KÂİNATIN SIRLI DİLİ: MÜHÜRLER, MEKTUPLAR VE MÜJDELER
KÂİNATIN SIRLI DİLİ: MÜHÜRLER, MEKTUPLAR VE MÜJDELER
1. Levha: Hayat ve Rızık Arasındaki Mantıksal Bağ
Metin: “Hayatı kim vermiş, yapmış ise, rızıkla o hayatı besleyen ve idâme eden de O’dur, Ondan başkası olmaz.”
İzah ve Araştırma:
Bu vecize, mantık ilmindeki “télazum” (birbirini gerektirme) prensibine dayanır. Bir makineyi icat eden mühendis, o makinenin hangi yakıtla çalışacağını en iyi bilen ve o yakıtı ona göre ayarlayandır. Hayat muazzam bir makine, rızık ise onun yakıtıdır.
Biyolojik açıdan bakıldığında, mide ile elma, göz ile ışık, ciğer ile hava arasında “ezeli” bir uyum vardır. Elmayı hiç görmemiş bir mideyi kim yaratmışsa, elmayı da o yaratmıştır. Tesadüf veya kör kuvvetler, bu iki farklı unsuru (insan bedeni ve gıda) birbirine bu kadar hassas bir bağlantı ile bağlayamaz. Bu isbat, insanı rızık endişesinden kurtarır. Rızkı veren, hayatı verendir. O halde Rezzak-ı Kerim’e güvenmek, hayatın en büyük huzur kaynağıdır.
2. Levha: Eşyadaki İlahi İmza (Sikke-i Tevhid)
Metin: “Her bir şey, bir mühür-ü Rabbanî hükmünde bütün eşyayı kendi Hâlık’ına isnad eder.”
Kaynak: Risale-i Nur – Sözler (33. Söz) –
İzah ve Araştırma:
Eski dönemlerde padişahlar, fermanlarına veya hazinelerine özel mühürlerini basarlardı. O mühür, o eşyanın kime ait olduğunu şüpheye yer bırakmayacak şekilde gösterirdi. Bediüzzaman, bir çiçeği, bir arıyı veya bir atomu, Allah’ın “Rabbani bir mührü” olarak tasvir eder.
Öyle bir mühür ki, taklit edilmesi imkansızdır. Bir tek papatyayı yaratabilmek için güneşe, bahara, toprağa ve yağmura hükmetmek gerekir. Dolayısıyla o papatya, lisan-ı haliyle der ki: “Beni kim yaptıysa, kâinatı o yapmıştır.” Bu nazar, insanı politeizmden (çok tanrıcılık) ve sebeplere tapmaktan kurtarır; her şeyde Bir olan Allah’ın imzasını gösterir.
3. Levha: Dünya Misafirhanesi ve Bakış Açısı
Metin: “Madem her yer misafirhanedir; eğer misafirhane sahibinin rahmeti yâr ise, herkes yârdır, her yer yarar. Eğer yâr değilse, her yer kalbe bârdır (yüktür) ve herkes düşmandır.”
Kaynak: Risale-i Nur – Mektubat/Sözler –
İzah ve Araştırma:
İnsan psikolojisi, bulunduğu mekandan ziyade, o mekanın sahibine olan güveniyle şekillenir. Bediüzzaman dünyayı bir “misafirhane” olarak tanımlar. Eğer misafir, ev sahibini (Allah’ı) tanır ve O’nun rahmetine güvenirse, evdeki diğer misafirler (hayvanlar, olaylar, insanlar) ona dost olur. Çünkü bilir ki hepsi aynı Kerim Zat’ın misafiridir.
Ancak insan, Sahibini tanımazsa, dünya vahşi bir ormana dönüşür. Hastalıklar düşman, ölüm yok oluş, hayvanlar canavar gibi görünür. “Yâr” (dost) olmayan için, dünya “bâr” (yük) olur. Bu vecize, mutluluğun dış şartlarda değil, derûnî bir iman teslimiyetinde olduğunu, yanılmadan kurtulmanın yolunun Sahibini tanımaktan geçtiğini anlatır.
4. Levha: Ölümün İki Yüzü (Terhis mi, İdam mı?)
Metin: “Mevt ehl-i dalalet için i’dam-ı ebedîdir… ve mevti mübarek bir terhis tezkeresine çeviren yalnız Kur’an ve imandır.”
Kaynak: Risale-i Nur – Şualar (11. Şua) –
İzah ve Araştırma:
Tarih boyunca insanlığın en büyük korkusu ölüm olmuştur. İmansız bir bakış (ehl-i dalalet) için ölüm; çürümek, yok olmak, sevdiklerinden ebediyen ayrılmak ve karanlık bir kuyuya atılmaktır (i’dam-ı ebedi). Bu korkunç tablo, insan ruhunu daha dünyadayken cehenneme çevirir.
Fakat Kur’an ve iman, ölümü bir “yok oluş” değil, bir “yer değiştirme” olarak sunar. Askerin görevini tamamlayıp evine dönmesi gibi, mümin de dünya vazifesini bitirip asıl vatanına, dostlarına ve Rabbine kavuşur. Bu bir “terhis tezkeresi”dir. Cenaze aracı, korkunç bir sona değil, ebedi bir saadete açılan kapıya yolcuyu taşıyan bir vasıtadır. Bu hakikat, hayatın lezzetini acılaştıran ölüm korkusunu, vuslat (kavuşma) sevincine dönüştürür.
5. Levha: İslam’ın Parlak Geleceği
Metin: “İstikbal yalnız ve yalnız İslâmiyet’in olacak. Ve hâkim, hakaik-i Kur’aniye ve imaniye olacak.”
Kaynak: Risale-i Nur – Tarihçe-i Hayat –
İzah ve Araştırma:
Bu ifade, Bediüzzaman’ın sosyolojik dehasını ve Kur’an’a olan sarsılmaz itimadını gösterir. 20. yüzyılın başlarında İslam dünyası en zayıf anlarını yaşarken, o, ümitsizliğe düşmemiştir. Çünkü o, İslam’ın kılıç zoruyla değil, “akıl, ilim ve hakikat” gücüyle yükseleceğini öngörmüştür.
Modern fenlerin keşifleri, Kur’an’ın külli hakikatlerini isbat ettikçe; insanlık dinsizliğin verdiği manevi boşluktan kaçıp İslam’a sığınacaktır. “Hakaik-i Kur’aniye” (Kur’an hakikatleri), akla ve fıtrata en uygun sistem olduğu için, geleceğin medeniyetinde ön plana çıkacak ve hükümferma olacaktır. Bu, kuru bir hamaset değil, tarihin akışının okunuşudur.
6. Levha: Sanat ve Sanatkârı Ayırt Etmek (Tavus Kuşu Örneği)
Metin: “Tavus Hâlıkının yaldızlı bir mektubudur… Mektubu kâtib zanneden… elbette aklını aşk perdesinde saklamış, hakikatın hakikî suretini görmemiş.”
Kaynak: Risale-i Nur – Barla Lahikası –
İzah ve Araştırma:
Bu misal, tasavvuftaki “Vahdet-i Vücud” meselesinin yanlış anlaşılmasına veya panteist (doğayı tanrılaştıran) yanılmalara karşı ince bir tenkit ihtiva eder. Tavus kuşu harika bir sanat eseridir, adeta yaldızlı bir mektuptur. İnsan o güzelliğe hayran kalır.
Ancak mektubun güzelliği, kâğıttan ve mürekkepten değil, kâtibin (yazanın) sanatından gelir. Mektuba aşık olup kâtibi unutmak; veya “Kâtip bu mektubun içindedir” demek akıl kârı değildir. Bediüzzaman, “Mana-i Harfi” (Ona, Onu yapan namına bakmak) ile “Mana-i İsmi” (Ona, kendisi namına bakmak) arasındaki farkı ders verir. Tavusa “Maşallah” demek, “Allah ne güzel yaratmış” demektir ve doğrusu budur. Sadece “Ne güzeldir” demek ise, sanatı Sanatkâr’dan koparmaktır.
7. Levha: Dağların Tesbihi ve Vazifesi
Metin: “Ey Kâdir-i Külli Şey! Dağlar ve içindeki mahluklar Senin mülkünde… Senin kuvvet ve kudretinle… müsahhar ve müdahhardırlar. Onları bu tarzda tavzif ve teshir eden Hâlıkını takdis ve tesbih ederler.”
Kaynak: Risale-i Nur – Şualar
İzah ve Araştırma:
Coğrafya kitaplarında dağlar, cansız kaya kütleleri veya jeolojik kıvrımlar olarak anlatılır. Risale-i Nur ise dağlara “canlı birer memur” nazarıyla bakar. Dağlar; suların depolandığı, madenlerin saklandığı, havanın temizlendiği devasa direkler ve hazinelerdir.
Bu vecize, dağların başıboş olmadığını, “Kâdir-i Külli Şey”in (Her şeye gücü yeten Allah’ın) emriyle hareket ettiğini (müsahhar) ve vazife gördüğünü (tavzif) hatırlatır. Dağların bu itaatkar duruşu ve insanlığa hizmeti, onların kendi dilleriyle (lisan-ı hal) Yaratıcılarını tesbih etmeleridir. İnsan bu nazarla baktığında, kâinat ölü bir madde yığını değil, zikir çeken muazzam bir ordu halini alır.
Müradif Ayet-i Kerimeler
Risale-i Nur’daki bu hakikatlerin menbaı olan Kur’an ayetleri şunlardır:
• (Rızık ve Hayat) – Hud Suresi, 6. Ayet: “Yeryüzünde hiçbir canlı yoktur ki, rızkı Allah’a ait olmasın.”
• (İlahi Mühür/Tevhid) – Fussilet Suresi, 53. Ayet: “Varlığımızın delillerini, (kâinattaki) uçsuz bucaksız ufuklarda ve kendi nefislerinde onlara göstereceğiz…”
• (Dünya Hayatı/Misafirhane) – Ankebut Suresi, 64. Ayet: “Bu dünya hayatı ancak bir eğlence ve oyundan ibarettir. Ahiret yurduna gelince, işte gerçek hayat odur.”
• (Ölüm ve Terhis) – Mülk Suresi, 2. Ayet: “O, hanginizin daha güzel amel yapacağını sınamak için ölümü ve hayatı yaratandır.”
• (İstikbal ve İslam) – Nur Suresi, 55. Ayet: “Allah, içinizden iman edip de salih ameller işleyenlere, kendilerinden öncekileri egemen kıldığı gibi onları da yeryüzünde mutlaka egemen kılacağına… dair söz vermiştir.”
• (Sanat ve Yaratıcı) – Secde Suresi, 7. Ayet: “O (Allah) ki, yarattığı her şeyi güzel yapmış ve insanı yaratmaya çamurdan başlamıştır.”
• (Dağlar ve Tesbih) – Enbiya Suresi, 79. Ayet: “…Dağları ve kuşları Davud’un emrine amade kıldık; onlar da tesbih ediyorlardı…”
Özet
Bu yedi levha, Risale-i Nur’un insana kazandırdığı külli bakış açısını özetler. Rızkı verenin hayatı yaratan olduğu gerçeğiyle güveni; her şeydeki ilahi mühürle tevhidi; dünyanın bir misafirhane olduğu bilinciyle huzuru; ölümün bir terhis tezkeresi olduğu müjdesiyle ebedi ümidi; sanat eserine (tavusa) bakıp Sanatkârı tanımakla marifeti; ve dağların zikrini işitmekle kâinatla barışık olmayı ders verir. Bu vecizeler, insanı maddeperestliğin dar kalıplarından çıkarıp, iman ve Kur’an hakikatlerinin geniş ve nurlu iklimine davet eder.
Hazırlayan: Mehmet Özçelik www.tesbitler.com
19/11/2025