HER KULDA BİR İLÂHÎ TECELLİ: DEĞERİN KAYNAĞI İnsan, çoğu zaman kendini kıyaslarla tanımlar: Zengin mi fakir mi? Başarılı mı başarısız mı? Güçlü mü zayıf mı? Oysa insanın gerçek değeri, bu dünya terazisinde değil, yaratılış gayesinde ve taşıdığı ilâhî emanetlerde saklıdır. Allah hiçbir şeyi boşuna yaratmaz. Ne bir taşı, ne bir yaprağı, ne de bir insanı… […]
İhanetin Bedeli: Osmanlı’da Hainliğin Hükmü ve Hikmeti” GİRİŞ Devletin kalbi adalettir. Adaletin en büyük düşmanı ise ihanettir. Osmanlı, içten vurulmanın ne demek olduğunu sadece savaş meydanlarında değil, saray koridorlarında, kalem odalarında ve halk arasında da acı tecrübelerle öğrenmiştir. Hainlik; sadece bir vatana değil, bir millete, bir inanca, hatta bir asırlık emanete darbedir. Bu yüzden Osmanlı’da […]
Adaletin Kılıcı: Osmanlı’da En Ağır Suçlar ve Cezalar” GİRİŞ Osmanlı adaleti, kılı kırk yaran bir hassasiyetle hem kul hakkını hem toplum düzenini korumayı gaye edinmişti. Cezalar, sadece caydırıcılık değil, ibret ve ıslah maksadıyla uygulanırdı. En ağır cezalar, toplum vicdanını yaralayan ve sosyal düzeni tehdit eden suçlara verilirdi. Bu cezaların her biri, arkasında hikmet barındıran ibretli […]
Kılıç Adaleti Bekler: Osmanlı’da Askeriye ve Savaşın Hikmeti” GİRİŞ Osmanlı, bir kılıç devleti olarak doğdu; ama o kılıç sadece düşmana karşı çekildi, halka değil. Devletin askeriyesi bir adaletin kalkanıydı; zulmün değil. Savaş ise ganimet değil; vazife ve fedakârlıktı. Kadı sicillerine yansıyan hükümler, Osmanlı’nın yalnızca savaş kazanmaya değil, savaş ahlâkını yaşamaya da ne kadar önem verdiğini […]
BABASIZ YETİŞEN BİR EVLADIN HAZİN HALİ Hayat, her insana eşit ortamlar dağıtmıyor. Kimi çocuklar, bir baba omuzunun gölgesinde büyür; kimi ise babasızlığın erken şokuyla tanışır. O yokluk, sadece maddî bir eksiklik değil; bir sığınak, bir örnek, bir kılavuz kaybıdır aslında. Baba, evlat için sadece geçim temin eden bir figür değildir. O; güvenin, cesaretin, kimliğin ve […]
SAVUNMADAN ATAĞA: ARTIK HAYRI CELBETME ZAMANI Tarih boyunca savunmada kaldık. Hem dinde, hem fikirde, hem manada, hem maddede… Her adımımız bir saldırının tepkisi oldu. Kimi zaman dine yönelmiş bir iftiraya cevap, kimi zaman milletin değerlerine yapılan bir hücuma karşı savunma… İnşa edemedik, çünkü hep tamir etmekle meşgul olduk. Üretmek yerine hep korumak zorunda kaldık. Şerri […]
GÖRÜNMEYEN VAZİFE: DEĞERİN SESSİZ HİKÂYESİ Hayatın sahnesinde her göz önünde olan rol başrol değildir. Bazen bir figüran, hikâyenin kaderini belirler. Bazen de bir “noktadır” cümleyi tamamlayan, bir “virgüldür” anlamı değiştiren. İşte insan da böyledir. Her insan bir görünmez vazifenin emanetçisidir. Değer, görünür başarıda değil, görünmeyen vazifededir. KÂİNATTA HERKESİN YERİ VAR Kâinat, Allah’ın yazdığı büyük bir […]
Bayramın Kalbinde Adalet Vardı: Osmanlı’da Ramazan ve Kurban Bayramı GİRİŞ Bayramlar, sevinci paylaşmak, küskünlüğü barıştırmak ve nimetin kıymetini bilmektir. Osmanlı’da Ramazan ve Kurban bayramları sadece dini vecibelerin yerine getirildiği zaman dilimleri değil; aynı zamanda toplumsal barışın, infakın, ahlâkın ve adaletin vücut bulduğu kutlu zamanlardı. Her bayram, bir muhasebe ve terbiye vesilesiydi. Kadı sicillerine düşen notlar, […]
TOPRAĞIN DAVETİ: İNSAN NEREDE CAN VERİR? Vaktiyle Şamlı bir âlim şöyle der: “İnsanlar, topraklarının alındığı yerde ölürler.” Basit bir cümle gibi görünür, ama içinde derin bir sır, kadim bir hikmet ve ebediyeti ilgilendiren bir işaret taşır. Kur’an’da insanın yaratılışı şöyle anlatılır: “Allah, sizi (babanız Âdem’i) yerden (bitki bitirir gibi) bitirdi (yarattı.)’ Sonra sizi yine oraya […]
Sevinci de Adaletle Paylaşmak: Osmanlı’da Kutlamalar, Ahlâk ve Toplumsal Denge GİRİŞ Osmanlı toplumunda sevinç, sadece kalpte yaşanmaz; sokağa da, sofraya da yansırdı. Ancak her kutlama, bir ahlak ve ölçü terazisine vurulurdu. Düğünlerden sünnet şenliklerine, fetih törenlerinden nevruz kutlamalarına kadar birçok vesile vardı. Fakat bu neşeler bile kadı defterlerinde kontrol altındaydı. Çünkü sevinç başıboş bırakılırsa taşkınlığa, […]
Bir Ömürlük Niyet: Osmanlı’da Evlilik, Düğün ve Aile Hukuku GİRİŞ Osmanlı’da evlilik; aşkın ötesinde bir emanet, düğün; sevinçten önce bir sorumluluktu. Kız istemek; ailelerin edep ve istişareyle attığı ilk adımdı. Nikâh ise sadece bir akit değil, ilahi huzurda verilen bir sözdü. Kadı defterlerindeki kayıtlar, evliliğin toplumsal denetimle nasıl bir nizam içinde yürüdüğünü gösterir. Çünkü aile […]
Mihraptan Hayata: Osmanlı’da Cami Hayatı ve Adaletin Sessiz Tanıkları GİRİŞ Osmanlı’da cami, taş duvarlardan ibaret bir ibadethane değil; toplumun ruhunu yoğuran bir hayat merkezidir. Orada sadece secde edilmezdi; ilim öğrenilir, ahkâm okunur, yetim doyurulur, mazlum dinlenir, zalime “dur” denilirdi. Minberden yalnızca hutbe değil; hikmet, öğüt, toplumsal mesaj yükselirdi. Cami, toplumun kalbiydi; kalbin bozulmaması için de […]
Kalpte Kurulan Devlet: Osmanlı’da Tekke Hayatı ve Adaletin Manevî Yüzü GİRİŞ Osmanlı sadece kaleler fethetmedi; gönüller de inşa etti. Bu gönül mimarisinin en önemli sütunlarından biri tekkelerdi. Tekkeler; ilim, irfan, ahlâk ve hizmetle yoğrulmuş; fukaraya sofra, garibe kucak, topluma nefes olmuştu. Tekkelerin kapısı herkese açıktı; ama gönlü ve hâli olgunlaşmamış kimseye yol gösterilmeden izin verilmezdi. […]
Kalemle Kurulan Medeniyet: Osmanlı’da Medrese Hayatı ve Adaletin Kitapla Yazılan Hükümleri Giriş Osmanlı, kılıçla fetheden ama kalemle hükmeden bir medeniyetti. Bu hükümranlığın ilim kaleleri ise medreselerdi. Medrese, sadece ders yapılan bir yapı değil; fikir üreten, ahlâk inşa eden, nesil yetiştiren ve hukuk üreten bir kurumdu. Ve bu kurumun gölgesinde yetişen âlimler, sadece kitapla değil, hikmetle […]