18 YAŞINDAKİ BIR GENCIN 80 YAŞINDAKİ HALINI TASAVVUR EDİŞİ.
18 Yaşındaki Bir Gencin 80 Yaşındaki Halini Tasavvur Edişi: Hayatı Yeniden Düşünmek
18 yaş… Gençliğin baharı, hayallerin sınırsız, enerjinin dorukta olduğu bir dönem. İnsan bu yaşta geleceğe dair büyük planlar yapar. Zamanın bol olduğunu, her şeyi başarabileceğini zanneder. Peki, bir an durup 80 yaşındaki halini hayal edebilse, hayatını nasıl değerlendirirdi? İşte 18 yaşındaki bir gencin, 80 yaşındaki halini tasavvur edişinden doğan ibret dolu bir hikaye.
Gençlikten İhtiyarlığa Bir Yolculuk
“80 yaşındayım… Artık gençlik enerjim yok. Dizlerim titriyor, gözlerim eskisi kadar iyi görmüyor, ellerim titriyor. Hayatta yapmayı ertelediğim şeyler için pişmanlık hissediyorum. Zamanı ne kadar hoyratça harcadığımı fark ediyorum. Keşke o günlerde bugünkü halimi görebilseydim!”
Bu hayali tablo, 18 yaşındaki bir genci sarsar. Çünkü insan gençken yaşlılığın bir gün kendisine ulaşacağını aklına bile getirmez. Oysa her geçen gün, gençliği yavaşça eskiye götürür ve insanı ihtiyarlığın kucağına bırakır.
“Keşke Zamanımı Daha İyi Değerlendirseydim.”
Genç yaşlarda zaman çokmuş gibi gelir. Saatlerce telefonda oyalanmak, gereksiz alışkanlıklara kapılmak, asıl önemli şeyleri ertelemek olağandır. Fakat 80 yaşındaki bir insanın gözünden bakıldığında, her anın ne kadar kıymetli olduğu anlaşılır. Hayatı boyunca yaptığı hatalar ve boşa geçen zamanlar, vicdanında ağır bir yük oluşturur.
“Keşke daha fazla kitap okusaydım, daha fazla ibadet etseydim, aileme ve dostlarıma daha çok zaman ayırsaydım. Şimdi geriye dönmek istiyorum, ama artık mümkün değil.”
“Sağlığımın Değerini Bilemedim.”
Genç bir insan için sağlık, farkında olunmayan bir nimet gibidir. Ancak yaşlandıkça bu nimetin ne kadar kıymetli olduğu anlaşılır. 80 yaşındaki halini hayal eden bir genç, kendine şöyle diyebilir:
“Gençken bedenim güçlüydü, istediğim her şeyi yapabiliyordum. Ama bu gücü gereksiz şeyler için kullandım. Oysa sağlığım, bana verilmiş bir emanetti. Şimdi ihtiyarladım, keşke bedenimin kıymetini bilseydim.”
“İnsanlara Daha Çok Değer Vermeliydim.”
80 yaşındaki bir insan, geriye dönüp baktığında en çok hatırladığı şeyler, insanlarla olan ilişkileridir. Kalpleri kırmak, dostlukları ihmal etmek, sevgiyi ifade etmekte geç kalmak… Genç bir insan, 80 yaşındaki halini tasavvur ettiğinde şunu fark eder:
“Sevdiklerime daha fazla vakit ayırmalıydım. Onlara sevdiğimi söylemekten çekinmemeliydim. Çünkü bir gün onların yanında olamayacağımı anlayacak kadar büyüyeceğim.”
“Ahiret Hazırlığımı İhmal Etmemeliydim.”
80 yaşına gelmiş bir insan, dünya hayatının bir sonu olduğunu çok daha net bir şekilde hisseder. Artık ölüm ona daha yakın görünür. Genç bir insan, 80 yaşındaki halini düşünerek şöyle der:
“Keşke ibadetlerimi daha düzenli yapsaydım, ahiretimi düşünerek yaşasaydım. Çünkü gençlik geçici, ama ahiret sonsuz. Bugünlerimi sadece dünya için değil, ebedi hayat için de değerlendirmeliydim.”
Sonuç: Hayatı Şimdi Düzeltmek İçin Bir Fırsat
18 yaşındaki bir gencin 80 yaşındaki halini tasavvur edebilmesi, ona şu mesajı verir:
“Hayat çok kısa ve zaman hızla geçiyor. Gençliğin kıymetini bil, enerjini doğru yerlere harca, sevdiklerine vakit ayır, ahiret hazırlığını ihmal etme. Çünkü bir gün sen de yaşlanacak, şu anki gençliğini özlemle anacaksın.”
Hayat, gençken kontrolümüzdeymiş gibi görünse de, zaman hızla tükenir. Gençliğin getirdiği gaflet içinde kaybolmak yerine, gelecekteki pişmanlıkları önlemek için bugünden harekete geçmeliyiz. Çünkü 80 yaşına geldiğimizde, geriye dönüp baktığımızda, dolu dolu yaşamış bir hayat görmek isteriz. Şimdi düşünelim: Bugün yaptıklarımız, yarın hatırladıklarımız olacak mı?
MUSALLADA CEMAAT TARAFINDAN NAMAZI KILINAN BİR MEVTANIN KONUŞMASI.
Musallada Cemaat Tarafından Namazı Kılınan Bir Mevtanın Konuşması: Sonsuzluğa Açılan Kapı
Geniş bir avlu… Musalla taşının üzerinde beyaz bir kefene sarılmış bir beden. Üzerine konan tabutun ağırlığı hissedilmiyor artık; o beden, ruhuyla vedalaşmış, yeni bir yolculuğa çıkmaya hazırlanıyor. Cemaat saf tutmuş, ellerini açmış dua ediyor. O sırada, mevtanın dile geldiğini hayal edelim. Bizlere neler söylerdi? İşte, musallada yatan bir mevtanın dilinden dökülen ibret dolu sözler:
“Ey cemaati Müslimin, bu dünyada benimleydiniz!”
“Dünya hayatında sizlerle birlikteydim; kimimiz arkadaş, kimimiz komşu, kimimiz ise sadece tanıdık. O günlerde, bir gün musalla taşına yatacağımı düşünmezdim. Ama bakın, işte buradayım. Bu dünyadaki her şeyimi geride bıraktım. Şimdi ne malım, ne mevkilerim, ne de dost meclislerim benimle. Tek sermayem: Amellerim.”
“Helallik dilemek için çok geç kaldım.”
“Hayattayken belki farkında olmadan birinizi kırdım, birinizin kalbini incittim. Belki hakkınızı ödedim, belki ödeyemedim. Şimdi sizden helallik istemek için buradayım ama konuşamıyorum. Diller sustu, eller bağlandı. Sizden tek isteğim: Lütfen hakkınızı helal edin. Çünkü mahşer günü bu yükü taşımak istemiyorum.”
“Hayatı ne kadar boşa harcamışım.”
“Bir ömür boyu peşinden koştuğum dünya, şimdi bana tamamen uzak. Zamanımı nasıl harcadığımı, nelere değer verdiğimi burada daha net görüyorum. Oysa dünyanın süsleri ne kadar da aldatıcıymış. Keşke daha çok sevap kazansaydım, keşke daha çok ibadet etseydim. Hayattayken ölümü hep uzak bir ihtimal sandım. Ama şimdi anlıyorum ki, ölüm her an bizimleydi.”
“Cenaze namazımda safları doldurmanız çok değerli.”
“Ey cemaat! Şu an benim için saf tutuyor, Allah’a dua ediyorsunuz. Ama unutmayın, bir gün siz de musalla taşına yatırılacaksınız. Bugün beni uğurlayan sizler, yarın başka dostlarınız tarafından uğurlanacaksınız. Ölümü kendinizden uzak görmeyin. Çünkü dünya, ne kadar uzun sürerse sürsün, ahiretin yanında bir an kadar kısa.”
“Namazlarınızın kıymetini bilin.”
“Hayattayken bazen namazlarımı geciktirdim, bazen de huşuyla kılamadım. Ama şimdi, kılmadığım her namaz için derin bir pişmanlık duyuyorum. Allah’ı anmak, O’nun huzurunda durmak o kadar değerliymiş ki! Siz hayattayken bu fırsatı kaçırmayın. Çünkü musalla taşına yattığınızda, artık namaz kılma vakti sona ermiştir.”
“Ahiret hazırlığınıza odaklanın.”
“Bu dünya bir sınav salonu gibidir. Size verilen nefesler, sermayenizdir. Şimdi buradan sonsuzluğa doğru bir yolculuğa çıkıyorum. Artık geriye dönüş yok. Siz hâlâ hayattayken, ahiretiniz için hazırlık yapın. Sadece dünyaya değil, ebedi hayata da yatırım yapın. Çünkü musalla taşında hiçbir pişmanlık fayda etmez.”
“Sevdiklerinizle helalleşin ve onları kırmayın.”
“Belki arkamdan gözyaşı dökenler var. Keşke onlara hayattayken daha çok değer verseydim, onları daha çok sevdiğimi söyleseydim. Oysa şimdi geri dönüp bunu yapmam mümkün değil. Siz hâlâ hayattasınız; sevdiklerinize değer verin, onları kırmayın. Çünkü kaybettikten sonra, keşke demenin faydası yok.”
Son Söz: Dünya Bir Köprü, Amaçsa Ahiret
Musallada yatan bir mevtanın bu sözleri, hepimize önemli bir ders veriyor. Ölüm, insana hayatın gerçek anlamını hatırlatan bir aynadır. Hayat kısa, dünya geçici ve ahiret sonsuz. Önemli olan, bu dünyayı sadece bir durak olarak görüp asıl yolculuğumuza hazırlık yapmaktır.
Şimdi durup düşünelim: Bugün biz musalla taşında olsaydık, arkamızda bıraktıklarımız bizim için ne söylerdi? Helalleşmek, tevbe etmek ve Allah’a daha yakın bir hayat yaşamak için hâlâ bir fırsatımız varken bunu değerlendirelim. Çünkü hayat, sadece dünya ile sınırlı değildir; ölümle başlayan, sonsuz bir hayata açı
Gasilhanede Yıkanan Bir Mevtanın Konuşması: Hayatı Yeniden Düşünmek
Düşünün ki, bir gasilhanedesiniz. Yerde yatan bir beden, hayattan tamamen kopmuş, artık dünyadan elini eteğini çekmiş bir halde. Bir zamanlar soluk alıp veren, yürüyen, konuşan, seven, üzülen bir insan… Şimdi ise hareketsizce yıkanmayı bekliyor. İnsan burada bir an durup düşünmeden edemiyor: Bir gün ben de burada yatacak mıyım?
Eğer bu mevtanın konuşabileceğini hayal etsek, bize ne derdi? İşte size ibret dolu bir hayali konuşma:
“Ey dünyada kalanlar!”
“Ben bir zamanlar sizin gibi hayattaydım. Günlerimi koşuşturma içinde geçirdim. Dünya işlerini bitiremeyeceğim bir yarış gibi gördüm. Ama şimdi buradayım; ne kazandıklarım, ne kaybettiklerim benimle geldi. Tek bir şey yanımda: Amellerim.
Ey dostlar, siz hala hayattasınız! Gözlerinizi açın ve bu dünyaya ahiret için hazırlık yapacağınız bir durak olarak bakın. Zira ölüm, ansızın geliyor. Benim için vakit doldu; ama sizin hala bir şansınız var.”
“Boşa geçirdiğim zamanlarıma üzülüyorum.”
“Ne çok vakti gereksiz şeylerle harcamışım. Oysa bir kelime Kur’an okumak, bir yetimin başını okşamak, bir yoksula yardım etmek ne kadar değerliymiş. Şimdi, bu fırsatları sonsuz bir özlemle anıyorum. Sakın vakti boşa harcamayın. Her anın kıymetini bilin. Çünkü her nefesiniz size emanet.”
“Kibirden, gururdan kaçının.”
“Dünyadayken belki insanlar bana imrenirdi, belki malım, makamım vardı. Ama şimdi, üzerimde sadece kefen var. Oysa ne çok vakit kaybetmişim kendimi ispat etmek için. Şimdi buradayım ve anladım: İnsan, toprağa konulduğunda yalnızca takvasıyla anılır.”
“Sevdiklerinize değer verin.”
“Onlara sarılmak için bir daha fırsatım olmayacak. Onları kırdığım her an şimdi içimi yakıyor. Siz hâlâ yanınızdakilere ‘Seni seviyorum’ diyebilirsiniz. Barışın, helalleşin. Çünkü pişmanlık, gasilhanede hiçbir işe yaramaz.”
“Ölümü unutmayın.”
“Ben de ölümü uzak bir ihtimal zannediyordum. Oysa o kadar yakınmış ki! Dünya, insana oyun oynar; sanki hiç ölmeyecekmişsiniz gibi sizi oyalamaya çalışır. Ama unutmayın, ölüm gerçektir ve her an kapınızı çalabilir. Hazırlıklı olun, dünya sizi aldatmasın.”
“Ahiret için hazırlık yapın.”
“Şimdi yapmayı çok istediğim şeyler var: Daha çok ibadet etmek, daha çok hayır yapmak, daha çok Allah’ı anmak. Ama artık benim için her şey bitti. Siz hâlâ nefes alıyorken, ahiret için çalışın. Çünkü buraya geldiğinizde, bir daha dönüş yok.”
Son Söz: Hayatı Yeniden Düşünmek
Bu hayali konuşma, hepimiz için bir uyarı niteliğinde. Ölüm, hepimizin mutlak gerçeği. Fakat çoğu zaman bu gerçeği unutarak yaşıyoruz. Hayat kısa, dünya aldatıcı ve ölüm kesin. Önemli olan, bu dünyayı sadece bir durak olarak görüp ahiret yolculuğuna hazırlanabilmek.
Şimdi durun ve düşünün: Eğer bugün son gününüz olsaydı, hayatınıza nasıl bir anlam katardınız? Bugün, o mevtanın öğütlerini dinleyerek kendimize yeni bir yön verebiliriz. Unutmayalım, ölüm bir son değil; asıl hayatın başlangıcıdır.
ADEM VE HAVVA’YI CENNETTEN ÇIKARAN GÜNAH, ÇOCUKLARINI DA DÜNYADAN ÇIKARACAKTIR. NEY VE NASIL?
İslam’da, Hz. Adem ve Hz. Havva’nın yaratılışı, cennetten yeryüzüne indirilişleri ve insanlığın dünya hayatındaki sınavı önemli bir yer tutar. Kur’an-ı Kerim’de bu olaylar, insanlık için ibret alınması gereken dersler ve öğütlerle doludur.
Bu makalede, Hz. Adem ve Hz. Havva’yı cennetten çıkaran günahın mahiyeti ve bu günahın onların çocukları olan bizlerin dünya hayatındaki konumuyla nasıl ilişkilendirilebileceği üzerinde duracağız.
Cennetten Çıkışın Sebebi: Yasak Ağaca Yaklaşmak
Kur’an’da (Bakara Suresi, 35-36; Araf Suresi, 19-24), Allah Teâlâ, Hz. Adem ve Hz. Havva’yı cennete yerleştirmiş ve onlara nimetlerden dilediklerince faydalanmalarını söylemiştir. Ancak bir uyarıda bulunmuştur:
“Ey Adem! Sen ve eşin cennette kalın. Orada dilediğiniz yerden bol bol yiyin, fakat şu ağaca yaklaşmayın; yoksa zalimlerden olursunuz.” (Bakara, 2/35)
Ancak şeytan, Allah’ın bu emrine karşılık Hz. Adem ve Hz. Havva’yı kandırmış ve onlara yasak ağacı cazip göstermiştir. Sonuç olarak, onlar Allah’ın emrini unutarak yasağa yaklaşmış ve bu sebeple cennetten çıkarılmışlardır. Bu olay, insanoğlunun zayıflığını ve şeytanın vesveselerine karşı nasıl savunmasız kalabileceğini açıkça gösterir.
Günahın Temelinde Yatan Unsurlar: Şehvet, Vesvese ve İsyan
Hz. Adem ve Hz. Havva’nın cennetten çıkarılmasına neden olan yasak ağaca yaklaşma olayı, aslında bir semboldür. Burada, insanın nefsine yenilmesi, arzularına hâkim olamaması ve şeytana aldanması ön plana çıkar. Bu durum, bizlere şu gerçeği öğretir: Dünya hayatında da aynı zaaflar insanları felakete sürükleyebilir.
Şehvet ve Arzu: İnsan, yasaklanan şeye karşı bir çekim hissedebilir. Bu, insan doğasının bir parçasıdır. Ancak bu çekim, helal sınırları aşmamalıdır.
Şeytanın Vesvesesi: Şeytan, insanın zayıf noktalarını bilir ve bu noktalar üzerinden vesvese vererek kişiyi doğru yoldan saptırabilir.
Allah’ın Emrine Uymamak: Günahın temelinde, Allah’ın koyduğu sınırları ihlal etmek ve emirlerini çiğnemek yatar.
Cennetten Çıkışın Çocuklara Etkisi: Dünya Hayatının İmtihanı
Hz. Adem ve Hz. Havva’nın cennetten çıkarılmaları, tüm insanlık için bir ibret vesilesidir. Kur’an’da, dünya hayatının bir imtihan olduğu birçok ayette belirtilir:
“Hanginizin daha güzel işler yapacağını denemek için ölümü ve hayatı yaratan O’dur.” (Mülk, 67/2)
Cennetten çıkarılma olayı, insanoğlunun dünya hayatındaki varoluş amacını açıkça ortaya koyar: Allah’ın emir ve yasaklarına uymak, nefsin ve şeytanın aldatmacalarına karşı direnmek ve sonsuz ahiret hayatını kazanmaya çalışmak.
Dünya hayatındaki günahlar da insanı adım adım manevi bir “çıkış”a sürükler. Tıpkı Hz. Adem ve Hz. Havva’nın cennetten çıkarılması gibi, Allah’ın emirlerine uymayan bir kul, ahirette cennete girememe riskiyle karşı karşıya kalır. Bu durum, insana hem bireysel hem toplumsal olarak büyük sorumluluk yükler.
Günahın Çocukları Dünyadan Çıkarması: Ahiret Perspektifi
Dünya hayatındaki her günah, insanın ahiret yurdundaki konumunu etkiler. Eğer insanlar, Allah’ın emir ve yasaklarına dikkat etmez, sürekli günahlara dalarlarsa, tıpkı cennetten çıkarılan ilk insanlar gibi, kendilerini ahiret cennetinden mahrum bırakabilirler. Bu yüzden, Hz. Adem’in yaşadığı imtihanı anlamak ve ondan ders çıkarmak, insanın ebedi saadeti için hayati önem taşır.
Tevbe ve Bağışlanma Kapısı: Hz. Adem ve Hz. Havva, hatalarını fark edip hemen tevbe etmişlerdir. Bu, insana bir umut kapısı sunar. Dünya hayatında işlenen günahlar, samimi bir tevbe ile affedilebilir.
İmtihanı Kazanmanın Yolu: İnsan, şeytanın vesveselerine karşı sürekli uyanık olmalı, Allah’ın emirlerini yerine getirmeli ve yasaklarından kaçınmalıdır. Bu, kişinin dünyada huzurlu bir hayat yaşamasına ve ahirette cennete kavuşmasına vesile olur.
Sonuç: Günah ve İmtihanın Kaçınılmaz Gerçeği
Hz. Adem ve Hz. Havva’yı cennetten çıkaran günah, bizlere insanın zaaflarını ve bu zaaflarla nasıl mücadele etmesi gerektiğini öğretir. Aynı şekilde, günahlar bizim de dünya hayatındaki huzurumuzu ve ahiretteki kurtuluşumuzu etkiler. İnsan, Allah’a olan kulluğunu unuttuğu an, hem dünya hem de ahiret saadetinden uzaklaşır. Ancak Allah, kullarına her zaman tevbe kapısını açık bırakmış ve rahmetini bolca sunmuştur.
Bu nedenle, dünya hayatını bir imtihan yeri olarak görmeli, Hz. Adem ve Hz. Havva’nın hatasından ders almalı ve cenneti hedefleyen bir yaşam sürmeliyiz. Unutulmamalıdır ki, insanı dünya ve ahiret saadetine ulaştıracak en büyük güç, Allah’a olan bağlılık ve takvadır.
Kur’an-ı Kerim’de insan iradesi, özgür seçim yapabilme yeteneği, sorumluluk, özgürlük ve kader konularıyla sıkça ele alınır. Bu bağlamda insanın iradesi, hem pozitif hem de negatif anlamda değerlendirilen bir olgudur. İşte Kur’an’da insan iradesi ile ilgili bazı önemli noktalar:
1. İnsan İradesinin Varlığı
Özgür İrade: Kur’an, insanlara özgür irade verilmiş olduğunu belirtir. İnsan, iyi veya kötü eylemleri seçme hakkına sahiptir. “Doğrusu, Biz insanı yarattık ve ona, yoldaşlık ve imtihan için, kendi nefislerine doğru ilham ettik.” (Şems, 8) ayeti, insanın içindeki iyilik ve kötülük potansiyelini ifade eder.
2. Sorumluluk
Seçimlerin Sonuçları: İnsan iradesi ile yaptığı seçimlerden sorumludur. İyi ya da kötü davranışlarının sonuçlarıyla yüzleşecektir. “Kim bir hayır işlerse, kendisi için; kim bir kötülük işlerse, yine kendisi içindir.” (Casiye, 15) ayeti, insanların eylemlerinin sonuçları üzerinde durur.
3. İman ve İnkâr
İman Seçimi: Kur’an, imanın insan iradesiyle kabul edilen bir durum olduğunu belirtir. “Kim doğru yolda yürürse, sadece kendisi için yürümüş olur.” (İsra, 15) ayeti, insanın inanç seçimindeki özgürlüğü vurgular.
4. İmtihan ve Deneme
Hayatın İmtihanı: İnsan iradesi, hayatın bir imtihanı olarak değerlendirilir. “İnsan, ‘Beni yarattı, ama ben başıboş bırakılacağım mı?’ der.” (Kıyamet, 36-37) ayetlerinde, insanların hayatları boyunca irade ve seçimleriyle sınandıkları ifade edilir.
5. Kader ve İrade İlişkisi
Kader ve İnsan İradesi: Kur’an, Allah’ın her şeyi bilmesi ve kaderi belirlemesi ile insan iradesi arasında bir denge kurar. “Her şey, O’nun ilminde olup, takdir edilmiştir.” (Kamer, 49) ayeti, Allah’ın takdirini belirtirken, insan iradesinin önemini de göz ardı etmez.
Sonuç
Kur’an-ı Kerim’de insan iradesi, özgür seçim yapma yeteneği, sorumluluk ve hayatın imtihanı olarak önemli bir yere sahiptir. İnsanlar, bu irade ile doğru ya da yanlış seçimler yapabilirler ve bu seçimlerinin sonuçlarıyla yüzleşmek durumundadırlar. Bu bağlamda, insan iradesi, hem manevi hem de sosyal boyutlarıyla insan yaşamında merkezi bir rol oynar. Kur’an, bu konularda insanları bilinçli seçimler yapmaya ve Allah’a yönelmeye teşvik eder.
@@@@@@@
Kur’an-ı Kerim’de İnsan İradesi
Kur’an-ı Kerim, insanın hem Allah’ın yarattığı bir kul olduğu, hem de kendisine verilen akıl ve irade ile özgür seçimler yapabildiği gerçeğini vurgular. Bu iki gerçek, yani Allah’ın mutlak kudreti ve insanın özgür iradesi, İslam teolojisinde sıkça tartışılan bir konudur.
Kur’an’da İradeye Dair Ayetler
Kur’an’da, insanın iradesini gösteren birçok ayet bulunmaktadır. Bu ayetlerde, insanın kendi amellerinden sorumlu olduğu, iyi veya kötü işler yapma konusunda özgür olduğu vurgulanır. Örneğin:
* “Kim iyi bir iş yaparsa, kendi lehine yapmış olur. Kim de kötülük yaparsa, kendi aleyhine yapmış olur. Sonra siz Rabbi’nize döndürüleceksiniz.” (Fussilet Suresi, 46)
* “Eğer doğru yola girerseniz, ancak kendi nefsinizin hayrına girmiş olursunuz. Şayet saparsanız, yine ancak kendi nefsinize zarar vermiş olursunuz.” (İsra Suresi, 7)
Bu ayetler, insanın kendi seçimlerinden sorumlu olduğunu ve bu seçimlerin sonuçlarını göreceğini açıkça ifade eder.
Allah’ın İradesi ve İnsan İradesi Arasındaki İlişki
Kur’an’a göre, Allah her şeye kadirdir ve her şey O’nun izniyle olur. Ancak bu, insanın iradesinin olmadığı anlamına gelmez. Allah, insanlara akıl ve irade vermiş ve onlara doğru yolu göstermiştir. İnsanlar, bu akıl ve irade sayesinde kendi kararlarını verebilirler.
* Allah’ın İradesi: Evrenin yaratılması, kanunların konulması gibi tüm evrensel işler Allah’ın iradesiyle olur.
* İnsan İradesi: İnsan, günlük hayattaki seçimlerinde özgürdür. Ne yiyeceği, ne giyeceği, kimlerle arkadaşlık edeceği gibi konularda kendi kararlarını verir.
Bu iki irade arasındaki ilişki, teolojik bir tartışma konusudur. Ancak genel olarak, insanın iradesi Allah’ın iradesi içinde değerlendirilir. İnsan, Allah’ın belirlediği sınırlar içinde özgürce hareket edebilir.
İrade ve Sorumluluk
İnsan iradesi, aynı zamanda sorumluluk bilinciyle de ilişkilidir. İnsanlar, yaptıklarından sorumlu oldukları için iyiyi seçmeye teşvik edilirler. Kötü işler yapanlar ise yaptıklarının sonuçlarıyla karşı karşıya kalırlar.
Sonuç
Kur’an-ı Kerim, insanın hem Allah’ın kulu olduğu hem de özgür irade sahibi olduğu gerçeğini vurgular. İnsan, kendi seçimlerinden sorumlu olup, iyi veya kötü işler yapabilir. Bu nedenle, insanın hayatı boyunca doğruyu bulmaya çalışması ve Allah’ın emirlerine uyması gerekmektedir.
Özetle, Kur’an-ı Kerim’e göre insan, hem Allah’ın yaratığı bir varlık hem de özgür iradeye sahip bir kuldur. İnsan, bu irade sayesinde kendi hayatını şekillendirebilir ve seçimlerinden sorumludur.
Kuran-ı Kerim’de insanın sahip olduğu duygu ve kabiliyetler nelerdir?
Kuran-ı Kerim, insanın sahip olduğu duyguları ve kabiliyetleri Allah’ın insana bir lütfu olarak tanımlar ve bu özelliklerin doğru kullanılması gerektiğini vurgular. İnsan, yaratılışı itibarıyla birçok duyguya ve kabiliyete sahiptir. Bu duygular ve yetenekler, insanı diğer varlıklardan ayıran özellikler olarak değerlendirilir ve insanın hayat yolculuğunda birer rehber görevi görür. Kuran, insanların bu özelliklerini iyi ve doğru amaçlar için kullanmalarını öğütler.
1. Akıl ve Düşünme Yeteneği
Kuran, aklı ve düşünme yeteneğini insanın en temel özelliklerinden biri olarak sunar. Allah, insanı akıl ve düşünce yeteneği ile donatmıştır ve sürekli olarak insanları düşünmeye, akletmeye teşvik eder.
“Hiç akletmez misiniz?” ifadesi Kuran’da sıkça geçer ve insanları çevresindeki olayları, varlıkları ve yaratılışı düşünmeye davet eder.
Örnek Ayet: “Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?” (Zümer Suresi, 39:9)
2. İrade ve Seçim Yapabilme Yeteneği
İnsanın sahip olduğu en önemli kabiliyetlerden biri de özgür irade ve seçim yapabilme yetisidir. Allah, insanlara doğru ile yanlışı ayırt etme yeteneği vermiştir ve bu seçimlerinden sorumlu tutulacaklarını belirtmiştir.
Örnek Ayet: “Şüphesiz biz ona doğru yolu gösterdik; ister şükredici olsun ister nankör.” (İnsan Suresi, 76:3)
3. Sevgi ve Merhamet
İnsan, sevgi ve merhamet gibi olumlu duygulara sahiptir. Allah, insanların birbirleriyle iyi geçinmelerini, sevgi ve merhametle yaklaşmalarını ister. Sevgi, hem Allah’a karşı olan bir duygu olarak hem de insanlar arasında bir bağ olarak vurgulanır.
Örnek Ayet: “…O sizin için kendileriyle huzur bulacağınız eşler yarattı ve aranıza sevgi ve merhamet koydu.” (Rum Suresi, 30:21)
4. Sabır ve Şükür
Kuran, insanlara sabırlı ve şükredici olmalarını tavsiye eder. Sabır, zorluklar karşısında metanet göstermek, şükür ise Allah’ın nimetlerine karşı minnettarlık duygusudur. Sabır ve şükür, birer erdem olarak tanımlanır ve müminlerin bu özellikleri geliştirmeleri istenir.
Örnek Ayet: “Eğer şükrederseniz, elbette size olan nimetimi artırırım.” (İbrahim Suresi, 14:7)
5. Korku ve Ümit
Kuran, insanın hem korku hem de ümit duygusuna sahip olduğunu kabul eder. Allah’a olan korku, ona saygı ve bağlılıkla birlikte gelirken; Allah’ın rahmetine olan ümit de insanı motive eder. Müminler, Allah’tan korkar ama aynı zamanda O’nun rahmetine ümit bağlar.
Örnek Ayet: “Onlar, Rablerine korku ve ümit içinde dua ederler ve kendilerine verdiğimiz rızıktan infak ederler.” (Secde Suresi, 32:16)
6. Merak ve Bilme Arzusu
Kuran’da insanın öğrenme ve bilme arzusuna değinilir. İnsanın merak duyduğu şeyleri keşfetme çabası, Allah’ın ona bahşettiği bir özelliktir. İnsanın, yaratılışı ve evrendeki işaretler üzerine düşünmesi teşvik edilir.
Örnek Ayet: “Göklerde ve yerde olanlara bakmıyorlar mı?” (Yunus Suresi, 10:101)
7. Unutkanlık
Kuran, insanın unutkan olduğunu belirtir ve bu nedenle sürekli olarak hatırlatmalara ihtiyaç duyduğunu ifade eder. İnsanın unutkanlığı, onun eksikliklerinden biridir ve Kuran bu zayıflığı göz önünde bulundurarak insana hatırlatıcı bilgiler sunar.
Örnek Ayet: “Gerçekten insan Rabbine karşı çok nankördür.” (Adiyat Suresi, 100:6)
8. Vicdan ve Adalet Duygusu
İnsan, doğruyu ve yanlışı ayırt etme yeteneği ile donatılmıştır ve bu yeteneğe “vicdan” denir. Vicdan, insanı iyilik yapmaya ve kötülükten sakınmaya yönlendirir. Allah, insanlara adaletli olmalarını, hak gözetmelerini öğütler.
Örnek Ayet: “Allah adaleti, ihsanı ve akrabaya yardım etmeyi emreder; hayasızlığı, kötülüğü ve azgınlığı yasaklar.” (Nahl Suresi, 16:90)
9. Hırs ve Sabırsızlık
Kuran, insanın hırs ve sabırsızlık gibi zayıf yönlerine de değinir. İnsan, çoğu zaman dünya nimetlerine karşı doyumsuz olabilir, ancak Kuran, bu tür duyguların kontrol edilmesini öğütler ve bunları olumlu şekilde yönlendirmeyi teşvik eder.
Örnek Ayet: “Gerçekten insan, pek hırslı yaratılmıştır.” (Mearic Suresi, 70:19)
10. Bağışlama ve Tevbe Yeteneği
Kuran, insanın hata yapabileceğini kabul eder ve tövbe etmenin, hatadan dönmenin bir erdem olduğunu belirtir. Allah, tövbe edenleri bağışlayacağını bildirir ve insanlara da affedici olmalarını tavsiye eder.
Örnek Ayet: “Kim kötülük yapar ya da kendine zulmeder sonra da Allah’tan bağışlanma dilerse, Allah’ı bağışlayıcı ve esirgeyici bulacaktır.” (Nisa Suresi, 4:110)
Sonuç
Kuran-ı Kerim, insanın sahip olduğu duygu ve kabiliyetlerin, onun Allah’a yaklaşması ve doğru bir hayat sürmesi için kullanılması gerektiğini vurgular. Akıl, sevgi, merhamet, vicdan, şükür gibi olumlu duygular desteklenirken; hırs, korku, sabırsızlık gibi duyguların da doğru bir dengeye oturtulması öğütlenir. Allah’ın insana bahşettiği bu duygular ve yetenekler, insanın hem dünya hem de ahiret hayatında başarılı olabilmesi için birer rehber görevi görür.
Kuranı Kerimde insan ve insanın yaratılış devreleri ve özellikleri.
Kur’an-ı Kerim’de insanın yaratılışı ve özellikleri çeşitli ayetlerde detaylı bir şekilde açıklanmıştır. İnsanın yaratılış süreci, Allah’ın kudretinin ve ilminin bir göstergesi olarak ele alınmış, insanın bedensel yapısından ruhsal özelliklerine kadar pek çok yönü ortaya konmuştur. Kur’an’da, insanın yaratılış aşamalarıyla birlikte ahlaki ve manevi özellikleri de anlatılarak insanın yeryüzündeki konumu ve amacı açıklanır.
1. İnsanın Yaratılış Aşamaları
Kur’an-ı Kerim, insanın yaratılış sürecini aşamalı olarak ele alır ve bu süreçlerin Allah’ın gücünü ve ilmini gösterdiğini vurgular.
Topraktan Yaratılış: Kur’an, ilk insan Hz. Adem’in topraktan yaratıldığını belirtir. Toprak, insan bedeninin temel yapı taşı olarak kabul edilir.
> “O, insanı (Âdem’i) topraktan yarattı…” (Rum, 30/20).
Nutfe (Sperm): Kur’an, insan neslinin yaratılışının nutfe adı verilen bir damla sudan başladığını belirtir. Nutfe, döllenme sürecini ve insanın ilk oluşum aşamasını temsil eder.
> “Sizi hakir bir sudan yaratmadık mı?” (Mürselat, 77/20).
Alaka (Kan Pıhtısı): Nutfe aşamasından sonra, insan embriyosu “alaka” (kan pıhtısı gibi yapışkan bir madde) haline gelir.
Mudga (Bir Çiğnem Et): Alaka safhasından sonra, embriyo “mudga” (bir çiğnem et parçası) halini alır. Bu, embriyonun bedensel olarak şekillenmeye başladığı aşamadır.
> “… alakayı mudgaya (bir parça et) dönüştürdük, sonra o mudgayı kemikler haline getirdik.” (Müminun, 23/14).
Kemik ve Et Oluşumu: Mudga aşamasında kemikler oluşur ve ardından kemiklere et giydirilir. Bu aşama, insan bedeninin detaylanmaya başladığı evredir.
> “Kemiklere et giydirdik, sonra onu başka bir yaratık olarak inşa ettik.” (Müminun, 23/14).
Ruhun Üflenmesi: Bedenin tamamlanmasının ardından Allah, insana ruh üfler. Bu aşama, insanın manevi yönünü ve Allah ile olan özel bağını temsil eder.
> “Ona (insana) kendi ruhumdan üfledim.” (Hicr, 15/29).
2. İnsanın Özellikleri
Kur’an, insanın yalnızca bedensel değil, aynı zamanda ruhsal, ahlaki ve sosyal özellikleriyle de bir varlık olduğunu belirtir.
Akıl ve İrade Sahibi Olmak: Kur’an’da insan, akıl ve irade sahibi bir varlık olarak tanımlanır. İnsanın aklı, iyiyi kötüden ayırmasını ve Allah’ın emirlerini anlamasını sağlar.
> “Andolsun ki, biz insanı en güzel bir biçimde yarattık.” (Tin, 95/4).
Sorumluluk Sahibi Olmak: İnsan, Allah’ın kendisine verdiği akıl ve iradeyle sorumlu bir varlık olarak yaratılmıştır. Kur’an’da, insanın yeryüzünde halife olarak görevlendirildiği ve Allah’a karşı sorumluluk taşıdığı belirtilir.
Zayıflık ve Sabırsızlık: Kur’an, insanın zayıflık ve sabırsızlık gibi özellikleri olduğunu da belirtir. İnsan, zorluklar karşısında çabucak ümitsizliğe kapılabilen bir varlıktır.
> “Gerçekten insan, pek acelecidir.” (İsra, 17/11).
> “İnsan zayıf yaratılmıştır.” (Nisa, 4/28).
Unutkanlık: İnsanın unutkanlık özelliği, Kur’an’da vurgulanır. İnsanın hem dünya hayatındaki geçici nimetleri unutması hem de Allah’a olan görevlerini unutması sıkça dile getirilir.
> “İnsan daha önce kendisini yarattığımızı unuttu da bize bir örnek getirdi.” (Yasin, 36/78).
İyiliğe ve Kötülüğe Yatkınlık: Kur’an, insanın hem iyiliğe hem de kötülüğe eğilimli bir varlık olduğunu belirtir. Bu özellik, insanın sürekli olarak doğru ile yanlış arasında seçim yapmak zorunda olduğunu ifade eder.
> “Ona (insana) iyilik ve kötülük kabiliyeti verildi.” (Şems, 91/8).
3. İnsanın Yeryüzündeki Konumu ve Görevi
Kur’an’a göre insan, yeryüzünde Allah’ın halifesi olarak yaratılmıştır. Bu, insanın Allah’ın emirleri doğrultusunda yeryüzünde adaletle hareket etme sorumluluğuna sahip olduğu anlamına gelir. İnsan, Allah’ın verdiği nimetlerin şükrünü eda etmekle yükümlüdür ve dünya hayatında yaptığı her davranıştan sorumludur.
İbadet Etmek: İnsanın yaratılış amacı, Allah’a kulluk etmektir. Kur’an, insanın yeryüzünde Allah’ın emirlerine uygun bir hayat sürmesi gerektiğini ifade eder.
> “Ben cinleri ve insanları ancak bana ibadet etsinler diye yarattım.” (Zariyat, 51/56).
İmtihan Olmak: Kur’an, insanın dünya hayatında bir sınav içinde olduğunu belirtir. Bu imtihan, insanın iradesiyle Allah’ın emirlerine uyup uymayacağıdır.
> “Hanginizin daha güzel iş yapacağını denemek için ölümü ve hayatı yarattı.” (Mülk, 67/2).
4. İnsanın Kendini Bilmesi ve Allah ile İlişkisi
Kur’an, insanın kendisini tanımasını, zaaflarını ve güçlü yönlerini bilmesini öğütler. Allah’ın verdiği akıl ve irade ile insan, doğruyu yanlıştan ayırabilecek durumdadır. Bu, insanın kendini bilip Allah’a yönelmesine yardımcı olur.
> “Kendini unutan kimseler gibi olmayın.” (Haşr, 59/19).
Sonuç
Kur’an’da insanın yaratılış süreci, bedensel ve ruhsal özellikleri, sorumlulukları, Allah ile olan ilişkisi detaylı bir şekilde ele alınır. İnsan, Allah’ın halifesi olarak hem ahlaki sorumluluklar taşıyan hem de sınavdan geçen bir varlıktır. Bu bağlamda, insanın yaratılışı, Allah’ın kudretinin bir delili olup, Kur’an’ın rehberliğinde insanın kendi varlığını anlaması ve bu dünyadaki görevini yerine getirmesi beklenir.
@@@@@@@@
Kur’an-ı Kerim’de İnsanın Yaratılışı ve Özellikleri
Kur’an-ı Kerim, insanın yaratılışını detaylı bir şekilde anlatmasa da, bu konuda bazı önemli bilgiler vermektedir. Bu bilgiler, insanın Allah katındaki değerini, sorumluluklarını ve evrendeki yerini anlamamız için büyük önem taşır.
İnsanın Topraktan Yaratılması
Kur’an’a göre insan, toprak (çamur)tan yaratılmıştır. Bu, insanın maddi bir varlık olduğunu ve evrendeki diğer varlıklarla bir bağlantısı olduğunu gösterir. Aynı zamanda, insanın alçakgönüllü olması ve kendisini büyük görmemesi gerektiğini de hatırlatır.
* Mü’minun suresi, 12. ayet: “Andolsun ki biz insanı çamurdan süzülmüş bir özden yarattık.”
İnsana Ruh Verilmesi
İnsanın bedeni topraktan yaratılmış olsa da, ona Allah tarafından ruh üflenmiştir. Ruh, insana hayat veren, onu diğer canlılardan ayıran ve ona şuur, irade ve duygular veren bir nefesten ibarettir.
* Hicr suresi, 29. ayet: “Hani Rabbin meleklere, ‘Ben kuru bir çamurdan, şekillendirilmiş balçıktan bir insan yaratacağım. Onu düzenleyip içine ruhumdan üflediğim zaman, onun için hemen saygı ile eğilin’ demişti.”
İnsanın Yaratılış Aşamaları
Kur’an, insanın yaratılış aşamalarını detaylı bir şekilde anlatmasa da, bazı ayetlerde bu konuya dair ipuçları bulunur. Hadisler ve bazı tefsirler ise bu konuyu daha geniş bir şekilde ele alır. Genel olarak insanın yaratılış sürecinde şu aşamalar olduğu belirtilir:
* Nutfe (meni): İnsanın ilk hali, annenin rahminde bir damla su gibidir.
* Alaka (yapışan şey): Nutfe zamanla rahme yapışır ve bir alaka haline gelir.
* Mudğa (et parçası): Alaka daha sonra et parçası haline gelir.
* Kemikleşme: Et parçası kemikleşmeye başlar ve insanın organları oluşmaya başlar.
* Ruhun üflenmesi: Son aşamada Allah, insana ruhunu üfler ve böylece insan hayata gelir.
İnsanın Özellikleri
Kur’an’a göre insanın birçok özelliği vardır:
* Akıl: İnsan, akıl sahibi olduğu için doğruyu yanlıştan ayırabilir, kararlar alabilir ve sorumluluk alır.
* İrade: İnsan, kendi iradesiyle hareket edebilir ve seçimler yapabilir.
* Duygu: İnsan, sevgi, nefret, sevinç, üzüntü gibi duygular yaşar.
* Sorumluluk: İnsan, yaptığı işlerden sorumludur ve ahirette yaptıklarının karşılığını görecektir.
* İbadete meyillilik: İnsan, fıtratı gereği Allah’a ibadet etmeye meyillidir.
Sonuç
Kur’an-ı Kerim, insanın yaratılışını ve özelliklerini çok özel bir şekilde ele alır. İnsanın Allah’ın bir emaneti olduğu, dünyadaki görevinin Allah’a ibadet etmek ve hayırlı işler yapmak olduğu vurgulanır. Bu bilgiler, insanın kendisini ve evrendeki yerini daha iyi anlamasına yardımcı olur.
Kuranı kerimde Sena-i kuraniyeye mazhar olan sahabiler.
Kur’an-ı Kerim’de doğrudan veya dolaylı olarak övgüye mazhar olan sahabiler bulunmaktadır. Bu övgüler, onların iman, ihlas, sadakat ve fedakarlık gibi üstün vasıflarını dile getiren ayetler şeklinde gelir. İşte sena-i Kur’âniyeye mazhar olan sahabiler ve ilgili ayetlerden bazıları:
1. Hz. Ebu Bekir (r.a.)
Hz. Ebu Bekir, sadakati, fedakarlığı ve Hz. Peygamber’e olan yakınlığıyla öne çıkar. Kur’an’da ona işaret eden bazı ayetler şunlardır:
Tevbe Suresi 40. ayet: Hicret esnasında Sevr Mağarası’nda Hz. Peygamber’le birlikteyken:
> “Hani onlar iki kişiden biri mağaradayken, arkadaşına (Hz. Peygamber, Ebu Bekir’e), ‘Üzülme! Şüphesiz Allah bizimle beraberdir’ diyordu…”
Burada “arkadaş” ifadesiyle Hz. Ebu Bekir kastedilmektedir.
2. Hz. Osman (r.a.)
Hz. Osman’ın cömertliği ve İslam yolundaki fedakarlığı övgüye mazhar olmuştur. Dolaylı olarak ona işaret eden ayetlerden biri:
Tevbe Suresi 111. ayet:
> “Allah, müminlerden mallarını ve canlarını, karşılığında cenneti vermek üzere satın almıştır…”
Hz. Osman’ın Tebük Seferi’nde büyük mal harcaması bu ayetin uygulama alanına girmiştir.
3. Hz. Ali (r.a.)
Hz. Ali’nin ilmi, cesareti ve fedakarlığı birçok ayette işaret edilmiştir:
Bakara Suresi 274. ayet:
> “Mallarını gece ve gündüz, gizli ve açık Allah yolunda infak edenler…”
Hz. Ali’nin bu ayete mazhar olanlardan olduğu belirtilir.
Maide Suresi 55. ayet:
> “Sizin asıl dostunuz Allah’tır, O’nun Resulüdür ve namazlarını kılan zekatlarını veren ve rükû eden müminlerdir.”
Tefsirlerde bu ayetin, Hz. Ali’nin namaz kılarken yüzüğünü sadaka vermesi üzerine indiği rivayet edilir.
4. Ashab-ı Suffa
Ashab-ı Suffa, ilme adanmış bir grup sahabi olup birçok övgüye mazhar olmuşlardır:
Bakara Suresi 273. ayet:
> “Kendilerini Allah yoluna adamış fakirler, yeryüzünde dolaşıp ticaret yapamazlar…”
Bu ayetin Ashab-ı Suffa hakkında indiği ifade edilmiştir.
5. Ensar ve Muhacirler
Ensar ve Muhacirler, Kur’an-ı Kerim’de defalarca övülmüştür:
Tevbe Suresi 100. ayet:
> “İslam’a ilk önce giren Muhacirler, Ensar ve onlara güzellikle tâbi olanlardan Allah razı olmuştur ve onlar da Allah’tan razı olmuşlardır…”
Bu ayet, sahabenin en faziletli gruplarından olan Ensar ve Muhacirleri kapsamaktadır.
Haşr Suresi 9. ayet:
> “Kendilerinden önce o yurda (Medine’ye) yerleşen ve imanı benimseyenler…”
Bu ayet Ensar’ın misafirperverliğini ve fedakarlığını övgüyle anlatır.
6. Bedir Ashabı
Bedir Gazvesi’ne katılan sahabiler, Allah katında özel bir konuma sahiptir:
Enfal Suresi 74. ayet:
> “İman eden, hicret eden ve Allah yolunda cihad edenler…”
Bedir Ashabı’nın bu ayetin kapsamına girdiği belirtilir.
7. Hz. Zeyd bin Harise (r.a.)
Hz. Zeyd, adı Kur’an’da açıkça geçen tek sahabidir:
Ahzab Suresi 37. ayet:
> “Hani Allah’ın nimet verdiği ve senin de kendisine nimet verdiğin kişiye demiştin…”
Burada Hz. Zeyd’e işaret edilmektedir.
8. Hz. Hamza (r.a.) ve Uhud Şehitleri
Hz. Hamza ve Uhud’da şehit olan sahabiler Kur’an’da yüceltilmiştir:
Ali İmran Suresi 169. ayet:
> “Allah yolunda öldürülenleri sakın ölü sanma. Bilakis, onlar Rableri katında diridirler…”
9. Hz. Bilal (r.a.)
Hz. Bilal, sabrı ve imanındaki sebatı nedeniyle dolaylı olarak övülmüştür:
Nahl Suresi 41. ayet:
> “Zulme uğratıldıktan sonra Allah uğrunda hicret edenlere dünyada güzel bir yer vereceğiz…”
Bu ayet, Habeşistan’a hicret eden ilk Müslümanları (Hz. Bilal dahil) kapsar.
Genel Değerlendirme
Kur’an-ı Kerim’de, doğrudan veya dolaylı olarak sahabilerin fedakarlıklarına, imanlarına ve üstün ahlaklarına sıkça atıf yapılır. Özellikle Muhacirler, Ensar, Bedir Ashabı, Uhud Şehitleri ve Ashab-ı Suffa övgüye mazhar olmuşlardır. Bu ayetler, sahabenin İslam’daki yerini ve Allah katındaki değerini göstermektedir.
@@@@@@@@@
Sahabelerin sena-i Kur’aniyeye mazhar olan “îsar” hasletini kendine rehber etmek. Yani: Hediye ve sadakanın kabulünde başkasını kendine tercih etmek ve hizmet-i diniyenin mukabilinde gelen menfaat-ı maddiyeyi istemeden ve kalben taleb etmeden, sırf bir ihsan-ı İlahî bilerek, nâstan minnet almayarak ve hizmet-i diniyenin mukabilinde de almamaktır. Çünki hizmet-i diniyenin mukabilinde dünyada bir şey istenilmemeli ki, ihlas kaçmasın. Çendan hakları var ki, ümmet onların maişetlerini temin etsin. Hem zekata da müstehaktırlar. Fakat bu istenilmez, belki verilir. Verildiği vakitte, hizmetimin ücretidir denilmez. Mümkün olduğu kadar kanaatkârane başka ehil ve daha müstehak olanların nefsini kendi nefsine tercih etmek,
Kur’an-ı Kerim’de helal ve haram kavramları, Müslümanların hayatlarını düzenleyen temel ilkelerdir. Bu kavramlar, Allah’ın koyduğu sınırlar ve yasaklarla insanlara dünya ve ahiret mutluluğu sağlamak için belirlenmiştir. Kur’an’da helal ve haram konuları detaylı bir şekilde açıklanarak insanlara doğru ve yanlışı ayırt etme rehberi sunulmuştur.
1. Helal ve Haramın Tanımı
Helal: İslami terminolojide “helal”, Allah’ın izin verdiği, yapılması ve tüketilmesi serbest olan şeyleri ifade eder. Allah, kullarına helal olan nimetleri ve yolları göstermiştir. “Ey insanlar! Yeryüzünde bulunan helal ve temiz şeylerden yiyin.” (Bakara, 168)
Haram: Haram ise Allah’ın yasakladığı, yapılması ve tüketilmesi yasak olan şeylerdir. Haram olan şeyler, bireye ve topluma zarar verdiği için yasaklanmıştır. “De ki: Bana vahyolunanlar arasında yiyen kimseye haram edilmiş bir şey bulamıyorum; ancak ölü hayvan, akıtılmış kan, domuz eti ve Allah’tan başkası adına kesilmiş hayvanlar hariç.” (En’am, 145)
2. Helal ve Haramın Kaynağı
Kur’an, helal ve haramın belirlenmesinin yalnızca Allah’a ait olduğunu vurgular. İnsanlar helal ve haram konusunda kendi başlarına hüküm koyamazlar. “Onlar için Allah’ın haram kıldığı şeyleri helal sayanlar, Allah’a ortak koşmuş olurlar.” (Nahl, 116)
3. Helal Kılınan Şeyler
Yiyecek ve İçecekler: Kur’an’da, temiz olan yiyeceklerin ve içeceklerin helal olduğu belirtilir. “Ey iman edenler! Size verdiğimiz rızıkların temiz olanlarından yiyin.” (Bakara, 172)
Çalışma ve Kazanç: Helal rızık elde etmek, Kur’an’da teşvik edilir. Kazancın dürüst ve emekle elde edilmesi gereklidir. “İnsan için ancak çalıştığının karşılığı vardır.” (Necm, 39)
4. Haram Kılınan Şeyler
Yiyecek ve İçeceklerde Haramlar: Kur’an, belli yiyeceklerin haram olduğunu açıkça belirtir. Bunlar; ölü hayvan, kan, domuz eti ve Allah’tan başkası adına kesilmiş hayvanlardır. (Maide, 3)
Faiz (Riba): Kur’an, faizi (riba) haram kılar. Faiz, sosyal adaletsizliğe yol açtığı için yasaklanmıştır. “Allah, faizi haram, ticareti helal kılmıştır.” (Bakara, 275)
İçki ve Kumar: İçki ve kumar, birey ve toplum üzerinde zararlı etkiler bıraktığı için haram kılınmıştır. “Ey iman edenler! İçki, kumar, dikili taşlar ve fal okları şeytan işi birer pisliktir. Bunlardan uzak durun.” (Maide, 90)
Haksız Kazanç: Hile, yalan ve haksız kazanç elde etme yasaklanmıştır. “Birbirinizin mallarını haksız yere yemeyin.” (Bakara, 188)
5. Helal ve Haramda Kolaylık İlkesi
Kur’an, haram konusunda insanlara bir zorluk getirmek istemediğini ve zor durumda kalanlar için kolaylık sunduğunu ifade eder. “Kim zorda kalırsa, başkasına saldırmaksızın ve sınırı aşmaksızın yemesinde bir günah yoktur.” (Bakara, 173) Bu ayet, hayati durumlarda haramların zorunlu hallerde yenebileceğini ifade eder.
6. Helal ve Haramın Hikmetleri
Helal ve haram kılınan şeylerin birçok hikmeti bulunmaktadır:
Sağlık: Kur’an’da haram kılınan yiyecek ve içeceklerin çoğu insan sağlığına zararlıdır.
Toplumsal Düzen: Faiz, haksız kazanç, içki ve kumar gibi haramlar, toplumsal düzeni bozduğu için yasaklanmıştır.
Ahlaki Yükseliş: Haram kılınan davranışlar, insanın manevi temizliğini bozabileceği için yasaklanmıştır.
Sonuç
Kur’an-ı Kerim, helal ve haram sınırlarını belirleyerek, insanların dünya ve ahiret hayatını düzenlemeyi amaçlar. Helal olanlar, insanın faydasına olan, sağlıklı, temiz ve ahlaki olarak uygun şeylerdir. Haramlar ise insanın sağlığına, ahlakına veya topluma zarar veren şeylerdir. Bu sınırlar, Müslümanların yaşamlarını kolaylaştırmayı ve onları doğru yolda tutmayı hedefler. Helal ve haram kavramları, insanın hem dünyevi hem de manevi gelişimi için belirlenmiş ilahi prensiplerdir.
@@@@@@@
Kur’an-ı Kerim’de Helal ve Haram Kavramı
Helal ve haram kavramları, İslam dininin temel taşlarından biridir. Kur’an-ı Kerim’de bu kavramlar, insanlara doğru yolu göstermek, onları kötülüklerden korumak ve mutluluk dolu bir hayat sürmelerini sağlamak amacıyla sıkça tekrarlanır.
Helal Nedir?
Helal, İslam dinine göre yapılması caiz olan, dinin yasaklamadığı her türlü davranış, söz veya düşünceye denir. Helal olan şeyler, insanın hem dünya hayatında hem de ahirette mutluluğunu sağlar. Kur’an-ı Kerim’de helal olarak belirtilen birçok konu bulunmaktadır. Bunlardan bazıları;
* Helal Gıdalar: Kur’an, helal ve haram gıdaları açıkça belirtir. Domuz eti, kan, ölü hayvanlar gibi bazı besinler haram kılınırken, temiz su, süt, bal gibi besinler ise helal olarak kabul edilir.
* Helal Kazanç Yolları: Kur’an, helal kazanç yollarına önem verir. Hırsızlık, rüşvet, dolandırıcılık gibi haram yollarla kazanılan malların haram olduğu belirtilir.
* Helal Evlilik: Evlilik, İslam’da kutsal bir kurumdur. Kur’an, evliliğin helal yollarını ve sınırlarını belirtir. Zina, evlilik dışı ilişkiler gibi davranışlar ise haram kılınır.
Haram Nedir?
Haram, İslam dinine göre yapılması kesinlikle yasaklanan her türlü davranış, söz veya düşünceye denir. Haram olan şeyler, insanın hem dünya hayatında hem de ahirette zararınadır. Kur’an-ı Kerim’de haram olarak belirtilen birçok konu bulunmaktadır. Bunlardan bazıları;
* Şirk: Allah’a ortak koşmak en büyük günahlardan biridir ve haramdır.
* Küfür: Allah’ı inkar etmek ve peygamberleri yalanlamak da haramdır.
* Zina: Evlilik dışı ilişkiler İslam’da kesinlikle yasaktır.
* Faiz: Faiz almak ve vermek haramdır.
* Alkol ve Uyuşturucu: Alkol ve uyuşturucu kullanmak haramdır.
Helal ve Haramın Önemi
Helal ve haram kavramları, Müslümanların hayatının her alanında önemli bir yer tutar. Bu kavramlar sayesinde Müslümanlar, doğru ve yanlış arasındaki farkı daha iyi anlar ve hayatlarını bu doğrultuda şekillendirirler. Helal ve haram kavramlarının önemi şu şekilde sıralanabilir:
* İmanın Güçlenmesi: Helal ve haram bilinci, insanın imanını güçlendirir ve Allah’a olan bağlılığını artırır.
* Toplumsal Barış: Helal ve haram kurallarına uyulması, toplumda huzur ve güvenliği sağlar.
* Bireysel Mutluluk: Helal olan şeylerle uğraşmak, insanın iç huzurunu ve mutluluğunu artırır.
* Ahiret Mutluluğu: Helal ameller işleyenler, ahirette büyük bir mükafatla karşılaşacaklardır.
Sonuç olarak, helal ve haram kavramları, İslam dininin temel taşlarından biridir. Kur’an-ı Kerim’de bu kavramlar, insanlara doğru yolu göstermek ve onları mutlu bir hayat sürmeye teşvik etmek amacıyla detaylı bir şekilde açıklanmıştır. Müslümanlar, helal ve haram bilincine sahip olarak, hem dünya hayatında hem de ahirette başarılı bir yaşam sürebilirler.
***********
Mankurta çevrilen insanlar.
Son günlerde sürekli gündeme gelen ve normal insanların kızmakla dahi yapmayacağı vahşetler, büyük bir bozulmanın ve bünyedeki bir değişimin neticesidir.
Bozuk ve bozulan gıdalar, insanları da bozuyor.
Gıdalardaki değişim, insanları da değiştirip, Mankurta dönüştürüyor.
Tıpkı evvelden ölünün arkasından 52.gün yapılırdı.
Zira o günde vücut dağılır, oynak yerler birbirinden ayrılırdı.
Şimdi ise raflarda, kimyasallardan dolayı bozulmayıp çürümeyen gıdalar gibi, cesedi bir kaç yıl çürümeden kalabiliyor.
İslamın helal ve temiz gıda üzerinde ısrarla durması boşuna değildir.
Bir çok hikmetleri vardır.
Kuranı Kerimde ibretli ve düşündürücü olay ve durumlar.
Kur’an-ı Kerim, ibretli ve düşündürücü birçok olay ve durumu içerir. Bu olaylar, insanlara hayatın anlamı, ahlaki değerler ve Allah’ın kudreti hakkında dersler vermek amacıyla anlatılmaktadır. İşte Kur’an’da yer alan bazı önemli ibretli olaylar ve durumlar:
1. Hz. Adem’in Yaratılışı
İlk İnsan ve İmtihan: Hz. Adem’in yaratılışı, insanın varoluşuna dair derin anlamlar taşır. Allah’ın ona ruhundan üflemesi, insanın yüceliğini simgeler. İblis’in, Hz. Adem’e secde etmeyi reddetmesi, kibir ve isyanın sonuçlarını gözler önüne serer. (Bakara, 30-34)
2. Hz. Nuh ve Tufan
İnkarcıların Sonu: Hz. Nuh’un kavmi, Allah’ın uyarılarına kulak asmadıkları için tufanla helak olmuşlardır. Bu olay, inkarın ve sapkınlığın sonucunu gösterir. “Nuh, onları uyardı fakat onlar onu yalanladılar.” (Nuh, 4-7)
3. Hz. Musa ve Firavun
Özgürlük ve Zulüm: Hz. Musa’nın, İsrailoğulları’nı kurtarması ve Firavun’un zulmü, adaletin sağlanması ve zulmün son bulması konularında dersler verir. Firavun’un denizde boğulması, kibir ve azgınlığın nasıl sonuçlandığını gösterir. (Şuara, 60-66)
4. Lut Kavmi ve Helak
Ahlaki Çöküş: Lut Kavmi’nin sapkınlıkları, ahlaki bozulmanın sonuçlarını simgeler. Onların helak edilmesi, Allah’ın azabının inkarcılara karşı ne kadar sert olabileceğini gösterir. (Hûd, 82-83)
5. İsmail ve İbrahim’in İmtihanı
Sınav ve Teslimiyet: Hz. İbrahim’in, oğlu İsmail’i kurban etme emriyle karşılaşması, teslimiyet ve imanın sembolüdür. Bu olay, fedakarlığın ve Allah’a olan güvenin önemini vurgular. (Saffat, 102-107)
6. Ashab-ı Kehf
İnanç ve Sabır: Ashab-ı Kehf’in, zalim bir hükümdardan kaçmak için mağaraya sığınması, imanlarının gücünü ve sabırlarını gösterir. Uzun bir uyku sonrası uyanmaları, Allah’ın kudretinin bir delili olarak anlatılır. (Kehf, 9-26)
7. Hz. Yunus’un Zindanı
Dua ve Tövbe: Hz. Yunus’un, balığın karnında geçirdiği süre, Allah’a yalvarmanın ve tövbe etmenin önemini vurgular. “Sen, O’ndan başka ilah yoktur. Seni her türlü eksiklikten tenzih ederim. Ben zalimlerden oldum.” (Enbiya, 87)
8. Hz. İsa ve Mucizeleri
Allah’ın Gücü: Hz. İsa’nın mucizeleri, Allah’ın kudretini gösterir. O, ölüleri diriltmiş ve hastaları iyileştirmiştir. Bu olaylar, Allah’ın iradesinin her şeye hakim olduğunu gösterir. (Al-i İmran, 49)
9. Kur’an’ın İnişi ve Uyarılar
Kur’an’ın Mesajı: Kur’an, insanları düşündüren ve ibret alan olayları içermektedir. Kur’an’da anlatılan geçmiş milletlerin durumu, toplumlar için birer ibret dersi olarak aktarılır. “Kendilerinden önceki milletlerin sonları, akıllarını kullanmayanlar için bir ibret vardır.” (Al-i İmran, 137)
10. Dünyanın Geçici Olması
Geçicilik ve Ahiret: Kur’an, dünya hayatının geçici olduğunu ve asıl hayatın ahirette olduğunu vurgular. “Dünya hayatı, aldatıcı bir zevkten başka bir şey değildir.” (Ali İmran, 185) Bu, insanların hayatlarını nasıl yönlendirmeleri gerektiği konusunda düşündürücüdür.
Sonuç
Kur’an-ı Kerim, ibretli ve düşündürücü olaylarla doludur. Bu olaylar, insanlara yaşamları boyunca rehberlik edecek dersler sunar. İman, sabır, adalet, teslimiyet gibi değerlerin önemini vurgulayarak, okuyucuları doğru yola yönlendirmeyi amaçlar. Her bir olay, insanlığın ortak deneyimlerinden dersler çıkarma fırsatı sunar ve insanların Allah’a olan bağlılıklarını güçlendirmek için bir çağrı niteliğindedir.
@@@@@@@@
Kur’an-ı Kerim’de İbretlik ve Düşündürücü Olay ve Durumlar
Kur’an-ı Kerim, sadece bir din kitabı olmakla kalmaz, aynı zamanda insanlık tarihinde yaşanmış olayları, peygamberlerin hayatlarını ve farklı toplumların hikayelerini de içeren kapsamlı bir tarih ve hikmet kitabıdır. Bu hikayeler, müminlere hem ibret alınacak örnekler sunar hem de hayatın anlamı ve evrenin sırları hakkında derin düşüncelere sevk eder.
Kur’an’da yer alan ibretlik olay ve durumlar genel olarak şu başlıklar altında incelenebilir:
* Peygamberlerin Hikayeleri: Hz. Adem’den Hz. Muhammed’e (sav) kadar tüm peygamberlerin hayatları, insanlığa önemli mesajlar içerir. Onların mücadeleleri, sabırları, mucizeleri ve kavimleriyle yaşadıkları olaylar, müminlere örnek teşkil eder.
* Farklı Toplumların Hikayeleri: Ad, Semud, Firavun’un kavmi gibi birçok toplumun Allah’ın ayetlerine karşı gelmeleri, azap görmeleri ve sonuçları, insanlara ibret verici dersler sunar.
* Kıssalar: Yusuf Suresindeki Yusuf’un hikayesi, Yunus Suresindeki Yunus Peygamber’in hikayesi gibi birçok kıssa, insanlara hayatın iniş çıkışları, sabır, şükür ve tövbe gibi konularda önemli mesajlar verir.
* Doğa Olayları: Gök gürültüsü, yağmur, deprem gibi doğal olaylar, Allah’ın kudretini ve insanın O’na karşı ne kadar aciz olduğunu gösterir.
* İnsan Hayatındaki Değişimler: Gençlik, ihtiyarlık, hastalık, ölüm gibi hayatın doğal akışı, insanlara dünyanın fani olduğunu ve ahirete hazırlanmanın önemini hatırlatır.
Bu hikayelerden çıkarılacak genel dersler şunlar olabilir:
* Allah’ın Birliği ve Kuvveti: Tüm olaylarda Allah’ın tek yaratıcı ve mutlak güç sahibi olduğu vurgulanır.
* İmanın Önemi: İmanın, insanı doğru yola ve kurtuluşa ulaştıran en önemli faktör olduğu belirtilir.
* Salih Amellerin Karşılığı: İyi işlerin dünya ve ahirette karşılığının olacağı vurgulanır.
* Sabrın Önemi: Zorluklar karşısında sabırlı olmanın önemi ve bunun insanı olgunlaştırdığı belirtilir.
* Tövbenin Kabulü: Günah işleyenlerin tövbe ederek Allah’a dönebilecekleri ve affedilebilecekleri müjdelenir.
* Dünyanın Fani Oluşu: Dünya hayatının geçici olduğu ve asıl hayatın ahiret olduğu vurgulanır.
Kur’an’ı Kerim’deki bu ibretlik olay ve durumlar, insanlara şu soruları sormaya teşvik eder:
* Hayatın anlamı nedir?
* İnsan neden yaratılmıştır?
* İyi ve kötünün ölçüsü nedir?
* Ahiret hayatı var mıdır?
* Nasıl bir hayat sürmeliyiz?
Bu soruların cevaplarını arayan herkes, Kur’an’ı Kerim’de kendine göre bir yol bulabilir.
Özetle, Kur’an-ı Kerim, sadece dini inançları değil, aynı zamanda insan hayatının tüm yönlerini kapsayan bir rehberdir. İçerdiği hikayeler, insanlara hem dünya hayatında hem de ahirette mutlu ve huzurlu bir yaşam sürmeleri için gerekli olan bilgi ve ilhamı verir.
Kuranı Kerimde Hz. Ademle başlayan hayat ve imtihanı.
Kur’an-ı Kerim’de Hz. Adem’in yaratılışı, hayatı ve imtihanı önemli bir yer tutar. Adem, insanlığın ilk atası olarak kabul edilir ve onun hikayesi, insanlığın yaratılışı, düşüşü ve tövbesi açısından sembolik bir anlam taşır. İşte Hz. Adem’le başlayan hayat ve imtihanı ile ilgili bazı ana noktalar:
1. Hz. Adem’in Yaratılışı
Yaratılış Süreci: Kur’an, Hz. Adem’in topraktan yaratıldığını belirtir. “Andolsun ki, biz insanı şekil verilmiş bir çamurdan yarattık.” (Sad, 71) Bu, insanın maddi ve manevi boyutunu simgeler.
Ruh Üflemesi: Allah, Adem’e ruhunu üfleyerek ona yaşam vermiştir. “Sonra ona kendi ruhumdan üfledim.” (Hicr, 29) Bu, insanın manevi boyutunu ve özel bir varlık olarak yaratıldığını ifade eder.
2. Hz. Adem’in Görevi
Halifelik: Hz. Adem, yeryüzünde Allah’ın halifesi olarak görevlendirilmiştir. “İnsanı yeryüzünde halife kılacağım.” (Bakara, 30) ayeti, Adem’in sorumluluklarını ve insanlığın yeryüzündeki rolünü vurgular.
Bilgi ve İsimler: Allah, Adem’e isimleri öğretmiştir. “Adem’e her şeyin isimlerini öğretti.” (Bakara, 31) Bu, insanın bilgiye erişim kapasitesinin ve aklın önemini simgeler.
3. İmtihan ve Cennet
Cennet Hayatı: Hz. Adem ve eşi Havva, cennette yaşamışlardır. “Ey Adem! Sen ve eşin cennette kalın.” (Bakara, 35) ayeti, onların cennetteki yaşamlarını tasvir eder.
Yasak Ağaç: Allah, Adem ve Havva’ya bir ağaçtan yememeleri gerektiğini belirtmiştir. “Bu ağaçtan yerseniz zalimlerden olursunuz.” (Bakara, 35) Bu yasak, imtihanın temelini oluşturur.
4. Şeytanın Vesvesesi
Vesvese: Şeytan, Adem’e ve Havva’ya vesvese vererek yasak ağaçtan yemeye ikna etmiştir. “Şeytan onlara (vesvese vererek) gösterdi.” (Araf, 20) Bu, insanın zayıflığını ve şeytani dürtülerin varlığını simgeler.
5. Düşüş ve Tövbe
Yasak Ağaçtan Yemek: Adem ve Havva, şeytanın etkisiyle yasak ağaçtan yemiştir. “Onlar, ağaçtan yediklerinde, onların avret yerleri açıldı.” (Araf, 22) Bu, insanın hatasının ve zayıflığının sembolüdür.
Tövbeleri: Adem ve Havva, işledikleri günahı fark ettikten sonra Allah’a tövbe etmişlerdir. “Rabbimiz! Kendimize zulmettik; eğer bizi bağışlamazsan, elbette kayıplara uğrayanlardan oluruz.” (Araf, 23) Bu, insanın pişmanlık ve tövbe sürecinin önemini vurgular.
6. Yeryüzüne İniş
Yeryüzüne Gönderiliş: Adem ve Havva, cennetten yeryüzüne indirilmiştir. “Hepiniz oradan inin.” (Bakara, 36) Bu, insan hayatının başlangıcını ve yeryüzünde imtihan edileceğini simgeler.
7. İnsanoğluna İletilen Mesajlar
İmtihan Gerçeği: Hz. Adem’in hikayesi, insanın hayatındaki imtihanın kaçınılmaz olduğunu gösterir. İnsanlar, sürekli olarak doğru ve yanlış arasında seçim yapma durumundadırlar.
Tövbeyi Teşvik: Adem’in tövbesi, Allah’ın merhametinin ve bağışlayıcılığının bir göstergesidir. Kur’an, insanlara daima tövbe etme ve Allah’a yönelme çağrısında bulunur.
Sonuç
Hz. Adem’le başlayan hayat, insanlığın yaratılışı, imtihanı ve düşüşü ile dolu bir hikayedir. Kur’an-ı Kerim, bu süreci vurgularken, insanın sorumluluklarını, zayıflıklarını ve Allah’a yönelmenin önemini öğretmektedir. Adem’in hikayesi, insanların hayatlarında karşılaşacakları zorluklarla başa çıkabilme yeteneklerini geliştirmeleri açısından bir örnek teşkil etmektedir.
@@@@@@@
Kur’an-ı Kerim’de Hz. Adem ve İnsanlığın İlk İmtihanı
Kur’an-ı Kerim, insanlığın başlangıcını Hz. Adem’in yaratılışıyla başlatır. Hz. Adem, Allah tarafından topraktan yaratılan ilk insan ve aynı zamanda ilk peygamberdir. Cennette yaratılan Hz. Adem ve eşi Havva’ya, Allah tarafından bir tek ağaca yaklaşmamaları emri verilir. Ancak şeytanın vesvesesiyle bu emre karşı gelerek yasak meyveyi yerler ve cennetten çıkarılırlar.
Hz. Adem’in Yaratılışı ve Cennet Hayatı
* Yaratılış: Kur’an, Hz. Adem’in topraktan yaratıldığını ve Allah tarafından ruh üflenerek hayat verildiğini belirtir. Bu durum, insanın toprakla olan sıkı bağını ve Allah’ın yaratma sanatının büyüklüğünü gösterir.
* Cennet: Hz. Adem ve Havva, cennette her türlü nimetten faydalanarak mutlu bir hayat sürerler. Ancak bu mutluluk, şeytanın fitnesi ile sınanır.
* Tek Yasak: Cennetteki tek yasak, belirli bir ağaçtan yememektir. Bu yasak, insanın özgür iradesini kullanma imkanını ve Allah’a karşı sorumluluğunu gösterir.
İmtihan ve Sonuçları
* Şeytanın Vesvesesi: Şeytan, Hz. Adem ve Havva’yı aldatarak yasak meyveyi yemesini sağlar. Bu olay, insanlık tarihindeki ilk günah ve ilk imtihanın başlangıcı olarak kabul edilir.
* Cennetten Çıkarma: Allah, Hz. Adem ve Havva’yı cennetten çıkarır ve dünyaya gönderir. Bu olay, insanlığın dünya hayatındaki imtihanının başlangıcıdır.
* Tevbe ve Mağfiret: Hz. Adem ve Havva, yaptıkları hatadan pişman olup Allah’tan bağışlanma dilerler. Allah da onların tövbesini kabul eder.
İnsanlığın İlk İmtihanı
Hz. Adem’in yaşadığı olay, tüm insanlık için bir örnek teşkil eder. İnsanlar, dünya hayatında sürekli olarak çeşitli imtihanlarla karşılaşır. Bu imtihanlar, insanın sabrını, şükrünü, iradesini ve Allah’a olan bağlılığını sınar. Hz. Adem’in hikayesi, insanın hata yapabileceğini ancak tövbe ederek affedilebileceğini gösterir.
Kur’an’da Hz. Adem’in hikayesinin önemi:
* İnsanlığın kökeni: Hz. Adem, tüm insanlığın atası olarak kabul edilir.
* İlk günah ve tövbe: İnsanlığın ilk günahı ve tövbesi, Hz. Adem’in hikayesiyle anlatılır.
* İmtihanın anlamı: Dünya hayatının bir imtihan olduğu ve insanların bu imtihanda nasıl davranması gerektiği anlatılır.
* Allah’ın rahmeti: Allah’ın affediciliği ve merhameti vurgulanır.
Sonuç olarak, Hz. Adem’in hikayesi, Kur’an’ın temel konularından biridir. İnsanlığın yaratılışı, günahı, tövbesi ve dünya hayatındaki imtihanı bu hikaye üzerinden açıklanır. Bu hikaye, insanlara hem geçmişlerini hem de geleceklerini anlamaları için önemli bir bakış açısı sunar.
Bediüzzaman’a göre Risale-i Nur Külliyatı’nda bidat konusu ile ilgili ne gibi tarif ve ölçü verilmektedir?
Bediüzzaman Said Nursi, Risale-i Nur Külliyatı’nda bidat konusuna büyük önem atfetmiş ve bu konuda İslam’ın safiyetini koruma açısından önemli ölçüler sunmuştur. Bidat, dinde olmayan bir şeyin sonradan eklenmesi ve dinin aslındanmış gibi sunulması anlamına gelir. Bediüzzaman, bidatları İslam’ın ruhuna zarar veren bir hastalık olarak görmüş ve bunlardan sakınılmasını öğütlemiştir. Risale-i Nur Külliyatı’nda bidatla ilgili şu temel ölçü ve tariflere yer verilir:
1. Bidatın Tanımı ve Tehlikesi
Bediüzzaman, bidatı dinin aslında bulunmayan yenilikler olarak tanımlar. Bidatlar, ibadet ve itikatta dinin temel kaynaklarına (Kur’an ve sünnet) uygun olmayan yeniliklerdir.
Bidatların dinin özüne zarar verdiğini, safiyetini bozduğunu ve toplumda dini yozlaşmaya yol açtığını ifade eder.
Bidatların özellikle İslam’ın ihya ve tecdid hareketlerine zarar verdiğini belirtir.
Örnek: “Bidalar, sünnet-i seniyyenin zıddı olan sapmalardır ve İslam’ın ruhani hayatını karartan perdeler gibidir.”
2. Sünnet-i Seniyyenin Önemi
Risale-i Nur’da sünnet-i seniyye, bidatlara karşı en güçlü kalkan olarak tarif edilir. Peygamber Efendimizin (s.a.v.) hayat tarzı, ahlakı ve uygulamaları, dinin değişmez temelini oluşturur.
Müslümanlar, ibadet ve muamelatlarını sünnete uygun şekilde sürdürdüklerinde bidatlardan korunurlar.
Alıntı: “Ehl-i bid’aya karşı en kuvvetli silah, sünnet-i seniyyeye ittibadır.”
3. Bidatın Türleri
Hakiki Bidat: Dinin temel esaslarına aykırı olan, açık şekilde yanlış ve batıl olan bidatlardır.
Adat-ı Hasene (Güzel Adetler): Dine aykırı olmayan, dünya işleriyle ilgili yeniliklerdir. Bu tür yeniliklerin dini boyutu olmadığından bidat kapsamına girmez. Örneğin, teknolojik yenilikler gibi.
Not: Bediüzzaman, dini hassasiyetle ibadette bidata yaklaşılmaması gerektiğini vurgularken, teknolojik ve dünyevi yeniliklerin makul olduğunu belirtir.
4. Bidat ve Tecdid Arasındaki Fark
Tecdid, İslam’ın özünü koruyarak, onu çağın şartlarına uygun bir şekilde yeniden ihya etmeyi ifade eder. Tecdid hareketleri, İslam’ın safiyetini korur ve mücedditler tarafından gerçekleştirilir.
Bidat ise dinin aslını değiştirme ve özüne zarar verme amacını taşır. Bu nedenle Bediüzzaman, bidatla tecdidi net bir şekilde ayırır.
Örnek: “Tecdid, İslam’ın aslına dönmeyi ifade ederken, bidat İslam’ın aslını bozan bir tehlikedir.”
5. Bidatlara Karşı Mücadele
Bidatlarla mücadele için yapılması gereken en önemli şey, İslam’ın asli kaynaklarına sarılmak, Kur’an ve sünneti merkeze almaktır.
Bediüzzaman, bidatlara karşı mücadelenin bir nevi iman hizmeti olduğunu ifade eder ve Risale-i Nur’un bu mücadelede önemli bir vazife gördüğünü belirtir.
Alıntı: “Risale-i Nur, asrın ihtiyaçlarına uygun şekilde sünnet-i seniyyeyi ihya ederek bidatların karşısında set çeker.”
6. Zararlı Bidatların Sonuçları
Bidatlar, ümmetin birlik ve beraberliğini zedeler.
Dini yozlaşmaya neden olur ve bidatların yaygınlaşması Allah’ın rızasını kaybetmeye yol açabilir.
Peygamber Efendimizin hadislerinde bidatların cehenneme götüren yollar olarak nitelendirildiği vurgulanır.
Sonuç
Bediüzzaman Said Nursi’ye göre bidatlardan uzak durmak, sünnet-i seniyyeye sımsıkı sarılmakla mümkündür. Risale-i Nur Külliyatı, bu konuda Müslümanlara rehberlik ederek, iman ve ibadette bidatlardan sakınma noktasında ölçüler sunar. Bediüzzaman, İslam’ın safiyetini bozan bu tür yanlışlara karşı iman hakikatlerinin tecdidi ve sünnetin ihyası ile mücadele edilmesi gere
ABD derin devleti, genellikle hükümetin resmi yapılarının dışında ve halka açık olmayan gizli bir güç ağı olarak tanımlanır. Bu terim, özellikle ABD’nin iç ve dış politikalarını etkileyen gizli, örgütsel ya da kurumsal bir yapıya işaret eder. Ancak bu kavram, zaman zaman devlet içinde güçlü bürokratik ve kurumsal aktörlerin, demokratik süreçlerin ötesinde politika üzerinde etkili olduğu iddialarıyla gündeme gelmiştir.
ABD Derin Devleti: Tanım ve Anlam
1. Tanım:
Derin devlet, genellikle demokratik yollarla seçilen hükümetten bağımsız veya ona paralel çalışan, gizli, güçlü ve etkili gruplar veya kurumlardan oluştuğu iddia edilen bir yapıdır.
ABD bağlamında, bu kavram genellikle istihbarat teşkilatları (CIA, NSA, FBI), ordu, büyük iş dünyası, medya ve lobi grupları gibi güç odaklarıyla ilişkilendirilir.
2. Hedefler:
Devletin uzun vadeli çıkarlarını korumak.
Küresel düzeni şekillendirmek ve ABD’nin hegemonyasını sürdürmek.
Resmi hükümet politikalarının ötesinde stratejik çıkarları gözetmek.
Derin Devlet Faaliyetleri İddiaları
ABD derin devletinin varlığına ilişkin teoriler, aşağıdaki alanlarda etkili olduğu iddialarını içerir:
1. Dış Politika ve Müdahaleler
ABD’nin dış politikasında gizli operasyonlar, rejim değişiklikleri ve askeri müdahaleler sıklıkla derin devletle ilişkilendirilir.
CIA’nın Soğuk Savaş dönemindeki faaliyetleri, örneğin 1953 İran darbesi (Operasyon Ajax), Şili’de Salvador Allende’nin devrilmesi ve Nikaragua’daki Contra operasyonları, derin devletin etkisine örnek olarak gösterilir.
Küresel enerji ve stratejik kaynaklar üzerindeki kontrol çabaları da bu kapsamda değerlendirilir.
2. İç Politika ve Baskılar
İç siyasette, kritik olayların (ör. John F. Kennedy suikastı, 9/11 saldırıları) derin devlet unsurları tarafından etkilenmiş olabileceği öne sürülür.
Bazı teoriler, ulusal güvenlik adına özgürlüklerin kısıtlanması, gözetim politikaları ve medya manipülasyonu gibi faaliyetleri de derin devletin etkisine bağlar.
3. Ekonomik ve Finansal Güç
ABD ekonomisini kontrol eden büyük bankalar, finansal kuruluşlar ve şirketler de derin devletin bir parçası olarak görülür.
Federal Rezerv Sistemi gibi yapılar ve büyük ekonomik krizlerin yönetimi, bu kapsamda analiz edilir.
4. İstihbarat ve Gözetim Faaliyetleri
NSA’nın geniş çaplı gözetim programları ve Amerikan vatandaşlarının izlenmesi, derin devletin bireysel hak ve özgürlükleri tehdit ettiği iddialarına örnek olarak gösterilir.
Edward Snowden’ın 2013’te ifşa ettiği PRISM programı gibi projeler, derin devletin gözetim gücüne işaret eden örneklerdir.
Derin Devletin Temel Unsurları
ABD derin devletiyle ilişkilendirilen kurumlar ve aktörler şunlardır:
1. İstihbarat Teşkilatları: CIA, FBI, NSA gibi kurumların, özellikle Soğuk Savaş döneminde ve sonrasında küresel operasyonları şekillendirdiği iddia edilir.
2. Askeri-Endüstriyel Kompleks: Savunma sanayisi şirketleri (ör. Lockheed Martin, Raytheon) ve Pentagon, ABD’nin savaş ekonomisinde belirleyici bir rol oynar.
3. Lobicilik Grupları: Özellikle İsrail lobisi (AIPAC), enerji şirketleri ve büyük ilaç şirketleri, politikaların şekillenmesinde etkili görülür.
4. Finansal Kurumlar ve Medya: Büyük bankalar, Wall Street ve medya organlarının, kamuoyu algısını yönlendirmede ve politika oluşturulmasında kritik bir rol oynadığı düşünülür.
Derin Devletin Eleştirileri
1. Demokratik Süreçlere Müdahale: Demokratik yollarla seçilen hükümetlerin iradesini hiçe saydığı iddia edilir.
2. Küresel Güç Mücadelesi: ABD’nin diğer ülkelerdeki karışıklıkları artırarak kendi çıkarlarını koruma politikası eleştirilir.
3. Şeffaflık Eksikliği: Derin devlet, faaliyetlerini halka ve yöneticilere açıklamaktan kaçınmakla suçlanır.
Komplo Teorileri ve Gerçeklik
Tarihsel olaylar ve belgeler, devlet kurumlarının zaman zaman hükümetin kontrolü dışında hareket edebildiğine dair örnekler sunmaktadır.
Sonuç:
ABD derin devleti, resmi devletin ötesinde bir güç ağı olarak algılanır. Bu yapı, iç ve dış politikaları etkilediği iddia edilen istihbarat teşkilatları, askeri-endüstriyel kompleks ve finansal aktörler gibi unsurlardan oluşur. Ancak bu kavramın doğruluğu ve kapsamı, somut kanıtların eksikliği nedeniyle tartışmalı kalmaya devam etmektedir.
@@@@@@
ABD de derin devleti temsil edip faaliyet gösteren Biden gibi Şahsiyetler ve bilinen kimler ve temsilcileri hangileridir?
ABD’de derin devleti temsil ettiği iddia edilen şahsiyetler, genellikle kamuoyunda büyük siyasi, ekonomik veya askeri güce sahip olan kişilerle ilişkilendirilir. Bu şahıslar arasında başkanlar, istihbarat teşkilatlarının yöneticileri, büyük şirketlerin CEO’ları ve finans dünyasının önde gelen isimleri yer alabilir. Ancak bu tür iddialar genellikle komplo teorisi düzeyindedir ve somut kanıtlara dayandırılması zordur. Aşağıda, derin devletle ilişkilendirilen bazı kişiler ve gruplar açıklanmıştır.
1. Başkanlar ve Siyasi Liderler
Bazı ABD başkanlarının veya yüksek düzeyli politikacıların derin devletin etkisi altında olduğu veya doğrudan onun temsilcisi olarak hareket ettiği iddia edilmiştir:
Joe Biden: Biden’ın uzun siyasi kariyeri, özellikle ABD’nin dış politikadaki müdahaleci tutumunu desteklemesi ve büyük finansal kurumlarla ilişkileri nedeniyle bazı çevrelerce derin devletle bağlantılı olarak değerlendirilmiştir.
George H. W. Bush: Eski CIA Direktörü olması ve ABD’nin küresel müdahaleci politikalarını desteklemesi, Bush’un derin devletle bağlantılı olduğu iddialarını güçlendirmiştir.
Barack Obama: Obama’nın küreselci politikaları ve ulusal güvenlik politikalarındaki uzlaşmacı yaklaşımı, derin devletin çıkarlarına hizmet ettiği şeklinde yorumlanmıştır.
Donald Trump: Trump, seçim kampanyasında derin devletle mücadele edeceğini iddia etmiştir. Ancak başkanlığı sırasında özellikle istihbarat teşkilatlarıyla yaşadığı çekişmeler, onun da derin devletin etkisi altında olduğu veya onunla mücadele ettiği tartışmalarına yol açmıştır.
2. İstihbarat ve Askeri Figürler
ABD derin devletiyle en sık ilişkilendirilen kurumlar arasında CIA, FBI, NSA ve Pentagon gelir. Bu kurumların liderleri, gizli operasyonlar ve müdahaleler nedeniyle eleştirilmiştir:
John Brennan: Eski CIA Direktörü olan Brennan, özellikle Obama döneminde Orta Doğu’daki drone saldırıları ve rejim değişikliği operasyonları nedeniyle derin devletle ilişkilendirilmiştir.
James Clapper: Eski Ulusal İstihbarat Direktörü, NSA’nın gözetim programlarını savunması ve küresel istihbarat faaliyetleriyle dikkat çekmiştir.
Dick Cheney: Eski Başkan Yardımcısı ve savunma sanayiyle yakın bağları nedeniyle derin devletin çıkarlarını temsil ettiği iddia edilmiştir.
Donald Rumsfeld: Savunma Bakanı olarak Irak Savaşı’nı yöneten Rumsfeld, askeri-endüstriyel kompleksi temsil eden figürlerden biri olarak değerlendirilir.
3. Ekonomik ve Finansal Temsilciler
Büyük finansal kurumların ve şirketlerin liderleri, ABD derin devletinin ekonomik çıkarlarını temsil eden figürler olarak görülür:
Alan Greenspan ve Jerome Powell: Federal Rezerv Başkanları, ABD ekonomisini kontrol eden finansal politikaları nedeniyle derin devletle ilişkilendirilmiştir.
Jeff Bezos: Amazon’un kurucusu ve Washington Post’un sahibi olan Bezos, hem teknoloji hem de medya alanında büyük bir güce sahiptir ve derin devletin medya üzerindeki etkisini temsil ettiği iddia edilmiştir.
Elon Musk: Teknoloji ve savunma sanayiindeki (ör. SpaceX, Tesla) yatırımları nedeniyle ABD’nin küresel stratejik çıkarlarına hizmet ettiği ileri sürülmüştür.
George Soros: Küresel düzeydeki fonları ve siyasi aktivizmi nedeniyle derin devletin “küreselci kanadını” temsil ettiği iddiaları sıkça dile getirilmiştir.
4. Medya ve Düşünce Kuruluşları
Medya ve düşünce kuruluşları, kamuoyu algısını yönlendirmek ve ABD politikalarını şekillendirmekle suçlanır:
CNN, Fox News ve New York Times: Bu medya kuruluşları, ABD’nin dış politika müdahalelerini destekleyen yayınları nedeniyle eleştirilmiştir.
Council on Foreign Relations (CFR): Bu düşünce kuruluşu, ABD dış politikalarını şekillendiren elitlerin buluşma noktası olarak görülmektedir.
Trilateral Commission ve Bilderberg Grubu: Bu gruplar, küresel düzeyde derin devletin politikalarını belirleyen elit toplantılar olarak anılır.
5. ABD Derin Devletini Temsil Ettiği İddia Edilen Diğer Şahsiyetler
Henry Kissinger: ABD’nin eski Dışişleri Bakanı ve uluslararası stratejist, uzun yıllardır ABD dış politikasında etkili bir figür olarak görülür.
Bill Gates: Teknoloji dünyasındaki gücü ve küresel sağlık projeleri nedeniyle derin devletle ilişkilendirilmiştir.
Zbigniew Brzezinski: Eski Ulusal Güvenlik Danışmanı, ABD’nin küresel stratejik çıkarlarını savunan teorileri nedeniyle eleştirilmiştir.
Eleştiriler ve Gerçeklik Payı
Derin devletle ilişkilendirilen bu şahıslar ve kurumlar hakkındaki iddialar genellikle kesin kanıtlardan ziyade varsayımlara dayanır.
Bu kişiler ve gruplar, ABD’nin kurumsal yapısının bir parçasıdır ve politikaları doğrudan kamuoyuna yansır. Ancak bu politikaların derin devlet adına mı, yoksa ulusal çıkarlar için mi olduğu konusunda görüş birliği yoktur.
Sonuç
ABD’de derin devleti temsil ettiği iddia edilen şahıslar arasında başkanlar, istihbarat liderleri, askeri figürler, büyük finans kuruluşlarının yöneticileri ve medya sahipleri sayılabilir.
Kuran-ı Kerim’de Hayat hakikati ile ilgili gerçekler.
Kur’an-ı Kerim, hayatın hakikatiyle ilgili derin mesajlar ve prensipler ihtiva etmektedir. Bu mesajlar, hayatın anlamını, amacını ve insanın dünyadaki rolünü ortaya koyar. Hayat, Kur’an’a göre geçici bir imtihan süreci ve ahirete hazırlık için bir fırsattır. İşte Kur’an-ı Kerim’de hayatın hakikatiyle ilgili temel gerçekler:
1. Hayatın Kaynağı Allah’tır
Hayatın kaynağı, her şeyi yaratan ve insana can veren Allah’tır. Hayatın varlığı ve devamı O’nun iradesine bağlıdır.
“O, her şeyi en güzel şekilde yaratan ve insanı yaratmaya bir çamurdan başlayandır.” (Secde, 32/7)
“Sizi O yarattı ve size işitme, görme ve akıl verdi. Ne kadar az şükrediyorsunuz!” (Mülk, 67/23)
2. Hayat Geçici Bir İmtihan Alanıdır
Dünya hayatı, insanların davranışlarının sınandığı geçici bir imtihan yeridir. Asıl hedef ahiret hayatına hazırlanmaktır.
“O, hanginizin daha güzel amel işleyeceğini denemek için ölümü ve hayatı yaratandır.” (Mülk, 67/2)
“Dünya hayatı bir oyun ve eğlenceden ibarettir. Ahiret yurdu ise asıl hayattır. Keşke bilselerdi!” (Ankebût, 29/64)
3. Hayatın Amacı Allah’a Kulluktur
İnsanın yaratılış amacı, Allah’a kulluk etmek ve O’nun rızasını kazanmaktır.
“Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.” (Zâriyât, 51/56)
“De ki: Benim namazım, ibadetlerim, hayatım ve ölümüm, âlemlerin Rabbi olan Allah içindir.” (En’âm, 6/162)
4. Hayat Bir Süre ile Sınırlıdır
Her insan için belirli bir ecel vardır. Bu süre dolduğunda dünya hayatı sona erer ve ahiret başlar.
“Hiçbir nefis, yarın ne kazanacağını bilemez. Hiçbir nefis, hangi yerde öleceğini de bilemez.” (Lokman, 31/34)
“Her ümmetin bir eceli vardır. Ecelleri geldiğinde ne bir an geri kalırlar, ne de öne geçebilirler.” (A’râf, 7/34)
5. Hayat Ahiretin Tohumudur
Dünya hayatı, ahiretteki durumumuzu belirleyen bir hazırlık dönemidir. İnsan, bu hayatta yaptıklarıyla ahiretteki yerini şekillendirir.
“Kim ahiret kazancını isterse, biz ona kazancını artırırız. Kim de dünya kazancını isterse, ona da ondan veririz. Fakat onun ahirette bir nasibi olmaz.” (Şûrâ, 42/20)
“O gün, herkes yaptığı her iyiliği ve işlediği her kötülüğü karşısında bulur.” (Âl-i İmrân, 3/30)
6. Hayatın Geçici Süslerine Aldanılmamalıdır
Dünya hayatı, aldatıcı bir süs ve oyun olarak tanımlanır. Bu nedenle insanlar dünya nimetlerine aldanmamalı, ahiret için çalışmalıdır.
“Bilin ki dünya hayatı bir oyun, eğlence, süs, aranızda övünme ve mal ile evlat çoğaltma yarışından ibarettir.” (Hadîd, 57/20)
“Dünya hayatı, aldatıcı bir metadan başka bir şey değildir.” (Âl-i İmrân, 3/185)
7. Hayatta Adalet ve İyilik Esastır
Kur’an, hayatın adalet ve iyilik üzerine inşa edilmesini emreder. İnsan, hem kendisine hem de çevresine karşı sorumludur.
“Allah adaleti, iyiliği ve akrabaya yardım etmeyi emreder. Çirkin işleri, fenalık ve azgınlığı yasaklar.” (Nahl, 16/90)
“Kim zerre kadar hayır işlerse onu görür. Kim de zerre kadar kötülük işlerse onu görür.” (Zilzâl, 99/7-8)
8. Hayatın Değeri ve Şükrü
Hayat, Allah’ın bir nimeti olarak değerli görülmeli ve şükürle yaşanmalıdır. İnsan, bu nimeti Allah’ın rızasına uygun kullanmalıdır.
“De ki: O sizi yarattı ve size işitme, görme ve gönüller verdi. Ne kadar az şükrediyorsunuz!” (Mülk, 67/23)
9. Hayatın Sorumsuzca Yaşanması Yasaktır
İnsan, hayatını bilinçli bir şekilde yaşamalı, heva ve hevese uyarak sorumsuzca hareket etmemelidir.
“Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakının ve herkes yarın için ne hazırladığına baksın.” (Haşr, 59/18)
“O halde, boş kaldığında hemen (başka bir işe) koyul ve yalnızca Rabbine yönel.” (İnşirâh, 94/7-8)
10. Hayatın İhyası ve Korunması
Kur’an, hayatı ihya etmeyi (yaşatmayı) büyük bir değer olarak görür ve insanlara hayatı korumayı emreder.
“Kim bir canı kurtarırsa, bütün insanları kurtarmış gibi olur.” (Mâide, 5/32)
Kur’an-ı Kerim’de hayat, Allah’ın bir lütfu ve emaneti olarak tanımlanır. İnsanın görevi, bu hayatı bilinçli bir şekilde yaşamak, adaleti ve iyiliği yaymak, ahirete hazırlık yapmak ve yaratılış amacına uygun bir yaşam sürmektir.
Kuran-ı Kerim’de Ölüm hakikati ile ilgili gerçekler.
Kur’an-ı Kerim, ölümün hakikati hakkında derin mesajlar ihtiva eder. Ölüm, insanın dünya hayatından ahiret hayatına geçişi olarak ifade edilir ve hayatın ayrılmaz bir gerçeği olarak kabul edilir. Bu konu, hem ölümün kaçınılmazlığı hem de ahiretle olan ilişkisi çerçevesinde açıklanır. İşte Kur’an-ı Kerim’de ölüm hakikati ile ilgili bazı temel gerçekler:
1. Ölüm Kaçınılmazdır
Her canlının ölümü tadacağı ifade edilir. İnsanların, ölümden kaçmasının mümkün olmadığı vurgulanır.
“Her nefis ölümü tadacaktır. Sonra bize döndürüleceksiniz.” (Ankebût, 29/57)
“De ki: Sizin kendisinden kaçtığınız ölüm, mutlaka sizi bulacaktır. Sonra gaybı ve görüleni bilen Allah’a döndürüleceksiniz.” (Cuma, 62/8)
2. Ölüm Bir Sınavdır
Dünya hayatı bir imtihan yeridir ve ölümle bu sınav sona erer. İnsanlar ölümden sonra yaptıklarından hesaba çekilecektir.
“O, hanginizin daha güzel amel işleyeceğini denemek için ölümü ve hayatı yaratandır.” (Mülk, 67/2)
3. Ölümün Zamanı ve Şekli Allah’a Aittir
İnsan ne zaman ve nasıl öleceğini bilemez. Bu bilgi sadece Allah’a mahsustur.
“Hiç kimse yarın ne kazanacağını bilemez. Hiç kimse nerede öleceğini de bilemez.” (Lokman, 31/34)
“Eceli geldiğinde, Allah bir kimseyi asla ertelemez.” (Munâfikûn, 63/11)
4. Ölüm Ahiretin Kapısıdır
Ölüm, dünya hayatının sonu ve ahiret hayatının başlangıcıdır. İnsanlar ölümle birlikte dünya hayatındaki davranışlarının sonuçlarını görmeye başlar.
Ölüm anında ruhu almakla görevli melekler (Azrail ve onun yardımcıları) görevlidir. Bu meleklerin kâfirlere ve müminlere yaklaşımları farklıdır.
“De ki: Sizin üzerinize görevli olan ölüm meleği canınızı alacak. Sonra Rabbinize döndürüleceksiniz.” (Secde, 32/11)
“İnkar edenlere canları alınırken melekler şöyle der: ‘Hani nerede Allah’tan başka taptıklarınız?'” (En’am, 6/93)
“Melekler, ‘Korkmayın, üzülmeyin! Size vaad edilen cennetle sevinin.’ diyerek onları selamlayarak gelirler.” (Fussilet, 41/30)
6. Ölüm Sonrası Hayat (Ahiret)
Ölümden sonra diriliş (ba’s) ve hesap verme (kıyâmet) gerçekleşecektir. İnsanlar dünya hayatındaki davranışlarına göre cennet veya cehennemle karşılaşacaktır.
“Sonra siz, bunun ardından şüphesiz öleceksiniz. Sonra da kıyamet günü diriltileceksiniz.” (Mü’minûn, 23/15-16)
“Kabirlerde olanlar diriltilip dışarı çıkarıldığı zaman; insan o gün, ne yaptığını ve neyi ihmal ettiğini anlar.” (Zilzal, 99/6-7)
7. Ölüm Bir Hatırlatıcıdır
Ölüm, insanlara dünya hayatının geçiciliğini ve ahiretin sonsuzluğunu hatırlatır. Dünya, ebedi bir yer değil, bir imtihan alanıdır.
“Dünya hayatı bir oyun ve eğlenceden ibarettir. Ahiret yurdu ise, işte asıl hayat odur. Keşke bilselerdi!” (Ankebût, 29/64)
“Mal ve oğullar, dünya hayatının süsüdür. Kalıcı olan salih ameller ise, Rabbinin katında hem sevap bakımından daha hayırlıdır hem de ümit edilmeye daha layıktır.” (Kehf, 18/46)
8. Ölüm ve Takva
Takva (Allah’a karşı bilinçli saygı), insanı ölüm sonrası kurtuluşa götüren en önemli özelliktir.
“Allah’tan sakının ve bilin ki O’nun huzurunda toplanacaksınız.” (Bakara, 2/203)
9. Ölümün Güzel Karşılanması (Husn-i Hatime)
Allah’a iman edenler ve salih amel işleyenler için ölüm bir korku kaynağı değil, cennet kapısının başlangıcıdır.
“İyiler, kesinlikle nimet içindedir.” (İnfitâr, 82/13)
10. Ölüm ve Teselli
Ölüm, bir son değil, Allah’a kavuşma vesilesidir. İnananlar için ölüm, Allah’ın rahmetine ulaşmanın bir yolu olarak görülür.
“Allah’a döneceğinizi umarak başınıza gelen musibetlere sabredin.” (Bakara, 2/156)
“Şüphesiz biz Allah’a aidiz ve şüphesiz O’na döneceğiz.” (Bakara, 2/156)
Kur’an-ı Kerim’de ölüm, hem dünya hayatının geçiciliğini hatırlatma hem de ahiret hayatına hazırlık için bir fırsat olarak görülür. İnsanlar, ölümün farkında olarak yaşamalı, ahiret hayatı için salih ameller işlemelidir.