HAKİKATE PERDE OLAN BİLİM KILIFI
HAKİKATE PERDE OLAN BİLİM KILIFI
Değişken Bilimin, Değişmeyen Hakikatin Üzerini Örtmesi Üzerine Bir Teemmül
İnsanlık tarihi boyunca hakikat iki şekilde gizlenmiştir: Bazen cehaletle, bazen de ilim kılıfıyla. Cehalet, hakikati bilmemekten doğar; ama ilim kılıfı, hakikati bilip de perdelemektir. Günümüzde ise en tehlikeli perde, “bilim” kisvesi altında hakikate örülen perdedir.
İlmin bizzat kendisi değil, istismar edilen şekli hakikate perde olur. Zira hakiki ilim, Hakk’a götüren yoldur. Ama bazıları bu yolu tersine çevirir; geçici bilgilerle ebedî hakikatleri gölgelemeye çalışır.
Değişen Bilim, Sabit Olan Hakk’ı Nasıl Örter?
Bilim, insanın aklıyla sınırlı bir keşif yolculuğudur. Bugün doğru dediği, yarın yanlışlanabilir. Newton’un fiziğiyle mutlak zannedilen gerçekler, Einstein’la sarsıldı. Atomun bölünemez denilen yapısı bölündü. Milyonlarca yıl sabit sanılan genetik bilgiler yeniden yazılıyor.
Bilim değişir. Ama hakikat değişmez.
Ancak bir kısım kişi ve kurumlar, geçici bilimsel yorumları mutlak hakikat gibi sunarak, ilahî gerçekleri gölgede bırakmaya çalışıyor. Bugünün hipotezlerini, sanki sonsuz ve nihai gerçeklermiş gibi halka dayatıyor.
Bilim Perdesiyle Neler Gizleniyor?
Yaratılış, “tesadüf” perdesiyle gizleniyor.
İlahi kudret, “doğa kanunları” diye adlandırılıyor.
İrade, “biyolojik dürtüler”e indiriliyor.
Ahiret, “zihinsel bir teselli” diye geçiştiriliyor.
Peygamberler, tarihsel figürlere indiriliyor.
Kur’an, bir “ahlak kitabı” gibi daraltılıyor.
Bu perdeler öylesine ustalıkla örülüyor ki; gerçekler çarpıtılıyor, hikmet küçümseniyor, maneviyat aşağılanıyor. Ve sonunda insan, ilimle hakikate ulaşmak yerine, ilim perdesinde kayboluyor.
Kur’an Ne Diyor?
“Onlar ilmi olmadığı hâlde Allah hakkında tartışırlar ve her inatçı şeytana tâbi olurlar.”
(Hac, 3)
Kur’an, ilimsizliğe değil; ilimle kibirlenen, ilmi Hakk’tan uzaklaştırmak için kullanan zihniyete dikkat çeker.
İlmin Değeri, Hakikate Olan Yakınlığı Kadardır
İlim, elbette kıymetlidir. Kur’an, “Bilenle bilmeyen bir olur mu?” (Zümer, 9) buyurur. Ancak bu bilgi, Allah’a götürüyorsa kıymetlidir. Yoksa körü körüne bilmek, bir yükten ibarettir.
Nitekim Kur’an’da şöyle geçer:
“Onların kalpleri vardır ama anlamazlar; gözleri vardır ama görmezler; kulakları vardır ama işitmezler. Onlar hayvanlar gibidir, hatta daha da sapkındırlar.”
(A’râf, 179)
Bu ayet, bilgiyi olup da hakikati göremeyenlerin halini özetler.
Hakikatin Üzerine Atılan Kılıfı Yırtmak
Bugün Müslümanların görevi; bilime düşman olmak değil, bilimi hakikatin hizmetkârı hâline getirmektir. Değişken bilgileri sabit ölçülerle buluşturmak, ilmin merkezine tevhid, hikmet ve ahireti koymaktır.
Gerçek bir mümin, ilimle hakikati örten değil, hakikati ortaya çıkarandır. O yüzden şu soruyu sürekli sormalıyız:
“Bu bilgi beni Allah’a yaklaştırıyor mu?”
Eğer yaklaştırmıyorsa, o bilgi bizi bilginin putuna dönüştürür.
Sonuç olarak:
Hakikate perde olan her şey, bir gün dağılmaya mahkûmdur. Bilim de, eğer Hakk’a perde olursa, hakikatin güneşi karşısında buhar olur. Çünkü bir ışık kaynağı, ancak güneşe yönelirse parlar; aksi hâlde gölge üretir.