RİSALE-İ NURLARDA CUMHURİYET HALK PARTİSİ- 2 –
RİSALE-İ NURLARDA CUMHURİYET HALK PARTİSİ- 2 –
Üstad Bediüzzaman Said Nursî Hazretlerinin, hususan Demokrat Parti (DP) iktidarı dönemindeki siyasî duruşunu ve bu duruşun ardındaki derûnî hikmetleri tasvir etmektedir. Bu hikmet, basit bir siyasî tarafgirlik değil, “ehven-i şer” (şerlerin daha hafifi) kaidesine dayanan, iman ve vatanın muhafazasını gaye edinen basiretli bir stratejidir:
1. Siyasî Duruşun Esası: “Ehven-i Şer” ve “Def’-i Mazarrat” Prensibi
Üstad Hazretlerinin Demokrat Parti’yi (DP) muhafazaya çalışmasının temel sebebi, onu “en iyi” olarak görmesinden ziyade, karşısındaki alternatifi “en kötü” olarak tesbit etmesidir.
• Tahlil: Bediüzzaman Hazretleri, o dönemde üç ana siyasî cereyan tesbit eder :
• Komünist, dinsizlik cereyanı: Bunu en dehşetli tehlike olarak görür.
• İfsad komitesi: Dinsizliği neşretmeye çalışan gizli bir yapı.
• Garplılaşmak (Batılılaşmak): Hristiyanlara benzemeyi esas alan siyasîler.
Üstad Hazretlerine göre, Halk Partisi (CHP) iktidara gelirse, “komünist kuvveti aynı partinin altında bu vatana hâkim olacaktır” Bu, iman ve vatan için “zarar-ı azîm”dir (en büyük zarar). Demokrat Parti ise, meslek itibarıyla bu iki dehşetli cereyana (komünizm ve dinsizlik) muarızdır.
Her ne kadar DP içinde üçüncü cereyana (garplılaşma) meyledenler olsa da, bu “vücudun parçalanmasına bedel, yalnız bir parmağı kesmek gibi pek cüz’î bir zarar” hükmündedir.
• Prensip (Müradifler): Bu duruş, fıkıh ve hikmetin mühim bir kaidesi olan “ehven-i şerri ihtiyar” (iki şerden daha hafif olanı seçmek) prensibidir. Bu, “celb-i menâfi”den (faydaları çekmekten) daha mühim olan “def’-i mazarrat” (zararları defetmek) kaidesinin bir icabıdır. “Vücudun gitmemesi için kolun kopması kabul edilmiş” ifadesi, bu prensibin tam bir tasviridir.
• Kur’anî Dayanak (Zaruret Hâli): Bu prensibin Kur’anî temeli, zaruret hâllerinde daha az haram olanın tercih edilmesine cevaz veren düsturlara dayanır.
${…فَمَنِ اضْطُرَّ غَيْرَ بَاغٍ وَلَا عَادٍ فَلَآ اِثْمَ عَلَيْهِ اِنَّ اللّٰهَ غَفُورٌ رَح۪يمٌ}$
“O, size yalnız ölü hayvan etini, kanı, domuz etini ve Allah’tan başkası adına kesileni haram kıldı. Ama kim mecbur kalırsa, başkasının hakkına tecavüz etmemek ve zaruret ölçüsünü aşmamak üzere (bunlardan yemesinde) günah yoktur. Şüphesiz Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.” (Bakara Sûresi, 2:173)
Bu ayet, daha büyük bir zarardan (ölüm) kurtulmak için daha küçük bir zararın (haram olanı yemek) işlenebileceğini gösterir. Üstad’ın siyasî tavrı da, “imanın ve vatanın helâketi” gibi daha büyük bir zararı defetmek için, “dinde lâübali” bazı unsurları barındıran bir partiyi destekleme zaruretine dayanmaktadır.
2. Düşmanlığın Sebebi: Dinsizlik ve İstibdad-ı Mutlak
CHP zihniyetine karşı duruşun şahsî veya siyasî bir rekabet olmadığını, bilakis “dinsizlik” ve “istibdad-ı mutlak” (mutlak despotizm) tehlikesine dayandığını vurgulamaktadır.
• Tahlil: İktibaslar , CHP’nin “İttihatçıların bozuk kısmının cinayetleri”ni ve “yirmi yedi yıldır perde altındaki… eşedd-i zulmü” temsil ettiğini belirtir. Risale-i Nur’a ve müellifine yapılan muameleler, bu zihniyetin “keyfî işler” olduğunu ve “tarihte emsali görülmemiş bir cinayet” seviyesine vardığını gösterir.
• Hedef: Tehlike sadece siyasî bir baskı değil, “bu asil Türk milleti”ni ve onun imanını hedef alan bir cereyandır. Üstad, “Eğer Ankara’da hâkim olan Halk Partisi… inat etse… mülhidler, bolşevizmi zındıka ile birleştirdiğine alâmettir” diyerek tehlikenin manevî buudunu (boyutunu) ortaya koyar.
3. Fitne, Tefrika ve Irkçılık Tehlikesi
“C planı; Cemaatları birbirine düşürmek” ve “D planı;… çatışmalarını körüklemektir” tahlilleri, Risale-i Nur’daki ikazlarla tam bir mutabakat içindedir.
• Tahlil (Tefrika): Üstad Bediüzzaman, “Halk Partisinin müfrit dessasları”nın ve “müfrit şeytanlar”ın ana hedefinin, “Nur talebelerini Demokratlardan bu tarzda nefret ettirip hükûmeti yıkmaya” çalışmak olduğunu belirtir. Bu, tam olarak “ehli imanın arasına tefrika tohumları saçmak”tır.
• Tahlil (Irkçılık): Üstad, Millet Partisi açısından ve Adnan Menderes’e hitaben yazdığı mektupta , “ırkçılık” tehlikesine şiddetle dikkat çeker. Buna “Frenk illeti” (Avrupa hastalığı) der ve “Avrupa, âlem-i İslâmı parçalamak için içimize bu frenk illetini aşılamış” tesbitini yapar. Irkçılığın, “hakikî Türk olmayan bu vatandaki ekseriyetin… aleyhine cephe almaya mecbur” edeceğini ve milleti böleceğini ifade eder.
• Kur’anî Dayanak (Tefrika ve Fitne): Kur’an-ı Kerim, tefrikayı ve fitneyi en büyük tehlikelerden biri olarak zikreder.
${وَاعْتَصِمُوا بِحَبْلِ اللّٰهِ جَم۪يعاً وَلَا تَفَرَّقُوا وَاذْكُرُوا نِعْمَتَ اللّٰهِ عَلَيْكُمْ اِذْ كُنْتُمْ اَعْدَآءً فَاَلَّفَ بَيْنَ قُلُوبِكُمْ فَاَصْبَحْتُمْ بِنِعْمَتِه۪ٓ اِخْوَاناً وَكُنْتُمْ عَلٰى شَفَا حُفْرَةٍ مِنَ النَّارِ فَاَنْقَذَكُمْ مِنْهَا كَذٰلِكَ يُبَيِّنُ اللّٰهُ لَكُمْ اٰيَاتِه۪ لَعَلَّكُمْ تَهْتَدُونَ}$
“Hep birlikte Allah’ın ipine sımsıkı sarılın. Parçalanıp bölünmeyin. Allah’ın size olan nimetini hatırlayın. Hani sizler birbirinize düşmanlar idiniz de O, kalplerinizi birleştirmişti. İşte O’nun bu nimeti sayesinde kardeşler olmuştunuz. Yine siz, bir ateş çukurunun tam kenarında idiniz de O sizi oradan kurtarmıştı. İşte Allah size âyetlerini böyle apaçık bildiriyor ki doğru yola eresiniz.” (Âl-i İmrân Sûresi, 3:103)
${وَلَا تَكُونُوا كَالَّذ۪ينَ تَفَرَّقُوا وَاخْتَلَفُوا مِنْ بَعْدِ مَا جَآءَهُمُ الْبَيِّنَاتُ وَاُو۬لٰٓئِكَ لَهُمْ عَذَابٌ عَظ۪يمٌ}$
“Kendilerine apaçık deliller geldikten sonra parçalanıp ayrılığa düşenler gibi olmayın. İşte onlar için büyük bir azap vardır.” (Âl-i İmrân Sûresi, 3:105)
4. Adalet-i Mahza: “Birisinin Günahıyla Başkası Mes’ul Olmaz”
Bediüzzaman’ın mücadelesinin şahıslarla değil, “zihniyet” ve “cereyan”larla olduğunu isbat eder.
• Tahlil: Üstad Hazretleri, Kur’an’ın bir kanun-u esasîsi olan “Birisinin hatâsı ile başkası, partisi, akrabası mes’ul olmaz” düsturunu hem ırkçılığın (unsurculuk) reddine hem de CHP’ye karşı tutumuna esas alır.
• Irkçılığı reddeder, çünkü ırkçılık “bir adamın cinayetiyle mâsum bir kardeşini… öldürmekte kendini haklı zanneder” .
• Aynı adalet prensibiyle, CHP’ye mensup olan herkesi değil, o partinin “müstebid”, “müfrit” ve “dessas” olan, “İttihatçıların bozuk kısmı”ndan gelen zihniyetini hedef alır. Hatta “eski partinin bana karşı zulümlerini helâl ettiğim” diyerek, meselenin şahsî olmadığını gösterir.
• Kur’anî Dayanak (Şahsî Mesuliyet): Bu düstur, Kur’an-ı Kerim’de defaatle vurgulanan “adalet-i mahza”nın (tam ve saf adaletin) temelidir.
${قُلْ اَغَيْرَ اللّٰهِ اَبْغ۪ي رَباً وَهُوَ رَبُّ كُلِّ شَيْءٍ وَلَا تَكْسِبُ كُلُّ نَفْسٍ اِلَّا عَلَيْهَا وَلَا تَزِرُ وَازِرَةٌ وِزْرَ اُخْرٰى ثُمَّ اِلٰى رَبِّكُمْ مَرْجِعُكُمْ فَيُنَبِّئُكُمْ بِمَا كُنْتُمْ ف۪يهِ تَخْتَلِفُونَ}$
“De ki: “O, her şeyin Rabbi iken, ben Allah’tan başka bir rab mı arayayım? Herkes günahı ancak kendi aleyhine kazanır. Hiçbir günahkâr, başkasının günah yükünü yüklenmez. Sonra dönüşünüz ancak Rabbinizedir. O, size üzerinde ayrılığa düştüğünüz şeyleri haber verecektir.”” (En’âm Sûresi, 6:164)
5. Nasihat, İhtar ve “Öz Tenkit”
“Suçu başkalarında aramak yerine,bir öz eleştiri yapmak gerekmez mi?” suali, Üstad’ın DP’ye olan tavrında açıkça görülmektedir. O’nun desteği körü körüne bir tasdik değil, “ihtar” (uyarı) ve “nasihat” dolu bir muhafazadır.
• Tahlil: Bediüzzaman, DP’lilerin “cinayetleri” başkalarına yüklemesini eleştirir ve onlara “hakaik-i İslâmiyeyi nokta-i istinad yapmaya mecbursunuz” diye seslenir.
• DP’nin tehlikelerden kurtulması ve “âlem-i İslâmın teveccühünü” kazanması için iki mühim reçete sunar:
• “Ayasofya’yı da beş yüz sene devam eden vaziyet-i kudsiyesine çevirmektir.”
• “Risale-i Nur’un resmen serbestiyetini dindar Demokratlar ilân etmelidirler.”
• Bu tavır, “dönüş yapıp, telafi ederek, geri adım atmak gerekmez mi?” çağrısıyla örtüşür. Üstad, DP’yi desteklerken bile onları “hakikat-i İslâmiyeye yapışınız!” diyerek ciddî bir surette ikaz etmiştir.
• Kur’anî Dayanak (Nasihat ve İhtar): Bu tavır, mü’minin mü’mine karşı “emr-i bi’l-ma’rûf nehy-i ani’l-münker” (iyiliği emretme, kötülükten sakındırma) ve “nasihat” vazifesinin bir icabıdır.
${وَذَكِّرْ فَاِنَّ الذِّكْرٰى تَنْفَعُ الْمُؤْمِن۪ينَ}$
“Sen yine de öğüt ver. Çünkü öğüt mü’minlere fayda verir.” (Zâriyât Sûresi, 51:55)
Netice
Bediüzzaman Said Nursî Hazretlerinin, hayat-ı içtimaiyeye (sosyal hayata) bakışının merkezinde “imanın muhafazası” olduğunu şüpheye yer bırakmayacak şekilde isbat etmektedir. O’nun CHP’ye karşı ve DP’ye lehdar olan tavrı, siyasî partilerin isimlerinden veya şahıslarından ziyade, o partilerin temsil ettiği “zihniyet”e ve “cereyan”lara karşıdır.
Bu duruş;
• Büyük zararı (dinsizlik, komünizm) defetmek için küçük zararı (bazı lâübalilikler) kabul eden “ehven-i şer” hikmetine,
• Milleti parçalayan “tefrika” ve “ırkçılık” fitnelerine karşı uyanık olmaya,
• Zulmü ve cinayeti kim yaparsa yapsın, Kur’an’ın “adalet-i mahza” ve “şahsî mesuliyet” prensibine,
• Dost ve müttefik dahi olsa, hakikati söylemekten, “ihtar” ve “nasihat” etmekten çekinmemeye dayanmaktadır.
Bak:
https://tesbitler.com/2015/01/02/risale-i-nurlarda-cumhuriyet-halk-partisi/
Hazırlayan: Mehmet Özçelik www.tesbitler.com
11/11/2025
![]()

