KELİME VE CÜMLELERİN RUHU
KELİME VE CÜMLELERİN RUHU
Yaptırım Gücü, Tesiri ve Ebedî Akıbeti Şekillendiren Lisanın Sırrı**
İnsan, kelâm ile kıymet kazanır; kelâm ile ziyan bulur. Bir söz, bazen bir gönlü diriltir; bazen de bir kalbi söndürür. Bir kelime, insanın ebedî hayatını aydınlatabildiği gibi, aynı kelime nevinden bir ifade, onu zifiri karanlığa da sürükleyebilir. Tarih, hikmet, edebiyat ve iman sahasında en tesirli darbeler bazen bir mısra ile, bazen tek bir söz ile vurulmuştur.
1. Kelimenin Ruhu ve Derûnî Tesiri
Lisan, sadece seslerin tertibi değildir. Her kelimenin derûnî bir ruhu, eser bırakan gizli bir nefesi vardır. Bazı sözler bir bahar rüzgârı gibi kalbe ferahlık taşır; bazı sözler ise zehirli bir ok gibi insanın iç âlemini yaralar.
Kur’ân’ın nûruyla beslenen hikmet ehli, kelimeyi bir emanet gibi taşımış; sorumsuz sözün insanın hem dünyasını hem ahiretini altüst edeceğini beyan etmiştir. Çünkü kelâm, insanın içinden doğar; sonra tekrar insanı şekillendirir.
Nitekim Bediüzzaman Said Nursî, Sözler’de kelâmın mahiyeti ve kudretine dair şu temel cümleyle bahis açar:
“Bismillah her hayrın başıdır.”
— Sözler, 1. Söz, s. 1 (iktibas)
Bu kısa fakat azîm hakikat, bir kelimenin hayatı başlatan, mevcudatı nurlandıran ve insanın yönelişini belirleyen kuvvetini ortaya koyar.
2. Bir Cümlenin İnsan Kaderini Değiştirdiği Anlar
Tarihte bir cümlenin akıbet belirlediği sayısız misal vardır.
Bir kralın yanlış yerde söylediği tek bir söz, bir ülkeyi felâkete sürüklemiştir.
Bir âlimin bir mısrada ifade ettiği hikmet, bir milletin ruhunu diriltmiştir.
En çarpıcı örneklerden biri:
Hz. Ömer’in (ra) hidayeti tek bir cümlenin tesiriyle başlamıştır.
Kız kardeşinin elindeki ayetleri duyduğunda, o kelimelerin nûru sert bir kalbi yumuşatmış, öfkeyi rahmete çevirmiş, zulmeti nura dönüştürmüştür. Bu dönüşümün başlangıcı sadece kelâmın tesiridir.
Bir başka misal:
Bedir’de müşriklerin ileri gelenleri, kibir yüklü bir tek cümleyle ordularını ateşe sürüklemiş, o söz hem dünyalarını hem ahiretlerini mahveden bir başlangıç olmuştur.
Demek ki bir kelime, bazen cennetin anahtarı; bazen cehennemin kapısıdır.
3. Hikmet Ehlinin Nazarında Kelâmın Yaptırım Gücü
Aydınlanmış gönüller, kelâmı bir nûr veya ateş olarak görmüştür.
Söz yerinde ise nûr, yerinde değilse ateş olur.
Meşhur bir tarihî ibret şöyle nakledilir:
Bir mürşid, talebesine şöyle demiştir:
“Dilindeki taş, elindeki taştan daha ağırdır; zira elindeki taş bir camı kırar, dilindeki taş ise bir ömrü.”
İlim ve hikmet büyükleri kelâmı şöyle tasvir eder:
“Söz, insanın iç âleminin aynasıdır. İç aydın ise söz nurlu, iç karanlık ise söz zehir olur.”
Bu yüzden kelime, taşıdığı mana kadar mesuliyet taşır.
4. Edebî ve İbretli Bir Hakikat
Kelâm, hakikatle yoğrulduğunda bir şifa olur; yalanla kirlenince bir zehir kesilir.
Tek bir cümle bazen bir insanın imanını tazelediği gibi, tek bir inkâr ifadesi insanın ebedî hayatını ayaklar altına alır. Bu sebeple Kur’ân, insanın kelâmına büyük bir dikkat ve hassasiyet ister.
İnsan, ağzından çıkan sözlerin esiri de olabilir, sultanı da.
ÖZET
Bu makale, kelâmın derûnî ruhunu, insanın ebedî yolculuğunu şekillendiren tesirini ve bir cümlenin kader belirleyen kudretini ele aldı. Tarihî ve hikmetli misallerle kelimenin hem nûr hem ateş olabileceği ifade edildi. Risale-i Nur’dan iktibasla kelâmın hakikate dayandığında hayatı nurlandırdığı, batıla yaslandığında ise insanı ziyana sürüklediği vurgulandı. Son kısımda ise Kur’ân’ın bu mevzudaki nûrânî ikazlarına yer verildi.
**KONUYLA ALAKALI ve MÜRÂDİF AYETLER
1. “Güzel söz” ve “kötü söz”ün mahiyeti
İbrahim Suresi, 24–27
24. “Görmedin mi Allah nasıl bir misal getirdi: Güzel söz, kökü sağlam, dalları göğe yükselen güzel bir ağaca benzer.”
25. “O ağaç, Rabbinin izniyle her zaman meyvesini verir. Allah insanlar ibret alsınlar diye onlara böyle misaller verir.”
26. “Kötü söz ise, kökü yerden koparılmış, ayakta durma imkânı olmayan kötü bir ağaca benzer.”
27. “Allah iman edenleri dünya hayatında da ahirette de sağlam söz üzerinde tutar; zalimleri ise saptırır. Allah dilediğini yapar.”
2. Sözden dolayı mesuliyet
Kaf Suresi, 18
“İnsan hiçbir söz söylemez ki yanında onu gözetleyen, yazmaya hazır bir melek bulunmasın.”
3. Sözü doğru söylemenin emri
Ahzab Suresi, 70–71
70. “Ey iman edenler! Allah’tan sakının ve doğru söz söyleyin.”
71. “Ki Allah işlerinizi düzeltip günahlarınızı bağışlasın…”
✧ ✧ ✧ ✧ ✧ ✧ ✧ ✧ ✧ ✧ ✧ ✧ ✧✧ ✧ ✧ ✧
**KELİMENİN TARİH SAHNESİNDEKİ TESİRİ
Tarihî Misaller ve Edebî Tasvirlerle Kelâmın Kudreti**
Sözün ruhu sadece fertleri değil, milletleri de şekillendirir. Bir kelâm, bazen bir ömrü; bazen de bir devleti ayağa kaldırır veya yıkar. Tarih, sözün yaptığı inkılapların, kelimenin açtığı yaraların ve cümlenin dirilttiği ruhların sessiz fakat kuvvetli şahididir.
Aşağıdaki misaller, kelâmın ebedî akıbetlere olduğu kadar, dünya sahnesine de nasıl yön verdiğinin delilleridir.
1. Hz. Ömer’in (ra) Hidayetine Vesile Olan Kelâm
En çarpıcı tarihî sahnelerden biri şudur:
Hz. Ömer (ra), kız kardeşinin evinde Tâhâ Suresi’nden ayetler okunurken içeri girdi. Sert mizacına rağmen, Kur’ân’ın ince ve derûnî kelâmı, bir anda bütün öfkesini eritmişti. Ayetlerin nûru, onun kalbindeki sisleri dağıtmıştı. Kendi ifadesiyle:
“Bu sözler insan sözü olamaz.”
Bir cümle…
Bir tek nazar…
Bir anda bir insanın bütün hayatı ve ebediyeti değişti.
Kelâm, bir kalbi nurlandırarak bir nesli değiştirdi.
2. Bedir’de Bir Cümlenin Orduları Felâkete Sürüklemesi
Bedir Savaşı’nda müşrik ordusunun ileri gelenlerinden Ebû Cehil, kavminin uyarılarına rağmen tek bir cümle söyledi:
“Geri dönmeyiz! Bugün bize üstün gelemezler.”
Kibir ve enaniyet yüklü bu cümle, bütün bir ordunun akıbetini belirledi.
Bir söz, bir kavmi helâke götürdü.
Aynı savaşta Resûlullah’ın (sav) ettiği tek bir dua ve söylediği birkaç kelâm ise müminlere zaferin kapılarını açtı.
Kelâmın bu zıt tesirleri, sözün nasıl bir kader çizgisi oluşturduğunu gösterir.
3. Sultan Selim’in İki Kelimesi: “Biz gelelim.”
Yavuz Sultan Selim Han, hilafet meselesinde Mısır’daki durumu işitince vezirleri arasında tereddüt belirmişti. Herkes ağır konuşuyor, durumun zorluklarından bahsediyordu. Yavuz, uzun konuşmaları kesip iki kelime söyledi:
“Biz gelelim.”
Bu iki kelâm, bir imparatorluğun yönünü değiştirdi.
Hilafetin Osmanlı’ya intikalinin zeminini hazırladı.
Bir cümlenin sultanlar ve milletler üzerindeki yaptırım gücünün tarihî bir örneğidir.
4. Mevlânâ’nın Tasvir Ettiği Hikmetli Kelâm
Mevlânâ bir sohbetinde şöyle demişti:
“Söz, gönül kapısını açmak için bir anahtardır. Lâkin anahtar paslı olursa kilidi kırar.”
Bu edebî tasvir, sözün hem yapıcı hem yıkıcı yönünü veciz bir şekilde resmeder.
Bazı kelimeler bir bahar meltemi gibi ruhu okşar; bazı kelimeler bir kış boranı gibi insanın iç âlemini yıkar.
5. Kelâmın Tesiri.
“Söz, hem ışık verir hem ateş verir.”
Bu cümle kısa ama derindir:
Kelâm, hakikate dayanırsa nûr olur; batıla dayanırsa yakıcı bir ateş olur.
Bu yüzden her söz insanın akıbetinden bir parça taşır.
6. Tarihte Bir Şairin Mısraıyla Durmuş Bir Savaş
Tarihten şu ibretli misal nakledilir:
Bir komutan tam hücuma kalkmışken, yanında bulunan şair, titreyen bir sesle şu mısrayı söyledi:
“Zulm ile abad olanın, âhiri berbad olur.”
Bu bir mısra…
Bu bir kelâm…
Bir anda komutanın elini titretmiş, hücumu durdurmuş, bir köyün yanmasını, masumların helâkini engellemiştir.
Demek bir beyit, bir orduyu bile frenleyebilir.
7. Edebî Bir Tasvir: Kelâmın İnsan İçindeki Yankısı
Söz, kalbe düşen bir tohum gibidir.
İster nûrânî bir tohum olur, çiçek açar;
ister kara bir diken tohumu olur, sahibini yaralar.
Bazı sözler ruha şöyle işler:
Sanki karanlık bir odanın kapısı aralanır; içeriye bir nur sızar.
Bazı sözler ise iç âleme böyle tesir eder:
Sanki kapkara bir duman dolar, nefes tutulur, gönül kararıverir.
İşte kelâmın ruhu budur.
Söz, insanın kaderini dokuyan ince bir teldir.
Hazırlayan: Mehmet Özçelik www.tesbitler.com
07/12/2025