İLAHİ NUSRET VE YARDIM

İLAHİ NUSRET VE YARDIM[1]

 

Kuran-ı Kerim’de, in tensurullahe yensurküm ve yüsebbit akdameküm ayetini benzer ayet ve müfessirlerin görüşleri.


“İn tensurullâhe yensurküm ve yüsebbît akdâmeküm” ifadesi, Muhammed Suresi 7. ayette geçmektedir. Ayetin meali şu şekildedir:
“Eğer siz Allah’a (dinine ve davasına) yardım ederseniz, O da size yardım eder ve ayaklarınızı sabit kılar.”

Ayetin Genel Anlamı ve Bağlamı

Bu ayet, müminlere bir uyarı ve müjde niteliğindedir. Allah’ın yardımını kazanmak için, müminlerin O’nun davasına samimi bir şekilde hizmet etmeleri ve İslam’ın hüküm ve değerlerini yaşatmaya gayret göstermeleri gerektiği anlatılır. Burada iki önemli husus ön plana çıkar:

1. Allah’ın Yardımı: Allah’ın yardımını hak edenler, O’nun dinine destek veren ve bu uğurda sabır gösteren kimselerdir.

2. Sebat ve Kararlılık: Allah, davasına yardım edenlere zorluklar karşısında kararlılık ve direnç bahşeder.

Benzer Ayetler

Bu ayetin anlamını destekleyen ve açıklayan başka ayetler de Kur’an’da yer alır:

1. Ali İmran Suresi 160. Ayet:
“Eğer Allah size yardım ederse, size galip gelecek yoktur. Ama eğer sizi yardımsız bırakırsa, O’ndan başka size kim yardım edebilir? Müminler yalnızca Allah’a tevekkül etsinler.”
Bu ayet de Allah’ın yardımının önemini ve müminlerin tevekkül anlayışını vurgular.

2. Hac Suresi 40. Ayet:
“Allah, kendisine yardım edenlere mutlaka yardım eder. Şüphesiz ki Allah, güçlüdür, mutlak galiptir.”
Bu ayette, Allah’ın yardımının ilahi bir vaat olduğu belirtilir.

3. Ankebut Suresi 69. Ayet:
“Bizim uğrumuzda çaba harcayanları, elbette yollarımıza ulaştırırız. Şüphesiz Allah, iyilik yapanlarla beraberdir.”
Bu ayet, çaba göstermenin Allah’ın yardımını celbedeceğini ifade eder.

Müfessirlerin Görüşleri

1. İmam Taberî:
Taberî’ye göre bu ayet, müminlere Allah’ın yardımının bir şartla gerçekleşeceğini açıkça bildirir: Allah’ın dinine yardım etmek. Bu yardım, Allah’ın emirlerini yerine getirmek, yasaklarından sakınmak ve dinin yayılması için gayret sarf etmektir.

2. İbn Kesîr:
İbn Kesîr, Allah’ın yardımının sadece maddi destekle sınırlı olmadığını, aynı zamanda müminlerin kalplerine sebat, güç ve cesaret verdiğini belirtir. Bu, özellikle savaş meydanlarında müminlerin moral ve direnç kazanmaları için önemlidir.

3. Elmalılı Hamdi Yazır:
Elmalılı, Allah’ın yardımının sebep-sonuç ilişkisiyle bağlantılı olduğunu vurgular. İnsanların Allah’ın davasına yardım etmeleri bir sebeptir ve bu sebeple Allah da onlara manevi ve maddi yardımda bulunur.

4. Seyyid Kutub:
Seyyid Kutub, ayeti tefsir ederken İslam’ın bir dava olduğunu ve bu davanın başarısının sadece Allah’a güvenmekle değil, aynı zamanda ciddi bir çaba ve fedakârlıkla mümkün olduğunu ifade eder. Allah’ın yardımının, samimi gayret gösteren müminler için bir vaat olduğunu söyler.

Ayetin Mesajı ve Günümüze Yansıması

Bu ayet, hem bireysel hem de toplumsal düzeyde müminlerin sorumluluklarını hatırlatır. Günümüzde de bu ilke geçerlidir: Müminler, Allah’ın dinini yaşamak ve yaymak için gayret gösterdiklerinde, karşılaştıkları zorluklara rağmen Allah’ın yardımını ve desteğini göreceklerdir. Bu, zorluklara sabırla göğüs germek ve sebat etmekle mümkün olur.

Bu ayet, iman edenlere Allah’ın yardımıyla zafer ve istikrarın mümkün olduğunu hatırlatan güçlü bir mesajdır.

@@@@@@@

Kuran-ı Kerim’de Sekinet ve izahı.

Kur’an-ı Kerim’de geçen sekinet (sükûnet) kavramı, Allah’ın müminlere zor ve sıkıntılı zamanlarda bahşettiği bir huzur, güven ve manevi dinçlik ve güçlük hâlini ifade eder. Sekinet, kalbin ferahlığı, korku ve endişelerin giderilmesi, Allah’a tam bir teslimiyet ve tevekkül ile yakından ilişkilidir.

Sekinet Kavramının Geçtiği Ayetler

Sekinet, Kur’an’da doğrudan birkaç ayette zikredilir. Bu ayetlerde genellikle, müminlerin zorlu durumlarda Allah’ın yardımıyla nasıl sükûnet buldukları ve sebat ettikleri anlatılır. İşte bazı örnekler:

1. Tevbe Suresi 26. Ayet:
“Sonra Allah, Resulü ile müminlerin üzerine sekînetini indirdi, sizin görmediğiniz ordular indirdi ve inkâr edenleri azaba uğrattı. İşte kâfirlerin cezası budur.”
Bu ayette sekinet, Allah’ın yardımı olarak tanımlanır ve müminlere moral veren bir unsur olarak sunulur.

2. Tevbe Suresi 40. Ayet:
“Eğer siz ona (Peygambere) yardım etmezseniz, Allah ona yardım etmiştir. Hani, kâfirler onu (Mekke’den) çıkardıklarında iki kişiden biri olarak mağarada iken arkadaşına ‘Üzülme, Allah bizimle beraberdir’ diyordu. Allah, onun üzerine sekînetini indirdi, sizin görmediğiniz ordularla onu destekledi…”
Bu ayet, Peygamber Efendimiz (s.a.v.) ile Hz. Ebubekir’in Sevr Mağarası’ndaki zorlu anlarını anlatır. Sekinet, Allah’ın yardımı olarak kalplerine huzur verir.

3. Fetih Suresi 4. Ayet:
“Müminlerin imanlarına iman katsınlar diye onların kalplerine sekînet indiren O’dur…”
Burada sekinet, müminlerin imanını pekiştiren ve kalplerini güçlendiren bir ilahi rahmet olarak tanımlanır.

4. Fetih Suresi 18. Ayet:
“Andolsun, o ağacın altında sana biat ederlerken Allah, müminlerden razı olmuştur. Kalplerinde olanı bildi ve onlara sekînet indirdi…”
Hudeybiye Antlaşması sırasında müminlerin manevi huzura kavuşmaları için Allah’ın sekinet indirdiği anlatılmaktadır.

Sekinetin Anlamı ve Özellikleri

Huzur ve Dinçlik güçlülük: Sekinet, Allah’ın özel bir lütfu olarak müminlere kalp huzuru verir ve zorluklar karşısında onları rahatlatır.

Güç ve Sebat: Zor zamanlarda sekinet, müminlere dayanma gücü verir ve korkularını giderir.

Tevekkül ve Teslimiyet: Sekinet, Allah’a tam bir güvenin ve teslimiyetin sonucudur. Allah’a güvenen kişi, en zor anlarda bile kalbinde huzur bulur.

Manevi Yardım: Sekinet, Allah’ın görünmeyen bir desteği ve yardımını temsil eder.

Müfessirlerin Sekinet Yorumu

1. İbn Kesir: Sekineti, Allah’ın müminlere indirdiği manevi bir kuvvet, kalplerine bahşettiği huzur ve sükûnet olarak açıklar.

2. Fahreddin Razi: Sekinetin, müminlerin zorluklar karşısında gösterdiği dayanıklılığın ve Allah’a duyduğu güvenin bir tezahürü olduğunu söyler. Bu durum, özellikle savaş ve fitne dönemlerinde daha belirgindir.

3. Taberî: Sekinet, korku ve endişelerin yok olması; yerine tam bir huzur ve teslimiyetin gelmesi olarak yorumlanır. Müminlerin zorlu dönemlerde bu sayede ayakta kalabildiğini ifade eder.

Sekinetin Günümüzdeki Önemi

Sekinet, modern dünyada da maneviyatın ve iç huzurun anahtar bir kavramıdır. İnsanlar, stres, korku ve kaygıyla baş etmekte zorlanabilir. Allah’a tevekkül eden ve O’na yönelen müminler, sekineti kalplerinde hissederek zor durumların üstesinden daha kolay gelebilirler.
Sekinet, sadece bireysel huzur değil, aynı zamanda toplumsal dayanışmayı da güçlendirir. İslam’ın değerleri doğrultusunda bir araya gelen toplumlar, Allah’ın yardımıyla sekineti bir manevi güç olarak hissederler.

Sonuç

Sekinet, Allah’ın müminlere bahşettiği çok değerli bir manevi destek ve lütuftur. Kur’an’da geçen ayetler, Allah’a yönelenlerin ve O’na tevekkül edenlerin, sekinetle korkularından arınacağını ve kalplerinin huzur bulacağını göstermektedir. Bu, hem bireysel hem de toplumsal hayat için önemli bir ders ve rehberlik kaynağıdır.

İşte o sekinettir ki,
“Talut, askerleriyle yola çıkınca onlara: “Allah, sizi bir nehirle imtihan edecek. Kim ondan içerse benden değildir. Bir avuç kadar tatmakla yetinirse o bendendir.” dedi. Çok azı hariç, ondan doyasıya içtiler. O ve yanında yer alan inananlar, nehri geçince: “Bugün Calut’a ve askerlerine karşı savaşacak gücümüz kalmadı.” dediler. Allah’a kavuşacaklarına inananlar ise: “Nice az topluluklar, Allah’ın izni ile nice çok topluluklara galip gelmiştir. Allah, sabredenlerle beraberdir.” dediler.” Bakara. 249.
Kem min fietin galiletin ğalebet

nkâr edenlerin ne malları ne evlatları, onlara Allah’a karşı bir yarar sağlar. İşte onlar cehennemliktirler. Onlar orada ebedî kalacaklardır.” Ebu leheb gibi.

 

[1] https://www.youtube.com/watch?v=mKL9R6brSaU

Loading

No Responsesيناير 20th, 2025

Soykırıma uğrayan Gazzede yıkım ve ölüm bilançosu.

Soykırıma uğrayan Gazzede yıkım ve ölüm bilançosu.


Gazze’de 15 aydır süren çatışmalar sonucunda, bölge büyük bir yıkım ve insani krizle karşı karşıya kalmıştır. Gazze’deki Sağlık Bakanlığı’nın verilerine göre, hayatını kaybedenlerin sayısı 47.500’ü aşmış durumdadır. Ancak, The Lancet dergisinde yayımlanan bir makaleye göre, gerçek ölüm sayısının 64.000’in üzerinde olabileceği tahmin edilmektedir.

Birleşmiş Milletler Uydu Merkezi (UNITAR) tarafından yapılan analizlere göre, Gazze’deki binaların %66’sı hasar görmüş veya tamamen yıkılmıştır. Özellikle Gazze ve Han Yunus şehirlerinde altyapının büyük bir kısmı enkaza dönmüş, Rafah ise yerinden edilmiş kişiler için çadır kentlere ev sahipliği yapmaktadır.

Yıkımın boyutu, Gazze’nin yeniden inşasını büyük bir meydan okuma haline getirmektedir. Tahminlere göre, yeniden inşa maliyetleri 80 milyar dolara ulaşabilir ve sadece enkazın kaldırılması yaklaşık 1 milyar dolar tutarında olup 14 yıl sürebilir. Nüfusun üçte ikisinin evleri ya tamamen yıkılmış ya da ciddi hasar görmüş durumdadır. Ayrıca, hastaneler ve su sistemleri gibi kritik altyapılar da büyük ölçüde zarar görmüştür.

Son olarak, 60 günlük bir ateşkes anlaşması yürürlüğe girmiş ve bu süre zarfında insani yardımın bölgeye ulaşması planlanmaktadır. Ancak, anlaşmanın kırılgan olduğu ve kalıcı bir çözüm için daha kapsamlı müzakerelere ihtiyaç duyulduğu belirtilmektedir.

@@@@@@@

Soykırıma uğrayan Suriyede yıkım ve ölüm bilançosu.

Suriye’de 2011 yılında başlayan iç savaş, ülke genelinde büyük bir yıkıma ve insani krize yol açmıştır. Çeşitli kaynaklara göre, savaşın başlangıcından bu yana ölü sayısı farklılık göstermektedir. 2021 yılında Euronews, Birleşmiş Milletler verilerine dayanarak yaklaşık 387 bin kişinin hayatını kaybettiğini bildirmiştir. Ancak, 2019 yılına kadar doğrudan çatışma sebepli ölümlerin 570 bin civarında olduğu, dolaylı olarak çatışma sebepli ölümlerin ise 102 bin olduğu tahmin edilmektedir.

Savaş nedeniyle milyonlarca insan yerinden edilmiş, 5,6 milyon kişi yurt dışına kaçmak zorunda kalmıştır. Ülke içinde ise altyapı büyük ölçüde tahrip olmuş, şehirler harabeye dönmüş ve ekonomik çöküş yaşanmıştır. Birleşmiş Milletler yetkilileri, savaşın yaklaşık 400 milyar dolarlık bir yıkıma neden olduğunu tahmin etmektedir.

Savaşın etkileri arasında sağlık hizmetlerinin çökmesi, eğitim sisteminin zarar görmesi ve temel ihtiyaçlara erişimde ciddi sıkıntılar yer almaktadır. UNICEF’in 2021 yılında yayımladığı bir rapora göre, son 10 yılda 12 bin çocuk hayatını kaybetmiş ve 3,5 milyon öğrenci okula gidememektedir.

Sonuç olarak, Suriye’deki iç savaşın bilançosu, yüz binlerce ölü, milyonlarca yerinden edilmiş insan ve büyük bir ekonomik yıkım olarak karşımıza çıkmaktadır. Ülkenin yeniden inşası ve toplumsal yaraların sarılması için uluslararası toplumun desteği ve uzun vadeli bir barış süreci gerekmektedir.

 

 

Loading

No Responsesيناير 20th, 2025

KURAN-I KERİM’DE HANGİ PEYGAMBER HANGİ ÖZELLİKLERİ İLE TAVSİF EDİLMEKTEDİR

KURAN-I KERİM’DE HANGİ PEYGAMBER HANGİ ÖZELLİKLERİ İLE TAVSİF EDİLMEKTEDİR[1]

 

Kuranı Kerimde hangi peygamber hangi sıfat ve özelliğiyle öne çıkmakta ve tasvir edilmektedir?


Kur’an-ı Kerim’de birçok peygamber, çeşitli sıfat ve özellikleriyle öne çıkarılmakta ve tasvir edilmektedir. Her peygamber, kendine has nitelikleri ve misyonları ile insanlara mesajlar taşımıştır. İşte bazı peygamberler ve öne çıkan özellikleri:

1. Hz. Adem

Sıfatları: İlk peygamber ve insan. Allah tarafından yaratılan ilk insan.

Özellikleri: Yaratanın Elçisidir. Yaratılışında ona ruh üflenen ilk insan olduğu için tüm insanlığın atasıdır. Tevbe eden bir kul olarak da bilinir. “Rabbimiz! Kendimize zulmettik; eğer bizi bağışlamazsan, elbette kayıplara uğrayanlardan oluruz.” (Araf, 23).

2. Hz. Nuh

Sıfatları: Sabırlı ve azimli peygamber.

Özellikleri: Tevhid davetçisi. Kavmiyle uzun süre sabırla mücadele etmiş, fakat çoğu onu reddetmiştir. Nuh’un gemisi, azapla kurtuluşun sembolüdür. “Rabbim! Beni ve ailemi kurtar.” (Nuh, 28).

3. Hz. İbrahim

Sıfatları: Hanif, dost ve peygamber.

Özellikleri: Tevhid mücadelesi. Putperestliğe karşı çıkan, Allah’ın birliğini savunan ilk peygamberlerden biri. “İbrahim, Allah’ı bilenlerden ve doğru yolda gidenlerdendir.” (Enam, 75).

4. Hz. Musa

Sıfatları: Kurtarıcı ve lider.

Özellikleri: Tebliğ ve kurtuluş. Firavun’a karşı çıkmış, İsrailoğulları’nı Mısır’dan kurtarmıştır. Tevrat’ın indirilişiyle de tanınır. “Rabbim! Göğsümü aç.” (Taha, 25) ifadesi, onun acizliğini ve Allah’a olan ihtiyacını gösterir.

5. Hz. İsa

Sıfatları: Mucizeler gösteren ve ruhul kudüs (Cebrail) tarafından desteklenen peygamber.

Özellikleri: Şifa ve nur kaynağı. Çocukken konuşmuş, mucizelerle insanları irşat etmiştir. “Ben Allah’ın elçisiyim.” (Maide, 75) ayeti onun Allah’ın kelimesi olduğuna vurgu yapar.

6. Hz. Muhammed

Sıfatları: Son peygamber, “el-Emîn” (güvenilir) ve “Habib” (sevgili) olarak bilinir.

Özellikleri: Rahmet ve hidayet. İnsanlığa son mesajı getiren peygamberdir. “Biz seni alemlere rahmet olarak gönderdik.” (Enbiya, 107) ayeti, onun rahmet ve hidayet göreviyle gönderildiğini belirtir.

7. Hz. Yunus

Sıfatları: Sabırlı ve tevekkül sahibi.

Özellikleri: Tevbe ve bağışlanma. Balığın karnında Allah’a dua etmiş ve tevbe etmiştir. “Senden başka ilah yoktur, seni tenzih ederim; ben zalimlerden oldum.” (Enbiya, 87).

8. Hz. Davud

Sıfatları: Adil yönetici ve mümin.

Özellikleri: Zuhur ve hikmet. Süleyman’ın babası olarak bilinir. Kur’an’da müzik ve ilahi hikmet sahibi olarak da anılır. “Ey Davud! Biz seni yeryüzünde halife yaptık.” (Sad, 26).

9. Hz. Süleyman

Sıfatları: Zengin, hikmet sahibi ve güçlü lider.

Özellikleri: Mucizelerle dolu bir hayat. Hayvanlarla konuşabilme yeteneğine sahip, Allah’a karşı derin bir bağlılığı vardır. “Süleyman, ona (bilgiye) erişti.” (Neml, 40).

Sonuç

Kur’an-ı Kerim’deki peygamberler, farklı özellikleri ve görevleri ile insanlığa rehberlik etmişlerdir. Her biri, kendi dönemlerinde insanlara Allah’ın mesajını iletmiş ve iman, adalet, sabır gibi değerleri temsil etmiştir. Bu peygamberlerin hayatları, inananlar için ibret ve örnek alınacak derslerle doludur. Kur’an, peygamberlerin bu özelliklerini ve görevlerini vurgulayarak, insanlığa doğru yolu göstermeyi amaçlar.

@@@@@@@

Kur’an-ı Kerim’de birçok peygamberin hikayesi detaylı bir şekilde anlatılır ve her birinin kendine özgü sıfatları ve özellikleri vurgulanır. Bu sayede müminlere, farklı dönemlerde yaşayan peygamberlerin hayatlarından örnekler sunulur ve onların imanları, sabırları, cesaretleri gibi güzel ahlakları taklit edilmeye teşvik edilir.
Bazı peygamberlerin öne çıkan sıfat ve özellikleri:
* Hz. İbrahim: Sabır, teslimiyet, Allah’a olan derin inancı, tevhid inancını yayma çabasıyla öne çıkar.
* Hz. Musa: Liderlik, sabır, mucizeleriyle tanınır. Allah ile doğrudan konuşma özelliği ve İsrail oğullarını esaretten kurtarma mücadelesi dikkat çeker.
* Hz. Yusuf: Güzelliği, iffeti, sabrı ve rüyasıyla tanınır. Mısır’da önemli bir makama gelmesine rağmen tevazuunu koruması örnek gösterilir.
* Hz. Davud: Adaletli yönetimi, zikir ve ibadetiyle bilinir. Zikir aletleri yapma yeteneği de Kur’an’da zikredilir.
* Hz. Süleyman: Hükümranlığı, bilgeliği ve hayvanlarla konuşabilme özelliğiyle öne çıkar.
* Hz. İsa: Mucizeleri, şifa vermesi, ölüleri diriltmesi ve Allah’ın kelamını tebliğ etmesiyle bilinir.
* Hz. Muhammed (sav): Bütün insanlığa gönderilen son peygamberdir. Emanete riayet, dürüstlük, merhamet, sabır gibi tüm güzel ahlakların en güzel örneği olarak gösterilir.
Peygamberlerin ortak özellikleri:
* Allah’a inanmak ve O’na ibadet etmek: Tüm peygamberler, Allah’ın birliğine ve peygamberliğe inanmış, O’na ibadet etmişlerdir.
* Allah’ın emirlerini tebliğ etmek: İnsanlara Allah’ın emir ve yasaklarını tebliğ etmekle görevlendirilmişlerdir.
* Sabır ve metanet: Zorluklara karşı sabırlı olmak ve metanet göstermek peygamberlerin ortak özelliklerindendir.
* Doğruluk ve dürüstlük: Her zaman doğru söylemek ve dürüst davranmak peygamberlerin temel özelliklerindendir.
* Merhamet: İnsanlara karşı merhametli olmak ve onların iyiliğini istemek peygamberlerin vazgeçilmez özelliklerindendir.
Kur’an’da peygamberlerin anlatılmasının amacı:
* İnancı güçlendirmek: Peygamberlerin hayatları, insanların imanlarını güçlendirmek ve Allah’a olan inançlarını artırmak için anlatılır.
* Örnek teşkil etmek: Peygamberler, müminler için güzel birer örnek teşkil eder.
* Sabır ve metaneti öğretmek: Peygamberlerin yaşadığı zorluklara rağmen sabır ve metanet göstermeleri, müminlere bu konuda örnek olur.
* Ahlakı güzelleştirmek: Peygamberlerin güzel ahlakları, insanların ahlakını güzelleştirmeye vesile olur.
Sonuç olarak, Kur’an-ı Kerim’de anlatılan peygamberlerin hayatları, müminler için önemli bir rehberdir. Her bir peygamberin kendine özgü özellikleri, insanların farklı yönlerini geliştirmesine katkı sağlar. Peygamberlerin hayatlarını inceleyerek, insanlar hem Allah’a daha çok yaklaşabilir hem de daha iyi bir insan olabilirler.

 

[1] https://www.youtube.com/watch?v=z4xYV_B0Je8

Loading

No Responsesيناير 19th, 2025

KURAN-I KERİM’DE HELAK EDİLEN KAVİMLER VE ÖZELLİKLERİ

KURAN-I KERİM’DE HELAK EDİLEN KAVİMLER VE ÖZELLİKLERİ[1]

 

Kuranı Kerimde helak olan Kavimler.


Kur’an-ı Kerim’de, Allah’ın gönderdiği peygamberlerin uyarılarını dinlemeyen ve kötülükte ısrar eden bazı kavimlerin helak edildiği anlatılır. Bu kavimlerin helakı, Allah’ın adaletini ve uyarıları dikkate almayan toplumların karşılaşabileceği sonu gösterir. İşte Kur’an’da bahsedilen helak olmuş bazı kavimler:

1. Nuh Kavmi

Peygamber Nuh, kavmini uzun yıllar boyunca tevhid inancına çağırmış ancak kavmi kendisine karşı gelmiştir. Allah, Nuh Peygamber’e bir gemi yapmasını emretmiş ve büyük bir tufanla kavmini helak etmiştir:

“Onları tufan ile helak ettik. Çünkü onlar zalim bir toplumdu.” (Ankebut, 29:14).

2. Ad Kavmi

Ad kavmi, Peygamber Hud’un uyarılarını dinlememiş, kibirlenip putlara tapmaya devam etmiştir. Allah, bu kavmi şiddetli bir fırtınayla helak etmiştir:

“Ad kavmi ise, Rablerinin ayetlerini inkâr etmişlerdi. Bu yüzden onlara şiddetli bir rüzgâr gönderdik.” (Fussilet, 41:15-16).

3. Semud Kavmi

Semud kavmi, Peygamber Salih’in uyarılarına rağmen haddi aşmış ve mucize olarak verilen deveyi öldürmüştür. Bu kavim korkunç bir sesle helak edilmiştir:

“Onlara o korkunç ses gelince, oldukları yerde çöküp kaldılar.” (Hud, 11:67).

4. Lut Kavmi

Lut kavmi, cinsel sapkınlık ve ahlaksızlık içinde bir yaşam sürüyordu. Peygamber Lut’un uyarılarına kulak asmayan bu kavim, Allah tarafından alt üst edilen bir felaketle helak edilmiştir:

“Onların üzerine bir taş yağmuru yağdırdık.” (Hud, 11:82-83).

5. Medyen Halkı (Şuayb Kavmi)

Medyen halkı, Peygamber Şuayb’ın nasihatlerine karşı çıkmış, ticarette hile yaparak ve toplumsal bozulmaya yol açarak Allah’ın emirlerine uymamıştır. Bu yüzden şiddetli bir sarsıntı ile helak edilmiştir:

“Onları bir sarsıntı yakaladı ve oldukları yerde diz üstü çöktüler.” (Araf, 7:91).

6. Firavun ve Kavmi (Mısır Halkı)

Firavun, Peygamber Musa ve Harun’un uyarılarına karşı çıkmış, İsrailoğullarına zulmetmiştir. Allah, Firavun ve ordusunu denizde boğarak helak etmiştir:

“Onları denizde boğduk; çünkü onlar zulmeden bir topluluktu.” (Araf, 7:136).

7. Seba Kavmi

Seba halkı, Allah’ın kendilerine verdiği nimetlere nankörlük edince Allah, barajlarını yıkıp sellerle helak etti. Tarım arazileri mahvoldu ve refah içindeki toplum yoksul bir hale geldi:

“Seba kavmine, Arim selini gönderdik ve onların bahçelerini acı meyveli ve ıssız arazilere çevirdik.” (Sebe, 34:16-17).

8. Ashab-ı Fil (Fil Sahipleri)

Kâbe’yi yıkmaya gelen Ebrehe ve ordusu, Allah tarafından gönderilen kuşlar aracılığıyla helak edilmiştir. Kuşlar, taşlarla Ebrehe’nin ordusunu yok etmiştir:

“Rabbin, fil sahiplerine ne yaptı görmedin mi?” (Fil, 105:1-5).

9. Ashab-ı Uhdud (Hendek Halkı)

Bu halk, iman edenlere işkence ederek onları hendeklerde yakmıştır. Allah, bu zalimleri helak etmiştir:

“Uhdud halkı öldürüldü.” (Buruc, 85:4-8).

10. Ashab-ı Sebt (Cumartesi Halkı)

Cumartesi günü avlanma yasağını çiğneyen Yahudi topluluğu Allah’ın gazabına uğrayarak aşağılanmış bir topluluk haline getirilmiştir:

“Cumartesi yasağını ihlal edenlere ‘Aşağılık maymunlar olun’ dedik.” (Bakara, 2:65).

Bu kavimlerin helak edilmesi, Allah’ın rahmetinin yanı sıra adaletinin ve gazabının da olduğunu, uyarılara karşı kayıtsız kalmanın ağır sonuçlar doğurabileceğini göstermektedir. Kur’an’da bu kıssalar, ibret alınması için anlatılmıştır.

@@@@@@@

Kur’an-ı Kerim’de Helak Olan Kavimler
Kur’an-ı Kerim’de, geçmişte yaşamış ve çeşitli sebeplerle Allah tarafından helak edilen birçok kavimden bahsedilir. Bu hikayeler, insanlığa önemli dersler vererek, Allah’ın emirlerine uymanın ve günahlardan sakınmanın önemini vurgular.
Helak Edilen Kavimlerin Genel Sebepleri:
* Peygamberlere inanmama ve onları yalanlama: Allah’ın gönderdiği peygamberleri yalanlamak ve onlara karşı gelmek, en büyük günahlardan biri olarak kabul edilir.
* Şirk koşma: Allah’a ortak koşmak ve putlara tapmak, tevhid inancına aykırı bir durumdur ve cezayı gerektirir.
* Zulüm ve haksızlık: Zayıfların hakkını gasp etmek, mazlumları ezmek gibi davranışlar, Allah katında büyük günahlardandır.
* İsyan ve aşırılıklar: Allah’ın sınırlarını aşmak, yasaklarını çiğnemek ve aşırılıklara kaçmak, helak olmaya sebep olan önemli faktörlerdendir.
Kur’an’da Zikredilen Bazı Kavimler:
* Ad kavmi: Güçlü ve uzun boylu bir kavim olan Ad, Hûd peygamberin davetine kulak asmayarak helak oldu.
* Semûd kavmi: Taştan evler oyma yeteneğine sahip olan Semûd kavmi, Salih peygamberi yalanlayıp inat ettikleri için helak oldular.
* Lut kavmi: Homoseksüellik ve konuklara eziyet etme gibi büyük günahlar işleyen Lut kavmi, Allah’ın azabı ile yok edildi.
* Firavun ve kavmi: Mısır’ı yöneten Firavun ve kavmi, Musa peygamberin davetine karşı çıkarak Kızıldeniz’de boğuldular.
* Ehl-i Medyen: Şuayb peygamberin kavmi olan Medyenliler, ölçü ve tartıda hile yaptıkları ve zulüm ettikleri için helak oldular.
Helak Olan Kavimlerin Bize Verdiği Dersler:
* Allah’ın varlığına ve birliğine inanmak: Allah’ın her şeyi gören ve bilen olduğunu unutmamak.
* Peygamberlere itaat etmek: Peygamberlerin getirdiği mesajlara kulak vermek ve onlara uymak.
* Günahlardan sakınmak: Allah’ın yasaklarından kaçınmak ve iyi ameller işlemek.
* Zulümden kaçınmak: Zayıfların hakkına riayet etmek ve adaleti gözetmek.
* Sabırlı olmak: Zorluklar karşısında sabırlı olmak ve Allah’a güvenmek.
Bu hikayeler, insanlara doğru yolda kalmanın önemini ve Allah’ın emirlerine uymanın ne kadar önemli olduğunu gösterir. Aynı zamanda, günah işleyenlerin mutlaka bir gün hesabını verecekleri gerçeğini hatırlatır.

[1] https://www.youtube.com/watch?v=0udV8Q64MqQ

Loading

No Responsesيناير 19th, 2025

KURAN-I KERİM’DE HANGİ COĞRAFİ MEKANLARDAN BAHSEDİLMEKTEDİR

KURAN-I KERİM’DE HANGİ COĞRAFİ MEKANLARDAN BAHSEDİLMEKTEDİR[1]

 

Kuranı Kerimde hangi coğrafi mekanlardan bahsedilmektedir?


Kur’an-ı Kerim’de çeşitli coğrafi yerler, mekanlar ve şehirler sıkça anılmaktadır. Bu yerler, tarihi olaylar, peygamberler ve topluluklarla ilişkilendirilen mekânlardır. İşte Kur’an’da bahsedilen bazı önemli coğrafi yerler:

1. Mekke

Kabe: Mekke, İslam’ın ilk ibadet yeri olan Kabe’nin bulunduğu yerdir. “İlk kurulan ibadet yeri, elbette ki, Mekke’deki Kabe’dir.” (Ali İmran, 96)

Hac: Mekke, her yıl milyonlarca müslümanın hac ibadetini yerine getirdiği yerdir. “Hac, bilinen aylardadır.” (Bakara, 197)

2. Medine

İkinci Kutsal Şehir: Medine, Hz. Muhammed’in hicret ettiği ve İslam toplumunun kurulduğu yerdir. “Eğer yurdunuzdan çıkarılmadıysanız, onların dostları olmayın.” (Mücadele, 22) ayeti, Medine’yi anmaktadır.

3. Mısır

Hz. Musa’nın Hikayesi: Mısır, Hz. Musa’nın Firavun’la mücadelesinin geçtiği yerdir. “Musa, halkına dedi ki: ‘Rabbimiz, sizlere bir toprak verdi.'” (Maide, 20)

4. Şam

Mekânı: Şam, birçok peygamberin yaşadığı ve çeşitli olayların geçtiği bir yerdir. “Bize Yüce bir vatan, daha sonra vatanımız olan Şam’da bir ikamet ver.” (İsra, 1) ayeti dolaylı olarak bu bölgeyi ifade eder.

5. Filistin

Kudüs ve Mescid-i Aksa: Kudüs, Mescid-i Aksa’nın bulunduğu yerdir ve bu yerin önemi Kur’an’da vurgulanır. “Mescid-i Aksa’nın çevresini mübarek kıldık.” (İsra, 1)

6. Hicaz

Ticaret Yolu: Hicaz bölgesi, Mekke ve Medine’yi kapsayan bir alandır. Bu bölge, İslam’ın yayılmasında önemli bir rol oynamıştır.

7. Tarsus

Peygamberler Şehri: Tarsus, Kur’an’da geçmese de, tarihsel bağlamda birçok peygamberin (örneğin, Hz. İsa’nın havarilerinin) burada bulunduğu bilinir.

8. Babil

Zalimlik ve Helak: Babil, geçmişteki zülmü ve helak olmuş toplulukları temsil eden bir yer olarak anılmaktadır. “Babil’e gönderdik.” (Bakara, 102) ayeti, sihir ve zülmü anlatır.

9. Sodom ve Gomora (Lut Kavmi)

Yıkılan Şehirler: Hz. Lut’un kavmi olan Sodom ve Gomora, ahlaki çöküşleri ve azapları ile anılır. “Görmedin mi? Rabbin Lut’un kavmini nasıl helak etti.” (Hud, 82)

10. Medyen

Hz. Şuayb’ın Hikayesi: Medyen, Hz. Şuayb’ın kavminin yaşadığı yerdir. “Medyen halkı, Şuayb’ı yalanladı.” (Hud, 84) ayeti bu durumu ifade eder.

11. Kıyamet Yerleri

Arafat: Hac sırasında Kabe’ye yakın bir yer olarak anılır. “Arafat’ta durun.” (Bakara, 198) ayeti, hac ibadeti ile ilgili bu bölgeyi ifade eder.

Sonuç

Kur’an-ı Kerim’de bahsedilen coğrafi yerler, tarihi ve dini olayların bağlamında önemli bir yer tutmaktadır. Bu yerler, çeşitli peygamberlerin hikayeleri ve ibret alınması gereken olaylarla ilişkilendirilmiştir. Kur’an, bu coğrafi mekanlar üzerinden insanlara tarihsel ve manevi dersler vermektedir.

@@@@@@@

Kur’an-ı Kerim, sadece dini konuları değil, aynı zamanda tarihsel olayları, coğrafi bölgeleri ve şehirleri de zikrederek evrensel bir bakış açısı sunar. Kuran’da geçen coğrafi yerler, genellikle o dönemde yaşanan olaylarla, peygamberlerin yaşadığı yerlerle veya kıssaların geçtiği mekanlarla ilgilidir.
Kur’an’da sıkça geçen bazı coğrafi yerler:
* Mekke ve çevresi: İslam peygamberi Hz. Muhammed’in doğduğu ve ilk vahiyleri aldığı yer olan Mekke, Kur’an’da sıkça zikredilir. Mekke’nin çevresindeki yerler olan Taif, Hira Mağarası gibi mekanlar da Kuran’da yer alır.
* Medine: Hz. Muhammed’in hicret ettiği ve İslam devletini kurduğu Medine şehri, Kur’an’da önemli bir yere sahiptir.
* Kudüs: İslam’ın ilk kıblesi olan Kudüs, Kuran’da sıkça zikredilen önemli bir şehirdir.
* Mısır: Hz. Yusuf kıssasıyla anılan Mısır, Kur’an’da coğrafi bir referans olarak kullanılır.
* Bağdat: Kur’an’da doğrudan zikredilmese de, İslam medeniyetinin merkezi olarak kabul edilen Bağdat, Kuran’daki bazı olaylarla dolaylı olarak ilişkilendirilir.
* Semud ve Ad kavimlerinin yaşadığı yerler: Kur’an’da kıssaları anlatılan Semud ve Ad kavimlerinin yaşadığı yerler, coğrafi olarak Arap yarımadasının farklı bölgelerine işaret eder.
* Cennet ve Cehennem: Bu yerler fiziksel bir coğrafya yerine, ahiret hayatındaki ödüllerin ve cezaların yaşandığı yerler olarak metafizik bir anlam taşır.
Kur’an’da coğrafi yerlerin zikredilmesinin nedenleri:
* Tarihsel olaylara işaret etmek: Kuran’da anlatılan kıssaların geçtiği yerler, o dönemin tarihsel ve coğrafi gerçekliğini yansıtır.
* Peygamberlerin hayatlarını anlatmak: Peygamberlerin yaşadığı yerler, onların hayatları hakkında bilgi verir ve Müslümanlar için önemli bir referans noktası oluşturur.
* Kutsal mekanları belirtmek: Kabe, Mescid-i Haram gibi kutsal mekanlar, Kur’an’da sıkça zikredilerek önemleri vurgulanır.
* Evrensel mesajlar vermek: Kur’an’da geçen coğrafi yerler, aslında evrensel mesajların daha iyi anlaşılması için kullanılan sembollerdir.
Kur’an’da coğrafi yerlerin incelenmesinin önemi:
* Kuran’ın tarihsel ve coğrafi bağlamını anlama: Kuran’daki olayları daha iyi kavramak için coğrafi bilgilerin önemi büyüktür.
* İslam coğrafyasının oluşumunu takip etmek: İslam’ın yayılmasıyla birlikte coğrafi bilginin de nasıl geliştiğini görmek mümkündür.
* Kuran’ın evrensel mesajlarını daha iyi anlamak: Coğrafi yerler, Kuran’ın evrensel mesajlarını somutlaştırmaya yardımcı olur.
Sonuç olarak, Kur’an-ı Kerim’de geçen coğrafi yerler, sadece fiziksel mekanlar değil, aynı zamanda tarihsel, kültürel ve dini anlamlar taşıyan önemli sembollerdir. Bu yerlerin incelenmesi, Kuran’ın daha iyi anlaşılmasına ve İslam coğrafyasının oluşumunun takip edilmesine katkı sağlar.
Not: Kur’an’da geçen coğrafi yerlerin tam olarak nereleri ifade ettiği konusunda farklı görüşler olabilir. Bu durum, tarihsel süreçte coğrafi isimlerin değişmesi, bazı yerlerin kaybolması veya farklı yorumlara açık olması gibi nedenlerden kaynaklanabilir.

 

[1] https://www.youtube.com/watch?v=_w1BT_qpnOU

Loading

No Responsesيناير 19th, 2025

ORTADOGĞUDA ABD VE İSRAİL TARAFINDAN YUZ YILLIK PLAN MI UYGULANIYOR?

ORTADOGĞUDA ABD VE İSRAİL TARAFINDAN YUZ YILLIK PLAN MI UYGULANIYOR?


Ortadoğu’da ABD ve İsrail Tarafından Yüzyıllık Bir Plan mı Uygulanıyor?

Ortadoğu, jeopolitik önemi ve enerji kaynakları nedeniyle tarih boyunca küresel güçlerin mücadele sahası olmuştur. Son yıllarda bölgede yaşanan gelişmeler, özellikle ABD ve İsrail’in stratejik adımları, “yüzyıllık bir plan” iddialarını gündeme getirmiştir. Bu iddia, Ortadoğu’da uzun vadeli bir hegemonya ve İsrail’in güvenliğini garanti altına alma amacıyla geliştirilen bir stratejiye dayandığına işaret eder. Peki, bu iddialar ne kadar gerçekçi ve bölgede yaşanan olaylar bu teoriyi destekler nitelikte mi?

ABD ve İsrail’in Tarihi Stratejileri

ABD’nin Ortadoğu politikaları, genellikle enerji kaynaklarını kontrol etmek, İsrail’in güvenliğini sağlamak ve İran gibi Batı karşıtı aktörleri dengelemek üzerine kurulmuştur. Özellikle İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra ABD, bölgedeki etkinliğini artırarak Arap-İsrail çatışmalarında açıkça İsrail tarafında yer almıştır. 20. yüzyılın son çeyreğinde ABD’nin bölgede kurduğu askeri üsler ve yaptığı müdahaleler, bu stratejik hedeflerin bir parçası olarak görülmüştür.

İsrail açısından ise 1948’deki kuruluşundan bu yana temel hedef, çevresindeki tehditleri bertaraf ederek bölgede varlığını sürdürebilecek bir güvenlik çemberi inşa etmek olmuştur. Bu bağlamda, Arap Baharı’ndan itibaren bölgedeki rejim değişiklikleri, İsrail’in güvenlik kaygılarına göre şekillenen bir planın parçası olarak yorumlanabilir.

“Yüzyıllık Plan” İddiası

“Yüzyıllık Plan” ifadesi, bazı çevrelerde ABD ve İsrail’in Ortadoğu’da uzun vadeli bir düzen kurma amacı taşıdığına dair plana göre, bölgede sınırların yeniden çizilmesi, etnik ve mezhepsel çatışmaların körüklenmesi ve zayıf devlet yapılarının oluşturulması hedeflenmektedir. Bu stratejinin nihai amacı, İsrail’in bölgedeki hâkimiyetini pekiştirmek ve ABD’nin enerji güvenliğini garanti altına almaktır.

Planın Somut Adımları

Arap Baharı ve Rejim Değişiklikleri: Arap Baharı’nın ardından bölgedeki birçok ülke siyasi istikrarsızlık içine sürüklenmiştir. Bu durum, İsrail ve ABD için yeni fırsatlar oluşturmuş, bölgedeki güç boşlukları, ABD’nin müdahalelerine zemin hazırlamıştır.

İsrail-Filistin Sorunu: ABD’nin Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıması ve Abraham Anlaşmaları ile İsrail’in Arap ülkeleriyle normalleşme sürecine girmesi, bu planın bir parçası olarak değerlendirilmektedir.

Bölgeyi Bölme Politikaları: Irak, Suriye ve Yemen gibi ülkelerde yaşanan iç savaşlar ve etnik-mezhepsel ayrışmalar, bölgeyi daha küçük, zayıf devletlere bölme stratejisi olarak görülmektedir.

İran’a Karşı İzolasyon: ABD’nin İran’a karşı uyguladığı yaptırımlar ve İsrail’in İran’ın nükleer programına karşı aldığı sert önlemler, bu planın önemli bir ayağıdır.

Eleştiriler ve Gerçeklik Payı

Bu iddialar ve bölgedeki gelişmeler, bu teoriyi ciddiye almayı gerektiriyor. Özellikle enerji kaynaklarının kontrolü, bölgesel istikrarsızlığın artırılması ve İsrail’in güvenliğinin sağlanması, ABD ve İsrail’in temel hedefleriyle örtüşüyor. Ancak bu tür bir planın varlığı, daha çok bölge halklarının birleşik bir direniş sergileyememesine ve küresel güçlerin müdahalelerine zemin hazırlayan yerel aktörlerin politikalarına bağlanabilir.

Sonuç

Ortadoğu’da yaşanan gelişmeler, ABD ve İsrail’in uzun vadeli bir strateji izlediğine dair güçlü işaretler sunmaktadır.
Bölgedeki çatışmaların çözümü, sadece dış müdahalelerin son bulmasıyla değil, aynı zamanda yerel halkların ortak bir irade geliştirmesiyle mümkün olacaktır. Önemli olan, bu tür teorilerin gerçeklik payını analiz ederken, bölgedeki tüm aktörlerin çıkarlarını ve hedeflerini doğru bir şekilde değerlendirmektir.

 

 

Loading

No Responsesيناير 19th, 2025

KURAN-I KERİM’DE GENEL OLARAK NELERDEN BAHSEDİLMEKTEDİR

KURAN-I KERİM’DE GENEL OLARAK NELERDEN BAHSEDİLMEKTEDİR[1]

Kuran-ı Kerim’de genel olarak nelerden bahsedilir?


Kuran-ı Kerim, insanlara doğru yolu göstermek, onları Allah’a yakınlaştırmak ve ahlaki değerler üzerine kurulu bir yaşamı teşvik etmek için gönderilmiş ilahi bir kitaptır. Kuran, İslam’ın ana kaynağıdır ve insanların hayatlarını anlamlandırmaları, manevi yönden zenginleşmeleri, dünya ve ahiret mutluluğuna ulaşmaları için yol gösterici rehberdir.

Kuran’da Ele Alınan Ana Konular

1. Tevhid (Allah’ın Birliği)

Kuran, Allah’ın birliğini (tevhid) vurgular ve Allah’ın eşsiz, sonsuz güç sahibi, her şeyi bilen ve gören bir varlık olduğunu belirtir. İnsanları Allah’a iman etmeye, yalnızca O’na ibadet etmeye davet eder. Tevhid inancı, Kuran’ın en temel mesajıdır.

“De ki: O Allah birdir.” (İhlas Suresi, 112:1)

2. Peygamberler ve Vahiy

Kuran’da, Allah’ın insanlara doğru yolu göstermek için peygamberler gönderdiğinden bahsedilir. Hz. Adem’den Hz. Muhammed’e kadar birçok peygamberin kıssaları anlatılır. Bu kıssalar, insanlara ders vermek, ibret alınacak olayları aktarmak ve peygamberlerin insanlara rehberlik ettiğini göstermek amacıyla yer alır.

“Biz peygamberleri müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik ki, insanların peygamberlerden sonra Allah’a karşı bir bahaneleri olmasın.” (Nisa Suresi, 4:165)

3. Ahiret ve Hesap Günü

Kuran, insanların bu dünyada yaptıkları her şeyden sorumlu olduklarını ve ölümden sonra tekrar dirileceklerini belirtir. Ahiret inancı, Kuran’ın ana temalarından biridir. İnsanların kıyamet günü hesap verecekleri, yaptıklarının karşılığını görecekleri vurgulanır. Cennet ve cehennem, bu karşılığın son durağı olarak anlatılır.

“Her canlı ölümü tadacaktır. Sonunda bize döndürüleceksiniz.” (Ankebut Suresi, 29:57)

4. İbadetler ve Kulluk Görevleri

Kuran, Allah’a kulluk etmek için gerekli olan ibadetleri ve ahlaki sorumlulukları anlatır. Namaz, oruç, zekat, hac gibi ibadetler, Müslümanların Allah’a bağlılıklarını ve O’na teslimiyetlerini ifade etmeleri için önemlidir.

“Ey iman edenler! Oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi, size de farz kılındı.” (Bakara Suresi, 2:183)

5. Ahlaki Değerler

Kuran, doğruyu söylemek, adaletli olmak, başkalarına iyi davranmak, sabretmek, merhamet etmek, yardımlaşmak gibi birçok ahlaki değeri teşvik eder. Müminlere, kötü davranışlardan sakınmaları, güzel ahlak sahibi olmaları gerektiği bildirilir.

“Şüphesiz Allah, adaleti, ihsanı, yakınlara yardım etmeyi emreder; hayasızlığı, kötülüğü ve azgınlığı yasaklar.” (Nahl Suresi, 16:90)

6. Toplumsal İlişkiler ve Adalet

Kuran’da aile içi ilişkiler, ticaret, miras, borçlar, sözleşmeler gibi toplumsal ilişkilerle ilgili detaylı hükümler bulunur. Toplumun huzur ve düzen içinde yaşaması için adaletin ve hakkaniyetin önemi vurgulanır.

“Ey iman edenler! Allah için hakkı ayakta tutan, adaletle şahitlik eden kimseler olun.” (Maide Suresi, 5:8)

7. İlim ve Akıl

Kuran, insanları düşünmeye, evreni gözlemlemeye, akıllarını kullanmaya ve ilim öğrenmeye teşvik eder. Allah’ın yarattığı evren üzerinde düşünmek, imanı güçlendiren bir yol olarak gösterilir.

“Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?” (Zümer Suresi, 39:9)

8. Şirk ve Günahlar

Kuran, Allah’a ortak koşma anlamına gelen “şirk”ten ve diğer büyük günahlardan sakınılması gerektiğini vurgular. Şirk, Allah’a inanmayan veya O’na eş koşanların en büyük günahı olarak kabul edilir.

“Allah, kendisine ortak koşulmasını asla bağışlamaz; bunun dışındaki günahları dilediği kimse için bağışlar.” (Nisa Suresi, 4:48)

9. Sabır ve Şükür

Müslümanların karşılaştıkları zorluklar karşısında sabırlı olmaları, Allah’ın verdiği nimetler için ise şükretmeleri gerektiği sıkça belirtilir. Sabır ve şükür, müminin imanını güçlendiren erdemler olarak gösterilir.

“Eğer şükrederseniz, elbette size olan nimetimi artırırım.” (İbrahim Suresi, 14:7)

10. İnsanın Yaratılışı ve Evrenin Düzeni

Kuran, insanın yaratılışı, evrendeki düzen ve Allah’ın bu düzende yarattığı işaretler hakkında düşünmeye davet eder. Evrenin, Allah’ın varlığının ve kudretinin delilleriyle dolu olduğuna dikkat çeker.

“Göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün ard arda gelişinde akıl sahipleri için gerçekten deliller vardır.” (Ali İmran Suresi, 3:190)

Sonuç

Kuran-ı Kerim, insanların manevi gelişimini, toplumsal huzuru, ahlaki ve adaletli bir yaşamı esas alır. Kuran’ın ana mesajları, Allah’ın birliğine inanmak, ahirete hazırlıklı olmak, ibadetleri yerine getirmek, güzel ahlaka sahip olmak ve toplumsal sorumlulukları gözetmektir. Kuran, her bir konu üzerinde insanları düşünmeye, Allah’a yaklaşmaya ve O’nun rızasını kazanmaya yönlendirir.

[1] https://www.youtube.com/watch?v=L6-Klesz7l4

Loading

No Responsesيناير 18th, 2025

KURAN-I KERİM HANGİ AHLAKİ ÖZELLİKLERDEN BAHSETMEKTEDİR

KURAN-I KERİM HANGİ AHLAKİ ÖZELLİKLERDEN BAHSETMEKTEDİR[1]

 

Kuranı Kerimde hangi ahlaki özelliklerden bahsetmektedir?


Kur’an-ı Kerim, Müslümanlara hayatlarının her alanında yol gösteren bir rehberdir ve ahlaki değerler konusunda da önemli ilkeler sunar. Bu ahlaki özellikler, hem bireysel hem de toplumsal hayatta barışı, huzuru ve adaleti sağlamayı amaçlar. İşte Kur’an’da bahsedilen başlıca ahlaki özellikler:

1. Doğruluk (Sıdk)

Kur’an, doğruluğun önemine vurgu yapar. Müslümanlar her işlerinde doğru olmalı, dürüst davranmalı ve yalandan kaçınmalıdır:

“Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakının ve doğru söz söyleyin.” (Ahzab, 33:70).

2. Sabır (Sabr)

Sabır, sıkıntılara ve zorluklara karşı dayanıklılık göstermeyi, acele etmemeyi ve her işte olgun davranmayı ifade eder. Kur’an, sabrın insanı güçlü kıldığını belirtir:

“Ey iman edenler! Sabredin, sabırda yarışın.” (Al-i İmran, 3:200).

3. Merhamet ve Şefkat (Rahmet)

Merhamet, insanlara karşı yumuşak ve anlayışlı davranmayı içerir. Kur’an, merhametli olmayı teşvik eder ve bu özelliği tüm insanlığa yönelik bir sorumluluk olarak görür:

“Biz seni ancak alemlere rahmet olarak gönderdik.” (Enbiya, 21:107).

4. Adalet (Adl)

Adalet, hakkı gözetmek ve kimseye haksızlık etmemektir. Kur’an, adil davranmayı emreder ve adaletin imanın bir parçası olduğunu belirtir:

“Ey iman edenler! Adaleti titizlikle ayakta tutun ve Allah için şahitlik edenler olun.” (Nisa, 4:135).

5. Alçakgönüllülük (Tevazu)

Mütevazı olmak, kibirden uzak durmak, kendini üstün görmemek anlamına gelir. Kur’an, kibiri kınar ve alçakgönüllülüğü över:

“Rahman’ın kulları yeryüzünde alçakgönüllü olarak yürürler.” (Furkan, 25:63).

6. Affedicilik (Af)

Kur’an, insanlara karşı bağışlayıcı ve affedici olmayı teşvik eder. Affetmek, insanın kendisini kin ve nefretten arındırmasını sağlar:

“Affetsinler ve hoşgörsünler. Allah’ın sizi bağışlamasını sevmez misiniz?” (Nur, 24:22).

7. Güvenilirlik (Emanet)

Emanete sadık kalmak, verilen sözleri yerine getirmek ve güvenilir bir insan olmak, Kur’an’da önemli bir ahlaki özellik olarak sunulur:

“Müminler, emanetlerine ve ahitlerine riayet edenlerdir.” (Müminun, 23:8).

8. Cömertlik (İnfak)

Kur’an, malını Allah yolunda harcayanları över. Cömertlik, başkalarının ihtiyaçlarını gözetmek ve mal ile imtihanın bilincinde olmaktır:

“Sevdiğiniz şeylerden Allah yolunda harcamadıkça iyiliğe eremezsiniz.” (Al-i İmran, 3:92).

9. Hayâ (Utanma Duygusu)

Kur’an, Müslümanların hayâ sahibi olmasını öğütler. Hayâ, kişiyi kötülüklerden uzak tutan bir özelliktir:

“Mümin erkeklere ve mümin kadınlara gözlerini sakınmalarını söyle.” (Nur, 24:30-31).

10. İffet ve Namusluluk (İffet)

Kur’an, insanların iffetli olmalarını ve ahlaki sınırları gözetmelerini emreder. İffet, kendini kötülükten korumak ve namusuna sahip çıkmak anlamındadır:

“İffetli kadınlara iftira atanlara lanet etmiştir.” (Nur, 24:23).

11. Zulümden Kaçınma (Zulm)

Kur’an, insanlara zulmetmemeyi ve haksızlık yapmamayı emreder. Zulüm, adaletten sapmak ve haklara riayet etmemektir:

“Allah zalimleri sevmez.” (Al-i İmran, 3:57).

12. Bağışlayıcılık ve Hoşgörü

Kur’an, insanları bağışlayıcı ve hoşgörülü olmaya teşvik eder. Hoşgörü, kişiyi hem bireysel hem toplumsal açıdan olgunlaştırır:

“Kötülüğü en güzel bir şekilde sav.” (Fussilet, 41:34).

13. Sözünde Durmak (Sadakat)

Kur’an, verilen sözlerin tutulması gerektiğini vurgular. Verilen sözde durmak, güvenilirliği sağlar ve toplumda huzuru artırır:

“Verdiğiniz sözü yerine getirin, çünkü söz verilen bir sorumluluktur.” (İsra, 17:34).

14. Zikir ve Şükür

Allah’ı anmak ve O’na şükretmek, bir Müslümanın ahlakını yücelten özelliklerdendir. Şükür, insanın nimetlerin kıymetini bilmesini sağlar:

“Eğer şükrederseniz, elbette size daha fazlasını veririm.” (İbrahim, 14:7).

15. Gıybet ve İftira Etmekten Kaçınma

Kur’an, başkalarının arkasından konuşmayı (gıybeti) ve iftira atmayı yasaklar. Bu tür davranışlar, insanların haklarını ihlal eder ve toplumda huzursuzluk yaratır:

“Birbirinizin arkasından kötü söz söylemeyin.” (Hucurat, 49:12).

Kur’an’da bu ahlaki özellikler, Müslümanların hem kendi ruhsal gelişimlerini sağlamak hem de toplum içinde huzuru ve güveni tesis etmek için önemlidir. Bu değerler, insanları kötülüklerden korur ve onları güzel bir ahlak sahibi olmaya yönlendirir.

@@@@@@@@

Kur’an-ı Kerim, sadece bir din kitabı değil, aynı zamanda insanlığa rehberlik eden kapsamlı bir ahlak kitabı olarak da kabul edilir. İçerisinde bireysel ve toplumsal hayatın her alanına dair detaylı ahlaki kurallar ve ilkeler yer alır.
Kur’an-ı Kerim’de vurgulanan başlıca ahlaki özellikler şunlardır:
* İman ve Allah’a olan bağlılık: Müminlerin en temel özelliği Allah’a inanmak ve O’na ibadet etmektir.
* Sabır ve şükür: Zorluklar karşısında sabırlı olmak ve nimetler için şükretmek, müminin temel vasıfları arasındadır.
* Adalet ve eşitlik: Herkesin haklarına saygı göstermek, zayıfları korumak ve adaleti tesis etmek müminlerin görevidir.
* Merhamet ve şefkat: Tüm canlılara karşı merhametli olmak, mazlumlara yardım etmek müminlerin önemli bir özelliğidir.
* Dürüstlük ve güvenilirlik: Sözlerinde durmak, emanete ihanet etmemek müminlerin temel prensiplerindendir.
* Hoşgörü ve tolerans: Farklı inanç ve kültürlere sahip insanlara karşı hoşgörülü olmak, müminlerin karakteristik özelliklerindendir.
* Yardımlaşma ve dayanışma: İhtiyaç sahiplerine yardım etmek, toplumsal birlik ve beraberliği sağlamak müminlerin görevidir.
* Tevazu ve alçakgönüllülük: Kibirlenmekten kaçınmak, başkalarını küçümsememek, müminin önemli vasıfları arasındadır.
* İlim öğrenme ve düşünme: Bilgi edinmeye önem vermek, olayları analiz etmek ve düşünmek müminin sürekli gelişimi için gereklidir.
* Helal kazanç ve harcama: Haramdan uzak durmak, helal yollarla kazanç elde etmek ve harcamak müminlerin ekonomik hayatındaki temel prensiptir.
Bu özelliklerin yanı sıra Kur’an-ı Kerim’de aşağıdaki gibi daha birçok ahlaki değerden bahsedilir:
* Anne babaya saygı: Anne babaya karşı gelmemek, onlara iyi davranmak.
* Komşuluk haklarına riayet: Komşulara iyi davranmak, onların haklarına saygı göstermek.
* Yetim ve yoksullara yardım: Yetimlerin ve yoksulların haklarını korumak, onlara destek olmak.
* Sözlü ve fiziki şiddetten kaçınmak: İnsanlara zarar vermemek, hakaret etmemek.
* Gıybet ve dedikodu yapmamak: İnsanların arkasından konuşmamak, onların hakkında kötü düşüncelere kapılmamak.
Kur’an-ı Kerim’deki bu ahlaki değerler, sadece bireysel hayatımızı değil, aynı zamanda toplum hayatımızı da şekillendirir. Bu değerlere uygun yaşamak, insanlarla olan ilişkilerimizi güçlendirir, toplumda huzur ve barışı sağlar.
Daha detaylı bilgi için şu surelere bakabilirsiniz:
* Bakara suresi: İman, ibadet, sabır, şükür gibi konularda detaylı bilgiler bulunur.
* Al-i İmran suresi: Müminlerin özellikleri ve birbirlerine karşı görevleri anlatılır.
* Hucurat suresi: Müminlerin kardeşliği ve birbirlerine karşı davranışları vurgulanır.

[1] https://www.youtube.com/watch?v=EKTPvXFbIqg

Loading

No Responsesيناير 18th, 2025

KURAN-I KERİM’DE GEÇMİŞ ÜMMETLERİN YAŞAYIŞLARI VE İBADETLERİ

KURAN-I KERİM’DE GEÇMİŞ ÜMMETLERİN YAŞAYIŞLARI VE İBADETLERİ[1]

 

Kuranı Kerimde geçmiş ümmetlerin yaşayışları ve ibadetleri.


Kur’an-ı Kerim, geçmiş ümmetlerin yaşayışları ve ibadetleri hakkında birçok kıssa ve ders verici bilgiler sunar. Bu kıssalar, önceki peygamberlerin tebliğleri, toplumların tepkileri, ibadet şekilleri ve başlarına gelen olaylar aracılığıyla hem o toplumlara yönelik uyarılar hem de Müslümanlara ders niteliğindedir.

1. Geçmiş Ümmetlerin İbadetleri ve Dini Yaşayışları

Geçmiş kavimlere Allah tarafından gönderilen peygamberler, her kavme Allah’a ibadet etme çağrısı yapmışlardır. Her peygamberin ümmeti, Allah’ın birliğine inanmayı ve O’na ibadet etmeyi öğrenmiştir. Bu çağrıya uyan topluluklar kurtuluşa ermiş, yüz çevirenler ise cezalandırılmıştır.

Örneğin, İbrahim (a.s.), Nuh (a.s.), Musa (a.s.), İsa (a.s.) gibi peygamberler, Allah’a ibadeti ve şirkten uzak durmayı öğretmiştir. “Biz, her ümmete (yalnız) Allah’a kulluk edin ve tağuttan sakının diye bir peygamber gönderdik.” (Nahl Suresi, 36. Ayet)

2. Geçmiş Kavimlerin Yanlış İbadet ve İnançları

Kur’an, bazı toplumların şirk koştuklarını, putlara taptıklarını ve peygamberleri yalanladıklarını anlatır. Örneğin, “Dediler ki: ‘Ey Hud! Sen bize açık bir mucize getirmedin. Biz de senin sözünle tanrılarımızı terk edecek değiliz.” (Hud Suresi, 53. Ayet) ifadesi, Hud peygamberin kavminin putperest inancına bağlılığını gösterir.

Semud Kavmi, Lut Kavmi gibi birçok kavim, peygamberleri yalanlayarak günah işlemeye devam etmiş ve sonuçta Allah’ın azabına uğramıştır.

3. Geçmiş Ümmetlerin İsyan ve Azgınlıkları

Kur’an’da Firavun, Karun gibi sembol isimlerle anlatılan karakterler, dünyevi güçlerini kullanarak Allah’a başkaldırmış, zulüm ve azgınlıkla toplumlarına zarar vermişlerdir. Özellikle Musa (a.s.) ve Firavun kıssasında, Firavun’un Allah’a karşı gelmesi ve ardından boğularak helak edilmesi, inanmayanlara yönelik bir uyarı niteliğindedir. “Firavun dedi ki: ‘Ben size izin vermedikçe başka bir ilah edinmenize izin vermem.” (Kasas Suresi, 38. Ayet)

4. İbadette İstikrar ve Sabır Gösteren Ümmetler

Geçmiş ümmetlerden bazıları, peygamberlerinin davetine uyarak Allah’a teslimiyetle ibadet etmişlerdir. Örneğin, İbrahim (a.s.) ve ona inananlar, sabır ve teslimiyetin örnekleri olarak gösterilir. İbrahim (a.s.)’ın ateşe atılmasına rağmen imanında sebat etmesi, Allah’a olan bağlılığıyla ders niteliğindedir.

Hz. Nuh (a.s.) da uzun yıllar kavmini Allah’a çağırmış, çok az sayıda inanan olsa bile davetinden vazgeçmemiştir. “Andolsun ki, Nuh’u da kavmine gönderdik. Dedi ki: ‘Ey kavmim! Allah’a kulluk edin. Sizin O’ndan başka ilahınız yoktur.” (Araf Suresi, 59. Ayet)

5. Kur’an’ın Öğütleri ve İbret Verici Mesajlar

Kur’an, geçmiş ümmetlerin yaşadığı olayları birer ibret tablosu olarak sunar. Geçmiş kavimlerin, Allah’ın emirlerine uymamaları sonucu helak edilmesi, Müslümanları aynı hatalara düşmemeye davet eder. “Andolsun ki onların kıssalarında akıl sahipleri için ibret vardır.” (Yusuf Suresi, 111. Ayet) ifadesi, bu kıssaların ders verici yönünü özetler.

Kur’an, geçmiş ümmetlerin kıssalarıyla Müslümanları hem inanç ve ibadetlerine bağlı kalmaları konusunda teşvik eder, hem de Allah’a karşı gelmenin sonuçları hakkında uyarılarda bulunur. Bu kıssalar, Allah’a teslimiyetin ve O’nun emirlerine uygun yaşamanın önemini vurgular.

[1] https://www.youtube.com/watch?v=g8_s-kz6XVQ

Loading

No Responsesيناير 18th, 2025

Memnu heykel, ya bir zulm-ü mütehaccir, ya bir heves-i mütecessim veya bir riyâ-yı mütecessiddir.

Memnu heykel, ya bir zulm-ü mütehaccir, ya bir heves-i mütecessim veya bir riyâ-yı mütecessiddir.


İslam’da heykel ve tasvir yasağına dair yaklaşımlardan biri olan Bediüzzaman Said Nursi’nin İslami bakış açısını yansıtır. Söylem, heykel yapma eylemini üç temel eleştiri üzerinden değerlendiriyor ve heykelleri şu şekilde tanımlıyor:

1. Zulm-ü Mütehaccir (taşlaşmış zulüm):
Heykellerin, geçmişteki zorbalık ve despotlukları sembolize ettiği düşüncesidir. Özellikle tarih boyunca diktatörlerin veya otoriter figürlerin, kendi iktidarlarını ölümsüzleştirmek ve halkı baskı altına almak amacıyla heykeller yaptırması bu eleştirinin temelini oluşturur.

2. Heves-i Mütecessim (cisimleşmiş arzu):
İnsanların geçici dünya heveslerini veya kişisel tutkularını fiziksel bir formda ölümsüzleştirme çabasıdır. Bu, insanın kendi nefsine olan düşkünlüğünü ve yaratıcıya bağlılık eksikliğini ifade eder. Heykeller bu bağlamda, dünyevî arzuların ve insanın kendini yüceltme çabasının bir sembolü olarak görülür.

3. Riyâ-yı Mütecessid (cisimleşmiş gösteriş):
Heykellerin bir tür gösteriş, sahte şan ve şöhretin yansıması olduğu vurgulanır. Bu, insana ait kusurların ve dünyevî iddiaların yüceltilmesini eleştirir. Bu bağlamda, heykellerin gerçek bir değer yerine, bir riyâkârlık ürünü olduğu ifade edilir.

Arka Plan ve Değerlendirme

Bu ifadeler, heykel ve tasvir yasağı ile ilgili İslam düşüncesindeki hassasiyetleri anlamak açısından önemli bir perspektif sunar. İslam’da tasvir yasağı, genelde putperestlik ve insanın Allah’a olan teslimiyetini zedeleyen tutumlarla ilişkilendirilmiştir. Özellikle, heykellerin birer ibadet objesi hâline gelebileceği endişesi, bu yaklaşımın temel nedenlerinden biridir.

Bediüzzaman’ın bu görüşü, İslamî bir hayat felsefesi ve sanata dair eleştirel bir bakış açısı sunarken, ahiret merkezli bir hayat anlayışını vurgular. Ona göre, insanın dünyadaki her faaliyeti, Allah’ın rızasını kazanma ve hakikate yönelme amacı taşımalıdır. Dünyevî hevesleri yansıtan unsurlar, insanın manevi yükselişine engel olabilir.

@@@@@@

“Rivayette vardır ki, “âhirzamanda Deccal gibi bir kısım şahıslar ulûhiyet dâva edecekler ve kendilerine secde ettirecekler.”2
Allahu a’lem, bunun bir tevili şudur ki: Nasıl ki padişahı inkâr eden bir bedevî kumandan, kendinde ve başka kumandanlarda, hâkimiyetleri nisbetinde birer küçük padişahlık tasavvur eder. Aynen öyle de, tabiiyyun ve maddiyyun mezhebinin başına geçen o eşhas, kuvvetleri nisbetinde kendilerinde bir nevi rububiyet tahayyül ederler ve raiyetini kendi kuvveti için kendine ve heykellerine ubudiyetkârâne serfüru ettirirler, başlarını rükûa getirirler demektir.”
https://kulliyat.risaleinurenstitusu.org/sualar/eddai/503

Loading

No Responsesيناير 18th, 2025

KURAN-I KERİM’DE FARKLI DİN VE YAŞAYIŞ ÖRNEKLERİ

KURAN-I KERİM’DE FARKLI DİN VE YAŞAYIŞ ÖRNEKLERİ[1]

 

Kuranı Kerimde farklı din ve yaşayış örnekleri.


Kur’an-ı Kerim, farklı dinlere, yaşam biçimlerine ve bu yaşamların insanları nasıl etkilediğine dair çeşitli örnekler sunar. Kur’an’ın amacı, farklı inanç ve yaşayış biçimlerini tanıtarak insanları hak dine davet etmek, Allah’ın birliğini ve ahiret inancını öğütlemektir. Farklı dinlerin ve yaşam biçimlerinin hem olumlu hem de olumsuz yönlerini içeren kıssalar, Kur’an’ın kapsayıcı bir rehber olarak tüm insanlığa yönelik öğütlerini ortaya koyar.

1. Putperestlik ve Şirk (Allah’a Ortak Koşma)

Kur’an, şirk koşan kavimleri çokça eleştirir. Özellikle putperestliğin geçici dünya hayatında kişiyi tatmin edebileceğini ama sonsuz ahiret için bir tehlike olduğunu belirtir.

Hz. İbrahim’in, kavminin putlara tapmasını sorgulaması buna örnektir: “Hani babasına ve kavmine demişti ki: ‘Sizin taptıklarınız nedir?'” (Enbiya Suresi, 52. Ayet).

Putperestliği kınarken, insanlara Allah’ın birliğini öğütleyerek onlara ibret sunar. Örneğin, “Gerçek şu ki Allah, kendisine ortak koşulmasını bağışlamaz.” (Nisa Suresi, 48. Ayet).

2. Kitap Ehli (Yahudiler ve Hristiyanlar)

Kur’an, Yahudiler ve Hristiyanlar gibi kendilerine kutsal kitap gönderilmiş toplumlara “Ehl-i Kitap” olarak hitap eder. Ehl-i Kitap ile Müslümanlar arasında ortak inançlara dikkat çeker; Allah’a iman, peygamberler, ahiret inancı gibi temel konularda benzerlikler vurgulanır.

Aynı zamanda, kitaplarını tahrif ettikleri (değiştirdikleri) ve Allah’ın emirlerini ihlal ettikleri için uyarılmışlardır. Yahudilerin dünya malına düşkünlükleri ve Hristiyanların İsa’yı ilahlaştırmaları, Kur’an’da eleştirilmiştir: “Andolsun ki, ‘Allah, Meryem oğlu Mesih’tir.’ diyenler kesinlikle kafir oldular.” (Maide Suresi, 72. Ayet).

3. Hz. Musa ve İsrailoğulları

Hz. Musa’nın kıssasında İsrailoğulları’nın, Allah’ın sayısız nimetlerine rağmen isyan etmeleri, yanlış yaşam tercihleri ve inanç eksiklikleri detaylı olarak anlatılır. İsrailoğulları, Hz. Musa’ya itaatte sıkıntı çekmiş, bu yüzden farklı musibetlerle sınanmışlardır.

“Musa: ‘Ey kavmim! Gerçekten siz, buzağıyı (tanrı edinmekle) kendinize zulmettiniz.'” (Bakara Suresi, 54. Ayet) ifadesi, onların ilahi uyarılara rağmen buzağıya tapmalarını eleştirir.

4. Sabii

Sabii ve Mecusiler, Kur’an’da adı geçen diğer din mensuplarıdır. “Şüphesiz iman edenler, Yahudiler, Hristiyanlar ve Sabiilerden Allah’a ve ahiret gününe inanıp salih amel işleyenler için Rableri katında mükafat vardır.” (Bakara Suresi, 62. Ayet) ayeti, bu toplumlara da adaletle muamele edilmesini önerir.

-Seyyid Kutup, Bakara süresinin 62. âyetini tefsir ederken şöyle demektedir: “Sabiîlere gelince onlar, en tercih edilen rivayete göre, bi’setten önce kavimlerinin puta tapmasından hoşlanmayarak, gönüllerine hitap eden ve samimiyetle bağlanabilecekleri bir itikat arayan Araplardır.


Kur’ân-ı Kerim’de, yahudi ve hristiyanlarla birlikte zikredilen bir topluluk. “Şüphesiz iman edenler, yahudiler, hristiyanlar ve sabiîler’den Allah’a, ahiret gününe iman edenler ve salih amel işleyenlerin Rableri katında mükafatları vardır…” (el-Bakara. 2/62; Ayrıca bk. el-Maide, 5/69; el-Hac, 22/17). Âyetlerde, sabiûn, şeklinde çoğul kalıbındadır. Müfredi, “sabiî”dir. Âyetlerde zikredilen sabiîlerin kimler olduğu hakkında müfessirler değişik görüşler ileri sürmüşlerdir: Sabiîler; hristiyanlar, yahudiler ve mecusîler arasında bir topluluk olup hiç bir dine sahip değillerdir; Ehl-i kitap olup Zebur’u okumaktadırlar; Yahudiler ile mecusîler arasında bir topluluktur. Onların dini yoktur; Sabiîlik diğer dinler gibi bir din olup mensupları sadece “Lailahe illallah” derler ve hiç bir şekilde ibadet etmedikleri gibi bir kitapları ve tanıdıkları bir peygamberleri yoktur. Ceziretul-Mevsil bölgesinde yaşarlar; Meleklere tapınan bir topluluk olup, bir kıbleye yönelerek namaz kılarlar ve Zebur’u okurlar; Irak taraflarında yaşayan bir topluluk olup, peygamberlerin tamamına iman ederler, her sene otuz gün oruç tutup, Yemen’e doğru yönelerek günde beş defa namaz kılarlar (Taberî, Camiul-Beyan an Te’vil-i Âyâtil Kur’ân, Mısır 1969, I, 318-320; İbn Kesir, Tefsirul-Kur’ânil-Azim, İstanbul 1984, I, 148-149). Fahruddin er-Razî diğer görüşleri zikrettikten sonra sabiîlerin, yıldızlara tapan bir topluluk olduğu görüşünü doğruya en yakın olarak kabul etmektedir (Tefsir-i Kebir, II, 105).

https://www.google.com/amp/s/sorularlaislamiyet.com/kaynak/sabiiler%3famp

@@@@@@

Tefsirlerdeki yorumu.

Bakara Suresi 2/62. ayeti, birçok tefsirci tarafından farklı yaklaşımlarla yorumlanmıştır. Ayet, farklı dinlere mensup grupların Allah’a ve ahiret gününe iman edip salih amel işledikleri takdirde Allah katında mükafat göreceklerini ifade eder. İşte bu ayetin tefsirlerde ele alınışına dair bazı detaylar:

1. Genel Anlam ve Öncelikli Mesaj

Ayet, imanın ve salih amellerin önemini vurgular. Ayette, Yahudiler, Hristiyanlar ve Sabiîler gibi diğer dinlere mensup kişilerin de Allah’a ve ahiret gününe inanıp salih ameller işlemesi durumunda mükafat görecekleri belirtilir. Bu, dinler arası bir kapsayıcılığı ifade eder gibi görünmekle birlikte, İslam bağlamında bu imanın ne şekilde olması gerektiği konusunda farklı yorumlar geliştirilmiştir.

2. Tefsirlerdeki Yorumlar

a. İslam Öncesi Döneme İşaret

Bazı müfessirler, bu ayetin İslam’dan önceki dönemde yaşayan Yahudi, Hristiyan ve Sabiîleri kapsadığını belirtmiştir. Onlara göre, İslam’ın gelmesinden önce kendi peygamberlerine ve vahiylerine uygun olarak Allah’a ve ahiret gününe iman edenler mükafat görecektir. Ancak İslam geldikten sonra hak dinin İslam olduğunu kabul etmeyenler bu kapsama girmez.

b. İnanç ve Amel Bütünlüğü

Müfessirlerin çoğu, bu ayette bahsedilen imanın ve salih amellerin, Kur’an’da tanımlandığı şekilde Allah’a iman ve ibadetler olduğunu vurgular. Onlara göre, burada Allah’a ve ahiret gününe iman edenlerden kasıt, İslam’ı ve Hz. Muhammed’i tasdik edenlerdir.

c. Sabiîler Kimdir?

“Sabiîler” hakkında farklı görüşler vardır. Bazı müfessirler, Sabiîleri yıldızlara veya meleklere tapan bir grup olarak tanımlar. Diğerleri ise bu grubun Hanifler gibi tevhid inancına yakın bir grup olduğunu ileri sürer.

3. Önemli Tefsirlerde Yorumlar

a. Taberî Tefsiri

Taberî, bu ayetin genel olarak Allah’ın adaletini ve her topluluğa peygamber gönderildiği gerçeğini hatırlattığını belirtir. Ancak İslam geldikten sonra, hak dine uymayanların bu kapsam dışında kalacağını söyler.

b. İbn Kesir Tefsiri

İbn Kesir, bu ayetin İslam öncesi dönemi kapsadığını, İslam geldikten sonra ise yalnızca İslam’a inanmanın yeterli olduğunu ifade eder. İslam’dan önceki Yahudi ve Hristiyanların da kendi şeriatlarına göre Allah’a iman edip salih amel işlemeleri gerektiğini vurgular.

c. Elmalılı Hamdi Yazır Tefsiri

Elmalılı, bu ayeti geniş bir bağlamda değerlendirir. Allah’a iman ve ahiret inancı gibi temel esasların evrensel olduğunu, ancak salih amelin ne olduğu konusundaki kriterlerin İslam’la birlikte daha açık şekilde ortaya konduğunu ifade eder.

4. Çağdaş Yorumlar

Bazı modern tefsirciler, bu ayeti farklı dinlere mensup bireylerin inanç ve amellerine bir çağrı olarak değerlendirir. Allah’ın adaletinin ve rahmetinin genişliğini vurguladıklarını belirtirler. Ancak yine de İslam’ın nihai hak din olduğu fikri korunur.

Sonuç

Bu ayet, hem farklı dinlerin mensuplarına bir mesaj hem de İslam’ın temel ilkelerini hatırlatmaktadır. Tefsirlerde genellikle, İslam geldikten sonra hak dine tabi olmanın gerekliliği vurgulanmış, ayetin İslam öncesi dönemde yaşayanlara yönelik olduğu belirtilmiştir. Ayetin nihai anlamını doğru şekilde kavrayabilmek için bütün Kur’an bağlamını ve diğer ayetleri dikkate almak önemlidir.

 

-“Fes’elû ehle’z-zikri in küntüm lâ ta‘lemûn” ayeti, Nahl Suresi 43. ayet ve Enbiya Suresi 7. ayette yer alır. Ayetin meali şöyledir:

“Eğer bilmiyorsanız, zikr ehline sorun.”

Bu ayetle ilgili müfessirlerin genel yorumları şu şekildedir:

1. Ayetin bağlamı ve anlamı

Ayetin indiği bağlamda, Mekke müşrikleri Hz. Peygamber’in peygamberliğini inkâr ediyor ve “Allah insanlardan birini peygamber yapar mı?” diye itiraz ediyorlardı. Ayette bu itirazlara cevap verilerek, müşriklere, önceki peygamberlerin de insanlar arasından seçildiğini belirtmek üzere bilgi sahibi kişilere başvurmaları öğütlenmiştir. “Zikr ehli” ifadesi burada, Tevrat ve İncil gibi kutsal kitaplara sahip olan Yahudi ve Hristiyan âlimlerini ifade eder.

2. Zikr Ehli Kimdir?

İbn Abbas: “Zikr ehli” ile kastedilenler, Tevrat ve İncil bilgisine sahip olan Yahudi ve Hristiyan bilginleridir. Çünkü o dönemde bu kutsal kitaplarda önceki peygamberlerin insanlardan seçildiği bilgisi yer alıyordu.

Taberî: Ayetin muhataplarının bilgi eksikliği varsa, uzmanlardan öğrenmeleri gerektiğini vurgular. “Zikr ehli” ifadesinin, kitap ehline ya da genel anlamda bilgili kişilere işaret ettiğini söyler.

Kurtubî: Ayette geçen “zikr” ifadesini, Kur’an, Tevrat, İncil veya genel olarak Allah’tan gelen bilgi olarak yorumlar. Bu nedenle “zikr ehli”, kutsal metinleri bilen uzmanlardır.

Elmalılı Hamdi Yazır: “Zikr ehli”, ehil ve uzman kişilerdir. Elmalılı, bilginin önemine vurgu yapar ve ayeti, her alanda bilgi sahibi insanlara danışmanın gerekliliğine işaret olarak yorumlar.

3. Genel mesaj

Ayetin doğrudan bağlamı önceki peygamberlerin durumuna işaret etse de, müfessirler ayetin daha genel bir ilkeyi öğrettiğini belirtir: Bilmeyen kişilerin, bilenlere danışması gerekir.
Bu, dini meselelerle sınırlı olmayıp tüm alanlar için geçerli bir ilkedir.

4. Güncel tefsir yaklaşımları

Günümüz müfessirleri, ayeti uzmanlık ve bilgiye başvurma gerekliliği açısından yorumlamışlardır. Örneğin:

Mevdudi: Ayet, her alanda ehil kişilere danışmanın önemine işaret eder. Cehalet, doğru bilgiye ulaşarak aşılabilir.

Seyyid Kutub: Ayet, İslam’ın akıl ve bilginin rehberliğine verdiği önemi vurgular. Müslümanların, bilmediklerini öğrenmek için uzmanlara yönelmesi gerektiğini ifade eder.

Sonuç

Bu ayet, hem dini hem de dünyevi konularda uzman kişilere danışmanın önemini vurgular. Müfessirler, ayeti müşriklerin itirazına bir cevap olduğu kadar, insanlara bilgiye dayalı bir yaşam tarzı benimsemeleri gerektiği mesajını da verdiğini belirtmişlerdir.

@@@@@@

Bak.
https://www.google.com/amp/s/sorularlaislamiyet.com/nahl-suresi-43-ayette-gecen-bilmiyorsaniz-alimlere-sorun-ifadesini-aciklar-misiniz-zikir-ehlinden%3famp

 

  1. Hristiyan Rahipler ve Din Adamları

    Kur’an, bazı Hristiyan rahiplerin dinlerine içtenlikle bağlı olduklarını, hoşgörülü ve yumuşak huylu olduklarını belirtir. “Onların içinde Allah’a karşı saygıyla eğilen rahipler ve keşişler vardır.” (Maide Suresi, 82. Ayet)

    Ancak, Hristiyan din adamlarının bazılarının dini ticarete dönüştürdüğü, halkı sömürdüğü ve kendi menfaatleri doğrultusunda dini değiştirdiği yönünde eleştiriler de yer alır.

    6. İnkarcı ve Ateist Yaşam Biçimleri

    Kur’an’da bazı toplumlar tamamen inançsız bir yaşam biçimi benimsemiş, Allah’ı ve ahiret inancını inkâr etmişlerdir. Örneğin, Ad ve Semud kavimleri gibi kavimler, Allah’a inanmadan dünya hayatını amaç edinmişler ve sonunda helak olmuşlardır. “Ad kavmi Rablerinin emrine baş kaldırdılar. Bunun üzerine onları şiddetli ve sürekli bir fırtınayla helak ettik.” (Hakka Suresi, 6. Ayet)

    İnançsız toplumların haz ve menfaat odaklı yaşayışları, geçici dünya hayatını tercih ederek ahireti unutmaları nedeniyle eleştirilir.

    7. Sabırlı ve Allah’a Teslimiyetle Yaşayan Toplumlar

    Kur’an’da bazı toplumlar örnek gösterilerek iman ve teslimiyetin güzelliği vurgulanır. Örneğin, Hz. İbrahim ve ona tabi olanlar, zor şartlar altında Allah’a olan inançlarından taviz vermemiştir.

    Aynı şekilde, Hz. Yusuf’un kıssasında sabırlı ve iffetli yaşamak, ahlaki değerlerden sapmamak ve Allah’a güvenmek örnek bir yaşam biçimi olarak anlatılır. “O, Allah’ın nimetlerine karşılık olarak bizden bir ihsan görmemizi beklerdi. Biz ise, ancak Allah’a ibadet ederiz.” (Yusuf Suresi, 52. Ayet)

    8. Dünya ve Ahireti Dengede Tutan Yaşam Biçimi

    Kur’an, Müslümanlara dünya ve ahiret dengesini gözetmeyi öğütler. Sadece dünya hayatına bağlanmayı ya da ahiret için dünyayı tamamen terk etmeyi önermez. “Allah’ın sana verdiğinden (O’nun yolunda harcayarak) ahiret yurdunu ara; dünyadan da nasibini unutma.” (Kasas Suresi, 77. Ayet)

    Bu öğüt, Kur’an’da denge, ölçülülük ve orta yolu benimseyen bir yaşam biçimini teşvik eder.

    Kur’an-ı Kerim, farklı dinleri ve yaşam biçimlerini anlatarak, insanları tek bir Allah’a inanıp O’na teslim olmaya davet eder. Allah’ın birliğine iman, ahiret inancı, salih amel gibi temel ilkeler bu örnekler üzerinden vurgulanır ve insanlara rehberlik eder. Bu kıssalar, insanların doğru yolu bulmalarına, hakikate yönelmelerine yardımcı olur.

[1] https://www.youtube.com/watch?v=KFMM-ZsucG4

Loading

No Responsesيناير 17th, 2025

KURAN-I KERİM’DE GEÇEN BİLİMSEL AYETLER

KURAN-I KERİM’DE GEÇEN BİLİMSEL AYETLER[1]

 

Kuranı Kerimde geçen bilimsel ayetler.


Kur’an-ı Kerim’de doğa olaylarına, göklerin ve yerin yaratılışına, insanın var oluşuna dair bazı ayetler bulunmaktadır. Bu ayetler, bilimsel konulara direkt bir rehber niteliğinde olmasa da, modern bilimle örtüşen bazı gözlemleri içerir. Bu ayetler insanları evreni, doğayı ve yaratılışı gözlemleyip tefekkür etmeye yönlendirir. İşte bazı örnekler:

1. Evrenin Genişlemesi

Kur’an’da evrenin genişlemesine dair bir işaret olduğu düşünülür. Modern bilim de evrenin genişlemekte olduğunu kanıtlamıştır.

“Biz göğü kudretimizle bina ettik ve Biz onu elbette genişletmekteyiz.” (Zariyat, 51:47).

2. Göğün Koruyucu Özelliği

Atmosferin dünya üzerindeki koruyucu etkisine dikkat çeken bir ayet olarak değerlendirilir. Atmosfer, zararlı güneş ışınlarını süzer ve meteorların dünyaya çarpmasını engeller.

“Gökyüzünü korunmuş bir tavan gibi yaptık, onlar ise onun ayetlerinden yüz çeviriyorlar.” (Enbiya, 21:32).

3. Gök Cisimlerinin Yörüngeleri

Kur’an, güneş, ay ve yıldızların belirli bir yörüngede hareket ettiğini belirtir ki, bu durum astronomik olarak doğrulanmıştır.

“Güneş ve Ay bir hesaba göre hareket etmektedir.” (Rahman, 55:5).

“Güneş de kendisi için belirlenen bir durakta akıp gitmektedir.” (Yasin, 36:38).

4. Dağların Sabitlenmesi ve Yeryüzündeki Rolü

Kur’an’da dağların yeryüzündeki dengeyi sağladığına işaret edilir. Jeoloji bilimi de dağların yer kabuğunu sabitleyici bir rol oynadığını ortaya koymuştur.

“Yeryüzünde, onları sarsmasın diye sabit dağlar yerleştirdik.” (Nahl, 16:15).

5. İki Deniz Arasındaki Farklılık

Farklı tuzluluk oranlarına sahip denizlerin birbirine karışmadığı anlatılır. Bugün, suyun farklı yoğunluklarda olduğu bölgelerde iki denizin birbiriyle karışmadığı bilinmektedir.

“İki denizi salıvermiştir, birbirine kavuşuyorlar; fakat aralarında bir engel vardır, birbirine geçip karışmıyorlar.” (Rahman, 55:19-20).

6. Embriyonun Gelişimi

Kur’an’da insanın anne karnındaki gelişim aşamaları ayrıntılı bir şekilde ele alınır. Bu ayetler modern embriyoloji ile paralellik taşır.

“Andolsun, insanı çamurdan bir özden yarattık. Sonra onu sağlam bir karargâhta nutfe (döllenmiş yumurta) haline getirdik. Sonra nutfeyi alaka (embriyo) yaptık, ardından alakayı bir çiğnemlik et parçası yaptık.” (Müminun, 23:12-14).

7. Parmak İzlerinin Benzersizliği

Parmak izlerinin benzersizliği ile ilgili olarak, kıyamet günü insanın parmak uçlarına kadar yeniden yaratılacağı belirtilir. Parmak izlerinin her bireyde farklı olduğu 19. yüzyılda bilimsel olarak kanıtlanmıştır.

“Evet, biz onun parmak uçlarını bile yeniden düzenlemeye gücümüz yeter.” (Kıyamet, 75:4).

8. Yağmurun ve Bitkilerin Oluşumu

Kur’an’da, yağmurun yeryüzüne nasıl can verdiği ve bitkilerin bu suyla nasıl yetiştiği anlatılır.

“Ölü toprağa hayat verdik ve orada her türlü güzel bitkilerden çiftler yarattık.” (Kaf, 50:9).

9. Rüzgarların Döllenme Görevi

Rüzgarların bulutları taşıdığı ve bitkilerin döllenmesine yardımcı olduğu ifade edilir. Modern bilim, rüzgarların bitki döllenmesinde ve bulut oluşumunda önemli bir rol oynadığını doğrulamaktadır.

“Dölleyici rüzgarlar gönderdik.” (Hicr, 15:22).

10. Yerçekimi ve Denge

Kur’an’da yeryüzünde bir denge olduğuna dikkat çekilir. Bugün yerçekimi gibi fiziksel kuvvetlerin bu dengeyi sağladığı bilinmektedir.

“Biz her şeyi bir ölçüye göre yarattık.” (Kamer, 54:49).

11. Demirin Yeryüzüne İndirilmesi

Kur’an’da demirin insanlık için yararlı olduğu ve indirildiği belirtilir. Bu, demirin dünyada doğal olarak değil de, meteorlar aracılığıyla yeryüzüne geldiği teorisiyle ilişkilendirilmiştir.

“Demiri de indirdik; onda büyük bir kuvvet ve insanlar için yarar vardır.” (Hadid, 57:25).

12. Ay’ın Işığı

Ay’ın kendi ışığını yaymadığı, sadece yansıyan bir ışıkla parladığına işaret edilir. Modern bilim de Ay’ın ışığının, Güneş’in yansıması olduğunu ortaya koymuştur.

“Allah, içinde yollar bulasınız diye güneşi bir aydınlık, ayı bir ışık kıldı.” (Yunus, 10:5).

13. Canlıların Çiftler Halinde Yaratılması

Kur’an’da bitkilerden hayvanlara kadar her canlının çiftler halinde yaratıldığı anlatılır. Bu, biyolojik olarak türlerin dişi ve erkek olarak yaratıldığı gerçeğiyle uyumludur.

“Her şeyi çift yarattık ki, düşünesiniz.” (Zariyat, 51:49).

14. Arının Bal Yapması

Arının bal yapması, Allah’ın ona ilham ettiği bir özellik olarak sunulmuştur. Arıların bu yapısal görev bilinci, modern bilim tarafından da inceleme konusu olmuştur.

“Rabbin bal arısına vahyetti: Dağlardan, ağaçlardan ve insanların yaptıkları çardaklardan kendine evler edin. Sonra her türlü üründen ye, sonra Rabbinin yollarında boyun eğerek yürü. Karınlarından renkleri çeşit çeşit bir içecek çıkar ki onda insanlar için şifa vardır.” (Nahl, 16:68-69).

Sonuç

Kur’an’da geçen bu ayetler, evrendeki düzen, doğa olayları, insanın yaratılışı gibi konulara işaret ederek insanları düşünmeye ve araştırmaya teşvik eder. Bu ayetler bilimsel bilgi vermekten çok, Allah’ın yaratışındaki hikmeti göstermeye yöneliktir. Kur’an, insanları hem ilahi hakikati kavramaya hem de bilimsel gerçekleri keşfetmeye davet eder.

@@@@@@@@

Kur’an-ı Kerim’de Geçen Bilimsel Ayetler Hakkında
Kur’an-ı Kerim’in indirildiği dönemde bilinmeyen birçok bilimsel gerçeğe işaret ettiği iddiası, uzun yıllardır tartışılan bir konudur. Bu iddiayı savunanlar, Kur’an’daki bazı ayetlerin modern bilimin bulgularıyla uyuştuğunu ve bu durumun Kur’an’ın mucizevi bir kitap olduğunu gösterdiğini öne sürerler.
Bu iddiaların temelinde yatan bazı yaygın örnekler şunlardır:
* Evrenin genişlemesi: Zariyat suresi 47. ayette geçen “ve sema’i bina’na” (ve göğü biz inşa ettik) ifadesi, bazı yorumcular tarafından evrenin genişlemesi olarak yorumlanır.
* Embriyonun gelişimi: Müminun suresi 14. ayetteki “Sonra onu bir alak (asılı pıhtı) kıldık, sonra o alak bir çiğnemlik et parçası oldu…” ifadesi, embriyonun gelişimiyle ilişkilendirilir.
* Dağların yerküreyi sabitlemesi: Enbiya suresi 31. ayette dağların yerküreyi sabitlemesiyle ilgili bir ifade geçer.
* Su döngüsü: Rahman suresi 6-7. ayetlerde su döngüsüyle ilgili bir açıklama olduğu iddia edilir.
Bu tür yorumlar yapılırken dikkat edilmesi gereken bazı noktalar vardır:
* Dil ve anlam: Arapça bir metin olan Kur’an’ın ayetleri, indirildiği dönemdeki Arapça anlayışı ve kültürel bağlamı içinde değerlendirilmelidir. Modern bilimsel terimlerin doğrudan Kur’an’a aktarılması, metnin anlamını çarpıtabilir.
* Metafor ve benzetmeler: Kur’an’da sıkça kullanılan metafor ve benzetmeler, bilimsel gerçekleri ifade etmek yerine, dini bir mesajı daha etkili bir şekilde anlatmak amacıyla kullanılabilir.
* Bilimsel bilginin gelişimi: Bilim sürekli olarak gelişen bir alandır. Bugün doğru kabul edilen bir bilimsel gerçek, gelecekte farklı bir şekilde açıklanabilir. Bu nedenle, Kur’an ayetlerini güncel bilimsel bilgilere göre yorumlamak yanıltıcı olabilir.
Sonuç olarak, Kur’an’daki bazı ayetlerin modern bilimsel bulgularla ilişkilendirilmesi, ilgi çekici bir konu olsa da, bu tür yorumlar yapılırken dikkatli olunmalıdır. Kur’an’ın asıl amacı, insanlara doğru yolu göstermek ve ahlaki değerler aşılamaktır. Bilimsel gerçekleri açıklamaktan ziyade, insanın iç dünyasına hitap eder.
Kur’an’ı bilimsel bir metin gibi ele almak yerine, dini bir metin olarak anlamak ve onun mesajlarını doğru bir şekilde kavramak önemlidir.

*********** 

Kuranı Kerimde bilimsel ayetler.


Kur’an-ı Kerim, birçok müfessir ve araştırmacı tarafından bilimsel içerikler barındırdığı iddiasıyla incelenmiştir. İşte bazı ayetler ve bunların bilimle ilişkilendirilen yorumları:

1. **Evrenin Yaratılışı**:
– **Ayet**: “Gökleri ve yeri yaratan O’dur. Onların arasında, O’nun emriyle bir süre kalacak olan her şey yaratılmıştır.” (A’raf 54)
– **Yorum**: Bu ayet, evrenin yaratılışı ve düzeni ile ilgili bilimsel düşünceleri destekleyen bir ifade olarak yorumlanır.

2. **Embriyo Gelişimi**:
– **Ayet**: “Sonra nutfeyi bir alaka (embriyo) haline getirdik.” (Müminun 13)
– **Yorum**: Bu ayet, embriyonun gelişim aşamalarını anlatır ve modern embriyoloji ile paralellik gösterildiği düşünülür.

3. **Dağların İşlevi**:
– **Ayet**: “Dağlar, yerin sarsılmasını önleyici olarak yerleştirilmiştir.” (Nebe 6-7)
– **Yorum**: Bu, dağların tektonik hareketler üzerindeki etkisine işaret ettiği şeklinde yorumlanır.

4. **Suyun Önemi**:
– **Ayet**: “Her canlı şeyi sudan yarattık.” (Enbiya 30)
– **Yorum**: Su, yaşamın temel unsuru olarak kabul edilir; bu ayet, suyun biyolojik önemi üzerinde durur.

5. **Karanlık ve Işık**:
– **Ayet**: “Gecenin karanlığını ve gündüzün aydınlığını yaratan O’dur.” (En’am 96)
– **Yorum**: Gecenin ve gündüzün oluşumunun, Dünya’nın dönmesi ile ilgili olduğu anlaşılmaktadır.

Bu ayetlerin bilimsel içerik taşıdığına dair yorumlar, Kur’an’ın evrenselliği ve zamanla uyumlu olduğu düşüncesinden kaynaklanmaktadır.

********************   

Celalettin Suyutinin Kuran ilimleri adlı eserinde Özetle ne anlatmaktadır, misal verir misiniz


Celalettin Suyutinin “Kur’an İlimleri” adlı eseri, Kur’an’ın anlaşılması, yorumlanması ve öğretilmesi üzerine kapsamlı bir inceleme sunmaktadır. Eserde, Kur’an’ın kelime anlamları, lafzi özellikleri, tefsir çeşitleri, kıraat ilimleri, nazım ve belagat gibi konular detaylı bir şekilde ele alınmaktadır.

Suyuti, Kur’an’ın tarihsel bağlamı içinde incelenmesini ve çeşitli yorum ekollerinin (örneğin, Maturidi ve Eşari) nasıl şekillendiğini açıklar. Aynı zamanda, Kur’an’ı anlama konusunda kullanılan yöntemlerin yanı sıra, farklı kıraatlerin ve tefsirlerin önemini de vurgular.

Misal olarak: Eserde, Kur’an’ın nazım özellikleri üzerine yapılan bir inceleme örneği, ayetlerin ve surelerin yapılarına, kullanım şekillerine dair detaylar sunarak, okuyucunun Kur’an’ı daha derinlemesine anlamasına yardımcı olur. Ayrıca, Kur’an’ın sosyal ve hukuki boyutlarını ele alarak, dinin toplumsal hayattaki yeri hakkında bilgi verir.

Bu tür bilgiler, din bilimleri alanında çalışanlar ve Kur’an üzerine araştırma yapan akademisyenler için değerli bir kaynak niteliğindedir.

@@@@@@@@

Suyuti muterekul akran adlı eserinde Özetle ne anlatmaktadır

Celalettin Suyuti’nin “Muterekül Akran” adlı eseri, İslam ilim geleneğinde önemli bir yere sahip olan eserlerden biridir. Bu eser, özellikle hadis ilminde öğrencilerin ve hocaların ilişkilerini, ilmî çalışmaların düzenlenmesini ve nesil aktarımını konu alır.

Eserin temel başlıkları şunlardır:

1. İlim Öğrenme ve Öğretme: Suyuti, ilmin nasıl öğrenileceği, öğretileceği ve ilimle meşgul olmanın önemi üzerinde durur. İlim tahsilinin, sosyal ve dini hayatta nasıl bir rol oynadığını vurgular.

2. İlim Adamlarının Ahlak ve Davranışları: Eser, alimlerin nasıl bir ahlaka sahip olması gerektiğini, ilmi konusunda nasıl bir tutum sergilemeleri gerektiğini açıklar. Alimlerin, öğrencilerine ve birbirlerine karşı sorumluluklarını detaylı bir şekilde ele alır.

3. Gelenek ve Nesil Aktarımı: İslam tarihinde ilimlerin nasıl aktarıldığını ve bu aktarım sürecinin önemi üzerinde durur. İlimlerin, iyi bir eğitim ve hoca-öğrenci ilişkisi ile nasıl gelişebileceğini açıklar.

4. Hadis ve Tefsir: Eser, hadis rivayetinin güvenilirliğini ve tefsir ilmindeki önemini de ele alarak, hadislerin doğru anlaşılması ve aktarılması konusunda rehberlik sağlar.

Bu eser, özellikle İslam ilimleri alanında çalışanlar, öğrenciler ve akademisyenler için önemli bir kaynak olarak değerlendirilmektedir. Suyuti, bu eseriyle hem tarihi hem de pratik açıdan ilim ve eğitim konularına ışık tutmaktadır.

@@@@@@@@

Celal Yıldırım bilimsel Tefsirinde Özetle örnek olarak ne anlatmaktadır?

Celal Yıldırım’ın “Bilimsel Tefsir” adlı eseri, Kur’an ayetlerinin modern bilimle ilişkisini ele alarak, bilimsel verilerle Kur’an’ın içeriği arasında bir bağ kurmaya çalışmaktadır. Eser, özellikle bilim ve din arasındaki ilişkiyi sorgulamakta ve Kur’an’ın bilimsel gerçeklerle nasıl örtüştüğünü veya bu gerçeklerle nasıl etkileşimde bulunduğunu incelemektedir.

Eserin ana temaları şunlardır:

1. Kur’an ve Bilim: Yıldırım, Kur’an’da geçen bazı kavram ve olayların modern bilimle nasıl örtüştüğünü tartışır. Örneğin, evrenin yaratılışı, insanın gelişimi ve doğa olayları gibi konular üzerinde durur.

2. Ayetlerin Yorumu: Yıldırım, belirli ayetlerin bilimsel açıdan yorumlanmasını yaparak, klasik tefsir yöntemlerinin ötesinde, bilimsel bir perspektif sunar. Bu bağlamda, ayetlerin tarihsel ve kültürel bağlamı ile birlikte değerlendirilmesi gerektiğini savunur.

3. Din ve Bilim Arasındaki Uyum: Yıldırım, din ve bilim arasında bir çelişki olmadığına vurgu yapar ve bu iki alanın birbirini nasıl destekleyebileceğini açıklamaya çalışır.

Örnek olarak: Eserde, suyun döngüsü gibi doğal olaylar ile Kur’an’daki suyun yaratılışı ve onun önemiyle ilgili ayetler arasındaki bağlantı ele alınabilir. Yıldırım, bu bağlamda Kur’an’daki ilgili ayetleri modern hidroloji ile karşılaştırarak, doğa olaylarının Kur’an’daki yansımalarını bilimsel bir açıdan analiz eder.

Bu eser, din ve bilim alanında araştırma yapan akademisyenler, öğrenciler ve Kur’an’ı bilimsel bir bakış açısıyla anlamak isteyenler için önemli bir kaynak olarak öne çıkmaktadır.

@@@@@@@@

Bilimsel tefsirlerde hangileridir ve özellikleri nelerdir?

Bilimsel tefsir, Kur’an ayetlerini modern bilim ve çağdaş bilgi ışığında anlamaya yönelik yapılan yorumları ifade eder. Bu tür tefsirler, özellikle bilimsel verilerin Kur’an ile nasıl örtüştüğünü veya ilişkilendirilebileceğini incelemektedir. Bilimsel tefsirler arasında öne çıkan bazı önemli eserler ve özellikleri şunlardır:

1. Celal Yıldırım – Bilimsel Tefsir

Özellikleri: Yıldırım, Kur’an’ın içeriğini modern bilimle karşılaştırarak, özellikle doğa bilimleri ile ilgili ayetlerin bilimsel verilerle nasıl örtüştüğünü vurgular. Bilim ve dinin birbiriyle çatışmadığını savunur.

2. Muhammed Hamidullah – Kur’an ve Bilim

Özellikleri: Hamidullah, Kur’an’ın bilimsel bulgularla nasıl bir bütünlük oluşturduğunu ve bazı ayetlerin bilimsel gerçeklerle nasıl örtüştüğünü incelemektedir. Bilim ve dinin karşılıklı etkileşimine vurgu yapar.

3. İsmail Lütfi Çakan – Kur’an ve Bilim

Özellikleri: Çakan, Kur’an’ın bilimsel bilgileri içerdiğini öne sürer. Eserlerinde, çeşitli bilimsel konularla ilgili ayetlerin analizi ve yorumunu yapar.

6. M. Zeki Duman – Kur’an’da Bilim

Özellikleri: Duman, Kur’an’daki bazı ayetleri, özellikle doğa olayları ve insanın yaratılışı ile ilgili konularda, modern bilim verileriyle ilişkilendirir.

Genel Özellikler

Bilimsel Yaklaşım: Bu tür tefsirlerde, Kur’an ayetleri bilimsel bir metodoloji ile analiz edilir. Modern bilimsel veriler, gözlemler ve teoriler kullanılarak yorumlar yapılır.

Din ve Bilim Arasındaki İlişki: Bilimsel tefsirler, din ile bilim arasında bir çelişki olmadığını savunur ve bu iki alanın nasıl bir araya getirilebileceğini inceler.

Kur’an’ın Evrenselliği: Eserlerde genellikle Kur’an’ın zamana ve mekâna hitap eden evrensel bir mesaj taşıdığına vurgu yapılır.

Doğa Bilimleri Üzerine Odaklanma: Fizik, kimya, biyoloji, astronomi gibi alanlarda Kur’an’ın verdiği bilgilerin modern bilimin bulgularıyla nasıl ilişkili olduğu üzerinde durulur.

Bu eserler, din ve bilim arasında köprü kurmayı hedefleyerek, Kur’an’ı çağdaş bilgiyle anlamaya yönelik önemli katkılar sağlamaktadır.

 

[1] https://www.youtube.com/watch?v=qpWou0ywD5k

Loading

No Responsesيناير 17th, 2025

KURAN-I KERİM’DE FESATLA İLGİLİ HUSUSLAR

KURAN-I KERİM’DE FESATLA İLGİLİ HUSUSLAR[1]

 

Kuranı Kerimde fesatlarla ilgili hususlar.


Kur’an-ı Kerim’de fesat, “bozgunculuk, fitne çıkarmak, düzeni bozmak, zarar vermek” anlamında kullanılır ve Allah’ın yaratılış düzenine aykırı olan her türlü eylemi ifade eder. Fesat, bireysel ve toplumsal olarak insanlara zarar veren, adaleti ve huzuru bozan kötülüklerdir. Kur’an’da, fesat çıkarmanın büyük bir günah olduğu bildirilmiş, bozgunculuk yapanlar kınanmış ve fesattan sakınılması emredilmiştir.

Fesadın Çeşitleri ve Kur’an’daki Ayetler

1. Yeryüzünde Fesat Çıkarmak: Kur’an, insanların yeryüzünde fesat çıkarmamasını emreder. Yeryüzünde fesat, toplumsal düzeni bozmak, insanlara zarar vermek, savaş ve kargaşaya yol açmak anlamına gelir. Allah, yeryüzünde fesat çıkarmayı büyük bir günah olarak kabul eder.

> “İyilik yapın; Allah iyilik edenleri sever. Yeryüzünde bozgunculuk yapmayın.” (Bakara, 2/195).

> “Allah, fesadı sevmez.” (Bakara, 2/205).

2. Adaletsizlik ve Haksızlık: Adaletin yok edilmesi, insanların haklarının gasp edilmesi, zulüm ve baskı yoluyla insanların zarar görmesi, Kur’an’da fesat olarak kabul edilir. Adaletin olmadığı bir yerde toplumda huzursuzluk, kin ve nefret doğar.

> “Her kim zulüm ederse, Allah onu bağışlamaz ve ona acıklı bir azap hazırlar.” (İbrahim, 14/22).

3. Yetim ve Zayıf Kimselerin Haklarını Çiğnemek: Kur’an’da, özellikle yetimlerin haklarının yenmesi, onların zayıflığından faydalanarak mal varlıklarına el konulması bir fesat olarak nitelendirilmiştir.

> “Yetimlerin mallarını haksız yere yiyenler, karınlarına ancak ateş doldurmuş olurlar.” (Nisa, 4/10).

4. Fitne ve Dedikodu Yaymak: Kur’an, fitne çıkarmayı, dedikodu ve iftira ile toplumun huzurunu bozmayı da fesat olarak kabul eder. Fitne, toplum içinde kin ve düşmanlık doğurur, insanlar arasındaki güveni yok eder.

> “Fitne, öldürmekten daha büyüktür.” (Bakara, 2/217).

5. Çevreyi ve Doğayı Tahrip Etmek: Kur’an’da, çevreyi korumak ve yeryüzünde düzeni sağlamak bir emir olarak verilmiştir. İnsanların doğaya zarar vermesi, doğal kaynakları israf etmesi ve çevreyi kirletmesi de fesat olarak kabul edilir. Allah, yeryüzünde bozgunculuk yapılmasını sevmez.

> “İnsanların kendi elleriyle işledikleri yüzünden karada ve denizde fesat ortaya çıktı.” (Rum, 30/41).

6. Hile ve Yalanla Menfaat Elde Etmek: Kur’an’da hile, aldatma, yalan ve menfaat uğruna yapılan her türlü kötü davranış fesat olarak görülür. Bu tür davranışlar, toplumdaki güven duygusunu zedeler ve insanları birbirine düşman hale getirir.

> “Yeryüzünde büyüklük taslayarak kötülük edenleri ayetlerimden uzaklaştıracağım.” (A’raf, 7/146).

Fesadın Kişisel ve Toplumsal Zararları

Kişisel Zararları: Fesat çıkaran kişi, hem kendini hem de ahiret hayatını tehlikeye atar. Fesat eylemlerinde bulunanlar Allah’ın gazabına uğrar ve insanlar arasında itibarını kaybeder. Fesat, kişinin ruhsal dinginliğini ve ahlaki değerlerini yitirerek içsel huzurunu bozmasına yol açar.

Toplumsal Zararları: Fesat, toplumda huzursuzluk, düşmanlık, güvensizlik ve kaos doğurur. İnsanlar arasında kin ve nefret oluşur, sosyal bağlar zayıflar, adalet kaybolur ve toplumda bozulma meydana gelir. Fesat, toplumdaki kardeşlik duygusunu yok eder ve toplumsal huzuru tamamen ortadan kaldırır.

Fesattan Sakınma ve Barışı Teşvik

Kur’an, insanları fesattan sakındırarak iyiliği ve barışı teşvik eder. Allah, insanlara adil ve merhametli olmalarını, aralarındaki sorunları barış ve hoşgörü ile çözmelerini emreder. Fesattan uzak durmak, yeryüzünde düzeni korumak, Allah’a bağlılığın bir göstergesidir.

> “Allah’a itaat edin, Peygambere itaat edin ve aranızdaki anlaşmazlıklardan uzak durun.” (Enfal, 8/46).

Sonuç

Kur’an’da fesat, hem bireysel hem de toplumsal açıdan büyük bir kötülük olarak görülmüştür. Allah, insanları her türlü fesattan sakındırmış ve toplumsal huzuru koruma yolunda adaletli, dürüst ve ahlaklı olmalarını emretmiştir. Fesattan uzak durmak, hem Allah’a yakınlaşmayı hem de dünya hayatında huzuru ve güveni sağlamayı hedefler.

@@@@@@

Kur’an-ı Kerim’de Fesat ve Fesatçılar
Fesat, Kur’an-ı Kerim’de sıkça geçen ve toplum düzenini bozan, huzuru kaçıran her türlü kötü davranışı, fitneyi ve karışıklığı ifade eder. Kur’an, fesadı ve fesatçıları şiddetle kınar ve müminleri bu tür davranışlardan uzak durmaya teşvik eder.
Fesadın Çeşitleri ve Zararları
Kur’an’da fesat, farklı şekillerde ortaya konur. Bunlardan bazıları şunlardır:
* Toplumsal fesat: İnsanlar arasında düşmanlık, kin ve nefret ekerek toplumsal birliği bozma.
* Siyasi fesat: Devlet düzenini bozma, otoriteye karşı gelme, fitne çıkarma.
* Ekonomik fesat: Haksız kazanç elde etme, rüşvet, yolsuzluk gibi eylemler.
* Dini fesat: Dini duyguları istismar etme, insanların inançlarını sömürme, mezhepler arası ayrılıkları körükleme.
Fesadın zararları ise saymakla bitmez. Fesat, toplumları karıştırır, kardeşliği bozar, adaleti ortadan kaldırır ve insanların huzurunu kaçırır. Kur’an, fesadın hem dünya hayatında hem de ahirette büyük zararlara yol açacağını vurgular.
Kur’an’da Fesat ile İlgili Ayetler
Kur’an’da fesat ve fesatçılarla ilgili birçok ayet bulunmaktadır. Bazı örnekler:
* Bakara suresi, 60. ayet: Allah’ın, insanı yeryüzünde halife kılmak istediğinde meleklerin endişelenerek fesat çıkaracak birini yaratıp yaratmayacağını sorması, fesadın ne kadar büyük bir sorun olduğunu gösterir.
* Bakara suresi, 205. ayet: Musa (a.s.) kavmi için su istediğinde Allah’ın, onlara su verdikten sonra yeryüzünde fesat çıkarmamalarını emretmesi, fesadın ne kadar büyük bir günah olduğunu vurgular.
* Bakara suresi, 220. ayet: Fesat çıkarmak isteyenlerin, ekinleri tahrip edip nesilleri bozmak istediği belirtilir.
* Bakara suresi, 191. ayet: Fitnenin öldürmekten daha kötü olduğu vurgulanır.
Müminlerin Görevi
Kur’an, müminlere fesadı önleme ve iyiliği yayma görevini verir. Müminler, toplumda barış ve huzurun sağlanması için çalışmalı, fesat çıkaranlara karşı durmalı ve iyiliği emredip kötülükten nehyetmelidirler.
Sonuç
Fesat, insanlık için büyük bir tehdittir. Kur’an-ı Kerim, müminleri fesattan uzak durmaya ve iyiliği yaymaya teşvik eder. Toplumda barış ve huzurun sağlanması için herkesin üzerine düşen görevi yapması gerekmektedir.

[1] https://www.youtube.com/watch?v=2JYqC3KLzP8

Loading

No Responsesيناير 17th, 2025

Risale-i Nur Külliyatı’nda Tevekkül kelimesi ve anlamları.

Risale-i Nur Külliyatı’nda Tevekkül kelimesi ve anlamları.


Risale-i Nur Külliyatı’nda Tevekkül Kelimesi ve Anlamı

Tevekkül, Risale-i Nur Külliyatı’nda sıkça geçen ve iman, teslimiyet ve Allah’a güven bağlamında derin bir anlam taşıyan bir kavramdır. Tevekkül, insanın elinden geleni yaptıktan sonra sonucu Allah’a bırakması, her işte O’na güvenip dayanması anlamına gelir. Bu kavram, insanın zayıf, aciz ve sınırlı bir varlık olduğunun idrakine dayanır ve İlahi Kudret’e tam bir teslimiyeti ifade eder.

Tevekkülün Temel Anlamı

Köken:
Arapça “v-k-l” kökünden türemiştir. Kelime anlamı olarak “birine vekil bırakmak, birine güvenmek ve dayanmak” demektir.

Risale-i Nur’da tevekkül, insanın gücünün yetmediği işler ve belirsizlikler karşısında Allah’a tam bir güven ve teslimiyet içinde olmasıdır.

Risale-i Nur’da Tevekkül Kavramının Kullanımı

1. İnsanın Vazifesi ve Tevekkül:

İnsan, dünya hayatında çalışmak ve sebeplere sarılmakla yükümlüdür. Ancak sonuçların oluşmasını Allah’a bırakmak tevekkülün özüdür. Tevekkül, tembellik ya da sebepleri terk etmek anlamına gelmez; aksine, sebeplere sarıldıktan sonra Allah’a dayanmayı ifade eder.

Örnek: “Tevekkül eden kişi, hikmet dairesinde sebepleri yerine getirir ve neticeyi Allah’a bırakır.”

2. Korku ve Kaygılara Karşı Tevekkül:

Risale-i Nur, tevekkülü insanın dünyadaki korku, endişe ve belirsizliklere karşı bir sığınak olarak gösterir. Allah’a tevekkül eden kimse, dünyanın zorlukları ve musibetleri karşısında güçlü bir dayanma gücü bulur.

Örnek: “Allah’a tevekkül eden kimse, kâinattaki hiçbir şeyden korkmaz. Çünkü bilir ki her şey Allah’ın kontrolündedir.”
3. Tevekkül ve İman Bağı:

Tevekkül, güçlü bir imanın göstergesidir. İnsan, Allah’ın Rahim, Hakim ve Kadîr olduğunu bilir ve bu bilince dayanarak her durumda O’na güvenir.

Örnek: “Tevekkül eden kişi, Allah’ın her işte hayır ve hikmet gözettiğini bilerek, tam bir teslimiyet gösterir.”

4. Dünyevi ve Uhrevi Hayatta Tevekkül:

Risale-i Nur’da tevekkül, yalnızca dünya işlerinde değil, ahiret işlerinde de bir rehberdir. İnsan, ahiret saadetini kazanmak için ibadet eder, dua eder ve ardından Allah’a güvenip sonucu O’na bırakır.

Örnek: “Tevekkül, dünyada huzurun, ahirette ise ebedi saadetin anahtarıdır.”

5. Tevekkül ve Sebeplerin Rolü:

Risale-i Nur’da, tevekkülün sebepleri tamamen bırakmak anlamına gelmediği, aksine sebeplere sarıldıktan sonra neticeyi Allah’a havale etmek gerektiği vurgulanır.

Örnek: “Çiftçi, tarlasını ekip sulamalı, ardından ürünün verimini Allah’tan beklemelidir. İşte bu, tevekkülün hikmetine uygundur.”

Tevekkülün Risale-i Nur’da Derin Anlamları

1. İnsan Aczi ve İlahi Kudret:

İnsan, sınırlı ve aciz bir varlık olduğunun farkına vardığında tevekkül edebilir. Tevekkül, insanın kendi acziyetini kabul ederek, sonsuz kudret sahibi Allah’a yönelmesi ve O’na dayanmasıdır.
2. Tevekkül ve Teslimiyet:

Tevekkül, teslimiyetten farklı olarak, aktif bir çaba ve çalışmanın ardından gelir. Teslimiyet, sonucu kabullenmeyi ifade ederken tevekkül, sonucu Allah’a bırakma ve güvende olma halini kapsar.

3. Tevekkül ve Dua:

Tevekkül, dua ile desteklenir. İnsan, elinden geleni yaptıktan sonra Allah’a tevekkül ederek dua eder. Dua, tevekkülün bir ifadesidir.

4. Huzurun Anahtarı:

Risale-i Nur, tevekkülü insanın ruh ve kalp huzurunun anahtarı olarak tanımlar. Tevekkül eden kişi, dünya meşakkatlerinden ve endişelerinden kurtularak, Allah’a olan güveniyle huzur bulur.
Tevekkülün Risale-i Nur’daki Önemli Örnekleri

1. Kader ve Tevekkül:

Risale-i Nur, kader ve tevekkül arasında güçlü bir bağ kurar. İnsan, kaderin Allah’ın ilmiyle belirlendiğini ve her şeyin hikmetle yaratıldığını bilerek tevekkül eder.

2. Kâinatın Tevekkülü:

Kâinattaki her varlık, Allah’ın emri ve iradesiyle hareket eder. Bu da onların bir tür tevekkül içinde olduğunu gösterir. İnsan da bu İlahi düzene uygun şekilde tevekkül etmelidir.

Sonuç:

Tevekkül, Risale-i Nur’da, Allah’a olan güven ve teslimiyetin bir ifadesi olarak tanımlanır. Tevekkül, çalışmak ve sebeplere sarıldıktan sonra neticeyi Allah’a bırakmayı, O’nun rahmetine ve hikmetine tam anlamıyla güvenmeyi gerektirir. Bu, hem bireysel huzurun hem de manevi olgunluğun temel taşlarından biridir. Risale-i Nur, tevekkülü imanın en güzel yansımalarından biri olarak ele alır ve insanın bu bilinçle hareket etmesini öğütler.

https://kulliyat.risaleinurenstitusu.org/arama/Tevekk%c3%bcl%20

@@@@@@@

Teekkül kelimesinin anlamı ve sebepleri.

Teekkül Kelimesinin Anlamı ve Sebepleri

Teekkül, kelime anlamı olarak “yıpranma, zayıflama, aşınma ve erime” gibi anlamlara gelir. Daha çok soyut bir kavram olarak, maddi ya da manevi bir varlığın zamanla etkisini kaybetmesi, zayıflaması veya özündeki gücünü yitirmesi şeklinde kullanılır.

Köken ve Anlam

Köken:
Arapça “e-k-l” kökünden türemiştir. Bu kök, “yemek” anlamına gelir, ancak “teekkül” kelimesi, “yenilme, tükenme, çürüme” gibi bir durumu ifade eder.

Teekkül, bir şeyin harici veya dahili etkenlerle bozulması, aşınması veya işlevini kaybetmesi anlamına gelir.

Genel Anlam:
Teekkül, hem maddi hem de manevi anlamlarda kullanılabilir.

Maddi: Metallerin paslanması, toprağın aşınması, binaların yıpranması gibi fiziksel süreçler.

Manevi: İnançların, ahlakın, kültürel değerlerin zamanla yozlaşması ve güç kaybetmesi.

Teekkülün Sebepleri

1. Maddi Sebepler:

Fiziksel ve Kimyasal Etkiler:
Bir maddenin çevresel faktörler (nem, sıcaklık, oksidasyon vb.) nedeniyle aşınması.

Örnek: Demirin paslanması veya taşların zamanla erozyona uğraması.

Kullanım ve Yıpranma:
Sürekli kullanım sonucu mekanik yıpranma veya aşınma.

Örnek: Eskiyen bir yolun veya köprünün zamanla teekküle uğraması.

2. Manevi Sebepler:

İnanç ve Ahlaki Değerlerde Bozulma:
İnsanların dini ve ahlaki prensiplerinden uzaklaşmaları sonucu, manevi bir yozlaşma ve zayıflama meydana gelir. Bu, bireylerde ve toplumlarda teekkül olarak görülür.

Örnek: Toplumun adalet ve merhamet gibi değerlerini kaybetmesi.

İlgisizlik ve Gaflet:
İnsanların manevi sorumluluklarına gereken önemi vermemeleri, değerlerin zamanla aşınmasına neden olur.

Örnek: İbadetlerin ihmal edilmesi, ruhsal zayıflığa yol açar.

Zamanın Etkisi:
Zamanla insanların düşünce yapısındaki değişiklikler veya dış faktörlerin etkisiyle manevi değerler teekküle uğrayabilir.

3. Toplumsal ve Kültürel Sebepler:

Modernleşme ve Yabancılaşma:
Geleneksel değerlerin yerine, yeni ve çoğu zaman köksüz anlayışların benimsenmesi.

Örnek: Kültürel mirasların unutulması veya önemsenmemesi.

Eğitim ve Bilinç Eksikliği:
Bilinçsiz bir şekilde değerlerin aktarılması veya eğitimin zayıflaması, ahlaki ve kültürel teekküle neden olur.

4. Kişisel Sebepler:

Tembellik ve Tükenmişlik:
İnsan, fiziksel veya manevi olarak çaba sarf etmeyi bıraktığında, ruhunda ve karakterinde teekkül başlar.

Örnek: İnsanın kendini geliştirmeyi bırakması, manevi bir çöküşe yol açar.

Teekkülün Önlenmesi

1. Maddi Alanda:

Düzenli bakım ve koruma: Fiziksel varlıkların yıpranmasını önlemek için düzenli bakım yapılmalıdır.

Örnek: Metal yüzeylerin paslanmasını önlemek için boyanması.

  1. Manevi ve Toplumsal Alanda:

    İman ve İbadet:
    Manevi teekkülü önlemek için bireyin ibadetlerini ihmal etmemesi, Allah’a yakın olması gerekir.

    Eğitim ve Şuur:
    Toplumun manevi ve kültürel değerlerini korumak için bilinçli bir eğitim politikası uygulanmalıdır.

    Tefekkür ve Muhasebe:
    Bireylerin kendi yaşamlarını sorgulaması, hatalarını fark ederek manevi olarak tazelenmesi teekkülü önler.

    Sonuç:

    Teekkül, hem maddi hem de manevi düzeyde bir aşınma, zayıflama ve çöküş sürecini ifade eder. Risale-i Nur’un bakış açısıyla değerlendirildiğinde, teekkül, özellikle manevi boyutta, insanın yaratılış gayesinden uzaklaşmasının bir sonucu olarak görülür. Bediüzzaman Said Nursi, bu tür manevi teekkülün iman ve ibadetle önlenebileceğini, insanın sürekli kendini yenilemesi gerektiğini vurgular. Teekkül, bilinç ve gayretle aşılabilir bir süreçtir.

Loading

No Responsesيناير 16th, 2025

Risale-i Nur Külliyatı’nda Tenevvür ve Tezeyyün kelimeleri ve anlamları.

Risale-i Nur Külliyatı’nda Tenevvür ve Tezeyyün kelimeleri ve anlamları.


Risale-i Nur Külliyatı’nda Tenevvür ve Tezeyyün Kelimeleri ve Anlamları

Tenevvür ve tezeyyün, Risale-i Nur Külliyatı’nda sıkça geçen ve özellikle varlıkların yaratılışındaki hikmet, güzellik ve nuranîlik gibi kavramları açıklamak için kullanılan derin anlamlı kelimelerdir. Her iki kelime de Allah’ın isim ve sıfatlarının kâinattaki tecellilerini anlamada önemli bir yere sahiptir.

1. Tenevvür (Nurlanma, Aydınlanma):

Köken: Arapça “n-v-r” kökünden gelir. “Nur” (ışık) kelimesiyle bağlantılıdır.

Tenevvür, bir şeyin ışıkla dolması, aydınlanması, nuranî bir hal alması anlamına gelir.

Risale-i Nur’daki Anlamı:

Tenevvür, özellikle kâinatın ve insan ruhunun Allah’ın isim ve sıfatlarıyla nurlanması, aydınlanması anlamında kullanılır.

Manevî bir boyutta, hakikatin tecellisiyle kişinin idrakinin ve kalbinin aydınlanmasını ifade eder. Örneğin, imanla insan ruhu ve kalbi tenevir eder, yani nurlanır ve huzura kavuşur.

Kâinat, Allah’ın isimlerinin tecellileriyle tenezzüh eder; her varlık adeta bir nur kaynağı hâline gelir.

Örnek Kullanım:

Risale-i Nur’da sıkça geçen “kâinatın tenevvürü” ifadesi, Allah’ın Nur ismiyle evrenin aydınlanmasını ve varlıkların anlam kazanmasını ifade eder.

İnsan aklı, Kur’ân ve iman hakikatleriyle tenevir olur ve gerçeği idrak eder.

2. Tezeyyün (Süslenme, Güzelleşme):

Köken: Arapça “z-y-n” kökünden gelir. “Zînet” (süs) kelimesiyle bağlantılıdır.

Tezeyyün, bir şeyin zinetle (süsle) donatılması, güzelleştirilmesi anlamına gelir.

Risale-i Nur’daki Anlamı:

Tezeyyün, varlıkların Allah’ın isim ve sıfatlarıyla güzelleşmesi, süslenmesi anlamında kullanılır. Her bir varlık, Allah’ın Cemil (güzel) ve Müzeyyin (süsleyen) isimlerinin tecellisiyle zinetlenir ve bir sanat eseri hâline gelir.

Kâinat, adeta bir sanat galerisidir ve her parçası Allah’ın güzellik sıfatlarıyla süslenmiştir.

Manevî boyutta ise, insanın ahlâkî ve ruhî güzelliklerle bezenmesi, yani Allah’ın emirlerine uygun yaşaması ve ahlakını güzelleştirmesi de bir tezeyyündür.

Örnek Kullanım:

“Kâinat, Allah’ın isimlerinin nakışlarıyla süslenmiş ve güzelleştirilmiştir.”

İnsan, iman ve güzel ahlâkla tezeyyün ettiğinde kemale erer.

Tenevvür ve Tezeyyün Arasındaki Fark:

Risale-i Nur’da Derinlik:

1. Kâinatın Tenevvürü ve Tezeyyünü:

Risale-i Nur’da kâinat, Allah’ın isim ve sıfatlarının bir tecellisi olarak nurlandırılmış (tenevir) ve süslenmiştir (tezeyyün). Güneşin ışığıyla bir çiçeğin aydınlanması ve aynı zamanda güzel renklerle bezenmesi buna örnektir.

2. İnsanın Manevî Tenevvürü ve Tezeyyünü:

İnsan, iman ve güzel ahlâk sayesinde ruhunu ve kalbini nurlandırır (tenevir) ve aynı zamanda güzel davranışlarla süslenir (tezeyyün).

3. Sanat ve Estetik Boyutu:

Kâinatta hiçbir şey rastgele değildir; her varlık, Allah’ın sanatını yansıtan bir zinet ve nur taşıyıcısıdır. Bu yüzden hem tenevvür hem de tezeyyün, yaratılışın estetik ve manevî boyutlarını ifade eder.

Sonuç:

Tenevvür, varlıkların Allah’ın nuruyla aydınlanmasını ve insanın imanla hakikate ulaşmasını ifade eder.

Tezeyyün, Allah’ın sanat ve güzellik sıfatlarının kâinatta ve insan üzerinde tecelli etmesiyle oluşan süslenmeyi ve güzelleşmeyi anlatır.
Risale-i Nur’da bu iki kavram, kâinatın Allah’ın isim ve sıfatlarıyla dolup taşmasını ve insanın bu hakikatleri idrak ederek kemale ulaşmasını ifade eder.

https://kulliyat.risaleinurenstitusu.org/arama/Tenevv%c3%bcr
https://kulliyat.risaleinurenstitusu.org/arama/Tebeyy%c3%bcn%20

 

Loading

No Responsesيناير 16th, 2025