün bıraktığı boşluğu doldurmaya çalışanlar,hem içte ve hem dışta kumpaslarını kurup işletmektedirler.
Hem de birkaç cepheden cemaat bu tozlu ve kirli ortamdan çıkmalı,geri durulmalıdır. Zira fatura hep cemaate çıkarılmaktadır.
Hissi davranışlar hisleri tahrik etmekte,aklı örtmektedir.
*Hava durulup tozlar gittikçe;dershanelerin kapatılması,rüşvet ve yolsuzluk olaylarının bir bahane olduğu ortaya çıkmaktadır.
Bu durumda da bunu ön plana çıkarıp savunanların da dürüstlüklerinden şüphe edilir olmaktadır.
Geçmişten günümüze yapılan küçük veya göz ardı edilen hatalarda üst üste konulunca şüpheler ve şüphelenmeler daha da artıp yoğunluk kazanmaktadır.
Haklı insan;milletin hak ve hukukunu kendine feda ettirmez,kendi hakkını millete feda eder.
*Şimdiye kadar söylenenlere karşı millet olarak hep savunmaya geçiyorduk ancak şimdi savunma pozisyonu da çöktü.Sadece ihtiyat ve müsbet hareket tavsiyesinde bulunulmaktadır.
*Sormak gerekmez mi;Çölaşana ve Çevik Bire yazılan o iltifatkâr yazıların amacı ne idi ve neticede bir makes buldu mu?
Oysa verilen cevaplar olumsuz ve yapılan işler menfi olarak devam etmiştir.
Bu bir ölçülü ve müsbet bir davranışa girer mi?
Değer mi?
O seviyeye düşmeye?
*Aslında kendim bu yazının seçime çok yakın bir dönemde yazılabileceğini düşünürken, cevap çok erken geldi.O da hiç saklamadan…
Hocaefendi,The Wall Street Journal’a verdiği röportajda;
“Eğer bir ittifaktan bahsedilecekse bu demokrasi, insan hakları ve özgürlükler etrafında olur -siyasi partiler ya da adaylar için olmaz. 2010 yılındaki Anayasa referandumunda Avrupa Birliği’ne üyelik şartlarına paralel yapılan demokratik reformları daha önce CHP yapmış olsaydı, onları destekleyeceğimi söylemiştim.”
Ve gittikçe netleşen bu taraftarlık,safını ve tarafını belli etme olayı vahametin boyutlarını arttırmaktadır.
Aynı düşüncede olan bir insanın tarafını belirtip söylemesinde elbette bir beis yoktur.Parti kurup terbiye çerçevesinde reklamını yapabilir.
Bu ifade bir asırlık bir zihniyeti tanımamak veya önemsememek anlamına gelmektedir.
Chp-de ne değişti ki hoca efendinin fikrinde birden bire bir değişme oldu.
Acaba bu durum bir değerler yıpranması,akıl kirlenmesi,basiret körlenmesi olmaz mı?
Bir kimlik değişimi midir?
Yoksa bir eksen kaymasımıdır?
*Bediüzzaman bir tesbitinde;” Hem üç mesele var: biri hayat, biri şeriat, biri imandır. Hakikat noktasında en mühimmi ve en âzamı, İmân meselesidir.
Fakat, şimdiki umumun nazarında ve hal-i âlem ilcaatında en mühim mesele hayat ve şeriat göründüğünden, o zat şimdi olsa da, üç meseleyi birden umum rû-yi zeminde vaziyetlerini değiştirmek, nev-i beşerdeki câri olan âdetullaha muvafık gelmediğinden, herhalde en âzam meseleyi esas yapıp, öteki meseleleri esas yapmayacak; ta ki İmân hizmeti safvetini umumun nazarında bozmasın ve avamın çabuk iğfal olunabilen akıllarında, o hizmet başka maksatlara âlet olmadığı tahakkuk etsin.”buyurur.
Şu an başta Türkiye ve İslam dünyasındaki bu sancı,üçüncü devre olan şeriat yani ittihad-ı İslam yani başta Türkiye olmak üzere zincirleri kırılan İslam dünyasının dünya siyasetinde rol alma zamanıdır.
Bu da sancılı geçmekte,içte ve dıştaki entrikalarla engellenmeye çalışılmaktadır.
*Menderese on yıl direnildi,Özala on bir yıl,Erdoğana ise,on iki yıl direnilerek al aşağı edilmeye çalışılmaktadır.
Hükümet yıkılırsa başta tüm inançlı insanlar,içte de dışta da bunun altında kalır.
En çok da cemaat bu yıkımın altında kalmış olur.
Eskisi gibi olmayacağı bir hakikat iken,geleceği de olmayacak,içte ve dışta kaldırılamayacak ağır itham ve töhmetler altında kalacaktır.
*Hoca efendi başta olmak üzere cemaat istikameti muhafaza edemiyor,zik-zaklar çiziyor.
Ehli sünnetin görüşlerini tam yansıtmıyor.Bazı indi görüşler sırıtıyor.
Şimdiye kadar bu olumsuzluklar hüsnü zandan dolayı tevil ediliyordu ancak bu gün tevil edilecek tarafı kalmamıştır.
*Cemaatın son başbakan Erdoğana dokunmanın öncesine kadar hep müsbet manada değerlendirildiğini görürüz.
Ancak Erdoğanı direk hedef almakla cemaat büyük bir hata yapmış,kendi ipini kendi çekmiş.İçindeki bir çok değerli insanı da hayal kırıklığına uğratmıştır.
Yanlış duvara toslamıştır.
*Ne kadar manidar değil mi? Mısırda meşru hükümete karşı darbeci Sisi-yi destekleyenler ezher hocaları olmuştur.
Türkiyede de hükümete karşı bu durumu üstlenen hoca efendi olmuştur.
Gayrı meşru fiile,meşru kılıf.Zinaya mut’a nikahı.
*1970-lerde yeni asya gazetesinin hizmet amacıyla kurulmasında bir çok insan yüzüğünü,bileziklerini verdiler.
Maddi ortaklığa ve siyasete girildi.İhlas kaçtığından bir çok badireler,kopmalar yaşandı ve hâla da devam etmektedir.
Ondan çok daha büyük olan cemaat ise zenginleşmenin verdiği güçle medyayı, siyaseti, devleti kontrol etmeye,dizayn etmeye çalışıyor.
Çok badire ve kopmalar onu da beklemektedir.Çünkü cemaat içerisinde çok renkleri barındırmaktadır.
*Cemaat bu renk cümbüşü içerisinde tüm birimleriyle gerçek rengini tanımlamalı, netleştirmelidir.
Cemaat bu büyük birimin hangi cephesindedir?
Samimi,fedakâr,himmet sahibi,vs duygularıyla hareket eden;
-Cemaatın her bir ferdinin paralarıyla kurulan tv-sinde yayınlanan iki filimde safi zihinleri bulandıran tecavüz olayını ekrana taşıyan;
-Siyasete müdahale eden;
-Toplumdan ve inanç değerlerinde farklı çıkışlarda bulunan….???
-Yoksa cemaat büyüdükçe kontrolden mi çıkıyor?
Cemaat imaj zedelenmesini hızla tamir etmelidir.İletişimde kopukluk yaşamaması gerekmektedir.
Her konuşanın cemaatı temsil rolü belirlenmelidir.Saf ve samimi olanlar olmayanlardan ayrıştırılmalıdır.Oyuna gelinmemelidir.
*Düşünüyorum da,cemaatın içerisinden sert çıkışlar görülmektedir.Bu durumda,acaba cemaatta mı kirlenme oluyor yoksa cemaat kirlerini mi atıyor?
*Türkiye ye Mursi aranmaktadır.Cemaat buna alet olmaktadır.
Erdoğan yıkılırsa cemaat lanetlenir,lanetlik olur.
Tıpkı hocanın yaptığı lanetin yerini bulması gibi,zira o lanet aksine döndü.Havada kalamazdı.Milletin destek ve teveccühünü almış bir kişiye yapılan dualar bedduayı reddetti.
*17 Aralık öncesi hoca efendi ile,sonrası hoca bir olmayacaktır.
*Aman ha hoca!Bu saatten sonra –hazer et- Türkiye ye gelme!!!Geleceğini de zannetmiyorum.Eski teveccühü bulamazsın.Zira artık onlar tarihte kaldı.Ücretini aldın,geriye beddua kaldı.
*Değerli arkadaşım Eylül ayının başında oğluna;-Oğlum aman ha,Mehmet hocanın yanında her şeyi konuşma,o yazardır,sonra bunları yazar.”demişti.
Doğruymuş…Keşke o konuda gösterilen bu basiret,şu an düşülen duruma düşülmeden önce de görülseydi.
*Önce bu millet aç bırakıldı ve daha sonra da her önüne gelene araştırmadan atlamalarına neden oldu.Bu millet bir asırdır manevi kıtlık yaşadı.Yetersiz ve sağlıksız yaşantı ve inançlar artmaya başladı.
-Aldatanın aldatmasına mı kahrolasın,aldananların aldanmasına mı yanasın?
-Bahçesine su verilmeyen bu millet hem soldu ve hem de sağlıklı sular ile beslenmedi.
Kayıp ve kaybeden,kaybettirilen nesiller oluştu.
*İktidar savaşları tarih boyunca devam etmiştir.
Az bir muktedir olup palazlananlar,devlete baş kaldırmış,iktidarı ele geçirme çabası içerisine girmiştir.
Bunun için de her türlü entrikalar çevrilmeye başlamıştır.
*Türkiye de silkelenmeyen en önemli kurum Mit-dir.
O kadar darbe oldu,mit neredeydi?
Hizbullah ve pkk türedi,mit neredeydi?
Türkiye-de olumsuz gelişmeler olurken,mit bunun öncesinde hangi makamda olduğu bilinmemektedir?
Şimdi ise mit-i kontrol edebilecek,başbakanın en güvendiği Hakan Fidan geldi,bu sefer mit değil,Hakan Fidan hedef oldu.
Önceden neden mit hiç hedef alınmamıştı?
Birileri mit-in iyi kullanamamasından mı rahatsız?
Yoksa cemaat onun için mi devreye konuldu?
Önceden ordu devreye giriyor,ordunun mit-e atadığı kişi devreye giriyor,darbe oluşuyordu.
Ya şimdi?
Özel sektöre işler verildi?
Cemaat iyi senaryoydu!!!
*Maalesef,tarih hep tekerrür ediyor.
Senaryo hep aynı,oyuncular değişik…
-Kılıçlar çok önceden çekilmişti.Dershane ve yolsuzluklar sonradan çıktı ve devirmeye bahane oluşturuldu.Başka bahaneler de her an zihniyeti gerçekleştirmek için devreye konulacaktır.
Tarih yapanları da buna alet olanları da affetmeyecek,tel’in edecektir.
Öyle hazin bir durumla karşı karşıyayız ki,bazılarının;-sanki hoca bugünler için hazırlandırılmış,bekletilmiş görüşünü seslendirmesine sebeb oluyor.
*Başbakan Erdoğan’ın siyasi danışmanı Yalçık Akdoğan Yeni Şafak gazetesindeki yazısında yaptığı tesbitte cemaatın tavrını şöyle izah etmektedir:” Nasıl (PKK’nın Suriye kolu) PYD radikal örgütlerle savaşıyoruz diyerek kendisine uluslararası meşruiyet sağlamaya çalışıyorsa bu yapı da radikal/siyasal İslamcılıkla mücadele ediyoruz diye kendisini pazarlamaya çalışmaktadır.
Klasik Nurculuk hareketinin böyle bir hedefi, amacı veya yöntemi söz konusu değildir.”
*Cemaatta iktidar kavgaları erken başladı.
*Farklı renkleri içinde barındıran cemaatın,renkler kavgası başladı.
*İsraili otoriter gören cemaat,neden başbakanı otoriter olarak görmemektedir?
*Cemaatın yaptığı;Osmanlıdaki kardeş kavgasını hatırlatmaktadır.
*Hoca efendi Türkiyenin iç işlerine yaptığı bu müdahalenin onda birini,İslam dünyasına zulmü reva görenlere neden yapmamaktadır?
*Askeri Darbe yolları kapanınca cemaat bacasından hatta kapısından girme yolu denenmektedir.
*Cemaat nisbeten siyasete müdahil olmakla ölümcül yara alırken,siyasete girmesi halinde de kapanmaz yara ile kendi ipini çekmiş olur.
Cemaatın intiharı olur.
Elmas gibi hakikatları,cam parçalarıyla değişmiş olur.
*Paralel yapı,yumuşak geçişlerle yaptığı büyümesini,ani bir değişim ve düşünceyle sert geçişe döndürmesi kırılma noktasını oluşturdu.
Beddua da onun kopmasına sebeb oldu.
Oysa Bediüzzamanın dediği gibi;” O vâiz ve âlim zâta benim tarafımdan selam söyleyiniz. Benim şahsıma olan tenkidini, itirazını, başım üstüne kabul ediyorum. Sizler de, o zâtı ve onun gibileri münakaşa ve münazaraya sevk etmeyiniz. Hatta tecavüz edilse de bedduayla da mukabele etmeyiniz. Kim olursa olsun, madem imanı var, o noktada kardeşimizdir. Bize düşmanlık da etse, mesleğimizce mukabele edemeyiz. Çünkü, daha müthiş düşman ve yılanlar var.
Hem elimizde nur var, topuz yok. Nur kimseyi incitmez, ışığıyla okşar. Ve bilhassa ehl-i ilim olsa, ilimden gelen enaniyeti de varsa, enaniyetlerini tahrik etmeyiniz. Mümkün olduğu kadar,- ve izâ merrû bil lağvi merrû kirâmâ- . düsturunu rehber edininiz.
“Boş sözlerle, çirkin davranışlarla karşılaştıkları zaman, izzet ve şereflerini muhâfaza ederek oradan geçip giderler.”
*Bugünlerde gündemde olduğu üzere; Şeyzade Mustafa-nın öldürülmesi meselesinde olduğu gibi;Osmanlıyı dışarıdan yıkamayanlar,Şeyzade Mustafa-yı kandırarak, babasının yerine göz dikmesini sağlayarak bunu yapmaya çalıştılar.
Şehzade Mustafa bunu canıyla ödedi.
Şimdiki hükümeti dışarıdan yıkamayanlar,onu cemaatla yıkmaya çalışmaktadırlar.
Cemaat ise bunu telafisi mümkün olmayan bir kayıpla ödediler.
*Türkiyede ergenekonun yeri boşaltıldı.Yeri doldurulmaya çalışılıyor.Bu konuda cemaat öne sürülüyor.
Cemaat sayesi altında yine hükümet hedef alınıyor.Önce onu devirip,sonra farklı bir kaos planı uygulamak.
Seyyid Kutup ve ihvanın Kral Faruk-u devirmek üzere Abdun Nasır-la ortaklık kurup darbenin gerçekleşmesinden sonra ilk icraat olarak Seyyid Kutup ve kırk bin ihvan üyesi idam edilmiştir.
Oyunlar hep aynı oyun,oyuncular değişik,basiretler bağlı.
*Kirli insanlarla ittifak kuruluyor.
Solun yapamadığı yapılıyor.Sol kesim bu durumdan çok memnun hatta cemaatın avukatlığını bile yapıyor.
*Dilim pek varmıyor,teşbih biraz ağır da gelse anlaşılması için şu bir gerçektir ki;dün Osmanlıya karşı Şerif Hüseyin-i kullanan İngiliz ve Fransızlar,bugün İsrail ve bir çok Avrupa ülkesi hükümete karşı Hoca efendiyi kullanmaktadırlar.
Korkarım ki akibette ondan daha ağır olabilir.
*Korkarım ki şeytanın avukatlığı yapılıyor!!!
Hak yola batıl araçla gidiliyor.
Yıkıma ortak olunuyor.Kirli insanlara alet olunuyor.Hakim ve savcıların işini yapmaya koyulunuyor.
1980 ihtilali için kullanılan Mhp ne ise,bu gün cemaat aynı ve daha korkunç bir pozisyondadır.
Dünya ergenekonunun değirmenine su taşınıyor.
* Askeriye de ,adliyede,dış işleri gibi bir çok kurumda tasfiye yapılmış,mit de ise pek duyulmamıştı.
Oysa olan tüm darbelerde,darbeleri haber vermeyen veya kamu oyuyla paylaşmayan mit nerede idi?
Mit-in de darbelerde payının olmaması elbette mümkün değildir..
Sadece Kozanoğlu deşifre olmuş,oda hapis süresinde mahkemeye çıkmadan öldürül-müş idi.
O halde içinde tasfiye olmayan mit-in şimdiki durumu nedir?
Mit nerede durmaktadır?
Bir çiçekle bahar gelir mi?
Bir Hakan Fidan-la bu iş rayına girer mi?
Buna bile tahammül edilmemektedir?
Mit darbelerin,rejimin kara kutusudur.
Yaptığı hizmetlerle askerin önüne çıkan,önde giden emniyetin yerini,şimdi de mit mi alacak?
Kirli işleri çözen emniyette,kirli işlere rastlanması düşündürücüdür?
Şimdi ise bu kirli işleri mit-in çıkarması ise ibretlidir.
*Şimdilerde başta emniyet içinde yapılan cemaata aid kişilerin menfilikleri elbette cemaata mal edilemez.
Ancak cemaat burada bunu bazen yarım ağızla bazen susarak tekzib etme yoluna gitmemektedir.
Çoğu zaman suskunluğunu tercih etmekte,bazende savunma pozisyonunda bulunmaktadır.
Cemaatın yayın organları bunun peşine düşmeyi bırakmış,düşenlerin peşine düşmeye başlamıştır.
Her ne kadar ok yaydan çıksa da,yol yakınken dönülmeli,telafi yoluna gidilmelidir. Yoksa bu iş daha da kirlenecek ve tehlike boyutları daha da büyüyecektir.
-Hakkın hatırı âlidir,hiçbir hatıra feda edilmez.
MEHMET ÖZÇELİK
26-02-2014




ŞEYTAN SAĞDAN GELDİ

ŞEYTAN SAĞDAN GELDİ
*Cemaatın hasenatı seyyiatından gayet çoktur.Hükümde ekseriyete göredir.
*Milli eğitimin devletin değil,cemaatın olmasını bütün gönlümle istemekteyim.
*Cemaatın sayılamayacak kadar başarıları vardır.
*Pandoranın kapağı açıldı.
*Kanalizasyon kapağı aralandı.Kokular ve sızmalar başladı.
*Düşmana gerek yok.Dostun düşmanlığı düşmana ihtiyaç bırakmıyor.
*Şimdi ve bundan sonra da devletin her yaptığı,alıp yerine getirdiği kadroların cemaatle ilişkilendirilmesi yoluna gidilecektir.
*Cemaat üzerlerine oynanan oyundan tam çekilmiş değil,çekileceğe de benzemiyor.
Birileri sürekli ateşe odun taşıyor,üflüyor.
Sıkıntı oynayanda.
*Oyuna gelindi.
Ben takdim ettiğim bu cemaata bu tevakkuf halinden kurtulmaları,durumlarını bir daha düşünmeleri için bir tavsiye niteliğindedir.
Cemaatın şimdi masumca!;”Değerleri hakkıyla temsil eden bütün siyasi partiler tercih sebebidir.” Açıklaması kaçışın bir göstergesi, seviye dışı bir tavırdır.
Bu bir Cibali baba tavrıdır.
Allah elbet bir Akşemseddin gönderir.Biz de amin deriz.
Fethullah Gülen yaptığı bir açıklamada şöyle diyor; “Ahirette eğer Allah imkan verirse Sefaatçı olacağım ilk kişi Ecevit olacak”.
1997 yılında hizmet içi amacıyla Denizliye gittiğimizde hoca efendinin yurtlarını da ziyaret ettik.Bizi bilmelerine rağmen,birbiriyle bağdaşmayan önce Atatürkün sonra da Bediüzzamanın slaytını gösterdiler.
Takiyye mi yaptılar yoksa öyle mi inanıyorlardı.
Dürüst olmak gerekmez mi?
Cemaatın rengi nedir?Yoksa çok renklerden oluşup,şimdi bu renklerin karışıklığı ve renksiz! leşme mi oluyor.!!!?
*Hoca efendi kendisini açık hedef haline getirdi.Ağırlığını korumalı,işi alt seviyeye indirerek hissi ve etrafının dolduruşuna gelerek değerlendirmemeli idi.
*Şimdi ise olur olmaz,doğru yanlış şeyler gündeme getirilerek,kendisi hakkında hüsnü zanlar su-i zanna dönmektedir.
*Önceden hüsnü zannı olanların şimdi söylediklerini buraya taşımak ağır gelir.Yine de yumuşatmaya ve bazı noktalarda müdafaaya mecbur kalıyoruz.
*Kirli işe alet olunuyor.Kirli işin eli ve dili olunuyor.
Bunun vebalini dünya taşımaz.
Sağ kesimi kendisinden koparan cemaat,neredeyse sol kesim tarafından savunulur duruma gelmiştir.
Düşünmek gerekmez mi?
*Operasyon büyük.Amaç devletle cemaatın ötesinde bir durum.
Cemaatle cemaatları karşı karşıya getirmek.Birikmiş hesapları nüksettirmektir.
*Bu iş zaman-sız olmadı.Zaman çok öncesinden hazırlanmıştı.İçtekiler dışa akıtıldı,kan kaybedilmeye başlandı.
*Oradan ayrılacak olan öğretmenlerin durumu ne olacak?
Peki ya,öküzünü satarak birkaç sene üst üste dershaneye göndererek yinede kazanamayan, ekonomik kayıp yaşayan milletin durumu ne olacak?
O halde bırakın eğitime dokunulsun,kapalı yollar açılsın.
Kapalı tutularak birilerine rant sağlanmasın…
Tamda özelleşme,okullaşma,sağlık bakanlığındaki gibi özel cemaatlara aid okulların açılması zamanıdır.
Nimet ve imkân tepiliyor.
*Yine Denizlide Süleyman efendi gilinde yurtlarını ziyaret ettik.Muhteşemdi. Kendilerine;neden burayı üniversite yapmıyorsunuz,dediğimde;
-Üniversiteye bugün izin çıksın,buraları hemen okula çevireceğiz.Yurtlarımızı ona göre yapıyoruz,dediler.
Bu durumu dayıma anlattığımda dayım;sen birde Ankaradakini bir gör, dedi. Sevinmiştim.
İşte imkan ve tam da sırası.
Solcuların itiraz edeceği noktaya cemaat oturdu,Onlara ihtiyaç kalmadı.
şeytan sağdan geldi.
*Mesele dershaneler meselesi olmaktan çıkmıştır.
*Cemaat akp-yi ne kadar etkiler sorusundan daha önemlisi,bu durum cemaatı çok ama çok etkiler.
Akp-nin oyunun her düşmesi,cemaata eksi büyük bir puan olarak yansıyacaktır. Arkasına birde beddua eklenerek.
Kaybeden cemaat olur.
*Sahabeler bile sıffin ve cemel vakasında hata yapmışlar.Binlerce insan şehid olmuş.Bir çok evliya ve alimlerin hak yolda iken saptıklarını ve sapıttıklarını görmekteyiz.Hak namına haksızlığa taraftar olan insanlar az değildir.Her insan hata yapabilir.
Meczub olan cibali babalar –gavurcuklarım-diyerek,dostlarına muhalefet etmiştir.
*Hoca efendi hayattayken yapılan bu kontrolsüz hata,acaba ya gidince nasıl bir hal alır?
Onda külli miras ve onları yönetme kavgaları.İnşaallah olmaz.
Ancak her olmaz olmaz değil.
*Tayyib İsraillilere dokunmakla yanlış yaptı-diyerek buradan vurmaya çalışanlara sormak lazım,kimden yanasınız?Ayıdan mı,dayından mı?
*Şimdiye kadar fitne tohumları ekildi,şimdiden sonra ise sulanacaktır.Bir müddet sonra da dermek için.
Yaralanmalar oldu,bu yaralar gittikçe hemen kapanmazsa daha da açılacaktır.
Bu durum başta cemaatın bölünmesine sebeb olacak,hizmet ehli ile,medya ve ekonomik yönetimdekilerin ayrıştırılması başlayacaktır.
Maddeye çok dalındı.
1970-lerde Süleyman efendigil tenkid edilir,köylerden yiyecek toplamaları kınanırdı.
Bu cemaat onları çoook geride bıraktı.Holdingleşti.Siyasallaştı.
Allah daha ziyade versin,istikamet çerçevesinde…
Basiretli olana düşen ise;ekmemek,ekilmemek,biçilmemek,biçimlenmemek.
*Cemaatten bir dosta şunu söyledim.Erdoğan chp ve mhp-den yüzde bir almak için çok ince noktalara dikkat ediyor.Siz ise oyunuzun yüzde sekiz olduğunu söylüyorsunuz. Erdoğan bunu nasıl göz ardı edebilir?
Erdoğana doğrudan varamayanlar,onun çevresini boşaltmaya çalışıyorlar.
Yandan ateşe başlanmaktadır.
*İstemeyerekte olsa iki yazı kaleme aldım,sırf ateşe odun taşımamak için.Ancak ateşin devam ettiğini görünce karınca misal su taşıyayım dedim.Bu tehlikeler olmayacak değil,izmirde söylentide olsa yapıldı.Ecevite verildiği söylendi
*Cemaatın belki de çok az bir kısmı,biz akp-ye mahkummuyuz, diye diğer partilere işaret etmektedir.Hele hele İstanbul! belediye seçimleri.
Bazı sözlerimi şimdilik mahfuz tutuyorum.Sonraya bırakıyorum.
Eğer gerçekten böyle bir durum olursa,zaten kan kaybetmeye başlayan cemaat bu durumda söner.Chp-ye oy vermesi halinde kendisiyle ters düşmekle kalmaz,şimdiye kadarki gösterdiği kişiliğini,kaybetmiş olur.
Şimdi erken de görünse parti kurma düşünceleri hizmeti hezimete götürür.
Sol partilere vermemeye mahkumsunuz.Düşmanla bir olup mevcut partiyi yıkmamaya mecbur ve de mahkumsunuz.
Bu işin şakası bile insanı ürpertmektedir.
*Cemaatın güç denemesi ve nabız yoklaması mı?Yoksa onun da mı üzerinde bir durum?
*İfrat hareket kimde olursa olsun vasatı bulamaz.Tefrite gider.
*Benim Erdoğana bir oy yakınlığım var.Bir duam var.Biri tesbit ikisi tenkidden oluşan üç tanede yazım var.
*Bu kavgada bir basiret körelmesi görülmekte,basiret bağlanması yaşanmaktadır.
*Cemaatın bir imtihanıdır bu olaylar.Bir silkelenmedir.İçteki arınma ve alınma faaliyetidir.
*Bölünmelere yol açabilir.
Müsbet bir değerlendirme ile bu durum bir görev taksim-idir.
*Münafıklar her boşluğu değerlendirip alevlendirmeye,masumca görünüm altında üfleyerek şişirmeye çalışmaktadırlar.
*Bu kavgadan her iki tarafta zararlı çıkar.Ancak en çok zararı cemaat görür ve de gösterir.
Hükümet yıkılırsa,cemaat onun altında kalır.
Abdulhamidi yıkanlar,bir asırdır onun altında inlemektedirler.
Ne hazin değil mi?Tarih tekerrür ediyor…
At iziyle it izi birbirine karıştı.
Basiretli olmak gerek…
*Bu yazı yazmasını istemediğim.zamana bırakmayı düşündüğüm halde,dostça yazılmış bir yazıdır.
MEHMET ÖZÇELİK
21-12-2013




SURİYE DUYGUSUZLUĞUN BİR BEDELİDİR

SURİYE DUYGUSUZLUĞUN BİR BEDELİDİR
Suriye-de akan kan,İslam dünyasının,Müslümanların duygusuz,hissiz ve şuursuzluğunun ağır bedelidir.
İslam dünyası bedel ödüyor.
İstiklal savaşında verdiğimiz bedel kadar bir bedel verilmektedir.Ve hala da verilmeye devam etmektedir.
Bedeli hem İslam dünyası ve hem de bil-fiil Suriye yaşayarak ödemektedir.
Suriye-de insanlığın en büyük vahşeti yaşanmaktadır.
Duygularımız adeta yok olmuş..depreşmiyor..Hislerimiz kabarmıyor..aklımız durmuş..vicdanlara kilit vurulmuş.
Meğer ölüymüşüz..kan kaybetmişiz.
Kan-sız-mıyız?
Kan siz-siniz…
İnsanlığın kaldıramayacağı,dünyanın taşıyamayacağı ağır bir yük.
Dünyanın kapanmasına sebeb olacak faktörlerden.
Çocuk-kadın-yaşlı-hasta demeden..55 bin resimle belgeli zulüm örnekleri.. hayvanlar dünyasına rahmet okutacak bir hal var…
Hal-siz-lik…bit-miş-lik…Çürümüş-lük hüküm sürmekte…
Ancak cehennemin temizleyebileceği bir kirlilik…
-İslam dünyası iyi bir imtihan veremezken,batı çok mu temiz?
Bir köpeği için dünyayı ayağa kaldıran batı,bu duruma sessiz,hissiz,sahipsiz…
İnsanın değeri hayvandan çok aşağı düşmüş.
Batı yine medeni değil,deni…
İnsan hakları savunucuları ile,hayvan hakları savunucuları yer değiştirmeli…
-İnsan suriyedeki vahşeti duyup gördükçe söyleyecek kelime bulamıyor.
İnsanlık ve bizler her şeyin bittiği yerdeyiz.
Belanın gelmemesi için hiçbir sebeb kalmamış!!!
Gerçi insanlık daha nasıl belasını bulsun ki?!
Vuranlar ve susanlar…
İslam coğrafyası yanıyor..yangın büyük..efendimizin buyurup haber verdikleri gibi;ahirzamanın en âhirindeyiz.
Belalar hak ettiğimiz için mi geliyor yoksa çöken duygularımızı ayağa kaldırmak için mi?
Göz yaşları denizi yükseltip gemileri götürmek için mi?
Akan kanlar bir kefaret ve bir diyet mi?
Masum ve mazlumu anladım da,ya zalim,ya suskun,ya bir karınca misal olamayan için?
Bütün kapılar kapanmış,sadece sema kapılarının açık olduğu bir zamandayız…
Allahım!rahmetini indir,merhametimizi kabart,basiretimizi aç,kardeşliğimizi pekiştir,ittihad ve ittifakımızı tesis et.
Bizi ayağa kaldır…Amin…
Mehmet Özçelik
16-04-2014




TAKSİM-AT/BÖLME İŞLEMİ

TAKSİM-AT/BÖLME İŞLEMİ
*Nemrudun ateşini söndürmeye giden karıncaya nereye gittiği sorulduğunda cevaben;
Nemrudun ateşini söndürüp,İbrahimi kurtarmaya,demiş.
Bu ağzındaki bir damla su ile mi? dediklerinde;
En azından tarafımı ve safımı belli edip,Nemruttan yana olmadığımı gösteririm,demiştir.
-Taksim yürüyüş parkı olayları da safları belli etti.
Kaynak yapanlar hep deşifre oldu.
On yıldır içindeki kirliliklerini biriktirenler,bir defa da kusmuş oldu.
Faiz lobisi,uyuşturucu,pkk,dış sermayedarları,içki sektörü hep aynı noktada birleştiler.
*Dağı terk eden pkk,eğer taksime gitseydi,Kızılay-a girseydi,şimdikinden farklı ne olurdu.Bundan daha korkunç olmazdı.
*Bunlar kendilerini afişle çapulcu tanımlamaktadırlar.
*1960-70 yıllarında kaldığım,1980 ve 2007-de gittiğim İstanbul-da gezilecek gayet çok yer var.Gezi bahane,sessiz darbe şahane!!!
*Maksad Tayyib Erdoğan ve hükümetinin devrilmesi amacıyla kirli ellerin işi karıştırmasıdır.
*On yılda bir darbe yapmaya alışmış olanların,tahammül edememeleriyle, kudurmalarıdır.
*İşin planlı bir senaryo içerisinde yürütüldüğü açıkça görülmektedir.
*Cnn-in 7-9 saat süren tahrik edici haber yapması.Yalan haber sunması,Cıa ajanlarının cirit atıp,işi 4 ay öncesinde planlanması her şeyi gün yüzüne çıkarmaktadır.
*İranda bulunan bir spiker,televizyonda yaptığı konuşmada,Çalıştığı televizyon yöneticisinin,Türkiye-deki olaylar için,-Türkiye Baharı-demesini isteyip,zorlaması üzerine,görevini bırakmak zorunda kalmıştır.
*Taksim olaylarında ilk sevinen,İsrail olmuştur.
*Kuyruğu yakalanan Ergenekon terör örgütünün,baş ve gövdesinin kıpırdanmasıdır.
Taksim talebi,seviyeli bir taleb değil,tam bir oyun ve senaryodur.
Biz bu filimleri bir asırdan fazladır hep seyrediyoruz.Abdulhamid-den beri sahnelenmektedir.
*Özellikle 1950-den beri onar yıllık darbeler,on yıllık gelişmeler hep kesintiye uğramakta,yapılanlar da ortadan kalkmaktadır.
*Orduyla darbe yapamayanlar,sivil darbeye soyundular.
*Dünyaca darbeleriyle meşhur Soros-a,başarısız olan azerbeycan darbe teşebbüsünden sonra,-Kendisinin mi yaptığı sorulduğunda cevaben;
-Ben sadece para veriyorum.-demiştir.
Taksim olaylarında da Soros vardır.Ekibi bulunmaktadır.
*İçki sınırlaması,Bazı kararların alınması,Suriye zulmünün unutturulması,ört bas edilmesine yöneliktir.
*Eğer yüz bin insanı öldürüp,milyonları yerinden eden Esed ,trilyonları ödeseydi bu kadar başarılı olamaz,kendini unutturamazdı.
*Özgürlük hava,su,gıda gibidir.
*Haklar haksızlık yapılarak aranmaz.
*Trilyonlarca maddi zarar verilmiştir.
*Eğer başörtüsü,imam hatiplerin haksızlığa uğramasından dolayı,haksızlığa düşülmüş olsaydı,Taksim olayları gibi olmazdı,daha dehşetli olurdu.
Hak ihlal edilerek, hak aranmaz.
*Maalesef cennette ağaçla başlayan –ağaca yaklaşmama günahı,şeytanın fısıldamasıyla başlamış,yine şeytanın birilerinin kulağına fısıldamasıyla ,dünyanın sonuna doğru yine ağaç bahane yapılmıştır.Her halde kıyamette ağaçtan kopacaktır.
Oysa 2.711.637 ağaç dikilmiştir,on yılda. milyarca ekilen ağaçlar görülmemektedir.
*Bu durumda Başbakan Erdoğan-a yüklenenlerin misali şuna benzer;
Bir mahalle bekçisi her ne kadar tembel ve suçlu da olsa,görevini yapmasa dahi, dağdan saldıran ayı sürülerine karşı tedbir almayıp bekçinin sorgulanması yoluna gitmek,ayılara yardım etmektir.
Şu anda saldıranların unutulması,hırsızın değil,ev sahibinin sorgulanması,tam bir insafsızlık,cehalet ve seviyesizliktir.
Bu olaylardan bir ay önce veya bir ay sonra bazı hatalarının tenkid edilmesi gayet normaldir.
Ancak yapılanları sezmeden,yapanlara manen destek olmak,tam bir basiretsizlik örneğidir.
*Bediüzzamanın dediği gibi;” Biz ferec ve ferah ve sürur ve fütuhat isteriz-fakat kâfirlerin kılıcıyla değil! Kâfirlerin kılıçları başlarını yesin; kılıçlarından gelen fayda bize lâzım değil. Zaten o mütemerrid ecnebîlerdir ki, münafıkları ehl-i imana musallat ettiler ve zındıkları yetiştirdiler.”
*Muhalefetin seviyeli bir muhalefet yaparak teklifler vermemesi,hükümetin gazını almaması,taraftarlarının ve muhaliflerinin gazı almaya çalışırken,her tarafı kokutmalarına sebep olmuştur.
Hala da burnumuza pis kokular gelmeye devam etmektedir!!!
Zira muhalefetin iktidar olmasının tek yolu darbelerdi.O da elinden gidince gayrı meşru her yolu,kendince meşru görmektedir.
Pembe devrim.Devrim ve darbe el değiştirdi.
*”Onlar öyle (fâsıklar) ki, Allah’a kesin söz verdikten sonra sözlerinden dönerler. Allah’ın, ziyaret edilip hal ve hatırının sorulmasını istediği kimseleri ziyaretten vazgeçerler ve yeryüzünde fitne ve fesat çıkarırlar. İşte onlar gerçekten zarara uğrayanlardır.”
*”Hakîki bir Müslüman, samîmi bir mü’min hiçbir zaman anarşîye ve bozgunculuğa taraftar olmaz. Dînin şiddetle menettiği şey, fitne ve anarşîdir. Çünkü, anarşî hiçbir hak tanımaz; insanlık seciyelerini ve medeniyet eserlerini canavar hayvanlar seciyesine çevirir ki, bunun âhirzamanda ‘Ye’cüc’ ve ‘Me’cüc’ komitesi olduğuna Kur’ân-ı Hakîm işaret buyurmaktadır. “
MEHMET ÖZÇELİK
17-06-2013




PKK PİYONU

PKK PİYONU

*İçte eli ve dili bağlanan ergenekon ve ordunun içinde bulunan cunta ekibinin daha önceki gibi rahat kaos ortamı oluşturamaması ve de kara propaganda aletleri olan karalama siteleriyle, İnternet Andıcı ile iş yapamaz olmasından dolayı işler pkk-ya ihale edildi.
Böyle bir kaos ortamı pkk-nın yapması planlandı.
Pkk-da dıştan bulduğu destek gücü ve içteki yeteri kadar desteği görememenin hınç ve nefreti ile saldırmaktadır.

*Abd pkk konusunda dürüst değildir.İran samimi değildir.Suriye engelleme yoluna gitmemekte,kanallarını kapamamaktadır.
Irak ise,ihmalin ve ortaklığın içerisindedir.
Ordu ise otuz yıllık kayıp ve tecrübe ile göstermiştir ki,bu işi yapma zaafiyetini devamlı yaşamakta,yeterli başarıyı gösterememektedir.
Oysa hangi bir devlet kurumu ki,otuz yıl zarar etsin,kayıp versin,başarı gösteremesin, sonlandıramasın da,bu durum normal görülsün?Hiç mümkün mü?
Millet desteği olmasına ve her türlü maddi imkan sağlanmasına rağmen!!!
Otuz yıl başarısız olan okul sorgulanır,öğretmen ve idarecileri alınır,okul dizayn edilir veya sonuçta okul kapatılır.

*Sınır ötesi operasyondan daha önemlisi,sınır dışından gelecek saldırılara karşı savunma gücüne sahip olmaktır.Oysa 250 kişi saldırıda bulunuyor,haber alınmıyor, takib edilemiyor,yetersiz kalınıyor.Ne büyük tezat ve zaafiyet!!!
Sınır ötesi operasyon yapılacaksa,her şeyi göze alarak ta inine kadar gidilmelidir.
Siyasiler samimi olsalar da,öncekilerden farklı bir güven verseler de,yılların korkusu ile meselelerin üzerine yeteri kadar gidilememektedir.
Değişiklik yapmalarını gerektirecek ortamlar ve sebepler ortaya çıktığı halde yeteri kadar değerlendirememişlerdir.

*Elbette düşman küçük görülemez.Çünkü düşman bir değildir.Çok hesapların birleştiği ortak hesaplarla hesaplaşılmaktadır.Bu hesaplar içerisinde geçmiş hesaplarda ortaya dökülmektedir.
Kürtlerin hesabı,yüzlerce köyümüz boşaltıldı,faili meçhuller oldu,gerektiği gibi hesap sorulmadı.
Özgürlüğümüz elimizden alındı,yaşayış ve inancımıza müdahale edildi.
Deşifre edilen seslere rağmen,hainliği tescil edilenler cezalandırılmadı.Tıpkı heronların pkk-yı tesbit etmesine rağmen bir komutanın çıkarak,üstüne;bunun büyük zayiat verdirdiğini söyleyerek,koordinatlarının değiştirilmesini söyleyip,adeta pkk-ya destek çıkması karşılığını görmedi.
Ermeniler,israilliler orada toprak sevdasını sürdürmek için bulunmaktalar.
Uyuşturucu ve silah şirketleri oradan nemalanmaktalar.
Abd orayı bir şeyler koparma boşluğu olarak görmektedir.

*İşin hikmet yönü ise,aslında pkk bir yandan da ayrıştırıcı oldu.İçteki yapının dışa aktarımı oldu.
1970-lerde dıştan ifade edilenler,samimiyet kılıfına büründürülenler,pkk ile samimiyetler test edildi.İçteki kirler,lekeler,inançsızlıklar, materyalizm,sosyalizm, kominizm,maoizim,zerdüşlükler ve farklı hesaplar pkk çatısı altında buluşmuş oldu.
Bunun genel adı solculuk ve devrimcilik oldu…
Doğudaki pkk belasının en önemli reçetesi üçtür;Cehalete karşı marifet ve eğitim,fakirliğe karşı sanat ve ticaret,ihtilaflara karşı kardeşlik duygusunun geliştirilmesidir.
19-10-2011
MEHMET ÖZÇELİK




O CEMAAT BU CEMAAT MI?

O CEMAAT BU CEMAAT MI?
O cemaat bu mu?
Bu o cemaat mı?
Uçaklarla,otobüslerle en uzak yerlerden gelerek Erdoğana destek olmak amacıyla 2-3 kişiyle oy vermeye gelen cemaat,bu cemaat mı?
Geceleri kalkarak teheccüd namazını kılıp başarısı için dua eden cemaat bu cemaat mı?
Rivayette –hikayede olsa- Erdoğanın askerlerle yaptığı toplantıda,önündeki şaşalda bulunan zehirli suyu içmemesi için tâ Pensilvanya-dan acil haber gönderen hoca efendi,bu hoca mı?
Oradan burayı gören,neden önündeki çukuru görmemektedir?İsterseniz hüsnü zanda bulunup şöyle yorumlayalım;
“Hazret-i Yâkup’tan sorulmuş ki, “Niçin Mısır’dan gelen gömleğinin kokusunu işittin de, yakınında bulunan Kenan kuyusundaki Yusuf’u görmedin?” Cevaben demiş ki:
“Bizim halimiz şimşekler gibidir; Bazen görünür, Bazen saklanır. Bazı vakit olur ki, en yüksek mevkide oturup her tarafı görüyoruz gibi oluruz. Bazı vakitte de ayağımızın üstünü göremiyoruz.”
Göğe çıkarıp alkışlayan,omuzlarda taşıyan bu cemaat mı?
Gerçekten rüşvet ve yoksulluk yaptığına,haram yeyip yedirdiğine inanıyor mu,bu cemaat?
Yoksa inanmaya ve inandırılmaya mı çalışılıyor?
Yoksa şimdiye kadar onu tanımadınız mı?
Siz hangisisiniz?
Acaba bu tezatlıklarla kendi kendinizi yalanlamış olmuyor musunuz?
Neden çarkettiniz?
Sizler ki basiretli insanlarsınız?
Neden oyunların arkasındaki oyunları görmemektesiniz?
Neden israile karşı suskun kalırken,kendi başbakanınıza karşı saldırgan davranmaktasınız?
İsrailin gücü varken,neden bizim gücümüz inkâr edilmektedir.
Neden cemaat Chp-ye hatta Bdp-ye oy verecek mi diye seslice seslendirilmektedir?
*Neden Erdoğana karşı yapılan çıkışlar,bir chp-ye,bir Mesut Yılmaz-a yapılmadı?
*”1619 yılında Hindistan padişahı Cihangir, İmam-ı Rabbani’nin muridlerinin çoğalmasından endişe ederek onu bazı bahaneler ileri sürmek suretiyle hapsettirmiş ise de, İmam-ı Rabbani doğru bildiği yoldan ayrılmamış ve Kur’an-Sünnet çizgisinde bir İslam ve tasavvuf anlayışını yerleştirmek için mücadelesine devam etmiştir. Hindistan’da sayıca azınlık durumunda olan Muslumanların güçlenmesi ve Hindu kültürünün tesirinden uzaklaşıp bid’atlerden arınması için çalışmıştır.”
Başbakan Erdoğan gelmiş geçmiş bürokrat,devlet başkanı ve yöneticiler içerisinde en fazla helal ve harama dikkat ve hassasiyet gösteren bir insandır.
Bu acaba ondaki değişiklikten midir yoksa muhaliflerinin değişiminden midir?
Zira olaylar hep tanıdık olaylar.
Bir asır önce Abdulhamide yapılan,Menderes ve Özalla devam eden devirme entrikaları.Aynen Erdoğana da yapılmaktadır.
İşin en garip tarafı ise,bu kirli oyunda temiz bilinen insanların da bulunmasıdır.
Bir kirlenmenin,basiret bağlanmasının olduğu ve de siyaset hırs ve şeytaniyetinin devreye girmiş olmasındandır.
Çoktandır cemaatın dillendirdiği konu;ak partinin İranlaştığı.Tıpkı 1970-lerdeki hassas karnımız olan Humeyni devriminin ön plana çıkarılarak darbelerin taşları döşenmeye başlanmıştı.
Bu gün gene hem iranla alış-veriş,hem mut’a nikahı,İranlı iş adamının yakalanması,hem de hükümetin bir bakanının ve milletvekillerinin bir kısmının iran yanlısı olması hep dillendirilmektedir.
Darbenin taşları iran bağlantılı,yolsuzluk,dershaneler,kasetler ile örülmeye devam edecektir.
Başka zamanda olsa hemen etkisi görülürdü ancak ekonomik güç,milletin basireti, oyunu oynayanların basiretsizliği;oyunları boşa çıkarmaktadır.
Ancak pes edilmeyecek,bu durum ölümüne sürdürülecektir.
Çünkü Kılınçlar çoktan kınından çıkmıştır.
Maddi manevi kayıbların telafisi düşüncesiyle,haklılığını göstermek bahanesiyle saldırılar devam edecek ve ettirilecektir.
Çünkü her iddia edilen –dershanelerin kapanması gibi- fos çıkınca,yeni oyunlar ve piyonlar piyasaya sürülmekte,sürekli zihinler bulandırılmaya çalışılmaktadır.
-İş bir yandan kaybedilen onurun kazanması çabasına girerken,diğer yandan da iktidarı ele geçirme,eldekini değerlendirme ve arttırma politikalarına dönmüştür.
Geçici olarak devre dışı bırakılan ergenekonun boşluğunu doldurma çabalarıdır.
-Avrupa İslam dünyasına sürekli düşman ve problem üretmektedir.
Kendi kendisiyle uğraşacağı bir gaileyi sürekli üretmektedir.
Uzun süre güvenli bir şekilde istikrarını sürdürmesine müsaade etmemektedir.
-Türkiye ve İslam dünyası büyük bir imtihandan geçmektedir.
Kan dökülmesinden,darbelere kadar.
Dinler tarihinde özellikle hristiyanlıkta uzman olan merhum Aytunç Altındal;Papalığın İslam dünyasında mevcut iki gizli Kardinalleri bile yerleştirdiğini,günü ve yeri geldiğinde onları kullanmakta olacağını söylemişti.
– Altındal şunları da söyledi: “Papa bu yıl (1998 Şubat ayında) ‘kilisenin bağrına bastığı gizli evladı’ anlamına gelen ‘in pectore’ tarzıyla yani gizlice 20 kardinal atadı. Bu kardinallerden 18’inin kim olduğu isim isim biliniyor. Ancak iki tanesi, birisi Çin’de, diğeri Ortadoğu ülkelerinden birisinde bulunan iki kardinal açıklanmadı. Gizli tutuluyor.”
Vatikan’ın “Üçüncü bin yılda Asya’yı Hıristiyanlaştıracağız,ilk hedef Türkiye’dir” dediği bir ortamda, Papa’nın gizli kardinali acaba kim?”
İslam dünyası uyanık olmalı,birliğini korumalı,olayları iman ve basiretle bakıp değerlendirmelidir.
Avrupa en mahremimize kadar girmiştir.
Tıpkı yıllarca hatta Sultanahmet camiinde bile imamlık yaparak gayrı Müslimlerin görev yaptığı tarihi bir gerçektir.
Bizi yıkan dış değil içteki kurttur.
Ağaç kurdu.
Balta değil,sapıdır.
-Bunca yazdığım yazılar aslında hükümetin veya bir şahsın savunulması değil,tamamen memleket meselesidir.
Ortada görülen kirlenmenin topluca temizleme faaliyetidir.
*Binlerce ses kayıtları aslında Türkiyeyi ve geleceğini biçimlendirme kayıtlarıdır.Şantaj kayıtlarıdır.
Baykalı götürüp Kılıçdaroğlunu getiren kayıtlardır.
-Başbakanın ve hükümetin yaptığı bunca hizmetleri görmemek için elbette kör olmak gerektir.
28 şubatın tüm darbelerden beter uygulamalarını kaldırması az bir şey midir?
O halde bu saldırı ile yeni bir 28 şubat mı arzulanmaktadır?
*Yapılan bir hata cemaatın -adaletli olmasa da- yüzde doksan dokuz sevabını örtüyor.
Bu hata da küçük bir hata olmayıp,bir Türkiyenin hatta ümmetin kaderini ilgilendiren bir meselede yapılan hatadır.
-İktidar kavgasında;cumhurbaşkanlığına geçecek olan Erdoğan,yerine cemaatın teklif ettiği bir kişiyi değil de,kendi muhtemelen düşündüğü Numan Kurtulmuş-un düşünülmesi, iktidar peşinde koşanları bu senaryolara sevkediyor.
Uzun zamandır sürekli dillendirilen bir durum ise;başta Beşir Atalay gibi bazı millet vekillerinin iran taraftarı olduğu işlenerek Başbakana vurulmaya,Türkiyenin önü tıkanılmaya çalışılıyor.
Senaryolar tutmadığında da başka senaryolara baş vuruluyor.
Ta en çirkin senaryolarla devirmeye varıncaya kadar.
*Üstad Bediüzzaman devlete huruç etmedi.Bir jandarmaya bile boyun eğerek isyan bayrağını hiç açmadı.Yüzde yüz haklı olmasına rağmen.
-Hayatında hep müsbet hareket etti,müsbet hareketi tavsiye etti.
*Yıkıldım..Daha önceleri insanlar,cemaata gidiyormusunuz gibi ifadeler kullanırken,bu gün öğrenciler,sizde mi cemaatdansınız,diyebilmektedir.
Bu benim için bir yıkım olursa,ya cemaat için…
Cemaatın içindeki binlerce hakiki samimi insanlar için…
Siyasetin kaybettirdiği en büyük kayıp,telafisi mümkün olmayan en büyük zarar ise;cemaatın içinde bulunan binlerce samimi insanın hayal kırıklığına uğraması ve suskunluğudur.
Bu müsbet hareket etmemenin,maddeye ve güce sarılmanın bir tokadıdır.
Bediüzzamanın hayatında bir ve onun uzantısı olan üç düşmanı vardı;Biri ve birincisi imansızlık cereyanına karşı mücadele etmek idi.
Diğer ikisi ise;İmansızlığın ürünü ve ürettiği anarşi ve sefahet idi.
O kadar zulüm çeken İslam alimlerinden hangisi huruç faaliyetinde bulunmuş?
Bir İmam-ı Azam Ebu Hanife,Ahmed bin Hanbel gibi şahsiyetler mensublarını tahrik edebilir,ayaklandırabilirlerdi?
Yapmadılar,zahiren kendileri harcandı ama milleti harcamadılar…
*1925 yılında devlete ve yaptıklarına karşı isyan bayrağını açan ve kendisine davet gönderen Şeyh Saide vaz geçmesi için verdiği cevapta:
Türk milleti asırlardan beri İslamiyet’in bayraktarlığını yapmıştır. Çok veliler yetiştirmiş ve şehitler vermiştir. Böyle bir milletin torunlarına kılıç çekilmez. Biz Müslümanız, onlarla kardaşız. Kardaşı kardaşla çarptıramayız. Bu şer’an caiz değildir. Kılıç harici düşmana çekilir. Dahilde kılıç çekilmez. Bu zamanda yegâne kurtuluş çaremiz Kur’an, iman hakikatleriyle, tenvir ve irşad etmektir. En büyük düşmanımız olan cehli izale etmektir. Teşebbüsünüzden vazgeçiniz. Zira akim kalır. Birkaç canî yüzünden binlerce masum kadın ve erkekler telef olur.”
*”Bir zaman bana hizmet eden kardeşlerim tarafından sual edildi ki:
“Küre-i arzı herc ü merce getiren ve İslâm mukadderatıyla alâkadar olan bu dehşetli Harb-i Umumîden elli gündür (şimdi yedi seneden geçti aynı hâl) Haşiye hiç sormuyorsun ve merak etmiyorsun. Halbuki bir kısım mütedeyyin ve âlim insanlar, cemaati ve camii bırakıp radyo dinlemeye koşuyorlar. Acaba bundan daha büyük bir hadise mi var? Veya onunla meşgul olmanın zararı mı var?” dediler.
Cevaben dedim ki:
Ömür sermayesi pek azdır; lüzumlu işler pek çoktur. Birbiri içinde mütedâhil dâireler gibi, her insanın kalb ve mide dairesinden ve ceset ve hane dairesinden, mahalle ve şehir dairesinden ve vatan ve memleket dairesinden ve küre-i arz ve nev-i beşer dairesinden tut, tâ zîhayat ve dünya dairesine kadar, birbiri içinde daireler var. Herbir dairede, herbir insanın bir nevi vazifesi bulunabilir. Fakat en küçük dairede en büyük ve ehemmiyetli ve daimi vazife var. Ve en büyük dâirede en küçük ve muvakkat arasıra vazife bulunabilir. Bu kıyasla, küçüklük ve büyüklük makûsen mütenasip vazifeler bulunabilir.
Fakat büyük dairenin câzibedarlığı cihetiyle küçük dairedeki lüzumlu ve ehemmiyetli hizmeti bıraktırıp lüzumsuz, mâlâyani ve âfâkî işlerle meşgul eder. Sermaye-i hayatını boş yerde imha eder. O kıymettar ömrünü kıymetsiz şeylerde öldürür. Ve bazen bu harp boğuşmalarını merakla takip eden, bir tarafa kalben taraftar olur. Onun zulümlerini hoş görür, zulmüne şerik olur.
Birinci noktaya cevap ise: Evet, bu Cihan Harbinden daha büyük bir hadise ve bu zemin yüzündeki hâkimiyet-i âmme dâvâsından daha ehemmiyetli bir dâvâ, herkesin ve bilhassa Müslümanların başına öyle bir hadise ve öyle bir dâvâ açılmış ki, her adam, eğer Alman ve İngiliz kadar kuvveti ve serveti olsa ve aklı da varsa, o tek dâvâyı kazanmak için bilâtereddüt sarf edecek.”
05-03-2014
MEHMET ÖZÇELİK




ORTADOĞUDA KURULAN TUZAKLAR

ORTADOĞUDA KURULAN TUZAKLAR
Artık yalancının mumu yatsıya kadar yanmıyor.Hemen sönüyor.Tıpkı Işid.in batı ve israil işi olduğu,Bağdadi-nin de anne ve baba yahudi asıllı olup,bir yıldır hapiste iken abd.li subaylarımıza çuval geçiren komutan tarafından yetiştirildiği ve hazırlandırıldığı bilinmektedir.
Bağdadi-nin asıl adı ise Simon-dur.Samarra da bir çatışmada ölen Ebubekir el Bağdadinin kimliğini kullanmaktadır.
-İşid büyük bir oyun işi.
-Işid Suriye ve ırak-ın boşluğundan istifade etmektedir.
*Batı yıllarca islâmın adını kirletmeye çalıştı.İslâmı terör ve müslümanı da terörist olarak göstermek için içte ve dışta her yolu denedi.
Bunu başaramayan ancak gölgeleyen batı pek bir netice alamadı.
Şimdi ise islâmın bir kurumu olan cihadı lekelemeye çalışmakta,ışid-le bunu deneyip ilişkilenmektedir.
-Türkiye başta olmak üzere,islâm dünyasını Ortadoğu bataklığına çekme faaliyetidir.
Devletlerde başta Türkiye-de yapmaya çalıştığı alevi-sünni çatışmasını daha geniş sahaya çekme planıdır.
Yüz sene önce şekillendirilen dünya ve İslam dünyasını,güncelleyerek yeniden şekillendirme Büyük Ortadoğu Projesinin uygulanmasıdır.
* Hedef ışid mi iran mı?
Abd-nin üç hedefi vardı;Irak-Suriye-İran.
İlk ikisini gerçekleştiren abd,yutulması kolay olmayan iranı çökertmeyi hedeflemektedir.
Diğer yandan lranın etrafını boşaltıp kaos oluşturmaktatır.
İşin garibi,ışid-deki yabancılar yerlilerden daha çoktur.
*Merkezdeki şer odakları ve komiteleri deşifre olup çökünce,onunla bağlantılı diğer unsurlarda birer birer çöküyor.
Türkiye bağlarından kurtuldukça,islam dünyasıda kurtuluyor.
Türkiye-deki içi doldurulmayan boş rejim çökünce,libya sosyalist,suriye baas,mısır mübarekle firavun,ıraktaki saddamlarda çöküyor.
-Baltayı yiyen ağaç ağlayınca,balta sormuş;Çok mu acıdı?
Ağaç ise hayır,ancak sapının benden olması acıttı.
İçteki ihanet cephesi üzmektedir.
Gizli Truva atı gibi,içten düşmana kapı açılmaktadır.
-The End…Bitiş…Son…
Asırlardır oynanan aynı oyunlar milletin gözünü ve kalbini açtı.
Sona gelinirken,menfiliklerde sonda sonlanmaktadırlar.
Menfi tarafta olanlar sonlarını hazırlamaktadırlar.
Oysa düsturumuz;”Daima müsbet hareket etsinler. Menfî hareket vazifemiz değil… Çünkü dahilde hareket menfîce olmaz.”
*Darbe yapmak mı daha zor yoksa turşu kurmak mı?
Turşu kurmak daha zor!
Zira kırk çeşit hıyarı bir arada ve aynı yapıda tutmak daha zordur.
*CIA üst kademe memuru Kelley; “IŞİD’i biz yarattık, biz besliyoruz”
-Global Research: “ABD,IŞİD ile Ortadoğu’da ki imajını düzeltmeye çalışıyor”
– IŞİD’in arkasında ABD, İngiltere ve İsrail istihbarat servisleri var.
*Âyette;” Çevrenizdeki bedevî Araplardan ve Medine halkından birtakım münafıklar vardır ki, münafıklıkta maharet kazanmışlardır. Sen onları bilmezsin, biz biliriz onları. Onlara iki kez azap edeceğiz, sonra da onlar büyük bir azaba itileceklerdir.”
*Lübnanlı eski bir yetkili, Beyrut’un merkezindeki bir restoranda öğle yemeği sırasında “Orta Doğu’da, komplo teorileri bizim kanımızda vardır” dedi.
Şehirde son dönemde sık konuşulan bir konuya, yani ‘eski adıyla IŞİD olarak bilinen İslam Devleti örgütünün arkasında Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) olduğu ve Hillary Clinton’un da ‘Hard Choices’ (Zor Seçimler) adlı kitabında bunu itiraf ettiği’ söylentilerine atıfta bulunuyordu.
*IŞİD’in, PKK/PYD ile çatıştığı köylerde esir aldığı yaklaşık 300 kadar PKK/PYD mensubunu, Akçakale’nin Suriye tarafında bulunan Tel Abyad’da kurşuna dizdiği öne sürüldü.
*Herkes kendi hesabını yaparken,Allah da hesabını yapmaktadır.
Âyette:” (Yahudiler) tuzak kurdular; Allah da onların tuzaklarını bozdu. Allah, tuzak kuranların hayırlısıdır.”
MEHMET ÖZÇELİK
24-09-2014




SAVAŞ VE SAVAŞANLAR

SAVAŞ VE SAVAŞANLAR
EN SON SAVAŞÇI ERGENEKON
CUMHURİYETİN BÜYÜTTÜĞÜ VE YÜRÜTTÜĞÜ ÇOCUK

*Bir faraziye;Ergenekonla anlaşıldı.Ergenekon söz verdi.Bizi bırakın, desteklediğimiz, doğurduğumuz,büyüttüğümüz,sürdürdüğümüz pkk-yı şimdilik kapatacağız,pkk silah bırakacak.İçeride bulunan pkk-lıları dışarıya salacağız,size teslim edeceğiz.
Bu bir sözleşme akdidir.
İçerideki desteğini kaybeden pkk-nın dışarıdaki bitişinin çırpınışlarıdır.
Dışarıdaki talimatın,içeridekilerce uygulanmasıdır.
Pkk içten beslenip,desteklenmektedir.
Ama ileri için bir garanti veremeyiz.Ancak pkk dükkanını kapatacağız.Hapisteki arkadaşlarımız salınması şartıyla.
Bu içerideki pkk! –yı kuranlarla,dışarıdaki pkk-lılar yer değiştirecekler. Çünkü iş içerdekilerle sınırlı kalmayıp bir numaraya,üç-beş numaraya kadar uzanabilir!
Bu sebeple diğer alınacaklarında alınması engellenmiş olur!
-Terör olaylarından sonra bundan kim nemalanmakta,adres neresi gösterilmekte ise,bunun müsebbibi de onlardır.
Tüm ihtilallerden önceki karışıklık,kaos,meçhul cinayetler sonu ,yapılan darbelerden anlaşılmaktadır ki,adres askerin içerisinde bulunan bir kesimdir.
1960-dan beri Türkiye-yi maddi-manevi gelişimini engelleyip,darbeler kanalına sevkedenler,ordudaki adresi açık ve net olarak göstermektedir.
Bu güruh hala mevcut ve aktiftir.
Tıpkı Amerika-daki Kennedy suikastındaki teşhis şu hükmü verdirmektedir;
“Akmakta olan bir nehrin akış yönü değiştirilmişse,bunun sorumlusunu bulmak için nehrin yeni suladığı tarlanın sahibine bakmak yeterli olacaktır.Kennedy su-i kastında ise sulanan tarla,tek bir adresi gösteriyor,İsraili…”
Hakeza Türkiye’nin de içten Ergenekon ve dıştan –görünürde- Pkk-nın tehdidi altına alınması da elbette yine başta İsrail-e,İran-a,Fransa,Almanya gibi Avrupa ülkelerine yaramaktadır.
-Ergenekonun yüzeyinin üzerindeki tozlar silkelendi bu kadar toz ve pislik etrafa yayıldı,varılmayan ve vardırılmayan derinliklerine gidilse her halde Türkiye pisliğe boğulur,dünya kokmaya başlar.

*Çevik Bir , ABD dergisine yazdığı makalede, post-modern darbenin sadece ‘irtica’ya karşı değil, İsrail ‘le dostluğun sürmesi için de yapıldığını itiraf ediyor.

*BÇG belgelerini Deniz Kuvvetleri’nden Emniyet İstihbarat’a sızdırdığı gerekçesiyle yargılanan Köstebek Davası’nın ünlü ismi Kadir Sarmusak’ı 15 yıl sonra konuştu.
‘Ergenekon’un merkezi‘
‘Her şeyi iki albay planladı’
‘Aczmendilerin çoğu askerdi’
‘Paşalar borsadan çıktı’
‘Beni Demirel ihbar etti’

*Tarihin başlangıcındaki Ergenekon ile,bitişindeki Ergenekon mukayesesi;
*”MÖ 800, Ergenekon- MS 2000, Bolu civarı Orta Asya’daki eski Türklerin dilinde “sarp dağ yamacı” anlamına gelen Ergenekon’la ilgili destanı bilmeyen yoktur. Türklerin yeniden doğuşunu ve çoğalarak Orta Asya’ya egemen oluşlarını anlatan bu efsanenin adı aynı zamanda Soğuk Savaş döneminde NATO ülkelerinde kurulan gizli anti-komünist örgütün, kontr-gerillanın Türkiye’deki kolunun adı olarak da gündeme gelmiştir.”

Geçmişten günümüze yaşanmış olaylara bakıp gördüğümüzde,çok entrikaların döndüğünü ve çok cücelerin dev olarak gösterildiğini görürüz.
*Namık Kemal-in şu dörtlüğünde olduğu gibi: “Suavi dedikleri o
küçük adam/ Paris’te oturmuş yanında madam/ Biz anı adam sandık o da mı
cüdam/ Aman yalnız kaldı Mustafa Paşa.”
Dengesiz bir kişilik…
-Büyüklerde küçük gösterilmiş;
*Abdulhamid-in kütüphanesinde, 20 bin kitaptan oluşan özel bir kütüphanesi vardı.Fransızca bilir,eserlerine sahib olmuştu.600 adet polisiye kitabları vardı.marangozluk,çanak-çömlekçilik,fotoğraf albümü vardı.

*”İngiltere’deki Foreign Office’te bulunan belgelere göre Vahdeddin, Mustafa Kemal’i Samsun’a Pontus devletine engel olmak ve milli mücadeleyi başlatmak için 40 bin lirayla yolladı”

*”Profesör Lowther (Eli Kidor) rapor bahsine şöyle giriyor:
«Osmanlı aleyhtarı peşin hükümler 1880’lerden itibaren İngiliz politikasının temel unsurudur. (Lowther)in mektubu, yeni Osmanlı devlet adamlarının meş’um dalaveracı bir yönetim olduğu inancını desteklemekle bu peşin hükmü doğrulayarak ona yeni bir kuvvet vermiş oluyor… -Asırlık İngiliz politikasının, Türk’ü maddede ve ruhta imha etme gayesi, son merhalesine Lozan antlaşmasiyle ermiş olarak bu satırlarda plânını apaçık ortaya dökmüş bulunuyor.
..”Bilindiği kadariyle, Türk Farmasonluğu şimdi uyuyor ve muhtemelen de öyle kalacaktır. Tâ ki, halen Türkiye’nin başında olan grup kuvvetten düşürülsün ve gelecek Türk rejimine veya yabancı bir muzaffer kuvvete karşı yeraltı faaliyetlerine yeniden başlansın…”
..Bildiğin gibi, Paris’teki (Jön Türk) hareketi Selânik’lidir. Selanik’te 140.000 nüfusun 80.000 kadarı İspanyol yahudisi, 20.000’i ise dışta müslüman görünen ve Sabetay Sevi tarikatına bağlı Farmason… Roma’nın yahudi belediye başkanı (Natham), Mason localarında yüksek bir mevkie ulaşmıştır ve yahudi Bakanlar (Luzzatti) ve (Sonnino) ve diğer senatör ve milletvekilleri de anlaşıldığına göre masondur. “Kadim İskoç”tan temellendikleri iddiasındalar.
Birkaç yıl önce, Selânik’li yahudi mason (Emannuele Carasso) – ki, halen de Osmanlı Meclisinde Selanik temsilcisi- orada Makedonya (Risorta) isimli İtalyan Farmasonluğuna bağlı bir loca kurdu. Bu adam görünüşte Sultan Hamîd’in casuslarını aldatmak maksadiyle, fakat aslında Türkiye’de yahudi tesirini kuvvetlendirmek için (Jön Türk)leri Farmasonluğu kabule teşvik etmiştir… [6] Evinde onlara toplantı izni sağlamıştır. Abdülhamîd’in casusları bunu haber almış ve 1908 Temmuz ihtilalinden sonra esrarengiz bir şekilde öldürülen İsmail Mahir Paşa, durumu Yıldız Sarayı’na bildirmiştir. Evin dışına yerleştirilen casuslar, girip çıkanların isimlerini kaydetmekle vazifelendirilmiştir. Fakat Farmasonlar casusları “kardeş” ilân edip aralarına almıştır. Selanik’teki hareketin temeli yahudidir…..”
*Sultan Vahdeddin’in Vatanperverliği.
Osmanlı ordusunun silahlarının elinden alındığı , düşman filolarının Çanakkale Boğazı’ nı aşıp İstanbul’a dayandığı felaketli bir dönemde halife sıfatıyla Osmanlı tahtına oturan Sultan Vahdeddin’in, Osmanlı askeri olarak, şahsını korumak için bırakılmış olan biricik taburu Ayasofya Camii’ ne göndererek:
“Aziz İstanbul’un fethinin sembolü olan Ayasofya’ya çan takmak isteyenlere ateş ediniz!… ” emrini verdiğini…

*Rahmetlik dedem derdi;evelden eşkıya dağda idi,şimdi şehre indi.Kalksın bir de şimdi baksın!
1970-lerdeki sağ-sol kavgası,değişik versiyonlarıyla devam etmektedir.
DTP lideri Demirtaş: Kurban kesmeyin-
DTP’den, ölen terörist için taziye ziyareti-

*Şimdiki liderlerin pek çoğu pekte rahmetle anılacak kimseler değildir.
Ne kaos ortamını kaldırdılar,ne de ciddi manada engel olup güvenli bir ortam bırakmadılar.Günü kurtarmak için,gündem yaptılar.

Faili malumlar içerisinde,faili meçhuller hep meçhul kaldı.
*Nevzat Tandoğan’ın intihar etmediği öldürüldüğü ile ilgili olarak eser kaleme alınmış.,
Tıpkı intihar ettiği söylenen komutanların,öldürülmüş çıkması gibi.

*Yıllarca gereksiz kutlamalarla avutulduk.Avutulmakla kalmadık,yontulduk.
19 mayıs ve 23 nisan kutlamalarının gereksizliği ve geçişteki uygulamaları unutulacak gibi değildir.

*Hristiyan dünyası hristiyanlığa pamuk ipiyle bağlıdır.Ha koptu ha kopacak. Dünyada ve de Ergenekon altındaki savaşların bir kısmı,bu son ince bağında kopmamasına yönelik operasyonlardır.
Bir Barnabas incili bile meseleyi bitirmeye yeter.
*”Fransada yayınlanan L’evenement Du Jeudi Dergisinin 93 Temmuz sayısında bugünkü incilin sahte olduğu aktarılır:”Gerçek İncili artık açıklama zamanı geldi…Ancak,bazı güçler,hristiyan ve Yahudi medeniyetlerini kökünden sarsacağı için gerçek İncil’i açıklamıyorlar.denilmektedir.Kitap British Musium ve Amerikan kongre kütüphanesinde mevcut olup,Pakistan Kur’an konseyi tarafından da 1973 yılında basılmıştır.

*İçte de mezheb çatışmalarını körüklemek ve de islamı sulandırmaya yönelik faaliyet,sürekli sürdürülmeye çalışılmaktadır.
Hiçbir şey yapılmasa bile,su sürekli bulandırılmaktadır.Zihinlerde…

– « Cemaleddin Efgani ve Muhammed Abduh İngiliz ve Fransız masonları tarafından çizilen daireye dahil kılınmış ve İslam modernistIeri geçinen bu adamların elde edilmesiy¬le Batı dünyası (politika-relijyöz; dini siyaset)lerinin temini¬ni düşünmüştü.»
Bu şartlar kelimesi kelimesine aslına uygun bir tercüme olarak şu kitabın 127. Sahifesinden…

*”Muhammed Amâra da Efgânî ve Abduh’un masonluğa girip çıkmaları konusuna temas ettiği bölümde şu açıklamayı yapmıştır: “O tarihlerde masonluğun iyi bir şöhreti vardı; çünkü ortaçağ Avrupasında imparatorların istibdadına ve papaların otoritelerine karşı çıkmıştı, ilmi araştırma merkezleri üzerinden kilisenin gerici baskısını uzaklaştırma, bilim adamlarının akıllarını, muhafazakâr din adamlarının baskısından kurtarma, hürriyet ve demokrasi yolunda çaba göstermişti, Fransız ihtilalinin ‘ hürriyet, eşitlik ve kardeşlikten ibaret olan’ ilkelerini bayrak gibi kullanıyordu. Doğuda Arapların kendi geleceklerini belirleme meselelerinde, masonluğun Yahudi yöneticilerinin olumsuz etkileri henüz gün ışığına çıkmamıştı; çünkü yeni siyonizm hareketi, henüz ortada yoktu ve Filistin konusunda dünya Yahudilerinin niyet ve amaçları da keşfedilmiş değildi. Bütün bunlara rağmen Abduh ve Üstadı, masonların istibdad ile işbirliği yaptıklarını ve yabancıların, özellikle İngilizlerin Doğu’ya nüfuzları ile ilişki içinde olduklarını görünce, bu cemiyetten ümitlerini kestiler ve ‘Mısır, Mısırlılarındır’ sloganı etrafında toplanan Hür Vatan Partisi’ne (el-Hizbu’l-Vataniyyu’l-Hurr) girdiler.”

*” Bir konferans münasebetiyle Erzurum’da bulunduğum sı¬rada Hamidullah da oradaydı. İçinde kendisinden de bahset¬tiğim konferansa gelmek cesaretini gösteremedi. Ertesi gün bir toplantıda bağlılarının da bulunduğu bir mecliste hakkın¬daki tespitlerime cevap verebilen kimse çıkmadı. Yalnız, ar¬tık ne tarafı tuttuğu belli olan bir genç şöyle dedi: Ona hangi mezhepten olduğunu sordum:
«Ben mezhepsizim!» cevabını verdi.”

MEHMET ÖZÇELİK
11-06-2012




MISIR

MISIR
Mısırlı filolojide okumuş akademisyen bir zat konferans için Adıyaman-a gelmişti. Mısır hakkında öğretmenler olarak genel bir kaç soru sorduk. Aldığımız cevaplar ilginçti.
*Mısırın şu andaki hali nasıldır?
Bir güç kavgası var. Dış ve içte ittifaklarla yıpratma var.
Kıptiler eskiden beri olduğu gibi,şimdide güçlüler.Dış güçlerle iş birliği yapmaktadırlar.
-Türkiye-de ki gibi, gerek azınlıkların ve gerekse de Ergenekon çatısı altındaki tüm menfi grubların birleşerek aynı tarzda hareket ettiklerini görmekteyiz.
Bir el aynı merkezden tüm İslâm dünyasını istediği gibi şekillendirmekte ve istediği hedefe yönlendirmektedir.
Arap ülkelerinin bu gün geldiği durumu biz 1950-lerde başlatmış olmamıza rağmen,büyük bir yol aldığımız söylenemez.
*İslâmi cemaatler var mı,durumları nasıldır?
İslâmi cemaatler çok olmasa da varlar. Ancak onlarda birbirleriyle anlaşamıyor. Birbirleriyle kavga halindeler.
-Mısırdaki bu tablo anlatıldığında,Türkiye-nin özellikle 1970-lerdeki durumuna çok benzediğini gördük.
Aynı durumun tüm İslam ülkelerinde de cereyan ettiğini söylemek hiç de zor olmasa gerek.
*Şianın etkisi nedir?
Şianın ve İranın orada pek etkisi yok. Ancak Türkiye-de görüldüğü gibi,yeni yeni gündeme gelmeler ve kendini göstermeler olmaktadır.
*İsrailin etkisi nedir?
Eskisi kadar olmasa da hala devam etmektedir.Her hafta meydanda yapılan protestolarda onlarda bulunmaktadır.Hatta bir müddet önce elinde Mursi-yi ve Mısır yönetimini protesto eden bir İsrail ajanı yakalandı.
*Mısırın Gazze kapısı açıldı mı?
Mısırın Gazze kapısı açık. Yardımlar yapılıyor.
*Medrese eğitimi var mı?
Köylerde hala medrese eğitimi yapılan yerler var.Oralarda kısmi olarak sürdürülmektedir.
*Risale-i nurlara halkın bakışı nasıl? Haberdarlar mı?
Arapçaya basılmış,okunulmaktadır. Tanınmaktadır.
*Medyanın durumu nasıldır? Müsbet mi menfi mi?
Türkiye-deki diziler çoklukla izlenmektedir.Her evde hemen hemen uydu kanallarıyla Türkiye-deki dizilere rağbet çoktur.
Tıpkı sizdeki medya gibi,bizde de müsbet medya dengelemektedir.
*Dini eğitim,İmam Hatip ve İlâhiyat gibi eğitim okulları var mı?
Dini eğitim,dini tedrisat kreş döneminden itibaren verilmektedir.
İmam-Hatip ve İlâhiyat tarzında bir dini eğitim okulu yok.
Sadece Ezher Üniversitesi bu manada bir eğitim vermektedir.
Ezher üniversitesinin de şu an Türkiye ile denkliği kabul edilmiş durumdadır.
*İnsanlarda dünyevileşme oranı nedir?
Önemli çapta dünyevileşme söz konusu olmaktadır.
-Bizdeki mücahidlerin mütait olması gibi…
*İhvan-ı Müsliminin durumu nedir?
İktidardan önce büyük çapta teveccüh vardı ancak şimdi o kadar değil. Menfaatlar ön plana çıkmakta,samimilik tartışılır durumdadır.
*İttihad-ı İslâm konusunda Mısır-da durum nedir?
Türkiye-deki gibi revaçta değil.
-Belli ki şu an Mısır kendi derdinde. İslâm ülkelerinin derdiyle dertlenmeye daha zaman var.
-Mısır İslâmın zeki bir evladıdır. İngilizlerin siyaset tarzını ders almış,usta bir millettir.
İnşaallah kısa sürede İslâmın bayrağını dalgalandırmada önemli roller üstlenir.
17-02-2013
MEHMET ÖZÇELİK




MİT NER (E) DE (YDİ) ?

MİT NER (E) DE (YDİ) ?
Mit sol’da mı sağ’da mı,orda burda mı?
Ancak herhalde pek merkezde değil!
İş- in içinde mi dışında mı?
Mit neden 1960-dan beri gerçekleşen darbelerde engelleyici bir rol oynamadı?Darbelerin içinde miydi?
1980 ihtilalinin olmasında,kaosun oluşumunda hangi pozisyonda idi?
Kaosu önlemede pek önemli ve ciddi bir katkısı olmadığı tam bir gerçek olarak görülmektedir.
Zira ihtilalden sonra kaosun biçak kesilir gibi kesilmesinde aktörler geri mi çekildi yoksa o aktörler bildirilip yakalanması mı sağlandı.
O halde neden bu önceden sağlanmadı?
İstihbarat işi yapan mit-in yoksa haberi mi yoktu?
*28 Şubatın neresindeydi?Tertipçileri engelleyip,gerekli mercilere bilgi verdi mi,yoksa onlarla beraber mi oldu?
28 şubatın içinde miydi, dışında mıydı?
*Jitem var mı yok mu,bir türlü halk bilmesine rağmen,resmi devlet,ordu da dahil,hep yok dedi.
Mit ne dedi?
Hiçbir şey demedi mi?Çünkü bir türlü devlet var demedi.Bu mitin görüşümü idi?
Neden bildirmedi?
Acaba bilmiyor muydu?
*Mit sola mı yakın sağa mı?
Ortada olmadığı gerçek…
*Kck’nın üst düzey yöneticisi durumuna gelmiş bir kişi,eğer mit elemanı ise;acaba içinden mi yoksa içten haber vermek için mi?
Eğer haber vermek için ise;neden şimdiye kadar kck hakkında büyümesi durdurulmadan beklenildi?
*Apo’nun mit elemanı olduğu,mit tarafından desteklendiği gibi iddialar ve eşi Kesire Öcalan-ın bir mit elemanının kızı olduğu artık bilinmektedir.
Kemal Berkay-ın dediği gibi,pkk-yı mit mi kurdurdu?
Daha sonra onu devre dışı bırakmak düşüncesiyle Hizbullahı da mit mi kurdurdu?
Veya bu iki zıt kutbu kurdurup kavga ve kaos ortamı oluşturarak darbeye zemin oluşturulmada çalışıldı mı?
*30 yıldır bitirilemeyen pkk meselesinde mit ne kadar bir çözüm üretmiş yoksa üretememiş yayılmasında ihmali mi olmuş?
Pkk-nın doğup gelişmesinden,kök salıp dal budak salmasına kadar gelişme sürecinde mit neredeydi?
*Mitin içinden gelen bir kişi olmamasına rağmen Başbakan ve millet tarafından güven kazanmış olan Mit Müsteşarı Hakan Fidan devre dışı bırakılmaya mı çalışılıyor?
Son günlerde daha net olan haber almadaki kusurlar acaba Hakan Fidan-ı içine sindiremeyen mit içindekiler tarafından sindirememe çabaları mıdır?
*Son on yıldır ortaya çıkarılan ve özellikle emniyetin gayretiyle ortaya çıkan yüzlerce suç örgütlerinin oluşumundan mit haberdar değil miydi?
*Mit ergenekonun neresindedir?
Ergenekonun mit-e uğramaması ve destek bulmaması elbette mümkün değildir.
Kaşit Kozinoğlu bunun kilit adamı idi ve öldürülerek susturuldu.
Onu destekliyor mu?İçinde ordudaki bir kısım cunta ekibi gibi destekleyenler var mı?
Yok demek saflık olur.
*Mit yapılan onca faili meçhullerde,meçhullerde miydi,malumunda mıydı?
Mit Türkiye-de oynanan oyunlardan ne kadar haberdardır?
Orada da rejimi koruma uğruna pkk gibi menfi insanlara ve topluluklara destek olunup,göz mü yumuluyor?
*Mit-de de bir şeffaflaşma olacak mıdır?
*Bütün bu sorular ve haberler mit-i yıpratmak için değil,üzerindeki tozları ve şaibeleri gidermek içindir…
Elbette her kurumda az da olsa menfi insanlar bulunur.Hepsini aynı katagoride değerlendirmek insafsızlık olur.
Ordu gibi mit-de içindekileri cunta yanlısı olanlar ortaya çıkarılmalı,irin torbasına dokunularak irin deşilmeli,millet rahatlatılmalıdır.
40 yıldır kavgadayız ancak kimse niçin kavga ettiğini bilmemektedir.
Burada bilgi kirliliğinin ve de bilgisizliğin hiç mi suçu yoktur?
*Bu iddia çok konuşulacak hatta mit ve tsk-yı bitirecek bir iddiadır:
“Prof. Dr. Sedat Laçiner İsrail’in TSK ve MİT’e sızdığını iddia etti. Prof. Laçiner yayınlanan son kitabı “Dışımızdaki PKK İçimizdeki İsrail” isimli kitapta en stratejik kurumlar olan TSK ve MİT’e girmeyi başarmış ayrıca PKK ile de ilişkisi olan İsrail’i anlatıyor.”
Bu iddia şu iddiayı tetiklemektedir;
Mit-teki İsrail tsk-daki ergenekonu kurtaramayınca,Mit-deki ergenekonu kurtarmak için harekete geçti.
BİR HATIRA:
1980 yılının başları idi.Kayseri-de öğrenci olarak bulunmaktaydık.
Zekimi zeki,hareketli,bilgili idi. Adını Abdullah olarak tanıtan Malatyalı bizden birkaç yaş büyük olan bu yakışıklı gençle ben ve şu anda akademik kimliği olan bir arkadaşım kısa zamanda bizimle irtibat kuran bu kişiyle arkadaşlığımızı başlattık.
Fikir bakımından da bizden farklı düşünmüyordu.
Arkadaş ve ben sırf İngilizce öğrenmek için yanına gidiyorduk.Faydalı da oluyordu. Bizim bu zaafımızı bilip,bize öğretmeye de çalışıyordu.
Bekâr olup,evde tek başına kalıyordu veya bize öyle söylüyordu.
Birkaç ay sonra Malatyalı dostların uyarısı ve o kişinin bir mit elemanı olduğunu söylemesi üzerine,kendisine artık şüpheli baktık ve gidişimizi azaltmaya başladık.
Bizim bu durumumuzu sezen,sonradan adının Abdullah da olmadığını öğrendiğimiz bu şahıs aniden ortadan kayboldu.Bir daha da bu kişiden haber alamadık.
Yoksa Mit-de mi fişliyor?
Fişlemediğini mi zannettiniz?
MEHMET ÖZÇELİK
10-02-2012




MISIRDA DARBE

MISIRDA DARBE
Yarım asırdır Mısır-ı despot bir yönetimle yöneten,bereketsiz Hüsnü Mübareğin gitmesiyle yerine gelen Mursi,bir yıl içerisinde kendisinden beklenen bir asırlık boşluğu dolduramaması ordunun darbesine davetiye çıkardı.
Bir yıldır rant musluğunun suyu azalan ve kesilmesinden korkan rant çevresi ve derin devlet darbe yaptı.
Mısırı soyut olarak değerlendirmek eksik olur ve anlaşılmaz.
Bizdeki 1960 darbesini yaşayan mısır,yine bizdeki çapulcu ve ordu birleşmesiyle 1971 darbesini gerçekleştirdi.
Bizdeki Özal sonrası Mesut Yılmaz döneminin kısır yönetimini yaşamaktadır.
Bizdeki 1997 28 şubatın benzeri olan farklı kesimlerin ittifakıyla siyasi İslamcı olarak görülen Mursi,sessiz darbe ile seçilmiş bir cumhurbaşkanı olduğu halde,kendisi ve üç yüzden fazla yakınları göz altına alındı.
Darbeler dönemi bitmedi.Rehavete gelmemek gerektir.
Mısırdaki darbe girişimi tıpa tıp ve bire bir önce şimşeğini Taksim Gezi parkı olaylarıyla bize çarptı.
Sarstı ancak yıkamadı.On buçuk yıllık ekonomik,siyasi,toplumsal başarıların arkasındaki toplumsal destek onu ayakta tuttu.
Ordunun içerisindeki Ergenekon uzantıları temizlenme yoluna gidildi.Belli yerler kontrol altına alınıp,polisin başarıları darbeyi durdurdu.
Mısırda bunlar olmamıştı.
Ortadoğunun iki büyük devleti olan Türkiye ve Mısırın gelişmesinden rahatsız olundu.
Bizdeki gibi mısırın çapulcuları devreye konularak yeni atılacak adımların önü tıkandı ve yeni boyunduruklar devreye konulacaktı.
İmf-ye başvurulacak,anayasa rafa kaldırılacak,çapulcuların teklifleri uygulamaya konulacaktır.
Mısırı Türkiyeye kıyasla,Mursinin İslami görünümünü kısır laiklikle yorumlayanlar, mısırı ve dünyanın gerçeklerini bilmeyenlerdir.
Aslında İhvan-ı Müslimin bu ayak oyunlarına karşı ve siyasi entrikalar karşısında deneyimli olmasına rağmen,-bir yıl gibi az bir süre olsa da- kendisini garantiye almadı.
Menderesin iyi niyeti gibi,darbe yapılacağını düşünmedi.
Oyun kirli oyundur.
İslamın zeki bir evladı olan Mısır,inşallah bizdeki 28 şubat sonrası gibi liderini ve birliğini oluşturacaktır.
Avrupa bu darbe karşısında cılız ve sessiz kaldı.
Her zamanki gibi sınıfta kaldı.Aslında istediğini elde etti.
Darbeden Suriye,İsrail,Arabistan,Avrupa,Amerika,İran farklı şekillerde memnun göründü.
Arabistanın anlaşılması zor gibi görünmektedir.Oysa selefi olan Arabistan, mısırın siyasi İslam ihraç etmesinden ve zamanla kendisinden de halkının hesap sorma yolunun açılmasından korkmaktadır.
Bir asırdır sefalet içerisinde yaşayan mısır halkı,bu darbeyle ümitlerine de darbe vurulmuş oldu.
Aslında bu darbe insanlığa vurulmuş bir darbedir.Şimdi herkesin rengini ve tavrını ortaya koyma zamanıdır.
Bizdeki darbeci zihniyet hemen kusmuklarını kusmaya başladı bile…
Burnunuzu kapatın!Ne kadar pis kokuyor değil mi?
İnsanlar değişse de zihniyet değişmiyor…
Bir asır önceki –islam terakkiye manidir-düşüncesi farklı yorumlarla hala devam etmektedir.
İrtica ve şeriat geliyor yalanları ve yaftaları hala sürdürülüyor.
Ortadoğu ve İslam dünyası İslami hassasiyeti olanlarla olmayanların ayrıştırıldığı yola itilmektedir.
Ortadoğu büyük bir ateşin içine çekilmeye çalışılıyor.
Dünya değişmesine rağmen,bir asır önce başa getirenlerin kalıntılarının sıkıntısı devam etmektedir.Tıpkı bizdeki kalıntılar ve döküntüler gibi.
Mezarı müteharrikler…
-Bir kişi bile olsa haklar gözetilmeli.
Ortadoğu bir asırlık hürriyet hasretini gözü görmez bir şekilde ölçüsüz ve yersiz olarak kullanmaktadır.
Hakkını haklı olarak değil,hürriyet hasretini çapulculukla elde edeceğini düşünmektedir.
Osmanlı güzel modeldi.
Gayrı Müslimlere kendi mahkemelerini bile açmaya müsaade etmiş,isteyene istediği yerde mahkeme olma hürriyetini vermiştir.
Bir asır önce gasbedilen farklı kesimlerin hakları,haksızlığa mahal vermeden,su-i istimale yol açmadan verilmelidir.
MEHMET ÖZÇELİK
04-07-2013




KIRILMA NOKTASI

KIRILMA NOKTASI
Türkiye sathı,kaygan bir zemin üzerine oturtulmuştur.
Bir zamanlar eksen kayması denilerek yaygara koparılmış,içte ve dışta fitne kazanları sürekli kaynatılmış,ağaçlar bahane edilerek ateş harlı tutulmuştur.
Eksen düzelmesi her vesile ile engellenmeye çalışılmaktadır.
-Bir müddettir başbakanla hoca efendinin arasının açılmasına aynı kazanın devamı olarak kaynatılmaya çalışılmaktadır.
Kaderin bir cilvesidir ki,her dönemde devlet yöneticileri ellerindeki devlet gücünü paylaşmamak için,güçlerinden çekinmişlerdir.
Ahmed bin Hanbel,İmam-ı Azam ve Bediüzzaman gibi onlarca manevi şahsiyetler aynı akibete uğramışlardır.
Oysa şu ise unutulmuştur;
O maddi olarak devleti ayakta tutanların arkasında manevi mimarlar hep onların manevi destekçisi olmuşlardır.
Her maddi sultanın manevi bir sultana ihtiyacı vardır.
Selçukludan osmanlıya,nizamul mülk-ten Osman beye,akşemseddinden özala kadar bu durum sürmüştür.
Bediüzzamanın vefatı,menderesin inişini hızlandırmıştır.
-Dershanelerin varlığı hoca efendi giller için hizmet açısından işin can damarını oluşturmakta,genel çarkı buralar döndürmektedir.
Devlet hocaefendigilin bam teline bastı.Dershaneleri kaldırmak için ani girişimde bulundu.
Zaman gazetesi buna dayanarak olsa gerek,birkaç tenkid yazısı yazdı.
Cepheleşmeye gidildi.
Hoca efendinin basiretli tavsiyeleriyle ihtiyatlı davranılmaya başlandı.
Ancak kılıçlar kınına geçici olarak konuldu.
-Bir dostum oğluyla beraber ziyaretimize geldiğinde,oğlu bu durumları dile getirip,başbakanı tenkid etmeye başlayınca babası;
-Oğlum,mehmet hoca gazetecidir,bunu yazar,herşeyi söyleme,dedi.
Oğlu yine de anlatmayı tercih etti.
-Babayla iki ay kadar sonra tekrar bir araya geldiğimizde bu sefer gizleme ihtiyacı duymadı.Başladı saymaya,başbakanın geçmiş düşüncesini,düşünce gömleğini çıkarmadan önceki mevkiini dile getirdi.
Ve şu an çevresinde bulunan Milli görüşçü,iran yanlısı,vehhabi temayüllü kimselerin bulunuşu.
Arada bir frenleyip lafı değiştirmeye çalışsam da,söz tekrar aynı noktaya dönüş yapıyordu.
Diğer misafirden de destek alınca harareti daha da yükseliyordu.
Bu sefer işin ciddiyetini anlamıştım.
Başbakan ve hocaefendi taraflarına seslenerek şunları söylemeyi bir vazife addediyorum;
Zemin kaypak,kaypak insanlar mevcut,düşülürse sadece her iki taraf değil,millet de zarar görür.
Birbirinizle istişare ederek ve başka gelişmiş alternatifler gösterip yardım edilebilir.
Birbirleriyle uğraşanlar müsbet hareket edemezler.Gücünüz dağılır.
Her ne kadar göründüğü üzere hoca efendinin mensublarını frenlese (dizginlese) de,ipler kopabilir.Hoca efendiyi de aşabilir.
Bir de münafıkların alevlendirmesiyle yapılacak bir şey kalmaz.
Mesela;neredeyse taksim olaylarının,başbakanın tek başına hareketini kırdığı için meşru görülmekte,neredeyse oh olsun denilerek memnun olunmaktadır.
Vahim bir hataya düşülmektedir.
-Dershanelerin kapatılmasının netice olarak hayırlı olacağını,alternatif yollar devreye konularak yeni bir kan değişiminin yaşanacağını ve buraların devletinde desteklemesiyle özel okullara dönüşerek,sağlık bakanlığındaki açılım gibi gelişim göstereceğini söyledim.
Bu da eğitimin önündeki en büyük engel olan tevhid-i tedrisatla tornadan çıkan insanlar yerine,özgür ve inançlı insanların yetiştirilmesine zemin hazırlayacağını söyleyip,havayı yumuşatmaya ve sakinleştirmeye çalıştım.
Ancak bunun hayırlı olmayacağı görüşü ağır bastı.
Devletin bu durumda havayı sakinleştirmek için maddi destekle ve bu öğretmenleri kadroya alarak destekte bulunulmalıdır.
Her bir öğrenci başına verilecek primle bu eğitim yuvalarını inkitaa uğratmamalıdır.
Fitne odakları sevindirilmemeli,güç kaybedilmemeli.Birbirini anlayarak hareket edilmeli.
İtidal-i demle davranılmalıdır.
Birbirlerinin kusurunu ortaya döküp,olumsuzluklar meşrulaştırılmamalıdır.
-Türkiye şu an ve zamanda büyük bir saldırı altındadır.Zira mısırda yapılan bizde denenmişti.
Tekrar denenmesine ve başarılı olunmasına kapı açılmamalıdır.
Dahili ve harici düşmanların yoğun olduğu bu dönemde;tesanüd,kardeşlik ve muhabbet kanalları açık tutulmalı,pekiştirilmelidir.
-Başbakanın hasta olan hoca efendiyi arayarak geçmiş olsun dileklerinde bulunması,yerinde ve güzel bir davranıştır ancak ateşi ne kadar söndürebilir?
-Birde hükümet reformları çok ağır aksak götürmekte,hantal davranmaktadır. Milletin bir asırdır çektiği baskılara ve milleti her yönüyle bağlayan bağlara karşı neden hakların verilmesinde ve bağların çözülmesinde yeterli olunmuyor?
Bu durum haklı gibi gösterilen tenkidlerin önünü açıyor…
Takdir-i Huda kuvve-i bâzu ile dönmez.
Bir şem’a ki Mevlâ yaka,üflemekle sönmez.
MEHMET ÖZÇELİK
23-10-2013




ERGENEKONUN KUYRUĞU KOPTU

ERGENEKONUN KUYRUĞU KOPTU
Aslında 05 08-2013 Pazartesi günü,beş yıldır devam etmekte olan ergenekonun mahkeme tarafından terör örgütü olarak kabul edilip tescil edilmesi,onun kuyruğunun yakalanarak mahkum edilmesine verilen bir karardır.
Ergenekonun gövde ve başı hala dışarıdadır.Aktif ve faaliyet göstermektedir.
Baş-dan avukatlığını yapan chp-ye,göbekten sulandırmaya çalışan mhp-ye,kuyruktan da piyon olarak kullanılan bdp-ye bağlıdır.
Zira karar açıklandığında kendi milletvekilleri olan Mehmet Haberal,zorla hapse konulub müebbedlikle yargılandığı halde serbest bırakılmış olmasına rağmen,bu kararı gayrı meşru olarak ilan eden chp,diğer yandan destek veren ve ama… ile bu kararı cumhuriyetle hesaplaşma olarak nitelendiren mhp,bir türlü kendilerini Ergenekon terör örgütünün dışına atamamışlardır.
Haberal-ın serbest bırakılması çoğunu şaşırttı.Ancak bunun sebebi iki şeye bağlandı;
-İşlenilen suçun 2005 tarihi öncesi olmasıyla eski cezaların azlıği,
-Diğeri ise,birilerini kurban verip ifşaatta bulunması salınmasına sebeb oldu.
Ancak hiç biri milletin vicdanında mahpus olmaktan kurtulamaz.
Zira bu bir asırlık zulmün sonucudur.
Balbay-ın ilk beyanatı ise,sonbaharın sıcak geçeceği sözü.
Bu birilerine mesaj vermekle beraber,birilerinden alınan mesajı dile getirmedir.
Türkiye mısır gibi,darbecilerle darbe karşıtlarının karşı karşıya getirilmesine çalışılmaktadır.
Hükümet alınan bu karardan sonra aktif olan Ergenekon terör örgütünün finans kaynaklarını,beyin ve gövdesini gözetim altına almalıdır.
Hükümetin en büyük gücü,kahir ekseriyet olan millettir.
Üç beş çapulcuya pabuç bırakılmamalıdır.
Monotof gibi kullanımda bulunanlara cezalar arttırılmalıdır.
Özgürlüklerin önü hızla açılmalı.Milleti bir asırdır bağlayan bağlar çözülmelidir.
Azınlıklar gibi cemaatların,farklı kesimlerin hakları verilmelidir.
Çünkü bu milletin hakları alınarak sokaklara döküldü.Hakları verilerek içeriye çekilmelidir.
Hükümet hızlı kararlar almalıdır.
Ayasofya açılmalı,tevhidi tedrisat kalkmalı,atatürkü koruma kanunu kaldırılmalı, özel okulların açılması sağlanarak hızla eğitim millet destekli olmalı,eğitim angaryalıktan kurtarılmalı,verilenler gerçeklerle uyumlu olmalı,hayatta kullanımı ve faydası olmalı,adalet güven vermeli,işlenilen suçlara cezalar caydırıcı olmalı,kemikleşen baş örtüsü hızla çözülmelidir.İslam ülkeleriyle ittihad-ı islama gidilmeli,İslâm birliği tesis edilmelidir.
İslâm ülkelerinin kurtuluşu ve özgürlüğü Türkiye’nin kurtuluşuna bağlıdır.
Gizli bağlar hala devam ettirilmektedir.Hayatın her kademesinde…
MEHMET ÖZÇELİK
08-08-2013